BLOG

TROX'un Yeni TV -Q Kontrol Cihazı Akıllı Teknolojisiyle Dikkat Çekiyor

TVE serisinin piyasaya sürülmesiyle TROX, etkili basıncın hassas ölçümü ve hacim akışının otomatik kontrolü için ilk kez tamamen yeni bir ölçüm prensibini sundu. Yuvarlak TVE'yi artık dikdörtgen kanallar için uyumlu kardeş model TVE-Q takip ediyor. Tipik kontrolörlerde etkin basınç, havalandırma kanalındaki ölçüm lansları kullanılarak ölçülür. Kesin ölçüm sonuçları için hem doğru akış yönü hem de yeterli akış uzunluğu dikkate alınmalıdır. TROX'tan yenilik: Etkin basınç doğrudan damper klapesi aracılığıyla ölçülür. Patentli ölçüm prensibi artık dikdörtgen TVE-Q modeline aktarılmıştır. Kanat eksenindeki merkezi bir kanal, etkili basıncı doğrudan servo motor muhafazasına entegre edilen vericiye iletir. Bu, <1 m/s'lik düşük hava hızlarında bile kesin ölçülen değerlerin belirlenebileceği anlamına gelir.   Avantajı: Ölçüm problarına, harici hortumlara veya sensörlere olan ihtiyacın ortadan kaldırılmasıyla, akış yönünden bağımsız olarak dinamik ölçümle dar alanlarda bile sorunsuz kurulum sağlayan son derece kompakt bir tasarım elde edilir. Statik ölçümlerde bile kurulum konumu isteğe bağlıdır. Giriş veya çıkış uzunlukları gerekli olmadığından kontrolör örneğin doğrudan bir branşmana veya virajlara monte edilebilir. Diğer önemli noktalar: Yeni tasarlanan sızdırmazlık dudağı neredeyse hiç akış sesi çıkarmaz. TVE serisinin modüler kontrolörleri, X-AIRCONTROL oda kontrolüne tak ve çalıştır bağlantısı için Modbus arayüzü seçeneğine sahiptir. Entegre terminal şeritleri ekstra bağlantı kutusu olmadan bağlantıya olanak sağlar. Ayrıca tek parça gövde yapısı, VDI 6022'ye göre hijyen uyumlu TVE-Q'nun daha az sızıntı yapmasını, yüksek verimliliğini ve kolay temizlenmesini sağlar. Kolay revizyon için, kompakt kontrol cihazı herhangi bir alete gerek kalmadan yanlış hizalamayı önlemek için çıkarılabilir ve yeniden takılabilir.  Ayrıca her bir hava debisi kontrolörü, müşterinin bireysel çalışma değerlerine göre parametrelendirilir ve bireysel bir havalandırma testine tabi tutulur.  TROX TVE-Q hava debisi kontrol cihazı 200-700 mm nominal genişliklerde mevcuttur. Benzersiz patentli ölçüm prensibi , doğrudan kontrol kapağı aracılığıyla tüpsüz etkili basınç ölçümüne dayanmaktadır . TROX GROUP, odaların havalandırılması ve iklimlendirilmesine yönelik bileşen ve sistemlerin geliştirilmesi, üretimi ve satışında dünya pazar lideridir. Beş kıtada 28 ülkede 34 iştiraki, 20 üretim tesisi ve diğer temsilcilikleri ile şirket 70'in üzerinde ülkede faaliyet göstermektedir. TROX hakkında daha fazla bilgi ve sorularınız için lütfen iletişime geçin: TROX TURKEY E-mail: info@trox.com.tr  

Temizoda ve GMP Sektöründe Kullanılan Önemli Terimler,Tanımlar ve Farklılıkları

Erkin Bilgesü Dr. Kimya Y. Müh. İNŞEL Yapı ve Teknik Donatım Sistemleri Ltd. Şti. GİRİŞ ISO 14644 temizoda standartlarının ve İyi İmalat Uygulamalarının (İİU-GMP) geçerli olduğu sektörlerde sık sık kullanılan, ancak bazen doğru ve tam olarak anlaşılmayan, hatta eksik veya hatalı kullanılan bazı terimler olduğu zaman zaman görülmektedir. Bu nedenle, ilgili sektörlerde çalışan ve özellikle yeni görevlendirilen meslektaşlarımıza yardımcı olacağı düşüncesiyle aşağıdaki bilgiler paylaşılmaktadır. DEVREYE ALMA BAŞLATMA ÇALIŞTIRMA İLK ÇALIŞTIRMA (ISO 14644-4:2022: “SETTING TO WORK”) Kasım 2022’de İngilizce orijinal dilde yayınlanan ISO 14644-4:2022 standartında devreye alma (setting to   work) terimi, Türkçe çevirisiyle, aşağıdaki gibi tanımlanmıştır:                                                Aynı standartta, devreye alma terimiyle bazen aynı anlamda kullanılan “start-up” terimi ise, yine Türkçe çeviri olarak, şu şekilde tanımlanmaktadır:                                            Buna göre, yeni standart bugüne kadar eş anlamlı olarak sözlüklerde tanımlanan ve sektörde kullanılan “devreye alma, başlatma, çalıştırma, ilk çalıştırma” terimlerden farklı ve çok daha kapsamlı yeni bir “start-up” tanımı yaratmıştır. Standartın 2006 yılı yayımında ise, “start-up” teriminin, bize göre doğru şekilde, “ilk çalıştırma” olarak tercüme edildiğini görmekteyiz. Bu nedenle, özellikle ISO 14644 standartını temel alan tesislerde bu noktaya dikkat edilmesi, yani “setting to work” ve “start-up” terimlerini eş anlamlı olarak kullanmaktan kaçınılması uygun olacaktır. Bu konuyla ilgili açıklamalar aşağıdaki bölümlerde verilmiştir. Yeni standartta “start-up” olarak tanımlanan sürecin kapsamında “işletmeye alma” işlemleri de bulunmaktadır. Bu nedenle önce bu terimin tanımını hatırlamak uygun olacaktır: İŞLETMEYE ALMA (ISO 14644-4:2022: “COMMISSIONING”) ISO 14644-4:2022 standartındaki tanım aşağıda tercüme edildiği şekildedir:                               Yukarıda “setting to work” ve “start-up” terimleri için standartta verilen tanımlar hatırlandığında “commissioning” işlemleri aşağıdaki tabloda görüldüğü gibi “start-up” sürecinin ilk bölümü olarak karşımıza çıkmaktadır: Standardın daha önceki yayımında yer alan tanım aşağıdadır:                           Yeni standartta ise bu tanıma karşılık gelen terimin İŞLETMEYE ALMA olduğu ve bu açıdan bir çelişki yaratıldığı görülmektedir. Bu nedenle, standartın bir sonraki revizyonu yapılırken bu çelişkinin ortadan kaldırılması yerinde ve gerekli bir düzeltici adım olacaktır. Yukarıda görülen terimler ve bunların kapsamı, özellikle Amerikan ve Kanada standartlarına göre projelerini veya tesislerini yöneten uzmanlar için şaşırtıcı ve hatta anlaşılmaz olarak algılanabilir. Bunun nedeni terimlerin ve tanımların farklı kullanılmasında yatmaktadır. Buna örnek olarak ASHRAE (The American Society of Heating, Refrigerating and Air-Conditioning Engineers) Kılavuzunda bulunan aşağıdaki işletmeye alma sürecine bakabiliriz: Görüldüğü gibi, işletmeye alma süreci tasarım öncesinde başlatılmakta, tasarım, yapım ve işletim safhalarında devam etmekte ve düzenli değerlendirmeler ve değişiklik kontrolü yoluyla süreklilik kazanarak tüm yaşam döngüsünü kapsamaktadır, dolayısıyla bu haliyle ISO standardından çok daha kapsamlı bir süreci, daha doğrusu kalite odaklı tam kapsamlı bir süreci tanımlamaktadır. Bu sürece biraz daha detaylı olarak bakalım ve her safhada yapılması istenenleri özetle görelim: KALİBRASYON Temel prensip, GMP Kılavuzunda belirtildiği gibi, ürün kalitesi açısından kritik olan bütün kontrol, ölçüm, tartım, test ve denetleme ekipmanlarının kalibre edilmesidir. ISO 14644-4:2022 standartında da “kontrol, izleme, uyarı ve alarm sistemlerinin kalibrasyonlarının yapılması” gerektiği belirtilmiştir. Kalibrasyon işlemlerinin, aşağıdaki bölümde açıklanan kurulum kalifikasyonu safhasında tamamlanması gereklidir. DOĞRULAMA Doğrulama ISO standartlarında aşağıdaki gibi tanımlanmaktadır: Standartta, doğrulama için gereken objektif kanıtın, bir inceleme veya test sonucu olabileceği, veya alternatif hesaplama yapılması veya dokümanların gözden geçirilmesi gibi diğer belirleme yöntemleriyle elde edilebileceği not edilmiştir. Ayrıca doğrulama için yapılan faaliyetin bazen kalifikasyon prosesi olarak adlandırılmakta da olduğu belirtilmiştir. ISO 14644-4:2022 standartında ise, doğrulama başlıklı bölümde, aşağıdaki kapsamlı tanım yer almıştır: Bu bağlamda, doğrulama işlemlerinin ilk adımını devreye almanın tamamlanması sonrasında yapılan fonksiyonel doğrulamalar (örneğin hava debisi, hava hızı, oda basınç farkı testleri) ve son adımını da performans doğrulamaları (örneğin hava temizlik sınıfı ve toparlanma süresi tayini testleri) oluşturmaktadır. Doğrulama ile ilgili bazı örnekler şunlardır: Temizoda yapımının doğrulanması (Yapım sürecinin her aşamasının ve sonuçta tüm tesisin onaylı tasarıma uygun olmasını garantiye almak için gereken inceleme ve testlerin yapılması) Üretim prosesi doğrulaması (Ürün kalitesinin beklendiği şekilde olduğunun yaşam döngüsü boyunca değerlendirilerek kanıtlanması) Temizlik doğrulaması (Bir önceki ürünün veya temizlik ajanlarının üretim ekipmanındaki temizlik sonrası kalıntılarının, bilimsel olarak belirlenmiş izin verilen maksimum bulaşma/taşınma limitinin altına indirildiğini göstermek amacıyla, her bir seri/kampanya sonrasındaki kimyasal analizler yoluyla kanıt toplanması) Sevkiyat doğrulaması (üretim tesisinden çıkan tıbbi ürünlerin sevkiyat güzergahı üzerinden hedefe kadar ruhsat dosyasındaki şartlara göre sevk edildiğinin kanıtlanması) KALİFİKASYON Kalifikasyon teriminin tanımı GMP Kılavuzunda aşağıdaki şekildedir: Bu terimin ISO 14644-4:2022 standartındaki doğrulama terimini de içerdiği anlaşılmaktadır. GMP Kılavuzundaki tanımlarda ve gerekliliklerde doğrulama terimi sık sık kullanılmıştır. Ancak kalifikasyon faaliyetleri GMP Kılavuzuna göre çok daha geniş kapsamlıdır; bu durum aşağıdaki tabloda görülebilir:   Kalifikasyon gerektiren sistemlerle ilgili bazı örnekler şunlardır: Test ekipmanı Üretim ekipmanı Tek yönlü hava akım kabini Isıtma sistemi Soğutma sistemi Havalandırma sistemi Basınçlı gaz sistemi Sıhhi tesisat sistemi Temizoda mimari sistemleri (duvar, tavan, zemin) Kılavuzda belirtildiği gibi, gerek kalifikasyon ve gerekse aşağıdaki bölümde tanımlanan validasyon faaliyetlerinde Kalite Risk Yönetimi yaklaşımının uygulanması esastır ve çalışmaların kapsam ve derinliğinin risk değerlendirmelerinin sonuçlarına bağlı olarak belirlenmesi beklenmektedir. ISO 14644-4 ve GMP süreçleri özetle aşağıdaki gibi karşılaştırılabilir: VALİDASYON (“GEÇERLİ KILMA”, TS EN ISO 9001:2015) Validasyon terimi aşağıda verildiği şekilde tanımlanmakta, doğrulama ve kanıtlama işlemlerini içermekte ve kalifikasyonu da kapsayacak şekilde kullanılmaktadır. Validasyon gerektiren sistemlere örnek olarak şunlar sayılabilir: Bilgisayarlı Sistemler Test metotları Yerinde temizlik ve yerinde sterilizasyon işlemleri (CIP/SIP sistemleri) Ortam dekontaminasyon sistemleri Otoklav / Sterilizatör Tıbbi ürün üretim prosesleri (Proses/İşlem validasyonu: Tesis edilmiş parametreler dâhilinde çalıştırılan prosesin, önceden belirlenmiş spesifikasyonları ve kalite özelliklerini karşılayan tıbbi ürünler üretmek için etkin ve tekrarlanabilir biçimde işlediğinin belgelenmiş kanıtıdır) TEMİZODA SERTİFİKASYONU Temizoda sertifikasyonu konusunda bilgi almak isteyenler internet sitelerinde, temizoda testleri, temizoda ölçümleri, temizoda validasyonu, havalandırma sistemi (HVAC) validasyonu, HVAC performans testleri, cleanroom certification (temizoda sertifikasyonu) gibi çeşitli terimlerle karşılaşabilirler. Aslında burada amaçlanan şeyin, temizodanın ISO 14644 standartına uygunluğunun kanıtlanması olduğu görülmektedir. Öncelikle bir temizodanın ISO 14644-1 standartına göre istenen temizlik düzeyine uygun olup olmadığının partikül konsantrasyonu ölçümü yoluyla test edilerek sınıflandırma yapılması en önemli adımdır. Buna ek olarak, ISO 14644-2 standartında belirtildiği şekilde, sürekli uygunluğun belirli zaman aralıklarıyla ve partikül ölçümleri yapılarak doğrulanması, uygulamanın gerekli olduğu durumlarda da ayrıca “hava akış hacmi/hızı” ve “hava basıncı farkı” testleriyle uygunluğun gösterilmesi beklenmektedir. Standartta görüleceği gibi, müşteri ile tedarikçi arasındaki anlaşmaya bağlı olarak, “monte edilmiş filtre kaçağı”, “hava akış görüntüsü”, “toparlanma” ve “kaçak sınırlandırma” testleri de yapılabilmektedir. Temizodanın uygunluğunun gösterilmesinde ISO 14644-3 standartındaki test metotlarının kullanılması gerekmektedir ve bu konuda eğitimli ve deneyimli sertifikalandırıcıları olan, akredite edilmiş muayene kuruluşlarıyla çalışılması esastır. Temizodalarda genellikle yapılan sertifikasyon testleri aşağıda sıralanmıştır, ancak test kapsamı müşteri ile tedarikçi firma arasında yapılan sözleşmeye bağlı olarak veya sektörel mevzuat gerekliliklerine göre farklılık gösterebilir: Temizoda sınıflandırma testi: Hava kaynaklı partiküllerin sayımı Oda hava akış debisi/hızı testi ve hava değişim hızı tayini Odalar arası fark basınç testi Monte edilmiş filtre sistemi testi Oda sıcaklık testi Oda nem testi Toparlanma süresi testi Ses düzeyi testi Aydınlatma düzeyi testi Hava akış yönü testi ve görselleştirme Yukarıdaki bilgiler dikkate alındığında ve işletmeye alma, kalifikasyon ve validasyon tanımlarındaki kapsamlar hatırlandığında şu sonuçlar çıkarılabilir: Temizoda sertifikasyonu amacıyla yapılan testler için “validasyon” terimini kullanmak uygun değildir. Validasyon terimi geniş kapsamlı olarak ve genellikle tüm kalifikasyon safhalarını içerecek şekilde kullanılmaktadır.   Sertifikasyon testleri, ISO 14644-4 standartında tanımlanan “işletmeye alma” işlemlerinin sadece bir bölümünü oluşturmaktadır. Bu testlerin yapılması, işletmeye alma sürecinin tamamlandığı anlamına gelmemektedir.   GMP sektörü için değerlendirildiğinde, temizoda sertifikasyon testleri kalifikasyon sürecinin bir parçasıdır ve IQ ve OQ safhalarındaki test gerekliliklerini karşılamaktadır. Kalifikasyon sürecinin tamamlanabilmesi için bu testler dışında başka işlemlerin de yapılması gerekmektedir.   “Performans testleri” ifadesiyle kastedilen “performans kalifikasyonu” değildir. HVAC performans testleri özellikle Amerikan kökenli dokümanlarda karşımıza çıkmaktadır ve genellikle yukarıda listelenmiş olan temizoda sertifikasyon testlerini kapsamaktadır. HVAC performans kalifikasyonu kapsamında ise, tasarım kalifikasyonu, kurulum kalifikasyonu ve işlevsel kalifikasyon safhalarından sonra uygulanan ve sistemin tutarlı biçimde çalıştığını kanıtlamak amacıyla yapılan işlemler söz konusudur (örneğin 15 veya 30 günlük bir süre diliminde ve normal çalışma durumunda, önceden belirlenmiş olan kritik temizoda sertifikasyon testlerinin gerçekleştirilmesi). **Temizoda ve GMP Sektörlerinde Terimler Tanımlar ve Farklılıkları PDF Dosyasını İndiriniz. KAYNAKLAR: TS EN ISO 9000:2015: Kalite yönetim sistemleri – Temel esaslar, terimler ve tarifler TS EN ISO 9001:2015: Kalite yönetim sistemleri – Şartlar TS EN ISO 14644-1:2016: Temiz odalar ve bunlarla ilgili kontrollü ortamlar – Bölüm 1: Parçacık derişimi ile hava temizliğinin sınıflandırılması TS EN ISO 14644-2:2016: Temiz odalar ve bunlarla ilgili kontrollü ortamlar – Bölüm 2: Temiz oda hava temizliğinin partikül konsantrasyonu bakımından uygunluğunun ispatı için performansın izlenmesi TS EN ISO 14644-3:2019: Temiz odalar ve bunlarla ilgili kontrollü ortamlar – Bölüm 3: Deney metotları TS EN ISO 14644-4:2006: Temiz odalar ve bunlarla ilgili kontrollü ortamlar – Bölüm 4: Tasarım, inşaat ve ilk çalıştırma TS EN ISO 14644-4:2022: Cleanrooms and associated controlled environments – Part 4: Design, construction and start-up T.C. Sağlık Bakanlığı, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu: BEŞERİ TIBBİ ÜRÜNLER İMALATHANELERİ - İYİ İMALAT UYGULAMALARI (GMP) KILAVUZU, V.2022/3 ASHRAE (American Society of Heating, Refrigerating and Air-Conditioning Engineers): The Commissioning Process (2005) ASHRAE (American Society of Heating, Refrigerating and Air-Conditioning Engineers): Principles of Building Commissioning (2020)          

Bu Yıl En Çok Konuşulan Teknolojik Gelişmeler

OpenAI hamlesiyle bir anda iş alan ve yeteneklerini bile değiştiren bir teknoloji ortaya çıktı: ChatGPTOyun değiştiren teknolojileri üretebilmek o kadar önemli ki Reuters’ın “The Information”ın bir makalesinde atıfta bulunduğu haberde geçtiğimiz yıl şirketin geliri 28 milyon ABD doları iken 2023 yılında bu miktar 1 milyar ABD dolarından fazla oldu. Büyük ihtimalle bu yılın zaferi ChatGPT üreten ve yıllarca bu yönde çalışmalarını sağlayan Sam Altman’ın olmuş oldu. Bu yılın bir başka önemli olgularından bir tanesi de Elon Musk’ın Twitter’ın başına geçmesi ve bir süreliğine Twittter’ın kaosa sürüklenmesi.Bir Harvard uzmanının CNBC’ye yaptığı “Elon Musk’ın sosyal medyayı anladığını düşünmüyorum.” sözlerine katılıyorum. Elon Musk, biraz da dengesiz gözükerek sosyal medyayı ve merkeziyetsiz çalışmaları açıkçası tuhaf bir hâle getirmeye yönelik çalışmalar yaptı. Öyle ki alternatif olarak Mark Zuckerberg, Threads’i kullanıma sundu. Sonrası malum. Adaptasyonu zor oldu ancak Twitter durduk yere yara aldı. Son günlerde Hazine ve Maliye Bakanımız Sayın Mehmet Şimşek’in de üzerine çalıştıklarını söyledikleri kripto para teknolojilerinde ise 2023 yılı bir hayli hızlı ve rüzgârlı geçti.2023, küresel düzenleyici değişikliklerin, teknolojik ilerlemelerin ve endüstriyi izleyen toplulukların etkisiyle kripto dünyasında büyük bir dönüşüme tanıklık etti. Düzenleyici çabalar, 2023'te kripto alanının belirleyici unsuru hâline geldi. MICA'nın 2024'te kullanıcılar ve kripto borsaları için atacağı adımların, ilerleyen süreçte bu sektöre olumlu ya da olumsuz etkileri olacağını tahmin etmek güç değil. Forbes’a göre uzmanlar, metaverse'ün 2030 yılına kadar küresel ekonomiye 5 trilyon dolar ekleyeceğini ve 2023'ün önümüzdeki on yıl için metaverse'ün yönünü belirleyen yıl olacağını tahmin ediyor.Artırılmış gerçeklik (AR) ve sanal gerçeklik (VR) teknolojilerinin ilerlemeye devam edeceği öngörülüyor. AR ve VR teknolojilerinde bugüne kadar gelinen noktada adaptasyon zor olsa da önümüzdeki yıllarda takip edilmesi gereken alanlardan biri, metaverse'teki çalışma ortamları olacak. 2023'te daha etkileyici toplantı ortamlarında konuşabileceğimiz, beyin fırtınası yapabileceğimiz tahmin ediliyor. Biyoteknoloji çalışmaları da ilginç bir seyirde ilerliyor. Materyal ve bitkilerin genetiklerini düzenleyerek üzerinde değişiklik yapılabilecek bir teknoloji.Kendi kendini iyileştirme gibi tamamen yeni özellikler üretilmesini sağlayacak çalışmalar yapılıyor. Kısa süre önce onaylanan gen düzenleme teknolojisi olan CRISPR’in “CRISPR-Cas9” terapisi dünyada ilk kez onaylanmıştı. CRISPR-Cas9 terapisi çeşitli hastalıkların tedavisi olarak klinik deneylerde yer alacak. İş gücü kıtlığı ve yaşlanan nüfus nedeniyle artan tıbbi hizmet talebine yanıt olarak, Şanghay merkezli bir firma olan Fourier Intelligence, sağlık tesislerinde kullanılabilen bir insan benzeri robot geliştiriyor. Fourier Intelligence'ın CEO ve Kurucu Ortağı Zen Koh, "Gelecekte, GR-1 tamamen bakıcı, terapi yardımcısı veya yalnız yaşayan yaşlılar için evde bir refakatçi olarak görev yapabilir." açıklamasını yapmıştı. Elon Musk’ın sahibi olduğu Tesla ise geçtiğimiz günelerde Optimus adını verdiği insansı robot prototipinde yaptığı iyileştirmeleri gösteren bir video yayımlamıştı.Optimus Gen 2 olarak adlandırılan bu robotun, şirketin kendi üretim operasyonlarında kullanmaya başlamayı planladığını belirtilmişti. Tesla, Optimus Gen 2 başarılı olur ve kullanışları kanıtlanabilirse robotu satmaya başlayacak.Technavio tarafından hazırlanan yeni bir rapora göre, insansı robot pazar büyüklüğünün 2022'den 2027'ye kadar 16,05 milyar dolar artacağı tahmin ediliyor. Kaynak:DHA

Geleneksel Havalandırma Sistemlerinin Temizoda Teknolojileri Kapsamında Güncellenmesi

