Haberler

Astronotların Gözyaşları Uzayda Ev Yapılmasını Sağlayacak

StarCrete diye adlandırılan malzeme, sıradan betonun iki katı dayanıklılığa sahip ve pahalı inşaat malzemelerini dünya dışındaki yerlere taşıma ihtiyacını ortadan kaldırıyor. Manchester Üniversitesi'ne bağlı, keşfin arkasındaki ekip daha önce Mars toprağını bağlamak için astronotların kan ve idrarını kullandıkları bir beton geliştirmiş fakat bunun büyük ölçekli projelerde pratik olmadığı görülmüştü. Yeni StarCrete'te yapay Mars tozunu bağlamak için bunların yerine (her ikisi de uzay görevlerinde yaygın bulunan) patates nişastası ve bir tutam tuz kullanılıyor. Geleceğin Biyoüretimi Araştırma Merkezi'nde araştırma görevlisi ve bu projenin baş araştırmacısı olan Dr. Aled Roberts, "Astronotlara gıda olarak nişasta üreteceğimizden bağlayıcı madde için insan kanı yerine bunu kullanmak daha mantıklı geldi. Ayrıca gelişmesi için hâlâ uzun yıllara ihtiyaç duyduğumuz mevcut yapı teknolojileri, ciddi miktarda enerji ve fazladan ağır iş makinesi gerektiriyor. Bu da bir görevin maliyet ve karmaşıklığını artırıyor" dedi. Dr. AledRoberts, "StarCrete'in bunların hiçbirine ihtiyaç duymaması, görevi basitleştirerek daha ucuz ve daha uygulanabilir hale getiriyor. Zaten astronotlar da muhtemelen yara kabuğu ve idrardan yapılmış evlerde yaşamak istemez" diye ekledi. Bir çuval patates 213 tuğla üretmeye yetecek kadar nişasta içeriyor. Bilim insanları 25 kilogram ağırlığındaki bir çuval patates cipsinin yaklaşık yarım ton StarCrete, yani kabaca 213 tuğla üretmeye yetecek kadar nişasta içerdiğini hesapladı. Malzemeyi gözyaşıyla güçlendirebilecekler. Malzemeyi güçlendirmek için gereken tuz da astronotların gözyaşlarından ya da Mars yüzeyindeki bileşiklerden elde edilebilir. StarCrete'i geliştirmeyi ve test etmeyi sürdürmek için DeakinBio adlı bir girişim kuran ekip, bu icadın normal betona çevresel açıdan daha sürdürülebilir bir alternatif sunduğunu ve Dünya'daki binalarda kullanılma potansiyeli taşıdığını iddia ediyor. Araştırma, Open Engineering adlı bilimsel dergide yayımlanan "StarCrete: a starch-based biocomposite for off-world construction" (StarCrete: Dünya dışındaki inşaatlar için nişasta bazlı bir biyokompozit) başlıklı çalışmada detaylandırıldı. Kaynak:AA

Hubble Uzay Teleskobundan Yeni Keşif

Geçtiğimiz günlerde Hubble uzay teleskobundan elde edilen görüntü, Dünya'dan görülebilen bir galaksiyi gözler önüne serdi. Paylaşılan bilgilere göre bilim insanları, Hubble uzay teleskobu ile UGCA 307 adlı galaksi gözlemledi. Hubble uzay teleskobu, UGCA 307 adlı galaksiyi görüntüledi Cüce galaksi olarak adlandırılan bir tür olduğundan, bu galakside sadece küçük bir yıldız kümesi bulunuyor. Bunlar, birkaç milyar yıldızlı galaksiler olarak tanımlanıyor. Samanyolu galaksisinde yüz milyarlarca yıldız bulunduğunu belirtmekte fayda var.UGCA 307, Samanyolu galaksisinin aksine çok fazla dala sahip değildir. Görüntülenen galakside, yeni yıldızların oluştuğu parlak kırmızı bölgeler gibi görülebilen özellikler mevcut. Yıldızlar gençken, yakındaki gazı aydınlatan ve parlak bir şekilde parlamasına neden olan ultraviyole radyasyon yayıyor. NASA, insanlık için yeni yaşam alanları arıyor! Teleskopta bulunan Hubble'ın Gelişmiş Araştırma Kamerası (ACS) cihazı, elektromanyetik spektrumun insan gözünün algılayabildiği bir teknolojiye sahip. Yetkililer, görüntünün bu teknoloji sayesinde ACS ile çekildiğini açıkladı. ACS, radyasyonun yıldız oluşum bölgelerinin etrafındaki toz bulutları üzerindeki etkisini görüntüleyebilme özelliğiyle karşımıza çıkıyor. Hubble teleskobunda çalışma yürüten bilim insanları, "Bu görüntü, gökbilimcilere galaktik mahallemiz hakkında fikir veren, bilinen tüm yakın galaksileri keşfetmeye yönelik bir Hubble projesinin parçası. Bu Hubble projesi, Hubble'ın gözlem planındaki kısa boşluklardan yararlanarak yakındaki galaksilerin kalan dörtte birini keşfetmek için yola çıktı." ifadelerine yer verdi. Kaynak: Basın Bülteni

