Havacılık ve Uzay

İlk Türk Uzay Yolcusu Alper Gezeravcı ve Bilim İnsanları Uzay Ortamında Hangi Deneyleri Yapacak ?

Alper Gezeravcı, 2 Aralık 1979 günü Mersin’in Silifke ilçesine bağlı Kargıcak köyünde dünyaya gözlerini açtı. Annesinin adı Sıdıka Gezeravcı, babasının adı ise Ali Baba Gezeravcı’dır. Babası emekli öğretmedir. Alper Gezeravcı Eğitimi Üniversite eğitimini Hava Harp Okulu Elektronik Mühendisliği Bölümü’nde tamamladı ve 2002 yılında başarılı bir şekilde mezun oldu. Yüksek lisans eğitimini ABD Hava Kuvvetleri Teknoloji Enstitüsü Harekat Araştırması’nda tamamladı. Alper Gezeravcı Kariyeri Türk Hava Kuvvetleri’nde görev yapmış olan Alper Gezeravcı, Hava Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde kritik görevleri üstlenmiş bir pilot olarak öne çıkmaktadır. F-16 uçağıyla görev yapan Gezeravcı aynı zamanda Standardize Filo Akademik Kol Komutanlığı görevini üstlenmiştir. 29 Nisan 2023 tarihinde gerçekleştirilecek TEKNOFEST 2023 etkinliğinde, Alper Gezeravcı’nın Türkiye’nin ilk uzaya çıkacak pilotu olarak seçildiği duyuruldu. Bu anlamlı görev için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından onaylanan Gezeravcı, aynı zamanda yedek pilot olarak Tuva Cihangir Atasever’in de belirlendiği bilgisine ulaşılmıştır.Türkiye’nin ilk insanlı uzay görevine katılacak kişi, uluslararası uzay istasyonunda 14 gün boyunca kalacak. Bu önemli görev sırasında, uzay yolcumuz, ülkemizin seçkin üniversiteleri ve araştırma kurumları tarafından geliştirilen 13 farklı deneyi gerçekleştirecek. Uzay yolcumuzun uzaya olan bu benzersiz buluşma anı, 9 Ocak 2024 tarihinde gerçekleşecektir. Türk Uzay Yolcusu Tarafından Uluslararası Uzay İstasyonu’nda Yapılacak 13 Deney 1) UYNA Bilim Misyonun Adı: Uzay İçin Yeni Nesil Alaşımlar Deney Sorumlusu Kurum ve Proje Yöneticisi: TÜBİTAK MAM – Ömür Can Odabaş Deney Detayı: Yüksek entropili uzay alaşımları, dayanıklılığı ve mukavemeti yüksek özel alaşımların üretimi çalışmalarında önemli bir adım olarak değerlendirilmektedir. Bu çalışmalar, KIBO modülündeki ELF teknolojisinin kullanımıyla gerçekleştirilecektir. Ergitme ve katılaşma süreçlerinde, termofiziksel özellikler ve kristal büyümesi gibi faktörler, yerçekimsiz ortamın etkileri üzerinde detaylı bir şekilde incelenecektir. 2) gMETAL Bilim Misyonun Adı: Katı Fazdaki Parçacıkların Bir Akışkan İçindeki Dinamiğine Yerçekimsiz Ortam Etkisi Deney Sorumlusu Kurum ve Proje Yöneticisi: TÜBİTAK MAM – Prof. Dr. İskender Gökalp / Prof.Dr.Ahmet Yozgatlıgil Deney Detayı: Kimyasal tepkimesiz koşullarda, katı parçacıkların akışkan ortamla homojen bir şekilde karışımının, yerçekiminin etkisi altında nasıl gerçekleştiği detaylı bir şekilde incelenecektir. Bu çalışma, uzay araçlarının itki sistemlerini daha verimli hale getirmeyi amaçlamaktadır. 3) UzMan Bilim Misyonunun Adı: Uzay Görevleri için Mikroalgal Yaşam Destek Üniteleri Deney Sorumlusu Kurum ve Proje Yöneticisi: Boğaziçi Üniversitesi – Dr. Öğr. Üyesi Berat Haznedaroğlu Deney Detayı: Dünya üzerinde zorlu çevresel şartlara uyum sağlayabilen mikroalg türlerinin, yerçekimsiz ortamlarda büyüme ve dayanıklılık testlerinin gerçekleştirilmesi amacıyla, Bilim Misyonu ortağı TÜBİTAK MAM ile birlikte yaşam destek sistemleri geliştirilmesi planlanmaktadır. Bu çalışmalar, mikroalglerin metabolik değişikliklerinin detaylı bir şekilde incelenmesine, CO2 yakalama performanslarının belirlenmesine ve O2 üretim kabiliyetlerinin değerlendirilmesine odaklanacaktır. 4) EXTRAMOPHYTE Bilim Misyonun Adı: Ekstrem Halofit olan Schrenkiella Parvula’nın Tuz Stresine Verdiği Yanıtların Uzay Ortamında Araştırılması Deney Sorumlusu Kurum ve Proje Yöneticisi: Ege Üniversitesi – Prof. Dr. İsmail Türkan Deney Detayı: Uzayda ve dünya üzerinde yetiştirilen A. thaliana ve S. parvula bitkileri, tuz stresine maruz bırakılarak yeni nesil dizileme yöntemi (RNA-seq) ile transkriptom analizi yapılacak. Bu çalışma, mikro yerçekiminde yetişen glikofitik ve halofitik bitkilerin tuz stresine karşı gösterdikleri fizyolojik ve moleküler yanıtları karşılaştırmayı amaçlamaktadır. 5) METABOLOM Bilim Misyonun Adı: Uzay Görevlerinde Bulunan Astronotların Metabolom/Transkriptomlarındaki Değişimlerin Analizi ve Ulusal Omik Veri Setlerinin Oluşturulması Deney Sorumlusu Kurum ve Proje Yöneticisi: Ankara Üniversitesi – Prof. Dr. Emel Emregül Deney Detayı: Uzay seyahati, insanların karşılaşabileceği en zorlu fiziksel koşullardan biridir. Uzay görevleri sırasında astronotlar, düşük yerçekimi, uzay radyasyonu, değişen fiziksel aktivite, beslenme sorunları, uykusuzluk, yüksek g ve hiperoksi gibi çeşitli çevresel streslere maruz kalmaktadırlar. Araştırma faaliyetimiz, uzay koşullarının insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini derinlemesine inceleyerek ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır.Aynı zamanda, bu olumsuz etkilerin azaltılmasına yönelik olarak, uzay görevine katılan astronotlarımızın, uzay ortamının etkisiyle gen ekspresyonları ve metabolizmalarında gerçekleşen fizyolojik ve biyokimyasal değişimleri incelemeyi amaçlamaktayız. Bu çalışma ile, vücuttaki sistem çapındaki değişikliklerin astronotlarımızın sağlığına yönelik olası risk faktörlerini anlamamıza yeni bilgiler kazandırmayı amaçlıyoruz. 