KURUMSAL HABERLER

Assa Abloy , Türkiye'de Artık "Üretici" Kimliğiyle Yer Alıyor

Ürünleriyle her gün dünya çapında milyarlarca insanın erişimini sağlayan ASSA ABLOY, Türkiye yatırımlarına hız veriyor.2022 yılı içinde VHS Kapı ve Pencere Sistemleri ve Silivri’deki fabrikalarının şirket bünyesine dahil olması ile ASSA ABLOY’un Türkiye’de artık üretici kimliğiyle de var olduğunu ifade eden ASSA ABLOY Ülke Müdürü Mahmut Çodur, Hizmetix Dergisi Ekim sayısında yeni yatırımları ve Türkiye dışında genişleyen yetki alanları üzerine kapsamlı bir röportaj verdi. Dünyanın dört bir yanında insanlara erişime açık bir hayat sunan ASSA ABLOY’un iş ortağı olduğu müşterilerine özel çözümlerinden bahseder misiniz, müşteri portföyünüzde hangi sektörler yer alıyor? Müşteri portföyümüz aslında çok geniş. ASSA ABLOY'u Kilitleme Sistemleri iş kolunda düşündüğümüzde; müteahhitler, proje yöneticileri, mimarlar, tesis yöneticileri, mülk sahipleri gibi birçok paydaşın iş ortaklarımız arasında yer aldığını görüyoruz. ASSA ABLOY’un B2B ürün ve marka portföyünün genişliğinin yanı sıra, Yale ve Mul-T-Lock gibi son kullanıcıya doğrudan ulaşan önemli markaları da bulunuyor. Ürünlerimizle, her gün dünya çapındamilyarlarca insanın erişimini sağlıyoruz. Konutlardan sağlık yapılarına, ofislerden endüstri tesislerine kadar birçok farklı yerde; kartınızı okuttuğunuzda, bir kilidi çevirdiğinizde veya otomatik bir kapıdan geçtiğinizde mutlaka ASSA ABLOY ile karşılaşırsınız. Entegre güvenlik çözümlerinizde teknolojinin rolü nedir, ASSA ABLOY olarak ürünlerinizde en önem verdiğiniz unsurlar nelerdir? Üretimde tasarım, bizim için en önemli noktalardan biridir. Tasarım, yalnızca ASSA ABLOY Grubu bir arada tutmak için değil; aynı zamanda şirket içinde, farklı geçmişlere sahip birçok markanın birleşimindeki estetiği yansıtmak için de önemli. Kapılarda ve kapılara dair her donanımda aynı estetiği ve hissi yansıtmayı istiyoruz ve bu doğrultuda çalışıyoruz. Diğer önemli bir nokta; şirketimizin ve markalarımızın yenilikçi ve sürdürülebilir olması. Ürünlerimizin her zaman en son teknolojiye ayak uydurabilmesi ve geçişleri en kolay ve esnek şekilde sağlayabilmesi için sürekli olarak AR-GE çalışmaları yapmaktayız. Sürdürülebilirlik, bu çalışmalar sırasında ASSA ABLOY'un en önemli odaklarından biri. Üretim süreçlerimizde sürdürülebilirlik hedeflerine, tüm ürünlerimizde sürdürülebilir malzemelerin kullanımına ve yeşil binalara katkı sağlamaya özen gösteriyoruz.    Türkiye’nin daha iyi bir geleceğe taşınması yönünde yapılacak çalışmalar hayata geçirilirken ya da planlanırken siz ASSA ABLOY Türkiye olarak nasıl bir gelecek projeksiyonu üzerinde duruyorsunuz? ASSA ABLOY Türkiye yapılanmasını gün geçtikçe büyütüyor ve Türkiye yatırımlarına hız veriyor.2022 yılı içinde VHS Kapı ve Pencere Sistemleri’nin ve Silivri’deki fabrikamızın şirketimiz bünyesine dahil olması ile Türkiye’de artık “üretici” kimliğimizle de varız. Ekim 2023 itibariyle bölge yapılanmamızda meydana gelen değişiklik ile yetki alanımızı Türkiye sınırları dışında; Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan, Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan ülkelerine genişletiyoruz. Kafkas ülkeleri ve Orta Asya ülkelerinde de faaliyetlerimiz artarak sürecek. Son olarak eklemek istedikleriniz nelerdir? Coğrafi olarak yüksek güvenlik gereksinimlerine sahip bir bölgede faaliyet gösteriyoruz.Bu nedenle, iş ortaklarımızla birlikte yenilikçi güvenlik çözümleri sunarak büyümeye devam edeceğimize olan inancımız tam.Bu doğrultuda, ekibimizi genişleterek 2024 yılına yönelik hazırlıklarımızı sürdürüyoruz. Üretim ve satış alanında bu yılın son çeyreği ve önümüzdeki yıl boyunca toplamda yaklaşık 100 yeni istihdam sağlayacak yatırımlar planlıyoruz. Güvenli bir gelecek, birlikte güçlü adımlarla inşa edilecek. 100. yıl ve sonrası için aydınlık ve güvenli günler diliyor,Türkiye Cumhuriyeti'nin kutlu yıl dönümünü gönülden tebrik ediyorum.                                         Kaynak : Hizmetix Dergisi

TTD Tarafından Düzenlenen ISO 14644 Standartlar Serisi Eğitimleri 22 Kasım'da Başlıyor

Temizoda Teknolojileri Derneği Eğitim Günleri - Crowne Plaza Asia Oteli 22-23 KASIM 2023 22 Kasım 2023 / Temizoda Sınıflandırma, İzleme ve Risk Tabanlı Çevresel İzleme Planı (ISO 14644-1:2015,ISO 14644-2:2015)                          Temizoda İşletme, Personel ve Temizlik (ISO 14644-5:2004 / TS EN ISO 14644-5:2006)  23 Kasım 2023 / Test Metotları (Temizoda Validasyonu)(ISO 14644-3:2019)                         Temizoda Tasarım, Yapım ve Devreye Alma (ISO 14644-4:2022)  EĞİTİM DETAYLARI  Modül 1 : Temizoda Sınıflandırma, İzleme ve Risk Tabanlı Çevresel İzleme Planı (ISO 14644-1:2015,ISO 14644-2:2015) Eğitmen : Haşim SOLMAZ * ISO Teknik Komite 209 tarafından revize edilen ISO 14644-1:2015 standardının uygulamada getirdiği yenilikler, saha uygulayıcılarını bekleyen yeni uygulamalardaki pratik yaklaşımlar ve ipuçlarının ele alınacağı, teorik ve pratik bilgiler ile desteklenecek interaktif bir eğitim. İzleme başlığı altında temizodaların sürekli izlenmesi, izleme planı oluştururken dikkat edilmesi gereken hususlar ve risk tabanlı yaklaşımla ele alınan izleme planları örneklerle paylaşılacaktır. Modül 2 : Test Metotları (ISO 14644-3:2019) Eğitmen :Dilek SUNAR, Haşim SOLMAZ * Test Metotları (ISO 14644-3:2019)standardında anlatılan Test yöntemlerinin ve tavsiye edilen test cihazlarının  açıklandığı ve uygulamalardaki pratik yaklaşımlar ve ip uçlarının da  ele alınacağı, teorik ve pratik bilgiler ile desteklenecek interaktif bir eğitim. Modül 3 : Temizoda Tasarım, Yapım ve Devreye Alma (ISO 14644-4:2022) Eğitmen : Orkun ÖZKURT, Gökhan ÇELİKELLİ * Uluslararası güncel ISO 14644-4: 2022 standardı esas alınarak; Temizoda'ların tasarımında, kurulumunda ve devreye alma sürecinde bilinmesi ve dikkat edilmesi gereken temel konular anlatılacak, alternatif yöntemlerin avantaj ve dezavantajları irdelenecektir. Yeni ve eski standart arasındaki farklar incelenecektir. Modül 4 : Temizoda İşletme, Personel ve Temizlik (ISO 14644-5:2004 / TS EN ISO 14644-5:2006 ) Eğitmen :Alper SARI * ISO 14644 Standard Serisi Eğitimleri 2020 Programı çerçevesinde, Standardın 5. Bölümündeki temel bilgiler paylaşılacak, işletme sistemleri, temizoda kişisel koruyucu donanımları, personel, materyaller, ekipmanlar ve temizoda’ların temizlenmesi konuları detaylı olarak işlenecek ve uygulamaların nasıl olması gerektiği anlatılacaktır  *Kursiyerler eğitim programı içinde her gün tek modül eğitim alabilirler. EĞİTİM SAATLERİ / 22-23 Kasım 2023 09:00-10:00 Kayıt - İkram 10:00-10:50  DERS 1 10:50-11:10 Ara - Çay/kahve 11:10-12.00 DERS 2 12:00-13:30 Öğle Yemeği 13:30-14:20 DERS 3 14:20-14:40 Ara - Çay/kahve 14:40-15:30 DERS 4 15:30-16:00 Network -İkram Detaylı Bilgi ve Kayıt  

AstraZeneca İklim Değişikliği ile Mücadelede Sektörünün Zirvesinde

AstraZeneca, dünyanın önde gelen çevre hizmetleri şirketi STAT Analysis Corporation tarafından yayımlanan 'İklim sıralaması: En iyi ilaç şirketleri iklim değişikliğiyle mücadelede ne durumda?' başlıklı raporda bu alandaki çalışmalarıyla birinci sırada yer aldı. Şirketten yapılan açıklamaya göre, AstraZeneca, raporda, iklim değişikliğinin etkilerini ölçmek ve raporlamak için çok daha fazlasını yapabileceği belirtilen ilaç sektörü içerisinde istisna bir şirket olarak gösteriliyor. Bu sonuç, AstraZeneca'nın iklim değişikliği konusunda yaptığı cesur çalışmalar ve iş birlikleri ile sektör genelinde karbondan arındırmayı hızlandırma taahhüdüne bağlılığını da kanıtlıyor. Sıfır karbon taahhüdü kapsamında hedeflerine emin adımlarla ilerleyen AstraZeneca, 2026 yılına kadar kendi operasyonlarından doğan emisyonlarını yüzde 98 azaltmayı, kendi ekosisteminin yarattığı mutlak emisyonlarını 2030'a kadar yarıya indirmeyi ve en geç 2045'e kadar bilimsel açıdan net sıfır olmayı amaçlıyor. Rapor, biyoteknoloji ve ilaç şirketlerinin iklim değişikliği ile nasıl mücadele ettiklerine ve bu alandaki taahhütlerine dair bilgiler sunan ilk kapsamlı rehber olması açısından önem taşıyor. Kaynak:AA

Sterilizasyonun Baş Aktörleri

Temizoda Teknolojileri Derneği tarafından 8 Eylül 2023 tarihinde Ankara HiltonSA'da düzenlenen "Temizoda Paylaşımları"  etkinliklerinde bu sefer konumuz sterilizasyon oldu. "Sterilizasyonun Baş Aktörleri: Etilen Oksit ve Radyasyon" isimli etkinliğimize katılım ise oldukça yüksekti. Özellikle Tıbbi Cihaz Üreticilerinin yoğun olarak başvurduğu 2 sterilizasyon yönteminden olan "Etilen Oksit ve Radyasyon" konuları farklı açılardan ele alındı. Etkinlik açılış konuşmasını Temizoda Teknolojileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ecz. Dilek Sunar yaptı. Konuşmasına tüm konuşmacılara ve katılımcılara teşekkür ederek başladı. Konuşmasının devamında etkinliği yönetecek TTD Yönetim Kurulu Üyesi Alper Sarı'yı kürsüye çağırdı. Alper beyde kısa bir sunumun ardından ilk konuşmacıyı kürsüye çağırdı. Günün ilk konuşmacısı olan Disposet firmasından YunusBOZKURT sterilizasyon cihazı alırken nelere dikkat etmemiz gerektiği ile ilgili tüm deneyimlerini dinleyiciler ile paylaştı. Bunu yaparken; ünite seçiminden, departmanın hazırlanmasına ve alınması gereken güvenlik önlemlerine kadar birçok konuya parmak bastı. Sonrasında sahne alan Disera A.S. firmasından Umut ERSOY ise Türkiye’de bir tıbbi cihaz üreticisi olarak ilk olma özelliğini taşıdıkları Elektron Demeti (E-Beam) sterilizasyon tesisi hakkında bizlere bilgi verdi. Tesisin kurulma aşamasında karşılaşılan güçlükler, nelere dikkat edilmesi gerektiği, E-Beam teknolojisinin çalışma şekli, sürecin kontrolü ve doğrulamasına yönelik verdiği bilgiler ile dinleyicilerin ülkemiz için yeni sayılan bu teknoloji hakkında fikir edinmesini sağladı. Son konuşmacı Medcer firmasından Mehmet Fatih Örmeci ise bu 2 sterilizasyon yönteminin valide edilmesi esnasında dikkat edilmesi gereken detaylara dikkat çekti. Madde madde önemli olan parametreleri bize açıklayan Örmeci, sunumu esnasında sıklıkla yapılan hataların da altını çizdi. Günün son oturumunda ise 3 konuşmacı, etkinliğin Moderatörü Alper Sarı ile birlikte sahne aldı. Karşılıklı soru-cevap ile ilerleyen oturum, katılımcılardan gelen sorular ile devam etti ve etkinlik bu şekilde son buldu. Etkinlik esnasında birçok Tıbbi Cihaz üreticisi, Validasyon firmaları, Akredite Laboratuvarların yanı sıra Sağlık Bakanlığı-TİTCK, Tarım ve Orman Bakanlığı uzmanları hazır bulundu. Temizoda Teknolojileri Derneği'nin bir sonraki etkinliği 25 Ekim 2023 tarihinde İstanbul Lütfi Kırdar'da BIOEXPO "Yaşam Bilimleri" Fuarları" ile eş zamanlı düzenleyeceği "GMP Ek 1 Kılavuzu 2022 Revizyonları" sempozyumudur. Steril tıbbi ürünlerin üretimi konusunda özel rehberlik sağlayan GMP Kılavuzunun Ek 1'i 2008 yılından beri güncellenmemişti. Bu revizyonun amacı netlik katmak, Kalite Risk Yönetimi (QRM) ilkelerini tanıtmak, yeni teknolojilerin ve yenilikçi süreçlerin dâhil edilmesine izin vermek ve yapıyı daha mantıklı bir akışa dönüştürmektir. Bilgi : https://lnkd.in/dudTPB2K

Ticari Binalarda Hava Filtrasyonunu Gerekli Kılan 6 Avantaj

ULPATEK markası, ilaç - sağlık - tekstil ve gıda sektörlerinde 40 yılı aşan tesis tecrübesi ve varlığıyla, temiz hava ve filtre konularındaki bilgi ve deneyimleri ışığında en basit havalandırma sistemlerinden temizodalara kadar bütün iklimlendirme sistemlerinin filtre ihtiyaçlarına karşılık verebilecek uluslararası standartlara uygun, en yüksek kalitede Kaba, Orta, Hassas, EPA, HEPA ve ULPA filtrelerden kapsamlı filtrasyon çözümleri sunarken ticari bina ve üretim tesislerine yönelik özel uygulamalar yaratır. TİCARİ BİNALARDA HAVA FİLTRASYONUNU GEREKLİ KILAN 6 AVANTAJ Hava Kalitesinin İyileştirilmesi: Binaların içinde toz, polen, bakteri, virüs, mantar sporları ve diğer havadaki partiküller bulunabilir. Bu partiküllerin etkili bir şekilde filtrelenmesi, binada çalışan veya ziyaret eden kişiler için daha temiz ve sağlıklı bir hava ortamı sağlar. Sağlık ve Konfor: Özellikle son yıllarda, hava yoluyla bulaşan hastalıkların önlenmesi büyük önem taşımaktadır. Etkili hava filtrasyon sistemleri, potansiyel olarak zararlı mikroorganizmaların ve virüslerin yayılmasını sınırlayabilir. Enerji Tasarrufu: Kaliteli hava filtreleri HVAC (Isıtma, Havalandırma ve Klima) sistemlerinin daha verimli çalışmasına yardımcı olabilir. Daha temiz bir sistem, enerji kullanımını azaltarak tasarruf sağlar. Ekipman Ömrünün Uzatılması: Etkili bir hava filtrasyonu, HVAC sistemlerindeki ekipmanın daha uzun ömürlü olmasına yardımcı olabilir. Kir ve tozun ekipmana zarar vermesini önler. Koku Kontrolü: Belirli filtrasyon sistemleri, rahatsız edici kokuları ve gazları azaltabilir, böylece iç mekandaki hava daha hoş olur. Verimlilik Artışı: İyi bir hava kalitesi, çalışanların konsantrasyonunu, verimliliğini ve genel çalışma performansını artırabilir. Kaynak : Basın Bülteni    

Temiz Oda Nedir?

Temiz Oda Nedir? İlaç başta olmak üzere medikal ürün, ameliyathaneler, nano araştırma merkezleri, gıda ve hijyen ürünlerde üretim ve kullanım alanlarının (odaların), GMP (İyi üretim uygulamaları) kapsamında gereken standartlara sahip olmasına ‘’Temiz Oda’’ denebilir. Temiz odanın standartları sadece fiziki değildir. Temiz odada, tasarımdan uygulama ve test-devreye alma süreçlerinin tamamı bir bütündür. Temiz odanın gerekli olan durumları sağlanmasının ilk şartı, konuya ilişkin yorum ve ortak çalışma sonucu projelendirilmiş olan tasarım ve dokümantasyondur. Ayrıca mimarı tasarım temiz odanın ilk ve en önemli olan adımıdır, tasarımın yanlış veya kusurlu olması durumunda en iyi malzeme ve uygulama yapılsa dahi Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Onayı alamamakla birlikte, GMP ve FDA gibi kurumlardan sertifikasyon alamamasına sebebiyet verecektir. Tasarım ve dokümantasyon çalışmasının akabinde temiz oda için mekanik, elektrik, BMS & otomasyon tasarımlarda çok spesifiktir. Bu çalışmalar yapılırken tesis veya lokal temiz odanın ‘’kuvözdeki bir bebek’’ kadar izleme kontrol ve acil müdahaleye muhtaç olduğu unutulmamalıdır. Tasarımın ve mühendislik çalışmalarının akabinde, kurulumda kullanılan malzemelerin doğru seçimi ve bununla birlikte sertifikasyon ile kalite evrakları çok önemlidir. ‘’IQ Kontrollü Validasyon Dosyasının’’ doğrultusunda eksiksiz ve kusursuz olarak kurulumun bitirilmesi gereklidir. Temiz Oda Oluşturulması Nasıl Olmalıdır? Temiz odanın tanımı ve tasarımı hakkında verilen bilgiler sonrasında, bu çalışmalar ve akabindeki mühendislik çalışmalarının başlıca gerekliliklerine sadık kalınması gereken şartlarını ana hatlarıyla açıklamak gerekirse; Tasarımda; Her ürün her proje ve her proses terzi usulü tasarıma muhtaçtır. Tasarımda belirli bir kalıp kesinlikle yoktur. GMP’nin yazılı kurallarından çok yazılmamış olan kuralları denetçilerin gözleridir. Bu sebeple tasarıma başlamadan ürün ve personelin ilişkisinin çok iyi analiz etmek gerekir. Bu analizde ürünün mü personelden yoksa personelin mi üründen korunmaya muhtaç olduğu belirlenmeli ve tasarımın tüm aşamaları ile basınçlandırma ve alan sınıflandırmaları buna göre yapılmalıdır. Prosesin malzeme akışının tasarımında malzemelerin ‘’primer, sekonder, hammadde, yarı mamul ve mamul’’ tanımlarının doğru bir şekilde yapılmasından sonra ileri ve geri hareketin olmaması, malzemenin bir doğruda hammadde kabulden, mamül çıkışına kadar nizami hareket etmesi çok önemlidir. Bu gerekliliğin önemi kontaminasyon ve çapraz kontaminasyonun önemli ölçüde önüne geçilme çabası ile gerçekleşir. Personel akışında ise departmanlar arası personel ve iş dağılımının keskin çizgiler ile ayrılması ve personelinde tesis içerisinde belirli çizgi içerisinde disiplin ile çalışmasını sağlamak gereklidir. Sorumlu harici personellerin üretimde hassas veya teknik açıdan çok tehlikeli alanlarda bulunmaması için giriş kontrol ile gerekli disiplinler sağlanmalıdır. Bununla birlikte personel kıyafeti üzerinden üretime zarar verecek herhangi bir kontaminasyon da engellenmiş olacaktır. Bu disiplinler tasarlanırken en korkulan senaryo olan yangın unutulmamalı ve bu yazıdaki önemi vurgulanmış her noktadan daha önem arz eden insan hayatı göz önüne alınarak elektronik kilit olan kapılar ve geçişler otomatik açık hale gelmeli, acil çıkış kapılarına personelin kolay ulaşımı sağlanmalıdır. Tesis içi malzeme ve personel hareketlerinde, daha doğrusu HVAC hava hareketlerinin harici durumlarda partiküllerin personel ve malzeme yoluyla kontaminasyonunun önlenmesi üretim kalitesi için hayati önemi olan bir durumdur. Bunun engellenmesi için tasarımda PAL (personel hava kilidi) ve MAL (malzeme hava kilidi) geçiş alanları gereklidir. Bu alanlar olmadan sınıflar arası geçiş yapılmamalıdır. Tabi ki bu alanlar arası geçiş, maksimum bir üst sınıf alanlara kadar olabilmelidir. Bu alanlar ile akabinde ve önünde ki alanlarda pozitif basınçlandırma yapılarak bölgede tavan arası ve ilişik mahallere karşı korunmalıdır. Bu basınçlandırma doğru bir şekilde tasarlanmalıdır ve bu tasarıma göre kapı açılır yönlerine tesisteki ses kalitesi için doğru karar verilmelidir. Partisyon tasarımında ise pürüzsüz ve rahat temizlenebilir basınçlandırmaya dayanıklı tavan ve paneller ile birlikte ısı izolasyonu ve camların önemi de oldukça önemlidir. Bunlar içerisinde cam yerleşiminin önemi estetik ile birlikte iş güvenliği açısından da çok önemlidir. HVAC;(ısıtma soğutma ve iklimlendirme) GMP standartlarında değişim sayılarına uygun hava tedariki, bu havanın tedariki esnasında standartlara uygun filtrasyon, taze hava gerekliliği, pozitif basınç hesabı, sıcaklık ve nem gerekliliklerinin sağlanması için çok önemli bir sistemdir. Bu sistemin sağlanmasının ana ekipmanı AHU (klima santrali)’dur. Ve AHU tasarımı sistem tasarımı kadar önem arz etmektedir. Ahu tasarımında, hizmet verdiği alanın önemi çok büyük olmakla birlikte sistemden bağımsız mekanik ve coğrafi ihtiyaçlarla birlikte tasarım yapılmalıdır. Elektrik, temiz odanın tüm sistemlerinde olduğu gibi elektrik sistemlerinde de önleyici tedbirler, yangın ihbar, data ve veri kayıt sistemi kurulumu çok önemli bir sistemdir. Otomasyon temiz odanın her noktasının izlenmesi ve çoğu sistemin kontrolünün sağlanması için tasarım mühendisliğinden uygulanmasına kadar kritik sistemlerdendir. Sıcaklık-nem-fark basınç ve HVAC otomasyonu olmak üzere çoğu sistemin çalışması ve sistem standart ve şartlarının sağlanması bu sistem üzerinden yapılmakta ve kayıt altında tutulmaktadır. Sarf malzeme ve ekipmanlar temiz oda içerisinde paslanmaz malzemeden olmalıdır. Personel kıyafetleri dahil partikül oluşturabilecek tüm materyallerden kaçınılmalıdır. Tüm bu bilgi ve şartlar ışığında sistem kurulumundan sonra çok dikkatli ve kayıtlı bir şekilde sistem test ve devreye alma sürecinden sonra akredite kurulum ve kalibrasyonlu cihazlar ile ‘’Alan Validasyonu’’ nun akabinde ‘’Sorumlu Kurum’’ denetçilerinin onayı ile kusursuz ve noksansız ‘’Temiz Oda’’ hizmete açılabilmektedir.    Abdullah KAYMAZ  Makine Mühendisi

Kervan Gıda'dan Büyük Yatırım

Kervan Gıda'dan Milyon Dolarlık Mısır Yatırımı: Kervan Gıda, küresel büyüme yolculuğuna yeni bir üretim merkezi daha eklemeye hazırlanıyor. Orta Doğu ve Afrika bölgesindeki pozisyonunu güçlendirmeyi hedefleyen Kervan Gıda, bu kapsamda önümüzdeki dönemde Mısır'a 30 milyon dolarlık yatırım gerçekleştirecek. Dünya genelinde 3 ülkede 7 üretim tesisi ile faaliyet gösteren Kervan Gıda, küresel büyümesine yeni yatırım hamlesiyle devam ediyor. Önümüzdeki dönemde Mısır'da yumuşak şeker üretim tesisi kurarak toplamda 30 milyon dolarlık yatırım yapacak olan Kervan Gıda, bir yıl içerisinde bir licorice hattını ve sonrasında da bir jelly hattını tamamlayarak 10 bin ton üretim kapasitesine ulaşmayı hedefliyor. Yatırım İle Ciro Büyüyecek Global anlamda büyümek için çalışmalara hız verdiklerini belirten Kervan Gıda İcra Kurulu Başkanı Burhan Başar, “Kervan Gıda olarak, globalleşme yolunda güçlü adımlar atmaya devam ediyoruz. Bu çerçevede yurt dışındaki stratejik yatırımlarımızdan olan Polonya'ya ilaveten Mısır'a da yatırım yaparak Orta Doğu ve Afrika pazarındaki pozisyonumuzu güçlendirmeyi hedefliyoruz. 105 milyonluk nüfusu ile Kuzey Afrika'nın en büyük ülkelerinden olan Mısır, önemli bir üretim merkezi haline geliyor. Önümüzdeki süreçte planladığımız 30 milyon dolarlık yatırımımızla, Mısır ekonomisine hem istihdam hem de büyüme anlamında önemli katkı sağlayacağımızı düşünüyoruz. Afrika ve Orta Doğu pazarındaki potansiyeli değerlendirmek adına Türkiye'nin yanı sıra Mısır'ı da bir üretim üssüne dönüştürerek bölgedeki gücümüzü desteklemeyi hedefliyoruz. Ayrıca bu yatırımın orta- uzun vadede şirketimizin ciro ve kârlılık oranını da önemli oranda artıracağına inanıyoruz” diye konuştu. Kaynak:Basın Bülteni