NASA'nın Kıyafetleri Yenilendi

NASA, 2025 yılındaki Ay'a insanlı yolculuk misyonuna yetişmek üzere 2 adet kıyafet üretilmesi projesine 1 milyar dolar ayırdı. Yeni tasarım astronotların kıyafetleri, bilimsel deneylerde yardımcı olacak ve hareket kabiliyetlerini artıracak özellikler barındırıyor. Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), Ay'a yeniden yapılacak insanlı yolculuk için tasarlanan uzay kıyafetini görücüye çıkardı. Yeni tasarım astronotların Ay yüzeyinde yapacakları bilimsel deneylerde onlara yardımcı olacak ve hareket kabiliyetlerini artıracak özellikler barındırıyor. BBC News'in aktardığı habere göre NASA, prototipi tanıtılan yeni uzay kıyafetini, Artemis 3 projesi kapsamında Ay'a yeniden insanlı yolculuk yapmanın hedeflendiği 2025 yılına yetiştirmeye çalışıyor. Halen ABD'li astronotlar tarafından giyilen uzay kıyafetleri 1981 yılında yapılan tasarıma dayanıyor.228 milyon dolarlık tasarım kontratını geçen yıl Teksas merkezli Axiom Uzay şirketi kazanmıştı ve prototipi hazırlamaları 6 ay sürdü. Bu yeni kıyafetin, kadın astronotlar için de daha uygun olmasına özen gösterildi. Geçmişte kadın astronotların uzay seyahatlerinin, uygun beden kıyafet bulunmaması nedeniyle sekteye uğradığı durumlar olmuştu.Kıyafetin bedene tam olarak uygun olması, aşırı yorgunluğu ve fiziksel yaralanma riskini azaltıyor.Önceki kıyafetlerin aksine, astronotlara daha fazla esneklik sağlaması için, bu yeni tasarımın birleşme noktalarında dikiş kullanıldı. Ayrıca kaskın içinde de aydınlatma ve HD (yüksek çözünürlüklü) kamera bulunuyor. Bu sayede astronotların Ay yüzeyinde yaptıkları çalışmalar Dünya'dan yüksek çözünürlüklü şekilde izlenebilecek.Ay'da kullanılacak botlar da Ay'ın sürekli karanlık olan yüzeyindeki dondurucu soğuklara dayanabilecek şekilde tasarlandı. Yeni kıyafetler üç boyutlu yazıcı ve lazer kesiciler de dahil gelişmiş üretim metodlarıyla yapılacağı kaydedildi. KAYNAK:AA

Yıl Sonunda Fırlatılacak Olan Uydu: Einstein Probe

Uydu projesinin baş araştırmacısı, aynı zamanda Çin Bilimler Akademisi'ne bağlı Ulusal Astronomik Gözlemevleri'nde araştırmacı olan Yuan Weimin, projeyle ilgili son gelişmeyi yakın zamanda gerçekleştirilen 35. Ulusal Uzay Keşifleri Sempozyumu'nda açıkladı.Yuan, "Uydu, geliştirme sürecindeki son aşamaya girdi" dedi. Bilim insanına göre, uydunun süpernova patlamalarından gelen ilk ışığı yakalaması, yerçekimi dalgası kaynaklarının aranmasına ve detaylı yerinin belirlenmesine yardımcı olması, ayrıca evrendeki gizemli geçici fenomenleri gözlemlemesi bekleniyor. GENİŞ GÖRÜŞ ALANI VE YÜKSEK HASSASİYET İLE İZLEYECEK Yuan, "Istakoz gözü teleskop teknolojisi sayesinde, Einstein Probe misyonu, şu anda hakkında az bilgi bulunan yumuşak X-ışını bandını geniş bir görüş alanı ve yüksek hassasiyetle izleyebilecek" dediuan'a göre Einstein Probe, evrendeki yüksek enerjili geçici nesneleri izlemek için sistematik gökyüzü araştırmaları yapacak. Misyonun gizli kara delikleri keşfedip evrendeki kara deliklerin dağılımını haritalaması, oluşum ve evrimlerini incelememize yardımcı olması bekleniyor. Yuan, uydunun kütleçekimsel dalga olaylarına eşlik eden X-ışını sinyallerini aramak ve yerlerini tespit etmek için de kullanılacağını belirtti. Çin Bilimler Akademisi'nin uzay bilimi projesi kapsamında gerçekleştirilen uydu programı, Avrupa Uzay Ajansı, Almanya'daki Max Planck Dünya Dışı Fizik Enstitüsü ve Fransız uzay ajansının da katılımıyla tüm dünyada yoğun ilgi gördü. Kaynak: Basın Bülteni

