Zooloji - Veterinerlik

Hasvet , Fİ Petfood Mama Üretim Tesisinde En Yüksek Standartlara Uygun Üretime Başladı

Türk veteriner hekimler ‘insan gıdası üretim standartlarına en yakın’ evcil hayvan mamasını piyasaya sürmek için kolları sıvadı. Farklı hastalıklara sahip hayvanlara özel klinik mamaların da üretileceği tesis, Kırklareli Organize Sanayi Bölgesi’nde yer alıyor. Yerli mama serisi 15 Eylül itibariyle Türkiye’de satışa sunulacak. Avrupa, Rusya ve Amerika pazarına açılmayı hedefleyen yerli mamanın üretim tesisinde saatte 10 ton mama üretilebilecek. Yerli girişim ile evcil hayvan besinlerinin sağlıklı, lezzetli, güvenilir, sürdürülebilir ve izlenebilir bir şekilde üretilebilmesine katkı sağlamak amaçlanıyor. Medikal sahada ilaç, endüstriyel ekipman, veteriner yazılım, cerrahi alet ve ortopedik implant üretimiyle veteriner hekimlere hizmet veren Hasvet A.Ş., bünyesinde oluşturduğu Fi Petfood mama markası, Kırklareli Organize Sanayi Bölgesi’nde lansman yaptı. Gerçekleştirilen lansmanda üretim tesisi ve mama hakkında bilgiler verildi.   Türkiye’de ilk defa veteriner hekimlere ait olan bir şirketin mama üretimi için yola çıktığını ifade eden Hasvet A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı ve Veteriner Hekim Hidayet Şimşek, “Kendi ilaç üretim tesisimizden gelen ve diğer üretim tecrübelerimizden kaynaklanan bilgi birikimimizi mama üretimine aktararak bir fark oluşturmak istiyoruz. Oluşturduğumuz bu farkla her mama tanesinin içerisinde bilimselliği, sağlığı, evcil can dostlarımızın uzun ve konforlu yaşamaları için gerekli olan içeriği sunmak üzere yola çıkmış durumdayız” dedi.  Özel rahatsızlıkları olan kedi ve köpeklerin beslenme yoluyla tedavilerine destek sağlayan veteriner diyet serisi maması da ürettiklerini de ifade eden Şimşek, mamaların 15 Eylül itibarıyle Türkiye’de satışa sunulacağını söyledi. “TESİS ŞU ANDA AVRUPA STANDARTLARININ ÜZERİNDE BİR TEKNOLOJİYLE DONATILMIŞ DURUMDA”  Şimşek, “Bugün burada Hasvet A.Ş.’nin kurmuş olduğu eşsiz ekosistemin son halkası olan Fi Petfood mama üretim tesisinin lansmanındayız. Hasvet A.Ş. bugüne kadar medikal sahada, ilaç, endüstriyel ekipman, veteriner yazılım, cerrahi alet ve ortopedik implant üretiminde veteriner hekimlere hizmet veren bir firmaydı. Bugün itibarıyla da bu oluşturduğumuz ekosistemin son halkası olan Fİ Petfood mama ile evcil can dostlarımız için mama üretim tesisimizin lansmanını yaparak son halkayı tamamlamış oluyoruz. Burada mama üretimindeki ana unsurlar öncelikle mama üretim tesisi, kaliteli formülasyon, mama ham madde içeriği aynı zamanda bunların entegre bir şekilde sahaya sunulmasıdır. Türkiye’de ilk defa veteriner hekimlerden kurulu bir şirket mama üretim tesisi lansmanı yapıyor. Bu lansmanını yaptığımız tesis şu anda Avrupa standartlarının üzerinde bir teknolojiyle donatılmış durumda. İçerdiği makine parkuru, ürünlerle ilgili uluslararası kabul görmüş formülasyonları, kullanılan kaliteli ham madde içerikleriyle artık Türkiye’deki bir pet food markası gelecekte dünyada söz sahibi olmaya hazır hale gelmiş olacaktır. İleride sadece Türkiye’de değil dünyada da satılan, tercih edilen ve evcil hayvanların tükettiği güçlü bir markayı oluşturmak için ilk adımı atmış bulunuyoruz” dedi.  “FARK OLUŞTURMAK İSTİYORUZ”  Türkiye’de ilk defa veteriner hekimlere ait olan bir şirketin mama üretimi için yola çıktığını ifade eden Şimşek, “Bu işi alanında uzman ve bilimsel bir danışman kadro ile çok güçlü teknolojik alt yapıya sahip bir üretim tesisiyle yapıyoruz. Bilimsel kadronun ve bilimsel ihtiyaçların gerekliliği olan kaliteli formülasyonlar ve kaliteli ham madde içerikleriyle bu işi yapmak için yola çıkıyoruz. Bugüne kadar Türkiye’de çok sayıda mama üretildi ve hala üretiliyor. Türkiye artık dünyada ve Avrupa’da mama üretimi konusunda kabul görmüş bir ülke diyebiliriz ancak biz Hasvet olarak bu bayrağı daha ileriye taşımak için kendi ilaç üretim tesisimizden gelen ve diğer üretim tecrübelerimizden kaynaklanan bilgi birikimimizi mama üretimine aktararak bir fark oluşturmak istiyoruz. Oluşturduğumuz bu farkla her mama tanesinin içerisinde bilimselliği, sağlığı, evcil can dostlarımızın uzun ve konforlu yaşamaları için gerekli olan içeriği sunmak üzere yola çıkmış durumdayız” diye konuştu.  “HEM ÜLKEMİZ HEM DE MESLEĞİMİZ İÇİN GURUR VERİCİ BİR DURUM”  Sözlerine devam eden Şimşek, “27 yıl önce Hasvet’in kuruluşuyla başlayan yolculuğumuz, yazılım, cerrahi alet üretimi, ortopedik implant üretimi, Ankara ve Konya’da bulunan ilaç üretim fabrikaları ve endüstriyel ekipman üretimi yapan fabrikaların katılmasıyla güçlenerek devam etti. Artık Hasvet ekosistemi Fi Petfood halkasının da eklenmesiyle bir paket oluşturmuş oldu. Bu paket dünyada eşsiz bir paket. Her firma bu saydığım paket içeriklerinden sadece bir tanesini, maksimumum iki tanesini dünya pazarına sunabilirken şirketimiz güçlü alt yapısı ve güçlü çalışan kadrosuyla bu yapıyı dünyaya taşıyacak ve dünyadaki veteriner hekimlerin ve evcil hayvan sahiplerinin hizmetine sunacak konuma geldi. Bu hem ülkemiz hem de mesleğimiz için gurur verici bir durum. Umarım bu yaptığımız işler ilerleyen zamanlarda ülkemizin ekonomik kalkınmasına, mesleğimizin sürdürülebilirliğine, kalitesinin artışına katkı sağlar. Aynı zamanda da daha çok istihdama, üretime ve ihracata dönüşür. Bunun için umutluyuz, tek ihtiyacımız olan şeyin çok çalışmak olduğunun farkındayız. Daha çok çalışarak daha çok üretmeye devam edeceğiz” dedi. “SAATTE 10 TON MAMA ÜRETİM KAPASİTESİNE SAHİP OLACAK”  Tesisin özelliklerinden bahseden Şimşek, şunları ekledi:  “Fi Petfood olarak insan gıdası üretim standartlarına sahip bir üretim tesisinde hem veteriner diyet seride hem de düzenli seride üretmiş olduğumuz mamaların ve oluşturacağımız markanın dünya ve ülkemizdeki mama sektöründe gelecekte en önemli markalar biri haline geleceğine yürekten inanıyoruz. Türkiye dünyada mama üretim sektöründe artık hatırı sayılır bir konumda. 2023 yılında 100 milyon dolar ciro hedefine sahip bir ülkeyiz. Hasvet’in Fi Petfood markasıyla burada yapacağı üretimlerin ülkenin ihracat hedefinin büyümesine katkı sağlayacağına inanıyoruz. Çünkü tesisimiz sadece Türkiye değil Avrupa standartlarının da üstünde bir makine parkuruna sahip. Tesisimiz taze et girişi, el değmeden paketleme gibi Türkiye’de birçok üretim tesisinde olmayan teknolojik alt yapılara sahip. Güçlü bir laboratuvar alt yapımız var. Laboratuvar alt yapımız gerek üretim sırasında gerek öncesinde yapılan ham madde analizlerinde gerekse üretim sonrasındaki testleri titizlikle yapıyor. Üretim, şirketimizin yabancı olduğu bir konu değil. Şirketimizin ilaç üretimindeki bilgi birikimimizi ve üretim prosesindeki deneyimini mama sektörüne aktararak fark yaratacağını düşünüyoruz. Fi Petfood buradaki tesisimizde saatte 10 ton mama üretim kapasitesine sahip olacak. Bu da ülkedeki en büyük üretim kapasitelerinden biri diyebiliriz. Bu üretim kapasitesinin gerek yurt içinde satışa dönmesi gerek yurt dışında ihracata dönmesi bizim ana hedeflerimizden birisi. Markamız bu saatten sonra artık mama sektörünün ana rengi olacaktır diyebiliriz. Çünkü burada üretmiş olduğumuz veteriner hekim diyet mamaları dünyada da veteriner hekimlerin raflarında yerlerini alacak. Hali hazırda girmiş olduğumuz ülkeler arasında Avrupa’daki ülkeler de var. Rusya ve Amerika ile ilgili çalışmalar devam ediyor. Oralarda da tesisimizin ürettiği mamaların satılır hale geçeceğini yakın zamanda göreceğiz.”  Kaynak : Basın Bülteni