Dr. A. Serdar TUNCER, Metisafe Temizoda ve Biyogüvenlik İnfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Uzmanı Mevcut kanıtlar, kişisel koruyucu ekipmanın faydalarının yanı sıra iç mekanlarda enfeksiyon yayılma riskinin sınırlandırılmasında, mikropartiküllerin hava yoluyla taşınmasını minimalize eden mühendislik tasarımlarının öneminin arttığını garanti edecek kadar güçlüdür. Covid-19 ile salgını ile birlikte yeniden tasarlanarak yapılan birçok deneysel ve gözlemsel çalışma virüsün yayılımının hava yolu ile olduğunu desteklemektedir. Çeşitli nedenlerden kaynaklı olarak daha önce ortaya atılan tutarsız bulguların karmaşıklığı yerini hava yolu ile mikrobiyal aktarım ve aerosol biliminin günümüzde yeniden yazılmasına bırakmaktadır. Bina sayıları nüfus artışı ve şehirleşme ile hızlanarak devam etmektedir. Bu yapılar arasında salgın durumlarında en etkili yayılımı sağlayacak olanlar kalabalık ve insan trafiği yüksek olanlardır. Ancak, bu tarz yapıların büyük çoğunluğu hava biyogüvenliğinden ziyade konfor ve tasarrufa odaklanmaktadır. Hava kalitesi tanımı solunum havasını kirleten gazlar yanında 1-10 μm partiküllerin ortalama sayısının monitorizasyonunu yapan sayısal değerlere göre yapılmaktadır. Ancak, Covid-19 etkeni gibi küçük biyolojik parçacıklar aerosol veya küçük damlacık çekirdekleri halinde bireyler ve çevreleri arasında kolayca dolaşabilmektedir. Herkesi korumaya hizmet edecek olan  ve salgın hastalık riskini daha da azaltmaya yönelik olarak insan trafiği yüksek olan iç ortamlarda da mikron altı partikül yönetimi hijyenik hava kalitesi açısından daha önemli ve öncelikli hale gelmektedir. Standart bina havalandırma sistemleri, iç ortamlara kişi başına yeterli oksijen tedariği sağlayacak miktarda taze hava ve atmosferin içerdiği tozları tutan temiz havayı sağlamaktadır. Nitekim, şimdiye kadar sektörel uzmanlık gerektiren alanların dışında kalan çoğu binanın havalandırma sistemlerinde yüksek verimli partikül tutucu filtre (HEPA) kullanımına kesinlikle gerek yoktur gibi yaklaşımlar Covid-19 salgını sonrası esnetilmek zorunda kalmaktadır. Bu ortamlarda etkin hijyenik hava temizliğinin uygulanması, inşaat mühendisliği ve havalandırma sektörünün konfor planlamalarının önüne geçmektedir. Genel kullanım amaçlı binaların havalandırma sistemlerinde HEPA filtrasyon kullanılmadığından mikron altı parçacıkların etkin olarak temizlenememesi bir yana yaratılan hava hareketleri ve oluşan momentum ile bütün mekanlara dağıtılması söz konusudur. İç ortam havasında partikül miktarının azaltılmasında kullanılan ana teknoloji iki temel metod üzerine oturmaktadır, partikül filtrasyon ve hava akışkanlığı dinamikleri. Fiziksel ve aerodinamik özellikleri nedeniyle mikron altı büyüklükteki biyolojik parçacıkları elimine edecek verimliliğe, HEPA filtrasyona alternatif olabilecek onaylanmış bir yöntem henüz bulunmamaktadır. HEPA filtrasyon, mikron altı partikül sayısının düşürülmesinde halen tek başına en etkili tekniktir. Yüksek verimli partikül HEPA ve diğer filtrelerin gerçekte nasıl çalıştığına dair bir anlayış eksikliği veya yanlış anlama mevcuttur. Optimal ve minimum filtreleme verimliliğinin yaklaşık 0,3 μm çapa sahip partiküller için % 99,97 veya daha fazla etkinlikte olduğu uzun yıllar önce belirlenmiştir. Virüsler ise ortalama olarak 100 nm (0,1 μm) boyutundadır. Burada basit elek gibi bir davranıştan bahsedilmemektedir. Değişik boyut, kütle ve momentumdaki parçacıkların filtre lif ağına çarpma ve durdurulmaları yanında, yavaş hareket eden parçacıkların difüzyonu ve zıt yüklü parçacıkların filtre lifleri ile elektrostatik etki ile tutunmalarının kombinasyonundan oluşan dinamik bir çarpışma tuzağı oluşmaktadır. Atom düzeyinde difüzyona izin veren Brownian hareketleri sayesinde filtre liflerine artan oranda çarpışma sağlandığından, 0,3 μm’den küçük ve kütlesi hafif olan virüs gibi parçacıklar HEPA filtrelere daha yüksek verimlilikte nüfuz ederek tutunmaktadır. Temizoda uygulamaları genellikle tozsuz kritik üretim yapan tesisler veya hastanelerin özel bölümlerinde uygulanan profesyonel çözümler ile sınırlıdır. Özellikle kış aylarında kapalı ortamlarda genel topluma yayılan enfeksiyonların azaltılmasına hizmet edecek olan bu teknoloji portable hava temizleme cihazları ile günlük hayatımıza entegre olmaktadır. Bu yazıda, iç ortam havasında viral partiküllerin taşınması ve dağılmasının engellenmesinde mekanik havalandırma özellikleri ve partikül filtrasyon verimliliğine odaklanılmaktadır. Mikrobiyal dayanıklılık, konakçı immünitesi, dekontaminasyon ve diğer çevre ve mühendislik özellikleri bu yazının kapsamı dışında tutulmuştur. Önemi ve uygulama aciliyeti nedeniyle temel mühendislik çözüm yöntemleri, maliyet, işletme ve iç ortamdan partikül uzaklaştırma performansı yönünden ele alınmaktadır. Aerosol diye tanımladığımız parçacıkların havada asılı kalabilen gaz veya küçük baloncuklar gibi hareket ettiği kabul edilmektedir. Yerçekimi ile hızla zemine inemeyecek kadar küçük ve düşük özgül ağırlıktaki bu parçacıklar, ve buharlaşma sonrası yüzeylere oturan damlacık nüveleri, hava hareketleri ile ile moment kazanarak iç ortam havasına tekrar yayılmaktadır (Şekil 1). Aynı şekilde, standart cerrahi maskelere tuzaklanan damlacıklardaki parçacıklar, damlacığın buharlaşması sonrası soluk verme ile iç ortam havasına nüfuz etmektedir. Bu nedenle, iç ortamlarda enfeksiyon kaynağı olabilecek toplam aerosolize olmuş mikron altı partikül sayısı insan sayısına ve kontrolsüz hava hareketlerine paralel olarak artacaktır . Covid-19 gibi bir patojen toplumda halihazırda yaygınsa, kapalı ve kalabalık ortamlarda virüsü çeşitli şekil ve yoğunluklarda yayabilen birden fazla kaynak olacağı aşikardır. Bu prensipten yola çıkarak sosyal mesafeden bağımsız, iç ortam insan trafiği ile orantılı uzun menzilli aktarım olarak kabul edilen aerosol inhalasyonu salgınlarda önemli rol alabilmektedir. Damlacıkların buharlaşma süresi ile paralel yürütülen deneylerde Covid-19 enfeksiyon oluşturma etkinliğini kaybetme süresinin yaklaşık 30 dakika içinde gerçekleştiği gösterilmiştir. Bu doğrultuda, infeksiyon etkenlerinin HEPA filtrasyonu yanında hava akımlarının optimal yönetimi de önem kazanmaktadır. Bu çalışmaların sonuçları göz önüne alınarak, mikron altı parçacıkların iç ortamdan uzaklaştırılma süreleri hijyenik hava kalitesinin sağlanmasında en önemli kriter olarak karşımıza çıkmaktadır. Havada asılı kalan partiküllerin iç ortamda geçirdiği süre binanın havalandırma sisteminin teknik detaylarına bağlıdır. Bu yazının konusu genel kullanma açık ortak alanlar olduğundan temizoda uygulamalarında etkisi olan diğer fiziksel özelliklere değinilmeyecektir. Bir saat içindeki hava çevirim sayısı (ACH) temel alınacak kriterlerden biridir. Hava çevirim sayısı arttıkça filtrelenerek tozdan arındırma performansı da artacaktır. Tablo 1. HEPA filtre edilmiş saatteki hava değişim sayısına bağlı olarak iç ortamlarda kontaminasyon kaynağı olabilecek parçacıkların %90’ının temizlenmesi için gereken süreler. (Ref. CDC Rehberleri) Temizoda teknolojilerinde 60 yılı aşkın sürelik tecrübe ile elde edilen bilgiler ve temizlik standartlarının varlığı insanlığın yaşadığı salgınlar döneminde önemli bir adım atılabilmesini sağlayacaktır. Hava akımının ulaşmadığı veya vortekslendiği ölü alanlardaki partikül süpürmeleri gibi ileri mühendislik detaylar bu yazının kapsamını çok aşacağından sadece sabit ACH değeri üzerinden performans ve karşılaştıma değerlendirmesi yapılacaktır. Mikron altı parçacıkların %90’nın üzerinde oda havasından temizlenme süresinin hangi aralıklarda gerçekleşeceği ekteki tabloda verilmiştir (Tablo 1). Bu tablo, Covid-19 gibi salgınlarda ilgilenilen sürenin 30 dakika altında olduğunu düşünülürse gereken ACH miktarı hakkında fikir vermektedir. Öte yandan, etkili hava kontrolü için minimum havalandırma oranı, mimari yapıya veya iç ortama bağlı olarak değişebilir. Genelde ev ortamı gibi birçok binada mekanik havalandırma sistemleri bulunmamaktadır. Taşınabilir-portable HEPA filtreli hava temizleyici cihazlar, ideal olmayan hava karıştırma ve akım teknikleriyle sınırlı olsa da, ev ve insan trafiği düşük ofisler ve mimarisi uygun olmayan küçük alanlar için bir seçenektir. Binalarda genellikle merkezi veya lokal havalandırma sistemleri kullanılmaktadır. İç mekanlarda kullanım amacına göre bir uygulamanın diğerine üstünlükleri doğabilmektedir. Havalandırma sisteminin hem performans hem de sürdürülebilirliğinin sağlanmasında tasarım ve kurulum aşaması çok önemlidir. Geriye dönük olarak optimum bir çözüme ulaşmak zor olmakla birlikte işletilmekte olan sistemlerin her iki uygulama yöntemi ile revizyonunu sağlamak mümkün olabilmektedir. Bu yazıda, insan trafiğinin yüksek olduğu orta ve büyük ölçekli işletilmekte olan binaların hava yolu ile partikül bulaşının minimalize edimesini sağlayacak merkezi ve lokal çözüm yöntemleri karşılaştırılmaktadır. Dünya üzerinde bu nitelikteki mevcut yapıların çoğunluğu merkezi havalandırma ve iklimlendirme sistemi kullanmaktadır. Geleneksel merkezi havalandırma sistemlerinde iç ortam hava veriş ve emiş menfezleri lokalizasyonu ve bunların hava akım hareketleri Şekil 2’de şematize edilmiştir. Yüksek tavanlı olmayan (3-4 metrenin altında) mekanlar için temizoda teknolojileri uygulamalarına yakın olan ve hasta izolasyon odalarında tavsiye edilen tavan beslemeli ve alttan emişli hava akış modelidir. Sadece tavan kısımlarından yapılan hava alışverişi yukarıda tarif edilen temizoda tekniklerinde olduğu gibi oda içi hava hareketlerini yaratamadığı gibi menfezler arasındaki mesafeye bağlı olarak havalandırma kısa devresi oluşturmaktadır (Şekil 2a). Ayrıca, oluşan bu hava akım kısa devresinde temiz ve iklimlendirilmiş havanın bir kısmı oda içine dağıtılamadan geri alınmaktadır. Tabana yakın hava verişler ise zemin yüzeylerde yüksek viral konstantrasyonlu damlacık nüvelerine oluşturdukları moment ile solunum bölgesini daha yüksek riske atacaktır (Şekil 2b). Soluma yüksekliğine yakın seviyelerde oluşturulan yatay hava akımlarının kişiden kişiye çapraz kontaminasyon riskini de arttırabileceği unutulmamalıdır. Yüksek tavanlı ve geniş mekanlarda ise, tavanda birikimi artan gaz ve ince partiküllerin tavan seviyesindeki egzozlarla daha verimli bir şekilde uzaklaştırıldığı gösterilmiştir. Bu tarz kalabalığın fazla olduğu büyük salonlarda mimari ve hesaplamalı akışkanlar tekniği (CFD) ile hesaplamalar yapılararak hibrid hava akış teknikleri uygulaması gerektirebilmektedir. CFD modellemesi, bir havalandırma çözümü inşa edilmeden önce proses, tesis ve ekipmanın yanı sıra tedarik ve egzoz menfezlerinin hava akışı modelleri üzerindeki etkisini değerlendirmek ve çözüm yönteminin doğrulanması için etkili bir araçtır. Geniş ve yüksek hacimli alanlara ait mühendislik çözümler bu yazının kapsamını aştığından, yapılan karşılaştırma sadece tavan yüksekliği 3-4 metre altında olan mekanlarla sınırlandırılmıştır. Mekanlardaki hava akış şekilleri yukarıda önerilen tekniklere uygun düzenlenmediği sürece geleneksel havalandırma sistemine sahip binalarda sadece HEPA filtrasyon ile hijyenik hava kalitesine ulaşılamayacaktır. Bu hava yönlenmesi düzenlemeleri yapılmadan merkezi hava santraline sadece HEPA filtre eklenmesi istenen verimi elde edemeyecek bir yaklaşımdır. Temel kriter olarak düşük tavan yükseklikli mekanlarla sınırlandırıldığında partikül temizleme veriminde temizoda teknolojileri uygulama metodlarında ideal hava-partikül süpürme tekniklerinde odanın tavan kısmında oluşturulan temiz havanın yarattığı pozitif basınç ile havadaki partiküller aşağı doğru itelenmekte ve tabana yakın hava emiş menfezleri yardımı ile süpürülerek temizlenmektedir (Şekil 2c ve 2d). Özel tasarım hava çıkış difüzörleri kullanılarak tavan bölgesinin tümünü süpürmek ve köşelerde oluşan hava vortekslerini engelleyebilmek de mümkün olmaktadır (Şekil 2d) Merkezi havalandırma sistemlerinde hava hijyen kriteri tavandan hava veriş ve tabana yakın hava emiş sağlandıktan sonra iki şekilde karşılanabilir. Ana klima santrali çıkışına konulacak HEPA filtre veya her odanın hava veriş menfezine eklenecek olan son nokta HEPA filtreleri yerleşimi. Uygulanabilecek her iki yöntemde de filtrelerin karşı direnç artışı ve uzun mesafeli hava kanalları boyunca oluşacak sızıntılar nedeniyle, genelde mevcut santrallerin gücü yetmemektedir ve ek bir hava santraline veya kapasite arttırımına ihtiyaç duyulacaktır. Ayrıca, merkezi sistemin düzgün işletilmesi gelişmiş bir otomasyon ve merkezi kontrol ünitesi gerektirmektedir. Lokal havalandırma sistemi ise her iç mekana uygun kapasitede olan fan-motor, resirkülasyon kanalı ve filtreden oluşan parçalar grubu ile bağımsız olarak işlemektedir. Tavana monte HEPA FFU'lar aracılığıyla temiz hava verilmeden önce kanal sistemine uygun şekilde resirküle hava ve iklimlendirilmiş hava karıştırılmaktadır. Tesise uyum için her mekana uygun mühendislik ve mimariye uygunluğu sağlayabilecek esnekliktedir. Ayrıca, yeterli donanıma sahip lokal havalandırma sistemleri kendi kontrol ve alarm sistemleri ile işletilmektedir. Temel kural olarak tabana yakın bölgelerden kirli havanın emişinin yapılması ile havalandırma santralinin merkezi veya lokal çalışması yatırım maliyeti açısından önemli bir farklılık göstermeyebilir. Binanın hacmine ve oda sayısına uygun FFU sayısına karşılık ek merkezi hava santrali maliyetleri birbirine yakın olacaktır. Her iki sistemde iç ortamda yer alacak hava emiş menfezleri ve ek hava kanalları ile revize edilmek durumundadır. Her iki çözüm yönteminin hijyenik hava performans kriterini bu şekilde karşıladığını varsaydığımızda geriye sadece bakım ve işletme performansı kalmaktadır. HEPA filtrasyonlu ve doğru hava akış modeli tamamlanmış lokal ve merkezi havalandırma sistemlerinin işletilmesi sırasında sahip olacakları karşılaşılacak senaryolara bağlı sorunlar ve olası çözümlerle avantaj ve dezavantajları aşağıdaki ana başlıklarda değerlendirilmiştir. Hava Santrali motor arızası  Bu gibi durumlar için merkezi sistemlerde ikinci yedek bir hava santrali bulundurulması gerekmektedir. Aksi takdirde arıza durumunda tüm bina kullanılamaz hale gelir. Lokal sistemde arıza sadece bulunduğu odayı etkiler ve onarımı veya düzeltilmesi merkeziden daha kolay ve ucuzdur. Yetersiz hava gelmesi veya filtrelerin tıkanması Merkezi sistemlerde binanın tüm havalandırması olumsuz etkilenecektir. Lokal sistemler münferit çalıştıklarından ve filtre kompanzasyon mekanizmasına sahip olduklarından alarm sistemlerinin devreye girmesiyle sadece gerekli odalara müdahele şansı tanır. Hatta, merkezi bir otomasyon sistemi ile cihazlar bina yönetim sistemine bağlanabilirse, bir FFU başarısız olduğunda diğerleri bunu telafi etmek için daha yüksek hava çevirim oranında çalıştırılabilir. İç mekanlar arasında hava akım yönlendirilmesi gereken durumlar. Acil durumlarda, kontamine kabul edilen ortamlar negatif basınç altında tutularak çevre odalara partikül sızıntıları engellenmesi gerekebilir. Tesis çalışanlarının kullandığı odalar ise istenirse pozitif basınç altında tutularak personelin kaynağı belli olmayan aeorosollere karşı korunmaları arttırılabilir. Merkezi sistemde hava damperleri ile odalar arasında basınç farkı yaratmak mümkündür. Ancak, daha küçük bir dizi bölgeyi kontrol edebilen kolay uyumlu FFU sistemlere göre otomasyonu ve yönetimi daha zordur Boş ve kullanılmayan odaların gereksiz yere havalandırılmasının önlenmesi. Kullanımda olmayan mekanların havalandırmasının kapatılması veya gece/eko moduna alınarak çalıştırılması bölgesel kontrol üstünlüğü ile lokal havalandırma sistemlerinde hem daha kolay hem de gereksiz çalıştırma maliyetlerinden tasarruf edilmesine olanak sağlar. FFU sistemleri ile herhangi bir zamanda bir tesisin her hangi bölümü istenildiğinde devre dışı bırakılabilir, düşük kapasite moduna alınabilir veya aktive edilebilir. Yeni iç mekan ilavesi yapılma durumu. Merkezi sistem kanal ve menfez rekonstriksiyonu gerektirir. Böyle durumlarda mevcut klima santrali yeni ek kapasite ihtiyacını karşılayamayabilir. FFU sistemler sahip oldukları esneklik ve modülerlik sayesinde sadece o mekan için gereken şartları ekipman kullanarak yerinde çözüm sağlar. Hava kanallarında oluşan kaçaklar. HEPA filtre ister santral çıkışında isterse son noktada olsun havanın katedeceği mesafe lokal sistemlere göre çok daha uzun olacağından hava kanalında oluşacak sızıntılar fazla olacaktır. Bu sızıntılar hava kanallarının geçtiği yerlerde pozitif hava basıncı oluşturacağından mekanların tavan bölgelerinde olumsuz hava akımları oluşabilir. FFU sistemler sahip oldukları negatif plenum tasarımlar sayesinde herhangi bir sızıntı olsa dahi sızan hava plenumun içinde hapsedilir ve ortama sızıntı olmaz. Enerji tüketim performansı. Yukarıda sayılan tüm maddeler işletme bakım ve onarım maliyetlerini arttırmasının yanında merkezi sistemin daha yüksek hava miktarı ve basınca ihtiyaç duyması ek maliyet getirmektedir. Aynı hava kalitesi yanında sıcaklık ve nem kontrolünün sağlanmasında lokal çalışan FFU sistemlerinin daha az hava değişim oranına ihtiyaç duyması ayrı bir üstünlük arz etmektedir. Toplam işletme maliyeti: HEPA filtreli iklimlendirilmiş havanın maliyetinin standart bina havalandırmasına göre yüksek olması genel toplamda çok yüksek rakamlara ulaşabilir. Yapılan çalışmalarda iki sistem arasındaki enerji tüketim farkı %40’lara kadar çıkmaktadır. Merkezi sistemlerin ek bakım ve onarım maliyetleri de buna eklendiğinde yıllar içinde tesisin tüm inşaat ve mekanik kurulum maliyeti kadar kayıp ortaya çıkmaktadır.   Hava yoluyla bulaşan mikrobial salgınlarda en etkin yayılım insan trafiğinin yüksek olduğu kapalı ortamlarda gerçekleşmektedir. Bu ortamlarda hijyenik hava ortamı oluşturulması toplum sağlığının korunması için gereklidir. Diğer parametreler bir kenara bırakılacak olursa hijyenik hava ortamı sağlamanın en temel kriteri mikron altı büyüklükteki partiküllerin en hızlı şekilde iç ortamdan uzaklaştırılmasıdır. Hijyenik hava ortamı, temizoda teknolojilerini geleneksel binalara adapte edip uygulayarak gerçekleştirilebilir. Bu adaptasyonu sağlamanın en kolay ve optimal performanslı yolu lokal havalandırma sistemleri ile mümkündür. Kurulum maliyetleri yakın olmasına rağmen lokal havalandırma sistemi ve Fan Filtre Üniteleri tercih edilmelidir? Merkezi olmayan bir hava işleme yaklaşımıyla artırılmış esneklik ve modülerlik sağlanır. Bir veya daha fazla ünitenin kaybı veya arızası tüm binayı tehlikeye atmaz. Standart cihaz tasarımı, otomasyon kontrol ve alarm özellikleri ile güvenli operasyon sağlanır. Tüm iç mekanlar birbirinden bağımsız kontrol edilebilir, veya merkezi bir kontrol sistemi ile tüm bina gerekliliklere göre yönetilebilir. İhtiyaçlar veya kullanımlar değiştikçe ek rekonstriksiyonlara girilmeden yeni şartlara adapte veya transfer edilebilme gibi esnekliklere sahiptir. Sahip olduğu performans verimliliği ve bakım-işletme kolaylığı yanında, gereksiz operasyon ve enerji kaybını ortadan kaldırarak yatırımın birkaç sene içinde geri kazanımını sağlar.  Kaynak : Dr. A. Serdar TUNCER, Metisafe Temizoda ve Biyogüvenlik

Anahtar teslimi mühendislik firmaları ile projeyi tek kaynaktan yönetmenin avantajları nelerdir ?

Anahtar teslimi üretim, tek kaynaktan yönetilen bir mühendislik firmasının, projenin üretiminin başından sonuna kadar tüm yönlerini denetlediği bir süreçtir.Tüm proje aşamalarını ele alırlar: ilk tasarım aşamasından başlayarak işleme ve devreye alma aşamasına, ardından kalite güvencesine ve son olarak üretim, paketleme ve üretimin sevkiyat aşamasına kadar geçen uzun prosesin tamamını yöneten bir yapı ile olası  hatalar ve hatalardan kaynaklanan üstlenilemez maliyet açıklarının önüne set çekersiniz. Proje boyunca bölünmeyen iki kaynaklı iletişim ve maliyet tasarrufu da dahil olmak üzere, hem müşteri hem de tedarikçi için birçok faydası vardır. Bu avantajların neler olduğuna birazdan göz atacağız. Düşen Üretim Süreleri Eski bir atasözü olan "vakit nakittir" kesinlikle üretim endüstrisi için geçerlidir. Geciken müşteri siparişleri, kar kayıpları, itibar hasarı anlamına gelir. Genellikle birkaç farklı proje mühendislik firmasının aynı proje üzerinde çalışmaları,  yanlış iletişim ile birlikte düzensizlik ve kapasite farklılığı dolayısıyla uzun üretim tedarik sürelerine neden olur. Diğer tarafta anahtar teslim mühendislik firmaları , proje liderlerinin bu sorunların birçoğunu atlatmasına yardımcı olur. Üretimin tüm aşamaları tek bir nokta altında toplandığından, görevlerin koordinasyonu daha kolaydır ve kolaylaştırılmış iletişim süreçleri gereksiz yanlış anlamaları önler. Ayrıca, anahtar teslimi bir çözümde, üretici ekibinin her bir üyesi, belirtilen tasarım gereksinimlerine göre yüksek kaliteli bir ürün sağlamaya kendini adamıştır. Bu ortak hedef, herkesin elindeki işe odaklanmasını sağlar. Saygın bir anahtar teslimi sağlayıcı, ekiplerinin başarısı için temel teşkil edecek protokolleri her zaman oluşturmuş olacaktır. Proje iş akışına yönelik bu sistematik yaklaşım, verimliliği artıracak ve üretim sürelerinin en aza indirilmesini sağlayacaktır. Bir aksilik olması durumunda, birden çok şirket yerine tek bir mühendislik firmasıyla ortaklık kurmak, projenin yeniden rayına oturmasını kolaylaştırır. Güçlü Üretim ve Tasarım Dinamiği Birden fazla şirket arasında bölünmüş bir proje iş akışında, tasarımcılar ve üreticiler genellikle talep edilen ürünlerin çeşitli özellikleri konusunda anlaşmazlığa düşerler. Ek olarak, ekip üyelerinin sürecin ortasında projede ayarlamalar yapması gerektiğinde, proje liderleri hem tasarım departmanı hem de üretim şirketi arasında koordinasyon sağlamalı ve herhangi bir değişiklik konusunda herkesin aynı fikirde olmasını sağlamalıdır. Öte yandan, anahtar teslim mühendislik firmaları , tasarım ve üretim departmanlarını tek bir merkezi erişim noktasında birleştirebilir. Mevcut bir tasarımda her değişiklik yapılması gerektiğinde tasarımcılar ve tedarikçilerle ayrı ayrı iletişim kurmak yerine, tek bir şirket ve tek bir irtibat noktasıyla kolaylaştırılmış iletişim ile işler tam zamanında olması gerektiği seyirde işler. Bu aynı zamanda gerekli değişikliklerin daha hızlı uygulanmasını da sağlar. Yerleşik anahtar teslimi tedarikçiler, tasarımcılar ve araç üreticileriyle yakın işbirliği içinde çalışan, yılların deneyimine sahip üretim ekiplerini de işe alır. Bu, proje ortası ayarlamaların uygulanması söz konusu olduğunda belirli bir "rahatlık düzeyi" ile sonuçlanır. Ek olarak, tedarikçi programlarını koordine etme, farklı satıcıları yönetme ve planları ve prototipleri gönderme konusundaki tüm baş ağrısı, anahtar teslimi bir süreçte ortadan kalkar. Tek tedarikçiniz projeden tamamen sorumludur ve sizi bir e-posta veya telefonla anında bilgilendirebilir. Nihai sonuç, güçlü, birleşik bir tasarım ve üretim sürecidir.  

Elektronik,Otomotiv ve Teknoloji Dünyasını Değiştirecek Büyük Keşif

Japonya’nın açıklarında bulunan Minami-Torishima Adası’nda büyük bir keşif yapıldı. Bir dönem askeri pist olarak kullanılan ve üzerinde yaşam bulunmayan adada incelemelerini tamamlayan uzmanlar, sadece 1.3 kilometrelik adanın üzerinde çok nadir element ve değerli taşlar buldu. Uzmanlar, yttrium, europium, terbium ve disprosiyum maddelerinin bulunduğunu açıkladı. Uzmanlar bu metal ve elementlerin piyasaya değerinin yaklaşık 500 milyar dolar olduğunu açıklarken, bu maddelerin iPhone’lardan, uzay mekiklerine, kamera lenslerinden füze savunma sistemlerine kadar birçok cihazda kullanılabileceğini ifade etti. Yttrium’un yarım kilosunun 3.400 dolar, europium’un 100 gramının 20.000 dolar ve terbium’un 100 gramının 1800 dolar olduğunu açıklayan uzmanlar, ada üzerinde yaklaşık 1.2 milyon tonluk madde bulunduğu belirtildi. Araştırmayı Wall Street Journal gazetesine aktaran uzmanlar, “Bu Japonya için oyun değiştirici bir gelişme. Bu elementleri adada toplamak çok pahalı ama bu durum ürünlerin geliştirilmesine büyük katkı sağlar” dedi. Kaynak:Basın Bülteni

Türk Bilim İnsanları Tarafından Üretilecek Olan Karbon Malzeme

Prof. Dr. Candan, arkadaşlarıyla "Avrupa Birliğinin (AB) TÜBİTAK'ı" olarak tanımladığı COST'a davet üzerine katıldıklarını söyledi. Kuruluşta 57 ülkeden bilim insanlarının bulunduğuna dikkati çeken Candan, şöyle devam etti: "İlgili AB çalışma grubu, AB'nin kalkınmasına ve AB devletlerinin sanayisinin kalkınmasına hizmet etmek üzere kurulmuş bir yapı. Biz de bu 57 ülkenin, onlarca bilim insanının olduğu ve ciddi bir meblağda desteklenen, 2024 yılı Ekim ayına kadar sürecek projede yer almaktayız. Bu proje kapsamında konferanslar, etkinlikler, workshoplar, laboratuvar ziyaretleri düzenleniyor." ifadelerini kullandı.İHRACATIN ARTIRILMASI Prof. Dr. Candan, ilgili çalışmalar kapsamında bazı araştırmacıları Türkiye'ye davet ettiklerini, kendi öğrencilerinin ve arkadaşlarının da zaman zaman başka ülkeleri ziyaret ettiğini bildirdi. Gidenlerin konuyla ilgili dünyanın en gelişmiş laboratuvar altyapılarında ortak araştırma yapma imkanı bulduğunu anlatan Candan, "Türkiye Yüzyılı'nda ülkemizin dünyada daha üstün noktalara gelmesi, sanayimizin daha da gelişerek üstün nitelikli, katma değeri yüksek, teknolojik, rekabetçi ürünler üreterek ihracatını artırması noktasında bizler de katkı sunmaya çalışıyoruz." diye konuştu. Kaynak:Basın Bülteni