Bebeklerin Genlerini Düzenlemek Artık Yasal Değil

Bilim dünyasının en önemli zirvelerinden İnsan Genom Düzenleme Zirvesi, kritik bir duyuruyla sona erdi. Henüz doğmayan bir bebeğin embriyosu bile CRISPR ile daha zeki ve mavi gözlü olacak şekilde gen düzenlemesi işlemine maruz bırakılabilecek. Ancak henüz etik nedenlerden dolayı bilim dünyasında uygulanmıyor.Bugünse bu potansiyel hakkında önemli bir açıklama geldi. Geçtiğimiz günlerde düzenlenen 2023 İnsan Genom Düzenleme Zirvesi, bilim dünyası için kritik bir duyuruyla sonlandı. Zirvenin organizasyon komitesi, CRISPR’ın bebekler üzerinde kullanımını “şimdilik” yasaklayan bir açıklamaya yer verdi: “Kalıtsal insan genom düzenlemesi (embriyoların genlerinin düzenlenmesi) bugün kabul edilemez olmaya devam ediyor. Kamuya açık tartışmalar ve politika tartışmaları devam etmekte ve bunlar, teknolojinin kullanılıp kullanılmayacağına karar vermek için önemlidir. Kalıtsal insan genom düzenlemesinin sorumlu kullanımına yönelik yönetişim çerçeveleri ve etik ilkeler mevcut değildir. Gerekli güvenlik ve etkinlik standartları karşılanmamıştır.” Zirvenin başladığı gün, zirve merkezinin önünde “Stop Designer Babies” adlı bir gruba mensup kişiler, insan geni üzerinde düzenleme yapılmasının sonlandırılması için protesto düzenledi. Grup, gen düzenlemesinin kabul görmesi durumunda dünyanın, ilk olarak Platon tarafından ortaya atılan ‘öjenik’e doğru yöneleceğini savundu.  Kaynakça:T24

Merkezi Araştırma Laboratuvarı, Türkak Akreditasyon Alanını Genişletti

MERLAB, TÜRKAK tarafından akredite olarak 19 Ağustos 2022 tarihlerinde gerçekleştirilen gözetim ve kapsam genişletme denetimini başarıyla tamamlayan Kastamonu Üniversitesi Merkezi Araştırma Laboratuvarı (MERLAB) Uygulama ve Araştırma Merkezi, 2025 yılına kadar geçerli yeni akreditasyon sertifikasını aldı. Kastamonu Üniversitesi Merkezi Araştırma Laboratuvarı (MERLAB) Uygulama ve Araştırma Merkezi, en son 2021 yılında aldığı, "TS EN ISO/IEC 17025 Deney ve Kalibrasyon Laboratuvarlarının Yeterliliği Genel Şartlar" standardına göre akredite olduğu 2 akredite analiz parametresine, pH Tayini, Serbest Asitlik Tayini, Diastaz Sayısı Tayini, Elektriksel İletkenlik Tayini, Nem Tayini, Prolin Tayini ve Maltoz Tayini metotlarında kapsam genişletme çalışmaları doğrultusunda akredite analiz parametresini 9'a çıkardı. Gerçekleşen akreditasyon çalışması ile Türk Gıda Kodeksinin Bal tebliğinde belirtilen kriterlerin çoğunluğu MERLAB'da analiz edilebilecek. Balın gerçekliğinin ve kalitesini belirleyen kriterlerle balın tazeliğini belirleme, balın olgunlaşma derecesini, bala uygulanan ısıl işlem ve depolama koşulları belgelenecek. Ayrıca balın içeriklerinin analizi ile balın antioksidan aktivitesini, balın elde edildiği bitki kaynağı ve içerdiği kül miktarını ve balın uygun zamanda hasat edilip edilmediğini gösteren parametreler incelenecek. Merkezi Araştırma Laboratuvarı'nın aldığı akreditasyon ile bölgede bal kalitesi üzerine yapılan çalışmalarda doğru ve güvenilir testler ile bölgede üretilen balların kalite sınıflandırılmasında etkin sonuçlar alınması bekleniyor. Yapılan analizler ile de bal tağşişi ve gıda sahteciliğinin önlenmesi amaçlanıyor. Ayrıca, laboratuvarımızdan elde edilen veriler ile bal üzerinde etkili akademik çalışmalar yapılması hedefleniyor. Kaynakça:İHA