6) MİYELOİD Bilim Misyonun Adı: Uzay Misyonuna Katılan Bireylerde Radyasyona Maruz Kalmanın Kanser İçin Öncül Lezyonlar Olan Periferik Kandaki Miyeloid-Kökenli Baskılayıcı Hücrelere Etkisinin İncelenmesi Deney Sorumlusu Kurum ve Proje Yöneticisi: Hacettepe Üniversitesi , Prof. Dr. Güneş Esendağlı Deney Detayı: Miyeloid kökenli baskılayıcı hücreler (MKBH), kronik inflamasyon süreçlerinde yoğun bir şekilde üretilen ve immün baskılamaya neden olan, kanser progresyonunu ve metastazı destekleyen heterojen immatür miyeloid hücre popülasyonunu temsil eder. Bu çalışma, uzay misyonu katılımcılarının maruz kalacağı uzay yolculuğu ve koşullarının, kozmik radyasyon hasarının immünolojik etkilerini MKBH hücre düzeyinde ölçme ve değerlendirme amacını taşımaktadır. 7) MESSAGE Bilim Misyonun Adı: Microgravity Associated Genetics Science Mission/Mi̇kroyerçeki̇mi İli̇şki̇li̇ Genetik Bi̇lim Misyonu Deney Sorumlusu Kurum ve Proje Yöneticisi: Üsküdar Üniversitesi, Dr. Öğr. Üyesi Cihan Taştan Deney Detayı: Yerçekimsiz ortamdan etkilenen ve henüz işlevi keşfedilmemiş genlerin belirlenmesi, uzay görevlerinde yer çekimi tarafından doğrudan etkilenecek bağışıklık hücrelerinin CRISPR gen mühendisliği yöntemleri ile tespit edilmesini amaçlamaktadır. 8) ALGALSPACE Bilim Misyonun Adı: Uzay Koşullarında Antarktika ve Ilıman Mikroalg Yetiştiriciliğinin Karşılaştırmalı Bir Çalışması Deney Sorumlusu Kurum ve Proje Yöneticisi: Yıldız Teknik Üniversitesi – Prof. Dr. Didem Özçimen Deney Detayı: Uzayda gerçekleştirilecek olan bu çalışma, literatürde ilk defa Antarktik, ılıman bölge ve uzay mikroalglerinin büyüme verilerini karşılaştırmayı amaçlamaktadır. Kutup alglerinin uzayda kullanımına odaklanan bu çalışma, CO2’den O2 rejenerasyonundan ek gıda teminine, su iyileştirmesinden yaşam destek alanlarına kadar geniş bir yelpazede araştırmalar içerecektir. 9) CRISPR – GEM Bilim Misyonun Adı: Mikro Yerçekimi Altında Bitkilerde CRISPR Gen Düzenleme Verimliliğinin Araştırılması Deney Sorumlusu Kurum ve Proje Yöneticisi: Yıldız Teknik Üniversitesi – Tuğçe Celayir Deney Detayı: Uzaydaki insanlık geleceği için aşılmamış engellerden biri, uzun süreli uzay görevlerinde sürdürülebilir bir sistem oluşturulamaması sorunudur. Bu sorunu çözmeye yönelik olarak tasarlanan biyorejeneratif yaşam destek sistemlerinin iskeletini oluşturan bitkilerin, uzay görevleri sırasında maruz kaldığı biyolojik ve biyolojik olmayan streslere karşı savunma mekanizmalarının anlaşılması ve geliştirilmesi amacıyla, moleküler biyolojinin modern gen düzenleme tekniklerinden biri olan CRISPR tekniğinin mikro yerçekimi ortamında bitkiler üzerindeki etkinliğini araştırmayı hedeflemekteyiz. 10) PRANET Bilim Misyonun Adı: Propolisin Anti bakteriyel Etkisi (PRANET) Deney Sorumlusu Kurum ve Proje Yöneticisi: Muş Bilim ve Sanat Merkezi – Birsen Geçer Deney Detayı: Propolis, çeşitli sağlık sorunlarının tedavisinde geniş bir şekilde kullanılan, haricen kullanıldığında herhangi bir yan etkiye sebep olmayan bir doğal bileşendir. Bilimsel misyonumuz, propolis maddesinin mikro yerçekimi ortamındaki bakteriler üzerindeki etkisini araştırmaktadır. Bu kapsamda kontrol ve deney grupları oluşturularak propolisin anti-bakteriyel etkisi titizlikle test edilecek ve elde edilen sonuçlar yer çekimli ortamda elde edilen sonuçlarla karşılaştırılacaktır. 11) VOKALKORD Bilim Misyonun Adı: Uzay’da Yaşamaya Karşı Oluşan Hayati Tepkimelerin Vokal Kord Kaynaklı Değişimler İle Tespiti Ve Düşük Yerçekimsizliğin Sebep Olduğu Rahatsızlıkların Ses Frekansları İle Tanımlanması Deney Sorumlusu Kurum ve Proje Yöneticisi: Haliç Üniversitesi – Prof. Dr. Gökhan AYDEMİR Deneyin Detayı: Solunum sistemi fizyolojisi, yapay zeka destekli bir yaklaşım ile ses frekans değişimlerinden kaynaklanan rahatsızlıkların tespit edilmesini ve yerçekimsiz ortamın insan sesi üzerindeki etkilerinin araştırılmasını amaçlamaktadır. 12) OKSİJEN SATURASYONU Bilim Misyonun Adı: Solunum Sistemi Fizyolojisi İçerisinde Yapay Zeka Desteği İle Verilen Havanın Oksijen Seviyesini Hesaplayarak Düşük Yer Çekiminin Sebep Olduğu Rahatsızlıkların Tanımlanması Deney Sorumlusu Kurum ve Proje Yöneticisi: Nişantaşı Üniversitesi-Oğuzhan Aydemir Deneyin Detayı: Sağlık sorunlarının etkili bir şekilde tedavi edilebilmesi için erken teşhisin kritik bir öneme sahiptir. Yapay zeka destekli bir yöntemle, verilen havanın oksijen seviyesinin hesaplanmasıyla birlikte düşük yer çekiminin neden olduğu farklılıklar ve rahatsızlıkların tanımlanması amaçlanmaktadır. 13) MİYOKA Bilim Misyonun Adı: Mikro Yerçekimi Ortamında Kurşunsuz Lehimleme Araştırması Deney Sorumlusu Kurum ve Proje Yöneticisi: TÜBİTAK UZAY – Hakan Asan Deney Detayı: Mikro yerçekimi ortamında yapılacak kurşunsuz lehimleme deneyi, ilk Türk uzay yolcusunun UUİ’de elektronik kart üzerine kurşunsuz bileşen montajını gerçekleştirmeyi hedeflemektedir. Uzay görevinin ardından dünyaya getirilecek olan elektronik kartlar, TUBİTAK UZAY tarafından detaylı bir şekilde incelenerek mikro yerçekiminin kurşunsuz lehimleme sürecine olan etkilerini belirlemek amacıyla bilim dünyasının kullanımına sunulacaktır. Kaynak: Maksat Bilgi, Mustafa Ersan