Moleküler Biyoloji ve Genetik

DNA ve RNA Moleküler biyoloji ve genetikte temel yapı taşları olan nükleotidler ve nükleik asitler, canlı organizmaların genetik bilgisini taşıyan moleküllerdir. DNA (Deoksiribonükleik Asit) ve RNA (Ribonükleik Asit), nükleik asitlerin iki temel türüdür. DNA, genetik bilgiyi kalıtım yoluyla aktaran ve hücrelerin temel yapı taşı olan çift sarmallı bir moleküldür. RNA ise genlerde kodlanan bilgiyi hücrede protein sentezine yönlendiren tek sarmallı bir moleküldür. Genler ve Genetik Kodlama Genler, organizmanın bireysel özelliklerini belirleyen ve genetik bilgiyi taşıyan DNA segmentleridir. Genlerin çeşitli dizilimleri, organizmanın göz renginden hastalıklara kadar birçok özelliğini belirler. Genetik kodlama süreci, DNA dizilimlerinin RNA'ya transkribe edilmesi ve ardından proteinlerin sentezlenmesini içerir. Bu süreç, canlıların biyolojik işlevlerinin temelini oluşturur.Moleküler Biyolojinin Temel Teknikleri Moleküler biyoloji, çeşitli teknikler kullanarak DNA, RNA ve proteinlerin yapılarını ve işlevlerini inceleyen bir bilim dalıdır. Polimeraz zincir reaksiyonu (PCR), moleküler klonlama ve Western blotting gibi temel teknikler, laboratuvarlarda genetik araştırmaların yürütülmesini sağlar. PCR, belirli DNA parçalarının kopyalanmasını sağlayarak genetik analizlerde büyük kolaylık sağlar. DNA dizileme ise organizmaların genetik bilgisini tamamen çözerek genetik hastalıkların anlaşılması ve tedavisinde önemli rol oynar. Moleküler Biyolojinin Tıbbi Uygulamaları Moleküler biyoloji ve genetik, tıp alanında birçok uygulama alanına sahiptir. Gen tedavisi, genetik hastalıkların tedavisinde genlerin düzenlenmesini veya değiştirilmesini içerir. Bu yaklaşım, hastalıkların genetik kökenine yönelik etkili tedavilerin geliştirilmesine olanak tanır. Aynı şekilde, genetik hastalıkların erken teşhisinde moleküler biyoloji teknikleri kullanılır. Genetik Çeşitlilik ve Evrim Moleküler biyoloji, genetik çeşitlilik ve evrimin anlaşılmasında önemli bir rol oynar. Mutasyonlar, canlı organizmalardaki genetik çeşitliliğin temel kaynağıdır ve doğal seçilimle birleşerek türlerin zaman içinde değişimine yol açar. Bu süreç, canlıların çevreye uyum sağlamasını ve evrimsel süreçlerle değişim geçirmesini sağlar. Klonlama ve Biyoteknoloji Moleküler biyoloji alanındaki bir başka önemli konu, gen klonlamadır. Gen klonlama, belirli DNA parçalarının çoğaltılması ve aynı genlerin farklı organizmalara aktarılması anlamına gelir. Bu süreç, transgenik organizmaların üretilmesi ve biyoteknolojik uygulamaların geliştirilmesi için kullanılır. Transgenik organizmalar, dışarıdan genetik materyal eklenerek oluşturulan organizmalardır. Moleküler Biyolojinin Tarım ve Gıda Sektöründeki Rolü Moleküler biyoloji ve genetik, tarım ve gıda sektöründe de önemli bir rol oynar. Bitki ıslahı, genetik modifikasyon ve doku kültürü gibi teknikler kullanılarak bitkilerin özellikleri geliştirilir ve verimlilik artırılır. Gıda güvenliği ve izlenebilirlik de moleküler biyolojinin sağladığı analizlerle sağlanır. Kanser Araştırmalarında Moleküler Biyoloji Kanser, genetik mutasyonlar sonucu hücrelerin kontrolsüz şekilde çoğalmasıyla ortaya çıkan bir hastalıktır. Moleküler biyoloji, kanser araştırmalarında önemli bir rol oynar. Onkogenler ve tümör baskılayıcı genler gibi kanserle ilişkili genlerin anlaşılması, yeni kanser tedavilerinin geliştirilmesine katkı sağlar. Moleküler Biyoloji ve Biyokimya Moleküler biyoloji ve biyokimya, birbirine sıkı sıkıya bağlı alanlardır. Proteinler, hücrelerin temel yapı taşlarıdır ve biyokimyasal reaksiyonların katalizörleri olan enzimler de proteinlerdir. Moleküler biyoloji, proteinlerin yapısını ve işlevini anlayarak hücresel süreçlerin anlaşılmasına yardımcı olur. CRISPR-Cas9 ve Gen Düzenleme CRISPR-Cas9, moleküler biyolojide son dönemde önem kazanmış bir gen düzenleme tekniğidir. Bu teknik, belirli DNA dizilimlerini keserek düzenleme veya değiştirme olanağı sağlar. CRISPR-Cas9, genetik araştırmalardan hastalık tedavisine kadar gen düzenleme alanında büyük potansiyele sahiptir. Ancak, etik sorunlar ve düzenlemenin uzun vadeli etkileri üzerinde tartışmalar devam etmektedir. Moleküler Biyolojideki Son Gelişmeler Moleküler biyoloji alanındaki teknolojik ilerlemeler, genetik bilginin daha hızlı ve hassas bir şekilde analiz edilmesini sağlamıştır. Genom düzenleme ve sentetik biyoloji, moleküler biyolojideki son gelişmelerden bazılarıdır. Sentetik biyoloji, yaşamın temel yapı taşlarının tasarım ve senteziyle ilgilenirken, genom düzenleme canlı organizmaların genetik yapılarının düzenlenmesine yönelik çalışmalardır. Moleküler Biyoloji ve İlaç Geliştirme Moleküler biyoloji ve genetik, ilaç geliştirme süreçlerine önemli katkılarda bulunur. Yeni ilaçların keşfi ve geliştirilmesi, moleküler biyoloji tekniklerinin kullanılmasıyla hız kazanır. Ayrıca, farmakogenomik yaklaşımlar sayesinde bireylerin genetik profilleri dikkate alınarak kişiselleştirilmiş tedavilerin geliştirilmesi mümkün hale gelir. Çevre ve Moleküler Biyoloji Moleküler biyoloji, çevre ve biyoloji arasındaki kesişimde önemli bir rol oynar. Biyosensörler, çevresel izleme ve biyolojik atık arıtma süreçlerinde moleküler biyoloji teknikleri kullanılarak çevresel etkilerin değerlendirilmesi ve çözümüne yönelik çalışmalar yürütülür. Bu sayede çevresel sorunların daha iyi anlaşılması ve çözümlenmesine katkı sağlanır. Sonuç Moleküler biyoloji ve genetik, canlı organizmaların temel yapı taşlarının anlaşılmasına ve genetik bilginin kullanımına yönelik büyük bir ilerleme sağlamıştır. Bu alanlardaki araştırmalar ve teknolojik gelişmeler, tıp, tarım, çevre ve birçok diğer alanda hayatımızı dönüştüren uygulamalara yol açmıştır. Gelecekteki araştırmaların ve keşiflerin bu alanlardaki etkisini artırması beklenmektedir. Kaynak:DHA

Yapay Zekanın Hayatımıza Katacağı En Parlak Buluşlar

Gelişmiş yapay zeka Computer Vision, yani "bilgisayar görüşü", "bilgisayarların gördükleri objeleri tıpkı insanlar gibi tanımlama ve işleme" kabiliyetine verilen addır. Yapay zekanın önümüzdeki yıllarda bu alanın yanı sıra doğal dil işleme (insan dilini konuşulduğu ve yazıldığı şekliyle anlama yeteneği) ve makine öğrenimi gibi alanlarda atılımlara yol açması bekleniyor. Bu durum, sağlık ve ulaşımdan eğlence ve eğitime kadar çeşitli sektörlerde devrim yaratabilir. Kuantum hesaplama Kuantum bilgisayarlar "karmaşık problemleri klasik bilgisayarlardan çok daha hızlı çözme" potansiyeline sahiptir. Araştırmalar ilerledikçe kriptografi, optimizasyon, ilaç keşfi ve malzeme biliminde çığır açacak gelişmelere tanık olabiliriz.Yenilenebilir enerji inovasyonları İklim değişikliğine yönelik endişelerin artmasıyla birlikte, büyük ölçüde yenilenebilir enerji kaynaklarına odaklanılması muhtemeldir. Güneş, rüzgar ve enerji depolama teknolojilerindeki ilerlemeler daha sürdürülebilir ve temiz bir geleceğe yol açabilir. Genetik mühendisliği ve kişiselleştirilmiş tıp CRISPR-Cas9 gibi gen düzenleme teknolojilerindeki ilerlemeler sağlık hizmetlerinde devrim yaratabilir. Bireyin genetik yapısına dayalı kişiselleştirilmiş tıp daha yaygın hale gelerek hedefe yönelik daha isabetli tedavilere ve hastalıkların daha başarılı bir şekilde önlenmesine olanak sağlayabilir. Uzay araştırmaları ve uzayda kolonizasyon Özel uzay şirketlerinin ivme kazanmasıyla birlikte Mars gibi diğer gök cisimlerini keşfetme ve oralarda koloni oluşturma çabaları artabilir. Bu da yeni bilimsel keşiflerin, kaynak kullanımının ve çok gezegenli toplumların önünü açabilir. Beyin-Bilgisayar Arayüzleri (BCI'lar) BCI'lar insan beyni ve makineler arasında doğrudan iletişimi mümkün kılarak protezler ve sanal gerçeklik alanlarının yanı sıra bilişsel yetenekleri geliştirme potansiyelinde de ilerlemelere yol açabilir. Nesnelerin İnterneti (IoT)  Nesnelerin İnterneti, internet veya diğer iletişim ağları üzerinden diğer cihaz ve sistemlere bağlanan ve bunlarla veri alışverişi yapan teknolojilere sahip fiziksel nesneleri tanımlar.  IoT, çeşitli cihazları ve sistemleri birbirine bağlayarak gelişmeye devam edecek; akıllı şehirler, ulaşım ve sağlık hizmetleri gibi alanlarda gelişmiş otomasyon ve yüksek verimlilik getirecektir. Artırılmış Gerçeklik (AR) ve Sanal Gerçeklik (VR) AR ve VR teknolojilerinin önemli ölçüde ilerleyerek dijital içerik, eğlence ve eğitimle etkileşim şeklimizi dönüştürmesi bekleniyor. Bu teknolojilerin eğitim, terapi ve uzaktan işbirliği alanlarında da uygulamaları olabilir. Gelişmiş Robotik ve otomasyon teknolojileri ilerlemeye devam ederek üretim, sağlık, tarım ve keşif gibi alanlarda gelişmiş yeteneklere kapı aralayacaktır. Sürdürülebilir tarım ve gıda üretimi Artan küresel nüfus ve çevresel zorlukların üstesinden gelmek için sürdürülebilir tarım uygulamaları, dikey tarım, yapay et ve yenilikçi gıda üretim teknolojilerine daha fazla odaklanılması muhtemeldir. Kaynak:İHA

Sentetik İnsan Embriyosu Üretildi

Sağlık, genetik ve hastalıkların tedavisi anlamında büyük bir ilgi uyandıran araştırma, ciddi etik tartışmaları da beraberinde getirdi. Embriyo yapıları, laboratuvarda geleneksel bir embriyodan kullanılarak elde edilen kök hücrelerden üretildi. Kök hücreler, başka hücrelere dönüşme kapasitesi olan hücrelerdir ve vücutta büyüme, onarım gibi işlevlerde bu şekilde kullanılırlar. Burada kök hücreler, sonunda yumurta sarısı kesesi, plasenta ve ardından gerçek embriyonun kendisi olacak öncü hücreler haline gelmeleri için hassas bir şekilde programlandı. Bu buluşla ilgili bir makale henüz yayınlanmadı. Bu nedenle çalışmanın metodolojisine ilişkin fazla bilgi mevcut değil. Çalışma, İngiltere'deki Cambridge Üniversitesi'nden biyolog Magdalena Żernicka-Goetz tarafından, İngiltere ve ABD'den bir grup araştırmacıyla birlikte yürütüldü. Geçen yıl Zernicka-Goetz liderliğindeki bir ekip, ilkel beyin ve kalplere sahip sentetik fare embriyolarını başarıyla büyütmeyi başarmıştı.Mevcut teknolojik olanaklar yapay yollarla insan yavruları oluşturmaktan halen çok uzak. Çalışmada elde edilenler, kalbi ya da beyni olmayan embriyo benzeri yapılar şeklinde tanımlanabilir. Bunlar daha çok, normal bir embriyonun yalnızca bazı özelliklerini taklit edebilen embriyo modelleri gibi düşünülmeli. “Amaç yeni canlılar oluşturmak değil, olanları kurtarmak” Sosyal medya hesabından çalışmasıyla ilgili bir paylaşım yapan Zernicka-Goetz, “Bunların sentetik embriyo değil, embriyo modelleri olduğunu vurgulamak önemli. Araştırmamız yeni yaşamlar oluşturmak değil, mevcut olanları kurtarmak için" ifadelerini kullandı.Araştırmadan elde edilen sonuçların potansiyel yararları Bu araştırmanın sağladığı bilgilerin faydalarından biri, birçok gebeliğin neden bu yapay embriyoların kopyalandığı aşamada neden başarısız olduğunu incelemeye olanak tanıması. Canlının oluştuğu bu erken aşamalar laboratuvarda incelendiğinde çok daha iyi anlaşılması mümkün. Ayrıca bu teknikler, yaygın genetik bozuklukların yaşamın en erken aşamalarında nasıl geliştiği hakkında daha fazla bilgi edinmek için de kullanılabilir. Bu daha iyi anlaşıldığında, tedavi ve tedbirlerin önü açılabilir… Öte yandan bu tür sentetik embriyo üretiminin risklerine ilişkin bazı endişeler de var. Bilim insanları bu tür araştırmaları kontrol etmek için güçlü yasal düzenlemelere ihtiyaç olduğunu söylüyor. Henüz bu yönde düzenlemeler mevcut değil. Henüz hakem onayından geçmeyen ve yayınlanmayan bu çalışmanın sonuçları, Uluslararası Kök Hücre Araştırma Topluluğu’nun yıllık toplantısında sunuldu.  Kaynak:DHA

Prof. Dr. Muhsin Konuk 2022'nin Bilim İnsanı Seçildi

Moleküler Biyoloji ve Genetik alanındaki çalışmalarıyla dikkat çeken Üsküdar Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Muhsin Konuk, 2022 yılının bilim insanı seçildi.İSTANBUL (İGFA) - Üsküdar Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Muhsin Konuk, Nobel Bilim ve Araştırma Merkezi Derneği Yönetim Kurulu tarafından ‘Moleküler Biyoloji ve Genetik’ alanında Yılın Bilim İnsanı Ödülü’ne layık görüldü. 2016 yılından bu yana her yıl bilimsel alanda başarılı kişi, kuruluş ve basılmış eserleri ödüllendiren Nobel Bilim ve Araştırma Merkezi Derneği, 2022 yılının ödül alanlarını ilan etti. Nobel Bilim ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu tarafından değerlendirilen ve oy birliğiyle alanının başarılı isimlerine takdim edilen ödüllerden birini ise Üsküdar Üniversitesi’nden Prof. Dr. Muhsin Konuk aldı. Dernek tarafından yapılan açıklamada, “2022 yılında Moleküler Biyoloji alanında yürütücü/araştırmacı olduğu projeleri, yetiştirdiği öğrenciler, bilimsel skorlarının yüksekliği (h-index, citation... vb), yönettiği lisansüstü tezler ve SCI indekslerine sahip dergiler ile Uluslararası Hakemli Dergilerde yayınlanan makaleleri, TV programları, üst düzey yöneticilik görevleri, uluslararası tanınmış yayın evinde yazdığı kitap/kitap bölümü dolayısıyla ‘Moleküler Biyoloji ve Genetik’ alanında Yılın Bilim İnsanı Ödülü Prof. Dr. Muhsin Konuk’a verilmiştir.” ifadelerine yer verildi.  Kaynak:İHA

Yapay Zeka Tarafından Üretilen İlk İlaç İnsanlarda Denenecek

400 milyon dolardan fazla finansmana sahip Hong Kong merkezli biyoteknoloji girişimi Insilico Medicine, kronik bir hastalık olan idiyopatik pulmoner fibrozisin (IPF) tedavisi için INS018_055 adlı ilacı yarattı. Ulusal Sağlık Enstitüleri’ne göre, son yıllarda yaygınlığı artan bu hastalık şu anda ABD’de yaklaşık 100.000 kişiyi etkiliyor ve tedavi edilmezse iki ila beş yıl içinde ölüme yol açabilir. Insilico Medicine’ın kurucusu ve CEO’su Alex Zhavoronkov, “İnsanlar üzerindeki klinik deneylere ve özellikle hastalarla yapılan Faz II denemelerine ulaşan ilk yapay zeka ilacı oldu. Denemelerde yapay zeka tarafından tasarlanmış başka ilaçlar olsa da, bizimki hem yapay zeka tarafından keşfedilen yeni bir hedefe hem de yapay zeka tarafından oluşturulan yeni bir tasarıma sahip ilk ilaç.” dedi.Zhavoronkov, yeni ilacın keşif sürecinin 2020’de başladığını ve çoğunlukla ilerlemeyi yavaşlatmaya odaklanan ve rahatsız edici yan etkilere neden olabilen hastalık için mevcut tedavilerle ilgili zorlukların üstesinden gelmek için etkili bir ilaç yaratma umuduyla başladığını söyledi. Insilico’nun, hastalığın yaşlanma üzerindeki etkileri nedeniyle IPF’e odaklanmayı seçtiğini, ancak şirketin klinik aşamada kısmen yapay zeka tarafından üretilen iki ilacı daha olduğunu ekledi. Biri, birinci aşama klinik deneylerinde olan bir Covid-19 ilacı. Diğeri ise klinik deneyleri başlatmak için yakın zamanda FDA onayı almış, özellikle “katı tümörlerin tedavisi için bir USP1 inhibitörü” olan bir kanser ilacı. Zhavoronkov, “Bu şirket piyasaya sürüldüğünde, yeni molekülleri keşfedip tasarlayabilecek teknolojiyi geliştiren algoritmalara odaklandık. O ilk günlerde, kendi yapay zeka ilaçlarımı hastalarla klinik deneylere sokacağımı hiç düşünmemiştim.” dedi. Deney Süreci IPF ilacının mevcut çalışması, Çin’de 12 hafta boyunca gerçekleştirilen plasebo kontrollü bir çalışma olarak yürütülüyor. Insilico, test popülasyonunu ABD ve Çin’deki 40 tesiste 60 deneğe uygulamayı planlıyor. Mevcut ikinci aşama çalışması başarılı olursa, daha büyük bir kohortla başka bir çalışmaya geçilecek ve daha sonra potansiyel olarak yüzlerce katılımcının yer aldığı üçüncü aşama çalışmalarına başlanacak. Zhavoronkov, “Mevcut Faz II denemesinden gelecek yıl sonuç almayı bekliyoruz,” dedi ve özellikle hastalığın nispeten nadir olması ve hastaların belirli kriterleri karşılaması gerektiğinden, gelecekteki aşamalar için kesin zamanlamayı tahmin etmenin zor olduğunu da sözlerine ekledi. “Bu ilacın piyasaya hazır olacağı ve önümüzdeki birkaç yıl içinde ondan fayda görebilecek hastalara ulaşacağı konusunda iyimseriz” diye de ekledi. Kaynak: Basın Bülteni

İnsan DNA’sı Dünyanın Her Yerinde

Her bir deri parçanız, saç kökünüz, kirpiğiniz ve tükürüğünüzde, size özgü bir kimyasal kod bulunur. Bu kodun çözülmesi, doku örneğinin sahibi hakkında zannedilenden çok daha fazla bilgi verebilir. Dünyanın yüzeyi, canlılardan saçlan bitki ve hayvan hücreleri ile parçalanmış mikroplarla dolu. Araştırmacılar, bu biyolojik parçaların çevresel DNA adını verdikleri genetik kodları içerdiğini söylüyor. Araştırmacılar, küçük çevresel DNA parçalarını çoğaltarak ve genetik dizileri okuyarak, bir habitatta bulunan organizmaların ekolojik listesini doğru bir şekilde üretebilir. Aynı listeleri saha çalışmalarıyla yapmak çok daha uzun ve maliyetli bir süreç. Dahası bu genetik örnekler, mevcut hastalıklar ve farklı gruplar arasındaki ilişkiler hakkında diğer yöntemlerle belirlenemeyecek önemli veriler de sağlayabiliyor. İnsanlık bu teknolojiye hazır değil! İlk duyduğunuzda kulağa olumlu gelse toplum henüz bu teknolojinin sonuçlarına hazır değil. Çevreden toplanan insan DNA’larının dizilim çalışmasının yapılmasının sınırlarını test eden projenin başında, Florida Üniversitesi’nden Zoolog David Duffy vardı. Duff çalışma hakkında yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Ne zaman teknolojik bir ilerleme olsa, teknolojinin kullanılabileceği faydalı ve zararlı alanlar söz konusu olur. Biz bu konuları erkenden gündeme getirmeye çalışıyoruz. Bu sayede politikacıların ihtiyaç duyulan regülasyonları geliştirmek için yeteri zamana sahip olacağını düşünüyoruz.” İnsanların farkında olmadan etrafa saçtığı genetik bilgilerin araştırma amaçları için kullanılması, tüm insanlığın sürekli bir gözetim altına alınması riskini taşıyor. Uzmanlar güvenlik amacıyla yapılacak kamu gözetiminin sınırlarının ne kadar olacağı konusunda bazı tartışmalar yaptığına işaret ediyor. Görülen o ki teknolojik gelişmelerin hayatımıza kattığı olanaklar, genetik ve ahlaki bağlamda birçok tartışmayı beraberinde getirecek. Araştırmadan elde edilen sonuçlar Nature Ecology and Evolution dergisinde yayınlandı. Kaynak:İHA

DEÜ Laboratuvar Yönetim Sistemi DELAB Faaliyete Başladı

Yeni sistem sayesinde kişi ve firmalar, hem kurum bünyesindeki laboratuvar, cihaz, analiz içeriği ve hizmet bedeli gibi konularda bilgi alabilecek hem de dijital ortamda sorumlu kişilerle iletişim kurabilecek. Araştırma üniversitelerinin laboratuvar altyapısını ve teknik imkanlarını özel sektörün kullanımına sunduklarını ifade eden DEÜ Rektörü Prof. Dr. Nükhet Hotar, bu sayede yenilikçi girişimlerin; katma değeri yüksek ve ticarileşecek fikirlerin önünü açmayı hedeflediklerini söyledi. Üniversite sanayi işbirliğine hız veren Dokuz Eylül Üniversitesi(DEÜ) Rektörlüğü, araştırma üniversitesi misyonuna uygun olarak; kurum bünyesindeki laboratuvarları tek çatı altında topladığı DEÜ Laboratuvar Yönetim Sistemi’ni(DELAB) hayata geçirdi. Sağlık, fen ve mühendislik alanlarında özel sektörün ihtiyaç duyduğu analizlerin dikkate alınarak oluşturulduğu yeni sistem sayesinde kişi ve firmalar, hem kurum bünyesindeki laboratuvar, cihaz, analiz içeriği ve hizmet bedeli gibi konularda bilgi alabilecek hem de dijital ortamda sorumlu kişilerle iletişim kurabilecek. Akredite olmuş laboratuvarlara erişim imkanı da sunan (http://delab.deu.edu.tr) internet adresi üzerinden hizmet verecek sistem, sürekli güncel tutulacak. Araştırma üniversitelerinin laboratuvar altyapısını ve teknik imkanlarını özel sektörün kullanımına sunduklarını ifade eden DEÜ Rektörü Prof. Dr. Nükhet Hotar, bu sayede yenilikçi girişimlerin; katma değeri yüksek ve ticarileşecek fikirlerin önünü açmayı hedeflediklerini söyledi. DEÜ laboratuvarlarına olan ilginin sürekli artığını dile getiren Rektör Hotar, “Özel sektör temsilcilerinin, firmaların ve girişimcilerin ilgisi ve beklentisi, bizi daha fazlasını yapmamız için motive ediyor. Bu sistem sayesinde, üniversitemizin teknik altyapısının daha bilinir ve sektör tarafından kullanılır olmasını arzuluyoruz. Analiz süreçlerini olabildiğince hızlı şekilde tamamlamayı ve güncel bilgilerin ulaşılabilir olmasını hedefliyoruz. Çünkü günümüzde, zaman ve işgücü kaybına hiç kimsenin tahammülü bulunmuyor. Üstelik uluslararası rekabette, elinizin güçlü ve veriye dayalı olması gerekiyor. Biz de DELAB hizmeti ile bunu gerçekleştireceğiz” dedi. ‘LAB.’ İŞİN MUTFAĞIDIR Yükseköğretim kurumları için laboratuvarların araştırma, geliştirme ve öğretim faaliyetlerinde işin mutfağı olduğuna işaret eden Rektör Hotar, “Bu noktada araştırma üniversitemizin misyonu, teorik bilgi kadar uygulamayı da içeriyor. Bu süreçte analizler yapmanız ve işin mutfağına girerek elinizi taşın altına sokmanız gerekiyor. Sonuçta, sebep-sonuç ilişkisini uygulamalı şekilde anlatabiliyor olmanız de önem taşıyor. Dolayısıyla biz de, devlet üniversitesi olan kurumumuzun modern laboratuvarlarına ve buradaki hizmetlere yatırım yapıyoruz. Bunu yaparken de altyapımızı paylaşmaya gayret gösteriyoruz. Milli ve yerli teknolojileri geliştirmek için sanayicilerimizin ve iş dünyamızın temsilcilerinin daha fazla desteklenmesi gerektiğine inanıyoruz” diye konuştu.  YATIRIMDA HIZ KESMEDİK Görev süreleri boyunca birçok yatırımı ve hizmeti üniversiteye kazandırdıklarını aktaran Rektör Hotar, “Rektörlük olarak, yaklaşık 30 milyon TL yatırım bedeli bulunan Merkezi Araştırma Laboratuvarımızı açtık; Efes Meslek Yüksekokulu bünyesinde, kentin en kapsamlı gıda laboratuvarı Efes Gıda Laboratuvarı’nı kentimize kazandırdık. Mühendislik Fakültesi bünyesinde ve TUSAŞ işbirliği ile Akış Dinamiği ve Benzetimi Laboratuvarını, Torbalı Meslek Yüksekokulu bünyesindeki yenilenen Biruni Laboratuvar Kompleksini, Diş Hekimliği Fakültesi bünyesinde Fantom Laboratuvarını kurduk. Hemşirelik Fakültesi’nde Simülasyon Laboratuvarını, Temel Bilimler ve Klinik Öncesi Bilimler Laboratuvarını hizmete aldık. Bu DELAB hizmetimizi de, üniversite sanayi işbirliğini geliştirmekte önemli fayda sağlayacağına inanarak oluşturduk. Ülkemize hayırlı olmasını diliyoruz” ifadesinde bulundu.  LABORATUVARLAR TEK ÇATI ALTINDA FEN, Mühendislik ve Tıp alanında ki laboratuvarların zaman içerisinde DELAB’a dahil olacağı bilgisini veren DEÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Murat Tanarslan ise “Üniversitemizin farklı akademik birimlerinde; lisans ve lisansüstü düzeyde hizmet veren, öğretim ve araştırma faaliyetlerini zenginleştiren laboratuvarlarımız bulunuyor. Bunlardan bazıları kendi alanlarında ulusal ve uluslararası akreditasyonlara da sahipler. Şu anda üniversitemiz değişik birimlerinin laboratuvarlarında bulunan ve DELAB sistemine kayıtlı yüzlerce cihaz ile farklı alanlarda çok sayıda analiz yapılma ikanı bulunmaktadır. Önümüzdeki süreçte DELAB sistemi, üniversitemizdeki tüm laboratuvarlarımız kapsayacak şekilde genişletilerek, burada görevli bilgili ve tecrübeli arkadaşlarımız ile Ar-Ge faaliyetlerinin yanı sıra; özel sektörün ihtiyaç duyduğu birçok alanda, uygulama hizmetleri sunmayı arzuluyoruz” ifadesinde bulundu.  Kaynak:DHA

Almanya 300 Bin Yıllık Ayak İzlerini Keşfetti

Araştırmacılar, Almanya’da antik insanlara ait ayak izlerinin en eski örneklerini keşfetti. İzler o kadar eski ki, günümüzde yaşamakta olan herhangi bir tür tarafından bırakılmış olmaları mümkün görünmüyor. Günümüzden yaklaşık 300 bin yıl önce oluşan bu izlerin Homo sapiens tarafından değil, antik (ve artık soyu tükenmiş olan) “Heidelberg halkı” (ya da Homo heidelbergensis) tarafından bırakıldığı düşünülüyor.Saha izlenimleri, araştırmacılara, Almanya’nın kuzeybatısında kalan Aşağı Saksonya eyaletindeki Schöningen Paleolitik bölgesinde keşfedilen hayvan ayak izlerinin yanı sıra, erken dönem insanlarının yaşam tarzına büyüleyici bir bakış imkânı sunuyor. SON ORTAK ATAMIZDAN KALMA İZLER H. heidelbergensis’in yetenekli avcılar olduğunu ve soylarının Neandertallerden bile daha eskiye dayandığını biliyoruz. Aslında, Neandertaller ile bizim son ortak atamız olarak görülüyorlar. Almanya’da bulunan Tübingen Üniversitesi’nden arkeolog Flavio Altamura, “İlk defa Schöningen’deki iki bölgede fosil ayak izlerine ilişkin ayrıntılı bir araştırma gerçekleştirdik” diyor: “Bu izler, sedimantolojik [tortu-bilimsel], arkeolojik, paleontolojik ve paleobotanik incelemelerden sağlanan bilgilerle birlikte, bize bölgenin Taş Devri’ndeki manzarası ve geçmişte bu bölgede yaşayan memeliler hakkında bir fikir sunuyor.” Araştırmacılar, araştırmalarına dayanarak, tortu katmanlarından bölgede korunan kemiklere varıncaya dek her şeye bakıldığında, bu alanın geçmişte huş ağaçları, çam ağaçları ve otlardan meydana gelen yemyeşil bir manzarayla sarılmış bir göl olduğunu düşünüyor. Alanda sadece üç H. heidelbergensis ayak izi tespit edildi; bu durum araştırmacılara çalışacak fazla malzeme sağlamıyor. Buna karşın ekip, diğer çalışmalardan sağlanan gözlemlerle karşılaştırmalar yaparak, bu izlerin bir yetişkin ve iki ergen genç tarafından bırakıldığını tahmin ediyor. GEÇMİŞTE TROPİK BİR BÖLGE GİBİYDİ Araştırma makalesi, büyük ihtimalle bir aile gezisinden kalan izlere baktığımızı aktarıyor. Bunun yanı sıra, gölün, hepsi de gölü yıkanmak ya da içmek için kullanan fillerin, gergedanların ve hatta çift parmaklı toynaklı hayvanların uğrak yeri olduğuna dair birçok kanıt mevcut. Altamura, “Mevsime bağlı olarak, gölün etrafında bitkiler, meyveler, yapraklar, sürgünler ve mantarlar mevcuttu” diyor: “Ulaştığımız bulgular, bu soyu tükenmiş olan insan türünün sığ sularla göl ya da nehir kıyılarında yaşadığını teyit ediyor. Bu durum, hominin ayak izlerini barındıran diğer Alt ve Orta Pleistosen bölgelerinden de biliniyor.” Daha önce kazı alanındaki tortu katmanı içerisine batmış ve genelde iyi korunmuş halde çok sayıda ahşap alet bulundu ve bulgular bu antik insan atalarının nasıl yaşadığına ilişkin ek bilgiler sağladı. 300 bin yıl sonra bulunan bu aletlerin hangi amaçla kullanıldığından emin olmak güç; fakat bunlar avlanma, ürün hasadı ya da inşa amaçlı kullanılmış olabilirler. BÖLGEDE FİLLER VE GERGEDANLAR DA VARDI Bunların dışında, kazı alanında soyu tükenmiş bir fil türü olan Palaeoloxodon antiquus’a dair kanıtlar da mevcut: Bu hayvanlar 4,2 metre yüksekliğe ve 13 ton ağırlığa ulaşabiliyordu. Avrupa’da türünün ilk örneği olarak bir gergedanın ayak izi de kayıt altına alındı. Burada bulunan şey, antik insanların tarihini korumasıyla iyi tanınan bir bölgeden elde edilen bulguların oluşturduğu gerçek bir hazine. Bununla birlikte, araştırma, insan ayak izlerinden hayvan yuvalarına varıncaya dek geride kalan izlerin incelenmesini temel alan ‘içnoloji’ [ing. ‘ichnology’] disiplinin taşıdığı potansiyeli de ortaya koyuyor. Yayınladıkları makalede, araştırmacılar, “İçnoloji, bilhassa çok-disiplinli bir yaklaşıma dahil edildiği zaman, tarih öncesi alanların yüksek çözünürlüklü çevresel, ekolojik ve arkeolojik bir görüntüsünü yeniden oluşturmak bağlamında güçlü bir araç olarak kendini gösteriyor” diyorlar. Kaynak:Quaternary Science Reviews