Covid-19 Rakun Köpeklerinden mi Yayıldı

Covid-19 salgını ilk ortaya çıktığında birçok yetkili virüsün Çin'de bir laboratuvardan yayıldığı fikrini komplo teorisi olarak yorumladı. Son zamanlarda dünya fikrini değiştirse de yeni bir araştırma tartışmaları alevlendirdi. New York Times’ın haberine göre, corona virüsünün kaynağı, hastalığın ilk defa görüldüğü Çin'in Vuhan kentindeki hayvan pazarında satılan rakun köpekleri olabilir.Uluslararası araştırma ekibi, gen dizilimi analizinde rakun köpeklerinin DNA'sında ciddi miktarda Covid-19 virüsü tespit etti. Uzmanlar, “Bu genetik verilerin analizi, söz konusu pazarda kaçak olarak satılan rakun köpeklerinin 2019 yılı sonunda Covid-19 taşıdığını ve hastalığın muhtemelen buradan yayıldığını gösteriyor” dedi. En Güçlü Araştırma Covid-19’un doğal kökene sahip olduğu teorisini destekleyen bu yeni araştırma, pazarda satılan bir hayvanı pandemiyle ilişkilendiren en güçlü çalışma. Ancak buna rağmen Covid-19'un rakun köpeklerinden insanlara geçtiğine dair yeni araştırmalar yapılması gerektiği bildirildi. Bu genetik verinin, laboravuvar sızıntısı teorisini çürüttüğü ve Vuhan'daki hayvan pazarında satılan virüslü hayvanların Covid pandemisinin kaynağı olabileceği yönündeki teoriyi güçlendirdiği kaydedildi. "Yanıt bulmaya yakınlaşıyoruz" Bulgular henüz bağımsız uzmanların değerlendirmelerde bulunduğu bilimsel bir dergide yayınlanmadı. Corona virüsünün insanları nasıl hasta etmeye başladığı hala belirsiz. Virüsün nasıl evrimleştiğine ilişkin genetik kayıtlarla genetik dizilimin eşleştirilmesi gerekiyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Başkanı Tedros Adhanom Ghebreyesus, yaptığı açıklamada, "Bu veriler, pandeminin nasıl başladığına ilişkin kesin yanıtlar sunmuyor. Ancak her veri parçası, bizi bu yanıtları bulmaya yaklaştırmada önemli rol oynuyor” dedi. KAYNAKÇA: AA

AstraZeneca’nın “durvalumab” Etkin Maddeli İlacı Akciğer Kanseri Sonuçları Olumlu