Aselsan’dan Dev Anlaşma

Aselsan'dan Dev Anlaşma!: ASELSAN, iki ayrı yurt dışı satış sözleşmesini Kamuyu Aydınlatma Platformu'n (KAP) gönderdiği açıklamayla duyurdu. Açıklamada, şirket ile uluslararası müşterileri arasında, hava savunma ve haberleşme sistemleri ihracatına yönelik toplam bedeli 21 milyon 411 bin 200 dolar tutarında iki ayrı yurt dışı satış sözleşmesi imzalandığı bildirildi. Kaynak:Basın Bülteni

TEKNOFEST 2024’te Verilecek Ödül Açıklandı

'TEKNOFEST ile Gelecek Sensin' mottosuyla prestijli yarışmalarda yüksek performans sergileyecek teknoloji tutkunlarına 25 milyon TL ödül ve 50 milyon TL’nin üzerinde malzeme desteği sağlanacak. Yeni adresi Adana olan TEKNOFEST heyecanının 75 Milyon TL ödül ve malzeme desteği sağlayacağını söyleyen Türkiye Teknoloji Vakfı Niğde İl Sorumlusu Büşra Nur Yıldırım, yarışmalarına başvuruların 20 Şubat 2024 tarihine kadar yapılabileceğini belirtti. Yıldırım yaptığı açıklamada şunları söyledi: "Her yıl bir önceki yıla göre daha fazla yarışma kategorisinin açıldığı ve Türkiye tarihinin en büyük ödüllü teknoloji yarışmaları olan TEKNOFEST teknoloji yarışmaları bu yıl 46 ana kategori, 117 alt kategoride düzenlenecek. TEKNOFEST 2024 teknoloji yarışmalarına başvurular 20 Şubat 2024 tarihine kadar yapılabilecek. Millî teknoloji üretme ve geliştirme konusunda gençlerin ilgisinin artırılması hedeflenerek bu alanlarda çalışan binlerce gencin projesine destek olmak için hız kesmeden devam eden TEKNOFEST’e 2018 yılından bu yana 2 milyonun üzerinde başvuru yapıldı. TEKNOFEST 2024 için yine ilkokul seviyesinden ortaokul, lise, üniversite, lisansüstü ve mezun seviyesine kadar nitelikli binlerce gencimiz hayallerini gerçekleştirmek için birbirinden farklı kategorilerde düzenlenen teknoloji yarışmalarına başvuruda bulunabilecek. Son başvuru tarihinin 20 Şubat olduğu yarışmalara katıl, TEKNOFEST 2024’te sen de yerini al." Kaynak:İHA

Türkiye’nin İlk Uzay Yolculuğunun Tarihi Açıklandı

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fatih Kacır, Beşiktaş’ta bir otelde katıldığı program öncesi basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Türkiye’nin ilk uzay yolculuğu hakkında bilgi veren Bakan Kacır, tarihin netleştiğini, 9 Ocak 2024 olarak belirlendiğini söyledi. Uzaya çıkacak ilk Türk Astronot olan Alper Gezeravcı’nın uzay istasyonunda gerçekleştireceği çalışmalardan da bahseden Kacır, çok önemli görevler üstlendiğini ve yoğun bir çalışma temposu içerisinde olacağını söyledi. Kacır ayrıca, Alper Gezeravcı’nın uzay kıyafeti üzerinde ay yıldızlı bir peç bulunacağını ve bu şekilde Türk bayrağının uzaya taşınmış olacağını ifade etti. “İlk uzay yolculuğunun tarihi 9 Ocak 2024” İlk kez bir Türk astronotun katılacağı uzay programı hakkında konuşan Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, “Malumunuz milletimizin heyecanla Türkiye’nin ilk uzay yolcusu, ilk Türk astronotumuz Alper Gezeravcı’nın Axiom-3 programı kapsamında gerçekleştirileceği uzay misyonunun tarihi 9 Ocak 2024 olarak belirlendi. Astronotumuz İspanyol, İtalyan ve İsveçli astronotlarla birlikte Türkiye’nin ilk insanlı uzay misyonunu gerçekleştirmiş olacak. Aynı zamanda ilk Türk uzay bilim misyonuna da imza atmış olacak. Daha önce de ifade etmiştik; Bu misyon kapsamında Türk bilim insanlarının teklif ettikleri onlarca bilimsel proje arasından seçilen 13 farklı bilimsel deney uluslararası uzay istasyonunda 14 gün boyunca Alper Gezeravcı tarafından gerçekleştirilmiş olacak. Böylelikle ilk Türk uzay bilim misyonu, hem küresel bilim literatürüne, hem de Türkiye’nin bundan böyle uzay bilim alanında gerçekleştireceği çalışmalara ilham kaynağı olmuş olacak. Gerçekleştirilecek 13 farklı bilimsel projenin biri Muş Bilim ve Sanat Merkezi’ndeki öğrencilerimiz ve öğretmenlerimiz tarafından hazırlanan proje. Bu da gerçekleştirdiğimiz uzay misyonunun gelecek nesillerimize örnek olması, özellikle gençlerimiz ve çocuklarımız için ilham kaynağı olabilmesi adına bizim için çok değerli olacak. Türkiye’nin ilk astronotunun gerçekleştireceği bu yolculuğun ve bu bilim misyonunun hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum. Türkiye Yüzyılı’na yakışan bir proje olacağını ümit ediyor, milletimizin İnşallah bundan sonra uzay alanında gerçekleştireceği çalışmalar için de bir başlangıç niteliği taşımasını umuyorum” dedi. “Bu misyonun Türkiye Yüzyılının ilk günlerinde gerçekleşmesinden iftihar duyuyoruz” Fatih Kacır açıklamasının devamında, “Biliyorsunuz çok önceden aslında astronotumuz, pek çok fiziki, psikolojik ve teknik hazırlıklara başlamıştı. Biz bu süreci bir açık çağrıyla başlatmıştık ve 30 bine yakın vatandaşımız Türkiye’nin ilk uzay yolcusu olmak için başvuruda bulunmuştu. Bu vatandaşlarımız arasından temel kriterleri sağlayan 500’e yakın vatandaşımız aslında seçme sürecine dahil edildi. Yoğun fiziki ve psikolojik testler neticesinde iki Türk astronot adayımız belirlenmiş oldu. Alper Gezer Avcı ve Tuva Cihangir Atasever. Alper Gezeravcı hava kuvvetlerimizde yetişmiş bir pilotumuz. Bu açıdan havacılıkla zaten çok yoğun bir ilişkisi var. Havacılık alanında da muazzam bir tecrübesi var. Belirlenen döneminin akabinde özellikle bilimsel deneylerle ilgili çalışmaları başlattık. Az önce ifade ettiğim gibi 50’ye yakın bilimsel deney teklifini Türkiye Uzay Ajansı ve TÜBİTAK olarak bilim insanlarımızdan topladık. Bunlar arasında yapılan değerlendirmeyle biyoloji, genetik, tıp, malzeme bilimi gibi alan 13 farklı bilim deneyi tespit edildi. Bu bilim deneylerinin gerçekleştirilmesine yönelik eğitimler Türkiye’de farklı üniversitelerde tamamlandı. Astronotumuz nihayetinde uzay yolculuğunun başlangıç noktası olacak Amerika Birleşik Devletleri’ne seyahat etti. Halihazırda NASA tesislerinde bu seyahatin, bu bilim misyonunun hazırlıklarını devam ettiriyor. Misyona 2 hafta kala astronotumuz karantinaya girmiş olacak. Nihayetinde 9 Ocak’ta da diğer 3 astronotla birlikte İnşallah bu misyon gerçekleşecek. Elbette uzay misyonları malumunuz yakın vakte kadar her zaman bir tarih değişikliğiyle karşılaşabilir. Çok yakından tüm meteorolojik koşulları misyonu gerçekleştirmemizde paydaşlık ettiğimiz Axiom Space ve NASA izlemeye, takip etmeye devam edecek. Ama dün itibariyle Axiom Space tarafından, Axiom Uzay şirketi tarafından açıklanan tarih 9 Ocak olmuş oldu. Biz de bu misyonun önümüzdeki yılın ilk günlerinde, Türkiye Yüzyılının ilk günlerinde gerçekleşmesinden büyük bir iftihar duyuyoruz” diye konuştu. “Astronotumuz ay yıldızlı bayrağımızı uzaya taşımış olacak” Uzaya çıkacak ilk Türk astronotun üzerindeki taşıyacağı armanın önemine ve özelliklerine değinen Kacır, “Astronotumuz ay yıldızlı bayrağımızı uzaya taşımış olacak. Bu bizim için çok kıymetli. Astronotların üniformalarında taşıdıkları görev peçleri, görev armaları oluyor. Biz de ilk Türk astronotunun taşıdığı görev armasının özgün bir formda olması ve milletimizin umutlarıyla, tarihiyle ve geleceğiyle örtüşen unsurlar içermesini arzu ettik. Bu anlayışla astronotumuzun taşıyacağı arma sekiz köşeli Selçuklu yıldızı olarak tasarlandı. Aynı zamanda armanın en belirgin yerinde ay yıldızlı bayrağımız var. Ay yıldızlı bayrağımızın hemen üstünde de cumhuriyetimizin yüzüncü yılını simgeleyen “100” sayısı ve “100” simgesi var. Yine 16 Türk Devleti’ni simgeleyen 16 yıldız armanın içerisinde uzayda görünür vaziyette. Yine dünya haritası üzerinde Türkiye’yle örtüşen turkuaz renkte Türkiye haritası da yine astronotumuzun taşıyacağı armada yer almış oldu. Türkiye’nin ilk insanlı uzay misyonu da yine armada yer alan bir diğer ifade. Böylelikle köklerden göklere çıktığımız bu yolculuğun en önemli unsurlarını Türkiye’nin ilk insanlı uzay misyonunda astronotumuzun iftiharla, gururla taşıyacağı armada da simgelemiş olduk. Bunun da milletimiz tarafından beğenileceğini, takdir göreceğini ümit ediyoruz” şeklinde konuştu. Bakan Kacır, Türk astronotun uzaydaki görevlerinden bahsetti Bakan Kacır, Türk astronotun uzaydaki görevleri hakkındaki soruya ise, “Elbette bir turistik seyahate çıkmayacak. Ben astronot adayımız Alper Bey’le Amerika Birleşik Devletleri’ne gerçekleştirdiği yolculuğun hemen ötesinde çok kapsamlı bir toplantı gerçekleştirdim. Bana gerçekleştireceği 13 bilim deneyini çok detaylı şekilde anlattı. Bunları da bugün yarın önümüzdeki günlerde kamuoyuyla paylaşıyor olacağız. Ama şu kadarını ifade edebilirim; Türk bilim insanları tarafından özellikle genetik alanında çok iddialı olmasını hedeflediğimiz deneyler hazırlandı. Bütün bu deneyleri farklı yöntemlerle uluslararası uzay istasyonunda astronotumuzun görev icra edeceği kapsülde bulunduğu süre boyunca gerçekleştirecek. Ben Alper Bey’e, “Zannediyorum uluslararası uzay istasyonunun en çalışkan astronotu sen olacaksın” dedim. Çünkü bana anlattığı görevlerin tamamı bulunduğu sürenin uyku dışındaki tümünü kapsayacak şekilde yoğun görevler. Malumunuz insanoğlu hem dünyadaki yaşamını daha uzun ve daha konforlu hale getirmek çabası içinde, hem de aslında alternatif yaşam alanlarının arayışı içinde. Biz gerçekleştireceğimiz bu misyonun hem Türkiye’nin bilimsel çalışmalarına hem de küresel düzeyde, bilimsel çalışmalara önemli düzeyde katkı sunacağını amaçlıyoruz” ifadeleriyle yanıt vererek açıklamasını sonlandırdı. Kaynak:İHA