Rekombinant Sivrisinekler Sıtmaya Çözüm

Radikal yeni bir teknolojinin savunucuları, dünyanın en ölümcül hayvanlarından birinin genetik yapısındaki nüfus düzeyindeki değişikliklerin sıtmaya karşı mücadelede bir anahtar sağlayabileceğini savunuyor. Genetik değişikliklerin nesiller boyunca aktarıldığı sözde gen sürücü teknolojisi, sivrisinek popülasyonlarını dizginleyebilir veya sıtmadan geçmelerini önleyebilir.  Dr. Michael Santos, "Genetik mühendisliği yoluyla araştırmacılar sivrisinekleri ve bu sivrisineklerin popülasyonunun büyüklüğünü azaltacak veya sıtma parazitini bulaştırmalarını önleyecek genlerin kalıtımını destekleyecek şekilde değiştirdiler. " diyor. "Başka bir deyişle, sıtma taşıyan sivrisinekleri kontrol etmek için sivrisinekleri kullanmakta" diye ekliyor. Sıtma, dünyanın "büyük üç" ölümcül hastalığından biri ve 2021'de büyük çoğunluğu Afrika'da olmak üzere yarım milyondan fazla insanı öldürüyor. Sivrisinek kaynaklı hastalıkların yayılmasını önlemek için gen teknolojisini kullanma konsepti 80 yılı aşkın bir süredir var. Ayrıca genetik mühendisliği teknolojilerindeki son gelişmeler, özellikle CRISPR-Cas9 (DNA'nın tüm setini düzenlemede kullanılan bir teknoloji) yaklaşıyor. Bu süreçlerin tamamı araştırmacıların işini kolaylaştırdı. Avantajları fazla Genetik yaklaşımlar türe özgü çünkü çiftleşme yoluyla çalışırlar. Santos, çoğu sıtmanın bulaşmasından bir avuç sivrisinek türünün (3.000'den fazla) sorumlu olduğunu ve gen sürücü teknolojisinin ve diğer genetik yaklaşımların avantajlarından birinin, bu birkaç sivrisinek türünü doğrudan hedef alma potansiyeli olduğunu söylüyor. Diğer bir avantaj ise maliyet. Örneğin, laboratuvar kafes deneylerinde, az sayıda değiştirilmiş sivrisinek, genleri tüm kafes popülasyonuna yayabilir. Santos, "Gen sürücüleri vahşi doğada böyle bir performans sergiliyorsa, az sayıda gen sürücüsü değiştirilmiş sivrisinek salmanın maliyeti, bu genlerin vahşi popülasyona yayılmasından sonraki etkiye kıyasla küçük olabilir" diye açıklıyor ve gen sürücülerinin olabileceğini ekliyor. Hatta insektisit direncini tersine çevirmek için de kullanılabilir. Kaynak:AA