Akciğer kanseri dünyada kanserden ölümlerin ilk sırasında yer almaktadır. AstraZeneca, rezeke edilebilir erken evre küçük hücreli dışı akciğer kanseri (KHDAK) hastaları arasında devam etmekte olan AEGEAN faz 3, plasebo kontrollü çalışmanın analizinden olumlu sonuçlar aldığını duyurdu. Ameliyat önce ve ameliyattan sonrası karşılaştırıldı. Çalışma, ameliyattan önce ve ameliyattan sonra bir adjuvan monoterapi olarak neoadjuvan kemoterapi ile kombinasyon halinde AstraZeneca’nın durvalumab ile tedavi edilmesinin, olaysız sağkalımda istatistiksel olarak anlamlı ve klinik olarak anlamlı bir iyileşme gösterdi. Araştırma, tedavinin performansını tek başına neoadjuvan kemoterapi ve ardından cerrahi ile karşılaştırıldı. Denemeler Umut Verici IMFINZI iyi tolere edildi ve adjuvan ve neoadjuvan ortamlarında hiçbir yeni güvenlik endişesi kaydedilmedi. Ayrıca, neoadjuvan kemoterapiye durvalumab eklenmesi, bu kombinasyon için bilinen profil ile tutarlıydı ve komplikasyonları veya yan etkileri artırmadı. Tek başına kemoterapiye karşı hastaların ameliyat olma kabiliyetinde de hiçbir taviz yoktu. AstraZeneca Onkoloji Ar-Ge Başkan Yardımcısı Susan Galbraith, “Rezeke edilebilir küçük hücreli dışı akciğer kanseri olan hastalar, kemoterapi ve cerrahi tedaviye rağmen kabul edilemeyecek kadar yüksek nüks oranlarıyla karşı karşıyaydı. . Ameliyattan önce ve sonra durvalumab eklemenin, hastaların nüks veya ilerleme olayları olmadan yaşama süresini önemli ölçüde artırdığını gösterdik.” İlaç akciğer kanserinde önemli fayda sağladı! Baş ve Boyun Tıbbi Onkoloji Başkanı Profesör ve Torasik John V. Heymach, “Hastaları hem ameliyattan önce hem de sonra durvalumab ile erken tedavi etmek, yeni seçeneklerin acilen bulunduğu, rezeke edilebilir küçük hücreli dışı akciğer kanserinde önemli ve klinik olarak anlamlı bir fayda sağlıyor. Hastalara uzun süreli sağkalım için en iyi şansı sunmamız gerekiyordu. “EGE sonuçları, bu yeni durvalumab rejiminin bu tedavi amaçlı ortamda daha iyi sonuçlar sağlayabileceğine dair ikna edici kanıtlar sunuyor.” Nihai patolojik tam yanıt ve majör patolojik yanıt analizlerinden elde edilen sonuçlar daha önce duyurulan sonuçlarla aynı. Her yıl dünya çapında tahminen 2,2 milyon kişiye akciğer kanseri teşhisi konuyor ve hastaların %80-85’ine hastalığın en yaygın şekli olan KHDAK teşhisi konuyor. KAYNAKÇA: AA