Bu Yıl Uzaya Fırlatılan Roket Sayısı Açıklandı

SpaceX'in dün gece geç saatlerde Florida'daki Cape Canaveral Uzay Kuvvetleri İstasyonu'ndan gerçekleştirdiği son Starlink internet uydusu fırlatışı, insanların Dünya'dan ilk kez 200 roket fırlattığına işaret ediyor. SpaceX ve Çin roketleri uzay çağında sayısız uyduyu fırlatmaya devam ederken, ilk insanların Ay yüzeyine indiği Apollo döneminden bu yana astronotluğa yönelik küresel ilginin benzersiz bir şekilde arttığı bu dönemde, küresel uzay endüstrisinde yeni bir rekor kırıldı. SPACEX VE ÇİN ROKETLERİ REKOR KIRDI SpaceX'in dün gece geç saatlerde Florida'daki Cape Canaveral Uzay Kuvvetleri İstasyonu'ndan gerçekleştirdiği son Starlink internet uydusu fırlatışı, insanların Dünya'dan ilk kez 200 roket fırlattığına işaret ediyor. SpaceX ve Çin roketleri uzay çağında sayısız uyduyu fırlatmaya devam ederken, ilk insanların Ay yüzeyine indiği Apollo döneminden bu yana astronotluğa yönelik küresel ilginin benzersiz bir şekilde arttığı bu dönemde, küresel uzay endüstrisinde yeni bir rekor kırıldı. 2023 yılının son günlerine girerken SpaceX Aralık ayına güçlü bir başlangıç yaptı ve sekiz gün içinde dört roket fırlattıktan sonra Starlink'in son fırlatılışı ve Uzay Kuvvetleri için Falcon Heavy'nin yaklaşan fırlatılışı için birden fazla kez beklemek zorunda kaldı. Bu durum dünkü Starlink fırlatması ile bir önceki fırlatma arasında dokuz günlük bir boşluğa yol açarak firmanın bir takvim yılı içinde 100 roket fırlatmasını zorlaştırdı. Ancak SpaceX 2023 yılında büyük olasılıkla 100 roket fırlatmayacak olsa da, Pazartesi gecesi Starlink'in fırlatılmasıyla birlikte dünya ilk kez uzaya 200 roket fırlatmış oldu. Kaynak:AA