İnsanlar Ölümsüz mü Olacak

Gelecek ile ilgli yaptığı isabetli tahminlerle gündeme gelen ABD’li mühendis Ray Kurzweil 2012 yılında Google tarafından ‘makine öğrenimi ve dil işlemeyi içeren yeni projeler üzerinde çalışmak’ üzere işe alındı, ancak teknolojik gelişmelerle ilgili tahminlerini çok daha önceden yapıyordu. Fütüristik Öngörüleri Gerçekleşti Kurzweil, 1990 yılında dünyanın en iyi satranç oyuncusunun 2000 yılına kadar bir bilgisayara yenileceğini öngörmüş ve 1997 yılında Deep Blue’nun Gary Kasparov’u yenmesiyle bu gerçekleşmişti.Kurzweil 1999 yılında ise 2023 yılına kadar bin dolarlık bir dizüstü bilgisayarın bir insan beyninin hesaplama gücüne ve depolama kapasitesine sahip olacağını söyledi ve bu öngörüsü de çoktan gerçekleşti. Singularity (Tekillik) nedir? Şimdi ise Google’ın eski mühendisi, teknolojinin o kadar güçlü hale geleceğine inanıyor ki, “tekilllik” adı verilen bu durumun insanların sonsuza kadar yaşamasına yardımcı olacağını öne sürdü. “Tekillik”, yapay zekanın insan zekasını aştığı teorik bir noktayı anlatan kavram olarak ifade ediliyor. Kendisini fütürist olarak tanımlayan yazar Kurzweil, teknolojik tekilliğin 2045 yılına kadar gerçekleşeceğini ve yapay zekanın 2029 yılında geçerli bir Turing testini geçeceğini öngördüğünü söyledi. Turing testi, bir makinenin bir insanınkine eşdeğer ya da ondan ayırt edilemeyecek kadar zeki davranışlar sergileyebilme yeteneğini ölçen teste deniliyor.“Makinelerin insan beynine bağlanması kötü bir şey değil”Ray Kurweil, makineleri insanları zaten daha zeki hale getirdiğini ve onları insan beynine bağlamanın insanların daha akıllıca düşünmesine yardımcı olacağını belirterek, “Bazılarının korkularının aksine, beynimize bilgisayar yerleştirmenin bizi geliştirecek. Daha fazla neokortekse sahip olacağız, daha komik olacağız, müzikte daha iyi olacağız. Daha çekici olacağız. İnsanlarda değer verdiğimiz her şeyi gerçekten daha büyük ölçüde deneyimleyeceğiz.” diye konuştu. Ray Kurzweil, ayrıca nanomakinelerin insan vücuduna yerleştirilerek onları “ölümsüzlüğe” ulaştırabileceğini belirtiyor.Kurzweil, ‘Nihayetinde bu her şeyi etkileyecek. Tüm insanların fiziksel ihtiyaçlarını karşılayabileceğiz. Bu süreç yüzyıllar önce, insan hayatını önemli ölçüde iyileştirebilecek gözlük ve kulak trompeti gibi basit cihazlarla başladı. Ardından kalp pilleri ve diyaliz makineleri gibi hayat kurtarabilecek cihazlar geldi.21’inci yüzyılın ikinci on yılına gelindiğinde, laboratuvarlarda yetiştirilen organlara ulaştık. Gelecek sekiz yıl içinde yaşlanmayı tersine çeviren nanobotlar göreceğiz. Nanobotlar, vücut yaşlandıkça bozulan hasarlı hücre ve dokuları onaracak. Bu şekilde insanlar kanser gibi ölümcül hastalıklara karşı korunacak.” diye konuştu. Kaynak:AA

Türk Kadın Bilim İnsanları Liderlik Hedefine Çalışıyor

Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı’nın (WIPO) kurulduğu anlaşmanın yürürlüğe girdiği gün olan 26 Nisan, tüm dünyada Fikri Mülkiyet Günü olarak kutlanıyor. Her yıl farklı bir tema başlığı ile kutlanan Dünya Fikri Mülkiyet Günü, fikri mülkiyetin önem ve değerini gündeme taşıması açısından önemli bir yere sahip. Dünya Fikri Mülkiyet Günü’nün bu yılki teması ise birçok ürünün ticarileşmesinde önemli yer edinen, katma değerli üretimlerde de kendisini gösteren kadın buluşçuların başarılarına dikkat çekmek için "Kadınlar ve Fikri Mülkiyet: Yenilik ve Yaratıcılığı Hızlandırmak" olarak belirlendi. Her alanda olduğu gibi fikri ve sınai mülkiyet alanında da cinsiyet eşitliğinin önemli olduğunu vurgulayan Destek Patent, WIPO tarafından yayınlanan “Dünya Fikri Mülkiyet Göstergeleri 2022” raporunu değerlendirdi. Son 10 yılda kadın buluşçu sayısı arttı. WIPO tarafından yayınlanan verilere göre kadın buluşçular, 2021'de PCT başvurularının %16,5'ini oluşturuyor. Yıllar geçtikçe bu oranın arttığını gösteren rapora göre; kadın buluşçuların oranı 2007'de %10,6 iken 2021'de %16,5'e ulaştı. Ayrıca, son 10 yılda dünyanın her bölgesinde kadın buluşların oranı artmaya devam etti. En az bir kadın buluşçunun gerçekleştirdiği PCT başvurularının oranı 2007'de %20,5' iken 2021'de %33,3'e yükseldi. Erkeklerde  oranı ise aynı dönemde %97,7'den %95,9'a gerileme mevcut. Türkiye sadece 1,5 puan farkla ikinci sırada. PCT başvurularındaki buluşçular arasındaki cinsiyet farkı, ülkeler arasında önemli ölçüde değişiyor. Destek Patent tarafından yapılan açıklamaya göre; Uluslararası Patent İşbirliği Anlaşması'na (PCT) patent başvurusu yapan kadın sayısında ikinci sırada yer alan Türk kadını, liderliğe oynuyor. 2021'de kadın buluşçuların en yüksek oranına sahip ilk 20 ülke içinde, İspanya (%25,7), Türkiye (%24,2) ve Çin (%23,7) bulunuyor. Hindistan (%10,2), Japonya (%9,8) ve Avusturya (%8,6) ise kadın buluşçu oranının en düşük olduğu ülkeler. Biyoteknoloji ve organik kimya alanları ilgi görüyor. Kadınlar, erkeklere oranla daha fazla sağlıkla ilgili bilimsel keşif yapma eğiliminde. Biyoteknoloji (%29,6), gıda kimyası (%29,1) farmasötikler (%28,7), biyolojik materyallerin analizi (%25,6) ve organik kimya (%25,3) alanlarında yayınlanan PCT başvurularında listelenen buluşçuların dörtte birinden fazlasını kadınlar oluşturuyor. “Kadınlar, ülkelerin gelişmişlik seviyesine etki ediyor”. Verileri değerlendiren Destek Patent Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Yamankaradeniz “Toplumsal cinsiyet eşitliğinin önemi her alanda olduğu gibi fikri ve sınai mülkiyet alanında da karşımıza çıkıyor. Tarih boyunca kadınların önüne konulan tüm engellere rağmen bilime, sanata ve teknolojiye olan katkıları göz ardı edilemeyecek boyutta. Ülkelerin kalkınmasında önemli rol oynayan bilimin ve teknolojinin gelişmesi fikri ve sınai mülkiyet alanında toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanabilmesine bağlı. İstatistiksel oranlar durumu açıklasa da geçmişten günümüzde bakıldığında bilim, buluş, mucit, girişimcilik söz konusu olunca akla önce erkekler geliyor. WIPO tarafından yayınlanan raporda başvuru sahiplerinden en az biri kadın olan uluslararası patent başvurularında %24.2 kadın oranı ile Türkiye, İspanya’dan sonra ikinci sırada. Bu sayılar her geçen gün artış gösterse de erkeklere oranla hala çok düşük oranlar. Kadınların ekonomiye katkısının artabilmesi, fikri ve sınai mülkiyet alanında da kadınların güçlenmesi ve haklarının korunması, bu alanda farkındalık yaratılması ve kadınlara yönelik teşvik çalışmalarının yürütülmesi ile mümkün olabilecektir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ve 193 üye devletin kabul ettiği 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması, kadınların ve kız çocuklarının güçlendirilmesinin bu kalkınma hedeflerinde ilerlemeye katkıda bulunacağının altını çiziyor. BM’in uzmanlaşmış bir kuruluşu olarak, Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü de (WIPO) fikri ve sınai mülkiyet alanında toplumsal cinsiyet eşitliğini teşvik etmeye kendini adayarak cinsiyet eşitliği profilini yükselmek için önemli adımlar atıyor. Kadınlarda yenilikçiliği ve yaratıcılığı teşvik etmeyi, ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı sağlamak için son derece önemli görüyoruz. Her alanda olduğu gibi fikri ve sınai mülkiyet alanında da toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasını umut ederek, bu yıl yaratıcı ve yenilikçi kadınları tema alan ‘Dünya Fikri Mülkiyet Günü’nü kutluyorum” dedi. Kaynak:AA

Bira Atığından Batarya Üretiliyor

Almanya’da bulunan Friedrich Schiller Üniversitesi Jena’daki kimyagerlerden oluşan bir ekip, biranın atıklarından oluşan ürünleri kullanarak iklim dostu bir gelecek adına enerji depolayan cihazlara dönüştürebileceklerini iddia etti. Farklı biyolojik hammadde arayışı bulunuyor. Araştırmacılar, yakın çevrede bulunan bir bira fabrikasındaki kullanılmış tahılları biyo-kaynak olarak kullanma fikrini uygulamaya döktü. Bu biyo-kaynak kullanılarak batarya ve süper kapasitörlerdeki elektrotlarda kullanılmak için karbon elde ediliyor. Jena Üniversitesi’nde görev yapan Profesör Andrea Balducci, kendilerinin enerji depolama cihazlarını üretmek adına kullanılan karbon içeren malzemeleri elde etmek için pek çok farklı biyolojik hammadde araştırdıklarını söyledi. Bira atıkları Avrupa’nın her yerine yayıldığından ulaşılması çok kolay. Bilim insanları, bira fabrikalarının Avrupa’nın her yerin dağılmış olmasından dolayı bu atıkların hammadde olarak kullanabilmek adına bulmak işi kolaylaştırıyor. Avrupa birliği yaklaşık olarak 7 milyar tona yakın kullanılmış tahıl üretimi gerçekleştiriyor. Bunun ise yaklaşık olarak yalnızca 1,5 milyar tonu Almanya’da üretiliyor. Profesör Balducci, hammaddenin kimyasal bileşiminin maliyetinin fazla olduğunu, bunun iyileştirilmesiyle bu atıkların kapasitör için üretilecek malzemede muhteşem bir seçenek haline gelebileceğini söyledi. Kaynak:Basın Bülteni

Bebeklerin Genlerini Düzenlemek Artık Yasal Değil

Bilim dünyasının en önemli zirvelerinden İnsan Genom Düzenleme Zirvesi, kritik bir duyuruyla sona erdi. Henüz doğmayan bir bebeğin embriyosu bile CRISPR ile daha zeki ve mavi gözlü olacak şekilde gen düzenlemesi işlemine maruz bırakılabilecek. Ancak henüz etik nedenlerden dolayı bilim dünyasında uygulanmıyor.Bugünse bu potansiyel hakkında önemli bir açıklama geldi. Geçtiğimiz günlerde düzenlenen 2023 İnsan Genom Düzenleme Zirvesi, bilim dünyası için kritik bir duyuruyla sonlandı. Zirvenin organizasyon komitesi, CRISPR’ın bebekler üzerinde kullanımını “şimdilik” yasaklayan bir açıklamaya yer verdi: “Kalıtsal insan genom düzenlemesi (embriyoların genlerinin düzenlenmesi) bugün kabul edilemez olmaya devam ediyor. Kamuya açık tartışmalar ve politika tartışmaları devam etmekte ve bunlar, teknolojinin kullanılıp kullanılmayacağına karar vermek için önemlidir. Kalıtsal insan genom düzenlemesinin sorumlu kullanımına yönelik yönetişim çerçeveleri ve etik ilkeler mevcut değildir. Gerekli güvenlik ve etkinlik standartları karşılanmamıştır.” Zirvenin başladığı gün, zirve merkezinin önünde “Stop Designer Babies” adlı bir gruba mensup kişiler, insan geni üzerinde düzenleme yapılmasının sonlandırılması için protesto düzenledi. Grup, gen düzenlemesinin kabul görmesi durumunda dünyanın, ilk olarak Platon tarafından ortaya atılan ‘öjenik’e doğru yöneleceğini savundu.  Kaynakça:T24

HVAC Uygulamalarında ISO 16890 Standardına Göre Filtre Seçimi

Son yüzyılla beraber insanoğlunun yaşam süresinin artmasıyla sağlığımız konusunda daha fazla konuşur olduk. Özellikle son dönemde stresten uzak durmaya, yediklerimizin ve içtiklerimizin doğal olmasına dikkat etmeye, zinde kalmak için doğa yürüyüşleri ve egzersizler yapmaya özen gösterir olduk. Bu farkındalıklar insanlar arasında günden güne artmaya başladı. Peki zamanımızın %90’dan fazlasını geçirdiğimiz kapalı alanlarda soluduğumuz iç hava kalitesi için de aynı hassasiyette olduğumuzu söyleyebilmek mümkün müdür? Partiküllerin İnsan Sağlığına Etkisi Sanayileşmenin ve nüfusun her geçen gün artmasıyla havadan gelebilecek gaz ve partikül kirleticilerine karşı bu işin içinde aktif rol olan profesyoneller insan sağlığını ve temiz hava gereksinimini önemsemektedir. ULPATEK olarak bu konunun içinde 40 yılı aşan tecrübemiz ile aktif rol alarak daha iyi bir gelecek için yüksek kaliteli filtrasyon ilkemizle bilgi birikimimizi her platformda paylaşmayı sürdürüyoruz.Toplumda farkındalığın artması ve artan hava kirliliği ile partiküllerin insan sağlığı üzerindeki etkisi daha da kapsamlı olarak incelenmeye başlanmıştır. Sonuçlar, ince tozların solunum hastalıklarına ve kansere neden olan ciddi sağlık tehlikeleri oluşturabildiğini gün yüzüne çıkarmıştır. Atmosferde yer alan kirleticilerden partikül çapı 10 µm’dan (1 mm = 1000 μm) büyük olanlar oldukça hızlı bir şekilde çökmektedir. Filtrelemenin özellikle 10 µm çapından küçük kirleticiler için yapılmasının temel sebebi budur. 10 μm çapından büyük taneciklerin çoğu, uygun aydınlatma ve kontrast olması durumunda çıplak gözle görülebilir. Normal şartlarda gözle görülebilir en düşük partikül çapı ise 30 μm ve üzeridir.5 ila 10 μm çapı aralığındaki daha büyük tanecikler üst solunum yolları tarafından ayrılır ve tutulurlar. Ara boyutlar ise, akciğerin hava kanalları üzerine çöker, buradan hızlıca temizlenerek yutulur veya öksürükle atılır. 2,5 ila 5 μm çapı aralığındaki tanecikler, insan ciğerlerinde tutunabilme ihtimali yüksek olan tanecikler olup akciğerlerin derinliklerine inmeden üst solunum sistemine geri gönderilirler.1 ila 2,5 μm çapı aralığındaki tanecikler bronşlarda tutulmakta ve insan sağlığı açısından riskler oluşturmaktadır.1 μm ve altındaki tanecikler, alveollerin hücre zarlarından kan akışına karışabilecek kadar küçük taneciklerdir. Hava filtreleri konusunda geçmişte kullanılan EN779:2012 ve ASHRAE 52.2 standartlarının eksiklerini kapatarak yerini alan ISO 16890 standardı ile 0,3-10 µm çapı aralığındaki partikül maddelerin verimliliği değerlendirilmeye başlanmıştır. ANSI/ASHRAE Standard 62.1’de anlatılan kabul edilebilir iç hava kalitesinin sağlanması açısından işletme şartlarında maruz kaldığımız partikül büyüklüklerine dikkati çektiği için de yeni standart önemlidir. Yeni standart ile sınıflandırma 0,3-1,0 µm, 0,3-2,5 µm ve 0,3-10 µm boyut aralığındaki partikül maddelere göre (Tablo 1) yapılmaktadır. Avrupa, Orta Doğu ve Afrika (EMEA) pazarında büyük rol sahibi olan filtre üreticilerinin içinde yer aldığı Eurovent Association üyeleri, ISO 16890 standardının sınıflandırmasında göre gerekli iç hava kalitesine ulaşmak için filtre seçimi yapılması konusunda tavsiyelerini içeren “Eurovent REC 4/23” dokumanını Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) çalışmalarından faydalanarak yayınlamıştır. Yaklaşık 1600 şehir ve 91 ülkeden toplanan verilerin değerlendirildiği WHO [2005] kılavuzuna göre insan sağlığına etkisi olmayacak düzeydeki en yüksek yıllık ortalama partikül madde konsantrasyonu aşağıdaki gibidir; PM2,5 ≤ 10 µg/m3 yıllık ortalama PM10 ≤ 20 µg/m3 yıllık ortalamadır. İnsan sağlığına olumsuz etkisi konusunda son yıllarda alınan sonuçlar itibari ile büyük öneme sahip olan PM1 konsantrasyonu için tavsiye edilen bir limit değeri bu kılavuzda yer almamaktadır. İstenen iç hava kalitesine ulaşmak için dış hava partikül konsantrasyon değeri ile iç ortam kaynaklı partikül emisyon değerleri dikkate alınır. İç ortam emisyon değerleri konusunda öngörü yapmak zor olduğu için kapalı alanlar genel havalandırma ve endüstriyel açıdan kullanım alanına göre ayrı gruplandırılmıştır. İstenen iç hava kalitesine ulaşmak için tavsiye edilen verimlilikte filtreleme ile ihtiyaç duyulan besleme hava (SUP; Supply Air) kalitesi elde edilir. Bu detaylara son kullanıcılar hakim olmayabilir fakat bu işin içinde yer alan klima santrali üreticileri ve seçim yapan mühendislik firmaları hakim olmalı ve buna göre tasarımlarını yapmalıdır. Eurovent REC 4/23’te, dış ortam havası (ODA; Outdoor Air) üç gruba ayrılır. Eurovent REC 4/23’te iç ortam besleme havası (SUP) beş kategoride sınıflandırılmıştır. Tablo 3 Besleme Havası Kategorileri Dış ortam havası (ODA) ve besleme havası (SUP) kategorilerinden faydalanarak WHO kılavuzuna göre ihtiyaç duyulan verimliliği sağlayacak özellikte filtrelerin seçimi yapılır. Tablo 4 ODA ve SUP Kategorisine Bağlı Olarak Tavsiye Edilen Minimum ePMx Filtreleme Verim D *( ISO ePM1) ve ** (ISO ePM2,5) son kademedeki filtre ile ulaşılacak en düşük son kademe filtrasyon verimini ifade eder. Filtrasyon ile yapılması istenen sadece iç hava kalitesini sağlamak değildir. Aynı zamanda HVAC sistemlerinin de korunmasıdır. Bu sebeple birinci kademe filtre veriminin en az ePM10‘da %50 olmalıdır. Nemlendirme yapılan uygulamalarda, nemlendirme hücresinden çıkan hava verimi en az ePM2,5‘da %65 olmalıdır. Bir örnek verecek olursak; Dış ortam hava kalitesinin ODA 1 şartlarında olduğu Bolu/Abant’ta yer alan bir otelin iç ortam hava kalitesinde tavsiye edilen değerlere ulaşmak için besleme havamız SUP 2 kalitesinde olmalıdır. Bunun için klima santralinde kullanılması gereken filtre verimliliği yukarıdaki tablodan görüleceği üzere ePM1 %50 ‘dir. FV-F7-592x592x292 model F7 sınıfı (EN 779:2012) bir filtre Abant’ta istenen bu verimliliği sağlamaktadır. Aynı örneği ODA 2 şartlarının geçerli olduğu Eskişehir’de yer alan bir otel için ele aldığımızda ise istenen SUP 2 kalitesindeki besleme havası verimi ePM1 %70 olmalıdır. Bu verim ise aynı model F8 sınıfı filtre ile elde edilebilmektedir. Son olarak ODA 3 dış ortam hava kalitesinin olduğu İstanbul/Şişli’de yer alan benzer bir otelin ise aynı iç hava kalitesine ulaşması için kullanması gereken filtre verimliliğine baktığımızda bu değerin ePM1 %80 olduğunu görüyoruz. FV-F9-592x592x292 model F9 sınıfı filtre ile istenen bu verime ulaşılabilmektedir. Bu üç uygulamada da taze hava girişinde ön filtre kullanımı ayrıca tavsiye edilmektedir. Aşağıdaki örnek tabloda farklı Dış Ortam Havası (ODA) ve Besleme Havası (SUP) kategorilerine göre tekli ya da kademeli filtre seçimi yaparak istenen iç hava kalitesine ulaşacak şekilde filtreleme yapılabilmektedir. Tablo 5 ODA ve SUP Kategorilerine Göre Filtre Seçimi Havalandırma sistemi uygulamalarının büyük çoğunluğunda istenen temiz hava gereksinimi ePM1 verimliliği (SUP 1 ve SUP 2) ile sağlanmaktadır. Temiz hava gereksinimi uygulamaya göre azaldıkça önce ePM2,5 verimliliği (SUP 3) daha sonra da ePM10 verimliliği (SUP 4 ve SUP 5) sağlayacak özellikte filtre seçimi ile uygun iç hava kalitesi yakalanabilir. Dış ortam hava kalitesinin ODA 1 şartlarında olduğu Bolu/Abant’ta yer alan bir otelin iç ortam hava kalitesinde tavsiye edilen değerlere ulaşmak için besleme havamız SUP 2 kalitesinde olmalıdır. Bunun için klima santralinde kullanılması gereken filtre verimliliği yukarıdaki tablodan görüleceği üzere ePM1 %50 ‘dir. FV-F7-592x592x292 model F7 sınıfı (EN 779:2012) bir filtre Abant’ta istenen bu verimliliği sağlamaktadır. ODA 3 dış ortam hava kalitesinin olduğu İstanbul/Şişli’de yer alan benzer bir otelin ise aynı iç hava kalitesine ulaşması için kullanması gereken filtre verimliliği ePM1 %80 olup (FV-F9-592x592x292) karşılık geldiği filtre sınıfı F9’dur. Her iki uygulamada da taze hava girişinde ön filtre kullanımı tavsiye edilmektedir. Hastane, ilaç fabrikası, elektronik sanayi gibi temizoda havalandırması için kullanılabilecek klima santralinin besleme havasının SUP 1 kategorisinde ve ePM1 verimliliğinde olması gerekmektedir. Partikül madde konsantrasyonunun yüksek olduğu (ODA 1) Gebze, Çerkezköy yada şehir içinde yer alan böyle bir tesisin klima santralinde (ön filtre hariç) yüksek verimlilikteki tek filtre (ePM1 %90) ile çözüm sunulabileceği gibi son kademesinde daha düşük verimlilikte olan çoklu filtre (ePM2,5 %50 + ePM1 %80) ile de çözüm üretilebilmektedir. Uzun yıllardır kullandığımız EN779:2012 standardındaki filtre sınıflarının birebir karşılığı ISO 16890 standardında yer almamaktadır. Eurovent Certita Certification’ın yaptığı karşılaştırma tablosu iki standardın birbiri ile verimlilik açısından kıyaslama için kullanılabilecek gerçek test sonuçlarına dayanan özet bir çalışmadır. Tablo 6 EN 779 ve EN ISO 16890 Filtre Sınıfı Karşılaştırması İstenen hava kalitesini sağlamak için bahsedilen tüm filtre seçimi tavsiyeleri dikkate alınırken göz önünde bulundurulması gereken bir diğer önemli parametre enerji tüketim maliyetleridir. Enerji verimliliği açısından muadillerine göre aynı çalışma şartlarında daha düşük başlangıç basınçlı, daha yüksek filtrasyon alanına sahip, uzun işletme ömrü olan filtre modelleri tercih edilmelidir. Filtre üreticilerinin enerji verimliliği konusunda Eurovent REC 4/21-2018’e göre yaptığı tavsiyelerine son kullanıcılar ve işletmeciler uyarak enerji tasarrufu konusunda sistemlerinde iyileştirmeler yapabilir. EN 16798-3:2017 standardı koşulları gereğince uygun olmayan Dış Ortam Havası (ODA) koşullarında ve istenen Besleme Havası (SUP) şartlarına göre partikül filtreleri ve gaz faz filtrelerinin beraber kullanımı da tavsiye edilmektedir. ISO 16890 standardı ile prosese yönelik seçimi yapılan hava filtreleri ile tesisat ekipmanları, havalandırma kanalları, donanımlar, ürünler korunur. Özellikle binaların ısıtma, havalandırma ve klima uygulamalarında yaygın olarak kullanılan filtreler ile partikül madde konsantrasyonu azaltılarak iç hava kalitesi arttırılır ve insan sağlığını önemli ölçüde korunur. ISO16890 standardı ile ilgili daha geniş bilgiye www.ulpatek.com adresinden ulaşabilirsiniz. Detaylı Bilgi  Kaynaklar EN ISO 16890-1:2016 Genel Havalandırma Hava Filtreleri için – Bölüm 1: Parçacık Madde Verimliliğine (ePM) Dayanan Teknik Şartnameler, Gereklilikler ve Sınıflandırma Sistemi Eurovent REC 4-21 – Energy Efficiency Evaluation of Air Filters for General Ventilation Purposes – 2018 Eurovent REC 4-23 – Selection of EN ISO 16890 Rated Air Filter Classes – 2018 ULPATEK Filtre Teknolojisi – “ISO 16890 Hava Filtrelerinde Yeni Standart” Teknik Broşürü ANSI/ASHRAE Standard 62.1-2016 Ventilation for Acceptable Indoor Air Quality

Temizodalarda Tek Kullanımlık mı Yoksa Çok Kullanımlık Tulum mu Tercih Edilmeli ?