Humanis, Türkiye’den Çin’e İlaç İhracatı Yapan İlk Şirket Oldu

Konu ile ilgili açıklama yapan Humanis CEO’su Yunus Sancak, “Çin pazarı Türk üreticileri için önemli bir potansiyele sahip. Biz de hem üretim kapasitemiz hem de AR-GE yatırımlarımızla gücümüzü global ölçekte kanıtlayan bir şirket olarak bu pazarda yerimizi almaya hazırız. Çin gibi güçlü bir ülkenin, kendisi Avrupa Birliği standartlarında üretim yetkinliğine sahipken Humanis’i tercih etmesi ülkemiz ve sektörümüz için çok değerli. Önümüzdeki dönemlerde yatırımlarımızı güçlendirerek Çin’deki adımlarımızı hızlandırmayı hedefliyoruz.” şeklinde konuştu. 2010 yılında yaklaşık 200 milyon dolarlık yatırımla ilaç sektörüne güçlü bir giriş yapan Humanis, insan odaklı sağlık felsefesini tüm dünyada erişilebilir kılmak için var gücüyle çalışıyor. Yatırımları ve Çerkezköy’de bulunan önemli bir potansiyele sahip üretim tesisi ile Türkiye’nin en hızlı büyüyen ilaç şirketlerinden biri olmayı başaran Humanis, sahip olduğu GMP (Good Manufacturing Practices-İyi İmalat Uygulamaları) sertifikaları ile global çaptaki firmalara üretim hizmeti vererek, kısa sürede iç ve dış pazarın etkili oyuncularından biri haline geldi. YUNUS SANCAK: “ŞİMDİYE KADAR İHRACATTA ÖNEMLİ ADIMLAR ATTIK” Humanis’in üretim prensipleri ile ilgili konuşan CEO Yunus Sancak, “Yatırımlarımızı ve satın almalarımızı Humanis’in insan odaklı sağlık felsefesine dayanan stratejisi doğrultusunda büyütmeye devam ediyoruz. Bugün deneyimli ekibimiz, üretim kapasitemiz ve teknolojik altyapımız sayesinde birçok formda ilaç üretebilecek bir konuma geldik. Yerli üretimin gittikçe değer kazanan bir üyesi olarak uzun zamandır ihracatta da önemli adımlar atıyoruz.” bilgisini verdi. “Aralarında Almanya, İngiltere, İtalya, İspanya gibi ülkelerin de bulunduğu toplamda 3 kıtada 25 ülkeye ihracat yapıyoruz. Almanya’da kurduğumuz ofisimizde, ürünlerimizi Avrupa pazarına kendimiz satmak için çalışmalarımızı başlattık.” açıklamasını yapan Yunus Sancak, Türkiye’nin gelişmiş ilaç endüstrisi sayesinde yüzlerce ülkeye ilaç ihracatı yapabilen bir pazar payına sahip olduğunu vurguladı.   YUNUS SANCAK: “TÜRKİYE’DEN ÇİN’E İLAÇ İHRACATI YAPAN İLK ŞİRKET OLDUK” “Çin, bir buçuk milyara yaklaşan nüfusu için uygun fiyatlı ve erişilebilir ilaçlar sağlarken aynı zamanda ilaç endüstrisinin büyümesini de teşvik etmek zorunda. Bu sebeple jenerik ilaçlar Çin ilaç endüstrisinin temel dayanağını oluşturuyor.” şeklinde konuşan Yunus Sancak, Çin pazarı ile ilgili değerlendirmelerine şöyle devam etti: “Çin pazarı Türk üreticileri için önemli bir potansiyele sahip. Biz de hem üretim kapasitemiz hem de AR-GE yatırımlarımızla gücümüzü global ölçekte kanıtlayan bir şirket olarak bu pazarda yerimizi almaya hazırız. Yakın zamanda bir ürünümüzle ilk adımı attık ve böylece de Türkiye’den Çin’e ilaç ihracatı yapan ilk şirket olduk. Önümüzdeki dönemlerde yatırımlarımızı güçlendirerek Çin’deki adımlarımızı hızlandırmayı hedefliyoruz. Türkiye’nin en büyük jenerik ilaç üreticilerinden biri olarak Çin pazarını büyük bir fırsat olarak görüyoruz.” YUNUS SANCAK: “İLK ETAPTA 5 MİLYON DOLARLIK SATIŞ HEDEFLİYORUZ” Kardiyoloji ve göğüs hastalıkları alanında kullanılan bir ilaçla Çin’e ilk adımı attıklarını açıklayan Yunus Sancak, şunları söyledi: “Bu ürünün geliştirilmesi, ruhsatlandırılması ve ticari üretimler için gerekli altyapının hazırlanması aşamalarında yaklaşık 2,3 milyon dolar yatırım yaptık. Çin pazarındaki bu ürünümüzle ilk etapta 5 milyon dolarlık satış yapmayı hedefliyoruz. Bu kazancı sürekli olarak büyümeye ve gelişime harcayarak ve en kısa sürede Çin’e ihraç ettiğimiz ruhsatlı ürün sayımızı artıracağız.” Almanya, Belçika, Kanada ve Rusya’dan GMP sertifikalarına sahip olan Humanis’in, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Kuveyt, Ürdün, Filipinler, Kırgızistan, Ukrayna, Rusya pazarı için de ruhsatlandırma çalışmaları devam eden ve yakında satışları başlayacak olan ürünleri bulunuyor. Önümüzdeki dönemde Avrupa’daki mevcut ihracatını artırmayı planlayan şirket, ABD ve Güney Amerika pazarına girmek için de hazırlıklara başladı.  Humanis hakkında: 2010 yılında Saya Grup bünyesinde Pharmactive olarak hizmet vermeye başlayan şirket, 2023 yılından itibaren Humanis adıyla çalışmalarına devam etmektedir. Her adımında insan odaklı yaklaşımla hareket eden ve ‘Herkes için sürdürülebilir sağlık’ anlayışı ile üreten Humanis, 200 milyon dolarlık bir yatırımla Çerkezköy’de kurduğu üretim tesisi ve AR-GE merkezi ile hem sektöre hem de Türkiye’ye önemli katkılar yapan bir sağlık şirketidir. Dünyanın en büyük global ilaç firmaları ile üretim ortaklığı yaparak uluslararası pazarda da yetkinliğini kanıtlayan Humanis, inovatif, güvenilir ve etik değerler çerçevesinde tüm dünyada insana ve insan yaşamına değer yaratmayı hedeflemektedir. Pediyatri, kardiyoloji, göğüs hastalıkları, kulak-boğaz-burun, dahiliye, enfeksiyon, gastroenteroloji, dermatoloji, fizik tedavi ve rehabilitasyon, ortopedi ve acil gibi birçok farklı tedavi alanda etkili bir portföye sahip olan Humanis, insan odaklı yenilikçi sağlık felsefesini sürdürmek adına Tüketici Sağlığı alanında da ürünler sunmaktadır. Humanis, farklı tedavi alanlarında sunduğu çözümleri ile sağlıklı bir geleceğe sahip çıkmak için çalışıyor. Kaynak:İHA

Ulpatek - Gıda Endüstrisinde Filtrasyon Çözümleri

Et işleme tesislerinde, hem hava kalitesini kontrol etmek hem de üretim sırasında oluşabilecek hoş olmayan kokuları azaltmak için Ulpatek hava filtrelerinin kullanılması yüksek kalite sağlıyor. Su dolumu ve yoğurt dolumu gibi hassas süreçlerde, Ulpatek'in FFU (Fan Filter Unit) cihazları ve HEPA filtreleri, steril bir ortam sağlamak için kritik bir rol oynar. Bu sistemler, havadaki her türlü kontaminantı etkili bir şekilde filtreler, böylece tüketicilere güvenli ve kaliteli ürünler sunar. Bira üretiminde, fermantasyon ve depolama tanklarındaki hava kalitesini kontrol etmek ve istenmeyen mikroorganizmaların biranın içine girmesini engellemek için Ulpatek hava filtreleri tercih ediliyor. Konserve işleme sürecinde, ürünün son sterilizasyon aşamasında kullanılan hava, kontaminantları filtrelemek için Ulpatek hava filtreleri ile önceden filtreleniyor. Kaynak : Basın Bülteni

Ulpatek - Enerji Santrallerinde Filtrasyon Çözümleri

Gaz türbinleri, atmosferik havayı çeker, sıkıştırır ve yanma odasına yönlendirir. Bu havanın içindeki oksijen, yakıtın yanmasını sağlar ve bu yanma sonucunda oluşan yüksek basınçlı ve sıcak gazlar türbini döndürerek enerji üretir. Kirli hava içerisinde bulunan partiküller ve diğer kirleticiler, yanma odasında yakıtın yanması sırasında yanma verimliliğini olumsuz yönde etkileyebilir. İdeal olarak, bir gaz türbini saf oksijen ve yakıt ile çalıştığında en yüksek yanma verimliliğine ulaşır. Ancak, gerçekte, türbinler atmosferden hava çeker ve bu hava genellikle çeşitli kirleticiler ve partiküller içerir. Bu partiküller ve kirleticiler, yanma sürecine müdahale ederek yanma verimliliğini düşürebilir. Özellikle, yanma sürecinde homojen bir karışımın sağlanması önemlidir ve partiküller bu karışımı bozabilir. Ayrıca, bu kirleticiler genellikle yanma sürecinde ideal olmayan yan ürünlerin oluşmasına yol açarlar, bu da enerji kaybına ve potansiyel olarak zararlı emisyonların artmasına neden olur. Diğer yandan, toz ve kir parçacıkları türbin kanatları üzerinde birikir ve bu birikim zamanla kanatların aerodinamik profilini değiştirir. Bu, hava akışını ve dolayısıyla türbinin verimliliğini olumsuz etkiler. Türbin kanatlarındaki bu birikintiler, sıcaklık profili üzerinde de etkiye sahip olabilirler ki bu da türbinin genel çalışma performansını ve yanma verimliliğini etkileyebilir. Buna ek olarak, tuz ve diğer kirletici maddeler korozyon ve erozyona yol açabilir, türbinin mekanik bileşenlerini zayıflatabilir ve hatta türbinin erken arızalanmasına neden olabilir. Bu nedenle, ULPATEK hava filtreleri gaz türbinlerinin yanma verimliliğini korumada kritik bir rol oynar. Hava filtreleri, türbine giren havayı temizleyerek yanma sürecinin daha etkili ve verimli olmasını sağlar. Kaynak: Basın Bülteni

Bloocell Yatırımcı Arıyor

Fonbulucu platformunda paya dayalı kitle fonlama kampanyasını başlattı. Kampanya ile şirket paylarının %10’unun arzı yoluyla yatırımcılardan toplamda 16 milyon fon talep eden girişim; hammaddeden üretime mill teknolojisi ile Amerika'da FDA sertifikasyonu tamamlayarak global düzeyde başarı hedefliyor. Tıbbi cihaz / ilaç endüstrilerinin gereksinimlerini karşılamak için yüksek standartlarda ekipman ve otomasyon sistemleri üreten Bloocell, paya dayalı kitle fonlaması turuna çıktı. Tamamlayıcı, tedavi edici ve kişiye özel anatomik formlarda üretilebilen dünyanın ilk yapay doku teknolojisini geliştiren şirketin ürünleri, ortopedi, dental, plastik cerrahi, beyin cerrahi ve kraniyofasiyal cerrahi alanlarında kullanılabiliyor. Üçüncü nesil biyomateryal olarak tanımlanan teknoloji, dokuları veya uzuvları taklit etmenin yanı sıra tedavisi hedeflenen alanda yeni dokuların oluşmasını sağlayarak vücuttan tamamen uzaklaşıyor. Fonbulucu platformunda 18 Ağustos 2023 tarihine kadar sürecek yatırım turunda şirket paylarının %10’unun arzıyla 16 milyon TL fon talep eden Bloocell, kampanyanın başlama tarihi olan 19 Haziran Pazartesi günü saat 10.00 itibari ile 20 iş günü içerisinde EFT veya kredi kartı ile yapılan yatırımlarda yatırımcılara %20 fazladan pay verecek. Yatırım turuna, fonbulucu Invest platformu üzerinden uçta uca online işlemlerle katılım sağlanabilecek.Bloocell kurucu ortaklarından Prof. Dr. Gazi Huri ve Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Pınar Yılgör Huri, Johns Hopkins Üniversitesi Tıp Fakültesi Translasyonel Doku Mühendisliği Merkezi ve Biyomedikal Mühendisliği Bölümünde yaptıkları bilimsel çalışmalar neticesinde Amerikan Ortopedi Derneği (AAOS), Ortopedi Araştırma Topluluğu (ORS) ve John Hopkins Üniversitesi’nden maddi destek ve ödül almaya hak kazanan isimler. Projenin ön kinik çalışmaları uluslararası düzeyde başarı ile sonuçlanırken biyoteknoloji sektöründe uzun yıllardır çalışan ve birçok ulusal/uluslararası projeyi başarı ile tamamlayan Kurucu Ortak Mustafa Cüneyt Çıkman yapılan çalışmaların endüstriyel iş planlaması, yasal izinlerinin alınması ve iş modelinin oluşturulması süreçlerinde yer aldı. Üretim hattının kurulması ve gerekli teknik alt yapı çalışmalarında ise ülkemizin önde gelen projelerinde yer alan sanayici Kurucu Ortak Oktay Topaloğlu’nun katkıları var. Devlet Malzeme Ofisi’nin tekno katalog sisteminde yer alan ilk biyoteknoloji ürünü Boğaziçi Üniversitesi Derin Teknoloji üssünde seri üretim hattı kurarak Yaşam Bilimleri ve Teknolojileri Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin sunduğu olanaklarla AR-GE ve ÜR-GE faaliyetleri çerçevesinde çalışma olanağı da bulan girişim, Haziran 2021’de projenin tüm yasal süreçlerini tamamlayarak sağlık profesyonellerinin ve hastaların hizmetine sundu. Ülkemizde 1000'den fazla hastanın tedavisinde kullanılan ürünün dünya lansmanı Almanya, Fransa, Amerika ve Dubai’de yapıldı, bunun yanı sıra kısa sürede 20’den fazla ulusal kongreye katılım sağlandı. Bilim Sanayi Bakanlığının istemi üzerine TÜBİTAK tarafından yapılan değerlendirme sonucunda teknolojik ürün sınıfında yer almaya hak kazanan Bloocell, Ticaret Bakanlığının incelemeleri neticesinde yerli malı belgesi aldı ve Devlet Malzeme Ofisi’nin tekno katalog sisteminde yer alan ilk biyoteknoloji ürünü oldu. Şu anda Türkiye'de tüm sağlık kuruluşlarına bu kanal ile rahatlıkla hizmet sağlayabiliyor. Kısa vadede 29 ülkeye açılacak Yapay doku teknolojisi ürününün Türkiye genelinde ciddi bir müşteri kitlesine erişerek kendisini ispatladığını ifade eden Bloocell Genel Müdürü Mustafa Cüneyt Çıkman, ülkemizde ürüne karşı oluşan güven duygusunu koruyacaklarını ve daha fazla yerli hastane ile sağlık merkezinde yer alarak yaygınlaşacaklarını söyledi. Yurt dışı açılımı hakkında da konuşan Mustafa Cüneyt Çıkman, “Bloocell, Amerika'da FDA sertifikasyonu tamamlayarak uluslararası arenada sahip olduğu inovatif yönler ile öne çıkacak bir biyoteknoloji şirketi. Bu bağlamda global düzlemde başarılı olacak potansiyele sahip. Önümüzdeki dönemde Almanya merkezli Avrupa ofisimizi açacağız. 29 ülkede Bloocell ürünlerinin Sağlık Bakanlığı kayıtları yapılacak. Avrupa'da şu anda üç olan distribütör sayımızı 10'a çıkartarak tüm Avrupa'a pazarına entegre olacacağız. Çin, Hindistan ve Asya Pasifik pazarı için ise izin süreçleri içerisindeyiz. Ayrıca başta Kenya olmak üzere Afrika kıtasında yaptığımız klinik çalışmalarla da öne çıkmayı planlıyoruz. Ulusal ya da uluslararası yatırım şirketleri ile ikinci tur ve Seri A yatırımları ile şirket değerlememizi artırmak da orta vadeli plnalarımız arasında” dedi. Kaynak: Basın Bülteni

World Medicine İlaç İhracatındaki Liderliğine Devam Ediyor

Kimya sektöründeki şirketleri ihracattaki başarılarından dolayı onurlandırmak ve teşvik etmek için İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) tarafından gerçekleştirilen İhracatın Yıldızları Ödülleri 2022 töreni 16 Haziran akşamı düzenlendi. Bu yıl sekizincisi düzenlenen törende World Medicine yine ilaç ihracatında zirvenin sahibi oldu. World Medicine Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Sohrab Mammadov, "İhracat ve Ar-Ge yatırımlarımız karşılığında birçok farklı kurum ve kuruluş tarafından ödüle layık görülmek bizim için gurur verici. Daha önce de paylaştığımız üzere aldığımız her bir ödül bizi daha çok çalışmaya sevk etti, bugün geldiğimiz nokta bunu bir kez daha kanıtladı. Zirvede kalıcı olmak ve ilaç ihracatındaki liderliğimizi korumak için üretim faaliyetlerimizi arttırmaya ve yatırımlarımızı genişletmeye devam ediyoruz, amacımız artık Türkiye'de ilaç ihracatı denildiğinde akla gelen tek marka olmak" açıklamasında bulundu. Sohrab Mammadov; "2011 yılında faaliyete başladığımız ilk günden bu yana ihracat yaptığımız ülkelerin sayısı her geçen yıl arttı ve bugün otuzbeşin üzerinde ülkeye ilaç ihracatı gerçekleştiriyoruz. Bu da demek oluyor ki; World Medicine olarak Türkiye'yi dünyada ilaç üssü konumuna getirme hedefimize her geçen gün yaklaşıyor, Türkiye ekonomisine en çok katkı yapan ilaç şirketi olma yolunda emin adımlarla yürüyoruz" dedi. Kaynak: Basın Bülteni

Novozymes 25 Yıldır Türkiye'de

Danimarka merkezli biyoteknoloji şirketi Novozymes, Türkiye'deki 25'inci faaliyet yılını İstanbul'da düzenlenen bir etkinlikle kutladı. Gıda ve temizlik kategorilerinde şirketin global yöneticileri ve çözüm ortaklarının katıldığı etkinliğe Novozymes Türkiye Ülke Müdürü ve Orta Doğu Tüketici Biyolojik Çözümleri Direktörü Pınar Tunçkol ev sahipliği yaptı. Novozymes A/S'nin iştiraki olan Novozymes Türkiye, kuruluşunun 25'inci yılını kutladığı etkinlikte konuşan Pınar Tunçkol, Novozymes'in sürdürülebilirliğe odaklanarak dünyanın acil ihtiyaçlarına doğa ve bilim kaynaklı çözümler sunduğunu belirtti. İnsan sağlığına ve gezegenin geleceğine katkılarının altını çizdi: "Novozymes'ın sunduğu bilime dayalı biyoçözümler sayesinde ev temizlik ürünleri, insan sağlığı, deri ve tekstil ürünleri, biyoenerji, su ve su atıkları, gıda ve tarım gibi 40 endüstriden kaynaklanan karbon emisyonlarının azaltılmasını destekliyor, üretimin daha verimli olmasını sağlıyor, gıda israfını engelliyoruz. Gezegenimizin sürdürülebilirliği ve insan yaşamının refah çerçevesinde devam edebilmesinin mental ve fiziksel sağlık kadar çevresel etkilere de bağlı olduğu bilgisinden hareketle çalışmalarımıza yön veriyor ve bilime dayalı biyolojik çözümler ile endüstriyel süreçleri ve tüketici ürünlerini geliştirerek dünyanın sınırlı kaynaklarını daha etkin kullanılmasına olanak sağlıyoruz." GIDA İSRAFI KARBON AYAK İZİNİ ARTIRIYOR Tunçkol, "Tüm dünyada gıda israfı ve kaybının yıllık karbon ayak izinin 3,3 milyar ton olduğu düşünülüyor ve gıda atıklarının yüzde 61'i mutfaklarımızdan çıkıyor. Örneğin; insanların yüzde 20'den fazlası ekmek kuruduğunda, son kullanma tarihi gelmese dahi çöpe attıklarını ifade ediyor. İstanbul'da bulunan Teknoloji ve İnovasyon Merkezi de dahil olmak üzere Novozymes'ın ürettiği ve ekmeğin daha uzun süre taze kalmasını sağlayan enzimler sayesinde, yaklaşık 30 yılda tahminen 80 milyar somun ekmeğin çöpe atılması önlendi ve 45 milyon ton karbondioksit salınımı engellenmiş oldu. Novozymes, farklı sektörlerde ürettiği enzimler ile sağladığı üretkenlik, verimlilik ve kaynakların doğru kullanımı sayesinde üretimden, tüketimden veya israftan kaynaklanan milyonlarca ton karbondioksit salınımını engelliyor" diye konuştu. "COĞRAFYAYI ANLAYARAK VE ONA ÖZEL ÇÖZÜMLER ÜRETİYORUZ" Doğanın gücünü ve potansiyelini kullanarak dünyanın ve Türkiye'nin geleceğini şekillendirmek üzere çalıştıklarını söyleyen Tunçkol, "Türkiye'de 25 yılı aşkın bir süredir, yerel sanayiye ve ekonomiye katkıda bulunmak ve müşterilerine özel çözümlerle hizmet vermek için yeteneklerini artırıyoruz. Türkiye'deki ilk günümüzden bu yana sadece insan kaynağı olarak 9 kat büyüdük. İnovasyon ve Teknoloji Merkezi'nde fırıncılık uygulamaları ile başlayan yatırımlarına, ev bakım ürünleri, süt ve süt alternatifleri alanlarında da yetkinlikler ekleyerek devam ediyoruz. Türkiye'deyiz çünkü, ülkemizin gücüne inanıyor ve buradaki üreticilerimizin yerelden globale üretimlerini destekleyerek onların ihtiyaçlarına özel çözümler sunabilmek istiyoruz. Biz, inovasyonlarımızı, içerisinde bulunduğumuz coğrafyayı anlayarak ve ona özel çözümler üretiyoruz. Doğanın gücünü ve potansiyelini kullanarak dünyanın ve ülkemizin geleceğini şekillendirmek üzere çalışıyoruz. Çalışma felsefemizin ve çözümlerinizin ardında yatan bilim sayesinde endüstrilere ve tüketicilere yarınımızı yeniden düşünme çağrısında bulunuyoruz. Ortak geleceğimiz için ilerici adımlar atabilmek adına onları çözümlerimiz ile destekliyoruz ve cesaretlendiriyoruz" dedi. Kaynak:İHA

Trakya Üniversitesi Genetik Hastalıklar Değerlendirme Merkezi EMQN Sertifikası Aldı

Üniversiteden yapılan açıklamaya göre, Trakya Üniversitesi Tıbbi Genetik Anabilim Dalı bünyesinde çalışmalarını sürdüren merkez, European Molecular Genetics Quality Network (EMQN) tarafından sertifika almaya hak kazandı.Merkez meme, over, prostat ve pankreas kanseri ile ilişkili genetik testlerin analizlerinde Avrupa'da kalite konusunda önemli bir kuruluş olan EMQN tarafından tatmin edici olarak değerlendirildi. Tıbbi Genetik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hakan Gürkan, Avrupa'nın en saygın kurumlarından birinden bu belgeyi almanın oldukça değerli olduğunu belirterek, emeği geçenlere teşekkür etti.Uygulamalı Bilimler Fakültesinde mezuniyet töreniTrakya Üniversitesi (TÜ) Uygulamalı Bilimler Fakültesinde mezuniyet töreni düzenlendi.Üniversiteden yapılan açıklamaya göre, Balkan Kongre Merkezindeki tören saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başladı. Dekan Prof. Dr. Gökhan Sönmezler, konuşmasında öğrencilerin mezuniyet sevinci ve mutluluğunu yaşadığını söyledi.Ülkenin kalkınmasına katkı sağlayacak 140 mezunu iş hayatına uğurladıklarını belirten Sönmezler, "Değerli veliler şu anda büyük bir özveriyle yetiştirdiğiniz üzerine titrediğiniz bu ana gelene kadar türlü fedakarlıklarda bulunduğunuz evlatlarınızın mutlu günlerine eşlik etmek için buradasınız. Sizlerin bu mezuniyet törenindeki yeriniz ve katkınız çocuklarınız kadar değerlidir." dedi.Fakülte birincisi Gizem Gürçay da bir konuşma yaptı.Konuşmaların ardından dereceye giren öğrencilere plaketleri verildi. Tören mezun öğrencilere diplomalarının verilmesinin ardından meslek andının okunması ve kep atma seremonisi ile sona erdi. TÜ'de bayramlaşma töreniTrakya Üniversitesinde (TÜ) Kurban Bayramı dolayısıyla bayramlaşma töreni düzenlendi.Rektör Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu, Tıp Fakültesi Hastanesi bahçesindeki törende, bayramın ülkenin birlik ve esenliğine vesile olması diledi.TÜ ailesi başta olmak üzere Türk milleti ve İslam aleminin bayramını kutlayan Tabakoğlu, bayramın tüm insanlığa barış, huzur ve hoşgörü getirmesi temennisinde bulundu.Konuşmaların ardından Tabakoğlu, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Osman Nuri Hatipoğlu, Prof. Ahmet Hamdi Zafer, Prof. Dr. Metin Aydoğdu, dekanlar, müdürler, akademik ve idari personeller ve çalışanlar bayramlaştı. Kaynak:AA

Santa Farma Dolumda ve Dizmede Robot Kullanıyor

UYGULAMALARDA VERİ BÜTÜNLÜĞÜ Dilovası GEBKİM OSB’de 80 bin metrekare alanda 44 bin metrekare kapalı alana sahip üretim tesisi ve Ar- Ge merkezi, Haziran 2015’te T.C. Sağlık Bakanlığı’ndan üretim izni ve GMP (İyi Üretim Koşulları) onay belgesini, 2016 yılında da EU-GMP (Avrupa Birliği İyi Üretim Koşullarına Uygunluk) sertifikasını alan Santa Farma, 2019 ve 2022 yıllarında da gerçekleştirilen EU-GMP yenileme teftişini başarıyla geçti. Bununla birlikte dünyada gelişmiş firmalarla paralel olarak Data Integrity (Veri Bütünlüğü) sistemini uygulamalara dâhil etti ve bu alanda birçok uluslararası şirketin ve otoritenin denetiminden başarıyla geçti. Tesiste 500’den fazla kalifiye personeli ile katı, likit, yarı katı dozaj formlarında ürünler üretiliyor. Santa Farma’nın ürettiği formlar şöyle: Likit formlar (damla, şurup, sprey), yarı katı formlar (jel, merhem, krem), kapsül dolum (toz, pelet, tabletler veya bunların kombinasyonlarından oluşan kapsül dolumu), toz dolum (şişe ve saşe dolumu), efervesan tabletler, tabletler (film veya şeker kaplı tabletler & kaplanmamış tabletler). 150 milyon kutu üretim kapasitesine sahip tesisin, gerektiğinde kapasite arttırma imkânına sahip olduğunu söyeleyn Uğur Çağlayan, kapasite artış ihtiyacı karşısında, bina içi ve bina dışı kolay büyüme imkânına sahip ddiye konuştu. Çağlayan, “Çağımızın yenilikçi teknolojilerini takip eden Santa Farma GEBKİM tesisi altyapısı BMS “ Building Management System” ile yönetilip takip ediliyor. cGMP Güncel İyi imalat uygulamalarını sürekli olarak garanti altına alan Santa Farma bina otomasyon sistemi 21CFR Part 11 ile uyumludur. Bina yönetim sistemi HVAC otomasyonu, aydınlatma otomasyonu, soğutma grupları otomasyonu, ısıtma ve su hazırlama sistemleri otomasyonu, üretim, depo, laboratuvar, ARGE ve ofis alanlarına hizmet veren ve yöneten 20.000 otomasyon noktasından oluşuyor” dedi. YENİLİKÇİ VE KALİTELİ ÇÖZÜMLER Santa Farma, ilaç sektöründeki köklü geçmişi, kontratlı üretim tecrübesi, Avrupa standartlarındaki modern ve yüksek kapasiteli üretim tesisi ve AR&GE merkezi, çevreye ve insana duyarlı teknolojileri ve alanında uzman ekibi ile hastaların hayat kalitelerini iyileştirmek için öncü, yenilikçi ve kaliteli çözümler sunuyor. Santa Farma’nın hedefinin, paydaşlarının ihtiyaçlarına ve stratejik tedarik planlarına önem veren yapısıyla onlara rekabet üstünlüğü sunmayı, lokal ve global ilaç firmalarının yurtiçi üretim ve ihracat için tercih ettiği kontratlı üretici olmak olduğunu ifade eden Çağlayan, şöyle devam etti:  “Stratejik planlama ve kontratlı üretim hedeflerine bağlı olarak ürün için gerekebilecek yatırımlar belirlenmekte ve ihtiyaca yönelik de yatırımlar kullanıcı ihtiyaçları spesifikasyonları doğrultusunda kapasite, kalite, termin ve fiyat anlaşmalarına göre tedarik edilmektedir. Yeni ürün projeleri ve sürekli iyileştirme çalışmaları doğrultusunda gerekli görüldüğü takdirde bahsedilen kriterlere göre yatırım ihtiyaçları karşılanıyor. ROBOTLARLA VERİMLİLİK ARTIYOR Santa Farma üretim süreçlerinde robotları kullanıyor. Robot Tüp Besleme Sistemi yüksek hızlı pomad dolum hattında boş tüplerin hatta beslenmesi için kullanılan dakikada 200 boş tüp besleme kapasitesine kadar çıkan robotik bir sistem. “Robotik hattımızın bize kattığı avantaj sadece yüksek kapasite değil ürünlerimizi el değmeden üretme, yüksek hızlarda oluşabilecek ISG risklerini ortadan kaldırma ve yüksek verimliliktir” diyen Çağlayan Robotik Palet Dizme Sistemi içinse şunları anlattı: “Yüksek hızlı şurup dolum hattımızın sonunda yer alan robotik palet dizme ekipmanı ağır yüklerde sağladığı istikrarlı çalışma ile üretim hattımızın verimliliğini arttırıyor. Ayrıca 25 kg’ı geçen yüklerde sürekli çalışmanın insan sağlığına vereceği zarar göz önünde bulundurulursa tesisimiz sadece kalite ve verimlilik için değil çalışan emniyeti ve çalışma refahını arttırmak içinde robotlardan yararlanıyor.” Kaynak:Basın Bülteni