KRK Hastaları Gereksiz Kemoterapiden Kurtulabilecek

Nature Medicine dergisinin 16 Ocak 2023 tarihli sayısında, kapak konusunda da yer alan "Moleküler rezidüel hastalık ve kolorektal kanserli hastalarda adjuvan kemoterapinin etkinliği" başlıklı çalışma yayımlandı. Çalışmanın yürütücüsü olan Japonya, Kashiwa, Chiba, Japonya Ulusal Kanser Merkezi Hastanesi hekimlerinden Dr. Takayuki Yoshino, Natera tarafından geliştirilen kişiselleştirilmiş kan testine ilişkin güncel bilgiyi paylaştı. Buna göre, kişiselleştirilmiş  kan testi, ameliyat geçirmiş kolorektal kanserli (KRK) hangi hastaların, hayatta kalma sonuçlarından ödün vermeden ameliyat sonrası adjuvan kemoterapi tedavisinden (ACT) fayda göreceğini tahmin edebilecek. 1000 KRK HASTASI KATILDI Çalışma, kanser teşhisi konan hastalarda tedaviyi izlemek ve moleküler rezidüel hastalığı (MRD) değerlendirmek için özel olarak tasarlanmış dolaşımdaki tümör DNA'sı (ctDNA) takip testi kullanılarak 1000'den fazla KRK hastası üzerinde gerçekleştirildi. Signatera MRD adlı kişiselleştirilmiş kan testi, onkoloji için hücresiz DNA testine odaklanan bir şirket olan Natera tarafından geliştirildi. Çoğu yüksek riskli KRK hastasında, kalan kanser hücrelerini temizlemek ve nüksetme riskini azaltmak için ameliyattan sonra otomatik olarak kemoterapi önerilir. Bununla birlikte, daha önceki araştırmalar KRK hastalarının yalnızca yüzde 30'unun ameliyat sonrası kemoterapiden fayda gördüğünü, yüzde 50'sinin ameliyatla halihazırda iyileştiğini ve yüzde 20'sindeyse ek kemoterapiye rağmen hastalığın nüksettiğini göstermiştir. SAĞLIK SİSTEMİNİN YÜKÜ AZALACAK Yeni test, KRK için bakım kılavuzlarına dahil edilirse, sağlık sistemi üzerinde olan yükü azaltırken hastaları ek kemoterapinin gereksiz ağrılarından potansiyel olarak kurtarabilir. Dr. Takayuki Yoshino, "Şimdiye kadar, onkologların hangi kolorektal kanser hastalarının adjuvan sistemik tedaviden fayda görebileceğini belirlemek için yeterli araçlara sahip olmadığını” ifade etti ve yeni test için şu yorumu yaptı:  "Bu çalışma , Signatera MRD-pozitif hastaların adjuvan tedavisinde önemli ölçüde fayda sağlayacak. MRD-negatif hastaların ise klinik veya patolojik aşamadan bağımsız olarak güvenle gözlemlenebileceğine dair güçlü kanıtlar sunuyor." Söz konusu ctDNA bulguları, halı hazırda devam eden CIRCULATE-Japonya çalışmasının (UMIN000039205) gözlemsel GALAXY kolundan alındı. Çalışma boyunca, ameliyat edilebilir, evre II-IV KRK'si olan bin 39 hastada ameliyat öncesi ve sonrası ctDNA analiz edildi. Bu hasta grubunda, yaklaşık dört haftada ctDNA varlığının daha yüksek nüks riskiyle bağlantılı olduğunu ve evre II veya III KRK'li hastalarda nüks riskiyle ilişkili en önemli prognostik faktörü oluşturduğu saptandı. Esasen çalışma, ameliyattan dört hafta sonra MRD pozitif olan hastaların (%18) ACT'den önemli ölçüde fayda sağladığını, MRD negatif olan hastaların ise (%82) tedaviden önemli bir fayda görmediğini göstermekte. KRK KILAVUZLARINA GİREBİLİR Araştırmacılar, "Ameliyat sonrası ctDNA pozitifliğinin, ACT'den fayda sağlayan evre II/III hastaları belirlediğini" vurguladı. Çalışma, rezeke edilebilir KRK'de ctDNA'nın en büyük ve en kapsamlı prospektif analizlerinden birini temsil etmekte ve ctDNA testinin, nüks riski yüksek olan ve ACT'den fayda görme olasılığı yüksek olan hastaları belirlemek için kullanılmasını desteklemekte. Natera onkoloji baş tıbbi sorumlusu Dr. Minetta Liu, CIRCULATE konsorsiyumu ile ortak olmaktan gurur duyduklarını ve Signatera'yı ABD, Japonya ve dünya çapında tüm kolorektal kanser hastalarına erişilebilir kılmak için sabırsızlandıklarını ifade etti. Ulusal Kanser Bakım Network’ünün (NCCN) bu bulguları 2023'te KRK kılavuzlarına dahil etmesi bekleniyor. Bu adım, hastalar için sonuçları iyileştirme potansiyeliyle hassas tıbbın klinik bakıma dönüştürülmesini temsil etmekte. Bulgular ayrıca, özellikle kanser taraması anlamında, dolaşımdaki DNA'ya odaklanan fragmentomik alanına da katkıda bulunuyor. FRAGMENTOMİK NEDİR? Ivanov ve arkadaşalrı terimi ilk olarak cirDNA parça boyutu profillerinin çalışmasına atıfta bulunmak için kullandı. Fragmentomik terimi ilk olarak Zamyatnin tarafından bir dizi moleküler fragmanın yapı ve fonksiyonlarının incelenmesine atıfta bulunarak önerildi; tüm biyomolekül parçalarına "fragmentom" adı verildi. KAYNAKÇA:  M. Ivanov, A. Baranova, T. Butler, P. Spellman, V. Mileyko Non-random fragmentation patterns in circulating cell-free DNA reflect epigenetic regulation, BMC Genom., 16 (2015), p. S1. A.A. Zamyatnin Fragmentomics of natural peptide structures Biochemistry., 74 (2009), pp. 1575-1585. Yazar Linki: https://www.nature.com/articles/s41591-022-02115-4