Soyu Tükenen Kelebekler Yeniden Görüldü

Siyah damarlı beyaz kelebekler, İngiltere'de 100 yıl önce soyu tükenen türler listesine eklendi. Ancak Londra'nın yakınlarındaki çayırlarda bu nadir kelebek türüne şimdilerde yeniden rastlanabiliyor. BBC'nin deneyimli güvenlik muhabiri ve aynı zamanda bir doğa gözlemcisi olan Frank Gardner, bu kelebek türünün yeniden ortaya çıkışını "gizemli bir gelişme" olarak tanımlıyor. Siyah damarlı kelebekler Londra'nın güneydoğusundaki çayırlarda ve çalılık bölgelerde, az sayıda da olsa görülmeye başlandı. Uzman olmayanlar, bu türü kolaylıkla, lahana kelebeği denen ve yaz aylarında yaygın şekilde görülen beyaz kelebek türüyle karıştırabilir.Bu tür, 1660-1685 yılları arasında hüküm süren Kral 2. Charles döneminde, İngiltere'deki türler arasında ilk kez listelendi. 1925'te ise ülkedeki varlığının resmen sona erdiği belirlendi. Son günlerde bu kelebek türü, Londra'nın hemen kıyısında, en sevdiği yaşam alanı olan alıç ve kuş eriği ağaçları çevresinde görülüyor. İsimlerinden anlaşıldığı gibi bu türün üyeleri, kanatlarında belirgin siyah damarlara sahip.İngiltere'deki kelebek türlerini ve popülasyonlarını gözlemleyen Butterfly Conservation (Kelebek Koruma) adlı vakıf, bu kelebek türünün doğaya yeniden salınmış olabileceğini belirtiyor. Ancak bunun kim tarafından ve neden yapıldığı bilinmiyor. Vakıf, türün yeniden görülebilmesinin hoş karşılandığını ancak bunun, soyu tükenen bir canlının kendiliğinden yeniden ortaya çıkması anlamına gelmediğini ekliyor. Kaynak: Basın Bülteni