AksuVital, Gıda Takviyeleri İçin Analiz Merkezi Kurdu

AksuVital tarafından TÜBİTAK iş birliğiyle gıda takviyeleri alanında kurulan ilk AR-GE merkezinde bugüne kadar analiz edilen ürün sayısı 100 bini aşarken, bu merkezde yapılan çalışmalar sektöre büyük ivme kazandırdı. Gıda takviyeleri alanında 34 yıldır faaliyet gösteren ve 9 bin metrekareden fazla üretim alanı bulunan AksuVital, 6 yıl önce kurduğu AR-GE merkezindeki çalışmaları sayesinde 400 ürün çeşidiyle pazar lideri oldu. Arısütü, propolis, polen ve ham bal ürünlerini Türkiye pazarı ile ilk kez tanıştıran AksuVital'in TÜBİTAK desteğiyle kurduğu AR-GE merkezinde; Türkiye'nin saygın yüksek eğitim kurumları arasında yer alan İstanbul Üniversitesi, Ege Üniversitesi, Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi ve Düzce Üniversitesi ile iş birliği yapıldı. Türkiye'de geleneksel tıbbi destek ürünleri başta olmak üzere kozmetik, ilaç, tıbbi ve aromatik yağlar üretiminde uzmanlaşan AksuVital tarafından kurulan AR-GE Merkezi, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından onay aldıktan sonra yaptığı çalışmalarla sektöre büyük ivme kazandırdı. Bugüne kadar 100 bini aşkın ürünün analizinin yapıldığı merkezin sektöre sunduğu katkı tüm paydaşlar tarafından takdir ediliyor Kaynak: AA

Novartis Chinook Therapeutics'i Satın Alıyor

İki şirketten yapılan ortak açıklamaya göre, böbrek hastalıkları tedavisine yönelik ilaçlar geliştiren Chinook Therapeutics, Novartis'in nakit 3,5 milyar dolarlık (hisse başına 40 dolar) satın alma teklifini kabul etti. Ayrıca hissedarlara gelecekteki başarılara bağlı olarak 300 milyon dolarlık koşullu ödeme yapılacak. Satın alma işleminin 2023'ün ikinci yarısında tamamlanması bekleniyor. Novartis, daha önce de gen terapileri konusunda çalışmalar yapan ABD'li Vedere Bio, İsviçreli Arctos Medical'i ve İngiliz gen tedavi şirketi Gyroscope Therapeutics'i satın almıştı. Kaynak: Basın Bülteni

TÜBİTAK Teşvik Ödülleri Başvuruları Başladı

TÜBİTAK Teşvik Ödülleri Başvuruları Başladı: Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) tarafından, bilimsel ve teknolojik alanlarda araştırma ve geliştirme faaliyetlerini desteklemek amacıyla her yıl geleneksel olarak verilen “Bilim, Özel, Hizmet ve Teşvik Ödülleri”ne başvurular başladı. TÜBİTAK'tan yapılan açıklamaya göre, bu yıl 58'incisi düzenlenen ve ismi Cumhuriyet'in 100. yılına özel olarak değişen “100. Yıl Bilim, Özel, Hizmet ve Teşvik Ödülleri”, 4 kategoride verilecek. Başvurular 24 Temmuz Pazartesi günü saat 17.00'ye kadar devam edecek. Teşvik ödülüne bireysel başvuru yapılabilirken, bilim, özel ve hizmet ödüllerine belirtilen koşulları taşıyan kişi ve kurumların aday göstermesi gerekiyor. Hizmet ödülüne hayatta olmayan kişiler de aday gösterilebiliyor. Başvurunun detaylarına “oduller.tubitak.gov.tr” internet sitesinden erişilebiliyor. Kaynak:AA

Koç Üniversitesi Hastanesi ve BioNTech Kanserle Mücadele Odağında Yeni Bir İş Birliğine İmza Attı

Türkiye’nin önde gelen kanser tedavi merkezlerinden biri olan Koç Üniversitesi Hastanesi, BioNTech ile stratejik bir iş birliğine imza attı. Koç Üniversitesi Hastanesi ve BioNTech iş birliği kapsamında Türkiye ve dünya genelindeki hastaların en yeni ve özgün tedavilerden faydalanması sağlanırken, inovatif, yaratıcı ve Türkiye’nin hasta durumlarına göre hayat kurtarıcı tedavilere yönelik klinik araştırmalara dahil olma imkanı sunuluyor. Koç Üniversitesi Hastanesi’nde gerçekleşen imza törenine Koç Healthcare CEO’su Dr. Erhan Bulutcu, Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şükrü Dilege, Koç Üniversitesi Hastanesi Klinik Araştırmalar Ünitesi Direktörü Prof. Dr. İhsan Solaroğlu, BioNTech Türkiye Genel Müdürü Anıl Özkan, BioNTech Global Klinik Araştırmalar Başkanı İlhan Çelik, Pazar Erişim Direktörü Mete Şenyol ve BioNTech üst yönetimi katılım gösterdi.Klinik Araştırmalar Ünitesi ve Türkiye Tıbbi Cihaz ve İlaç Kurumu tarafından onaylanan, Türkiye’nin ilk yüksek riskli ilaç araştırma merkezi “Faz 1 Klinik Araştırma Merkezi”ne sahip olan Koç Üniversitesi Hastanesi, BioNTech ile iş birliği sayesinde kanserle mücadele odağındaki araştırma ve geliştirme çalışmalarına hız kazandıracak. Bu konuda mRNA ve immünoterapi teknolojilerinin dünya lideri geliştiricilerinden biri olan BioNTech, Koç Üniversitesi Hastanesi ile birlikte klinik çalışmalar ve sağlık hizmetleri alanındaki diğer mRNA immünoterapilerini Türkiye’deki hastalara ulaştırmayı amaçlıyor. “Araştırmaya her yıl yatırım yapmaya devam ettik” İş birliği toplantısında açıklama yapan Koç Healthcare CEO’su Dr. Erhan Bulutcu, “Vehbi Koç Vakfı Sağlık Kuruluşları çatısında yer alan Koç Üniversitesi Hastanesini kurarken araştırma ve eğitim öncelikli bir vizyonla planlama yaptık. KUTTAM yani Koç Üniversitesi Translasyonel Tıp Araştırma Merkezi’mizi, hastanemizin ana kalbine yerleştirdik. Amacımız hastanemizin avlusunda dolaşırken araştırmacıların, öğrencilerin, hastaların, hastalarımızın ve misafirlerimizin araştırma laboratuvarlarında çalışan bilim insanlarını görerek araştırmaya vermiş olduğumuz önemi vurgulamaktı. Sağlık kampusümüz yıllar içerisinde Türkiye’nin önde gelen merkezlerinden birisi olurken eğitim ve araştırmaya da her yıl yatırım yapmaya devam ettik. Bugün RMK AIMES yani İleri Düzey Eğitim Merkezi’miz Avrupa’nın sayılı OSCE, simülasyon, kadavra dahil deney modelleri üzerinde kapsamlı öğrenciden uzman düzeyinde kişiye kadar eğitim veren bir merkez haline gelmiştir. Bugün araştırma eğitim ve klinik hizmeti hibrit bir şekilde hayata geçiren VKV Sağlık Kuruluşlarını Koç Healthcare çatısı altında topladık. Koç Healthcare ve KUSOM, dünyanın yaşadığı COVID felaketinde çözüm sağlayan ve milyonlarca kişinin hayatının kurtulmasını sağlayan BioNTech ile önemli bir iş birliğine adım atıyor. BioNTech’in kanser başta olmak üzere insan sağlığını ilgilendiren moleküllerin hayata geçmesi için bu kampüste Koç Üniversitesi Hastanesi Klinik Araştırmalar Ünitesi’nde (CTU) iş birliği yapacağız. Bizim için çok önemli bir iş birliği olacak. Emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunarken bu iş birliğinin her iki tarafa hayırlı olmasını diliyorum” diye konuştu. “Kısa vadede onkoloji ve enfeksiyon hastalıklarına odaklanıyoruz” BioNTech Türkiye Genel Müdürü Anıl Özkan ise “BioNTech Türkiye, 2021’de açıldıktan sonra Koç Üniversitesi Hastanesi ile sürekli iletişim halindeydik. Bugün ilk iş ortaklığımızı imzalayacağız. Bu süreçteki hızımız, iş birliğimizin ne kadar iyi olacağının göstergesi. BioNTech yeni nesil bir immünoterapi şirketi. 4500’den fazla küresel çalışanımızla 25’ten fazla ilaç adayı üzerine çalışmaktayız. Asıl kısa vadede onkoloji ve enfeksiyon hastalıklarına odaklanıyoruz. 5 yıl içinde birden çok onkoloji ve enfeksiyon ürün hastalıklarına yönelik çalışmak istiyoruz. Uzun dönemde ise onkoloji ve enfeksiyon hastalıklarına ek olarak kardiyovasküler ve otoimmün hastalıklara odaklanmak istiyoruz” dedi. Kaynak: AA

Roche'un Lenfoma Kanserini Tedavisi İçin Ürettiği İlaç Onay Aldı

İsviçreli ilaç firması Roche, lenf bezi hücrelerinde oluşan agresif bir kanser türü olan lenfomanın tedavisi zor bir türüne karşı geliştirdiği Columvi adlı yeni ilacın Amerika Birleşik Devletleri'nde kullanımı için onay aldığını bildirdi. Yeni ilaç özellikle inatçı ya da yeniden nükseden diffüz büyük B-hücre lenfomanın tedavisi için geliştirildi.  Roche'un Baş Tıbbi Sorumlusu ve Global Ürün Geliştirme Başkanı Levi Garraway, yaptığı açıklamada "Columvi'nin bu agresif lenfomanın tedavi şeklini değiştirebileceğine ve kritik ihtiyaçları karşılanmamış kişilere yenilikçi tedavi seçenekleri sunacağına" inandıklarını belirtti. Roche, ilacın hızlandırılmış onayının denemelerdeki olumlu sonuçlar üzerine alındığını kaydetti.Denemelerden olumlu sonuçlar alındı. Firmanın verdiği bilgilere göre, Columvi ile tedavi edilen hastaların yüzde 43'ü yaklaşık ortalama bir buçuk yıl süreyle tedaviye "tam yanıt verdi", diğer bir deyişle remisyon yani kanser belirtilerinde hafifleme görüldü. Roche, en az dokuz ay süreyle bu kişilerin üçte ikisinden fazlasının tedaviye yanıt vermeyi sürdürdüğünü belirtti Yapılan çalışmada ilacın verildiği 145 hastada yan etki olarak en sıklıkla sitokin enflamasyonu, ağrı, yorgunluk ve döküntü görüldü.Kemoterapiden bağımsız olan ilaç tedavisi yaklaşık 8 buçuk ayda tamamlanıyor. Uzmanlara göre denemeler Columvi'nin hastalara tamamen remisyon ve tedavinin bitiminden sonra da potansiyel olarak remisyonun sürdürülmesi ihtimalini gösteriyor. Avrupa'da durum Avrupa İlaç Ajansı da nisan ayında Columvi'nin kullanılmasını tavsiye etmiş, ancak ajans ilacın yalnızca sitokin enflamasyonuna bağlı ağır reaksiyonların yönetimi konusunda uygun tıbbi desteğe erişimi bulunan kanser hastalarının teşhis ve tedavisinde deneyimli hekimler tarafından yapılması uyarısında bulunmuştu. Roche'a göre Avrupa'da yılda 36 bin kişiye diffüz büyük B-hücre lenfoma teşhisi konuyor. Kaynak:İHA

Sanofi Türkiye Üroloji Alanındaki Yeni Teknoloji Transferini Tanıttı

Sanofi Türkiye, yerli üretim konusunda imza attığı önemli bir yatırımı düzenlediği basın toplantısı ile duyurdu. Günümüzün kronik hastalıkları arasında sayılan iyi huylu prostat büyümesi alanında hastanın tedaviye uyumunu olumlu yönde destekleyen bir üretim teknolojisini, 3 yıl süren bir hazırlık aşamasının ardından Sanofi’nin Lüleburgaz fabrikasına ve Türkiye ilaç endüstrisine kazandırdı. 3 katmanlı tablet üretim teknolojisinin Türkiye ilaç sanayisi için bir ilk olma özelliği bulunuyor. Toplantıda konuşan Sanofi Türkiye Ülke Başkanı ve Sanofi Türkiye, Afrika ve Orta Doğu Temel Ürünler Başkanı Cem Öztürk, Sanofi'nin yaklaşık 65 yıldır Türkiye'de faaliyet gösterdiğini, Türkiye için üretmeye ekonomik değer yaratmaya, istihdam yaratmaya ve ihracat yapmaya devam edeceklerini söyledi. "6.5 milyon avroluk ithalatı tamamen yerelleştirmiş durumdayız" Fransa'dan üroloji alanında çok önemli bir ürünü Türkiye'ye getirdiğini belirten Öztürk, "Çok önemli, 3 katmanlı bir teknolojiyi Türkiye'ye getirmiş bulunuyoruz. 6.5 milyon avroluk bir ithalatı tamamen yerelleştirmiş durumdayız ve bundan da çok ciddi anlamda gurur duyuyoruz. Tüm toplama baktığımızda hemen hemen yatırımlarımızın tamamı 1 milyar avroya ulaştı. Yatırımlarımıza devam etmeyi düşünüyoruz. Sanofi'nin Türkiye ekonomisine olan katkısı yaklaşık 110 milyon avro civarında. Bu miktarın yüzde 10'unu dünyanın çeşitli ülkelerine hatta ihracatın çok zor yapıldığı Japonya, Almanya gibi ülkelere yapmaya devam ediyoruz." diye konuştu. Öztürk, ülke olarak konvansiyonel ürünlerden çıkılması gerektiğini vurgulayarak şunları kaydetti: "Teknolojik anlamda çok farklı, tüm dünyaya ihraç edilebilecek teknolojilere geçmemiz ve bunları burada üretmemiz gerekiyor. Bunun için hem insan kapasitemiz, hem teknik yeterliliğimiz var. O yüzden biz yavaş yavaş sadece konvansiyonel ürünleri değil teknolojik anlamda biyoteknolojik ürünleri de buraya getirmeye başlıyoruz. Bu adımları atmak ülkemiz için yani bizim gibi bu alanda öncü olan bir firma için çok önemli ve bu ekosistemi yaratarak buna devam etmek istiyoruz. Geliştirilen teknoloji 3 katmanlı bir teknoloji. Suda çok rahat bir şekilde eriyebilen bir teknoloji ve bunun hasta hayatında yarattığı şöyle bir güzellik var; Yaklaşık tek bir tableti aldığınızda 24 saatlik yavaş salınım yani her katman kısmen kendisi salınım yaparak devreye giriyor ve toplam 24 saat içerisinde hiçbir ilaca ihtiyaç duymadan hayatınıza devam edebiliyorsunuz. Bizim temel görevimiz bilimin mucizelerinin peşinden koşmak ve bilimin mucizelerini de insanın sağlığına sunarak insan sağlığını, insan hayatını daha güzel bir hale getirmek. Bundan dolayı da çok mutluyuz." Türkiye’ye Sanofi’nin yatırımı ve teknoloji transferi sayesinde ilk kez kazandırılan Geomatrix teknolojisi 3 katmanlı tablet formunda bir ilacı mümkün kılıyor. 3 katmanlı tabletlerde, çekirdek bölümünde etkin madde yer alırken bu madde alt ve üst katmanda bulunan iki tabaka tarafından sarılıyor. Böylelikle, gün içinde birden fazla ilaç almak yerine alacağınız tek ilaç 24 saati kapsayan bir etkiye sahip oluyor. Bu özelliği ile hastalar açısından fark yaratan teknoloji, istenmeyen etkilerin de en aza indirilmesini sağlıyor. Hazırlık 3 sene sürdü, ekip Fransa’da eğitim aldı Toplantıda verilen bilgiye göre, Sanofi’nin dünyadaki 3. büyük üretim tesisi olan, Türkiye’deki her 7 kutu ilaçtan birini üreten ve ürünleri aralarında Almanya, İngiltere, Fransa, Avustralya ve Japonya’nın da bulunduğu 49 ülkeye ihraç edilen Lüleburgaz fabrikasında, bu teknoloji transferi için 3 yıllık bir hazırlık süreci yaşandı. Oluşturulan yeni ekip Fransa’nın Lyon kentindeki Tours fabrikasına giderek eğitimler aldı. Fabrikada bu üretim için özel bir alan oluşturuldu. 3 katmanlı tablet baskı teknolojisine sahip baskı makinesinin kurulumunun ardından tesis bu özelliğe sahip tablet üretebilme yetkinliği kazanmış oldu. Elde edilen verileri içeren teknik dosya hazırlanıp Sağlık Bakanlığı’na sunuldu ve Bakanlık onayı ile birlikte ticari üretimler Mart 2023’te başladı. Kaynak:AA

ÇAYMER, Doğu Karadeniz'in 1 Numaralı Laboratuvarı Oldu

Rize Ticaret Borsası’nın kuruluşu olan Rize Çay Araştırma ve Uygulama Merkezi bünyesinde bulunan Çaymer Özel Gıda Kontrol Laboratuvarı; Rize Çay Araştırma ve Uygulama Merkezi Binasında 2018 yılından itibaren faaliyete başlamıştı. Çaymer Laboratuvarı ulusal ve uluslararası yetkinliği olan bir laboratuvar olmak için akreditasyon çalışmalarını 2022 yılı sonunda tamamlayarak 4-5 Şubat 2023 tarihinde TÜRKAK denetiminden geçti. TÜRKAK tarafından dosya incelenmesi ve onaylanması sonucu 26 Mayıs 2023 tarihinde çayda 13 Analizde akredite oldu. Konuyla ilgli açıklamalarda bulunan Rize Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Erdoğan, “Rizemize ve çay sektörüne verdiğimiz bir sözü daha yerine getirmeni grurunu yaşıyoruz. İlimiz bir çay memleketi çayımıza katma değer kazandıracak tüm çalışmaları destekledik. Bundan sonrada destekleyeceğiz. Bu bağlamda Borsamızın kuruluşu olan ÇAYMER Gıda Laboratuvarı’nın akredite olması çok önemlidir. Akreditasyon çalışmalarında emek harcayan başta Çaymer Müdürü Teoman Küçükmustafa’ya, Laboratuvar Müdürümüz Ayfer Kıyak’a ve tüm çalışma arkadaşlarına buradan teşekkürlerimi iletiyorum. Bu belgenin ülkemize, bölgemize ve ilimize hayırlar getirmesini dilerim” dedi. Kaynak:Basın Bülteni

Berko İlaçta Direktör Ataması Yapıldı

Türk ilaç sektöründe güçlü bir marka olan, “Sağlıklı Yarınlara” vizyonuyla toplum sağlığı için üreten Berko İlaç, yeni direktör atamasıyla güçlenmeye devam ediyor. Berko İlaç Tedarik Zinciri Direktörü olarak Esin Aksu atandı. Yapılan açıklamaya göre, İstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Kimya Mühendisliğinden mezun olan Esin Aksu, Uluslararası Ticaret ve Lojistik Yönetimi Yüksek Lisans eğitimine devam ediyor. Çalışma hayatına 1995 yılında Henkel'de başlayan Aksu, 1995-2001 yılları arasında Henkel&Cognis firmasında deri, tekstil, boya, plastik, gıda branşlarından sorumlu kalite kontrol mühendisi ve kalite güvence yöneticisi olarak görev yaptı. Ardından yönetim danışmanlığı firmasında KOBİ'lere yönetim sistemleri kurulması ve denetlenmesi süreçlerinde çalıştı. 2006-2007 yılları arasında Eren Holding'de kalite mühendisliği görevini yerine getirdi. 2007 yılından itibaren Berko İlaç'ta kalite güvence, üretim planlama, satın alma departmanlarında görev alan ve 2016 yılından itibaren satın alma müdürlüğü yapan Esin Aksu, Tedarik Zinciri Direktörü olarak atandı. Kaynak:İHA

SABİOTEK Klinik Araştırmalar Çalıştayı İstanbul'da düzenlendi

İÜC, Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) ve Marmara Üniversitesi (MÜ) işbirliğiyle kurulan merkezin Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde düzenlediği çalıştayda 3 üniversitenin öğretim üyeleri tarafından onkoloji, immünoloji, tanı tedavi ve translasyonel tıp, biyomedikal cihaz teknolojisi temaları ele alındı. İÜC Rektörü Prof. Dr. Nuri Aydın, açılışta yaptığı konuşmada, SABİOTEK bünyesinde 3 üniversitenin benzer altyapıdaki akademisyenlerini bir araya getirip yeni çalışmalara ve ufuklara yelken açtıklarını, geçen zaman zarfında dördüncü çalıştayı gerçekleştirdiklerini söyledi. Tedavi yöntemlerinin ve ilaçların geliştirilmesinin özenle yürütülen klinik araştırmalar sayesinde mümkün olduğunu dile getiren Aydın, "Özellikle dünyada yapılan biyoteknolojik araştırmalar ve uygulamalar doğrultusunda sağlık biyoteknolojisi ve ilgili alanlarda ulusal ve uluslararası düzeyde projeler hazırlamak, hastalıkların tanı ve tedavisinde etkin ürünler geliştirmek, ülkemizin biyoteknoloji alanındaki uluslararası rekabet gücünü arttırmak ve ilgili alanlarda nitelikli insan kaynağını yetiştirmek SABİOTEK'in ana hedefleri arasında. Bu hedefler doğrultusunda insanlığa fayda sağlama görevi elbette ki biz bilim insanlarına düşmekte." dedi. Aydın, çalıştayın ana başlıklarının tıp, eczacılık, moleküler biyoloji ve genetik, mühendislik ve yaşam bilimleri gibi farklı multidisipliner araştırma alanlarını birleştiren bir özelliğe sahip olduğuna dikkati çekerek, bu alanlarda yenilikçi teknolojiler ve akılcı çözümler üretmenin ortak hedefleri olduğunu kaydetti. "SABİOTEK'in özelliği sadece bilgi transferi değil" YTÜ Rektörü Prof. Dr. Tamer Yılmaz ise üniversitelerin kendi içerisinde etkileşim kuramadığı bir ekosistem içerisinde başarılı 3 üniversitenin işbirliği içerisinde olmasını çok önemli bulduğunu belirtti.Yılmaz, SABİOTEK'in yaklaşık 2,5 yıllık bir geçmişe sahip olduğunu, ilk baştaki şüpheler artık büyük bir ekosistemin parçası olmakla ilgili motivasyona ve heyecana dönüştüğü için sevinç duyduğunu dile getirdi. Üniversitelerin ürettiği bilim ve bilgiyi transfer ettiğini dile getiren Yılmaz, "SABİOTEK'in özelliği sadece bilgi transferi değil, aynı zamanda teknoloji transferi. Aynı zamanda ticarileştirmeye de öncülük eden bir kuruluş olması. Bunun altını özellikle çiziyorum çünkü burada bulunan 3 büyük üniversitenin de güçlü kaslarından biri bu. Çok iyi teknoparkları var ve ticarileştirme ekosistemini sağlayabiliyorlar." diye konuştu.MÜ Rektör Danışmanı ve SABİOTEK Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Bülent Mertoğlu, merkezin markasının aynı zamanda üç üniversitenin bilgi birikimini, altyapısını ve insan kaynağını temsil ettiğini söyledi. Sağlık biyoteknolojileri alanında uluslararası firmaların ön planda olduğunu, bir tekel oluşturulduğu dile getiren Mertoğlu, "Şu anda ülkemizde halihazırda 98 tane teknopark bulunmaktadır. Bu 98 teknoparkın dağılımına baktığımızda maalesef yüzde 50 civarında bilgi ve iletişim alanını görmekteyiz. Sadece yüzde 4 oranında bir biyoteknolojik ağırlık hissetmekteyiz." değerlendirmesini yaptı.Sağlık Bakanlığı Türkiye Sağlık Enstitüleri (TÜSEB) Başkanı Prof. Dr. Erhan Akdoğan da sağlık endüstrilerinde yerelleşme ve yerlileşmenin önemine değindi. Çıktıların ürüne dönüşüp gerçekten bir marka olma noktasında aşılması gereken bazı engeller bulunduğuna dikkati çeken Akdoğan, "Burada TÜSEB, hocalarımızın da söylediği gibi SABİOTEK'le beraber işbirliği protokolü imzalayarak ilk afiliye merkezimiz oldu ve bu noktada biz üzerimize düşen her türlü görevi yerine getirmek için çalıştık ve çalışacağız." şeklinde konuştu. Kaynak.İHA

Hade Biyoteknoloji'nin Terapötik Protein Üretimi

Fade Gıda Yatırım Sanayi Ticaret A.Ş tarafından Kamuyu Aydınlatma Platformuna (KAP) yapılan açıklamada, şöyle denildi: ''Şirketimiz Fade Gıda Yatırım San. Tic. A.Ş'nin yüzde 100 hissesine sahip olduğu Hade Biyoteknoloji Fidecilik Tar. Ürün. San. Tic. A.Ş ile ilgili olarak bitki biyoteknoloji çalışmalarına dayalı yatırım kapsamında üretimine başladığı ve 25.11.2022 tarihinde de ilk siparişini aldığı bilgisini paylaşmıştık. İştirakimiz olan şirketimizin almış olduğu yönetim kurulu kararıyla bitki kök hücre teknolojisinine sahip dünya standartlarında hizmet veren ACTV Biyoteknoloji Laboratuvar San. ve Tic. A.Ş ile Hade Biyoteknoloji Fidecilik Tar. Ürün. San. Tic. A.Ş terapötik protein üretimi projesinde iş birliği anlaşması sağlanmıştır.'' Kaynak: Basın Bülteni