Yerli Firmalar Seri Küp Uydu Üretimine Başlıyor

İşbirliği kapsamında Türkiye’de yerli seri küp uydu üretimine geçilmesi hedeflenirken Telekomünikasyon Uydu ve Elektronik Sanayicileri İş İnsanları Derneği (TUYAD) Başkanı Hayrettin Özaydın, bu ay itibariyle 5 şirketin birlikteliğiyle Küpsat AŞ isimli bir şirket kuracaklarını ve 2024’te ilk küp uyduları üreterek SpaceX aracılığıyla uzaya göndereceklerini açıkladı. Uzay Savunma Komutanlığı kurulacak  Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nda (BTK) düzenlenen “Cubesat Vision Uluslararası Yakın Yörünge Küp Uydu ve Küçük Uydu Konferansı” kapsamında yakın yörünge uydu üretim ve araştırma geliştirme faaliyetlerinde bulunmak isteyen yerli şirket ve yatırımcılar ile Kanada merkezli QSTC isimli uydu şirketi arasında önemli bir protokol imzalandı. 48 üyesi ile son bir yılda 17 milyar dolar ihracata imza atan TUYAD’ın Başkanı Hayrettin Özaydın, daha önce yurtdışında yaptıkları fuar çalışmalarının aynısını bu yıl Cubesat Vision Konferansı ile Türkiye’de yaptıklarını anlatarak, “Fuarda Türkiye’de ve yurtdışındaki firmaların tanıştırılmasını sağladık. 25 ilden gelen iletişimcilere afet anında iletişimin sağlanması için eğitim verdik. Uydular iletişimde her zaman önü kesilemez ve son alternatifimiz. Afet anında bu ekiplerin sahaya koşmasını sağlıyoruz” dedi. Türkiye’nin kara, hava ve deniz alanlarının yanı sıra uzay alanlarını da koruması gerektiğini kaydeden Özaydın, Türkiye’de bu kapsamda bir Uzay Savunma Komutanlığı kurulmasının da önemli olduğunu kaydetti. Seri küp uydu üretimine geçilecek  Türkiye’de yakın yörünge uydu üretim ve araştırması yapan yerli firmalar Hedef Elektronik, Skytech, NETA, Profen ile Kanadalı Uydu şirketi QSTC arasında imzalanan protokolle bu ay içerisinde 1 milyon dolar sermayeli Küpsat isimli ortak bir şirket kuracaklarını ve seri küp uydu araştırma ile üretimine başlayacaklarını kaydetti. Uyduların ilk etapta haberleşme ve gözlem maksatlı kullanılacağını ardından ise savunma amacıyla kullanılacak uyduların da ekosisteme dâhil olacağını anlatan Özaydın, “İlk 6 ayda kendi uydumuzu imal edip fırlatmak için harekete geçiyoruz. Yine fırlatma için randevu alarak 2024 yılı içerisinde SpaceX aracılığıyla uydularımızı fırlalatacağız” diye konuştu. "Türkiye ile iş birliğinden mutluyuz"  Kanada QSTC Yönetim Kurulu Başkanı Gurvinder Chohan ise Türkiye ve yakın bölgede iş imkanlarını değerlendirmek istediklerini belirterek, üretimin lokal olarak yapılması ve ürünlerin geliştirilmesinde destek olmayı amaçladıklarını kaydetti. Chohan, “Türkiye’deki uydu teknolojileri ve uydu üretimi için burada olmak muhteşem bir şey. İşbirliğinin artarak devam etmesi için önümüze bakıyoruz” diye konuştu. Kaynak:AA

NASA James Webb Uzay Teleskobuyla Uranüs'ün Yeni Görüntülerini Çekti

URANÜS'ÜN HALKALARI NASA, yaklaşan ikinci yaş gününü kutlamak amacıyla Uranüs'ün daha yeni görüntülerini yayınladı. Her ne kadar Satürn halkalarıyla meşhur olsa da 1977 yılında Uranüs'ün çevresinde halkalar keşfedildi. Dış halkalarından biri güneş sistemindeki diğer tozlu halkalar gibi kırmızımsı, dış halka ise Satürn'ün E halkası gibi mavidir. BAŞKA BİR EVRENE AÇILAN KAPI Öte yandan Uranüs'ün, James Webb Teleskobuyla çekilen görüntüleri uzayda farklı bir evrene geçiş kapısı gibi yorumlandı. İKİ YIL ÖNCE FIRLATILDI James Webb Uzay Teleskobu, 25 Aralık 2021'de Güney Amerika'nın kuzey kıyısı açıklarında fırlatıldı. İşte teleskopun son iki yılda yakaladığı muhteşem görüntülerden bazıları. HALKA BULUTSUSU Messier 57'nin yeni James Webb görüntüleri, soluk bir hale ile çevrili ve birçok narin yapıya sahip ana halkayı açıkça gösteriyor. TARANTULA NEBULASI Tarantula Nebulası yıldız oluşum bölgesi, daha önce kozmik tozla örtülmüş on binlerce genç yıldızı da içeren yeni bir ışıkla gösteriliyor. WHIRLPOOL GALAKSİSİ M51 galaksisi, belirgin sarmal kolları nedeniyle Girdap olarak adlandırılır. YARATILIŞIN SÜTUNLARI Yaratılış Sütunları, NASA'nın James Webb Uzay Teleskobu'nun kızılötesi ışığa yakın görüntüsünde bir renk kaleydoskopudur. RHO OPHİUCHİ BULUT KOMPLEKSİ İnsan gözüyle görülemeyen ancak JWST tarafından tespit edilebilen maddenin görselleştirilmesi olan bu görüntüde yaklaşık 50 genç yıldız bulunmaktadır. Kaynak:DHA

TEKNOFEST 2024’e Başvurular Başladı

Bu yıl 46 ana kategori ve 117 alt kategoride düzenlenecek dünyanın en büyük teknoloji yarışmalarına son başvuru tarihi 20 Şubat 2024. “TEKNOFEST ile Gelecek Sensin” mottosuyla prestijli yarışmalarda yüksek performans sergileyecek teknoloji tutkunlarına 25 milyon TL ödül ve 50 milyon TL üzerinde malzeme desteği sağlanacak.Milli teknoloji üretmek ve geliştirmek amacıyla çalışan binlerce gencin projesine destek olmak için hız kesmeden yoluna devam eden TEKNOFEST’te roket, model uydu, sağlıkta yapay zeka, biyoteknoloji inovasyon, sanayide dijital teknolojiler, uçan araba simülasyon, eğitim teknolojileri, robotaksi binek otonom araç, tarım teknolojileri, savaşan İHA, çip tasarım gibi teknoloji yarışmaları yer alıyor. TEKNOFEST 2024 kapsamında ise, kablosuz haberleşme, blok zincir, hava savunma sistem teknolojileri, finansal teknolojiler, insansız deniz aracı, akıllı wi-fi kapsama ve robolig yarışmaları ilk defa yapılacak. Kaynak:AA