Pandemiyle birlikte tek kullanımlık sarflara olan talebin artması, fiyatlarını da doğru orantılı olarak etkiledi. Bu artıştan etkilenen ürünlerden birisi de kuşkusuz temizoda içerisinde tercih edilen tulumlar oldu. Tabi bu artışın ardından çözüm partikül yaymayan ve son dönemde üretim sahalarında popüler olmuş çok kullanımlık tulumlar oldu. Bilindiği üzere tulumlar, ürün ve proseste insan kaynaklı kirlenmelerin önüne geçmek için kullanılmaktadır. Bu kirlilik sadece gövdeden değil, baş ve ayak bölgeleri dahil pek çok yerden yayılmaktadır. Dolayısıyla kullanılan malzemenin tüm vücudu kapatıyor olması önemli bir husustur. Temizodada tercih edilen kıyafetleri ISO 14644-5' te geçtiği şekliyle 2' ye ayırabiliriz; 1.Tek kullanımlık tulumlar(nonwoven kumaş diye de geçer) (polipropilen, polietilen, polyester) Kendi içerisinde çok farklı tipleri vardır, spunbonded, melt blown, SMS, film lamine edilmiş vb. Genelde temizodalarda tercih edilen tipi spunbonded poliolefin tulumlardır. Bu tulumlar kullanılmadan önce yıkanıp steril edilerek kullanılması önerilir. Nonsteril kullanımlarda alanı ve ürünü kirletebilir. Sterilizasyon prosesi olarak radyasyon önerilmez, radyasyona maruz kalması durumunda parçalanarak kullanıldığı ortama partikül yaymaktadır. Fakat tek sefere mahsus, 50 kGy geçmeyecek şekilde steril edilerek kullanılabileceği de yine dokümanlarda yazmaktadır. 2.Yeniden kullanılabilir tulumlar(woven kumaş diye de geçer) (polietilen ve poliamid türevi malzemelerden yapılan ürünler) Tüm temizoda ve kontrollü alanlarda tercih edilebilen bir üründür. Bu ürünler tekrarlı olarak temizlenebilir ve steril edilebilir olmasıyla oldukça popülerdir. Bu kumaşlar partikül geçirmeyecek şekilde dokunmuş, elektrostatik, dayanıklı, ergonomik, kimyasal uyumlu, sıvı resistansı vb. özelliklere sahiptir.(bu özelliklerin çok detaylı test metodlarıyla kontrolleri üreticiler tarafından sağlanmaktadır) Sterilizasyon yöntemi olarak buhar, radyasyon (gamma ve ya E-beam) tercih edilmektedir. Etilen oksit sterilizasyonu bu ürünlerde kalıntı riskinden ötürü tavsiye edilmemektedir. Tekrarlı temizlik ve sterilizasyon prosesi bu malzeme üzerinde de olumsuz etkilere sebep olmaktadır. Dolayısıyla üreticilerden yapılacak tekrarlı çalışmalar sonrası test çalışmalarının talep edilmesi gerekir ve tavsiye edilen yıkama/sterilizasyon tekrar sayısı dışında kullanılmamalıdır. Yıkama prosesinin ve yıkama sonrası paketleme prosesinin de yine ISO 14644-1 gerekliliklerini karşılayan bir alanda yapılması gerekir.Kullanılan yıkama ajanının tulum üzerinde herhangi bir kalıntıya sebep olmaması da önemli bir husustur. IEST RP.CC003.4' te verilen tablo bu konuyu çok güzel özetlemektedir ve güvence altına almaktadır; Pamuk, keten ve yün gibi doğal lifler içeren kumaşlar, temizodalarda kullanıma uygun olmayan malzemelerdir. Bu ürünler doğal yapısından ötürü partikül yayacağından kesinlikle üretim alanlarında tercih edilmemelidir. Bu malzemelerin temizodalarda kullanılmaması gerektiği hem ISO 14644-5, hem de IEST RP-CC003.4' te belirtilmektedir. FDA' da imalathanelerde uygun temiz kıyafetlerin kullanılması gerektiği 21CFR211.28(a)' dayanmaktadır. https://www.accessdata.fda.gov/scripts/cdrh/cfdocs/cfcfr/CFRSearch.cfm?fr=211.28 Her üretim prosesinin kendine has kuralları vardır. Dolayısıyla kıyafet seçiminde üretim prosesini de dikkate almak gerekir. Örneğin aseptik bir proseste ISO Class 5 alanda çalışacak personelin sadece bone ve maske ile değil, aynı zamanda başlık ve gözlüğünü de takarak alanda bulunması gibi. Dolayısıyla neyin gerekli olup olmadığı, nelerin uygulamaya özel olduğuna da yine dikkat etmek gerekir. Yine yıkanabilir kıyafetlerdeki yıkama sıklığının da alan temizliği ve üretim prosesini dikkate alarak tanımlanması gerekir. Aseptik alan için örnek vermek gerekirse, her girişte yeni steril kıyafetler kulanmak gerekir. Temizodalardaki en büyük kirleticinin insan olduğunu hiçbir zaman unutmayınız. Dolayısıyla kıyafetlerin seçimi de proseste bir hayli önemli. Hatalı bir uygulamanın başta alanların kirletilmesiyle, daha sonra da ürün kontaminasyonuyla devam eden felaketler silsilesini getireceği hiç akıldan çıkmamalıdır. Kaynak : Vahit Dalagan, Valtech   

Hastanelerde Steril Alan Planlamanın 7 Kritik Unsuru Nedir ?

Hastanelerde steril alanların planlanması ve iklimlendirilmesi diğer mekanlardan ayrı olarak ele alınması gereken hassas bir konudur. Ameliyathaneler, yoğun bakım üniteleri, steril izolasyon kabinleri, sterilizasyon bölümleri, labaratuarlar vs. gibi steril olması gereken alanlar için bütün yan etkenler göz önüne alınarak özel çözümler geliştirilmelidir. Bu gibi ortamların hijyenik olarak planlanmasında, esas olarak yedi harici ve zorlayıcı unsur rol oynamaktadır: 1. Enfeksiyon oranlarının yükselmesi 2. Dışarıdan gelen mikropların hassas bölgelere girmesinin engellenmesi 3. Hastane personelinden hastaya mikrop bulaşmasının engellenmesi 4. Hastadan hastaya mikrop bulaşmasının engellenmesi 5. Hastadan hastane personeline mikrop bulaşmasının engellenmesi 6. Yeni talimatname, yönerge ve standartlar 7. Yenilikçi fikirler, yeni ve bugüne kadar henüz denenmemiş, yeni yöntemlerin gereksinmesi. Steril alan oluşturma kararını almak durumunda olan bir kullanıcı, önce birçok soru ile karşı karşıya kalmaktadır: • Nereler steril alan olarak planlanmalı? • Steril alanlar nereye yerleştirilmeli? • Hangi hijyen kategorisi gerekiyor? • Bu kategorinin koşulları en iyi nasıl gerçekleştirilebilir veya hangi hava giriş sistemini seçmek gerekiyor? • Hava temini merkezi mi, yoksa desantral mı seçilmeli? • Çevreyi oluşturan yüzeyler (tavan, duvar, taban) ne şekilde oluşturulmalı? vb. Yatırımı ve maliyeti optimize edilmiş bir steril alan oluşturma hedefini göz ardı etmeden, binanın daha ön projelendirme aşamasında, entegral bir planlamaya büyük önem verilmelidir. Bu yaklaşım daha baştan itibaren işveren, kullanıcı, mimar ve steril alan mühendisi arasındaki işbirliğini öngörür. Sürekli diyalog yoluyla, hijyenik mekanın oluşturulması "basamak basamak" gerçekleştirilmelidir.  Daha Detaylı Bilgi için makalenin devamını buradan okuyabilirsiniz. Yazar : H.Metin Kenter

Temizoda Nedir ?

ISO 14644'de Temizoda; “Havadan gelen partikül sayısı konsantrasyonunun kontrol edildiği ve sınıflandırıldığı, partiküllerin oda içine girişini, oda içinde oluşmasını ve tutulmasını minimize etmek için dizayn ve inşa edilen ve işletilen oda” olarak tariflenmiştir. Sadece bu şartları sağlayan bir oda hakikaten Temizoda mıdır? İNŞEL'e göre kesinlikle değildir. Temizodalarda yarı iletken, Mikro Elektro Mekanik Sistemler (MEMS), yüksek duyarlıklı lensler, sensörler, dedektörler, ilaç, aşı veya benzeri ürünler ve bunların yan sanayi ürünleri gibi genellikle ileri teknoloji ürünleri üretilmekte, araştırılmakta ve geliştirilmektedir. Bu ürünler için sadece partikül sayısının karşılanması değil aynı zamanda sıcaklık, nem oranı, sıcaklık ve nem toleransları, odalar arası basınç farklılıkları, titreşim, ultra saf su ve gazlar, proses ve personel akışı, çapraz kirlenmenin önlenmesi vb. gibi etkenlerin dolayısı ile bir Temizoda tesisini oluşturan bütün bileşenlerin güvenli ve sürekli çalışması da ciddi rol oynamaktadır. Örneğin bu ürünlerin üretimi için belirli nem oranının aşılmaması gereklidir. Bunun en büyük sebeplerinden biri yarı iletkenlerin üretimi veya araştırılması için kullanılan ve oldukça pahalı olan ekipmanların, belirlenen nem oranı aşıldıktan sonra korozyona maruz kalmasıdır. Çok dar olan sıcaklık toleransının sağlanamaması, veya titreşime maruz kalmaları hassas cihazların içindeki parçaların veya beraber montajı yapılacak ürünlerin farklı genleşmelerinden ötürü uyumsuz olmalarına, hassas ayarlarının kaymasına sebep olacaktır. Yine Temizoda şartlarında çalışılan ilaç üretiminden örnek verecek olursak; bazı ilaçların raf ömrünü uzatmak için tabletlerin blisterlenecekleri ortamların nem oranının çok düşük olması gereklidir. Proses, personel ve malzeme akışının doğru düzenlenmediği mimari tasarımlar çapraz kirlenmelere sebep olacaktır. Temizodalarda odalar arası basınçların sağlanamaması ürün, personel ve çevreyi tehlikeye sokabilecektir. Yanlış temizlik malzemesinin kullanılması ürüne partikül bulaşmasına sebep olacaktır. Bunun gibi onlarca, hatta yüzlerce örnek sıralayabiliriz. Bir Temizodada sağlanması en kolay olan şey, o ortamı tozdan arındırmaktır. İstenilen Temizoda sınıfının sağlanması işin en fazla %5'inin doğru yapıldığını göstermektedir.Geriye kalan %95'lik bölüm düzgün yapılmadıysa elde edilen “Temizoda sınıfının” hiçbir değeri yoktur. Bu gereksinimler de göz önünde bulundurularak; • Proses, ham madde, ürün, atık ve personel akışının tasarım aşamasında kirlenmeyi önleyecek şekilde düzenlendiği, • Temioda’nın tasarımında toz ve mikroorganizmaların birikiminin ve oluşmasının önlendiği malzemelerin kullanıldığı, • Havanın çok küçük toz zerreciklerinden arındırılarak ortama basıldığı, • Toz taneciklerinin dışarıdan ortama girişinin önlendiği, • Ürünlerden kaynaklanan toz taneciklerinin oluşturacağı çapraz kirlenmenin engellendiği, • Ortamdaki sıcaklık, ve nemin kontrol edildiği, • Zerreciklerin ortama girmesinin veya atmosfere çıkmasının önlenmesini sağlamak için artı ve/veya eksi basıncın oluşturulduğu ve  kontrol edildiği, • Sistem ve çevreden oluşan titreşimin hassas üretime zarar vermeyeceği seviyelere indirildiği, • İçerisinde toz oluşturmayan cihazlar, aletler ve kıyafetler ile çalışılan, • Çalışma sırasında toz oluşturmayacak şekilde disiplinli hareket edilen, • Özel malzemeler ile temizliği veya dezenfeksiyon işlemlerinin yapıldığı, • Düzenli olarak ölçümlerin yapıldığı, • İstenilen şartları senenin 365 günü, günün 24 saati kesintisiz, güvenli bir şekilde ve olanaklar elverdiğince düşük enerji masrafı ile  sağlayabilen çalışma ortamları İNŞEL'in bakış açısıyla TEMİZODA'dır.   Daha Detaylı Bilgi için makalenin devamını buradan okuyabilirsiniz. Yazar: H.Metin Kenter

Metisafe®’den Otomatik Dekontaminasyon ve Opsiyonel Seçenekleri ile Standardize Edilmiş Yeni İzolatör Modelleri

İzolatörler, aseptik ortam şartları gerektiren sterilite testleri, numune hazırlık, gen tedavisi, sitotoksik çalışmalar ve küçük hacimli hassas üretimler gibi işlemlerde kullanılan, tam güvenlikli çalışma istasyonlarıdır. İzolatörleri diğer hava bariyer cihazlarından ayıran en önemli özellik, çalışma kabininin tam fiziksel izolasyonu yanında her işlem öncesi ve sonrası kabin içinde hava ile temas eden yüzeyleri dekontamine ederek steril çalışma ortamı koşullarını yerine getirebilmesidir. H2O2 (hidrojen peroksit), formaldehit buharının yasaklanmasından sonra, yüzey ve iç ortam dekontaminasyonu için en güvenilir ve yaygın kullanılan alternatif gaz olmuştur. Etkin H2O2 konsantrasyonu yanında yüzeylerdeki yoğuşma, sıcaklık, nem, süre, korozyon gibi değişkenler yüksek performans sağlanması için gereklidir.Dekontaminasyon işleminin optimal yapılmaması halinde malzeme, ürün ve çevre açısından geri dönüşü olmayan tehlikeler ortaya çıkabilmektedir. Bu işlem, portable dekontaminasyon cihazları aracılığı ile gerçekleştirilebilmekle birlikte ideal olanı izolatöre entegre sistem kullanılmasıdır. Pozitif veya negatif basınçlı Metisafe® izolatörlerine entegre tam otomatik dekontaminasyon sistemi, optimal aseptik ortamı sağlamanın yanında çalışmalarda kullanılan materyal ve ekipmanların korozif gazlardan zarar görmesini azaltmaktadır. Genellikle, kullanıcı taleplerindeki farklılıklar nedeniyle özel tasarım izolatörler üretilmektedir. Bu durum, üretim ve performans test sürelerinin uzamasına sebep olmaktadır. Metisafe®, biyolojik güvenlik kabinlerinde olduğu gibi izolatörü de standart modellerden oluşan seri üretimler haline getirmiştir. Ayrıca, kullanıcı talebine yönelik seçenekleri karşılayacak şekilde modüler entegrasyon sayesinde, üretim ve performans test sürelerini kısaltarak önemli bir avantaj sağlamaktadır. Metisafe®, cihaz ömrünü uzatan paslanmaz çelik malzeme ve ekipman donanımlı özgün izolatör tasarımlarını, ilaç endüstrisi için E serisi ve daha ekonomik ihtiyaçlar için C serisi alternatifiyle, standart ve rehberlerin gerekliliklerini karşılayacak şekilde üretip pazarlamakta ve ihraç etmektedir. Kaynak : Basın Bülteni

Gıda Tesislerinde Temizoda “Cleanroom” Kavramı

İnsan yaşamının devamı için temel gereksinim olan gıdanın, işlenmesi ve tüketime sunulmasına kadar geçen üretim süreçlerinde hijyen ve güvenlik faktörleri en çok özen gerektiren temel çıkış noktalarıdır.Gıda güvenliğinin ilk koşulu diyebileceğimiz "Temizoda” aslında, belirli bir alan içerisinde bulunan havadaki partiküllerin, uygun olmayan havanın, bakterilerin ve diğer kirleticilerin yokedilmesi anlamına gelir. Bu alanlarda iç ortam sıcaklığı, hijyen seviyesi, iç ortam basıncı, havanın hızı ve dağılımı, gürültü, titreşim, aydınlatma ve statik elektrik sürekli kontrol altında tutulur. Temizodanın, gıda tesislerinde yüksek performansla çalışabilmesi için talep kapsamında özel tasarlanmış olarak planlanmalı ve yine bu kapsamda bu odaların temizliği ve kirlilik kontrolü sürekli korunmalıdır. Yeni ya da yenilenmiş bir gıda tesisi , öncelikle  üretim çıktısının türüne göre gıda güvenliğini sağlayacak temizoda sınıfının belirlenmesi ile birlikte tüm ilgili ulusal standartlara ve normlara uygun olarak kurulmalıdır. Gıda üretim alanlarındaki temizoda alanı üretime uygun biçimde ve yerleşim düzeni de projelendirilerek kurgulanmalıdır. Böylece tesislerin güvenilir şekilde işlemesi ve üretimden tüketileceği son ana kadar işlenilen ürünün, güvenliği sağlanır ve temizlik standartlarını en üst seviyede karşılayacak şekilde süreklilik sağlanır.   Gıda tesisi yapısı nasıl olmalıdır?   Gıda tesislerinin yapımında genel olarak çelik-beton veya tuğla gibi yapı malzemeleri kullanılır. Bu malzemelerin seçimi hem tesisin güvenilirliği açısından hem de bulunduğu yapı alanıyla ilgili olarak çok büyük bir önem arz eder ve bu sebeple özenle seçilmesine dikkat edilmelidir. Ayrıca, üretim sürecinin gereksinimine göre ihtiyaç yapısının değişeceği için özel bir yapı tasarımı inşa edilirken işlenecek gıdanın prosedürleri de harfiyen yerine getirilmeli ve olası üretim gerekliliği değişikliklerine adapte edilebilecek şekilde planlanmalıdır.    Üretim tesisindeki personel alanı, ekipman hariç çalışanların fiziksel uzaklıkları 1.5 metrekareden az olmayacak şekilde kurgulanmalıdır.Aşırı kalabalık tesisler, sadece üretim operasyonlarını engellemekle kalmaz, aynı zamanda personel arasındaki çarpışmalar ve personelin iş kıyafetleri ile üretim ekipmanı arasındaki teması artırdığından kolayca ürün kirlenmesine neden olur. Bu sebeple doğru ölçüde mesafeli bir çalışma alanı, çok büyük önem arz eder. Bunun yanı sıra üretim alanında tavan yüksekliğinin 3 metreden, pişirme odası gibi alanların yüksekliğinin ise 5 metreden az olmamasına özen gösterilmelidir.       Soyunma odaları, duşlar ve tuvaletler gibi işleme alanındaki sıhhi noktalar, binayla birleşik bir yapıda yer almalıdır. Su ürünleri, et ürünleri ve hızlı dondurulmuş gıdalar için soğuk depolama ve işleme alanları da yine birleşik ve yapıya entegre olarak inşa edilmelidir.     Gıda tesisinin düzeni için kritik noktalar   Tesis düzeni dediğimizde akla sadece çeşitli üretim bağlantılarının düzen içerisinde çalışmasının kolaylaşması gelmemeli, bu düzen aynı zamanda üretim sürecinde çapraz kontaminasyon oluşumunu önlemek için işleme sürecinin sıhhi kontrolünü de kolaylaştırmalıdır.   Gıda işleme süreci temelde ham maddelerden yarı bitmiş ürünlere, yani temiz olmayan üründen temizlenmiş veya işlenmiş bir ürüne varana dek geçen bir süreçtir. Bu nedenle, işleme tesislerinin planlanması ürün işleme sırasına göre özel bir ilkeyle düzenlenmelidir. Böylece ürün işleme çok daha temiz şekilde gerçekleşir ve bağlantıdan temizleme bağlantısına geçiş, işleme akışında çapraz geçişe ve geri akışa da izin vermez.   Bunun yanı sıra, karşılıklı bulaşmayı önlemek için insan akışını ve ürünlerin birbirleri arasındaki lojistiğini de kontrol etmek gerekir. Bunun için de temizoda ile temiz olmayan alan arasında uygun izolasyon önlemleri alınmalı ve işlenen ürünler geçiş kutusundan özenle geçirilmelidir.   Ayrıca, gıda tesisinde uygun yerlere kullanılan aletlerin temizliği için temizleme ve dezenfeksiyon odaları kurulmalıdır. Bunları kurgularken de alet ve aletlerin temizlenmesi ve dezenfeksiyonu için temizleme tankları, dezenfeksiyon tankları ve durulama tankları yapılandırılmalıdır. Gerekirse, soğuk ve sıcak su kullanımı da birbirinden ayrı olarak gıda tesisi sürecine dahil edilmelidir. Sıcak suyun da sıcaklığı 82 ° C'de olması yeterlidir.   Gıda tesisi zemini, temiz oda duvar paneli, tavan paneli, kapılar ve pencereler nasıl olmalı?   Gıda tesisinin zemini kaymaz, sağlam, su geçirmez, kolay temizlenebilir ve korozyona dayanıklı malzemelerden yapılmış olmalıdır. Yüzey kesinlikle düz ve susuz olarak planlanmalıdır. Tasarım ve inşaat sırasında gıda tesisinin tüm katlarının seviyesi fabrika zemin seviyesinden biraz daha yüksek olması gerekmektedir.   Temizoda duvar panelleri 2 metreden fazla etekle kaplanmalı ve duvarlar korozyona dayanıklı, temizlenmesi ve dezenfekte edilmesi kolay bir şekilde planlanmalıdır. Ayrıca, güçlü, geçirimsiz malzemelerden üretilmiş ve açık renkli, toksik olmayan, su geçirmez, küflenmez malzemeden inşa edilmelidir. Kaymaz zemin olmasına önem vererek düşmesi zor ve aynı zamanda yıkanabilir olmalıdır temizoda panellerinin yapımı.   Temizoda tavan panellerinin de temizlenmesi kolay olmalı ve su buharının oluştuğu çalışma alanının su damlacıklarını yoğunlaştırması kolay olmamalıdır. Ürün üzerine yoğuşma suyunun düşmesini önlemek için inşaat sırasında uygun bir ark da oluşturulmalıdır.   Temizoda kapıları ve pencereleri de haşere önleyici, toz geçirmez ve kemirgen geçirmez özelliklere sahip olmalıdır. Bunun yanı sıra kullanılan malzemeler korozyona dayanıklı ve temizlenmesi kolay olacak şekilde planlanmalıdır. Pencere pervazının yerden yüksekliği 1 metreden az olmamalı ve 45 derecelik de bir eğime sahip olmalıdır.   Personel temizlik tesisleri özellikleri   1. Soyunma odası   Gıda tesisi, üretim – işleme personeli sayısına uygun bir giyinme odasına sahip olmalıdır. Soyunma odası gıda tesisine bağlantılı yapıda inşa edilmelidir. Hatta temiz ve temiz olmayan alanlarda çalışan işleme personeli için gerektiğinde ayrı alanlarda soyunma odaları oluşturulmalı, ilgili çalışma alanlarına giriş ve çıkış yapılmalıdır. Bu düzende kişisel kıyafet ve ayakkabılar, iş kıyafetleri ve botlardan ayrı tutulmalıdır. Askı, iş elbiselerini duvardan belli bir mesafede asılı tutularak dizayn edilmeli ve duvara değmemelidir. Soyunma odası aynı zamanda iyi havalandırma ve aydınlatmaya sahip olmalıdır. İç ortam havası ultraviyole lambalar (uv lambalar) veya ozon jeneratörleriyle sık sık sterilize edilmelidir.   2. Duş   Et işleme tesisisleri (konserve et dahil) üretim alanına bağlı bir duş odası ile işletmeye alınmalıdır.Duş odasının büyüklüğü de gıda tesisinde çalışan işleme personeli sayısına yetecek şekilde planlanmalıdır. Duş başlığı, her personel için 1 oranında planlanabilir. Duş odası da diğer alanlar gibi yine iyi havalandırılmalı, zemin ve duvar açık renkli, temizlenmesi kolay, korozyona dayanıklı ve geçirimsiz malzemelerden yapılmalıdır. Zemin burada da kaymaz şekilde olmalı, duvar eteğinin üst kısmı ve üst yüzey ise küf önleyici boya ile boyanmalıdır. Bununla birlikte zemin iyi drene edilmeli, iyi havalandırılmalı, sıcak ve soğuk su ile beslenmelidir.   3. El yıkama ve dezenfeksiyon tesisleri   Gıda tesisi girişi, gıda tesisindeki personel sayısı ile orantılı olarak el yıkama ve dezenfeksiyon tesisleri ile donatılmış olmalıdır.El yıkama musluğu manuel olmayan bir yapıya sahip olmalı ve el yıkama yerinde sıcak su bulunan bir sabunluk yer almalıdır. El dezenfektanı kaplarının sayısı da kullanıcı sayısına göre uyarlanmalı ve kolay kullanım için makul şekilde yerleştirilmelidir. Bu detaylar temiz ve hijyenik ortam için şarttır. Bu alanlarda yine el kurutma makineleri, tek kullanımlık kağıt havlular, dezenfeksiyon havluları vb. Gibi çapraz bulaşmaya neden olmayacak öğeler olmalıdır.     Yeterli el yıkama ve dezenfeksiyon tesisleri ve ilgili el kurutma makineleri, işçilerin üretim operasyonu sırasında ellerini düzenli olarak yıkayabilmeleri ve dezenfekte edebilmeleri veya ellerini kirlettikten sonra zamanında ve uygun bir şekilde yıkayabilmeleri için gıda tesisinde uygun yerlere kurulmalıdır. El yıkama yerinden boşaltılan su doğrudan zemine akamaz ve bir su contası vasıtasıyla drenaj borusuna yönlendirilmelidir.   4. Tuvalet   Üretim ve hijyen yönetimini kolaylaştırmak için gıda tesisine bağlanan tuvaletin işlem alanında değil, giyinme alanında yer alması gerekir. Tuvaletin kapıları ve pencereleri doğrudan işlem alanına açılamaz şekilde konumlandırılmalıdır. Tuvaletin duvarları, zemini, kapıları ve pencereleri açık renkli, temizlenmesi ve dezenfekte edilmesi kolay, korozyona dayanıklı, geçirimsiz malzemelerden yapılmalı, sifon, el yıkama ve dezenfeksiyon tesisleri ile donatılmış, pencereleri böcek geçirmez olmalıdır.    Depolama tesisleri planlaması   Ham ve yardımcı malzemeler    Ham ve yardımcı malzemeler için depolama tesisleri, üretim ve işleme için hazırlanan hammadde ve yardımcı malzemelerin kalitesi kalite açısından değişmemesini ve depolama işlemi sırasında yeni güvenlik ve sağlık tehlikelerine neden olmasını sağlayabilmelidir. Depolama alanına kemirgenlerin ve haşerelerin kesinlikle gelmemesi gerekir. O alanın temizliği ile hijyeni işlenecek hammaddeler yardımcı malzemelerin depolanması için çok kıymetlidir.   Meyve ve sebze hammaddelerinin depolandığı yer de güneşten koruyucu ve yağmura dayanıklı koşullara sahip olmalı ve alan yine iyi bir şekilde havalandırılmalıdır.Daha yüksek sıcaklıklara sahip alanlarda, özel bir taze tutma deposu konuşlandırılmalıdır.   Ambalaj malzemesi    Gıda fabrikaları, ambalaj malzemelerinin depolanması ve muhafazası için de özel depolama ambarları kurmalıdır. Depolar temiz ve kuru olmalı. Bunun yanı sıra yine sinekleri, böcekleri ve kemirgenleri engelleyecek şekilde kurgulanmalıdır. Malzeme istifi ile zemin ve duvar arasında belirli bir mesafe bırakılmalıdır.   Bitmiş ürün    Gıda fabrikasının bitmiş ürün depolama tesislerinin ölçeği ve kapasitesi fabrikanın üretimiyle doğru orantılı olmalı ve bitmiş ürünün depolama sırasında istikrarlı biçimde kaliteyi koruyabilmesi sağlamalıdır. Aynı zamanda kirlilikten arındırılmasını sağlayacak şekilde donatılmalıdır. Bitmiş ürün depolama alanı, böceklerin, kemirgenlerin ve kuşların girmesini önleyecek önlemlerle donatılmalıdır. Soğuk hava deposunun yapı malzemeleri, ülkenin ilgili malzeme yönetmeliklerinin gereksinimlerini de karşılamalıdır. İhracat ürünleri için soğuk hava deposu ve sıcaklık depolama (normal) alanlarına otomatik sıcaklık kaydediciler kurulmalıdır.    