ACTV Biyoteknoloji 20 milyon TL Yatırım Yapacak

Kozmetik ve ilaç sektörüne bitki kök hücre teknolojisini kazandırıyor. Bitki biyoteknolojisi ile kozmetik aktif madde üretimi gerçekleştiren ACTV Biyoteknoloji, fonbulucu platformunda yatırım turuna çıktı. Ülkemizde bu alanda faaliyet gösteren tek firma olan ACTV Biyoteknoloji, yatırım turunda şirket paylarının %6’sının yatırımcılara arzıyla 20 milyon TL fon toplamayı hedefliyor. Girişim şirketinin temel hedefi, kozmetiğin yanında bitki kök hücre teknolojisiyle üretilmiş ilaç etken maddelerini de sektöre kazandırmak ve beş yıl içerisinde borsaya kote olmak. Biyoteknolojik yöntemler kullanarak farklı biyolojik aktivitelere sahip etken maddeler geliştiren ACTV Biyoteknoloji, kitle fonlama platformu fonbulucu’da yatırım turuna çıktı. 71 milyar euro cirosu ile dünyanın 84. büyük firması olan BASF Beauty Care Solutions France Sas ile ortak çalışmalar yürüten girişim, şirket paylarının %6’sının arzıyla 20 milyon TL fon talep ediyor. ACTV Biyoteknoloji’den gelen bilgiye göre, şirketin bilançosunda sermaye yedekleri ve özel fonlar kaleminde bulunan yaklaşık 4,8 milyon TL, yatırım turu sonunda toplanan fon ile birlikte 25,2 milyon TL’lik mevcut sermayeye ilave edilecek. Şirket, yatırım turu sonrası oluşturacağı gelir modeliyle AR-GE faaliyetlerini hızlandıracak ve pay sahiplerine düzenli temettü dağıtımı gerçekleştirecek. Girişim şirketi, yatırım turunun başlama tarihi olan 24 Mayıs Çarşamba günü saat 10.00 itibari ile 20 iş günü içerisinde EFT veya kredi kartı ile yapılan yatırımlarda yatırımcılara %20 fazladan pay verecek. Yatırım turu 23 Temmuz 2023’e kadar nitelikli ve niteliksiz yatırımcıların katılımına açık. Euroka projesi çerçevesinde 1,1 milyon euro destek aldı Bugüne kadar bitki hücre kültürü teknolojisini kullanarak farklı bitki türlerinden yaşlanma karşıtı, cilt beyazlatıcı, selülit karşıtı ve yara iyileştirici aktivitelere sahip aktif hammaddeler geliştiren girişim, ülkemizde bu alanda hizmet veren tek firma. 2015 yılında BASF firması ile birlikte Avrupa Birliği projesini onaylatan ve projeyi 2018 yılında başarıyla tamamlayan girişim, ‘Ayva Kök Hücre (Stem Cell) Kaynaklı Yeni Dermokozmetik Ürün Geliştirilmesi’ başlıklı Eureka projesi çerçevesinde 1,1 milyon euro destek aldı. TÜBİTAK ve Eureka’dan toplamda dokuz adet araştırma projesi için destek hakkın kazanan, 24 adet kozmetik ve beş adet ilaç etken madde konusunda araştırma yapan ACTV Biyoteknoloji’nin iki adet 1501 projesi TÜBİTAK onayıyla devam ediyor. ACTV Biyoteknoloji, kozmetik sektörü ile birlikte ilaç sektörüne farklı aktivitelere sahip hammaddeler kazandırmak üzere çalışıyor. Small RNA teknolojisini ilaç ve kozmetikte kullanan tek firma Şirket stratejileri ve gelecek hedefleri hakkında konuşan ACTV Biyoteknoloji Kurucu Ortağı ve Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Yakup Bakır, “İleri biyoteknolojik yöntemlerden yararlanarak tüm güvenlik ve etkinlik testlerini tamamladığımız dokuz adet kozmetik aktif hammaddeyi piyasaya çıkmaya hazır hale getirmiş durumdayız. Kozmetik (cilt ve saç bakım) ürünleri üreten global ölçekli firmaları hedef kitlemiz olarak tanımlıyoruz. İş geliştirme stratejilerimiz kapsamında bu firmalara verilecek distribütörlük görüşmelerimiz de aktif bir şekilde devam ediyor. Bunun yanında Ar-Ge çalışmalarını yaptığımız 16 adet kozmetik ve beş adet ilaç etken maddemiz bulunuyor. Şirketimiz ülkemizde bu alanda faaliyet gösteren tek firma olmakla birlikte, dünyada da Small RNA teknolojisini bitki kök hücreleri ile birlikte ilaç ve kozmetik aktif bileşen üretiminde kullanan tek firma. Kitle fonlama sürecinden sağlanacak kaynak ile öncelikle endüstriyel ölçekli üretim için makine ekipmanı sağlayacağız, satış pazarlama faaliyetlerimizi hızlandıracağız, kapasite artırımı ve ürün çeşitlendirme süreçlerine ağırlık vereceğiz. Bu aşamada kozmetik ve ilaç sektöründeki global firmalardan gelen exit taleplerini değerlendirmek istiyoruz. Faaliyet gösterdiğimiz alan yüksek katma değerli ve yüksek ciro oluşturmaya açık bir alan. Şirketimizin temel hedefi 5 yıl içerisinde tam kurumsal yapılanmayı sağlayarak borsaya kote olmak ve yatırımcılarımızla birlikte ilerlediğimiz bu yolda unicorn seviyesine ulaşmak” dedi. Kaynak:DHA

Temiz Oda Nedir

Bu sistemler, hava kalitesini kontrol altında tutarak partikül, mikroorganizma ve diğer kontaminasyon kaynaklarını minimize eder. Temiz oda sistemlerinin temel amacı, çalışma ortamında bulunan partikül miktarını ve kontaminasyon riskini en aza indirmektir. Bu sistemler, özel olarak tasarlanmış filtreleme ve havalandırma sistemleri kullanarak temiz hava akışını sağlar. Böylece, çalışma ortamında bulunan toz, duman, mikroorganizma ve diğer partiküllerin seviyeleri düşük tutulur. Temiz oda sistemlerinin çalışma prensibi, üç temel faktörü içerir. Bunlar hava filtreleme, hava akış kontrolü ve basınç düzenlemesidir. İlk olarak, hava filtreleme süreci, ortamdaki hava partiküllerini ve mikroorganizmaları tutarak temiz hava sağlar. Yüksek verimli partikül hava (HEPA) filtreleri ve ultra-fine filtreler, hava akışı boyunca partikül sayısını minimize eder. İkincisi, hava akış kontrolü, temiz oda içinde hava hareketini düzenler ve kontrollü bir akış sağlar. Bu, havadaki partiküllerin belirli bir yönde hareket etmesini sağlar.  Kaynak: Termotes

Beşeri Tıbbi Ürünler Ruhsatlandırma Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Açıklandı

BEŞERİ TIBBİ ÜRÜNLER RUHSATLANDIRMA YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK MADDE 1- 11/12/2021 tarihli ve 31686 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Beşeri Tıbbi Ürünler Ruhsatlandırma Yönetmeliğinin 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (çç) bendinde yer alan “Avusturalya” ibaresi “Avustralya” olarak ve “preklinik” ifadesi “klinik dışı” olarak değiştirilmiştir. MADDE 2- Aynı Yönetmeliğin 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (s) bendinin (1) numaralı alt bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı bende aşağıdaki alt bent eklenmiştir. “1) Bu yerlere yetkili bir sağlık otoritesi tarafından verilen, etkin madde/maddelerin ve uygulanabilir olduğu durumlarda etkin maddenin üretim işleminde kullanılan ara ürün/ürünlerin uluslararası kabul görmüş iyi imalat uygulamalarına uygun üretildiğini gösteren belge. Bu belgenin fiziki olarak düzenlenmediği durumlarda, etkin madde/maddelerin uluslararası kabul görmüş iyi imalat uygulamalarına uygun üretildiğini gösteren Kurumca kabul edilen bilgi ya da belge.” “3) Etkin maddenin üretim işleminde kullanılan ara ürün üretim yeri/yerleri için birinci alt bentte belirtilen belgelerin sunulamadığı durumlarda etkin madde üreticisi tarafından yapılan denetime istinaden düzenlenen iyi imalat uygulamalarına uygun üretim yapıldığına dair beyan ve Kurum tarafından talep edildiği takdirde denetim raporu.” MADDE 3- Aynı Yönetmeliğin 13 üncü maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiş ve aynı maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir. “ç) İkinci fıkra uyarınca belirtilen süre sonunda gerekli bilgi ve belgelerin Kuruma sunulmaması.” “(2) Bu fıkranın (c) bendi uyarınca Kuruma sunulacak bilgi ve belgeler için sunulan tarih bilgisinin Kurum tarafından güncel bilimsel gereklilikler yönünden uygun bulunması ve üç yılı aşmaması gerekir. Kurum, bu hususa 33 üncü madde kapsamında yapılan koşullu ruhsat başvuruları için istisna uygulayabilir. (3) Birinci fıkranın (c) bendi kapsamında başvurusu usulden reddedilen beşeri tıbbi ürünler için yeniden ruhsat başvurusu yapılması durumunda, söz konusu ürünler için varsa Öncelik Değerlendirme Kurulu tarafından verilmiş ruhsatlandırma ve/veya denetim süreçlerinde öncelik kararları ve Analiz ve Kontrol Laboratuvarları Dairesi Başkanlığınca veya radyofarmasötik ürünler için Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumunca yapılan analizler için; sonuçlanan ve devam eden analizlere ilişkin düzenlenen analiz raporları uygun bulunması halinde geçerli sayılarak ilgili ürünlerin ruhsatlandırma süreçleri doğrudan başlatılır. (4) Birinci fıkranın (c) bendi kapsamında başvurusu usulden reddedilen beşeri tıbbi ürünler için yeniden ruhsat başvurusu yapılması durumunda Kurum tarafından onaylanan değişikliklerin yansıtılmış olduğu güncel dosya ve değişikliklerin yansıtıldığına dair taahhüt dosyada sunulur.” MADDE 4- Aynı Yönetmeliğin 15 inci maddesinin birinci ve ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “(1) Ruhsatlandırma işlemleri, ruhsatlandırma süreci başlangıç tarihine göre elektronik sistemler üzerinden yürütülür. Ancak 8 inci, 9 uncu, 33 üncü, 36 ncı veya 37/A maddesine göre başvurusu yapılan ürünlerden Kurum Öncelik Değerlendirme Kurulu tarafından uygun bulunan başvurular ruhsatlandırma işlemlerinde öncelikli olarak değerlendirilir. (2) Bu durumdaki ürünlerin ruhsatlandırma işlemleri, Kurum tarafından yayımlanan ilgili kılavuzlarda belirtilen sürelerde tamamlanır.” MADDE 5- Aynı Yönetmeliğin 22 nci maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir. “ö) 26 ncı madde kapsamında yapılan ruhsat devri başvurularında ruhsata esas üretim yeri/yerlerinin iyi imalat uygulamaları kılavuzlarına uygun üretim yapıldığını gösteren belgenin ve Türkiye’de faaliyet gösteren etkin madde üretim yeri/yerleri için Üretim Yeri İzin Belgesinin ruhsat sahibi tarafından sunulmaması,” MADDE 6- Aynı Yönetmeliğin 23 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi, yedinci fıkrası ve sekizinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir. “a) 22 nci maddenin birinci fıkrasında sayılan hallerden biri veya birkaçı sebebiyle ruhsatı askıya alınan ürünler hakkında ruhsat sahibi tarafından ruhsatın askıya alındığı tarihten itibaren en geç altı ay içinde askıya alınma gerekçesinin aksini ispatlayan belgelerin sunulmaması veya durumu açıklayan belgelerin Kurum tarafından uygun bulunmaması.” “(7) 22 nci maddenin birinci fıkrasının (i), (j), (o) ve (ö) bentleri gereğince askıya alınan ürünlerin ruhsat askı süresi Kurum tarafından uygun bulunması halinde altı ay daha uzatılabilir.” “(8) Yurt dışı ilaç listesinde yer alan veya tedarik edilememesi nedeniyle halk sağlığı riski oluşturacak beşeri tıbbi ürünler için Kurum beşinci ve yedinci fıkralar kapsamındaki hususlara ilişkin ruhsat askı süresini uzatabilir.” “(10) 34 üncü madde kapsamında koşullu olarak ruhsatlandırılan bir beşeri tıbbi ürün için yıllık olarak değerlendirme sonucunda Kurum tarafından koşullu ruhsatın iptal edilme kararı alınması halinde söz konusu ürünlerin ruhsat iptal işlemleri 22 nci madde doğrultusunda ruhsat askı işlemi yapılmaksızın gerçekleştirilir.” MADDE 7- Aynı Yönetmeliğin 25 inci maddesinin ikinci fıkrasının (h) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “h) İthal edilen, ihraç edilen veya lisans altında ülkemizde üretilen beşeri tıbbi ürünlerin kalite veya etkililik veya güvenlilik nedeniyle; ruhsatlı olduğu diğer ülkelerde ruhsatının askıya alınması veya iptal edilmesi veya piyasadan geri çekilmesi veya toplatılması; ruhsat başvurusunda bulunulan diğer ülkelerde ruhsat başvurusunun reddedilmesi veya başvuru sahibi tarafından başvurunun geri çekilmesi durumunun Kuruma bildirilmesi.” MADDE 8- Aynı Yönetmeliğin 26 ncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi ve aynı maddenin ikinci fıkrasının (b) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “c) Ruhsatı devralan kişinin adı, soyadı, adresi, telefon numarası ve KEP adresi ile birlikte, beşeri tıbbi ürünün güncellenmiş kısa ürün bilgileri, kullanma talimatı, iç ve dış ambalajın birer örneği ve noter aracılığıyla yapılan devirlerde, söz konusu ürün için daha önce verilmiş olan ruhsatın aslı; güncellenmiş kısa ürün bilgileri ve kullanma talimatının sunulamadığı durumlarda beşeri tıbbi ürüne ait kısa ürün bilgileri ve kullanma talimatı ile ilgili, gerekli tüm değişiklik ve güncellemelerin, beşeri tıbbi ürünün ruhsat devir işlemleri tamamlandıktan sonra ilgili kılavuzlar doğrultusunda yapılacağına ve onay alınmadan satış izni başvurusu yapılmayacağına ilişkin, devralan tarafından eksiksiz olarak hazırlanmış taahhütname, ruhsata esas üretim yeri/yerlerinin iyi imalat uygulamaları kılavuzlarına uygun üretim yapıldığını gösteren belge ve Türkiye’de faaliyet gösteren etkin madde üretim yeri/yerleri için Üretim Yeri İzin Belgesi,” “b) Kurumca yayımlanan ilgili kılavuz doğrultusunda Kurum tarafından gerekli görülen haller istisna olmak kaydıyla, devir işleminin gerçekleşmesinin ardından, beşeri tıbbi ürüne ilişkin olarak gerekli tüm değişiklik ve güncellemelerin yapılacağına dair, devralan firma tarafından hazırlanmış bir taahhütnamenin eksiksiz olarak sunulması halinde, mevcut ürün dosyasına ilişkin olarak gerekli güncellemeler ve varsa eksikliklerin giderilmesine yönelik işlemler, beşeri tıbbi ürünün ruhsat devir işlemleri yapıldıktan sonra, ilgili kılavuzlar doğrultusunda yapılır ve onay alınmadan satış iznine başvurulamaz. Ancak Kurum tarafından gerekli görülen hallerde, mevcut ürün dosyasına ilişkin olarak güncellemeler ve varsa eksikliklerin giderilmesine yönelik işlemler için başvuru yapılması talep edilebilir.” MADDE 9- Aynı Yönetmeliğin 29 uncu maddesinin ikinci fıkrası ve üçüncü fıkrasının (d) ve (f) bentleri ve aynı maddenin dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “(2) Piyasaya sunum izni öncesi, kan ürünlerinin veya kan ürünü içeren beşeri tıbbi ürünler ile kan ürününün beşeri tıbbi ürünün içeriğinde etkin veya yardımcı madde olarak bulunduğu hallerde; ürünlerin her serisi için ürüne göre belirlenen analizler, Kurum laboratuvarında veya Kurum tarafından bu amaçla kabul edilmiş bir laboratuvarda yapılmış olmalıdır.” “d) Lisansör veya üretici firma tarafından düzenlenmiş plazma bağışında esas alınan kurallar, plazmanın toplanma tarihi ve donör tipi (gönüllü, paralı) ve Kurumca gerekli görüldüğü hallerde donörlerin veya donör merkezlerinin listesinin sunulacağına dair taahhüt” “f) Her seri, final bulk veya bitmiş ürün ile kan ürününün beşerî tıbbi ürünün içeriğinde etkin madde olarak bulunmadığı hallerde kan ürünü olan yardımcı madde/maddelerin her serisi için; donörlerin Kurumca belirlenen hastalıklar veya hastalıkların şüphesi (Örneğin; Creutzfeld-Jacob (CJ) hastalığı gibi) yönünden güvenli olduğuna ve donörler arasında bu hastalıklara sahip donör olmadığına dair üretici veya lisansör firma tarafından düzenlenmiş belge,” “(4) Kan ürünlerinin bulk ürün olarak ithal edilip bitmiş ürün üretiminin ülkemizde yapılmak suretiyle piyasaya sunulması öngörülen beşeri tıbbi ürünlerde ise ithal edilmek istenilen bulk ürünün her serisi için üçüncü fıkranın (a), (b), (c), (d), (e), (f) bentlerinde yer alan hususların yanı sıra bulk üründe kullanılan plazma havuzlarının kullanıldığı diğer ürünlerin ruhsatlandırıldığı/üretildiği ülke(ler) ile hangi ülke(ler)de satıldığını gösteren ruhsat sahibi ve uygulanabilir olduğu durumlarda lisansör firma tarafından düzenlenmiş orijinal belgenin Kuruma sunulması gereklidir. Bulk olarak ithal edilerek ülkemizde üretimi gerçekleştirilen ve bu doğrultuda ruhsatlandırılmış ve satış izni verilmiş kan ürünleri için bu fıkra kapsamında tüm belgelerin sunulması ve ikinci fıkra uyarınca yapılan analizlerin ve ilgili bilgi ve belgelerin uygun bulunması kaydıyla, üçüncü fıkranın sadece (g) bendinde ifade edilen taahhüdün sunulması halinde Kurum tarafından yayımlanan kılavuz doğrultusunda piyasaya sunum izni verilir.” MADDE 10- Aynı Yönetmeliğin 30 uncu maddesinin altıncı fıkrası aşağıdaki şekilde ve aynı maddenin sekizinci fıkrasında yer alan “ve/veya” ibaresi “veya” şeklinde değiştirilmiştir. “(6) Satış izni bulunan ruhsatlı alerjen ürünler için ilgili kılavuzda belirtilen alerjen ürünler hariç olmak üzere; ruhsat sahibi, ürününü piyasaya sunmadan önce ürünün her serisi için piyasaya sunum izni almak üzere Kurum tarafından yayımlanan kılavuzda belirtilen bilgi ve belgelerle Kuruma başvuru yapılır. Ruhsatlı olan alerjen ürünler için başvuru kapsamında sunulan belgelerin uygunluğu halinde ilgili seriye piyasaya sunum izni verilir.” MADDE 11- Aynı Yönetmeliğin geçici 8 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “26/5/2024’e kadar” ibaresi “31/12/2028’e kadar” olarak değiştirilmiştir. MADDE 12- Aynı Yönetmeliğin geçici 10 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “1/1/2024 tarihine kadar” ibaresi “1/1/2025 tarihine kadar” olarak değiştirilmiştir. MADDE 13- Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 14- Bu Yönetmelik hükümlerini Türkiye İlaç ve Tıbbî Cihaz Kurumu Başkanı yürütür. Kaynak:Resmi Gazete

Meta Yapay Zekaya Yönelik Altyapı Planları Yapıyor

Meta'dan yapılan açıklamada, şirketin yeni nesil yapay zeka altyapısını oluşturmak için iddialı bir plan yürüttüğüne işaret edilerek, bu kapsamdaki gelişmeler paylaşıldı. Yapay zeka modellerini çalıştırmak için şirketin ilk özel silikon çipi, yapay zeka için optimize edilmiş yeni bir veri merkezi tasarımı ve yapay zeka araştırması için süper bilgisayarın ikinci aşamasının bu gelişmeler arasında yer aldığı belirtilen açıklamada, bu çabaların Meta'nın daha büyük ve sofistike yapay zeka modelleri geliştirmesini, bunları verimli bir ölçekte devreye almasını sağlayacağı ifade edildi. Açıklamada, yapay zekanın daha iyi kişiselleştirme, güvenli ve adil ürünler, zengin deneyimler sağlarken aynı zamanda işletmelerin en çok önemsedikleri kitlelere ulaşmasına yardımcı olarak şirketin ürünlerinin merkezinde yer aldığı vurgulandı. Üretken yapay zeka tabanlı bir kodlama asistanı olan CodeCompose'u dağıtarak kod yazımlarını yeniden tasarladıkları aktarılan açıklamada, üretken yapay zeka ve metaverse gibi alanlarda ortaya çıkan fırsatları güçlendirmek için ölçeklenebilir temel oluşturulduğu kaydedildi. DAHA İYİ PERFORMANS SAĞLAYACAK Açıklamada, şirket içinde geliştirilen özel hızlandırıcı çip ailesi MTIA'ya değinilerek, hem MTIA çipleri hem de grafik işlem birimlerini dağıtarak daha iyi performans, daha az gecikme ve daha yüksek verimlilik sağlanacağı vurgulandı. Daha hızlı ve uygun maliyetli olacak yeni nesil veri merkezi tasarımlarının da şirketin mevcut ürünlerini desteklerken, gelecek nesil yapay zeka donanımına olanak tanıyacağının altı çizilen açıklamada, veri merkezinin, şirket içi geliştirilen ilk uygulama özel entegre devre çözümü MSVP gibi diğer yeni donanımları tamamlayacağı belirtildi. Açıklamada, dünyanın en hızlı süper bilgisayarlarından biri olduklarına inandıkları RSC'nin yeni nesil büyük yapay zeka modellerini eğitmek üzere inşa edildiği aktarılarak, bilgisayarın teknik özellikleri hakkında bilgi verildi. Kaynak:AA

Sanofi Türkiye Klinik Araştırma Projelerini Başarıyla Yönetiyor

Ülkemizde ilaç araştırmaları hakkında ilk yönetmeliğin çıkmasının üzerinden 30 yıl geçti. 1993 yılından günümüze, ülkemizdeki klinik araştırmaların etik ve bilimsel standartlarda ilerlemesine, klinik araştırmaların gelişimine katkısı ve emeği olan herkese teşekkür ederek sözlerime başlamak istiyorum. Sanofi, son 25 yılda yapılan yüzlerce çalışma, eğitim, destek ve iş birliği faaliyetleri ile ülkemizin bu alanda gelişiminde öncülük etmiştir ve çalışmalarını artırarak devam ettirmektedir. Ülkemizde pek çok hekim ve bu hekimlerin kurumları ile çeşitli alanlarda stratejik iş birlikleri yürütüyoruz. Ayrıca daha kapsamlı projemizden biri olan, Ankara Üniversitesi “Nadir Hastalıklar Uygulama ve Araştırma Merkezi (NADİR) ile kurduğumuz iş birliği ile bilimsel faaliyetlerin daha da güçlendirilmesini amaçlıyoruz.“Birçok tedavi alanında klinik araştırma yürütüyoruz.” Şu anda kendi bölgemizde, 14 ülkenin olduğu büyük bir coğrafyanın liderliğini Türkiye’den yürütür durumdayız. Bugün Türkiye’de 50, liderliğini yürüttüğümüz ülkelerde yaklaşık 30 çalışma ile bölgede birçok tedavi alanında klinik araştırma yürütüyoruz. Sanofi grubunun faaliyet gösterdiği yaklaşık 100 ülke içinde sadece 19’unda yer alan global Ar-Ge’ye direkt raporlama yapan ve diğer ülkelere liderlik yapan organizasyon olma özelliği taşıyan Klinik Araştırmalar Birimimiz, ülkemizin stratejik olarak konumlandırıldığının bir göstergesi. Keşfedilen her 10.000 molekülden ancak 1 tanesi tüm aşamaları yaklaşık 10-15 yıl içinde başarı ile geçerek hastalara ulaşabiliyor. Bu araştırmaların maliyeti bugün artık küresel düzeyde yaklaşık 2 Milyar USD ile ifade ediliyor. Bu zorlu yolculuk, insan sağlığını daha iyi yerlere taşımaya yardımcı olan yeni tedavi ve tıbbi cihazlara ulaşmamızı sağlıyor. Bu yolculuğun önemli bir bölümünü keşif ve sentezden sonra klinik araştırmalar oluşturuyor. “Sanofi olarak global ciromuzun yaklaşık yüzde 15’ini Ar-Ge yatırımlarına ayırıyoruz” Bilim ve inovasyona odaklanan yenilikçi ve lider bir sağlık şirketi olarak bugün Sanofi, küresel pazarda yaklaşık yüzde 3,5’luk pazar payıyla dünyanın ilk 10 ilaç şirketinden biri. İnsan sağlığına hizmet etme hedefimizin temelini inovasyon ve bilimsel keşiflere olan bağlılığımız oluşturuyor. Sanofi, dünya genelindeki cirosunun yaklaşık yüzde 15’ini Ar-Ge yatırımlarına ayırıyor. Bu Ar-Ge harcamalarının önemli bir kısmı ise özellikli tedavi alanlarına ayrılıyor. Mart 2023 itibarıyla, dünyada 84 klinik geliştirme aşamasında projemiz bulunuyor.1 Bunlardan 24’ü Faz-1, 32’si Faz-2, 26’sı Faz-3 ve 2’si ise onay için ruhsatlandırma otoritelerine sunulmuş durumda. Ülkemizde de son yıllarda Faz I klinik araştırma merkezlerinin artarak faaliyete geçmesi sevindirici. Bu merkezler dünyada tedavisi bilinmeyen hastalıklara yönelik yeni tedavilerin geliştirilmesine olanak sağlarken, Türkiye’nin yerli ilaç ve tedavi çalışmaları açısından da önem taşıyor. Sanofi Türkiye olarak biz de bu gelişmeye paralel olarak geçtiğimiz yıl 2 adet Faz I çalışmasını ülkemize kazandırmayı başardık. Teknolojinin ilerlemesi ile klinik araştırmalarda kullanılan yöntemler de ilerliyor. Örneğin akıllı saatler gibi giyilebilir cihazlarla klinik araştırmalara katılan gönüllülerden daha hızlı ve etkin veri toplanması mümkün. Yapay zeka bir çok alanda (çeşitli belgelerin tercümesi, raporların yazılması gibi) kullanılır hale geldi. Tele sağlık, evde bakım, hastaya direk çalışma ilacı ulaştırma hizmeti gibi yöntemler klinik araştırmaya katılan gönüllülerin, araştırmanın yapıldığı sağlık kuruluşuna gitmeden çalışma takiplerinin yapılabildiği prosedürler ile hem gönüllülerin hem araştırmacı hekimlerin işlerini kolaylaştırıyor.İlaca erişim her bireyin hakkıdır. Dolayısıyla insan sağlığını daha iyiye taşıyan yenilikçi tedaviler herkes için ulaşılabilir olmalıdır. Bu anlamda ilaç keşfi ve onayı arasında geçen sürenin kısaltılması, harcamaları azaltacak yöntem ve süreçlerin uygulanması gerekiyor. Artık günümüzde yapay zeka ile hızlı rasyonel ilaç tasarımları yapılabilmekte. Sanofi, ilacın keşif ve sentez döneminde bu teknolojileri kullandığı gibi, operasyonel verimlilik sağlayacağı süreçleri de harekete geçirdi.  Örneğin, Çin’in Chengdu şehrinde yaklaşık 250 çalışan ile bilgi teknolojilerini kullanarak klinik araştırmalardan elde edilen verileri daha hızlı ve etkili analiz ediyor ve sağlık otoritelerine sonuçları daha hızlı iletebiliyor.Klinik araştırmalar, hastaların ve hekimlerin yenilikçi tedavilere erişimini sağlayan, ülke ekonomisine, ülkemiz sağlık sistemine katkıları olan ve Türkiye’deki bilimsel gelişimin artırılmasında rol oynayan büyük bir değer. Bu nedenle ülkemizde klinik araştırmaların daha yaygınlaşması ve bu alanda farkındalığın artması açısından 20 Mayıs Uluslararası Klinik Araştırmalar Günü’nü önemsiyoruz. Klinik araştırmalarda lider bir biyoteknoloji şirketi olarak, insan hayatını iyileştirmek için bilimin mümkün kıldığı mucizelerin peşindeyiz.  Her zaman daha iyi tedavilerin keşfedilebileceği inancıyla, tıp pratiklerini daha iyiye taşımaya odaklanarak tüm ekibimizle çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Kaynak:Basın Bülteni

Türkiye Patent Haritası'na Ege Üniversitesi İmza Atıyor

Ege Üniversitesi, “Türkiye Patent 2020” raporuna göre patent tescillenme oranı en yüksek üniversiteler arasında birinci, ticarileşen patentler kategorisinde de ikinci oldu. Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Budak, “Patent Effect’in ‘Ticarileşen patent ürünler, ülkemiz ekonomisinde katma değer yaratıyor ve üniversitemizdeki diğer araştırmalar için kaynak oluyor. Bu bağlamda bu başarıyı elde etmemizde emeği geçen tüm çalışanlarımıza teşekkür ediyorum” dedi. Patent Effect tarafından hazırlanan “Türkiye Patent Raporu 2020” göre Ege Üniversitesi yüzde 49’luk patent tescil oranıyla patent tescillenme oranı en yüksek üniversiteler arasında birinci, ticarileşen patentler kategorisinde de ikinci sırada yer aldı. EÜ bu oranla birinciliği Sabancı Üniversitesi ile paylaşırken patent portföyleri içerisinde de ticarileşen patentler kategorisinde Orta Doğu Teknik Üniversitesinin ardından ikinci oldu. Patent ve faydalı model sayılarının araştırma üniversitesi olma  hedefinde önemli bir kriter olduğunu ifade eden Rektör Budak, “Göreve geldiğimiz ilk günden itibaren üzerinde önemle durduğumuz patent konusu ile ilgili çalışmalarımızın meyvelerini bugün aldık.  Türkiye Patent 2020 raporuna göre patent tescillenme oranı en yüksek üniversiteler arasında birinci, ticarileşen patentler kategorisinde de ikinci olduk. Üniversitelerde geliştirilen ürünlerin patentle korunarak tescillenmesi, ticaret yapma bilincini de geliştiriyor. Bu bağlamda ticarileşen patent ürünler, ülkemiz ekonomisinde katma değer yaratıyor ve üniversitemizdeki diğer araştırmalar için kaynak oluyor. Ayrıca araştırma üniversitesi olma yolunda da önemli kriterlerden birisi. Akademisyenlerimizi, araştırmacılarımızı ve öğrencilerimizi patent geliştirme konusunda teşvik ediyor, onları heyecanlandırmaya ve cesaretlendirmeye çalışarak destek oluyoruz. Oluşturduğumuz Ar-ge ve inovasyon kültürü büyümeye devam ececek. Bugün bu başarıda emeği geçen herkesi tebrik ediyorum” dedi. Patent Effect firması Türkiye'de faaliyet gösteren firmaların, kurumların, üniversitelerin ve kişilerin patent başvurularının analiz ederek Türkiye'nin teknolojik yetkinlik haritasına yön veriyor.   Kaynak:AA