NASA Samanyolu’nun Tam Merkezinden Fotoğraf Paylaştı

NASA’nın James Webb Uzay Teleskobu, Samanyolu galaksisinin merkezini inceleyerek daha önce keşfedilmemiş detayları gün yüzüne çıkardı. Yeni görüntüler, galaksinin dinamik yapısını gözler önüne serdi. NASA evrenin gizemini çözmeye bir adım daha yaklaştı.NASA Herkesi Şaşırttı, James Webb Uzay Teleskobu, Samanyolu’nun Merkezini Görüntüledi. James Webb Uzay Teleskobu (JWST), Samanyolu’nun merkezini çevreleyen gaz ve tozun incelenmesiyle önceki görüntülerde keşfedilmemiş özellikleri araştırmacıların dikkatine sunuyor. Yapılan son gözlem, kızılötesi ışıkta evreni görme yeteneği sayesinde daha önce fark edilmemiş detayların yakalanmasını sağladı.Bunlar arasında protosta kümeleri ve yıldızlara dönüşmekte olan yoğun toz ve gaz kümeleri yer alıyor. Araştırmacılar, bu teleskop ile elde edilen çözünürlük ve hassasiyet düzeyi sayesinde bu bölgede birçok yeni detayı keşfetme şansı yakaladıklarını vurguluyor. Webb ile çekilen görüntüdeki alan, yaklaşık 50 ışık yılı genişliğinde ve Dünya’dan 25.000 ışık yılı uzaklıkta konumlanmış durumda. Bu gözlemler, JWST’nin galaktik merkezdeki yıldızları inceleme kabiliyetiyle, galaksinin diğer bölgelerine göre farklı oluşum süreçleri hakkında bilgi sağlama potansiyeline sahip olduğunu ortaya koyuyor. Araştırmacılar, bu bölgede incelenen yıldızlar sayesinde, galaksinin iç bölgelerindeki yıldız oluşumu hakkında benzersiz verilere ulaşabileceklerini belirtiyorlar. NASA bu keşfi ile uzayın gizemini çözmeye bir adım daha yaklaşmış durumda. Bizler de Samanyolu Galaksisi’nin ve uzayın gizemlerini merakla takip etmeye devam ediyoruz.Gelecek yıllarda daha gelişmiş teleskoplar sayesinde evrenin hiç keşfedilmemiş boyutlarını da görebileceğiz gibi duruyor. Kaynak:DHA

Türkiye’Nin ilk Uzay Aracı 2026’Da Ay Yolculuğuna Çıkacak

Türkiye’Nin ilk Uzay Aracı 2026’Da Ay Yolculuğuna Çıkacak Türkiye’nin Milli Uzay Programı kapsamında başlattığı Ay Araştırma Programı ile geliştirilen ilk uzay aracında bütün süreçlerin 2026’da tamamlanması ve aracın uzaya fırlatılması hedefleniyor. TÜBİTAK’tan edindiği bilgiye göre, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Türkiye Uzay Ajansı (TUA) ve Kurum çalışmaları ile ülkedeki kuruluşların katkılarıyla hazırlanan Milli Uzay Programı kapsamında Türkiye’nin 10 yıllık plan ve hedefleri belirlendi. Açıklanan 10 programdan ilkini oluşturan Ay Araştırma Programı ile ülkenin Ay’da mevcudiyet gösteren sayılı ülkelerden biri olması amaçlandı. Ay Araştırma Programı’nın ilk aşaması olan AYAP-1 kapsamında Ay’ın yörüngeden keşfi ve Ay yüzeyi ile ilk temasın gerçekleştirilmesi, ikinci aşamada ise AYAP-2 Projesi ile yumuşak iniş yöntemiyle yüzeye bir gezici keşif aracının (rover) indirilmesi hedeflendi. Ay Araştırma Programı’nın AYAP-1 Projesi kapsamında Dünya’dan Ay yörüngesine ulaşarak buradan veri toplayan ve sonrasında Ay yüzeyiyle teması sağlayacak bir uzay aracı geliştirilerek görev operasyonları yürütülecek. Bunun yanında milli imkanlarla geliştirilecek teknolojiler, ürünler, yazılımlar ve ekipmanların başarılı olmasıyla ülkenin sistem geliştirme ve zorlu görev operasyonlarını gerçekleştirebilme kabiliyetine yönelik uluslararası itibarı artırılacak. AYAP-1 kapsamında, Türkiye’nin ilk “Ay” ve “Derin Uzay” görevinin gerçekleştirilmesi ve operasyonel tecrübe kazanılması hedefleniyor. Ay yörüngesinde (Dünya’dan 400 bin kilometre uzakta) görev yapabilecek ve yumuşak inişe uygun bir uzay aracı geliştirilmesi planlanıyor. Ayrıca, yerli imkanlarla geliştirilen Hibrit İtki Sistemi’nin uzay tarihçesi kazanması, Ay yüzeyinden alınacak yüksek çözünürlüklü görüntüler ve bilimsel verilerin (Ay’daki suyun kökeni, mini-manyetosfer oluşumları, yüzey bileşenleri, yüzey sıcaklık ve yansıma haritaları, radyasyon) Türkiye’deki bilim insanlarınca bilgiye çevrilmesi planlanıyor. Proje, “Derin Uzay” araştırmalarına kapı açacak Proje, halihazırda Milli Uzay Programı kapsamındaki Ay Araştırma Programı altında yürütülüyor. Bununla birlikte Türkiye’deki endüstri ve akademiden birçok paydaşın direkt girdisi bulunuyor. Bu sebeple ülkenin uzay ekosisteminin güçlendirilmesine de katkı sağlanacak. Bir başka katkı ise uzay aracı üzerinde bulunan yerli ve uluslararası ortaklar tarafından geliştirilen bilimsel görev yüklerinin toplayacağı veriler üzerinden elde edilecek bilgiyle uzay bilimleri konusunda Türkiye’nin yetkinliği ve uluslararası işbirliğinin seviyesi artırılacak. Ülke için “Derin Uzay”a açılacak kapıyı aralayacak bu projeyle gençlerin uzay bilimi ve teknolojilerine ilgisi güçlendirilecek. Uzay aracında son durum Uzay aracı kapsamında “Sistem Seviyesi Tasarım Aşaması” tamamlanarak, “Ayrıntılı Tasarım (Ekipman/Modül/Bileşen Geliştirme) Aşaması” faaliyetleri yürütülüyor. Uzay aracı üzerinde kullanılacak tüm ekipmanların görev için yeterlilikleri gözden geçirildi ve bazı ekipmanlar için yeterlilik (kalifikasyon) modellerinin üretimleri başlatıldı. Bu ekipmanların yeterlilik testini geçmesi sonrasında uçuş modelleri üretilerek uzay aracına entegre edilecek. Uzay aracı kapsamında teslim süresi uzun ekipmanlar ve bileşenler için sözleşmeler imzalandı ve “Uzay Aracı Uçuş Modeli” üzerinde kullanılacak tüm ekipmanların planlaması tamamlandı. Uzay aracını oluşturan alt sistem ve ekipmanların uçuş modellerinin üretilmesi sonrasında sistem seviyesi entegrasyonu gerçekleştirilecek ve ardından çevresel (titreşim, ısıl-vakum, elektromanyetik uyumluluk gibi) ve işlevsel testler yapılacak. Bütün süreçlerin 2026 yılında tamamlanması ve aynı yıl aracın fırlatılması planlanıyor. Uzay aracının tasarımları yerli Türkiye’nin ilk Ay görevi olması nedeniyle görevin başarısı her şeyin üzerinde tutuldu ve planlamalar yapıldı. Bu kapsamda yerli olarak geliştirilen ekipmanlara karar verilirken en az prototip seviyesinde olunması dikkate alındı ve yeterlilik modeli planlamaları gerçekleştirildi. Bununla birlikte görev kritik ekipmanlar için “Derin Uzay” tarihçesi bulunan alternatifler uzay aracı kapsamına alınarak görev başarısına katkı sağlayacak şekilde güvenilirlik artırıldı. Yurt dışından bazı bileşen ve ekipmanların tedariki özelinde işbirlikleri olmakla birlikte Ay görevinin ve uzay aracının tasarımları yerli olarak yapıldı. Aracın entegrasyonu, testleri ve operasyonları da Türkiye’nin altyapıları kullanılarak kendi beşeri sermayesi tarafından gerçekleştirilecek. İlk görev (AYAP-1) kapsamında geliştirilen uzay aracı, AYAP-2 içinde planlanan yumuşak iniş görevinin gereksinimleri de dikkate alınarak tasarlanıyor. Ayrıca yumuşak iniş için gereken bazı ekipmanlar (iniş takımı gibi) ve teknolojilerle (görüntü destekli seyrüsefer gibi) birlikte AYAP-2 kapsamındaki gezici keşif aracına yönelik konsept tasarım çalışmaları da yürütülüyor. Türkiye’ye stratejik kabiliyetler kazandıracak projelere odaklanılırken özellikle uzayda daha etkin olmak için yer gözlem ve haberleşme uyduları, küçük uydularla nesnelerin interneti, fırlatma sistemleri, yer kesimi, uzaktan algılama, uzay gözlem sistemleri ve bunların bileşenleriyle son dönemde Milli Uzay Programı ile birlikte “Derin Uzay” (Ay Araştırma Programı) ve insanlı uzay görevleri üzerine geniş çapta ve yoğunlukta çalışmalar yapılıyor.​​​​​​​