İlaç İşleme ve Üretim Tesisleri İçin Doğru Endüstriyel Vakum Seçimi

"Az ile Daha Fazlasını Yapın." Bugünün Ekonomisindeki Yeni Mantra Pek çok sektördeki şirketler, sınırlı kaynaklardan en yüksek verimi elde etmek için operasyonların ince ayarını yapmak için "doğru boyutlandırma" zorluğuyla karşı karşıya. İlaç üretimi bir istisna değildir ve sıkışmayı hissediyorsanız, yalnız değilsiniz. Roland Berger Strategy Consultants tarafından hazırlanan yeni bir rapora göre, artan fiyat ve maliyet baskısı, yasal değişiklikler ve süresi dolan patentler ilaç endüstrisinde daralan marjlara yol açıyor. Ne yazık ki, daralan marjlar daha az kontaminasyon kontrol sorumluluğu anlamına gelmiyor. Aslında, tesisiniz ülke çapında sayısız diğerleri gibiyse, her zamankinden daha ciddi ve daha karmaşık hijyen zorluklarıyla karşı karşıyasınızdır hem de devlet düzenlemelerinin yanı sıra yasal prosedürlere uygunluğu sağlamak zorunda kalırsınız. Çalışanlarınızı, ürünlerinizi ve operasyonunuzu koruma sorumluluğu size aittir. Doğru ortak, endüstriyel hijyen ekipmanı için güvenli seçimi yapmanıza yardımcı olabilir. Bu klavuz yazıda , güvenilir bir vakum tedarikçisinin özel uygulama ve tesis ihtiyaçlarınızı değerlendirmek için soracağı en önemli soruları yanıtlamaya çalışacağız.İşi yapmak için doğru iş ortağı ve doğru endüstriyel elektrikli vakum makinası aramaya hemen başlamanıza yardımcı olacak kaynak yazı paylaşıyoruz. Tesisiniz bir toz toplayıcı veya endüstriyel elektrikli vakum makinası gerektiriyor mu? Bu iki terim genellikle birbirinin yerine kullanılır, ancak toz toplayıcılar ve vakumlar çok farklı makinelerdir. Bir toz toplayıcı yüksek hava akışına (cfm) ancak düşük su kaldırma veya emme özelliğine sahiptir. Havadaki tozu etkili bir şekilde toplayabilir ancak zeminden toz tutamaz. Endüstriyel bir vakum sistemi, zeminlerden, ekipmanlardan, tavan kirişlerinden ve duvarlardan döküntü, toz, vb. Toplamak için gereken performansı sağlamak için daha iyi bir hava akışı ve su kaldırma dengesine sahiptir. Hijyen ihtiyaçlarınızı ne tür bir vakum makinası karşılayacak? Farmasötik veya nutrasötik ortamlarda kullanıma uygun olmayan elektrikli süpürgeleri vardır - örneğin, atölye tipi elektrikli süpürgeler gibi. Bu vakumlar, ilaç endüstrisinin zorlu hijyen taleplerini karşılamak için tasarlanmamıştır. Yüksek kaliteli filtrelemeleri yoktur ve sterilize edilmesi zor malzemelerden yapılmıştır. Bunun yerine, farmasötik bir ortamda kullanılmak üzere tasarlanmış yüksek performanslı endüstriyel vakum makinelerine odaklanın. Vakum temizoda ortamında kullanılacaksa, Uluslararası Standardizasyon Örgütü (ISO) tarafından belirlenen zorlu standartları karşılamalıdır. ISO 14644-1, izin verilen partikül boyutu ve izin verilen konsantrasyon seviyelerine göre belirlenen hava temizliği için yönergeler belirler. Bu standarda uygunluk, HEPA ve / veya ULPA filtreli özel bir Temizoda vakumu gerektirir. Bir tesis içinde farklı amaçlar için - hijyen görevleri - için farklı süpürgeler seçmeyi düşünün. Bir modeli çok ince esnetmeyin; üretim hatlarında kapsamlı hijyen için en iyisi olabilir, ancak sıvıların taşınması için tasarlanmamıştır. Tüm hijyen ihtiyaçlarınızı belirlemeye çalışın ve ardından farklı hijyen senaryoları için uygun vakumları seçin. Elektrikli vakum makinası ne sıklıkla çalışır durumda olacak? Kullanım süresi, doğru vakumu seçmeye başlamanıza yardımcı olacaktır. Planlanmış bir hijyen rejimindeki tabletleme odaları veya temizodalar, tek fazlı bir elektrikli süpürge kullanımından yararlanacaktır. Tek fazlı makineler, üretim ekipmanının çevresinin genel temizliği için çok uygundur. Ayrıca, bu ekipman sürekli olarak çalıştırılmayacaksa, tek fazlı bir vakumu doğrudan üretim ekipmanına (tablet işleme hatları gibi) bağlayabilirsiniz. Vakumunuzu doğrudan üretim hattı ekipmanına bağlamak, ince tozun yayılmasını en aza indirir ve tüm atık malzemeleri işçilerden uzak tutar. Sürekli kullanım veya 7/24 işlemler için, en ekonomik konfigürasyon olduğundan üç fazlı bir vakum kullanın. Tek fazlı bir motora kıyasla, üç fazlı bir uzun süreler boyunca daha yüksek verimlilikle çalışacaktır. Temelde, üç fazlı bir vakum, daha azıyla daha fazlasını yapan doğru boyutlandırmanın en iyi örneğidir. Vakumunuzu işleme ekipmanına entegre etmeyi planlıyorsanız, bu makine hakkında olabildiğince çok şey öğrenin. Makine başına bağlantı noktası sayısı ve bağlantı noktası başına hava akışı gibi özellikleri arayın ve bu bilgileri vakum tedarikçinize verin. Bu bilgilerle donanmış olarak, ihtiyaçlarınız için en iyi vakum hakkında daha bilinçli bir tavsiyede bulunabilirler. Tesisinizde ne tür elektrik hizmeti mevcuttur? Elektrikli endüstriyel elektrikli süpürgeler, kendilerine güç sağlayan motorların boyutuna ve türüne bağlı olarak çeşitli farklı voltaj veya amper gereksinimlerine sahiptir; bu, genellikle uygulama gereksinimi veya eldeki hijyen görevleri tarafından belirlenir. Bazı küçük makineler tek fazlı, 15 veya 20 amperlik, 120 voltluk elektrik hizmetinde çalışabilirken, diğer vakumlar üç fazlı güç gerektirir. Vakumun çalışacağı yerdeki uygulama ihtiyaçlarının belirlenmesi önemlidir, böylece makine mevcut hizmet tipine veya en iyi çözümü sağlayan makinenin taleplerine uygun hizmete uygun şekilde eşleştirilebilir. Tozunuz yanıcı mı? Derecelendirildi mi? Ulusal Yangından Korunma Derneği (NFPA), yanıcı tozu 420 mikron veya daha küçük çapta olan ve havada dağıldığında ve tutuştuğunda yangın veya patlama tehlikesi oluşturan herhangi bir ince bölünmüş katı malzeme olarak tanımlar. Yanıcı Toz Ulusal Vurgu Programında (NEP), OSHA, yanıcı tozu, "partikül boyutu veya şekli ne olursa olsun, havada veya başka bir oksitleyici ortamda askıya alınmış bir yangın veya parlama tehlikesi sunan partikül katı" olarak tanımlar. Aktif farmasötik bileşenler ve eksipiyan bileşenler yanıcı toza neden olabilirken, tabletler dahil oral katı dozaj üretim hatları bu tür tozlardan en fazla risk altındadır. Farmasötik bileşenlerin çoğu tozdur ve dolayısıyla havada taşınan tehlikeli toz haline gelme eğilimindedir. Ulusal Elektrik Kodu (NEC), tehlikeye bağlı olarak elektrikli ekipman için özel gereksinimler hakkında rehberlik sağlar. Yerleri türe, koşullara ve doğaya göre sınıflandırır. Özel laboratuarlar veya OSHA, yanıcılık ve sınıflandırma için malzemeyi test edebilir ve derecelendirebilir. Yetkili makam (AHJ), tozun yanıcı olup olmadığına ve "patlamaya dayanıklı / toz tutuşmaz" vakum gerektirip gerektirmediğine ilişkin nihai kararı verecektir. Yanıcı tozla çalışan tüm tesislerin patlamaya dayanıklı bir vakuma ihtiyacı yoktur. Hijyen ihtiyaçlarınızı karşılamak için ne tür filtrasyon gereklidir? Toplanacak malzemenin parçacık boyutunu göz önünde bulundurun. Farmasötik üretim ortamında, HEPA filtreli bir vakum kritiktir - veya tozunuza ve ortamınıza bağlı olarak bir ULPA filtresi gerekebilir. HEPA filtreleri 0,3 mikron dahil tüm partiküllerin% 99,97'sini tutar. ULPA filtreleri 0,12 mikron dahil tüm partiküllerin% 99,999'unu tutar. Ürüne göre tasarlanmış, eklenti olarak yenilenmemiş gerçek HEPA filtreli bir vakum seçtiğinizden emin olun. Buna ek olarak, Temizodalar ve kontrollü ortamlar için IEST (Çevre Bilimi ve Teknolojisi Enstitüsü) Standartlarını ve Önerilen Uygulamaları (RP) karşılayan bir HEPA vakum seçin. En yüksek çalışma verimliliği için, bir vakumun, vakum içinde hareket eden parçacıkları yakalamak ve tutmak için bir dizi aşamalı olarak daha ince filtre kullanan çok aşamalı, kademeli bir filtreleme sistemine sahip olması gerekir. Bu çok aşamalı tasarım, ana filtrelerin hızlı bir şekilde tıkanmasını önler ve zamanla motor aşınmasını ve yıpranmasını en aza indirir. İdeal olarak, bir vakumlu filtreleme sistemi, bol miktarda yüzey alanına sahip büyük boyutlu ana filtreler kullanmalıdır. Daha geniş yüzey alanları, hava-kumaş oranını optimize eder, filtredeki hava akışını yavaşlatır ve vakumun, tıkanmayı en aza indirirken uzun süreler boyunca büyük hacimli malzemeleri kolayca toplamasını sağlar. Bu, vakumun durma süresini ve bakımını azaltmaya yardımcı olur. Temizoda uygulamaları için, vakum içindeki filtre konumu da kritiktir. Yukarıda bahsedildiği gibi, farmasötik üretim için ISO standartları çok katıdır; bu nedenle, tek fazlı evrensel motorlara sahip Temizoda vakumları, hava akışı ve egzoz akışındaki partikülleri yakalamak için yukarı ve aşağı yönde karbon filtrelere sahip olmalıdır. Motorun önüne yerleştirilen bir "yukarı akış" filtresi, motoru korur ve vakumun ömrünü uzatırken, "aşağı akış" filtresi - motorun arkasına yerleştirilir - motorun komütatörü ve karbon fırçaları tarafından oluşturulan tozu, var olmasını engellemek için yakalar egzoz akışı yoluyla çevreye geri salınır. Aşağı akış filtreleri ayrıca motor bakımı sırasında çalışanların korunmasına yardımcı olur. Doğru filtreleme ile temiz temiz hava daima vakumun arkasından dışarı atılmalıdır, Herhangi bir zamanda ne kadar materyal toplanacak? Bu soruyu yanıtlamak göründüğünden daha zordur, çünkü farklı türden toplanmış malzemeler çok farklı yer kaplar. Bu nedenle, ihtiyaçlarınızı abartmak veya küçümsemek kolaydır. Birincil göreviniz ince tozları toplamaksa, düşündüğünüz kadar toplama kapasitesine ihtiyacınız olmayabilir. Tozlar bir kez toplandıktan sonra toplama tankında çok fazla yer kaplamaz. Nihayetinde, ihtiyaçlarınızın doğru bir şekilde değerlendirilmesini sağlamanın tek yolu, tesisinizde bir gösteri ayarlayabilecek bir vakum üreticisi veya dağıtıcısı ile çalışmaktır. Bu şekilde, ekiplerinizin her gün karşılaştığı gerçek hayat senaryolarında farklı vakumlar ve koleksiyon yapılandırmalarını deneyebilirsiniz. Hijyen ihtiyaçlarınızı hangi toplama seçenekleri karşılayacak? Korozyona dayanıklı paslanmaz çelik vakumlar, çok az atık kalıntısı ile veya hiç iz bırakmadan hızlı bir şekilde temizlenebildikleri için dekontaminasyonu ve sterilizasyonu kolaylaştırdığından ilaç endüstrisi için idealdir. Bu vakumlar ile kullanılacak toplama kapları için çeşitli seçenekler vardır. Standart kağıt torbalar, büyük miktarlarda tehlikeli olmayan malzemeleri yakalar. Hava dış selüloz tabakasından geçerken ince parçacıkları yakalayan iç astarlı iki katlı bir yapıya sahiptirler. Kağıt torbalar, kolay toplama ve imha için büyük parçacıkları yakalar. Polyliner, bir toz bulutunu önlerken rahatsız edici malzemeleri - hatta tehlikeli malzemeleri - atmanın harika bir yoludur. Astarın tamamını kaldırarak büyük miktarda tozu ve kiri hızlı ve kolay bir şekilde temizleyebilirsiniz. İletken polietilenler, vakumla topraklanmasına yardımcı olur ve yanıcı tozların güvenli bir şekilde toplanması için mevcuttur. Kontrollü maddeleri toplamanız gerekecek mi? Potansiyel olarak tehlikeli maddelerle veya kontrollü maddelerle çalışıyorsanız - veya kontrollü maddeler olabilecek yeni farmasötikler için pilot test yapıyorsanız - her gram ürünü hesaba katmanıza yardımcı olacak bir toplama yöntemine ihtiyacınız vardır. Malzemeyi toplamanın en iyi yolu ya etkili bir koruma için bir polyliner bir vakum teknolojisi ile çözüm üretmektir. Vakum Sistemini sıcaklık kontrollü ortamlarda mı kullanacaksınız? Endüstriyel süpürgeler makul miktarda ısı ve egzoz üretebilir. Bu nedenle, bu makineleri sıcaklık kontrollü ortamlarda kullandığınızda - bazı tabletleme takımları gibi - bu ekstra ısı kaynağını dikkate almanız gerekir. Klima sistemleriniz, ekstra ısıyı kaldırabilir ve yine de süitin içinde gerekli sıcaklıkları koruyabilir. Bununla birlikte, klima sistemi işi güvenli bir şekilde yerine getiremezse, bu durumda vakum egzozu doğrudan vakumdan ve tamamen süitin dışına aktarılabilir. İhtiyaç duyacağınız aksesuarlar hakkında daha fazla ayrıntı için vakum tedarikçinize danışın. Vakumun sıvı toplaması gerekecek mi? Tesisinizde en az bir ıslak / kuru vakum bulundurmak iyi bir fikirdir. Zaman zaman yalnızca küçük miktarlarda sıvı toplamanız gerekse bile, iş için ıslak / kuru bir vakum kullanmanız gerekir. Islak / kuru vakumda, elektrik tehlikelerini önlemek için topraklanmış bir baypas motoru bulunur. Yalnızca kuru vakumlar, sıvıların toplanmasını sağlayan özelliklere sahip değildir. Yalnızca kuru vakumla sıvı toplamaya çalışmak makineyi mahvedebilir ve ciddi yaralanmalara neden olabilir. En iyi sonuçlar ve daha uzun, daha verimli bir vakum ömrü için, korozyonu önlemek için paslanmaz çelik veya polietilen tanklı bir ıslak / kuru vakum ve aşırı doldurmayı önlemek için otomatik bir kapatma vanası seçin. Hijyen ihtiyaçlarınızı ne tür hortumlar ve aksesuarlar karşılayacak? En yüksek kalitede endüstriyel elektrikli süpürgeler üreten saygın bir üretici ile çalışmanın faydalarından biri, ilaç endüstrisi için özel olarak tasarlanmış çeşitli aksesuarlar bulmanız gerektiğidir. Antistatik, FDA onaylı, polimer yapılı şeffaf hortumlar Temizoda uyumlu çubuklar, toz fırçaları ve aralık başlıkları Sterilizasyon için paslanmaz çelikten veya yüksek dirençli silikondan yapılmış otoklavlanabilir aksesuarlar Borular, kirişler ve ulaşılması zor diğer alanlar için baş üstü temizleme araçları Eğitim ve Bakım Doğru vakumu seçtikten sonra, yeni hijyen planınızın başarısı için operatör eğitimi şarttır. En iyi sonuçlar için satış sonrası eğitim veren bir üretici veya satıcı seçin. Eğitim, temizlenecek alanları ve temizleme yöntemlerini kapsamalıdır. Eksiksiz eğitim, vakum tiplerini, vakum teknolojisini, özelliklerini, işletim prosedürlerini, bakımı ve depola hususunda bilgi sunacaktır. Bilmeniz Gereken Kriterler Filtreleme hakkında bilmeniz gerekenler nelerdir? Bu kılavuzda daha önce bahsedildiği gibi, yüksek performanslı endüstriyel vakumlar, vakumda hareket ederken parçacıkları yakalamak ve tutmak için bir dizi aşamalı olarak daha ince filtre kullanan çok aşamalı, kademeli filtreleme sistemlerine sahiptir. Bu çok aşamalı sistem, filtreleri tıkanmaya ve aşırı aşınma ve yıpranmaya karşı korur. Filtrasyonun ilk aşaması - kağıt torba - büyük partiküllerin çoğunu yakalarken, ana filtre kalan partikülleri motordan geçmeden önce yakalar. Son olarak, HEPA filtreli son aşama, havaya karışmadan önce egzozdaki ince parçacıkları toplar. Vakumlu filtreleme sistemi, motor için ana korumadır ve filtre bakımı, vakumunuz için uzun ömür ve yüksek çalışma verimliliği sağlamanın anahtarıdır. Hava akışının azalmamasını sağlamak için ana filtre düzenli olarak temizlenmelidir. Filtre temizleme sıklığı birkaç faktör tarafından belirlenir - temel olarak toplanan malzeme ve vakumun kullanım süresi. Üst düzey endüstriyel vakum makineleri, operatörün vakumu kapatmadan filtreyi çalkalamasına (ve böylece temizlemesine) olanak tanıyan dahili çalkalayıcı tutamaçlarına ve otomatik ters temizleme sistemleri gibi diğer gelişmiş dahili yöntemlere sahip olacaktır. Filtre çalkalandığında, toz ve döküntü alt toplama odasına düşer. Sonunda, uygun bakım ve temizliğe rağmen, uygun hava akışını engellemek için ana filtreye yeterli parçacık yerleşecektir. Bu olduğunda, filtre değiştirilmelidir. Filtre değişiminin zamanlaması, toplanan malzeme, vakumun ne sıklıkla kullanıldığı ve filtrenin ne kadar iyi korunduğu gibi birçok değişkene bağlıdır. Daha büyük endüstriyel vakum modellerinde, hava akışının ne zaman iyi olduğunu (filtre temiz olduğunu) ve ne zaman engellendiğini (filtre tıkandığını) gösteren manometreler bulunur. Manometreye dikkat edilmesi, operatörün en yüksek performansı korumak için doğru zamanda filtre sallamaları yapmasını sağlar. HEPA filtresinin de temizlenmesi gerekiyor mu? HEPA filtreleri, ana filtre gibi karıştırılmak veya temizlenmek üzere tasarlanmamıştır. Bununla birlikte, uygun ana filtre bakımı, HEPA filtresinin ömrünü de uzatacaktır. Aşağı akışlı HEPA veya ULPA filtrelerinin zamanında değiştirilmesi, elektrikli süpürgelerinizin egzozunun saflığını ve Temizodalarınızın bütünlüğünü korumaya da yardımcı olur. Tipik olarak, HEPA filtreleri bir ana filtreden iki kat daha uzun ömürlüdür ve ana filtrenizi her değiştirdiğinizde değiştirilmelidir. Vakumun anti-statik yapısını nasıl koruyabilirim? Hortumun ucundan ana muhafazaya kadar tüm parça ve aksesuarlar antistatik olmalı ve vakumla tamamen uyumlu olmalıdır. Vakuma eklenen herhangi bir normal veya "statik" parça, tüm makinenin anti-statik doğasını ortadan kaldırır. Bu, bant ve atölye tarzı veya diğer standart hortumlar olmadığı anlamına gelir. Vakumun anti-statik yapısını korumak, yalnızca çalışan konforu ve güvenliği için değil, aynı zamanda ince tozlardan kaynaklanan tozun tutuşma riskini en aza indirdiği için de son derece önemlidir.   Alıntı Kaynaklar OSHA: Yanıcı Toz Ulusal Vurgu Programı OSHA: Safety and Health Information Bulletin (SHIB) (07-31-2005) Endüstride Yanıcı Toz: Yangın ve Patlamaların Etkilerinin Önlenmesi ve Azaltılması FDA: www.fda.gov Çevre Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü: www.iest.org Standardizasyon için Dahili Organizasyon: www.iso.org Kaynak: Blog.GotoPac    

Temizoda Kontrol Listesinde 10 Madde

21. Yüzyılın En İyi 10 icadına ilişkin hızlı bir Google araması aşağıdaki listeyi sunuyor.   • Hidrojen Temelli Otomotiv Teknolojileri • Robotik • Otomasyon • Yerçekimi Fiziği • Sağlık Biyoteknolojisi • Nanoteknoloji • Yapay zeka • Sürdürülebilir Enerji • Hipersonik Ulaşım Teknolojileri • Uzay Araştırmaları • Genetik Mühendisliği   Tüm bu icatları ulaşılabilir kılan ortak faktörlerden biri, modüler temizodalar tarafından sağlanan temiz bir ortamdır. Modüler bir temizoda yapısı, tipik olarak, mevcut bir temizoda, laboratuvar, üretim alanı veya depoda kullanıma uygun, bağımsız, sağlam ve bir yapıdır. Modüler bir temizoda, sınıflandırma (ISO 14644-1), boyut, yumuşak veya sert duvar (şeffaf veya opak) ve çeşitli aydınlatma gibi müşterinin kesin gereksinimlerini karşılayan bir tesis oluşturmak için kullanıma hazır tescilli bileşenler kullanır. Tüm modüler temizoda sağlayıcılarında olduğu gibi, müşteri ile istenen kriterleri belirlemek için bir dereceye kadar istişare vardır, ilk hazırlık sorunsuz bir kurulum ve mutlu bir müşteriye giden yolu açar.   1 - Bütçemi Gerçekten bir Temizoda için Harcamam Gerekiyor mu?   Potansiyel olarak zararlı partiküller, günlük kritik üretim ortamlarında bulunur ve kontaminasyona veya günlük mikro organizmalara duyarlı olan potansiyel üretim arızalarına neden olabilir. Asıl soru şu: bir temizodaya sahip OLMAMAYI göze alabilir misiniz ? Süreçler ve teknoloji küçüldükçe, parçacık kirliliği gerçek bir sorun haline gelir. Kontaminasyon, maliyetli ürün geri çağırmalarına yol açabilecek ciddi ürün arızalarına neden olabilir veya en kötü senaryolarda potansiyel olarak hayati tehlike oluşturabilir.    2 - Geleneksel Temizodalara Karşı Modüler Temizodalar   Bir temizoda ihtiyacını belirledikten sonra, hangi tip temizodaya ihtiyacınız olduğunu düşünmek önemlidir. Geleneksel temizodalar tipik olarak, havanın filtrelendiği ve yeniden dolaştırıldığı, binanın ayrılmaz bir parçası olan muhafaza odalarıdır. Modüler temizodalar ise pozitif hava akışı üzerinde çalışır ve bir HEPA veya ULPA filtreleme sisteminden hava çeker. Yenilik ve teknolojideki gelişmeler nedeniyle, modüler temizodalar, temiz bir çevre gerektiren süreçler için uygun maliyetli ve hızlı bir üretim yolu haline gelmiştir.Klasik tasarım iyileştirmeleri, sert PetG duvarları, sürgülü kapılar ve transfer kapakları gibi özellikleri içerir, müşteriye çok daha fazla seçenek sunar ve modüler temizodayı kritik görev ortamınız için uygun bir seçenek haline getirir.     3 - Modüler Temizodalar Doğası Gereği Özeldir   Çözüm odaklı kalmak ve bir temizodanın yerleştirileceği ortamı ve içereceği süreci anlamak önemlidir. Modüler temizodalar, her ikisini de göz önünde bulundurur: bir depoda yer alan son derece küçük modüler temizodadan, enjeksiyon kalıplama makinesinin paketleme sürecini kapsayan kısımdan, 100 kişilik bir işgücünü barındıran büyük modüler temizodaya kadar. Genel amaç, proses üzerindeki riski en aza indirgemek ve odanın hacmi başına partikül sayısı parametrelerinin yanı sıra basınç, sıcaklık, nem ve aydınlatma parametrelerini göz önünde bulundurmaktır.   4 - Bina Yönetmeliklerini Dikkate Almam Gerekir mi?   Avrupa'da Bina Yönetmelikleri Danışma Komitesi, 21 Mart 2014 tarihinde güncellenmiş politikayı yayınlayarak yeni ve değiştirilmiş binaların güvenli, erişilebilir ve verimli olması için etkili bina düzenlemeleri sağladı. Politika, bina yönetmeliklerinin adil, verimli, güncel, güvenli ve etkili olmasını sağlar. Modüler bir temizoda, bir odanın içinde bir oda olduğu ve bir binanın ayrılmaz bir parçası olmadığı için bina düzenlemeleri gerektirmez. Bu, maliyet tasarrufu, daha az bürokrasi ve hızlı teslimat süreleri gibi faydalar sağlar. Modüler bir temizoda, binanızın değiştirilmesi ile değil, süreciniz için bir çözüm sağlamakla ilgilenir.    5 - Bir Temizoda, Çeşitli Temizlik Sınıflandırmalarına Sahiptir   ISO Uluslararası Standartları, ürün ve hizmetlerin güvenli, güvenilir ve kaliteli olmasını sağlar. ISO 14644-1: 1999 Temizodalar ve ilgili kontrollü ortamlar - Bölüm 1: Hava temizliğinin sınıflandırılması, tüm temizodaların uyması gereken standarttır. Sürecin doğası, gereken ISO sınıflandırmasını belirler; örneğin, bir insan vücuduna implante edilen belirli tıbbi ürünlerin veya belirli gıda paketleme işlemlerinin, kritik olmayan bir işlemden daha yüksek bir sınıflandırmaya sahip bir temizodada üretilmesi gerekecektir. Örneğin, bir plastik kapak üreticisi, yalnızca gıda ile temas eden kapakların üretimi için bir temizodaya ihtiyaç duyabilir; bu ortamın daha az kritik alanlardan daha yüksek bir ISO sınıflandırması olması gerekecektir. Her zaman sürecinizi değerlendirin, endüstri düzenleme yönergelerini kullanarak elde etmeniz gereken kaliteyi belirleyin ve şüpheniz varsa, profesyonel tavsiye almak için yetkin bir temizoda şirketi ile görüşün.   6 - Sektörle ilgili Hususlar   Havadaki partiküllerinizi modüler temizoda ortamınızda kontrol ettikten sonra, yüzey partiküllerini ele almalısınız ve bu özellikle yarı iletken, nanoteknoloji endüstrilerinde önemlidir. Modüler temizodalar, sağlık ve tıbbi cihaz imalatı, enerji, ilaç, elektronik, laboratuvar ve üretim dahil olmak üzere birçok sektörde kullanılır - prosesiniz için kritik olarak kabul edilen hemen hemen her ortam temizodayı sürdürülebilir olarak gerekli  kılar.   7 - Hızlı Üretime Geçiş   Geleneksel bir temizoda, inşaatı planlamak için işletme içerisinde çok sayıda çalışan personel gerektirir.Modüler bir temizoda çok daha az karmaşık bir süreçtir; Planlamaya daha az insanın dahil olması gerekir, bu da üretime daha hızlı hazırlık süresi anlamına gelir. Fan filtre üniteleri, göstergeler, elektrostatik toz boyalı çelik gibi proje geri dönüşünü artıran standartlaştırılmış bileşenlerin kullanılması da faydalıdır. Modüler bir temizodanın doğası, küçük başlayabileceğiniz ve temizodanızı büyütebileceğiniz, üretim büyüdükçe bütçenizi en üst düzeye çıkarabileceğiniz anlamına gelir.   8 - Doğrulama   Modüler temizoda sürecinin kritik bir parçası doğrulamadır. Modüler bir temizoda kurulduktan sonra, temizoda, müşteri tarafından belirlenen tam ISO 14644-1 spesifikasyonuna uygun performans gösterdiğinden emin olmak için doğrulanır. Tüm imalat şirketleri, ekipmanlarının kalibre edilmesini ve doğrulama hizmetinin modüler bir temizoda için eşdeğer olmasını sağlamaya bağlıdır.İyi bir temizoda uygulaması, gönül rahatlığı sunan düzenli doğrulamaları teşvik eder ve ayrıca müşterilerden yapılacak herhangi bir dış denetim için olanak tanır.    9 - Temizoda Temiz Tutulmalıdır   GMP 'ye uygun üretim yapan, temiz bir odanın kullanımdan önce ve kullanımdan sonra temiz tutulması büyük önem taşır.İnsanlar bu ortamlarda büyük bir kirletici yayıcıdır ve profesyonel temizoda şirketleri, bu konuda tekstil sarf malzemeleri ile çözüm sunar.  Kirlilik girişini azaltmaya yardımcı olmak için modüler temizodalarda değişim alanları çok popülerdir. Temizodada kullanılan hammaddeler ve ekipmanlar da partikül kontaminasyonu oluşturur. Ürünlerin çift poşetlenmesi, transfer kapakları ve dış ortamınız hakkında genel bir farkındalık, kontaminasyonu azaltmaya yardımcı olacaktır.   10 - İyi Temizoda Protokolü   CleanroomPR.com sayfalarından inceleyebileceğiniz Profesyonel Temizoda Şirketleri  modüler bir temizoda, standartların karşılanmasını, partikül kirliliğinin azaltılmasını ve müşterilerin mutlu kalmasını sağlayarak süreçlerinize değer katacaklardır.

Temizodalar Ürün Kalitesini Nasıl Sağlar ?