Akciğerlerdeki Kanserojen Hücreler Yeni Bir Teknolojiyle Değiştirilebilecek

Kore İleri Bilim ve Teknoloji Enstitüsü (KAIST) liderliğinde bir araştırma ekibi, akciğerlerdeki kanserojen hücrelerin özelliklerini değiştirmenin yanı sıra hem ilaç direncini hem de vücudun diğer bölgelerinde çoğalma yeteneklerini ortadan kaldırmak için sistem biyolojisi yaklaşımını kullandı. Bulgular, Cancer Research'te "Hücre kaderini yeniden programlama stratejisi, Hibrit durumlardan kaçınırken akciğer kanseri hücrelerinin epitelyal-mezenkimal geçişini tersine çevirir" başlığıyla yayımlandı. SİSTEM BİYOLOJİSİ YAKLAŞIMI Araştırmacılar, "Birincil kanserin epitelyal-mezenkimal geçişinin (EMT), metastaz ve ilaç direnci dahil olmak üzere ölümcül özelliklerin kazanılmasına katkıda bulunduğuna" dikkat çektiler. EMT'yi engellemek veya tersine çevirmek, kanser tedavisini iyileştirmek için etkili bir strateji olabilir. Bununla birlikte, kanser hücreleri genellikle yüksek metastatik potansiyele sahip hibrit EMT durumlarına geçiş yaptığından, tam EMT geri dönüşünün (rEMT) nasıl elde edileceği hala belirsizdir. Araştırmacılar bu sorunun üstesinden gelmek için bir sistem biyolojisi yaklaşımı kullandılar ve rEMT'yi hibrit özellikler olmadan çalıştırmada birincil rolü oynayan bir çekirdek düzenleyici devre belirlediler. Prof. Kwang-Hyun Cho'nun araştırma ekibi, metastatik yeteneği olmayan epitel hücrelerle metastatik yeteneği olan mezenkimal hücreler arasında, akciğer kanseri hücrelerinin EMT'sinde çeşitli kanser hücresi durumlarını simüle etti. Bir moleküler ağ matematiksel modeli kuruldu ve bilgisayar simülasyonu analizi ve moleküler hücre deneyleri yoluyla mezenkimal hücrelerin durumunu epitel hücrelerine geri döndürebilen kilit düzenleyiciler keşfedildi. SİMULASYON ANALİZİ YAPILDI EMT'nin karmaşıklığından dolayı, mezenkimal kanser hücrelerinin geçiş sürecini, metastatik yeteneğin ve ilaç direncinin ortadan kaldırıldığı bir epitel hücre durumuna tamamen tersine çevirmek zor olmuştur. Araştırma ekibi, EMT sürecini yöneten gen düzenleme ağının matematiksel bir modelini oluşturdu. Daha sonra moleküler hücre deneyleri aracılığıyla 'p53', 'SMAD4' ve 'ERK1' ve 'ERK 2'yi (topluca ERK'ler) akciğer kanseri hücrelerini mezenkimal hücre durumuna dönüştürebilen, EMT hibrit hücre durumundan kaçınırken artık metastaz yapma yeteneği göstermeyen ve bir epitel hücre durumuna geri dönebilen üç temel moleküler hedefi belirlemek ve doğrulamak için büyük ölçekli bilgisayar simülasyon analizi ve sistem ağ kontrol teknolojisini uyguladılar. Bulgular, insan vücudunda kanser dokusunun oluştuğu gerçek ortamda olduğu gibi, TGF-β stimülasyonunun mevcut olduğu koşullar altında mezenkimal hücrelerin epitel hücresi durumuna döndürülebileceğini kanıtlaması açısından önemli. Cho, "Yüksek metastatik özellikler ve ilaçlara direnç kazanmış akciğer kanseri hücrelerinin durumunu tersine çevirmeyi ve onları kemoterapiye yenilenmiş duyarlılıkla tedavi edilebilir bir epitel hücre durumuna geri döndürmeyi başardıklarıni’ vurguladı. Araştırma bulguları kanser hastalarının prognozunu iyileştirebilecek yeni bir tedavi stratejisi sunuyor. KAYNAKÇA: https://aacrjournals.org/cancerres/article/doi/10.1158/0008-5472.CAN-22-1559/716013/A-cell-fate-reprogramming-strategy-reverses - AYDINLIK