Uluslararası Uzay İstasyonu'nda Soğutma Sıvısı Sızıntısı Meydana Geldi

Rusya Federal Uzay Ajansı (Roscosmos), Uluslararası Uzay İstasyonu'ndaki (UUİ) modüllerinden birinde soğutma sıvısı sızıntısı meydana geldiğini bildirdi. CNN'nin haberine göre, Roscosmos'un Telegram'da yapılan paylaşımında, soğutma sıvısı sızıntısının, UUİ'nin Rus kontrolündeki bölümde bulunan "Nauka" modülündeki bir radyatör devresini etkilediği belirtildi. Paylaşımda, modülün ana termal kontrol devresinin "normal çalıştığı" ve mürettebat ile istasyonun "tehlike altında olmadığı" bilgisi verildi. Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), Houston'daki ajans yetkililerinin, dün yerel saatle 13.00'te Nauka modülündeki "iki radyatörden birinden pullar çıktığını gözlemlediğini" aktardı. NASA, uzay istasyonundaki mürettebatın, potansiyel sızıntı konusunda bilgilendirildiğini belirtirken, NASA astronotu Jasmin Moghbeli de pencerelerden gelen pulların varlığını doğruladı. Sızıntının nedenine dair değerlendirmelerin devam ettiği kaydedildi. "Soyuz" isimli Rus uzay araçlarından birinde 2022'nin sonlarında UUİ'ye bağlıyken soğutma sıvısı sızmasının ardından Roscosmos, sorunun çözümü için yaklaşık bir yıldır çalışıyor. Rus yetkililerce yapılan ve daha sonra NASA tarafından incelenen soruşturmada, söz konusu uzay aracına küçük bir cismin çarparak sızıntıya neden olduğu belirlenmişti. Roscosmos, uzay aracındaki sızıntının ardından mürettebatını Rusya'ya geri getirmek için yedek bir kapsül fırlatmaya karar vermişti. Kaynak:AA

ABD Federal İletişim Kurulundan Uzay Enkazları Konusunda Önemli Karar

Uzay enkazları konusunda tarihteki ilk ceza verildi. ABD Federal İletişim Kurulu, bir şirkete yüz binlerce dolar ceza kesti. ABD Federal İletişim Kurulu (FCC), uzay enkazlarının giderek büyüyen bir tehdit haline geldiği günümüzde, bu konuda ciddi önlemler alınmasını sağlamak amacıyla bir adım attı. FCC, Dish Network isimli firmaya uydusunu güvenli bir yere kaydırmadığı için ceza verdi. Bu, uzay enkazları sorununa yönelik atılan ilk adımlardan biri olarak önem taşıyor. Uzay enkazları, uzaydaki kullanılmayan veya atılan uydu, fırlatma aracı ve diğer parçaları ifade ediyor. Bu enkazlar, uzayda dolaşan aktif uydular ve astronotlar için ciddi bir tehlike oluşturabilir. Yüksek hızla hareket eden bu enkazlar, çarpma sonucu büyük hasara yol açabilir ve hatta insan yaşamını tehlikeye atabilir. Uzay enkazlarına ilişkin ilk ceza verildi! Yüz binlerce dolar ödeyecekler! Dish Network isimli şirket, FCC tarafından uydusunu güvenli bir yere taşımadığı için 150 bin dolarlık bir ceza ile karşı karşıya kaldı. Bu, uzay enkazlarının yönetimi ve uzaya gönderilen araçların son kullanıldıktan sonra güvenli bir şekilde imha edilmesi gerekliliğini vurgulamak amacıyla verilen bir ceza olarak öne çıkıyor. FCC'nin bu adımı, uzay enkazlarının artan bir sorun haline geldiği bir dönemde geldi. Uzayda her geçen gün daha fazla uydu, roket ve fırlatma aracı bulunuyor ve bu enkazlar yörüngeleri kirletiyor. Bu, gelecekteki uzay faaliyetleri ve astronotların güvenliği için büyük bir endişe kaynağı niteliğinde. Ancak uzay enkazlarının yönetimi sorunu, daha fazla işbirliği ve uluslararası düzenlemeler gerektiren karmaşık bir mesele. Gelecekte, uzay enkazlarının yönetimi ve uzaydaki faaliyetlerin denetlenmesi için daha fazla adımın atılması bekleniyor. Bu sorunun çözümü, gelecekteki uzay keşifleri ve insanlı uçuşlar için güvenli bir çevre sağlamak için kritik bir öneme sahip.   Kaynak: Basın Bülteni

TUSAŞ, Aralık Ayında Üretime Başlayacak

Kahramanmaraş’ın deprem sonrasında daha hızlı şekilde ayağa kalkması için çalıştıklarını söyleyen Mustafa Buluntu, “İş dünyasının tüm sorunlarıyla ilgileniyoruz ve hepsine vakıfız, ayrıca takip ediyoruz” dedi. Teknoloji şirketi kuruldu  TUSAŞ’ın ise Türkoğlu organize sanayi bölgesindeki yatırımı yaklaşık 30 milyon euro ile yatırımla hayata geçtiğini söyleyen Mustafa Buluntu, fabrikanın aralık ayında üretime başlayacağını söyledi. Bu büyük yatırımının haricinde oda olarak ‘KMTSO Teknoloji A.Ş.’ adlı bir şirket kurduklarını belirten Buluntu, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Bu şirket Kahramanmaraş Savunma Sanayi A.Ş. isimli ana çatı kuruluşa yüzde 50 bizim kurduğumuz, yüzde 20 Ticaret Borsası’nın kurduğu şirket ve yüzde 30’u TUSAŞ’ın kuracak olduğu şirketle büyük bir savunma sanayi şirketini hayata geçirmiş olacağız. Şirket kurulduktan sonra Türkoğlu’ndaki TUSAŞ’ın yapmış olduğu üretim bu şirkete devredilecek. Bunu hepinizle paylaşacağız. ” “OSB’ler Erkenez OSB çatısı altında birleşecek”  Şehirde bulunan 3 tane organize sanayi bölgesinin birleştirilmek üzere olduğunu söyleyen Buluntu, “OSB’lerimiz Erkenez Organize Sanayi Bölgesi adı altında tek çatı altında toplanıyor. Beş tane sanayi bölgesi ilan edilecek yerimiz şu an Cumhurbaşkanlığımız kararnamesine gönderildi bakanlığımız tarafından. Cumhurbaşkanımızın onayı ile bir an önce imzalanmasını bekliyoruz” diye konuştu.   Kaynak: BasınBülteni