Temizodalar yaşam bilimleri ve ilaç üreticileri gibi özel koşullarda üretim yapan tüm endüstriler için önemli bir üretim aracıdır.Ürün kalitesinin yüksek standartlarının korunması, ürünün etkinliğini garanti eder ve güçlü bir işleve sahiptir. Temizoda havadaki partiküllerin konsantrasyonunun kontrol edildiği kritik bir üretim aracıdır. Parçacıkların girişini, oluşumunu ve tutulmasını en aza indirmek için kullanılır.Sıcaklık, nem ve basınç gibi diğer ilgili parametrelerin de kontrol edilmesi büyük önem taşır.İlgili endüstrilerin, bitmiş ürünlerin kalitesini yönetmesine ve uluslararası standartları karşılamasına yardımcı olur bu nedenle doğru temizoda tasarımı, tüm bileşenleri ile birlikte çok önemlidir. Temizoda tasarımında bir üreticinin şunları göz önünde bulundurması gerekir: Partikül filtrasyonu. Tasarım faktörleri. Maliyet. Filtrasyon performansı Hükümet düzenlemeleri, ISO yönergeleri ve iç gereksinimler, doğru temizoda tasarımında dikkat edilmesi gereken ilk hususlardır. Örneğin, ISO 14644-5: 2004 yönergeleri temiz oda işlemleri için temel gereksinimleri belirtir.Bu yönetmelikler ve / veya bir şirketin dahili özellikleri, temizlik seviyesini veya gerekli derecelendirmeyi belirleyecektir, bu da doğru temiz odayı seçmek için iyi bir başlangıç ​​noktası olacaktır. Temizoda tasarımında önceden belirlenmesi gereken kritik noktalar; Boyut Hangi süreçler dahil edilmelidir? Hangi makine veya ekipman gereklidir ve ne kadar yer kaplar? Kaç çalışan gerekiyor ? Performans Hangi seviyede partikül filtrasyonu gerekir?  Bu bilgi, işlemin başlangıcında kritik öneme sahiptir çünkü gerekli filtrasyon ünitesi sayısını ve kullanılan filtre türlerini belirler. Yerleştirme Bir şirketin genel iş akışı, tavan yüksekliği, zemin durumu ve erişilebilirliği göz önünde bulundurarak tesis içindeki alan belirlenmelidir. Konfigürasyon Temiz odada iş akışı ne olacak? Malzemeler partikül seviyelerini koruyacak şekilde temiz odaya nasıl girecek / çıkacak? İşçiler temiz odaya partikül seviyelerini koruyacak şekilde nasıl girecek / çıkacaklar? Gelen malzemeler ve giden mallar için ayrı odalar ve geçişler eklenebilir. İlave bir önlük odası ve hava duşu işçilerin kirlenmesini azaltacaktır. Maliyet Maliyet her zaman önemli bir husustur. Fiyatlar, özel, sabit duvarlı yapıdan modüler, bağımsız, prefabrik temiz oda sistemlerine (yumuşak duvar veya sert duvar) büyük ölçüde değişir. Sabit duvarlı odalar genellikle en pahalı seçimdir, yumuşak duvarlı, modüler odalar en ucuzdur. Boyut, şekil, yapılandırma ve aksesuarlar toplam maliyeti etkiler. Modüler temizodalar, tasarım, mühendislik ve inşaat süresini azaltır. Ön tasarım ve mühendislik gereksinimleri ve ilgili çeşitli işleri koordine etme ihtiyacı nedeniyle sabit bir duvar temizodası inşa etmek birkaç ay sürebilir. Öte yandan, tüm modüller önceden tasarlanmış ve imal edilmiş olduğundan, bir veya iki hafta içinde sofistike bir modüler oda inşa edilebilir. Yerinde montaj yeterlidir. Daha büyük bir yapının ayrılmaz bir parçası olmadıkları için modüler odalar kaldırılabilir, yeniden yapılandırılabilir, taşınabilir veya hatta satılabilir. Modüler bir temiz odayı genişletmek veya yeniden yapılandırmak, sadece modüller ekleyerek veya taşıyarak gerçekleştirilebilir. Temizoda Kullanımı Temiz odalar hataya dayanıklı değildir. Temiz odaya yapılan yatırımdan en iyi şekilde yararlanmak için işçilerin eğitilmesi gerekir. Ayrıca, kurulduktan sonra temiz odanın performansının izlenmesi gerekir ve takip edilmesi gereken sıkı bakım ve temizlik protokolleri olabilir. Çalışan Eğitimi Temiz bir odaya yatırım yapan üreticilerin, çalışanların tesisi uygun şekilde kullanmasını sağlamaları gerekir. Temiz oda prosedürlerine ilişkin eğitim, temiz odanın içine erişim için bir gereklilik olabilir. Bu eğitim, temizodada yüksek bir temizlik standardını korumak ve kalite kontrolün devamlılığı için mutlaka gereklidir.Temizoda ortamı için uzman ve eğitimli çalışanlara sahip olmak, çalışan hatası olasılığını azaltır. Temizoda Çalışanları için Eğitim Aşağıdakileri Kapsamalıdır: İşle ilgili spesifik prosedürler Doğrudan geçişlerin ve hava duşlarının kullanımı Çalışma yüzeylerinin hijyeni İzleme Kameralarla gerçek zamanlı izleme, işlemleri kaydedecek, gözden geçirilmek üzere arızaları kaydedecek ve sürekli iyileştirmeyi kolaylaştıracaktır. Bir temiz oda tesisini video kameralarla donatarak, üretici hataları tespit edebilir ve ileride ayarlamalar yapabilir. Gerçek zamanlı parçacık sayımı, üreticinin yüksek kaliteyi karşılamasını sağlar.Temizodalar imalat ve montaj sürecinin belirli noktalarında havadaki partikül madde seviyesini saymak için sensörlerle donatılmalıdır.Düzenli ve sık sık ölçüm yapan bu sensörler, havadaki partiküller için bir eşik aşılırsa bir durdurma sekansını aktive eden bir izleme sistemine bağlanmalıdır. Bakım ve Temizlik Sürekli performans sağlamak için düzenli temizoda bakımı gereklidir.Çalışma yüzeyleri her çalışma süreci başında ve sonunda silinir. Önerilen diğer temizleme prosedürleri temizodaya ve üretim ortamına özgü olacaktır. Temizoda onaylı temizlik ürünleri kullanılarak özel temizlik prosedürleri gerektirecektir.Bu, kiri ve gresi temizlemek için deterjanlar ve mikrobiyal kontaminasyonu kontrol etmek için dezenfektanları içerir. Dezenfektanlar, aşağıdaki gibi tanımlanan farklı etkinliklere sahiptir: Bakteriyostatik, bakteri büyümesini durdurmak için kullanılır. Bakterisidal bakteri hücrelerini yok eder. Sporisidal endospor oluşturan bakterileri yok eder. Bir yaşam bilimleri üretim ortamının, tam bir anti-mikrobiyal temizlik sağlamak için farklı aktivite modlarına sahip en az iki dezenfektan kullanması gerekebilir. HEPA filtrelerin düzenli olarak değiştirilmesi gereken ön filtreleri vardır. HEPA filtrelerin kendileri bakım gerektirmez, ancak her yıl sertifikalandırılmaları gerekir.Ayrıca, uygun hava akışı ve sızıntı kontrolleri, temiz bir odanın düzenli olarak sertifikalandırılmasının bir parçasıdır. Sertifikalandırma, dahili personel veya harici şirketler tarafından yapılabilir. Çoğu şirket, bağımsız analiz sağladığı için harici bir üçüncü taraf sertifikasını tercih eder. Ürün gereksinimleri bağımsız sertifika gerektirebilir.

Hava Duşları: Temizoda Operasyonlarında Verimliliği Artırma

Temizoda, ilgili üretimlerin olduğu endüstrilerde kontrollü bir ortam olarak en kritik alanlardır.Hava duşları temizoda koşullarının korunmasında hayati bir bileşendir.Bir temizodaya girmeden önce insanlardan ve diğer materyallerden gelen kontaminasyon parçacıklarını gidermek için yüksek hızlı hava jetleri kullanarak temizodayı korurlar, böylece ürün kusurlarını azaltır ve üretim verimini arttırırlar.  Bu sayede temizodanın kendisi daha az bakım gerektirecektir, çünkü kirlenme kurşun veya birikmesi daha düşük bir seviyede olacaktır.  Temiz oda yüksek verimli partikül durdurma (HEPA) filtreleri, hava duş sistemi bileşenleri sayesinde daha uzun ömürlü olacaktır. Hava duşları tarafından yapılan ön temizlik olmadan, ana temizoda hava filtrasyonu tüm kirlenme yükünü emerek enerji tüketimini ve bakım maliyetlerini arttırır. Hava duşları, işçiler temiz üretim alanına girerken temizoda kontaminasyonunu azaltmak için temiz odalara ve diğer kontrollü ortamlara girişlerde kurulan bağımsız hava sirkülasyon sistemleridir. Hava duşlarının çalışma biçimini otomatik araç yıkama sistemindeki basınçlı yıkamaya benzetebiliriz. Örneğin, bir araba yıkama odasına girer, kapılar her iki uçtan kapanır ve tüm açılardan yüksek basınçlı su akımları arabadaki kir parçacıklarını patlatır.Temizleme döngüsü sona erer, bir ışık yanar ve çıkış kapısı açılır. Hava duşu ile bir işçi giriş kapısından geçer ve bir sensör, daha sonra kapıyı kapatan kilitleme mıknatıslarını etkinleştirir.Çok sayıda hassas yerleştirilmiş, ayarlanabilir nozul veya dikey yuvadan Sınıf 100 filtre havasının yüksek hızlı akışları, kollarını kaldırıp yerinde döndükçe işçilere üflenir. Yüksek hızlı hava, işçi kıyafetleri üzerinde, temizleyici giysilerdeki partikülleri gidererek “ovma” eylemi üreten bir çırpma etkisi yaratır. Gösterge ışıkları daha sonra temizleme döngüsünün sona erdiğini gösterir ve temiz oda kapısı açılır.Tipik olarak, temizleme süresi yaklaşık 4 ila 8 saniye, daha sonra üfleyicinin kapanması ve çalışandan çıkan kirli havanın temizlenmesi 2 ila 4 saniye daha sürer.Ayarlanabilir bir mikroişlemci, temizleme ve bekleme sürelerini kontrol eder. Kontaminasyon Kaynakları İnsanlar temizoda kontaminasyonunun ana kaynağıdır ve temizodaya giren herkes kontaminasyon miktarını azaltmak için hazırlık prosedürlerine uymalıdır.Temizoda temizlik gereksinimlerine bağlı olarak, işçiler neredeyse tüm vücudu kaplayan tam bir temiz oda kıyafeti veya sokak kıyafetleri üzerinde sadece bir elbise, şapka veya başlık giyecektir.Temizodaya girmeden önce son bir temizlik adımı için hava duşlarına ihtiyaç vardır çünkü giysilere yerleşen ve önlük altındaki bu giysilerortama kirleticiler bırakır. Temizodalara özel üretilmiş tekstil ürünleri,pürüzsüz yüzeyli sentetik malzemelerden yapılmış özel giysilerdir ve partiküllerin mekanik bağını ve kolayca dökülen kirletici maddeleri en aza indirecek şekilde tasarlanmıştır. Pamuk veya yün gibi doğal elyaf malzemeler pürüzlü yüzeylere sahip olma eğilimindedir, parçacıklarla yüksek mekanik bir bağ üreterek temizlenmeyi zorlaştırır. Hava duşları, temiz oda giysilerinin kapsamlı bir temizlik gerekmeden önce birçok kez kullanılmasına izin vererek işletme maliyetlerini daha da düşürür. Hava Duşu Temizleme Kapasitesi Hava duşunun amacı, temiz bir alana girmeden önce partikül kirleticileri çalışanlardan hızlı ve verimli bir şekilde temizlemektir. Güç ve kapasite, hava duşunun etkinliğini etkileyen iki faktördür. Temizleme gücü, nozül hızı ile belirlenir ve havanın nozullardan itildiği hız olarak tanımlanabilir. Partikül kontaminasyonunu yerinden çıkarmak için yüksek hızlı hava gerekir ve hız veya temizleme kuvveti ne kadar yüksek olursa, kontaminasyon o kadar etkili bir şekilde giderilebilir. Kapasite, sistemde dolaşan havanın hacmidir. Daha fazla hava hacmi, filtrasyon ve devirdaim sistemi yoluyla daha hızlı temizlik ve kirlenmenin giderilmesi anlamına gelir.En etkili hava duş üniteleri dakikada 7.800 fit (fpm) nozul hızları üretir ve dakikada 1.900 fit küp (cfm) hava sirkülasyonu yapar. Çıkış ucunda hız ölçülür ve çalışanların çıkış ucundan uzaklığı arttıkça temizleme etkinliği düşer. Bu nedenle, en etkili olması için, hava duşlarında çok sayıda hava çıkışı bulunmalı ve işçilere mümkün olduğunca yakın konumlandırılmalıdır.Tipik olarak, karşı hava duş duvarlarındaki nozullar arasındaki boşluk yaklaşık 36 inçtir ve nozullar arasında durmaktadır, ortalama boyutlu bir işçi herhangi bir nozuldan yaklaşık 8 inç uzağa konumlandırılmıştır. Hava Duşu Tasarımı Tasarımda hava kilidine benzer şekilde, hava duşlarında tipik olarak aynı anda açılamayan iki kapı bulunur - bir seferde yalnızca bir kişi konaklayabilir. İşçiler bir tarafa girer ve diğer taraftan çıkarlar. Bir kapı açıldığında, kapının açılmasını engelleyen diğer kapının mıknatısı enerjilendirilir. Temizleme döngüsü sırasında, döngü tamamlanmadan herkesin girmesini veya çıkmasını önlemek için her iki kapıya da enerji verilir (kilitlenir). Tipik olarak, kapı kilitleri takılıysa, iç ve dış duvarlarda acil durum kapatma düğmeleri bulunur. Hava duşu tasarımları, bir kişinin aynı anda duşu kullandığı tek bir parti sisteminden, daha büyük grupların daha hızlı geçmesi için tünel benzeri bir sisteme kadar değişir.Ünitenin boyutu genellikle bir seferde temizodaya girmesi gereken kişi sayısı ile belirlenir.Tüneller daha yaygın hale geliyor, çünkü 30- veya 40 kişilik büyük temizodalarda sirkülasyon süresi daha da uzun oluyor. Çoğu hava duşu modülerdir ve belirli müşteri gereksinimlerini karşılamak için genellikle çeşitli boyutlarda ve şekillerde yapılandırılabilir.İki karşıt duvardaki nozullarla düz tasarım, çalışanları daha kolay temizler.Bununla birlikte, tesis gereksinimlerine bağlı olarak, kullanıcıların bir tarafa girip 90 derecelik bir açıyla sağa veya sola çıktığı 90 derecelik bir tasarım da kullanılabilir. Yapı malzemeleri tipik olarak paslanmaz çelik, boyalı çelik veya lamine yonga levhadır.Çoğu hava duş kabuğu çelikten yapılmıştır ve güçlü, dayanıklı, temizoda uyumlu bir yüzeyle boyanmıştır. Bazı tıbbi, farmasötik veya aşırı ıslak ortamlar için paslanmaz çelik konstrüksiyon idealdir.Bazı üreticiler lamine yonga levhadan yapılmış ekonomik seçenekler de sunmaktadır ancak olası sıcaklık ve nem dalgalanmaları nedeniyle, bu tip yapı, hepsi partikül veya biyolojik kirlenmeye neden olabilecek delaminasyon, kolay fiziksel hasar ve eklem gevşemesine olan toleransa bağlı olarak tercih edilmelidir. Hava duşunun sirkülasyonlu hava filtreleme sistemleri tipik olarak iki filtre seti kullanır, birincisi kirletici maddelerin büyük kısmını yakalamak için bir ön filtredir ve ikincisi yüksek kapasiteli,% 99.99 verimli HEPA filtredir. Sistem fan üniteleri tavana monte edilir veya tesis yükseklik kısıtlamaları varsa, dış duvara monte edilebilir. Tüm rutin bakımlar, ön filtreler düzenli olarak değiştirilerek içeriden yapılır. Hava Duşu Seçim Kriterleri Etkili bir hava duş sistemi seçerken aşağıdakiler dikkate alınmalıdır: Sistem modüler olmalıdır, kolay konfigürasyon, sevkiyat ve montaj sağlar. Kabuk paslanmaz veya boyalı çelikten yapılmalıdır. Üfleyici sistemi yüksek hızlı, yüksek hacimli hava sağlamalıdır. Devirdaim filtreleme sistemi ön filtreleri ve ardından yüksek kapasiteli HEPA filtreleri kullanmalıdır. Üniteler uygun kontrollere sahip manyetik kapı kilitleme sistemlerine sahip olmalıdır. Çok çeşitli endüstriler temizoda operasyonlarının bir parçası olarak hava duşları kullanır. Yarı iletken, tıbbi cihaz, biyoteknoloji, mikroelektronik, optik, ilaç, havacılık, nanoteknoloji ve otomotiv endüstrileri kontamine olmayan ortamlar gerektirir ve operasyonlarının bir parçası olarak genellikle hava duşları kullanır. Hava duşları, yüksek temizoda performansı ve verimi sağlamak için çok önemli bir faktördür ancak satandartlara uygun çalışan eğitimi, belgelenmiş prosedürler ve düzenli bakım , üretim verimini artıracak ve ürün kusurlarını ve maliyetlerini azaltacaktır. Kaynak : LabManager

Temizodalara Tavan ve Zemin Döşemesi Alırken Nelere Dikkat Edilmeli

Tavan ve zemin malzemeleri temizodaların temelini oluşturur.Tehlikeli ve kirletici maddelerden arınmasını sağlayarak kontrollü bir ortam kurmanın en önemli parçasıdırlar.Gerekli görülen temizoda sınıfı ve spesifikasyonları, güvenli bir çalışma ortamı sağlamak için ihtiyaç duyacağınız tavan ve zemin tipini tanımlayacaktır. Tavan ve Zemin Çözümleri Alırken Sorulacak 5 Soru Tavanlarınızın veya zeminlerinizin karşılaması gereken özellikler uygulayacağınız temizoda sınıfına göre belirlendi mi ?   Çevresel bir bariyer oluşturmak için sürekli tavan veya zemin malzemelerine mi ihtiyacınız olacak yoksa bazı alanlarda panel mi kullanacaksınız ? Tavan veya zemin malzemeleri özel ve yoğun temizleme yöntemlerine maruz kaldığında ne kadar dayanıklı olmalıdır ?  Tavan ve zemin malzemeleri temizoda çalışanlarının güvenliğini için yeterli mi ? Kaymaz veya antibakteriyel mi? Zemin kaplaması, düzenli hareket ve ekipman trafiğine dayanacak mı?

Temiz Oda Planlamanızda Dikkate Almanız Gereken 13 Nokta

Temizoda kurma ve planlama, temizoda tasarım aşamasıyla başlar.Bu aşamada, temizodanın nasıl kullanılacağını, izin verilen dekontamine seviyesini, yerini, üretim süreci gereksinimlerini ve maliyeti dikkate almalısınız.Temizoda tasarımcılarının bu aşamada tüm ihtiyaçların karşılandığından emin olmak için son kullanıcılarla derinlemesine görüşmeler yapmaları gerekecektir.Temiz odalar kurulduktan sonra, bu tesislerin temizliğini ve sertifikasını korumak için deneyimli bir profesyonel gruba ihtiyacınız olacaktır. Bir temiz oda planlarken dikkate alınması gereken birçok unsur vardır. Ekipmanınız için ne kadar alana ihtiyacınız olduğuna ilişkin pratikliklerin yanı sıra, aşağıdakileri de dikkate almanız gerekir: 1 - HEPA (Yüksek Verimli Partikül Hava) Filtreleri:   Bu filtreler 0,3 mikron kadar küçük partikülleri filtreleyerek kirlenme kontrolünü destekler.Havadaki kirleticileri gidermek ve temiz odada çalışan kişilere temiz hava sağlamak için hava HEPA filtreler üzerinden sürekli olarak sirküle edilmelidir. 2 - Havalandırma: Hava kalitesini korumak ve proses kontaminasyonunu kontrol etmek için havalandırma gereklidir.Bu çok yoğun enerji gerektireceğinden dolayı soğutma ünitesi bileşenleri için hava geçişi, gürültü önleyici, yedek jeneratör gibi ekipmanlara ekstra alana ihtiyacınız vardır. 3- Hava Basıncı: Temiz odaların hava sızmasını önlemek için atmosfer basıncından daha yüksek statik basınca sahip olması gerekir. Hava kilitleri ayrıca, süreci tehlikeye atabilecek basınç değişikliklerini en aza indirmeye veya önlemeye yardımcı olur. 4- Sıcaklık ve Nem: Sıcaklık kontrolü, malzeme ve ekipman için istikrarlı ve tutarlı koşullar anlamına gelir. Nem kontrolü, iç yüzeylerin korozyonunu ve yoğuşmasını önler ve statik elektriği ortadan kaldırır. Bu iki faktör, temiz bir odanın işlevinin yanı sıra, içinde çalışan kişilerin konforunun ayrılmaz bir parçasıdır. 5- Mimari: Temiz oda boyunca tutarlı bir hava akışı sağlamak için, havanın mümkün olduğunca sınırsız bir yola ihtiyacı vardır. Hava akışı kısıtlanırsa, ortaya çıkan türbülans partiküllerin hareketine neden olabilir ve bu da havadaki kirletici madde riskini artırır. 6- Ölçüm Ekipmanı: Parçacık sayısı, hava akışı, nem, sıcaklık ve temizlik gibi faktörlerin uygun seviyelerde olmasını sağlamak için bir temiz odanın sürekli olarak ölçülmesi gerekir. 7- Elektrostatik Boşalma: Hareketli hava ve hareketli insanlar elektrik yükü oluşturur. Potansiyel hasarı önlemek için elektrostatik deşarj koruyucu malzemeler kullanılmalıdır. 8- Aydınlatma: Aydınlatması yetersi bir temizoda büyük riskler doğurur.Tesislerde yüksek performanslı, temizlenmesi kolay, toza ve suya dayanıklı özel armatürlere ihtiyaç duyulmaktadır. Aydınlatmanın kritik olduğu bu uygulamalarda arıza sürelerinin kısa, bakım ihtiyacının minimum olması gerekmektedir. 9- Geleceğe hazır: Gelecekteki genişletme, yeni ekipman veya süreç değişikliklerine uyum sağlamak için temiz odanızın tasarımda mümkün olduğunca esnek olduğundan emin olun. 10- İç yüzeyler için kullanılan malzemeler: Temiz bir odada, partikülleri dökebilecek ve havayı kirletebilecek herhangi bir yüzey malzemesi kullanamazsınız. Ayrıca temizlendiklerinde bozulmaya karşı dayanıklı olmaları gerekir, bu nedenle temizlik ürünlerinizle uyumlu olmaları gerekir. 11- Duşlar ve çamaşır yıkama tesisleri: Bu gereksinimlerinize ve malzemelerinize bağlı olacaktır, ancak dekontaminasyon amacıyla duş ve çamaşır yıkama olanakları sağlamanız gerekebilir. Bu, sıhhi tesisat ve tehlikeli atık arıtımını düşünmeniz gerektiği anlamına gelir. 12- Tehlikeli malzemeler: Temiz odanız tehlikeli maddeleri işliyorsa, ek olarak dikkate alınması gereken hususlar arasında olumsuz bir hava basıncı sistemi ve atık hava ve suyun özel olarak işlenmesinin yanı sıra kişisel koruma ve ayrı giriş ve çıkışlar bulunmalıdır. 13- Tasarımdan yapıya ve bakıma kadar, kontrollü ortamları standartlara uygun tutmak sürekli bir süreçtir. ISO 14644 Sınıf I'den Sınıf 8'e kadar her türlü kontrollü ortam için bir bakım programı için destek alınmalıdır. Kaynak : Labmanager

Teknolojik Gelişmeler Viskozimetre Kullanımını Yaygınlaştırıyor

Viskozite ölçümleri, iki karşıt fakat eşdeğer işlemden birinde gerçekleştirilir: 1) bir taşınmaz sensörü geçerek akar veya 2) bir mobil sensör bir malzemeden geçer; her iki durumda da, bir viskozimetrenin akışa karşı direnç ölçümü, santipuaz (cP) veya milipaskal-saniye (mPa-s) cinsinden viskoziteye çevrilir. Referans olarak, suyun viskozitesi 1 cP veya 1 mPa-s olarak tanımlanır. Onlarca yıldır değiştirilmemiş ilkeleri kullanarak bu işlevi yerine getirebilecek çeşitli viskozimetre türleri vardır. Kılcal viskozimetreler, malzemeyi sabit bir hızda itmek için gereken geri basıncı ölçerken, döner viskozimetreler bir diski veya silindiri döndürmek için gerekli torku hesaplar.Diğer tipler, doldurulmuş bir tüp içindeki ağırlıklı bir sensörün düşme hızını veya yükseklik kazancını çeviren düşen bilye viskozimetreleri ve sıvı ortamdaki titreşimlerin sönümlemesini viskoziteye dönüştüren titreşimli viskozimetreleri içerir.Diğer bir varyasyon, zaman ve sıcaklık değişimlerinde değişken akış özelliklerine tabi olan sıvıların viskozitelerini hesaplayan ve Newtoncu olmayan akışkanlara kesme gerilimi verebilen reometredir. Döner viskozimetre örneğinde, ölçebilecekleri viskoziteler, sisteme verilebilecek tork aralığına bağlıdır. Düşük tork kapasitesine sahip cihazlar, çoğu ilaç karışımı da dahil olmak üzere düşük viskoziteli sıvıları ölçmek için en iyisidir. Yüksek tork kapasitesine sahip sistemler, kremler ve losyonlar gibi daha kalın maddelerin viskozitelerini daha doğru ve tekrarlanabilir bir şekilde ölçebilir.En yüksek tork kapasitesine sahip sistemler, zift veya asfalt gibi endüstriyel malzemelerin veya melas gibi endüstriyel çamura benzeyen gıda maddelerinin ölçümleri için daha uygundur. Viskozite, pompalanabilen, borulanabilen, daldırılabilen veya kaplanabilen herhangi bir malzeme için geçerlidir. Biyomedikal bilimlerde viskozite, yoğunluk, moleküler ağırlık ve yapı ve hatta viskozite ile ters bir ilişkiye sahip olan enzimatik aktivite hakkında tahminler yapmak için bir vekil ölçüm olarak kullanılabilir. Pratik terimlerle, viskozite kalite kontrol hususlarında son derece önemli bir faktördür, hangi sıvının paketlendiği ve son kullanıcılara dağıtıldığı her şeyin tutarlı ve öngörülebilir akış özelliklerine sahip olmasını sağlamak için. Ek olarak bu aynı zamanda farmasötik üretimin gerekli bir yönüdür ve buna göre, viskometre enstrümantasyonu, elektronik veri toplama ve depolamaya rehberlik eden düzenleyici çerçeveye uyumu kolaylaştırmak için son yıllarda yükseltilmiştir.  