Yerli Karayaka Koyun Irkında Çoklu Doğum Sağlayan Mutant Gen Tespit Edildi

Kırşehir Ahi Evran Üniversitesinin (KAEÜ) desteklediği proje ile yapılan araştırmada, Türkiye'de Karayaka koyun ırkında ilk defa bir doğumda birden çok kuzu elde edilmesini sağlayacak bir gen üzerinde mutasyon tespit edildi. Kırşehir Ahi Evran Üniversitesinin (KAEÜ) desteklediği proje ile yapılan araştırmada, Türkiye'de Karayaka koyun ırkında ilk defa bir doğumda birden çok kuzu elde edilmesini sağlayacak bir gen üzerinde mutasyon tespit edildi.Ziraat Fakültesinden Dr. Öğretim Üyesi Koray Kırıkçı, çoğunlukla Karadeniz Bölgesi'nde yetiştirilen Karayaka ırkı koyunlarda çoklu doğuma etki eden genler üzerinde araştırma yapmak için "Karayaka Irkında Çoklu Doğum Üzerine Etkili Olan Genetik Varyasyonların Araştırılması Projesi"ni hazırlayarak, yaklaşık 4 yıl önce çalışmalara başladı. KAEÜ Bilimsel Araştırma Komisyonu tarafından desteklenen proje kapsamında Samsun, Ordu, Tokat ve diğer bölgelerde yetiştirilen Karayaka ırkı koyunlarından kan örnekleri alan Kırıkçı, üniversitenin laboratuvarında GDF9 geni gibi çoklu doğumda etkili olan bazı aday genler üzerindeki genetik değişimleri araştırdı.Bu çalışma ile çoklu doğum üzerine etkisi olan GDF9 geni üzerinde gen mutasyonu tespit eden Kırıkçı, ortaya çıkarılan mutant alleli (mutant DNA gen dizilimi), Karayaka ırkı koyunları için ilk defa tanımladı.Uluslararası bilimsel bir dergide yayımlanan başarılı çalışmaya ait DNA sekans sonuçları filogenetik ve benzeri çalışmalarda araştırmacıların faydalanabilmesi için Amerikan Ulusal Biyoteknoloji Bilgi Merkezi'ne (NCBI) gönderildi. Merkez, değerlendirmenin sonunda Karayaka ırkında ilk defa bulunan mutant alleli, Türk bilim insanının çalışması olarak kayda aldı. Yapılan çalışmayı AA muhabirine değerlendiren Dr. Öğretim Üyesi Koray Kırıkçı, 3. Tarım ve Orman Şuarası'nda 2023 yılında insan nüfusu kadar küçükbaş hayvan sayısının arttırılması hedefleri doğrultusunda, koyun başına doğacak kuzu sayılarının çoğaltılması için moleküler teknikler kullanarak geleneksel ıslah çalışmalarına genetik katkı vermeyi hedeflediğini söyledi. Avustralya, Yeni Zelanda, Rusya, İran, İspanya gibi ülkelerin çoklu doğum üzerine yaptığı araştırmalardan etkilendiğini vurgulayan Kırıkçı, şöyle devam etti:"Karadeniz Bölgesi'nde Samsun, Ordu, Giresun ve Tokat'ta Karayaka ırkı koyunlardan kan aldık. Elde ettiğimiz bu kanlardan çeşitli teknikler kullanarak DNA elde ettik. Bu gen üzerinde mutant alelleri bulabilmek için sekanslama çalışmaları yaptık. Araştırmalarımızın sonucunda DNA dizilimi üzerinde bulunan bir mutant allel tespit ettik. Ülkemizde ilk defa bu mutant alleli bularak elde ettiğimiz sonucu Amerikan Ulusal Biyoteknoloji Bilgi Merkezi'ne gönderdik.Yaptıkları değerlendirmeden sonra kabul ettiler ve aksesyon numarası aldık." 100 koyundan 180 kuzu elde etme imkanı sağlıyor.Araştırmanın genetik ıslah çalışmaları için ilham kaynağı olacağını ve Türkiye'de farklı genotiplerde bu mutant allel gen çeşidinin çalışılabileceğini aktaran Kırıkçı, "Kültür ırkı koyunlarda yapılan çalışmalarda normal sürülerde 100 koyundan 120 kuzu alınıyor. Mutant allele sahip olan sürülerde ise 100 koyundan 180 kuzu alınıyor. Elde edilen sonuç ülkemiz adına önem arz ediyor. Burada ilk defa mutan varyasyonu tespit ettik. 100 koyundan 20'sinde bu allel tespit edilmiş oldu. Elde ettiğimiz sonuç genetik ıslah çalışmaları açısından umut verici bir fırsat doğuruyor." diye konuştu. Bu araştırmanın gelecekte yerli ırklardaki kuzu verimine olumlu etki yapabileceğine işaret eden Kırıkçı, "DNA düzeyinde yapılacak çalışmalar ile çoklu doğum üzerinde etkisi olan mutasyonların sürü içerisinde tespit edilmesi ve ilgili mutasyonları taşıyan koyunların damızlık olarak elde tutulması gerekmektedir. Böylelikle sürü içerisinde ilgili mutasyonların frekansı arttırılarak çoklu doğum oranları da arttırılabilir." değerlendirmesinde bulundu. Kaynak : AA / Abdullah Yıldız

E-bülten için aşağıdaki bilgileri doldurmanız yeterli.

Giriş Yap

Şifremi Unuttum Kayıt Ol

Kayıt Ol

Şifremi Unuttum