AstraZeneca Türkiye En İyi İşverenler Arasında Zirvede

Great Place to Work (GPTW) Enstitüsü Türkiye’de 11. kez düzenlenen “Türkiye’nin En İyi İşverenleri – Great Place to Work Listesi”ni 9 Mayıs 2023 tarihinde açıkladı. Araştırma, geliştirme, temel ilaçların ve uzmanlık ürünlerinin üretimi ve sağlığın hizmetine sunulması alanında faaliyet gösteren, dünyanın önde gelen yenilikçi ve araştırmacı ilaç şirketlerinden biri olan AstraZeneca Türkiye, listenin 500 – 999 çalışan kategorisinde yerini alarak altı yıldır üst üste listeye girme başarısını gösterdi ve bu yıl bulunduğu kategoride zirveye yerleşti. AstraZeneca Türkiye bu başarısının yanı sıra şirket içerisinde uyguladığı çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık politikaları nedeniyle Diversity Özel Ödülü’ne de layık görüldü.“Çeşitlilik, kapsayıcılık ve fırsat eşitliği kültürünü teşvik ediyoruz” AstraZeneca Türkiye’nin başarılarının arkasındaki en önemli faktörün insana saygı ilkesini temel alan kurum kültürü olduğunu söyleyen AstraZeneca Türkiye İnsan Kaynakları Direktörü Feyza Aysan, “AstraZeneca’da herkesin kendisini açıklıkla ifade edebildiği, aidiyet duyduğu, eşitlikçi, çeşitlilik ve kapsayıcılığın bulunduğu bir ortam yaratarak inovasyon yoluyla büyümeyi sağlıyoruz. Bu bakış açımızla, çeşitli ve benzersiz yeteneklere sahip çalışanlarımızın yenilik üretme konusunda özgür olabilmesi adına fikirlere saygı duyulan, insanların desteklendiği ve güvenli hissettiği iyi bir çalışma ortamı sağlamayı hedefliyoruz. Bilime tutkuyla bağlı çalışanlarımıza değer veriyor; çeşitlilik, kapsayıcılık ve fırsat eşitliği kültürünü teşvik ediyoruz. Cinsiyet, ırk, milliyet, yaş, cinsel yönelim gibi konulardan bağımsız hakkaniyetli, eşit, dürüst, samimi, nazik, özenli, saygılı ve itibarlı bir yaklaşım sergiliyoruz.”dedi. “Çalışanlarımızı potansiyellerine ulaşmaları için destekliyoruz” Herkesin en iyi performansı gösterebileceği bir iş ortamını teşvik etmeye büyük önem verdiklerinin altını da çizen Aysan, “İşe alım, ücretlendirme, ödüllendirme, bireysel gelişim, atama ve terfi konularındaki bütün kararları kişinin yeteneği, deneyimi, davranışı, iş performansına göre alıyoruz. Yaşam boyu öğrenim kültürümüz kapsamında sağladığımız eğitimlerle çalışanlarımızın yeteneklerini geliştiriyor ve herkesi potansiyeline ulaşması yolunda destekliyoruz. Yenilikçi fikirleri ve geri bildirimleri dinleyerek, gerekli aksiyonları alıyoruz. Çalışanlarımızın memnuniyetini sürekli ölçüyor, geri bildirim ve önerileri anketlerle düzenli olarak takip ediyoruz.” şeklinde konuştu. “Sunduğumuz fırsatlarla istihdam dünyasının öncüleri arasındayız” Güvenli, sağlıklı ve emniyetli bir çalışma ortamı için güçlü ve etkin sağlık, emniyet ve çevre (SEÇ) yönetim sistemlerini kullandıklarını da aktaran Aysan açıklamasının devamında şunları söyledi: “Bilimsel gelişimi ve kurum içi etkileşimi ilerletmek için yapay zekâ, metaverse gibi çığır açan teknolojilerin imkânlarından sonuna kadar faydalanıyoruz. AstraZeneca Türkiye olarak, sadece ilaç keşfi alanında değil insan kaynakları alanında da en yeni trendleri takip ederek kendimize uyarlıyor, çalışanlarımızı iş hayatlarında destekleyerek başarılı olmalarını sağlayacak fırsatlar sunuyoruz. Bu nedenle, sadece bilimsel çalışmalarımızla değil, aynı zamanda çalışanlarımıza yaptığımız katkı ve sunduğumuz gelişim fırsatlarıyla istihdam dünyasının da öncüleri arasındayız. İş yeri kültürü ve çalışan deneyimi konusunda küresel çapta faaliyet gösteren GPTW gibi önemli bir kurum tarafından yıllardır üst üste ödüllere layık görülmemizden sonra bu yıl sektörümüzde lider ilan edilmemiz ve ayrıca Diversity Özel Ödülü’ne layık görülmemiz bu öncü çalışmalarımızın başarısının teyidi niteliğindedir.” Kaynak:AA

AstraZeneca Kanseri Ölüm Nedeni Olmaktan Çıkarma'yı Hedefliyor

2020 yılında yaklaşık 10 milyon kişinin ölümüne ve neredeyse her altı ölümden birine neden olan kanser, küresel çapta başlıca ölüm nedenlerinden biri.  Aynı yılın verilerine göre dünya genelinde 18,1 milyon kanser vakasının görüldüğü tahmin ediliyor.  Bu nedenle kanser konusunda farkındalığı artıran ve bu alanda çalışmalar yürüten kamu ve özel kurumları bir araya getiren 1 - 7 Nisan Ulusal Kanser Haftası, milyonlarca önlenebilir ölümün önüne geçmeyi amaçlaması açısından oldukça önem taşıyor. Son yıllarda kanserin önlenmesi ve tedavisine yönelik çok önemli ilerlemeler kaydedildiğini söyleyen ve Ulusal Kanser Haftası özelinde açıklamalarda bulunan AstraZeneca Türkiye Ülke Başkanı Ecz. Serkan Barış, “Bağışıklık sisteminin kanser hücrelerini hedef alarak ortadan kaldırmasını sağlayan immünoterapi ve kanser tedavisini hastanın genetik özelliklerine göre kişiselleştiren tedavilerin ortaya çıkması olumlu gelişmeler. Teşhis ve tarama programlarının uygulanması, kanserin tedaviye en uygun olduğu erken evrelerde tespit edilebilmesini de sağlıyor. Buna karşın çok sayıda insan, maliyet veya bazı sağlık kurumlarında uzman ekipman veya ekiplerin bulunmaması gibi nedenlerden ötürü bu yeniliklere erişemiyor. İlgili tüm paydaşların kolektif çabasıyla kanser alanında anlamlı bir ilerleme kaydedebileceğimize inanıyor ve Ulusal Kanser Haftası'nın farkındalık sağlamaya katkısı olduğunu düşünüyorum.” dedi. “45'ten fazla klinik çalışma yürütüyoruz” “AstraZeneca olarak, herkesin kanser tedavilerine eşit şekilde erişebilmesini sağlamak ve kanseri ölüm nedeni olmaktan çıkarmak gibi cesur bir hedefimiz var” diyen Barış, “Sağlık hizmetlerini dönüştürmek, hastaların hayatını daha iyi hale getirmek ve insanlığın karşı karşıya olduğu en büyük sağlık sorunlarından olan kansere çözüm geliştirmek için çalışıyoruz. Bu kapsamda Türkiye genelinde kanser alanına odaklanan 45'ten fazla klinik çalışma yürütüyoruz. Kolektif çabamızın bir iz düşümü olarak kanser ile yaşayan hastaların hayatlarında anlamlı bir fark yaratmak ve farkındalık sağlamak için dernekler, akademik kurumlar ve bilim insanlarıyla birçok iş birliği yapıyoruz. Yürüttüğümüz klinik çalışmalar ve paydaşlarımız ile gerçekleştirdiğimiz projeler, kanser alanındaki taahhütlerimize ne denli bağlı olduğumuzu ortaya koyuyor.” şeklinde konuştu. “Dört alanı kapsayan uygulamalar yürütüyoruz” Kanser tedavileri için onkoloji alanında devrime öncülük eden kurumlar arasında olduklarını belirten Barış, hayat değiştiren tedavileri keşfetmek, geliştirmek, sağlığın hizmetine sunmak ve tedavi potansiyelini artırmak için bilimi takip ederek dört alanı kapsayan uygulamalar yürüttüklerini de sözlerine ekledi.  Bu alanların; klinik araştırmalar, ilaçlar, hasta deneyimi ve çalışanlar olduğunu söyleyen Barış, “Klinik stratejimiz, hayatta kalma süresini artırmak için kansere daha erken ve daha akıllıca müdahale etmek üzere tasarlandı. Kanser tedavisinde ilaç portföyümüz meme ve akciğer kanserleri, gastrointestinal kanserler, genitoüriner kanserler ve bazı kan kanserleri gibi en zorlu kanser türlerine odaklanıyor. AstraZeneca olarak yenilikçi ilaçlar geliştirmenin ve sağlığın hizmetine sunmanın ötesinde sağlık alanında iş birlikleri ile çözüm sunmayı, baştan sona hasta yolculuğu ve deneyiminin önemli bir çözüm ortağı olmayı ve bunu yaparken en yeni teknolojileri kullanmayı hedefliyoruz. Küresel sağlık sorunlarının çözümüne katkı sağlayan, ilaçları milyonlarca insan tarafından kullanılan, bilim odaklı bir şirket olarak kanser tedavisinde yenilikleri sürekli olarak takip ediyoruz. Tüm bu çalışmalarımızı tutkuyla işlerini yapan çalışma arkadaşlarımızın katkılarıyla, yenilikçi kültürümüzden güç alarak hayata geçiriyoruz. Önümüzdeki dönemde de paydaşlarımızla ‘hastalar önceliğimizdir' ilkemiz doğrultusunda tanıdan tedaviye ve takibe kadar her aşamada iş birliği içinde çalışmaya devam edecek; her zaman olduğu gibi bilim insanları, hükümetler, uluslararası ve ulusal kuruluşlar ve üreticilerle iş birliği halinde sağlık çözümlerine erişimi artırmayı sürdüreceğiz.” dedi. Kansere karşı farkındalığı artırmak için bilimsel iş birlikleri gerçekleştiriyor. AstraZeneca Türkiye'nin, yürüttüğü klinik araştırmalarının yanısıra ülkemizde kanser alanında toplumsal farkındalığı artırmaya yönelik önemli çalışmaları da bulunuyor. AstraZeneca Türkiye'nin sağladığı koşulsuz destek ile Türk Tıbbi Onkoloji Derneği'nin hayata geçirdiği “Akciğerimizi Okuyoruz” projesi kapsamında www.akcigerimiziokuyoruz.com web sitesi yayına alındı. Şu ana kadar 40 binden fazla kişinin giriş yaptığı bu web sitesinde, dünya çapında ve Türkiye'de kanserden kaynaklanan ölümlerin en yaygın nedeni olan akciğer kanseri belirtileri ve risk faktörleri gibi başlıklar altında bilgiler yer alıyor. İhtiyaç Haritası ve Kanser Savaşçıları Derneği'nin, AstraZeneca Türkiye'nin koşulsuz desteği ile yürüttüğü “Kendini Tanı, Erken Tanı Meme Kanseri Farkındalık Hareketi” kapsamında kontrol ve teşhisin önemi anlatılarak kadınların meme kanseri konusunda bilgilendirilmesi ve kendilerine en yakın Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezi'nde (KETEM) taramalarının yapılması amaçlanıyor. Şu ana kadar Antalya ve Trabzon'da yaklaşık 400 kadına bilgilendirme eğitimi verildi. Bu kadınların en yakın KETEM'de meme taramalarının yapılması sağlandı. Eğitim alanların yüzde 10'undan fazlası ileri tetkiklerin yapılması için hastanelere sevk edildi. Her biri alanında uzman olan beş dernek, AstraZeneca Türkiye'nin koşulsuz desteği ile ilk defa bir araya gelerek Türkiye'de ilk kez yumurtalık ve prostat kanserlerine özel “Genetik Tanı Uzlaşı Raporu”nu hazırladı. Patoloji Dernekleri Federasyonu, Tıbbi Genetik Derneği, Türk Jinekolojik Onkoloji Derneği, Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği ve Türk Üroonkoloji Derneği tarafından hazırlanan raporda her dört yumurtalık kanserinden birinin nedeninin kalıtsal olduğu belirtilirken prostat kanserinin de kalıtsal meme ve yumurtalık kanseri ile ilişkili olduğuna dikkat çekildi. Kanser hastalarının moleküler genetik testlere, laboratuvar bilgilerini de vererek ulaşmalarını sağlamak amacıyla koşulsuz katkılarımızla Tıbbi Genetik Derneği tarafından https://trgentest.com/ web sitesi üzerinden TRGENTEST arama motoru geliştirildi. Platformda, Türkiye genelinde üniversite hastaneleri, devlet hastaneleri ve özel hastane laboratuvarları ile özel laboratuvarlardan oluşan 112 genetik test laboratuvarında yapılabilen 200'e yakın tetkik sorgulanabiliyor. Kaynak:Basın Bülteni

Expomed Eurasia Fuarında Çeşitli Sektörler Bir Araya Geldi

Avrasya’nın lider medikal ve sağlık fuarı Expomed Eurasia, 23 binden fazla sektör profesyonelini ağırladı İstanbul’daki Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi’nde 16-18 Mart tarihlerinde, 30’uncu kez kapılarını açan Avrasya’nın lider medikal ve sağlık fuarı Expomed Eurasia, 700’ün üzerinde yerli ve yabancı firmanın katılımıyla gerçekleşti. Büyük ilgi gören fuarı, üç gün boyunca 120’den fazla ülkeden 4.718, Türkiye içinden 18.642, toplamda ise 23.360 sektör profesyoneli ziyaret etti. Reed Tüyap Fuarcılık tarafından düzenlenen 30. Expomed Eurasia Fuarı, 700’ün üzerinde yerli ve yabancı medikal firmanın katılımı ile 16-18 Mart tarihleri arasında İstanbul, Büyükçekmece’deki Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi’nde gerçekleşti. Uluslararası Ziyaretçiler Fuara Akın Etti Reed Tüyap Genel Müdürü Berkan Öner, Expomed Eurasia Fuarı’nın medikal alanında Türkiye’de kesintisiz olarak düzenlenen tek ihtisas fuarı olduğunu belirterek, “Fuarımız ilk günden itibaren büyük ilgi gördü. Üç gün boyunca 120’den fazla ülkeden 23.360 sektör profesyonelini ağırladık. Türkiye’deki medikal endüstrisini uluslararası bir pazarda geniş bir coğrafyaya bu fuar vesilesiyle tanıtmış olduk” diye konuştu.   Fuarda yer alan İnovasyon Alanı’nda ziyaretçiler, medikal alandaki en yenilikçi ürün ve hizmetleri yakından inceleme fırsatı yakaladı. Expomed Eurasia Fuarı’nda elektro medikal ekipmanlar, laboratuvar teknolojileri, ortopedi – fizik tedavi – rehabilitasyon ürünleri, hastane yapı ve medikal sarf malzemeleri ile reçetesiz satılan vitamin ve gıda takviyeleri alanlarında yerli ve yabancı katılımcı firmaların en son medikal ürün ve teknolojileri sergilendi.   2020 yılından beri hibrit formatta düzenlenen Expomed Eurasia, 2023 yılında da hem online hem de fiziki olarak organize edildi. Bu sayede katılımcı firmalar, potansiyel müşterileri ile 16-18 Mart tarihlerindeki fiziki fuarın yanı sıra online iş ağı platformu “Business Connect Programı” üzerinden 13-17 Mart 2023 tarihlerinde “Distribütör Günleri” kapsamında dijital olarak bir araya geldi.  Fuar sonrası dönemde ise “Online İş Bağlantıları” kapsamında katılımcılar ve ziyaretçiler online olarak 20 Mart-3 Nisan 2023 tarihleri arasında da iletişimde kalabilecekler.   Depremzedeler Unutulmadı Expomed sektörel katkılarının yanında sosyal bir amaca da hizmet etti. Deprem sonrasında düzenlenen bütün Tüyap fuarlarında olduğu gibi Expomed Eurasia süresince fuar giriş biletlerinden ve otoparklardan elde edilen gelir, deprem bölgesindeki vatandaşlarımıza aktarılacak.  2024 Fuarının Tarihini Takviminize Şimdiden Not Edin! 30 yıldır kesintisiz devam eden Expomed Eurasia Fuarı, İstanbul’u medikal dünyanın ticaret merkezi haline getirmeye devam edecek. 2024 yılında fuar, 25-27 Nisan tarihleri arasında her zamanki adresi olan Büyükçekmece, İstanbul’daki Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi’nde 31. defa düzenlenecek. Kaynak: AA

İklimlendirme Sektörünün Gelecekteki Parlayacak Yıldızı AirPlus

Memnuniyet üreterek gelecekte de aranan olmak Stratejisini “Memnuniyet üreterek gelecekte de aranan olmak” olarak belirleyen AIRPLUS, ürün, mühendislik, işçilik ve hizmet (servis ve bakım) kalitesi, müşterileriyle olan ilişkilerinde çözüm ortaklığı anlayışına sahip olması, hızlı ve firmaların iş sürekliliğini sağlayacak şekilde çalışma prensibi, dürüstlüğü ve güleryüzlü, teknik bilgi üstünlüğüne (özel ihtiyaçlara, özel projelere göre tasarım) sahip özellikleriye öne çıkan bir firma olarak, yurtiçi ve yurtdışı pazarda satış ve servis hizmeti sağlamaktadır. İklimlendirme sektöründe 10 senedir %100 Türk Sermayesi ile üretim yapan ve hizmet veren AIRPLUS İKLİMLENDİRME TEKNOLOJİLERİ’nin ürünleri, Türkiye’nin yanısıra, Azerbaycan, Gürcistan, Türkmenistan, Kazakistan, Irak ve İran gibi farklı iklimlere sahip bir çok ülkede yıllardır kullanılıyor. AIRPLUS’ın ürün gamı HVAC projelerinin tamamını kapsayacak şekilde oldukça geniş: Klima Santrali (müşteri isteğine bağlı olarak otomatik kontrol panolu / ihtiyaca göre özel tasarım), DX Bataryalı Klima Santrali (otomatik kontrol panolu / ihtiyaca göre özel tasarım), Çatı Tipi Paket Klima Santrali (Rooftop), Hijyenik Tip Paket Klima Santrali, Gizli Döşeme Tipi Fan Coil Ünitesi, Kapalı Yüzme Havuzu Nem Alma Santrali, Davlumbaz Santrali (Elektrostatik Filtreli), Tavan Tipi Isı Pompalı Isı Geri Kazanım Cihazı, Tavan Tipi Isı Geri Kazanım Cihazı, DX Bataryalı Tavan Tipi Isı Geri Kazanım Cihazı, Hücreli Aspiratör, Vantilatör, Sıcak Hava Apareyi (Aksiyal/Radyal Fanlı), Yer Konvektörü, Şaft Damperi, Sığınak Fanı, Dikdörtgen Kanal Tipi Fan, Kanal Tipi Elektrikli Isıtıcı, HEPA Filtre Kutusu. AIRPLUS, üretimini İstanbul Çekmeköy’deki tesisinde kalifiye personeli ile yapıyor, ilk yatırım maliyeti, ekipman ve işçilik kalitesi, enerji verimliliği, projeye uygun esnek çözüm alternatifleri, uygun teslim süreleri ve özgün tasarımı ile dikkatleri üzerine çekiyor. Ar-Ge ve Ür-Ge bölümlerindeki mühendislik çalışmaları sayesinde AHU selection programımızla ve yüksek imalat kalitesiyle, standart veya müşteri taleplerine uygun özel ürünler AIRPLUS tarafından tasarlanıp yapılmaktadır. AIRPLUS tarafından, kullanım konforu sağlayan “Akıllı cihazlar”ın üretilebilmesi (son kullanıcının tek parametre (mesela ortam sıcaklığı) girerek, kalan hesaplamayı yapmak zorunda kalmamasını sağlayan touch screen panelin kullanılıyor olması firmaların AIRPLUS’ı işortağı olarak seçmesinde önemli rol oynamaktadır. Teknolojiyi ve yenilikleri takip eden AIRPLUS, müşteri memnuniyeti odaklı olarak çalışmalarına devam etmektedir. Kaynak:Airplus

Temiz Oda ve Ameliyathaneler, Airplus’ın “Paket Hijyenik Klima Santrali” İle Güvende

İklimlendirme sektörünün inovatif markası Airplus’ın Genel Müdürü Kubilay Çiftci, ameliyathanelerde kullanılan Paket Tipi Hijyenik Klima Santrali’nin hem sağlık çalışanları hem de hastalar açısından hayati önem taşıdığına dikkat çekti. Çiftci, “Ameliyathanelerde kullanılan “Paket Hijyenik Klima Santralleri” ile aseptik alanlarda ve ameliyatlarda pozitif basınçlandırma yapılarak dışarıdan içeriye patojenlerin girişini önlemek, septik uygulama ve ameliyatlarda ise mahali negatif basınçlandırarak bulaşıcı organizma ve virüslerinde dışarı çıkmasını önlemek hem sağlık çalışanları hem de hastalar açısından hayati önem taşıyor.”dedi. İklimlendirme sektörünün inovatif markası Airplus, steril şartlar gerektiren “negatif basınç odaları, ameliyathaneler, laboratuarlar, gıda, ilaç ve kimya endüstrileri”nde mahallerin %100 taze hava ile şartlandırılmasının hayati önem taşıdığına dikkat çekti. Covid 19 pandemisi nedeniyle özellikle hastanelerdeki iklimlendirme sistemlerinin önemini vurgulayan Airplus Genel Müdürü Kubilay Çiftci konuya ilişkin olarak şunları söyledi: “Ameliyathanelerde kullanılan “Paket Hijyenik Klima Santralleri” ile mahalin pozitif veya negatif basınç gereksinimlerini sağlamak gerekiyor. Aseptik ameliyatlarda pozitif basınçlandırma yapılarak dışarıdan içeriye patojenlerin girişini önlemek, septik ameliyatlarda ise mahali negatif basınçlandırarak bulaşıcı virüslerin dışarı çıkmasını önlemek hem sağlık çalışanları hem de hastalar açısından hayati önem taşıyor. Aksi halde başarılı geçen bir ameliyat sonrası hasta enfekte olacağı için kaybedilebilir. Ayrıca ortamdaki sıcaklık ve nem dengesi de operasyon sırasında sağlık personelinin motivasyonunu etkileyecek önemli faktörlerden biridir.” Airplus olarak Paket Tip Hijyenik Klima Santrali’ni sağlık sektöründe kullanılan havalandırma ve klima sistemlerini tanımlayan DIN 1946-4 standardına uygun olarak geliştirdiklerini belirten ÇİFTCİ, bu kapsamda; heat pump teknolojisi ve hassas EC fan kontrolü ile mahalin basınçlandırma, sıcaklık ve nem kontrolünü sağladıklarını belirtti. % 100 taze hava ve egzost prensibi ile yüksek verimli heatpump teknolojisini bir araya getirerek muadillerinden %15 daha verimli olarak geliştirdikleri yeni nesil Paket Tipi Hijyenik Klima Santrali’nin egzost havası ile taşınan mikrobiyolojik unsurların, yüksek hassasiyetli hepa filtreler ve UV-C ışığı ile tamamen sterilize edildiğini belirtti. Santral iç yüzeyini ise toz ve kir birikmesini önleyecek ve cihazın rahat temizlenmesini sağlayacak şekilde geliştirdiklerini ifade etti. Deneyimli AR-GE mühendisleri ile “Paket Tip Hjyenik Klima Santralleri”ne yeni bir bakış açısı kazandırdıklarını belirten ÇİFTCİ, Airplus Paket Tipi Hijyenik Klima Santrali’nin kompakt yapısı sayesinde oldukça dar alanlarda rahatlıkla kurulum yapılabildiğini ve gelişmiş MCC ve DDC paneli ile hassas kotrol sağlanabildiğini söyledi. Kaynak : Basın Bülteni

Airplus İklimlendirme Teknolojileri’nden Yeni Fabrika Yatırımı

Airplus İklimlendirme Teknolojileri üretimini, bu sene yaptığı yatırımla Eylül ayı başından beri, İstanbul Anadolu Yakası, Yavuz Sultan Selim Köprüsü güzergahında bulunan Hüseyinli-Şile gişe çıkışındaki yeni tesisinde, kalifiye personeliyle gerçekleştiriyor. Konuyla ilgili bilgi veren Airplus İklimlendirme Teknolojileri Genel Müdürü Kubilay Çiftci, “Yeni tesisimiz toplam 9 bin metrekarelik bir alanda yer alıyor. Bu alanın 6.700 m2’sini kapalı, 2.300 m2’sini ise açık alan oluşturuyor. Kapalı alanda 1150 m2’lik 2 katlı İdari Bölüm mevcut. İdari Bölümde, kalifiye işgücünün sürekliliği ve dış kaynak kullanımlı satış sonrası hizmet (servis ağı) konularında kaliteyi daim kılmak amacıyla geniş bir konferans salonu oluşturduk. Özellikle yurtdışı projelerde yerleşik servis hizmeti talepleri sebebiyle, adaylara teorik eğitimler vermek ve mevcut kaynaklarımıza da tazeleme eğitimi vererek bilgileri güncellemek için ideal olanaklara sahip bu salonumuzu, yıl boyunca yoğun kullanacağız. Bu çalışmalarımızla, hizmet kalitesinin sürekliliğini sağlamayı hedefliyoruz. Teorik eğitimlerin ardından, showroom bölümünde ürünlerimizi tanıtabileceğiz. Bu yatırımımızla birlikte üretim kapasitemizi üç katına çıkaracak ve projelere daha hızlı cevap verebileceğiz. Her zamanki gibi; ilk yatırım maliyeti, ekipman ve işçilik kalitesi, enerji verimliliği, projeye uygun esnek çözüm alternatiflerimiz, uygun teslim süreleri ve özgün tasarımımızla yeni lokasyonumuzda da yolumuza sağlam ama daha büyük adımlarla devam edeceğiz” dedi. Yeni fabrikanın mimarisi hakkında da bilgi veren Çiftci, “Yeni fabrikamızda çalışanların konforu, mutluluğu ile üretimde kalitenin sürekliliğine ve verimliliğe odaklanılan bir mimari tasarım kullandık. Tüm departman çalışanlarının ürünlere olan ilgisini artırmak, ortak amacı hissetmelerini sağlamak için yönetim bölümlerinin yanı sıra ortak alanlardan da üretim alanının izlenebilmesini sağladık” diye konuştu. Yeni fabrikanın üretim hattından da bahseden Çiftci şunları söyledi: “Ürün yelpazemiz oldukça geniş. Yeni fabrikamızda da klima santrali, DX bataryalı klima santrali, hijyenik tip paket klima santrali ve çatı tipi paket klima santrali (rooftop), fan coil üniteleri, havuz nem alma santralleri, ısı pompalı ısı geri kazanım cihazı, tavan tipi ısı geri kazanım cihazı, DX bataryalı tavan tipi ısı geri kazanım cihazı, dik tip ısı geri kazanım cihazı, sıcak hava apareyi, hücreli fanlar, hücreli vantilatör, sığınak fanı, davlumbaz santrali, şaft damperi, yer konvektörü, dikdörtgen kanal tipi fan, kanal tipi ısıtıcı, aksiyal jet fan ve hepa filtre kutusu üretimi yapılmaya devam edilecek. 10 senedir olduğu gibi, yurtiçi ve yurtdışında pazarın ihtiyaç duyduğu yenilikçi ürünler tasarlanıp üretilecek. Üretim hattımızda 10 adet montaj hattı olacak. Yeni tesisimiz için 1 adet lazer ve 1 adet punch makinesi yatırımımız olacak. Montaj hattımızın artması elbette kalifiye personel ihtiyacımızı artırıyor. Bununla ilgili de hazırlıklarımızı tamamladık. Üretim, satış, satış sonrası hizmetler ekibi ve teknik kadro ile ‘HVAC için Tek Noktadan Tedarik ve Satış Sonrası Hizmet’ sunmaya devam edeceğiz. Kaynak : AA