Meme Kanseri Çalışmalarına Bir Yenisi Eklendi

  Tedavideki son gelişmelere rağmen meme kanseri kadınlarda en önemli kanserden ölüm nedenidir. Bu yüzden yeni prognoz biyobelirteçlerinin ve kişiselleştirilmiş tedavilerin belirlenmesi çok önemlidir. Meme kanseri histolojisi, genetiği ve tedaviye yanıt açısından  yüksek patolojik ve biyolojik heterojenite gösterir. Östrojen ve progesteron reseptörü (ER, PR), insan epidermal büyüme faktör reseptörü 2 (HER2) ve KI67 ifadesi meme kanseri prognozu ve tedavisi için belirleyicidir. ER, PR ve HER2 ifadesinden yoksun tümörler, üçlü negatif meme kanseri olarak adlandırdığımız grup, kısmen sınırlı tedavi olanakları nedeniyle meme kanseri alt tiplerinin arasında kötü prognoz ile ilişkilendirilmiştir. Meme kanserinde RANKL ve reseptörü RANK, potansiyel belirleyici biyobelirteçlerdir. RANK, hormon reseptör negatif tümörlerin yüzde 40'ında ve luminal tümörlerin yüzde 20'sinde ifade edilir. Bu bilgiler ışığında İspanya Ulusal Kanser Araştırma Merkezi (CNIO) ve Bellvitge Biyomedikal Araştırma Enstitüsü bilim insanları, denosumab tedavisinden fayda görebilecek hastaları seçmek amacıyla, dört bağımsız kohorttan hormon reseptörü ifadesi olmayan 777 doku  dahil 2 binden fazla meme tümöründe RANK proteini ve onun RANKL ligandının ifadesini analiz etti. SAĞKALIM YARARI BİLİNMİYOR Denosumab şu anda osteoporoz ve kemik metastazlarını tedavi etmek için kullanılmaktadır. On yılı aşkın bir süredir, meme kanseri tedavisindeki potansiyel terapötik faydası da calışılmıştır. Bununla birlikte, çelişkili klinik veriler nedeniyle, meme kanseri hastalarında sağkalım yararı halen belirsizdir. Araştırma ekibi, EMBO Molecular Medicine dergisinde, çalışma sonuçlarını "RANK, ER-negatif postmenopozal meme kanserinde kötü bir prognoz belirteci ve terapötik bir hedeftir" başlığıyla yayımladı. Bu çalışma RANK protein ifadesinin hormon reseptörü olmayan tümörlerde daha sık olduğunu göstermekte. Ayrıca kötü prognoz ve kemoterapiye zayıf yanıt ile ilişkilendirildi. DENOSUMAB ETKİSİN DESTEKLEDİ Güçlü preklinik verilere rağmen, RANKL inhibitörü denosumabın meme kanseri hastalarında kemiğin ötesinde terapötik faydası belirsizdir. Denosumabdan fayda görebilecek hastaları seçmeyi amaçlayarak, burada dört bağımsız kohorttan 2 binden fazla meme tümöründe (777 östrojen reseptörü negatif/ER-) RANK ve RANKL protein ifadesi analiz edildi. RANK protein ifadesi, kötü prognoz ve kemoterapiye zayıf yanıt ile ilişkili olan ER- tümörlerde daha sık bulundu. ER− meme kanseri hastalardan türetilen ortoksenogreftlerde (PDX'ler), RANKL inhibisyonu, tümör hücresi proliferasyonunu ve çapını azalttı, tümör bağışıklığını ve metabolizmasını düzenledi ve kemoterapiye yanıtı iyileştirdi. İlginç bir şekilde, tümör RANK protein ifadesi menopoz sonrası meme kanseri hastalarında kötü prognoz ile ilişkilidir. Kötü prognoz NFKB sinyalinin aktivasyonu, immün ve metabolik yolların modülasyonu ile oluşmakta ve bu durum RANK sinyalinin menopozdan sonra arttığını düşündürmekte. Araştırma sonuçları , RANK protein ifadesinin menopoz sonrası ve ER- meme kanseri hastalarında kötü prognozun bağımsız bir biyobelirteci olduğunu ve menopozdan sonra RANK+ ER- tümörleri olan meme kanseri hastalarında denosumab gibi RANK yolu inhibitörlerinin terapötik faydasını desteklediğini göstermekte SINIRLI TEDAVİ SEÇENEKLERİ Hormon reseptörü olmayan tümörler; Östrojen ve progesteron reseptörlerinden yoksun kanser hücrelerinin prognozu daha kötüdür ve tedavi seçenekleri sınırlıdır. CNIO Transformasyon ve Metastaz Grup Başkanı Eva González-Suárez, "Hormon reseptörü negatif meme tümörleri grubunun heterojenliği göz önüne alındığında, bu hastaların prognozunu daha iyi ayırt eden biyobelirteçlere sahip olmanın, özellikle de bu biyobelirteçlerin en uygun tedavinin secilmesine izin vermesinin" önemine dikkat cekti. . Araştırmacılar “Sonuçlarının güvenilirliğinin yüksek olduğunu’ vurgulayarak Denosumab tedavisinden fayda sağlayabilecek hastaların seçilerek meme kanseri denemelerine başlama seçeneğini yeniden etkinleştirebilecek bir grup hastanın olduğunu öne sürüyorlar. González-Suárez, bu nedenle bir sonraki adımın "RANK reseptörünü ifade eden hormon reseptörü negatif tümörleri olan menopoz öncesi ve sonrası hastalarda bir klinik araştırma tasarlama" olacağı belirtiyor. KAYNAKÇA: Aydınlık Gazetesi Yazar Linki: https://www.embopress.org/doi/epdf/10.15252/emmm.202216715

E-bülten için aşağıdaki bilgileri doldurmanız yeterli.

Giriş Yap

Şifremi Unuttum Kayıt Ol

Kayıt Ol

Şifremi Unuttum