Adli Toksikolojinin Sınırlarını Zorlamak

Adli ve klinik toksikolojide biyolojik örneklerin kapsamlı taranması, güçlü ve son derece hassas aletler olmadan mümkün değildir. Gaz kromatografisi kütle spektrometrisi (GC-MS), toksikolojik ilaç taramasına tarihsel olarak tercih edilen bir yaklaşımdır. Genel olarak bilinmeyen analiz - 4.000'den fazla madde tarayan geniş bir tarama yöntemi - geleneksel olarak GC-MS teknikleri ile yapılır, ancak son yıllarda sıvı kromatografi kütle spektrometrisi (LC-MS) yöntemleri tarafından sürekli gölgede bırakılmıştır. Adli ve klinik toksikolojide biyolojik örneklerin kapsamlı taranması, güçlü ve son derece hassas aletler olmadan mümkün değildir. Bu tür enstrümanlar, araştırmacıların çalışmalarını, hızlı geri dönüş süresi, kullanım kolaylığı ve yenilikçi LC-MS tekniklerinin yüksek duyarlılığı ile kolaylaştırılan ana ilaçların ve karşılık gelen metabolitlerinin açıkça tanımlanmasına odaklamalarına izin verir. Saç, idrar, kan ve oral sıvı, adli toksikoloji laboratuvarlarının aldığı çok çeşitli örnek türlerine örnektir. Bazı biyolojik matrisler diğerlerinden daha fazla tarama zorluğu yaratır ve oral sıvı testi son zamanlarda genel bilinmeyen analiz için optimize edildi ve laboratuvarların bir dizi hizmet sunmasını sağladı. Bağımlılık tıbbında çalışan sağlık klinikleri, psikiyatri hastaneleri, cezaevleri, uzman psikiyatri cezaevleri ve özel hekim uygulamaları bu tür hizmetlerden yararlanan kurumlara örnektir. TOKSİKOLOJİ VAKA ÇALIŞMASI - DR. MİCHAEL BÖTTCHER LABORATUVARI Michael Böttcher'ın Almanya'nın Dessau kentinde bulunan MVZ Laboratuvarı'ndaki laboratuvarı, ilaç tarama analizi ve toksikolojik çalışmalardaki uzmanlık özellikleri ile ünlüdür ve çok çeşitli biyolojik matrisler için eksiksiz bir analiz spektrumu sunmaktadır. Kapsamlı bir analitik tesis olarak, laboratuvar çeşitli kaynaklardan örnekler alır. “Lab-Dessau'da her türlü ilaç testini yapıyoruz: terapötik ilaç izleme, kötüye kullanım test ilaçları işyeri ilaç testi, zehirlenme vakaları, ve özellikle bağımlılık tıbbı için klinik ilaç testi. Berlin gibi büyük şehirlerde çok sayıda bağımlılık kliniğinde çalışıyoruz. Kötüye kullanım ilaçları aramaya ek olarak terapötik ilaçları da izliyoruz ”diye açıklıyor Dr. Böttcher. “Çok sayıda nadir ilaç testi konusunda çok uzmanız. Ayrıca adli test yapıyoruz - adli tıp tarafından akredite olduğumuz için, bir dizi adli kurum için çalışıyoruz. Birçok müşteri, daha az rutin olan yeni psikoaktif madde testlerine ihtiyaç duyuyor, bu nedenle uzman yeteneklerimiz nedeniyle bize örnekleri gönderiyorlar ”diyor Dr. Böttcher. Sentetik kannabinoid için numuneler sıklıkla laboratuvara gönderilir“yasal yüksekler” olarak adlandırılan sentetik opioidler ve internet ilaçları için yapılan testlerin yanı sıra. On yıllardır piyasada bulunanların yanı sıra modern “tasarımcı ilaçlar” laboratuvara gönderiliyor. Böttcher'ın laboratuvarı, kılcal kan numuneleri, idrar, saç ve oral sıvıdan gelen ilaçları analiz edebilir - ikincisi en son optimize edilmiştir ve özellikle bu laboratuvara özgüdür. Laboratuvar, zamana duyarlı numunelerle müşterilere hizmet vermek için minimum kesinti süresi ile çalışan güvenilir cihazlara güvenmektedir. 4.000'den fazla maddeyi tarayan geniş bir tarama yöntemi olan genel bilinmeyen analiz yürütme yeteneği, laboratuvarda bulunan kapsamlı ilaç bileşikleri kütüphanesine bağlıdır, bu nedenle bunun yanı sıra güncelleme yöntemleri de devam etmek, devam eden araştırma ve hizmet geliştirme için kritik öneme sahiptir. GC-MS VE LC-MS KARŞILAŞTIRMASI GC-MS, genel bilinmeyen analiz kullanılarak toksikolojik ilaç taramasına geleneksel bir yaklaşımdır, ancak hızlı geri dönüş süresi, kullanım kolaylığı ve yenilikçi LC-MS yöntemlerinin yüksek hassasiyeti ile sürekli gölgelenmiştir. LC-MS'in artan popülaritesine rağmen, Dr. Böttcher'ın laboratuvarı bazı örnekleri LC-MS ile görünmediği için hala bazı örnekleri taramak için GC-MS kullanıyor. Yönlendirilmemiş taramada rutin çalışmalar için laboratuvar şimdi Bruker Daltonics'in çok aşamalı doğru kütle spektrometresi (LC-MSn) kütüphane tabanlı bir çözümü olan Toxtyper ™ 'yi kullanmaktadır. “Rutin genel bilinmeyen analiz için artık GC-MS kullanmıyoruz, ancak bazı durumlarda, özellikle matrisin ayrıştırılabileceği ölüm sonrası dönemde, bu hala yararlı bir yedekleme tekniğidir. Post-mortemler LC-MS'de çok fazla iyon baskılaması üretir ve sonuçlar GC-MS sonuçlarından daha az dürüsttür. Toxtyper, örnekleri işlemenin ve daha memnun müşteriler elde etmenin daha iyi bir yoludur. ” İlgili Makale: Yeni Nesil Dizileme için Adli Tıp Uygulamaları LC-MS'nin GC-MS yerine giderek daha fazla tercih edilmesinin ana nedeni, numune hazırlama süresindeki azalmadır. Dr. Böttcher bu zaman tasarruflarının nasıl gerçekleştiğini şöyle açıklıyor: “GC-MS ile, hepsi çok zaman alan numuneleri çalıştırmadan önce üç numune hazırlama adımını (hidroliz, ekstraksiyon ve türevlendirme) tamamlamanız gerekir. Tüm bu adımlar çok seçicidir ve bu yüzden madde kaybımız vardır. Ek olarak, numuneler hazırlık halinde çok hantal olduğu için numuneler gruplar halinde çalıştırılmalıdır, bu nedenle acil bir numune geç gelirse, rutine eklemek ekonomik değildir. İlk başta ne aradığınızı bilmediğiniz için bu, genel bilinmeyen analiz için dezavantajlıdır. LC sistemleri bu seçici örnek hazırlama adımlarını gerektirmez ve bu nedenle rastgele erişim mümkündür. Çalışma sonrası zaman da GC-MS'ye kıyasla büyük ölçüde azalır, veri madenciliği daha verimlidir ve fazla deneyime ihtiyacınız yoktur. ” TARAMA YETENEKLERİ Bazı durumlarda, müşteriler hangi ilacı taramak istediklerini bilebilir, bu durumda çok hedefli bir tarama yaklaşımı kullanılabilir. Bu yöntemin duyarlılığı, genel bilinmeyen analizden (hedefsiz yaklaşım) çok daha yüksektir, ancak ilgili ilaç grubunun bilinmediği zehirlenme durumlarında, genel bilinmeyen analiz gereklidir (Tablo 1).   Tablo 1: MVZ Laboratory Dessau, Limbach Group'ta LC-MS ilaç tarama özellikleri.   Genel bilinmeyen analiz (Hedefsiz analiz) (Toxtyper ™) Çok hedefli tarama (LC-MS-MS) Madde Sayısı 4000 yakl. 100'e kadar (yönteme bağlı olarak) Örnek tip Oral sıvı, idrar, kan, camsı mizah, mide içeriği, mekonyum Oral sıvı, idrar, saç, kan, camsı mizah, mide içeriği, mekonyum Tarama yetenekleri Bilinmeyen genel tarama Aşağıdakiler de dahil olmak üzere çok çeşitli ilaçların taranması:   Opiyatlar / opioidler benzodiazepinler 145 sentetik kannabinoid amfetamin antidepresanlar ve daha fazlası... Özel yöntemler:   Opiatlar / opioidler = 65 madde Benzodiazepinler ve Zsubstances = 75 Sentetik kannabinoidler = 100 madde Amfetaminler / tasarımcı ilaçlar = 70 madde Duyarlılık 1-25 ng / ml 0.1-2 ng / ml (10 x daha duyarlı); Çoklu hedef analizi yapılır ve LC-MS-MS ile laboratuvarın çoklu hedef analitik sistemine yerleştirilir. Bu, müşterinin bireysel ihtiyaçlarına göre modifiye edilebilir ve uyarlanabilir ve şu anda 68 farklı madde için tarama kabiliyetine sahiptir. Laboratuvarın özel çoklu hedef yöntemleri, örneğin bir opiat yöntemi veya bir benzodiazepin yöntemi, söz konusu madde sınıfı için kapsamlıdır. “Müşteri genellikle çok hedefli analiz veya genel bilinmeyen analiz yaptığımızda karar verir, ancak bu duruma bağlı olabilir. Örneğin, belirli bir durum özel bir analiz kullanılarak çözülemezse, genel bilinmeyen analiz uygulanır. Ancak bir müşteri bir opioid testi isterse, özel opioid yöntemini kullanırız. Opioid yöntemi için 65'ten fazla maddeyi test edebiliriz; benzodiazepin yöntemi ile 75 madde; ve sentetik kannabinoid yöntemiyle yaklaşık 100 maddeyi test edebiliriz. Bu oral sıvıya değil, diğer vücut sıvılarına da uygulanabilir ”diyor Dr. Böttcher. Ultra yüksek performanslı sıvı kromatografisine ek olarak, LC-MS çözeltisi toksikolojik analiz için kapsamlı bir ilaç kütüphanesi kullanır. Dr. Böttcher, böyle bir kütüphanenin kullanılabilirliğinin çalışmalarını nasıl kolaylaştırdığını anlatıyor: “GC-MS kütüphanesiyle aynı büyüklükte bir kütüphane bulunduğunu duyduğumuzda, ancak glukuronidlerin eklenmesiyle hemen ilgileniyorduk. Kütüphane tüm önemli glukuronidleri içeriyorsa, hidrolizleme gerekli değildir. Böyle bir kütüphaneyi kendi başınıza kurmak çok karmaşıktır, çünkü bu glukuronid moleküllerini satın alamazsınız. Hidroliz, zaman alıcı ve seçici olan glukuronidleri temizler, çünkü bazı maddeler yüzde 100 parçalanmaz ve yöntemlerinizi doğrulamak için bu maddeleri satın alamazsınız. Bu yaygın bir bilgi değildir ve idrar toksikolojisinde önemli bir konudur. Glukuronidler ve Toxtyper cihazını içeren kütüphanenin kombinasyonu, özellikle idrar analizi için büyük bir başarı. ” Böttcher'ın laboratuarı toksikoloji çalışması için biri Bruker tarafından geliştirilen, diğeri ise harici bir bilimsel enstitü olan Maurer / Wissenbach / Weber (MWW) Kütüphanesi (Wiley-VCH, Weinheim, Almanya, 2014, TT-M2) için iki ilaç kütüphanesi kullanmaktadır. . Laboratuvar, planlanmış amaçlar için yaklaşık 1.000 ana madde içeren Bruker kütüphanesini kullanır: Maddenin mevcut olması halinde bulunması gereken dar bir algılama süresi penceresi vardır. Bu, yazılım belirli bir maddeye yönlendirildiği için hassasiyetin artmasına neden olur. MWW kütüphanesi 1.500 madde ve 3.000 metabolit (glukuronidler dahil) içerir ve Bruker kütüphanesinden farklı olarak tutma süresine endekslenmez. Bu, duyarlılığın daha düşük olduğu, ancak kütüphane son derece kapsamlı ve aynı zamanda gerekli metabolitleri de içerdiği anlamına gelir. TOKSİKOLOJİNİN GELECEĞİ Hızla değişen bu endüstride sürekli olarak yeni yöntemler geliştirilmelidir, böylece laboratuvarlar tasarımcı ilaç pazarına ayak uydurabilir. Enstrümantasyon ve yazılım, tıpkı harici ilaç kütüphaneleri gibi güncel kalmalıdır. Yeni psikoaktif maddeler ve sentetik kanabinoidler piyasaya hızlı bir şekilde giriyor, bu da mevcut kütüphanelerde bazı ilaçların eksik olabileceği anlamına geliyor. Laboratuvarlar LC-MS kütüphanelerine kendileri madde ekleyebilir, ancak idrar örnekleri için metabolitler de gereklidir ve ana maddeler gibi satın alınamaz. Bu nedenle, idrar metaboliti kütüphanelerindeki güncellemeler, adli toksikoloji laboratuvarlarının araştırma ve hizmetlerinin devam eden başarısı için zorunludur.

Laboratuvarlarda İş Sağlığı ve Güvenliği

Laboratuvarlar iş yeri olarak tehlikeli iş yerleri arasında yer alıyor. Bu yerlerde çalışanların, potansiyel tehlikeyi ve acil durumlarda ne yapacaklarını bilmeleri gerekiyor. Laboratuvarlar çalışma alanları açısından tehlikeli kabul edilen yerlerden biri olarak görülüyor. En başta ortaokullar, liseler ve üniversitelerde yer alan laboratuvarların kullanımı, iş hayatında da çalışanları tehlikelerle karşı karşıya getirebiliyor. Bu yüzden laboratuvarda tehlikelere karşı alınması gereken önemlerin bilinmesi önem arz ediyor. Laboratuvar ve Laboratuvar Güvenliği Genel anlamı ile bünyesinde çeşitli maddeler, alet, cihaz ve tertibatlar kullanılarak deneysel çalışmalar yapılan, testler, analiz ve araştırmalar yürütülen ve çeşitli gözlemler yapma olanağı sağlayan yerlere laboratuvar denir. Geçen yüzyılda laboratuvarlar gittikçe artan bir hızla çoğaldı. Bunun sonucunda her bilim dalına ait laboratuvarlar kuruldu. Fizik, kimya ve biyoloji laboratuvarları ülkemizde hemen her lise ve ortaokulda mevcut olup, üniversitelerimiz bünyesinde yüksek ihtisas laboratuvarları da bulunuyor. Keşif ve buluşların çoğalmasının yolu laboratuvarların sayısının artması, içlerinin de zengin ve modern ekipmanlarla donatılmasıyla gerçekleşebilir. Laboratuvarlarda yapılan deneysel etkinliklerde ya da hazırlanan çalışmalarda, araç ve gereçlerle beraber makine ve donanımlara yönelik olarak meydana gelebilecek tehlikelere karşı önlemler alma, aksayan durumları belirleme ve daha iyiyi düzenleme adına sorunlara bilimsel yöntemlerle yaklaşma sürecine laboratuvar güvenliği deniliyor. Laboratuvar kullanım tekniği ise laboratuvarda yapılan deneysel etkinliklerde çalışanların ve araçgereçlerin güvenliğinin sağlanmasını amaçlayarak, kullanılan araçgereçlerin, kimyasal maddelerin teknik özelliklerine ve kullanım tekniklerine uygun bilimsel yöntemlerle yaklaşma sürecini çalışanlara kazandırıyor. Laboratuvarlar iş yeri olarak tehlikeli iş yerleri arasında yer alıyor. Bu yerlerde çalışanların, potansiyel tehlikeyi ve acil durumlarda ne yapacaklarını bilmeleri gerekiyor. Çalışan kişinin ve çalışma materyalinin korunması için; çalışma sırasında belirli laboratuvar kurallarının, yöntemlerin, altyapı ve cihazların kullanılması gerekiyor. Laboratuvar ortamında çalışanların sağlık ve güvenliği için temel güvenlik kurallarına uyulması büyük önem taşıyor. Laboratuvarlarda kazaların önlenmesi için bazı önlemlerin alınması gereklidir. Bu önlemler şöyle sıralanabilir: • Laboratuvarda mutlaka önlük ve eldiven giyilmeli, korucu gözlük takılmalı, giysiler tehlike oluşturmayacak şekilde giyilmelidir. • Laboratuvarlara yangın çıkış kapıları konulmalıdır. Bunlar yönlendirmelerle gösterilmelidir. • Laboratuvarda havalandırma sistemi çok iyi olmalıdır. Laboratuvarın içinde veya yanında havalandırmalı bir oda bulunmalıdır. • Laboratuvara mutlaka bir çeker ocak yerleştirilmelidir. Çeker ocaklar kapılardan ve havalandırma sisteminden uzakta ve laboratuvarda trafiğin en az olduğu yerlere kurulmalıdır. Çeker ocaklar kimyevi maddelere ve çeşitli buharlara dayanıklı malzemeden yapılmalı, çekme sisteminin sürekli bir hava akımını sağlayabilecek kapasitede ve 24 saat çalışabilir durumda olması gerekmektedir. Çeker ocaklar laboratuvar ortamında zararlı kimyasallara maruz kalmayı önlemek için tasarlanmıştır. Standart çeker ocakların kullanımı daha düşük riskli kimyasal kullanılan laboratuvarlarda tercih edilebilir. Hidroflorik, perklorik ya da sıcak konsantrasyondaki mineral asitlerin kullanımında “yüksek performans” spesifik çeker ocakların kullanımı gerekmektedir. • Laboratuvarda çalışma sırasında çalışmanın öncesinde ya da sonrasında oluşabilecek tehlikelerin belirlenmesi ve önlenmesi veya oluşma olasılıklarının en aza indirilmesi için, bilimsel yöntemlere dayanarak insan sağlığı için güvenli çalışma koşulları sağlanmalıdır. Güvenli çalışma koşullarının sağlanması için, bir laboratuvar güvenlik programı hazırlanmalıdır. Güvenlik programları insan sağlığını ve kimyasal maddeleri tehlikelerden korumanın yanında kaza ile oluşabilecek zaman kayıplarının ve maddi zararların önlenmesini ve verimli çalışmaya olanak sağlar. Bundan dolayı, alınan tüm önlemlere rağmen laboratuvar ortamında oluşabilecek sağlık sorunları göz önünde tutularak bir ilk yardım çantası hazır bulunmalıdır. • Laboratuvarda yapılan çalışmalarda kullanılan kimyasal maddelerin çoğu sağlığa zararlıdır ve bu kimyasalların özelliklerinin tanınması sağlık açısından önemli olduğu kadar çalışma esnasında yapılan herhangi bir kaza sonrasında yapılacak ilkyardımın saptanması açısından da önemlidir. İnsan sağlığına zararlı başlıca kimyasallar şunlardır: Ağır metaller, aromatik nitro bileşikleri, aldehitler, alkali metaller, alkali tuzları (NaOH, KOH), amonyak, benzen, cıva, fenoller, karbon tetra klorür ,klorlu hidrokarbonlar, metil alkol, toluen vb. • Laboratuvar her zaman temiz tutulmalıdır. Laboratuvar temizliği gerekli tüm kurallara uyularak yapılmalıdır. • Etiketlemede mumlu kalem, suda eriyen mürekkepli kalem kullanmaktan, kısaltmalardan maddenin ismini yazmaktan, sadece formülünü yazmaktan, numara vermek veya kodlamaktan kaçınılmalıdır. • Kimyasal Maddelerin Stoklanması kurallara uygun yapılmalıdır. • Laboratuvarlarda yeterli sayıda değişik yangın türlerine karşı yangın söndürme cihazları bulunmalı ve bunların hangi yangın tipi için kullanılacağı belirtilmelidir. • Su, elektrik, havagazı, hava boruları ve bunların vanaları değişik renklerde boyanmalı ve hangi rengin hangi boruya ait olduğunu gösteren bir levha laboratuvarın görünür bir yerine asılmalıdır. • Elektrik ve gaz devrelerini kapatan şalter ve vanaların yerleri herkes tarafından bilinmesi için işaretlenmelidir. • Laboratuvarlarda acil durumlarda kolayca ulaşabilecek duş ve yangın battaniyeleri bulunmalıdır. • Çözücüler hiçbir zaman lavabolara dökülmemeli, değişik özellikteki çözelti atıkları toplama bidonlarında toplanmalıdır, atık toplama bidonları ve çöp kutuları her akşam boşaltılmalıdır. • Laboratuvarda ateş kullanmadan önce etrafta alev alabilecek maddelerin bulunup bulunmadığına dikkat edilmelidir. Hava gazı veya doğalgaz ve diğer gaz hortumları sık sık kontrol edilmeli, çatlaklar görüldüğünde hortumlar hemen değiştirilmeli; bu hortumlar alevle temasta bulunmamalıdır. • Laboratuvarın ana gaz vanasının yeri laboratuvar personeli tarafından bilinmelidir. Laboratuvara ana gaz vanasının yerini belirten ikaz işaretleri konmalıdır. • Yanıcı maddelerin kullanıldığı deneylerin çeker ocakta yapılmalı, alev alıcı sıvıların damıtılması kum tepsisinin kum banyosu üzerinde yapılarak muhtemel bir yangın esnasında ateşin etrafına yayılması ihtimali azaltılmalıdır. • Yangın söndürme cihazları laboratuvar ve koridorlarda bulunmalıdır. Laboratuvar personelinin bunların yerini ve hangi tip yangın söndürme cihazının hangi yangında kullanılacağını bilmesi ve buna göre eğitilmesi gerekmektedir. Referans : Doç. Dr. Cemil AYDOĞDU Hacettepe Üniversitesi Fen Bilgisi Eğitimi Ana Bilim Dalı Kaynak: İşte Sağlık Dergisi

ASHRAE 62.1 ve 62.2 Standartlarının Güncellenmiş Sürümlerini Yayınladı

ASHRAE, havalandırma sistemi tasarımı ve kabul edilebilir iç mekan hava kalitesi (IAQ) standartlarının güncellenmiş sürümlerini yayımladı. ANSI / ASHRAE Standardı 62.1-2019, “Kabul Edilebilir İç Hava Kalitesi için Havalandırma”, insan işgalcileri için kabul edilebilir ve olumsuz sağlık etkilerini en aza indiren IAQ sağlaması amaçlanan yeni ve mevcut binalar için minimum havalandırma oranlarını ve diğer önlemleri belirtir. Standart 62.1’de yapılan önemli değişiklikler şunlardır: • Yeni ve mevcut bina havalandırma hesaplamalarını kontrol etmek için birim alandaki yeni bilgilendirici havalandırma tabloları; • Sistem havalandırma verimliliği ve bölge hava dağılımı etkinliği hesaplamaları için havalandırma oranı prosedürünün basitleştirilmiş sürümü; • Modifiye doğal havalandırma prosedürü hesaplama metodolojisi; • Daha önce kapsanmayan mesleklerin özel olarak tanımlanması için gözden geçirilmiş kapsam; • Doğal havalandırmanın dış hava kalitesini ve dış hava havasının mekanik olarak soğutulmuş alanlarla etkileşimini göz önünde bulundurması için yeni gereklilik; ve • Nem kontrolü gereksinimleri, artık bağıl nem yerine çiğlenme noktası olarak ifade edilmiştir. ANSI / ASHRAE Standardı 62.2-2019, “Konut Yapılarında Havalandırma ve Kabul Edilebilir İç Hava Kalitesi”, mekanik ve doğal havalandırma sistemlerinin ve konut binalarında kabul edilebilir iç hava kalitesi sağlaması amaçlanan bina örtüsünün rollerini ve minimum gereksinimlerini tanımlar. Standard 62.2'nin 2019 baskısı, partikül filtrasyonu için kredi veren, dengelenmiş ve dengesiz havalandırma sistemi etkileşimlerini doğal sızma ile ayırt eden, yeni çok aileli konutlar için bölümlendirme limitleri gerektiren ve tek noktadan zarflı sızıntı testi sonuçlarının kullanılmasına izin veren bir ayırma yolu sağlayan bir uyum yolu ekler. sızma kredisinin hesaplanması. SSPC 62.1 Başkanı Jennifer Isenbeck, “Bu standartlar, yıllar içinde genişleyen bilgi, tecrübe ve havalandırma ve hava kalitesiyle ilgili araştırma yapısını yansıtan önemli değişikliklere neden oldu” dedi. “Her iki standardın amacı değişmedi, ancak bu hedefe ulaşmanın araçları gelişti. Bu güncellenmiş standartlar, binalardaki insanlar için daha sağlıklı iç ortamlar yaratma umuduyla daha fazla netlik sağlayacaktır. ” Daha fazla bilgi için, www.ashrae.org/bookstore adresini ziyaret edin .

ASHRAE 2019 Öğrenci Tasarım Yarışması ve Uygulamalı Mühendislik Yarışması Kazananlarını Açıkladı

2019 ASHRAE Öğrenci Tasarım Yarışması ve Uygulamalı Mühendislik Yarışması kazananları açıklandı. Yarışma, seçkin öğrenci tasarım projelerini tanır, lisans öğrencilerini enerji tasarruflu HVAC sistemlerinin pratik tasarım bilgilerini uygulama konusunda teşvik eder ve ekip çalışmasını teşvik eder. Kırk iki takım yarıştı ve 26 kişi toplum düzeyinde yargılandı. Bu yılki Tasarım Yarışması, Macaristan'ın Budapeşte kentinde küçük bir hastaneye odaklandı. Proje, Budapeşte'de 70.000 metrekarelik yeni bir dört katlı (6.503 metrekare) tıbbi, klinik, cerrahi ve ofis binası inşa etmeyi içeriyordu.   Takımlar üç kategoriden birinde yarıştı;   • HVAC Tasarım Hesaplamaları; • HVAC Sistem Seçimi; ve • Entegre Sürdürülebilir Bina Tasarımı (ISBD).   HVAC Tasarım Hesaplamaları kategorisinde birincilik, Mısır, Kahire, Ain Shams Üniversitesi'nden Beshoy Badr, George Mounir, John Victor, Kerollos Samir, Paula Wanis ve Samaa Khaled'e verildi. Fakülte danışmanları Dr. Ashraf Kotb ve Dr. Hany Elsayed'dir.      HVAC Sistem Seçimi kategorisinde ilk sırada yer alan Mitch Mallett-Hiatt, Colin Miller ve Nebraska Üniversitesi, Lincoln, Nebraska Üniversitesi'nden Samuel Underwood idi. David Yuill, ekibin öğretim görevlisi olarak görev yapan Ph.D. ve PE, Rick Hiatt, endüstri danışmanıydı.      Entegre Sürdürülebilir Yapı Tasarımı kategorisinde birinciliği Greeshma Bindu-Nandakumar, Vijay Chithambaram, Hope Tique Organista ve Loughborough Üniversitesi'nden Joshua Vasudevan, Leicestershire, İngiltere Dr. Mahroo Eftekhari fakülte danışmanı olarak görev aldı.   2019 Setty Family Foundation Uygulamalı Mühendislik Mücadelesinde, öğrenciler temel olanakları (kamu hizmetleri, polis, yangından korunma, okullar, sağlık hizmetleri, barınma vb.) İçeren kendi kendine yeten bir topluluk tasarlamaya zorlandı. Tasarımlar, Porto Riko, Vieques adasındaki 5.000 kişilik bir topluluğu barındırmak için gerekliydi. Samuel Bean, Alexander Sparks, Jacob Scarpino ve New Hampshire Üniversitesinden Sarah Mayer, Durham, New Hampshire birinci oldu. Nils Carlson, takımın sponsoru ve Anthony Puntin, Martin Wosnik ve Christopher White danışman olarak görev yaptı. Projeler, 1-20 Şubat tarihlerinde Orlando, Florida'da düzenlenen 2020 ASHRAE Kış Konferansı sırasında kabul edilecektir . Kış Konferansı, Orange County Kongre Merkezi'nde 3-5 Şubat'ta gerçekleşecek olan ASHRAE ortak sponsoru olan AHR Expo ile birlikte düzenleniyor. Öğrenci Tasarım Yarışması kazananlarının tam listesi için ashrae.org'daki Yarışmalar sayfasını ziyaret edin.    

Kalp kası hücreleri mikro yer çekimine uyum sağlıyor

ScienceFocus dergisinin haberine göre, sonuçları "Stem Cells Reports" dergisinde yayımlanan araştırma, kök hücreden çıkarılan kalp kası hücrelerinin, uzay yolculuğu sırasında mikro yer çekiminin bulunduğu ortama uyum sağlama kabiliyetine sahip olduğunu gösterdi.Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Joseph Wu liderliğinde yapılan araştırma çerçevesinde Uluslararası Uzay İstasyonu'nda (UUİ) beş buçuk hafta boyunca kültürlenen insan kalp kası hücrelerinde hücre seviyesinde kardiyak fonksiyon ve gen ifadesi incelendi. Uzmanlar, mikro yer çekiminin 2 bin 635 genin ifadesinde değişikliğe neden olduğunu, Dünya'ya geri geldikten sonra geçen 10 günlük sürede gen ifadelerinin yeniden normale döndüğünü gözlemledi.UUİ'de kültürlenen kalp kası hücrelerinin Dünya'ya dönüşte normal yapı ve biçimde göründüğü, ancak atım ve kalsiyum geri çevrim kalıplarını değiştirerek bulundukları ortama uyum sağlamış oldukları tespit edildi.Wu, çalışmalarında uzay yolculuğunun insan kalbinin fonksiyonu üzerindeki etkilerinin araştırılması için ilk kez insandan indüklenmiş pluripotent kök hücre kullanıldığını belirterek "Mikro yer çekimi, insan vücuduna kapsamlı etkisi bakımından çok iyi anlaşılmamış bir ortam ve bu tür araştırmalar, özellikle dünya, Ay ve Mars'a gitmek gibi daha uzun uzay misyonlarına girişmeye hazırlanırken vücutta yer alan hücrelerin uzayda nasıl hareket ettiğine ışık tutabilir." değerlendirmesini yaptı.  Kaynak Yeniçağ: Kalp kası hücreleri mikro yer çekimine uyum sağlıyor 

E-bülten için aşağıdaki bilgileri doldurmanız yeterli.

Giriş Yap

Şifremi Unuttum Kayıt Ol

Kayıt Ol

Şifremi Unuttum