Air Plus'ın Isı Geri Kazanım Cihazları ile Endüstriyel Tesislerde Enerji Tasarrufu

Tavan tipi ısı pompalı ısı geri kazanım cihazları, kapalı mekanlardaki egzoz ve taze hava ihtiyacını karşılamak amacı ile tasarlanmış plakalı eşanjörü sayesinde içinde bulunan fanlar yardımı ile egzoz havası ile taze havayı birbirine karıştırmadan ısı enerjisini geri kazanarak enerji tasarrufu sağlayan cihazlardır. Tavan tipi ısı pompalı ısı geri kazanım cihazları,enerji tasarrufu sağlamanın yanında, yüksek iç hava kalitesi elde etmek için tasarlanmış kompakt yapıda cihazlardır. İş yerleri, bankalar, ofisler, oteller, evler, sinemalar, fuar-sergi alanları, hastaneler, çok maksatlı salonlar, lokantalar, kahve salonları ve bu tip yüksek yoğunlukta egzoz edilmesi gereken mekanlarda, enerji tasarrufu avantajının yanında iklimlendirilmiş taze hava ihtiyacını da karşılar.Kontrol panelinden yapılan sezon seçimine göre sistem ısıtma ya da soğutma modunda çalışmaktadır. Cihaz otomatik free-cooling özelliğine sahiptir ve bu özelliği sayesinde işletme giderlerinde daha fazla tasarruf yapılmasına imkan sağlamaktadır. 1000 m³/h - 3000 m³/h hava debisi aralığında standart 3 model olarak üretilmektedir. Üretilen modeller asma tavan arasına konulabilecek yükseklikte, kolaylıkla montaj ve bakım yapılabilecek şekilde tasarlanmışlardır. Cihaz içerisinde bulunan evaporatör, kondenser, kompresör, ısıtma-soğutma ekipmanları ve kontrol panosuyla kompakt bir yapıdadır. Kontrol Ünitesi, Isı Pompalı Isı Geri Kazanım Cihazı’ndaki temel ekipmanlara ve kullanabilecek opsiyonel aksesuarlara kumanda edebilecek özelliktedir. Tavan tipi ısı pompalı ısı geri kazanım cihazının karkası natural eloksallı alüminyum profilden ve plastik köşe elemanlarından imal edilmektedir. Hücre panelleri 42 mm kalınlığında taş yünü olup dış cidar elektrostatik toz boyalı, iç cidar ise galvaniz sacdan imal edilmektedir. Kendinden motorlu, ithal, sessiz, monofaze (230 V) ve hız kontrolüne uygun plug fanlara sahiptir. Isı geri kazanım cihazlarımızda %40- 50 verimlilikte alüminyum plakalı ısı eşanjörleri kullanılmaktadır. Isı Pompalı Isı Geri Kazanım cihazlarında, yüksek verimli, scroll kompresörler kullanılmaktadır. Alçak ve yüksek basınç presostatları ile sistemin emniyeti sağlanmaktadır. Bakır boru - alüminyum kanat tipinde yüksek verimli evaporatör ve kondenser kullanılmaktadır. Evaporatör girişinde homojen soğutucu akışkan dağılımı için distribütör kullanılmaktadır. Evaporatör ve kondenserde hava hızları 2,5 m/sn veya daha düşük bir değerde seçildiği için hava tarafı basınç kayıpları azaltılmıştır. Evaporatör ve kondenserin altında paslanmaz çelikten imal edilmiş yoğuşma tavası bulunmaktadır. Cihazlarda taze hava ve egzoz hattındaki G2 sınıfı filtreler ile dış ve mahal havasında bulunan partiküllerden temizlendikten sonra, plakalı ısı geri kazanım eşanjöründen geçirilmektedir. Böylece mahale üfleme havası partüküllerden temizlenmiş ve plakalı ısı geri kazanım kirden arınmış olmaktadır. İklimlendirme sektöründe 11 senedir %100 Türk Sermayesi ile üretim yapan ve hizmet veren AIRPLUS İKLİMLENDİRME TEKNOLOJİLERİ’nin ürünleri, Türkiye’nin yanısıra farklı iklimlere sahip bir çok ülkede yıllardır kullanılıyor. AIRPLUS’ın ürün gamı HVAC projelerinin tamamını kapsayacak şekilde oldukça geniş: Klima Santrali (müşteri isteğine bağlı olarak otomatik kontrol panolu / ihtiyaca göre özel tasarım), DX Bataryalı Klima Santrali (otomatik kontrol panolu / ihtiyaca göre özel tasarım), Çatı Tipi Paket Klima Santrali (Rooftop), Hijyenik Tip Paket Klima Santrali, Gizli Döşeme Tipi Fan Coil Ünitesi, Kapalı Yüzme Havuzu Nem Alma Santrali, Davlumbaz Santrali (Elektrostatik Filtreli), Tavan Tipi Isı Pompalı Isı Geri Kazanım Cihazı, Tavan Tipi Isı Geri Kazanım Cihazı, DX Bataryalı Tavan Tipi Isı Geri Kazanım Cihazı, Hücreli Aspiratör, Vantilatör, Sıcak Hava Apareyi (Aksiyal/Radyal Fanlı), Yer Konvektörü, Şaft Damperi, Sığınak Fanı, Dikdörtgen Kanal Tipi Fan, Kanal Tipi Elektrikli Isıtıcı, HEPA Filtre Kutusu. AIRPLUS, üretimini İstanbul Çekmeköy’deki tesisinde kalifiye personeli ile yapıyor, ilk yatırım maliyeti, ekipman ve işçilik kalitesi, enerji verimliliği, projeye uygun esnek çözüm alternatifleri, uygun teslim süreleri ve özgün tasarımı ile dikkatleri üzerine çekiyor. Kaynak : Basın Bülteni

Airplus 11.Yaşını Yeni Yatırımları ile Kutluyor

Airplus, yakın zamanda yaptığı yatırımlar ve yenilenmiş kurumsal kimlik uygulamalarıyla HVAC sektöründe 11. yaşını kutluyor. Airplus İklimlendirme Teknolojileri Genel Müdürü Kubilay Çiftci konuyla ilgili olarak şunları söyledi: “11. Yaşımızı kutladığımız bugünlerde, hem fiziksel çalışma ortamımızda hem de ruhumuzu yansıtan kurumsal kimlik uygulamalarımızda yenilikler yaptık. HVAC sektöründeki 2. on yılımız için logomuzu yeniledik. Yeni logomuzda “P” harfini oluşturan “+” simgesinin, marka ismimizi ve markamızın müşterilerimize vadettiği artı değeri simgelemesini istedik. Fiziksel çalışma ve üretim ortamımızı tamamen değiştirdik ve hem idari personelimizi hem de üretimimizi yeni yaptığımız yatırımla, İstanbul Anadolu yakası, Yavuz Sultan Selim köprüsü güzargahında, Sırapınar mahallesi, Hüseyinli-Şile gişe çıkışındaki 9.000 metrekarelik yeni tesisimize taşıdık. Toplam 9.000 metrekarelik alanın 6.700 m2’si kapalı alan ve 2.300 m2 açık alan. Kapalı alanda 1.150 m2’lik 2 katlı İdari Bölüm ve 200 m2’lik ar-ge, ür-ge, üretim, stok bölümleri mevcut. İdari bölümde, kalifiye işgücünün sürekliliği ve dış kaynak kullanımlı Satış Sonrası Hizmet (servis ağı) konularında kaliteyi daim kılmak amacıyla (özellikle yurtdışı projelerde yerleşik servis hizmeti talepleri sebebiyle) geniş bir konferans salonu oluşturduk. Burada adaylara teorik eğitimler vermeyi ve mevcut kaynaklara da tazeleme eğitimi vererek bilgileri güncellemeyi ve hizmet kalitesinin sürekliliğini sağlamayı hedefliyoruz. Teorik eğitimlerin ardından, showroom bölümünde ürünleri tanıtıyoruz. Bu sayede üretim kapasitemizi 3 katına çıkardık, projelere daha hızlı cevap verebiliyoruz. Yeni fabrikamızda çalışanların konforu, mutluluğu ile üretimde kalitenin sürekliliği ve verimliliğe odaklanılan bir mimari tasarım kullandık. Tüm departmanların çalışanlarının ürünlere olan ilgisini artırmak, ortak amacı hissetmelerini sağlamak için yönetim bölümlerinin yanı sıra ortak alanlardan da üretim alanının izlenebilmesini sağladık. Ürün yelpazemiz yine oldukça geniş: Yeni fabrikamızda da Klima Santrali, DX Bataryalı Klima Santrali, Hijyenik Tip Paket Klima Santrali ve Çatı Tipi Paket Klima Santrali (rooftop), Fan Coil üniteleri, Havuz Nem Alma Santralleri, Isı Pompalı Isı Geri Kazanım Cihazı, Tavan Tipi Isı Geri Kazanım Cihazı, DX Bataryalı Tavan Tipi Isı Geri Kazanım Cihazı, Dik Tip Isı Geri Kazanım Cihazı, Sıcak Hava Apareyi, Hücreli Fanlar, Hücreli Vantilatör, Sığınak Fanı, Davlumbaz Santrali, Şaft Damperi, Yer Konvektörü, Dikdörtgen Kanal Tipi Fan, Kanal Tipi Isıtıcı, Aksiyal Jet Fan ve HEPA Filtre Kutusu üretimi yapılmaya devam edip, geçmiş 11 senedir olduğu gibi, yurtiçi ve yurtdışında pazarın ihtiyaç duyduğu yenilikçi ürünler tasarlayıp üretiyoruz. Yeni üretim alanımızda 12 adet montaj hattı bulunuyor. Yine 2019 içinde yapacağımız yatırımlardan biri de mevcut makina filomuza ekleyeceğimiz bir adet punç bir adet fiber lazer makinası olacak. Montaj hattı adedimizin artması elbette kalifiye personel ihtiyacımızı artırıyor. Bununla ilgili de hazırlıklarımız tamam. Üretim, satış, satış sonrası hizmetler ekibi ve teknik kadro ile HVAC için Tek Noktadan Tedarik ve Satış Sonrası Hizmet sunmaya devam ediyoruz. Airplus olarak iç pazarda bayilik ağı ile satış yapmıyor, doğrudan hizmet vermeyi tercih ediyoruz. Ancak dış pazarlarda (örneğin Türki Cumhuriyetler, Ortadoğu, Balkan ülkeleri gibi farklı iklimlere sahip ülkelerde) sağlam iş ortakları ile çalışmayı, kültürel farklılıkları elimine etmek, yerel olmanın da avantajını yakalamak amacıyla yeğliyor, yeni pazarlara girerken bu konudaki partner araştımalarımızı titizlikle yürütüyoruz. Türkiye iklimlendirme sektörü olarak ihracatta rekabetçi hale geldik, tüketici bilincinin artması ile ‘konforlu yaşam’ koşulları aranan 'alt limit' oldu, bu elbette iç Pazar açısından bir fırsat, fakat yeterli değil zira yaşanan ekonomik dalgalanmalar imalatçılar için ihracatı vazgeçilmez yapıyor. Bununla birlikte yabancı para birimlerindeki ani yükselişler, ürünlerimizde kullandığımız ana komponentlerin maliyetinin aşırı atmasına sebep oluyor. İnşaat sektörüne verilen desteğin yeterli olmadığı ve sektörün daralma trendinde olduğu göz önüne alındığında kolaylıkla söylenebilir ki ülkemizin sanayi ağırlıklı gelişmesi tercih edilmeli, özellikle imalat sanayinin milli gelir içindeki payı arttırılmalıdır. Bu sağlandığında dış pazarlara daha çok ve sürekli şekilde ürün satılarak ülkeye sürekli, güvenilir döviz girişi sağlanabilir, bu da doğal olarak diğer sektörleri ve inşaat sektörünü canlı tutar. Maalesef, şimdiye kadar inşaat sektörüne yapılan suni pompalamalarla ancak buraya kadar gelinebilmiş, henüz bahsettiğim ana hedefe ulaşmamız mümkün olmamıştır. İnşaat sektöründeki daralma elbette sadece iç pazarda aktif olan imalat firmalarını derinden yaralamış, Airplus gibi iç ve dış pazarı birlikte hedefleyen, stratejik olarak yumurtaları tek sepette toplamayan firmaları ise göreceli olarak olumsuz yönde etkilemiştir.” Kaynak : Basın Bülteni

TTD - ISO 14644 Standart Serisi Egitimleri 15 -16 Mart'ta Gerçekleştirilecek

Temizoda Teknolojileri Derneği Eğitim Günleri - Crowne Plaza Asia Oteli EĞİTİM TAKVİMİ 15 Mart 2023 / Temizoda Sınıflandırma, İzleme ve Risk Tabanlı Çevresel İzleme Planı (ISO 14644-1:2015,ISO 14644-2:2015)                           Temizoda İşletme, Personel ve Temizlik (ISO 14644-5:2004 / TS EN ISO 14644-5:2006)  16 Mart 2023 / Test Metotları (Temizoda Validasyonu)(ISO 14644-3:2019)                         Temizoda Tasarım, Yapım ve Devreye Alma (ISO 14644-4:2022)  EĞİTİM DETAYLARI  Modül 1 : Temizoda Sınıflandırma, İzleme ve Risk Tabanlı Çevresel İzleme Planı (ISO 14644-1:2015,ISO 14644-2:2015) Eğitmen : Haşim SOLMAZ * ISO Teknik Komite 209 tarafından revize edilen ISO 14644-1:2015 standardının uygulamada getirdiği yenilikler, saha uygulayıcılarını bekleyen yeni uygulamalardaki pratik yaklaşımlar ve ipuçlarının ele alınacağı, teorik ve pratik bilgiler ile desteklenecek interaktif bir eğitim. İzleme başlığı altında temizodaların sürekli izlenmesi, izleme planı oluştururken dikkat edilmesi gereken hususlar ve risk tabanlı yaklaşımla ele alınan izleme planları örneklerle paylaşılacaktır. Modül 2 : Test Metotları (ISO 14644-3:2019) Eğitmenler :Dilek SUNAR - Alper SARI * Test Metotları (ISO 14644-3:2019)standardında anlatılan Test yöntemlerinin ve tavsiye edilen test cihazlarının  açıklandığı ve uygulamalardaki pratik yaklaşımlar ve ip uçlarının da  ele alınacağı, teorik ve pratik bilgiler ile desteklenecek interaktif bir eğitim. Modül 3 : Temizoda Tasarım, Yapım ve Devreye Alma (ISO 14644-4:2022) Eğitmenler : Metin KENTER - Orkun ÖZKURT * Uluslararası güncel ISO 14644-4: 2022 standardı esas alınarak; Temizoda'ların tasarımında, kurulumunda ve devreye alma sürecinde bilinmesi ve dikkat edilmesi gereken temel konular anlatılacak, alternatif yöntemlerin avantaj ve dezavantajları irdelenecektir. Yeni ve eski standart arasındaki farklar incelenecektir. Modül 4 : Temizoda İşletme, Personel ve Temizlik (ISO 14644-5:2004 / TS EN ISO 14644-5:2006 ) Eğitmen : Alper SARI * ISO 14644 Standard Serisi Eğitimleri 2020 Programı çerçevesinde, Standardın 5. Bölümündeki temel bilgiler paylaşılacak, işletme sistemleri, temizoda kişisel koruyucu donanımları, personel, materyaller, ekipmanlar ve temizoda’ların temizlenmesi konuları detaylı olarak işlenecek ve uygulamaların nasıl olması gerektiği anlatılacaktır  *Kursiyerler eğitim programı içinde her gün tek modül eğitim alabilirler. EĞİTİM SAATLERİ / 15-16 MART 2023 09:00-10:00 Kayıt - İkram 10:00-10:50  DERS 1 10:50-11:10 Ara - Çay/kahve 11:10-12.00 DERS 2 12:00-13:30 Öğle Yemeği 13:30-14:20 DERS 3 14:20-14:40 Ara - Çay/kahve 14:50-15:30 DERS 4 15:30-16:00 Network -İkram ** Bir Modül  İçin Günlük Eğitim Programıdır. Eğitimler paralel 2 salonda yapılmaktadır. EĞİTİM ÜCRETLERİ 1 Günlük eğitim / 1 Modül : 4.500 TL, TTD Üyelerine % 10 indirimli 4.100 TL 2 Günlük eğitim / 2 Modül : 7.500 TL, TTD Üyelerine % 10 indirimli 6.750 TL * Temizoda Teknolojileri Derneği; ICCCS ve CTCB-I resmi üyesidir. Eğitimler teorik verilmektedir. Eğitim öncesi kursiyerlere eğitim kitapçıkları verilir. Eğitim sırasında değerlendirme anket ve sınavları ıyapılmaktadır. Eğitim sonrası katılım sertifikası verilmektedir. Detaylı Bilgi Kaynak : TTD Basın Bülteni

Hepa Filtre için Önemli Parametreler Nelerdir ?

HEPA filtre, havadaki partikül sayısını azaltmak için temiz ve kontrollü ortamlarda kullanılan bir pileli hava filtresi türüdür. HEPA, Yüksek Verimli Partikül Hava (filtre) ifadesinin kısaltmasıdır. HEPA filtreler, insanları, ürünleri ve süreçleri hava akımında dolaşabilen en küçük partiküllerden bile korumak için temiz ve kontrollü havanın gerekli olduğu uygulamalarda kullanılır. Bir HEPA filtresinin birincil işlevi, hava akımındaki partikülleri yakalamak ve ortam içinde sağlanan havanın optimal olmasını sağlamaktır. Tüm HEPA filtreleri eşit üretilmemiştir ve bu nedenle HEPA filtreleri bir dizi temel özellik üzerinde değerlendirilmelidir. Bunların en önemlisi;                              ​Son kullanıcılar yalnızca EN1822:2019 ve ISO 29463 test standartlarını kullanarak bir HEPA filtresinin üretilip üretilmediğini anlayabilir. EN1822 standardı, 1990 yılından bu yana birçok revizyona sahiptir. Bu standardın son revizyonunda, testin küresel olarak kabul edilmesini sağlamak için ISO 29463 standardı yayınlanmıştır. HEPA filtrenin kullanım yeri nere olursa olsun bu standartlara göre ayrı ayrı sertifikalandırıldığı kontrol edilmelidir. Yüksek teknolojili test laboratuvarına sahip olan Mikropor hem EN1822:2019 hem de ISO 29493 standardına göre test yapıp sertifika vermektedir. EN1822:2019 ve ISO 29463 Arasındaki Farklar   ISO 29463 standardının temeli EN1822dir ve ISO 15E ile SIO 75U arasında değişen 13 farklı filtre sınıfı vardır.      Ekim 2011'de Uluslararası Standardizasyon Örgütü (ISO), Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa'da kullanılan çeşitli filtre standartlarının uyumlaştırılmasını hızlandırmak amacıyla ISO 29463 Bölüm 1-5'i yayınladı. ISO 29463, EN1822’de belirtildiği gibi EPA, HEPA ve ULPA filtre sınıflarını korur. Yeni ISO standardındaki değerlendirme MPPS’deki ( Most Penetrating Particle Size) yani yakalanması en zor tanecik çapındaki verimlilik değerine göre yapılır.   İki standard arasında partikül filtresi sınıflandırmasında fark vardır. İlk olarak ISO 29463, EN 1822’ye göre E11 sınıfına eşdeğer ISO 15E filtre grubu ile başlar. EPA filtre sınıfı E10’u kapsamaz. Diğer fark ise EN1822 standardına göre H14 sınıfı filtrelerin MPPS deki verimlilik değeri %99.995’ten büyük %99,9995’ten küçük olarak tanımlanır. Yani MPPS deki verimlilik değeri %99,9993 olan bir filtre EN1822 standardına göre H14 yani HEPA olarak sınıflandırılır. Fakat ISO 29463 standardına göre MPPS’deki verimlilik değeri %99,993 olan bir filtre ISO 50 U yani ULPA filtre olarak sınıflandırılır.                                        Kaynak : Mikropor Blog İçerik        

İç Hava Kalitesi Enerji Maliyetlerini Doğrudan Etkiler

Günümüzde, her geçen gün artan çevre sorunlarının başında gelen hava kirliliği, geleceğin dünyasını ciddi şekilde tehdit etmekte, ekolojik tehlikelerle karşı karşıya bırakmaktadır. Dünya nüfusunun hızla artmasına paralel olarak, artan enerji kullanımı, endüstrinin gelişimi ve şehirleşmeyle ortaya çıkan hava kirliliği insan sağlığı ve diğer canlılar üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır. Havada oluşan bu kirliliğin sonucunda küresel ısınmanın etkisi günden güne artmaktadır.  Temiz hava ve küresel ısınma güçlü şekilde birbirleri ile bağlantılıdır. Bu sebepten dolayı iç hava kalitesi her zamankinden daha önemlidir. İyi bir iç hava kalitesi ile insanların sağlığı ve performansları iyileştirilebilir, ayrıca enerji maliyetlerini azaltarak küresel ısınmaya katkı sağlanabilir. Özellikle binalarda temiz hava ve enerji maliyetleri arasında güçlü bir ilişki vardır. Yanlış ekipman kullanımından dolayı enerji maliyetlerinde ciddi artış olabilir ya da yanlış ekipman seçiminden dolayı iç ortam hava kalitesi düşebilir. Yapılacak çalışmalarla hem iç hava kalitesi iyileştirilebilir hem de enerji tasarrufu sağlanabilmektedir. Ayrıca küresel ısınma ve 0 karbon salınımına sahip binalar için düşük enerji tüketimi ile kaliteli ortam havası oluşturulabilir. Bu şartların sağlanması için en önemli parça filtredir. Dışarıdaki hava kirliliğinden koruyan ve iç ortam hava kalitesini arttıran tek ekipman hava filtresidir.                                              İç hava kalitesinin iyileştirilmesinde filtreler çok büyük rol oynamaktadır. Hava kirliliğini daha fazla filtrelemek için daha yüksek verimli filtreleri kullanmak her zaman mümkündür. Fakat iyi hava kalitesinin bir bedeli vardır. Filtreleme sınıfı daha yüksek olursa havaya karşı daha fazla direnç oluşur ve tüketilen enerji miktarı da daha yüksek olur.Verimli filtreler, akış hızı, filtrenin ortalama basınç düşüm değeri, hava akışına karşı direnci ve çalışma süresi ile orantılı ek enerji harcaması oluşturur. Yapılan araştırmalara göre hava filtreleme, bina enerji maliyetlerinin tahmini olarak %15’ini oluşturmaktadır. Bu durum doğru filtre seçiminin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Doğru filtre seçiminin yanı sıra filtre tasarımı, pile geometrisi ve filtre medyası enerji tüketim maliyetine etki etmektedir. Bu parametreler filtrenin ortalama basınç düşüm değerini ve toz tutma kapasitesini yani filtrenin ömrünü doğrudan etkilemektedir. Mikropor yüksek üretim teknolojisi ve mühendislik bilgisi sayesinde yüksek kalitede hava filtresi üreterek düşük enerji maliyeti ile ortam havasını partiküllerden ayırır ve iç hava kalitesinin artmasını sağlar. Hava filtreleri, dünyanın her yerinde geçerli olan ISO 16890 standardına göre test edilmektedir. Ayrıca bağımsız bir kuruluş olan Eurovent, filtrelerin enerji sınıflarının nasıl belirleneceğini belirten bir standart yayınlamıştır. Genel HVAC uygulamaları için hava filtreleri bağımsız olarak test edilir ve Eurovent 4/21 test protokolüne göre sınıflandırılır. Bu testler sonucunda filtrenin enerji tüketim değeri hesaplanır. Bu kuruluşa üye olan üreticiler Eurovent gerekliliklerini yerine getirerek ürünlerine enerji sınıfı etiketi yapıştırmaktadır. Bu sayede kullanıcılar filtrelerinin ne kadar enerji tükettiğini görebilmektedir. Hava filtreleri A+ ‘dan E’ ye kadar sınıflandırılmaktadır, A+ sınıfı en düşük enerji tüketimini, E sınıfı ise en yüksek enerji tüketimini temsil etmektedir. Sınıflandırma, ISO 16890 standardına dayandırılmaktadır ve tüketiciye yıllık enerji tüketimi hakkında bilgi vermektedir. Hava filtreleme ürünleri ve çözümlerinde 35 yıllık deneyime sahip olan Mikropor, tüm dünyadaki müşterilerine sağlık, performans ve konfor için temiz hava sağlanmasına katıda bulunmaktadır. Mikropor hava filtreleri, insanların minimum miktarda enerji kullanarak güvenli şekilde nefes alabilmeleri için gerekli hava kalitesini partiküllerden arındırır ve sağlığa zararlı olabilecek kirliliğe karşı koruma sağlar. Ayrıca kurulu ömürleri boyunca en düşük enerji maliyetini sunar. Doğru hava filtresini seçmek, şirketinizin enerji tasarrufu stratejisinin büyük bir parçası olur ve yükselen enerji maliyetleri karşısında tasarruf yapılmasını sağlar. Kaynak : Mikropor Blog İçerik  

İsveç Merkezli ASSA ABLOY Grubu , VHS Plastik Metal'i Bünyesine Dahil Etti

ASSA ABLOY, pencere ve kapı ekipmanları için Türkiyedeki lider üreticilerden biri olan VHS Plastik Metal’i satın almak üzere anlaşma imzaladı. ASSA ABLOY CEO’su Nico Delvaux “VHS’i ASSA ABLOY Group’a katmaktan mutluluk duyuyorum. Bu gelişmekte olan ülkelerde pazar liderliğimizi büyütme stratejimiz için oldukça önemli bir adım” dedi. "VHS'nin güçlü kapı, pencere donanım ürünleri yelpazesi ve yerel üretimde yeni fırsatlar doğuracağına emin olduğum harika ekibi, Türkiye'deki mevcut ticaretimize ve pazara önemli katkılar sunacaktır. Bu satın almadan dolayı çok heyecanlıyız! "  - ASSA ABLOY EMEIA Bölge Yöneticisi Neil Vann. 1997 yılında kurulan VHS bünyesinde 440 çalışan bulunduruyor. Geçen yılki satış geliri 150 milyon Türk Lirası olan şirketin ana merkezi ve fabrikası ise İstanbul Silivri’de yer alıyor. Satın almanın 2022'nin dördüncü çeyreğinde tamamlanması beklenmekte. Kaynak : Basın Bülteni

Altaylar Medikal, Global Pazardaki Faaliyetleriyle 14-17 Kasım Tarihlerinde MEDICA 2022 Fuarı'na Katılıyor

Medikal sektörde yüzde 100 yerli üretim cerrahi sarf malzemeler ile  faaliyetlerini sürdüren ve Türkiye genelinde ilaç ve eczacılık kategorisinde, son beş yılda ihracat yapan ilk 100 şirket arasında yer alan  Altaylar Medikal,14-17 Kasım tarihlerinde Almanya Düseldorf'da düzenlenecek MEDICA 2022 Fuarı’nda global sektör profesyonelleriyle buluşuyor. Tüm dünyadan son medikal gelişmelerin sergileneceği organizasyonda, hall 16 stand no A44 de Altaylar Medikal kurumsal standını ziyaret edebilirsiniz. Altaylar Medikal Tibbi Malz. Ins. Teks. Gıda İth. Ihr. San. ve Tic. Şti. Sağlık sektöründe 20 yıllı aşkın tıbbi cihaz uzmanlığına sahip Altaylar Medikal, Cerrahi sarf malzemeler üzerine, 2007 yılında Türkiye’de üretimi olmayan ithalata dayalı; Genel Cerrahi, Beyin ve Sinir Cerrahi, Ürolojik Cerrahi dallarında kullanılan spesifik ürünlerin üretimi ile faaliyete başlamıştır. Üretim hayatı içerisinde, ürün grupları ile Türkiye ihtiyacının büyük bir kısmını karşılarken, sektörün farklı alanlarında ürün yelpazesini genişletip 60’a yakın ülkeye ihracat yapar hale gelmiştir. Çeşitli ürün gruplarında uluslararası şirketlerle yaptığı üretim anlaşmaları doğrultusunda birçok marka adı altında tesislerinde üretim yapmaktadır. Ürünlerinin güvenilirliği ve kalitesi nedeniyle çeşitli prestijli Ulusal/Uluslararası kalite ödüllerine sahip Altaylar Medikal, Türkiye genelinde ilaç ve eczacılık kategorisinde, son beş yılda ihracat yapan ilk 100 şirket arasında yer almaktadır. Tüm ürün gruplarının kendi tesislerinde %100 yerli olarak üretiliyor olması üretimin tüm aşamalarında dünya normlarında kalite standartlarının uygulanmasını mümkün kılmaktadır. Altaylar Medikal, ARGE faaliyetlerinde kendi içinde, konusunda uzman bir ekip oluşturmanın getirdiği inovasyon yeteneği ile TÜBİTAK gibi Türkiye’nin saygın ve modern kuruluşlarıyla yaptığı iş birlikleri neticesinde kendi alanında ilk defa geliştirilen ürün gruplarını Sağlık sektörüne kazandırma seviyesine ulaşmıştır. Altaylar Medikal’in üretim faaliyetlerinin onuncu yılındaki hedefi, ihracat yaptığı tüm ülkelerde %100 Türk sermayeli bir firma olarak marka bilinirliği sıralamasında ilk üç içerisinde yer almaktır. Kaynak : Basın Bülteni  

Arel Arsoy, PG Rooftop Units Başkan Yardımcısı Oldu

Arel Arsoy (Araştırma ve Geliştirme Müdürü, Üntes) kısa süre önce Eurovent Ürün Grubu 'Rooftop Units'in yeni Başkan Yardımcısı olarak seçildi. Filip Konieczny (Havalandırma ve İklimlendirme Müdürü / İhracat Teknik Uzmanı, FLOWAIR) grubun Başkanı olmaya devam ediyor. Arel Arsoy, Eurovent Ürün Grupları 'Klima Santralleri' ve 'Fan Coil Üniteleri' konusunda uzun yıllara dayanan deneyime sahiptir. Aynı zamanda Türkiye Üye Derneğimiz İSKİD'in Eurovent AHU Ayna Komitesi Başkanı'dır ve Üntes bünyesinde farklı konsept tasarım özelliklerine sahip üç yeni çatı geliştirme projesini yönetmektedir. Arsoy, “Ürün Grubu Başkan Yardımcılığına seçilmekten onur duyuyorum ve çalışma arkadaşlarımın bana duydukları güveni takdir ediyorum. Bu grubun, ilgilendiğimiz konularda olabildiğince hızlı kararlar alabilmesi ve sonuç alabilmesi için kendi içinde sinerjiye ihtiyacı var. Bu alandaki tecrübem ve bilgimle grubun teknik ve mevzuat açısından verimli bir şekilde geliştirilmesine yardımcı olmayı umuyorum.” Eurovent Ürün Grubu 'Çatı Üniteleri', bir elektrikli kompresör tarafından çalıştırılan havadan havaya klimaları ve ısı pompalarını kapsar ve hava ısıtma ürünleri için Ecodesign gerekliliklerine ilişkin Avrupa ve ulusal mevzuat, yani (AB) 2016/2281 Yönetmeliği, soğutma ürünleri, yüksek sıcaklık proses soğutma grupları ve fan coil üniteleri. Ayrıca EN, ISO ve Eurovent standartlarının geliştirilmesi ile ilgilenir ve endüstrinin genel tanıtımı ile ilgilenir. Kaynak : Basın Bülteni

İSİB, 2020 İhracat Ödülleri Sahiplerini Buldu

İklimlendirme Sanayi İhracatçıları Birliği (İSİB), 2020 yılı içinde ihracat pazarında etkili rol üstlenen ve en çok ihracat gerçekleştiren firmaları ödüllendirdi. İSİB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Şanal’ın ev sahipliğinde 19 Ağustos 2021 Perşembe günü Radisson Blu Hotel & Spa Tuzla’da gerçekleştirilen ödül törenine İSİB Yönetim ve Denetim Kurulu üyeleri, ödül alan firmaların yönetim kurulu üyeleri ve profesyonel yöneticileri ile pek çok sektör paydaşı katıldı. Organizasyon içinde Prof. Dr. Emre Alkin, katılımcılara “Dünya ve Türkiye: 2021 ve Ötesi” adlı bir sunum yaptı. Ödül töreninin açılış konuşmasını yapan Şanal, Birliği oluşturan tüm firmaların var güçleri ile Türkiye’nin kalkınması ve büyümesi konusunda çalıştıklarını ifade ederek şunları söyledi: “Türk İklimlendirme sektörü, ihracatın lider sektörlerinden biri olma yolunda emin adımlara ilerliyor. 2021 yılının geçtiğimiz kısmında yüzde 40 büyüme ile ihracatımızı şahlandırdık. Tüm alt sektörlerde yüzde 30 ila yüzde 70 arasında büyümeyle ilerliyoruz. 2021’in başında koyduğumuz 5,5 milyar dolarlık yıllık ihracat büyüklüğü hedefimizi revize ettik. Yılı 6 milyar doların üzerinde bir seviyede kapatacağız. Bu başarı sektörümüzün ortak eseri. 2020 yılında 21 kategoride en çok ihracatı gerçekleştiren firmalarımız, uyguladıkları etkin ticari ve pazarlama yönetimleri ile bu yılın ödüllerine ulaştılar. Birliğimizin ödül alamayan üyeleri de var güçleri ile çalıştıklarını biliyoruz ve görüyoruz. Onlar da önümüzdeki yıllarda ülkemizi elde edecekleri başarılarla gururlandıracaklarından hiç şüphemiz yok.” Pandeminin etkisinin tüm Dünya’da zayıflamaya başlaması ile beraber fiziki etkinlik ve organizasyonların tekrar yapılmaya başlayacağını belirten Şanal, “Bildiğiniz üzere gelecek yıl yapılacak Mostra Convegno Expocomfort’a Birliğimizin girişimleri ile Türkiye partner ülke oldu. İSİB olarak bu organizasyonun hepimiz için katma değere dönüştürecek planlamaların üzerinde titizlikle çalışıyoruz” dedi. Kaynak : AA

ÖZ Yapı'nın,Yalova'da Temizoda Sistemleri Fabrikasınının Açılışı Yapıldı

Bakan Varank, Yalova'da Temizoda Sistemleri Fabrikası açılış töreninde konuştu. Varank, "Türkiye'de bulunan 84 faal tersanenin 30'u Altınova'da yer alıyor. Bu tersaneler için toplam 2.7 milyar TL değerinde 23 teşvik belgesi düzenledik. 2020 yılında bu tersanelerden yapılan ihracat 500 milyon dolar seviyesine ulaştı" dedi.  “AR-GE VE İNOVASYON ÇALIŞMALARI SEKTÖR İÇİN ÖNEMLİ” Varank, Özyapı İnşaat'ın Temiz Oda Sistemleri Fabrikası ile ilgili olarak bilgiler verdi. Varank, “Sistem, temiz odanın içinde bulunan kişileri ve aletleri kötü kokudan, tozdan ve mikro-organizma gibi parçacıklardan koruyor. Sektör, çok yüksek teknolojiye sahip olmasının yanı sıra hassasiyetiyle de dikkat çekiyor. Bu sistemler başta hastane olmak üzere ilaç üretimi, savunma sanayi, laboratuvar alanlarından sıklıkla kullanılıyor. Yalova’da kurulan bu tesiste temiz oda sistemlerinde kullanılacak olan malzemelerin hem montajı hem de imalatı gerçekleşecek. Temiz oda malzemeleri konusunda Türkiye yüksek oranda ithalat yapıyor. Bu fabrikamız ile ithalat rakamlarını indirmeyi hedefliyoruz. İkinci hedefimiz ise bu alanda ihracat yapmak. Bu malzemelerin teknolojik açıdan sürekli geliştirilmesi gerekiyor. Bu sebeple Ar-Ge’ye sürekli olarak ihtiyaç duyuluyor. Bu sektörde ayakta kalabilmek için Ar-Ge ve İnovasyon çalışmalarına önem verilmesi gerekiyor. Bu sebeple firma yetkililerine Ar-Ge merkezi kurmalarını tavsiye ediyor ve devletimizin çok cazip destekler sunduğunuz hatırlatıyorum” dedi.  Kaynak : AA

Laboratuvar Biyogüvenliği ve Biyogüvenlik Kabinleri

 Covid-19 salgını başladığı günlerden beri en sık kullanılan temel laboratuvar cihazlarından biriside "mikrobiyolojik güvenlik kabinleridir" Covid-19 (COV-2) yeni tip virüs olduğu için buna uygun laboratuvar şartlarını oluşturan "Kurum ve Kuruluşlar" tanı ve teşhis laboratuvarlarında hızla çalışmalara başladılar. Laboratuvar çalışanları, mevcut BGK yada yeni kurulum yapılan BGK'ni kullanmaya başladılar. Dünya Sağlık Örgütü(WHO) Covid-19 için laboratuvar biyogüvenliği kılavuzunu web sitesinde yayınladı. Teşhis-tanı ve izolasyon-çoğaltım gibi laboratuvar çalışmaları için yönergeleri içeren kılavuz aynı zamanda çalışılması gereken laboratuvar tipleri ve cihazlar hakkında bilgiler veriyor. Kılavuzda vurgulanan en önemli konulardan birisi tüm numunelerin ilk işlenmesi (in aktivasyondan önce sekanslama ve NAAT ) onaylanmış ve bakımlı bir biyolojik güvenlik kabininde yer almalıdır (BGK). Yine göze çarpan önemli konulardan birisi şu şekildedir. Prognostik olmayan teşhis laboratuvarı çalışması (örnek, sekanslama, nükleik asit amplifikasyon testi[NAAT]) aşağıdakileri kullanan bir tesiste gerçekleştirilmelidir: Biyogüvenlik Seviye 2'ye (BSL-2) eşdeğer prosedürler. Çoğaltıcı çalışma (örneğin, virüs kültürü, izolasyon veya nötralizasyon deneyleri) içe doğru hava akışlı(negatif basınç) muhafaza laboratuvarında gerçekleştirilmelidir. (BSL-3). Kılavuz ışığında yapılacak tüm çalışmalar (PCR, ekstraksiyon vb.) onaylanmış (Validasyonlu) ve bakımlı bir BGK'ninde gerçekleştirilecektir. Covid-19 pandemisi ülkemizde görüldüğü ilk günlerden itibaren çalışmalara başlayan laboratuvarlarda en sık yaşanan biyogüvenlik kabini ve laboratuvar sorunlarını şu şekilde özetleyebiliriz. Biyogüvenlik kabinlerinin her yıl yapılması gereken Türkak A tipi muayene kuruluşundan performans testleri ve validasyonlarının yapılmadığı, Biyogüvenlik kabininin TS-EN 12469 standartlarında üretilmediği ve performası tamamlamadığı, güvenirliği olmayan bu tip cihazların laboratuvar güvenliğini tehlikeye attığı, Biyogüvenlik kabinlerini taşıyan kişilerin medikal taşımacılık konusunda bilgili olmadığı, taşınan kabinlerin taşıma öncesinde dezenfekte edilmediği , taşıma sonrası uzman teknik servisler tarafından tüm kontrollerinin yaptırılmadığı, laboratuvara taşınan biyogüvenlik kabinlerinde performans testlerinin yapılmadığı Laboratuvarların BSL-2 şartlarını taşımaması , havalandırma sistemlerine sahip olmaması , biyogüvenlik kabinlerinin baca bağlantılarının olmaması, Biyogüvenlik kabinleri kullanımı, dekontaminasyonu gibi konularda laboratuvar personelinin eğitim yetersizliği, BSL-3 laboratuvarlarda bulunan biyogüvenlik kabinlerinin performans kontrollerine ek olarak thimble baca tepmelerinin kontrol edilmesi. VAV ayarlarının yapılması. Biyogüvenlik kabinlerinin bakım sürelerinin geçmesi, (Performans testleri olumlu) Yeni kurulan biyogüvenlik kabinlerinde IQ/OQ testlerinin yapılmadığı ve kurulum ve operasyonel testin performans testleri ile karıştırıldığı, Bakım yapılan biyogüvenlik kabinlerinde doğru HEPA filtrelerin kullanılmadığı ve birçok cihazın yüksek basınç değerleri ile başladığı, bakımları yapan kişilerin yetersiz ve ehliyetli olmadığı, Yukarıda yazıldığı gibi laboratuvar biyo güvenliği açısından çok önemli konularda sorunlar yaşanmaktadırBu sorunlar hakkında çözümler ve detaylı anlatımlar ile yapılması gerekenleri adım adım yazalım.  Performans Testi(PQ) Hepa Filtre Kaçak Testi Biyogüvenlik kabinlerinin her yıl onaylı (TÜRKAK) A tipi muayene kuruluşları tarafından validasyonu yapılmalıdır. Performans testleri (PQ); Hepa filtre kaçak testi , hava akımları testleri (içeri ve aşağı hava akımları) , hava akımları duman görselleştirme , çalışma ve alarm fonksiyon testleri ve bunlara ilaveten kurulum ile alakalı olarak kabinin pozisyonunu kayıt altına alacaklardır. Performansı tamamlayan biyogüvenlik kabinlerinde bakım, taşınma gibi yeniden validasyon gerektirecek işlemler yapılmayacaktır.   Üzerinde etiketi dahi olmayan markası, modeli ve seri no'su olmayan biyogüvenlik kabinler maalesef laboratuvarlarda kullanılmaktadır. Tabiki her etiketi olan kabinde TS-EN 12469 standartlarına uygun üretilmiştir anlamı çıkmasın. Birçok kabin hem yapısal olarak hem de performans testlerinde oldukça kötü sonuçlar vermektedir. Covid-19 gibi hava yoluyla hızlı bulaşan bir patojen böyle bir kabinde çalışıldığı takdirde sadece laboratuvar biyo güvenliğini değil ayrıca laboratuvar yakınında bulunan diğer alanlarıda riske atmaktadır.Sağlık bakanlığının 29 Nisan 2020'de açıkladığı bilgiler ışığında 7428 sağlık çalışanı enfekte olmuştur.(%6.5) Bunların içinde kısmen laboratuvar çalışanlarının olduğuda düşünülmektedir.Performans testlerini tamamlayamayan kabinlerde akla gelen ilk şey HEPA filtre değişimi olmaktadır.Fakat HEPA filtre seti değiştiği halde testlerden geçemeyen kabinler vardır.Bu hususta yapılması gereken işlem, servis işlemleri yapılmadan önce cihazın hack edilmesi ve yerine TS-EN 12469 standartlarına uygun biyogüvenlik kabini kullanmak olacaktır.   Laboratuvar cihazlarının taşınması için medikal taşımacılık yapan tecrübeli firmalar/kişiler tercih edilmelidir.Biyogüvenlik kabinleri(Yüksek Patojen çalışılan) taşınmadan önce uzman kişiler tarafından H2O2 ile dezenfekte edilmelidir.Biyogüvenlik kabinleri ebatlarına göre180-350 kg. Bu ağırlıkta cihazlar zor şartlar altında taşınmaktadır. Kapı geçişleri, merdivenler , asansör gibi yerde çoğu zaman kemerler vasıtasıyla taşınır. Düz zeminlerde taşıma arabaları kullanılır.Kabinin cam mekanizmalarında birçok siviç bulunmaktadır.Taşıma esnasında teknisyenler genelde cam kasasından kaldırmaya çalışırlar ve zarar verirler.Egzoz HEPA filtresi yine aynı şekilde taşımacılık esnasında zarar gören aksamdır. Ayrıca sensör, elektronik panel vb. aksamlarda çokça zarar görmektedir. Ayrıca kurulum yapılacak yerin doğrulamasına bilgi eksikliği olan kişiler karar verebiliyor.Bu konuda kabinin teknik servisinden kurulum desteği alınmalıdır.Kabinin kurulum sonrası fonksiyon testlerinin teknisyen tarafından yapılmasından sonra performans testi (PQ) yapılmalıdır.   Laboratuvarların biyogüvenlik seviyeleri ile ilgili Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Kurumu Başkanlığı "Laboratuvar Güvenliği Rehberi" nde yer alan 9.laboratuvar tasarımı bölümü "havalandırma" (sayfa 166) kısmında detaylı bir şekilde  anlatılmıştır. Rehberi incelediğimiz zaman maalesef laboratuvar alt yapılarının eksik olduğu görülmektedir.Bir çok laboratuvarda havalandırma bulunmamaktadır. Covid-19 teşhis ve tanı laboratuvarlarında olması gereken havalandırma olmadığı için laboratuvar dışındaki birimlerde risk altındadır.Tüm cihazların kesintisiz güç kaynağına bağlı olarak çalıştırılması ve sistemde bir jeneratörün olması elzemdir.Biyo güvenlik kabinleri ve elektronik tüm cihazlar şebeke elektriğinden çok hasar gördüğü görülmüştür. Cihazların covid-19 çalışmaları süresinde durmadan çalışması esastır.                                                            Yerli ve yabancı bir çok biyogüvenlik kabini ve bunlarında modelleri vardır. Biyogüvenlik kabinleri DSÖ laboratuvar biyo güvenliği 3.baskısın da yer alan 10.bölüm 51.sayfada detaylı bir şekilde anlatılmıştır. Covid-19 teşhis ve tanı laboratuvarında kullanılacak biyogüvenlik kabininin seçiminde bu kılavuzda " Personel Koruması mikroorganizma Risk Grubu 1-3 için Class I-II-III kabinler kullanılabilir. Burada doğru seçim için birkaç husus vardır. Covid için class I kabin yeterli olmayacaktır. Sadece personel koruması olduğu için PCR mix hazırlamada çok hassas pipet işlemleri bu kabinde yapılamaz. Class II A-2 kabinler personel-laboratuvar ve ürün koruması için iyi bir seçim olacaktır. Class II A-2 kabinler laboratuvar egzoz havalandırma sistemine thimble baca sistemi ile bağlandığı takdirde hem laboratuvarı hemde kabini egzoz edebiliriz.Böylece kabin çalışma ve durma anlarında laboratuvar basıncı etkilenmeyecektir.Class II B-2 kabinler %100 egzoz havası ile çalışırlar.Egzoz edilen hava laboratuvar basınç dengesini etkileyecektir. Bunun için yeterli besleme havası ve iyi bir otomasyon kullanılması gerekir.B2 kabinlerin toksik ajanlar ve kimyasallar ile kullanımı doğrudur. Biyogüvenlik kabinlerinin doğru kullanımı ve nasıl çalıştıklarını iyi anlamak gerekir. Kabinlerin fonksiyon ve alarm limitlerini sürekli kontrol etmek , ekran üzerinde görülen değerleri sürekli takip etmek gerekir. Bir çok BGK ekranı üzerinde hava akımlarını göstermektedir. Ayrıca alarmlar, fonksiyon lambaları,Cam seviyesi,çalışma süreleri,çalışma güçlerini göstermektedir.Her cihazın kend,ine ait kullanım kılavuzunda detaylı bilgiler anlatılmaktadır. Bu kılavuzların tekrar çalışmasında fayda var.   BSL-3 laboratuvar da kullanılan BGK hem classII A2 olabiliyor hemde class IIB2 olabiliyor. A2 kabinlerde kullanılan thimble bacaların üzerinde bulunan damper ile havanın laboratuvara tepmesinin ayarlanması gerekir. Ayrıca laboratuvar basınç dengesinide ayarlamak gerekir.Bu konuda uzman bir teknik ekipten destek almanızda fayda var. Zira egzoz hava hızı baca ile direkt alakalıdır. Egzoz hattında bulunan hava debisinin iyi ayarlanması ve bu debinin BGK egzoz hava debisinden büyük olmasına dikkat edilmelidir.Biyogüvenlik kabini egzoz hattı VAV min-max değerleri şayet laboratuvar emişide buradan yapılacaksa daha büyük seçilmelidir. Birden fazla A2 kabin olması durumunda yeterli hava debisi olmasına dikkat edilmelidir.B2 kabinler kullanılan laboratuvarlarda cihazın açık kapalı bilgisi otomasyon tarafından kontrol edilmektedir. Kabin devreye girdiği zaman laboratuvar havasından egzoz ettiği miktarı besleme havası ile kompanze etmek gerekiyor.Böylece laboratuvar basıncının stabil kalmasına dikkat etmekte fayda var.BSL-3 laboratuvarlar Türkiye'de bulunmaktadır. Laboratuvarların virüs var durumunda işletilebilmesi ve bakımlarının yapılması için uzman ekiplerle ile çalışılması gerekmektedir.   En çok merak edilen konulardan birisi BGK filtrelerinin bakım zamanı. Bu konuda her firmanın kendine ait bakım talimatları var.Bir çok firma 10.000 saat belirlemiştir. Buda hiç durmadan çalışması durumunda 1,5 yıl etmektedir. Fakat BGK'nin bulunduğu laboratuvarların HEPA filtreli olması durumda kabinlerin filtreleri kirlenmemektedir. En doğru yöntem cihazın teknik servisi ile HEPA filtre kirlilik durumunu öğrenmek olacaktır.BGK hava akımları, motor voltaj bilgileri, kirlenme basıncı kontrol edilebilir.Bazı kabinler çalışma yüzdelerini servis menüsünde göstermektedir. Böylece kabinin zorlandığını anlayabiliriz.Bir ayrı konu ise HEPA filtre sızıntıları.Sızdırmazlık testi ile bunu görebilirsiniz. Tüm bu parametreleri kontrol ederek filtre bakımlarına karar verebilirsiniz.Yüksek patojen çalışmalarda veya hassas hücre kültürü gibi çalışılan kabinlerde yaşanan kontaminasyon sonrasında yetkili kişi dezenfeksiyon yaptırabilir. Eğer halen kontaminasyon geçmemişse HEPA filtre değişimi gerekebilir. UV-c lambalar içinde üreticiler 9000 saat durmadan çalışmada yani 1 yıl ömür bildirmişlerdir. Fakat bakımlar esnasında uzun süre geçmişse UV-c lamba ve aydınlatma lambalarının değişimi önerilir.   Laboratuvar da yeni kurulan cihazlar için kurulum(IQ) ve operasyonel(OQ) testlerin yapılarak devreye alınması gerekir. OQ testleri PQ testlerinide kapsamaktadır. Fakat PQ için bağımsız Agredite A tipi muayene kuruluşunun yapması doğrudur. kurulum kalifikasyonunda kabinin pozisyonu, mekanik, elektrik, gaz hatlarının doğrulanması hasar alıp almadığı, baca bağlantılarının kontrol edilmesi gibi çok önemli hususlar kontrol edilir ve dökümante edilir. Operasyonel kalifikasyon da ise BGK çalışma ve alarm fonksiyonları test edilir. IQ/OQ kalifikasyonlarını temsilci firma teknik ekibi yapabilir.   Biyogüvenlik kabinleri üretim/satış/teknik servis hizmetleri yürüten firmaların satış sonrası yeterli teknik alt yapıya sahip olmaları gerekmektedir.BGK uzun süre bakım istemeyen stabil çalışabilen cihazlardır.Bu yüzden teknik servis ihtiyacı fazla olmayan cihazlardır.Her yıl performans testleri yapıldıktan sonra tespit edilen hataların düzeltilmesi gerekir. Bu konuda Türkiye'de uzmanlaşan firmalarımız vardır. Teknik servis firmasında yetkili kişilerin (Mühendis, tekniker, teknisyen) çalışması gerekmektedir.   Detaylı bilgi için ; Klima Klinik®  Şirket Müdürü Yusuf BAŞ

Klima Santrallerinde Hepa Filtre Kullanımında Dikkat Edilmesi Gerekenler

ULPATEK Filtre, Coronavirus (COVID-19) salgını nedeniyle önleyici tedbirleri arttırmak adına ofis, okul, alışveriş merkezi, spor tesisleri, ticari ve kamu binalarındaki klima santrallerine HEPA filtre takılmasının önemine dikkat çekti.     Konuyla ilgili REHVA’nın yeni yayınlamış olduğu kılavuzu (REHVA COVID-19 kılavuz belgesi, 17 Mart 2020) referans gösteren Ulpatek Filtre, klima santrallerinde HEPA filtre kullanarak önleyici tedbiri arttırmak isteyenlerin dikkat etmesi gereken hususları paylaştı: 1- Konfor uygulamalarında kullanılan klima santrallerinin hijyenik uygulamaya ve santral içindeki filtre montaj kasalarının da HEPA filtreye uygun olmadığı bilinmelidir. Filtre ile montaj kasası arasından %100 sızdırmazlık sağlanamayacağından validasyon testlerinde buradan kaçaklar tespit edilecek, HEPA filtreden istenen verim kaçaklar nedeni ile elde edilememiş olacaktır. 2- Son kademede yer alan santral filtrelerine (F7, F9 ya da PM1) göre HEPA filtrelerin fark basınçları çok yüksektir. Aynı hava debilerinde çalışabilmesi için standart santral filtrelerine kıyasla HEPA filtrelerde çok daha fazla filtrasyon alanı kullanmak gerekecektir. Fakat Rijit veya V-Kompak model filtreler ile bu mümkün değildir. 3- Klima santralinin tasarım debisinde çalışacak şekilde HEPA filtre kullanmak istenirse filtre hücresinde revizyon yapılması gerekir. Bu revizyon montaj çerçevesinde yapılabileceği gibi yeni filtre hücresi eklenmesi ile de olabilir. 4- Bir üst madde de belirtmiş olduğumuz revizyonun tek başına yapılması yeterli de değildir. Fan kapasitesi ve sistem basınç farkları kontrol edilmelidir. Aksi taktirde istenen hava debilerinde klima santralini çalıştırmak mümkün olmaz. Kısaca; tam ölçü V-Kompak modeli bir filtre, klima santraline ilk takıldığında 3400m³/h hava debisinde ortalama 100Pa direnç gösterirken aynı model H13 sınıfı filtre 2500m³/h hava debisinde 250Pa direnç gösterir. Bu nedenle istenen hava debisine ulaşmak için öncelikle yüksek filtrasyon alanına sahip filtre modeli kullanmak ve bunun için de bu filtreye uygun montaj kasası kullanmak gerekir. Fan kapasitesi; filtre modelini değiştirmeden HEPA filtrenin fark basınçlarını yenebilecek özellikte de olsa V-Kompak model H13 filtreyi 3400m³/h debide çalıştırmak filtrasyon hızını arttırıp filtrenin verimini düşürecektir. Bu nedenle filtreden HEPA verimi alınamayacaktır. Daha düşük hava debilerinde HEPA filtre ile sistemin çalıştırılmasının ise son kullanıcı tarafından uygun olup olmayacağı iyi değerlendirilmelidir. Bu dönemde filtrasyon sistemini ve iç hava kalitesini iyileştirmek isteyen kullanıcılar, klima santrallerinde fazlaca tercih edilen sentetik elyaf ham maddeden üretilmiş ve kirlilik seviyesine ulaşmış torba filtrelerini (F7, F8, F9 sınıfı), mevcut montaj kasasına uygun daha yüksek verimliliğe ve filtrasyon alanına sahip cam elyaf ham maddeli (pileli) F9 sınıfı (ePM1 %85) V-Kompak modeli filtreler ile değiştirebilirler. Kaynak : Basın Bülteni      

HEPA Filtreler, Coronavirüsü Tutar

ULPATEK Filtre, Coronavirus (COVID-19) salgını ile birlikte gündeme gelen: “HEPA Filtreler virüsü tutar mı?” sorusunun cevabını ; “Evet, HEPA Filtreler verimlilik değeri ölçüsünde virüsleri tutar” şeklinde açıkladı. Hastanelerde, ilaç fabrikalarında, gıda ve içecek üretim tesisi gibi hijyenik uygulamalarda kullanılan hepa filtreler, özellikle ameliyathanelerde, yoğun bakım odalarında, izolasyon odalarında, biyo-güvenlik kabinlerinde hayati önem taşıyor. Partikül Madde Atmosferde; “partikül madde” olarak isimlendirilen farklı partikül boyutlarında çok fazla miktarda endüstriyel tozlar, polenler, sporlar, bakteriler, küfler, solunabilen parçacıklar, çeşitli dumanlar ve şu an gündemimizde olan virüsler gibi kirleticiler yer almaktadır. İç Hava Kalitesi İstenen iç hava kalitesinin sağlanabilmesi için yapılanların başında kirleticilerin boyutlarını da dikkate alarak uygun verimlilikte filtreleme yapmak gelir. Boyutu; 1 µm ve daha küçük boyutlu tanecikler, insan sağlığı için daha fazla risk oluşturan partiküllerdir. Partikül madde olarak ifade ettiğimiz bu kirleticilerden virüslerin boyutları 0,02 ile 0,4 mikron aralığındadır. Coronavirus ise 0,08 ile 0,16 mikron boyut aralığındadır. MPPS MPPS; tutulması en zor olan partikül boyutu anlamına gelir ve bu değer 0,1-0,2 mikron arasındadır. Standart, verimliliği kritik olan MPPS değerine göre ifade etmektedir. MPPS değerine göre daha küçük ya da daha büyük boyutlu partiküllerin MPPS’ye kıyasla daha yüksek verimlilikte tutulduğunu söyleyebiliriz. HEPA Filtre Verimliliği HEPA Filtrelerin minimum verimlilikleri, EN1822 standardına göre en çok nüfuz eden partikül boyutunda (MPPS) H13 sınıfı için %99,95, H14 sınıfı için ise %99,995’dir. Verimliliğin bir başka deyişle tutuculuğun ne anlama geldiğini anlatmak için şöyle bir örnek verebiliriz. MPPS değerindeki 100.000 partikülü sağlam bir H14 sınıfındaki filtreden geçirmek istediğimizde   • Filtreden geçebilecek en fazla partikül adedi 5’tir. ((0,005×100.000)/100 =5), • H13 sınıfındaki filtreden geçebilecek en fazla partikül adedi ise ((0,05×100.000)/100 =50) 50 adettir.   Bu nedenle uygulaması doğru yapılıp validasyonu tamamlanan HEPA filtreler kullanılarak virüs gibi benzer partikül çapındaki kirleticiler filtrelenerek bunların zararlı etkileri azaltılabilir. Fakat HEPA filtreler virüsten korunmak için tek başına yeterli değildir. Ayrıca sıcaklık, nem, basınç, ses şiddeti, titreşim, statik elektrik gibi parametrelerin de kontrol altına alınması gerekir.   Bu nedenle salgına sebep olmuş özellikteki tehlikeli virüslerden korunmak için uzmanların tüm uyarılarına uyulmalıdır.   Kaynak : Basın Bülteni

Ulpatek, Pandemi ile Mücadelede Beklentileri Karşıladı.

Ulpatek Filtre’nin Türkiye Satış Sorumlusu Murat ODABAŞ, Ulpatek Filtre’nin 2020 yılı çalışmalarını ve 2021 yılına dair hedeflerini paylaştı. 2020 yılı Covid-19 pandemisinin hayatımızı olumsuz etkilediği bir yıl olduğunu söyleyerek değerlendirmelerine başlayan Murat ODABAŞ, şu bilgilendirmelerde bulundu: “2020 yılında pandemi ile mücadelede en önemli konuların başında gelen filtrasyon konusunda Ulpatek Filtre olarak üzerimize düşen sorumlukları yerine getirerek sektörün beklentilerini karşıladık.” Bilgilendirici yayınlar Ulpatek Filtre, Coronavirüs pandemisinin dünya üzerindeki etkisini yakından takip ederek, havalandırma sistemlerinde virüsün yayılımını kontrol altına almak adına en önemli başlıklardan biri olan filtrasyon hakkında yazılı ve görsel kaynaklar hazırlayıp sektöre katkıda bulundu. Bu kaynakların ilki firma Teknik Müdürü Mustafa BUZKAN tarafından hazırlanan “HEPA Filtreler Coronavirüs’ü tutar mı?” konulu yazı sıklıkla sorulan bu soruya ışık tuttu. Ayrıca firmada görev alan Makine Mühendisi Murat ODABAŞ ve Mekatronik Mühendisi Ferhat GÜRER tarafından ‘Klima Santrallerinde HEPA Filtre Kullanımında Dikkat Edilmesi Gerekenler’ ve ‘Hastanelerdeki Enfeksiyon İzolasyon/Karantina Odalarının Filtrasyonu için Önerilen Uygulamalar’ başlıklı teknik yazılar hazırlandı. Yazılı kaynakların yanı sıra Youtube üzerinde Ulpatek Filtre kanalında konuyla ilgili bilgilendirici videolar paylaşıldı. Hastanelere kesintisiz tedarik Üretilen yüksek kaliteli HEPA filtreler, ülkemizin birçok hastanesinde ve ilaç üretim tesisinde kullanılmaktadır. Başta Başakşehir Şehir Hastanesi olmak üzere son yıllarda tamamlanmış sekiz Şehir Hastanesinde de ULPATEK markası yer almaktadır. Kesintisiz olarak üretilen HEPA Filtreler, Sancaktepe ve Yeşilköy'de yer alan iki pandemi hastanesinde de kullanıldı. Hava Temizleme Cihazları için Filtre Üretimi Pandemi ile mücadele için hava temizleme cihazları için filtre üretimi gerçekleştiren Ulpatek, hem yurt içinde hem de yurt dışındaki iş ortakları için özel tasarım filtre üretimleri gerçekleştirdi. İlaç Üretim Tesislerinin Tercihi oldu Filtrelerin yanı sıra ürettiği ürünler arasında yer alan Fan Filtre Üniteleri, Laminar Akış Üniteleri, Tartım ve Numune Alma Kabinleri ve Güvenli Filtre Değişim Kabinleri gibi hijyenik uygulamalarda kullanılan filtrasyon ekipmanları ile yurt içi ve yurt dışı ilaç üretim tesislerinin yeni yatırımlarında tercih edilen firma oldu. Bu ürün gruplarında yurt içinde lider firma olmasının yanı sıra ARGE faaliyetleri ile ilaç endüstrisinin beklentilerini karşılamaya devam ediyor.  Doğru filtrasyon çözümlerine talebin artmasıyla beraber gelecek yıllarda da sektörün beklentilerini karşılamaya devam edeceklerini söyleyen Murat ODABAŞ son olarak, “Ulpatek olarak hedeflerimizi satış rakamları üzerinden değerlendirmenin yanı sıra büyüme hedeflerini sektörümüze ve ülkemize katma değer yaratan ürünleri ve hizmetleri sunmak olarak da belirliyoruz. Yıllardır sektöre yön veren ürünler sunan firmamız, bu misyonunu 2021 yılında daha da güçlü olarak sürdürecektir” dedi. Kaynak : Basın Bülteni

HTL Teknoloji Tübitak Desteği ile WHO Standartlarına Uygun Mobil Laboratuvar Dizayn Etti

HTL Teknoloji'nin TÜBİTAK desteğiyle dünya standartlarında geliştirdiği ve test aracı olarak dizayn ettiği mobil laboratuvar yurt içinden ve yurt dışından talep görüyor. Tuzla Organize Sanayi Bölgesi'nde faaliyet gösteren ve temiz oda, yüksek biyo güvenlikli tesisler, kuru oda çözümleri üreten HTL Tekno Elektromekanik AŞ'nin (HTL Tekno) açıklamasına göre, Mobil BSL-3 Laboratuvarı, Dünya Sağlık Örgütü'nün belirlediği "biyo güvenlik seviyesi 3" olan standartlara göre dizayn ve imal edildi. TÜBİTAK Teknoloji ve Yenilik Destek Programları (TEYDEB) desteğiyle üretilen laboratuvarla, "testleri en hızlı şekilde değerlendirmek, yüksek biyo güvenlik seviyesine sahip laboratuvar şartlarını ihtiyaç duyulan yerlere sağlayabilmek" amaçlanıyor. Laboratuvar, çalıştıktan sonra bulunduğu ortama hiçbir şekilde virüs bırakmıyor. Gaz, sıvı ve katı tüm atıklar mobil laboratuvarın içinde gerekli işlemlerden geçerek imha ediliyor. Araç, dış ortamla hiçbir şekilde temas etmiyor. Kamyon ve benzeri araçların üzerine konulup istenilen yere kolaylıkla taşınabilen ve aynı gün içinde devreye alınabilen mobil laboratuvarın ilki Kovid-19 testlerinin yapılmasına imkan veriyor. Kovid-19 test sonucu 45 dakikada alınabiliyor Mobil laboratuvarda yapılan Kovid-19 testlerinin sonuçları 45 dakikada alınabiliyor. Bu dönemde TÜBİTAK'ın açtığı bir çağrıyla sunulan ve 450 başvuru arasından seçilen 35 projeden birisi olan laboratuvarda, antikor ve PCR testleri de yapılabiliyor. Araç, salgınlarda erken tanı laboratuvarı görevi görecek ve karantina bölgesinde analiz yapılmasına imkan tanıyacak. BSL-3 seviyesinde yeni tip koronavirüs teşhisi yapan ilk yerli mobil laboratuvar olma özelliği taşıyan laboratuvar, Avrupa ve ABD'de üretilen muadillerine göre fiyat avantajıyla öne çıkıyor. Şu anda yurt içinden önemli kuruluşlar ile görüşmeler sürerken Hollanda, Makedonya, İran, Irak ve Azerbaycan gibi ülkelerden de mobil laboratuvara talep gelmeye başlandı. Kısa süre içerisinde ilk ihracatın gerçekleştirilmesi planlanıyor. "Virüsle mücadelede yeni üretimler çok önemli" Açıklamada görüşlerine yer verilen HTL Teknoloji Yönetim Kurulu Başkanı Naci Sivri, TÜBİTAK'a desteği için teşekkür ederek, şu açıklamalarda bulundu: "Türkiye'de katma değerli üretimin önemi sürekli konuşuluyor. Bu konuda faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Özellikle sağlık alanında yaptığımız çalışmalarla virüsle mücadeleye katkının yanı sıra ülkemize katma değer sağlamayı hedefliyoruz. Koronavirüsü 4 dakikada yok eden ultraviyole (UV) C sterilizasyon cihazları geliştirmiştik. Şimdi de yeni ve benzeri AB ve ABD ülkelerinde bulunabilen bu laboratuvarımızı hayata geçirdik." Kaynak : AA

Doğu İklimlendirme A.Ş.’den Farkındalık Projesi

Dünya’da şu ana kadar yaklaşık 23,3 Milyon kişinin etkilendiği Covid-19 virüsünden ülkemizde de 260.000’e yakın vatandaşımız etkilendi. Çok hızlı yayılabilen virüse karşı tüm dünya birlik oldu. Doğu İklimlendirme’nin öncülük ettiği COVID-19 farkındalık projesi ile hastalığın belki de en kritik konularından olan yoğun bakım yatak sayısının arttırılmasının yolu ve yapılacak olan yoğun bakım odalarının hangi özellikte olması gerektiği kamuoyu ile paylaşıldı. Farkındalık projesi kapsamında kurulan 8 yataklı Sahra Yoğun Bakım Ünitesi için İzmir İl Sağlık Müdürlüğü ve Türk Kızılay ile iletişime geçildi ve acil ihtiyaç duyulan bir hastaneye bağışlandı. Negatif basınç altında çalışan izolasyonlu yoğun bakım odasında Doğu İklimlendirme Ar-ge Merkezinin tasarlamış olduğu %100 taze havalı PHKS -  Paket Hijyenik Klima Santrali kullanılmıştır. PHKS, Isıtma, Soğutma, Nemlendirme, Nem alma ve bunların otomatik çalıştırılması görevlerini tek bir gövde üzerinde toplayan “Tak-Çalıştır” özellikli bir santraldir. PHKS-Paket Hijyenik Klima Santrali, Eurovent ve TUV Hijyen (DIN 1946/4, VDI 6022, EN 13053) kalite belgelerine sahiptir. Üzerinde bulunan yüksek verimli EC plug fanları ile standardın bir diğer gereği olan ortamın ses basıncını 48 dB (A) altında tutar.

Pandemi Ortamında İklimlendirme ve Havalandırma

Şubat ayı içinde DSÖ (Dünya Sağlık Örgütü) tarafından Pandemi olarak kabul edilen Covid 19 hiç şüphesiz insanların market alışverişlerinden, tatil alışkanlıklarına kadar birçok konuda değişime neden oldu ve önümüzdeki süreçte de değiştirmeye devam edecek. İklimlendirme sektörünün gelişmesi ve uluslararası rekabette öne geçmesi yönünde sektör adına faaliyetler yürüten İSKİD (İklimlendirme Soğutma Klima İmalatçıları Derneği), yaşam alanlarında iklimlendirme ve havalandırmanın önemini ve yapılması gerekenleri toplumu bilgilendirme amacıyla ele alıyor. Klima Cihaz Nedir? Öncelikle evlerimizde kullandığımız bir iç ve bir dış üniteden oluşan klima cihazlarına “Duvar Tipi Klima” denir. Kamusal alanlarda, ofislerde, alışveriş merkezlerinde kullanılan iklimlendirme sistemleri ise daha profesyonel klima cihazlarıdır ve bulunduğu yapılara göre teknik farklılıklar gösterebilir. Pandemi ve İklimlendirme Küresel Pandemi ve iklimlendirme cihazları arasında bir ilişki olup olmadığı ASHRAE – EUROVENT – REHVA gibi dünyanın önde gelen iklimlendirme sivil toplum örgütleri tarafından bilimsel açıdan izleniyor. İçinde bulunduğumuz süreçte ev tipi klima veya %100 taze hava ile çalışan iklimlendirme cihazı kullanımı ile virüsün yayılımı arasında doğrudan bir bağlantı tespit edilemediği gibi; bazı kaynaklarda klima cihazlarının kullanılmaması durumunda konfor şartları dışında çalışma anlamına geleceği için vücut direnç sistemini de zayıf düşürebileceği belirtiliyor. İSKİD Yönetim Kurulu Başkanı Ozan Atasoy, “Ülkemizin ve dünyanın içinden geçtiği süreç, yaşam alanlarımızda iklimlendirmenin önemini bir kez daha gündeme getirdi. Yaz ayına gireceğimiz bu günlerde mevsim normalleri çerçevesinde sıcaklığın artması ile klima kullanımının pandemi ile ilgili bulaş etkisinin olup olmadığını gündeme getirecektir. İSKİD olarak bu konuda güncel olan araştırma verilerini paylaşarak toplumu klima kullanımı konusunda bilgilendirmeye devam edeceğiz” dedi. Evlerinde Duvar Tipi Klima Kullanan Tüketiciler Düzenli olarak bakımı ve filtre temizliği yapılmış duvar tipi klima cihazlarının önümüzdeki süreçte kullanılmasının herhangi bir probleme yol açtığı konusunda bir veri bulunmuyor. Ancak tüm iklimlendirme sistemlerinde taze hava miktarını mümkün olduğu kadar arttırmak büyük öneme sahip. Bu nedenle duvar tipi klima kullanılan evlerde ilgili ortamı pencereler açılarak gün içinde sık sık havalandırmak uzmanlar tarafından öneriliyor. İç hava kirliliği, en az dışarıdaki hava kirliliği kadar sağlığımızı etkileyebiliyor. Özellikle zamanımızın çok büyük bir kısmını evde geçirdiğimiz son günlerde, iç hava kalitesi ve bu nedenle havalandırma konusu daha da önem kazanıyor. Havalandırma dolayısıyla iç hava kalitesi; daha iyi nefes alma, daha az alerjen ve daha iyi bir uyku gibi avantajlar sağlıyor. Bunlar da vücut bağışıklık sistemini kuvvetlendiriyor. İç hava nem seviyesinin de virüslerin yaşaması üzerinde bir etkisi bulunmuyor. Ancak vücudun virüs girişine karşı mücadelesinde solunum yolları yaş tutulmalı. Özellikle çok kuru ortamlar boğaz mukozasının kurumasına ve virüs geçişine direncin azalmasına neden olabiliyor, bu durumdan kaçınmaya özen gösterilmeli. İç hava kalitesi konusunda oda tipi hava temizleyici cihazlar da faydalı oluyor. HEPA filtreye sahip olan hava temizleme ürünlerinin kullanılması da vücut bağışıklık sisteminde olumlu etkiye sahip. Evine Servis Çağırmak İsteyenler Öncelikle evlerine servis çağırmak isteyenler doğru servisi yani hizmet almak istediği markanın Yetkili Servisi’ni çağırdıklarına emin olmalı. Korsan Servis olarak kabul edilen marka ile doğrudan bir bağı olmayan, ürünle ilgili eğitimlerini almamış, yedek parça envanterine sahip olmayan servisler kesinlikle evlere çağrılmamalı. İçinde bulunduğumuz şu günler de birçok markanın Yetkili Servisi evlere girmek için ciddi hijyen tedbirleri alarak, toplum sağlığını korumaya önem veriyor. Yeni Klima Satın Almak İsteyen tüketiciler… Bir ürün satın almak isteyen kullanıcılar için, Yetkili Servisler üzerinden keşif hizmetleri hali hazırda devam ediyor. Havalandırmanın Pozitif Etkisi… SHRAE – EUROVENT – REHVA gibi dünyanın önde gelen iklimlendirme sivil toplum örgütleri yayınları ile bilimsel olarak havalandırmanın önemini anlatıyorlar. Bu nedenle evlerimizde mekanik havalandırma yani pencere açarak yapılan havalandırma sağlığımız için son derece önemli. İç ortam toz seviyesinin azaltılması (havalandırma), aynı zamanda COVİD-19 gibi virüslerin yayılmasına karşı da bir adımdır. Uçuşan partiküller, formaldehitler, itici gazlar, ozon ve karbondioksit, temel iç hava kirleticileri arasında yer alıyor. İç hava kalitesi ile ilintili semptomlar, soğuk algınlığı, nezle, alerji, yorgunluk semptomları ile benzer olduğu için tanı konması zor olan semptomlardır. Filtre Temizliği / Etkisi Filtre temizliği sadece içinde bulunduğumuz hassas dönem için değil her zaman sağlığımız için önemlidir. Filtre temizliği klima modellerine göre farklılık gösterebilir ve bu temizliği basit şekilde son kullanıcı da yapabilir. Klima cihazlarında bulunan “Yıkanabilir Toz Filtresi”, duvar tipi klima cihazını kapattıktan sonra çıkartmak ve filtrelerde biriken tozları elektrikli süpürgeyle ya da suyla yıkayarak temizlemek yeterli olur. Filtreleri kuruduktan sonra yerlerine yerleştirmek hijyen için önemlidir. Filtreleri temizlemek için eldiven giyilebilir, maske takılabilir. Klima filtre temizliği sağlığımız kadar cihazın ömrü ve enerji tüketimi açısından da son derece önemlidir. Bu konuya özellikle önem verdiklerini belirten İSKİD Yönetim Kurulu Başkanı Ozan Atasoy, “Kapalı bir mekânda bizi çevreleyen havanın sıcaklığının, nem oranının, temizliğinin ve hızının yıl boyunca istenen koşullarda tutulması işlemine “iklimlendirme” denir. Görüleceği üzere iklimlendirme aynı zamanda oda içindeki hava hızının da kontrol altında tutulması anlamına da geliyor. Bu nedenle ister vantilatör gibi çok basit bir havalandırıcı cihaz, ister bir klima gibi daha teknolojik ürünlerde, hava hızı ve filtre temizliği son derece önemlidir” dedi. İSKİD Hakkında Türkiye'de iklimlendirme, soğutma ve klima cihazları imalatçısı üyeleri arasında iş birliğini sağlayarak üyelerin sorunlarının çözümüne yönelik çalışmalar yapmak amacıyla 1992 yılında kurulan İSKİD, iklimlendirme sektörünün gelişmesi ve uluslararası rekabette öne geçmesi yönünde sektör adına faaliyetler yürüten etkin bir kuruluştur.  İSKİD üyelerinin temsil ettiği şirketlerin sayısı 100’ün üzerine ulaşmış ve bu şirketler Türkiye pazarının yüzde 90’ını temsil etmektedir. Kaynak : ISKID

Hastanelerde Teknolojiyi Estetikle Buluşturan Yiber, Ekspomed Fuarında Yoğun İlgi Gördü

Hijyen ve ıslak hacim mekânlarının doğru projelendirilmesi konularında çalışmalarını sürdüren Yiber Elektronik Sanayi ve Tic. Ltd. Şti., ürettiği genel medikal ürünlerle pek çok hastanenin tercihi olmakta. 35 yıldır üretimini sürdüren Yiber Elektronik, genel medikal ürünlerin yanında, gıda fabrikaları için HACCP ürünleri, hijyen malzemeleri, otel odası banyo elemanları, ve otel genel alan ürünleri üretip sunmakta. Tüyap’ta düzenlenen Ekspomed 2014 Fuarı’na katılan firma burada birçok ürününü hastane yetkilileriyle buluşturdu. Yeni hijyen sistemleri ISO 9001 kalite belgesinin yanı sıra, CE , ISO 13485 ve ISO 14001 belgeleri sahibi Yiber Elektronik, yeni hijyen sistemleri tasarlayarak ürün yelpazesini her geçen gün geliştiriyor. Ürün yelpazesinde bulunan hastanelere yönelik el yıkama evye sistemleri, ameliyathane hijyen ürünleri, ameliyathane dolapları, anatomi ekipmanları, sterilizasyon ekipmanları, ceset muhafaza dolapları ile bulundukları medikal merkezlere kalite kattıklarını söyleyen Yiber Elektronik Genel Müdürü Cihangir Göğem, ürünlerimiz ile o merkezlerin tercih edilmesine katkıda bulunduklarını kaydetti. Geniş ürün yelpazesi Fuarda görüştüğümüz Yiber Elektronik Genel Müdürü Cihangir Göğem, şunları söyledi: “Bu ürünler dışında hastanelerde, ıslak hacim ekipmanları, hijyen genel mekân ürünleri ve çok önemli bir dal olan bedensel engelliler için üretilen ürünler ile Yiber Elektronik ön plana çıkmaktadır. Türkiye çapındaki A’dan Z’ye önemli tüm hastaneler ile çalışmalarını uzun yıllardır sürdürmekte olan firmamız, porföyüne yeni açılan hastaneleri ekleyerek büyümesini sürdürmektedir.” İhracat konusuna da son derece önem verdiklerinin altını çizen Cihangir Göğem, “Başta Rusya, Suudi Arabistan, İran, Azerbaycan, Kazakistan gibi ülkelerle ticaretimizi yoğun bir şekilde sürdürmekteyiz. Bu ülkelerdeki büyük hastane projelerinde, yeni fikirler, yeni tasarımlar ve projeler sunmaktayız. Aynı zamanda bir SADER (Sağlık Gereçleri Üreticileri ve Temsilcileri Derneği) üyesi olan firmamız bu dernekteki çalışmalarını faal olarak sürdürmekte ve faydalı çalışmalara önderlik etmektedir” dedi. 5 bin metrekarelik fabrika İstanbul’da 5000 metrekarelik fabrikasında, en kaliteli paslanmazları kullanarak üretimini yapan Yiber Elektronik, bu ürünlerin uyumlu olmasının yanı sıra, uzun ömürlü malzemelerden imal edilmiş olmasına da son derece dikkat etmekte. Yiber Elektronik Genel Müdürü Cihangir Göğem sözlerini şöyle sürdürdü: “İleriyi gören hastane yöneticileri, satın almacıları ve yatırımcılar, tercih edecekleri ürünlerden numuneler alarak bir müddet denemekte ve karar vermektedirler. Bu sebeple Yiber Elektronik ürünleri, titiz hastane yöneticileri tarafından daha iyi anlaşılmakta ve değer görmektedir.”

Mia Air Hava Temizleyici ile Yaşam Alanları Daha Güvenli

Dünyanın lider hava filtresi üreticisi Mikropor, geçtiğimiz aylarda piyasaya sürdüğü “Mia Air Hava Temizleyici” ile havada bulunan ultra ince partikülleri %99,97 oranında hapsederek ortama temiz hava sağlıyor. 30 yılı aşkın süredir inovatif hava filtreleri ve basınçlı hava sistemleri ile endüstrilerin ihtiyacına uygun çözümler sunan Mikropor, yenilikçi ürünleri ile sektöre yön vermeye devam ediyor.  Mikropor’un geçtiğimiz aylarda piyasaya sürdüğü “Mia Air Hava Temizleyici”, havada bulunan ultra ince partikülleri %99,97 oranında hapsederek ortama temiz hava sağlamak üzere tasarlandı. Yüksek teknoloji ile geliştirdiği HEPA filtresiyle gözle görülemeyen küçük parçacıkları yakalayan, kirli havayı saniyeler içerisinde temiz havaya dönüştüren Mia Air Hava Temizleyici, PM1, PM2.5, PM10, VOC, CO2, nem ve sıcaklık sensörleri ile “İç Hava Kalitesini” sürekli olarak ölçüp, kablosuz bağlantı teknolojisi ile evinizin ortam havasını uzaktan kontrol etmenizi sağlıyor. ANTIMIC kaplı hepa filtreler, ortamdaki  polen, sigara kokusu, evcil hayvan tüy ve döküntüleri, alerjenler, kimyasal buhar, toz ve  mikroorganizmaların %99.98’ini ilk bir saat içinde etkisiz hale getiriyor. 2012 yılında Sabancı Üniversitesi’nde AATCC 100-2004 metoduna göre yapılan antibakteriyel etkinlik belirleme testi de ANTIMIC kaplı hepa filtrelerin, lejyonella bakterisini etkisiz hale getirdiğini kanıtlıyor. Mia Air Hava Temizleyici, aktif karbon filtresiyle havadaki tüm kimyasal kirleticileri (VOC) hapsederek, hava kirliliğinden kaynaklı sağlık sorunlarına yakalanma riskini azaltıyor.Ortam sıcaklığını etkilemeden yaşam alanlarının hava kalitesini sürekli olarak ölçümleyip, temizleyen Mia Air, Covid-19 pandemi sürecinde de evlerde ve ofislerde enfeksiyonların yayılmasını önleyerek ekstra bir koruma sağlıyor. Kaynak : Basın Bülteni  

Doğu Ar-ge Merkezi Sektöre Değer Katıyor

Doğu İklimlendirme Ekipmanları A.Ş. kurulduğu günden bu yana AR-GE’ye verdiği önem ile sektörde farkını açıkça belli etmektedir. Firmanın misyonlarından belki de en önemlisi olan, sektörün ihtiyacı olan ithal ürünü tayin edip ürettikten sonra ihraç edilebilir bir ürün haline getirmektir. Bu bakış açısıyla onlarca ürünü ülke ekonomisine kazandırmış, kendi yan sanayisini oluşturmuştur. Doğu İklimlendirme A.Ş. ürün gamını oluşturan 4 ana başlık için ayrı ayrı çalışan AR-GE ekiplerine sahiptir. Bu ekiplerin yapmış olduğu çalışmaların temeli 2005 yılına dayanır. 2018 yılı içinde firma bünyesinde Sanayi Bakanlığının 5746 sayılı kanununa göre AR-GE Merkezi çalışmaları tamamlanmış olup gerekli onaylar alınmıştır. Bu AR-GE merkezinde toplamda 17 personel görev almaktadır. Firma bünyesinde, 3 adet HVAC test laboratuvarı bulunmaktadır. HVAC Test Laboratuvarı: Bu laboratuvarda, havalandırma ekipmanlarının performans karakteristiklerinin belirlenmesi ve VAV – CAV kalibrasyon çalışmaları yapılmaktadır. Laminar Flow Simülasyon Laboratuvarı: DIN1946/4 örnek ameliyathane laboratuvarında resirküle laminar akışlı tavan ile ilgili sunum ve testler yapılmaktadır. Klima Santrali Test Odası: Bu laboratuvarda Klima Santrali ve Isı Geri Kazanım cihazlarının testleri EN308, EN13141-7 ve EN 1886 standartlarına göre yapılmaktadır.

E-bülten için aşağıdaki bilgileri doldurmanız yeterli.

Giriş Yap

Şifremi Unuttum Kayıt Ol

Kayıt Ol

Şifremi Unuttum