NASA 3D Baskılı Ay Evleri için 2040’ı Hedefliyor

New York Times’ın yedi NASA bilim adamıyla röportaj yaptığı bir raporda; hepsi, uzay ajansının ay yapıları için iddialı 2040 zaman çizelgesinin kriterleri karşılamaya devam etmesi halinde hedefin ulaşılabilir olduğunu söyledi. NASA’nın Teknoloji Olgunlaşması Direktörü Niki Werkheiser, “Önemli bir andayız ve bazı yönlerden bu bir rüya sahnesi gibi hissettiriyor. Diğer yönlerden ise buraya gelmemiz kaçınılmazmış gibi geliyor.” dedi. Plan, kaya parçaları, mineral parçaları ve ay yüzeyinin üst katmanındaki tozdan elde edilen ay betonu kullanılarak yapılar inşa etmek için bir 3 boyutlu yazıcı gönderilmesini içeriyor. NASA, projedeki evler için 3D yazıcı ile üretim yapan Teksas merkezli bir inşaat şirketi olan ICON ile ortaklık kurdu. Şirket, halihazırda Austin’deki evsizler için bu yöntemi kullanarak yüzlerce yapı ve Meksika’da kasırgaya dayanıklı evler inşa etti. Yazıcı 48 saat kadar kısa bir sürede ev inşa edebiliyor.ICON, 2020’den beri NASA ile çalışıyor ve 2022’de uzay tabanlı inşaat sistemleri inşa etmek için 57 milyon dolar fon aldı. Ay ve daha sonra Mars’taki evlerin 3 boyutlu basılması, açıkçası Dünya’dakinden çok daha zorlu. Vakum koşulları ve radyasyon seviyeleri sadece iki konu, ancak Fortune, ICON’un sisteminin bunları nasıl ele aldığını görmek için önümüzdeki Şubat ayında NASA’nın Marshall Uzay Uçuş Merkezi’nde test edileceğini yazıyor. Yapıların aynı zamanda mikro meteoritlere ve aşırı sıcaklığa karşı da korunması gerekecek. NASA ayrıca Dünya’da test edilmek üzere 3.400 Fahrenheit dereceye kadar sıcaklıklara dayanabilen ay betonunun simülasyonunu mükemmelleştirmek için çalışıyor.ICON kurucu ortağı ve CEO’su Jason Ballard, “Uzay araştırma paradigmasını ‘oraya geri dönmek’ten ‘orada kalmak’a dönüştürmek için, ayın ve diğer gezegensel cisimlerin yerel kaynaklarını kullanabilecek sağlam, esnek ve geniş kapsamlı sistemlere ihtiyacımız olacak.” dedi. Kapı, fayans ve mobilya gibi genel ev eşyaları için NASA, üniversiteler ve özel şirketlerle çalışıyor. NASA’nın ayrıca 3D yazıcıyı taşıyan roketler için ay yüzeyinde iniş pistleri inşa etmesi gerekecek. Bu yastıklar iniş sırasında oluşan tozun azaltılmasına yardımcı olacak. Werkheiser, “Doğru insanları doğru zamanda ortak bir amaç için bir araya getirdik, bu yüzden oraya varacağımızı düşünüyorum.” dedi. “Herkes bu adımı birlikte atmaya hazır, dolayısıyla temel yeteneklerimizi geliştirirsek bunun mümkün olmaması için hiçbir neden yok.” diye ekledi. NASA, sivillere yönelik ay evlerinin maliyetinin veya mülkiyet yapısının ne kadar olacağını düşünmek için henüz çok erken olduğunu ekledi. 1967 Dış Uzay Anlaşması hiç kimsenin aya sahip olamayacağını ilan ediyor. İlk adım, astronotları gelecek yıl ayın yörüngesine gönderecek olan Artemis 2 görevi. Artemis 3 görevi sırasında insanlar 2025 veya 2026’da ay yüzeyine dönecek. SpaceX‘in Starship’inin yardımıyla Ay’ın Güney Kutbu’na inecek. Kaynak:AA

Çin’in Uzay İstasyonu Altı Modüllü Hale Gelecek

Bu uzay istasyonu, Zhang’a göre, Dünya’ya yakın bir uzay istasyonuna da bir seçenek platform oluşturarak Çin’in bir tür “uzaydaki yuvası” olarak önemli bir işlev görecek. Zhang, bu görüşü Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de düzenlenen 74’üncü Uluslararası Uzay Kongresi’nde (International Astronautical Congress – IAC) dile getirdi. Uzay istasyonunun ağırlığı, planlanan genişletilmenin ardından, 20 yıldır yörüngede bulunan ve 2030’da görevini sonlandırması beklenen uluslararası uzay istasyonunun kütlesinin yüzde 40’ına tekabül ederek 180 ton olacak. Zhang, bu istasyonun işlevli ömrünün, daha önce açıklanandan 10 yıl fazla sürerek 15 yılı aşacağını belirtti. Şu anki Çin uzay istasyonu üç modülden oluşuyor. Esas modül olan Tianhe ve laboratuvar modülleri Wentian ve Mengtian. Esas modül uzaya Nisan 2021’de, Wentian ise Temmuz 2022’de gönderilmişti. Geçen yıl ekimde Mengtian’ın da yollanmasından sonra uzay istasyonu tam kapasite çalışır duruma geldi. Kaynak:Basın  Bülteni

Ay’da Su Bulmak İçin Hindistan ve Japonya İşbirliği Yapacak

Hindistan ve Japonya, 2025 yılında Ay’ın güney kutbunda su aramak için ortak bir Ay görevi planlıyorlar. Bu görev, Japonya’nın keşif aracını ve fırlatıcıyı sağlayacağı ve Hindistan’ın ise iniş aracını göndereceği bir işbirliği. Japonya Havacılık ve Uzay Keşif Ajansı (JAXA) ile Hindistan Uzay Araştırma Örgütü (ISRO) arasında 2019 yılında bu ortak görev için anlaşma yapmıştı. Hindistan, bu anlaşmanın ardından Ay’a yumuşak bir iniş gerçekleştirerek dördüncü ülke oldu. Görev kapsamında JAXA, keşif aracını ve fırlatıcıyı sağlayacakken, Hindistan iniş aracını gönderecek.JAXA, görevin en erken 2025 yılında Japonya’nın yeni H3 roketiyle fırlatılmasını planlıyor. Görevin temel amacı, Ay’daki suyun miktarını ve kalitesini araştırmaktır. Bu veriler, gelecekte Ay’da sürdürülebilir insan faaliyetlerini desteklemek için kullanılabilir. LUPEX projesi, JAXA’nın inşa edeceği yüzey aracının otonom bir şekilde su aramasını ve numune toplaması yapacak. Ayrıca bu numuneler daha sonra analiz edilecek. Diğer uzay ajansları da kendi bilimsel yüklerini bu göreve dahil olacak. NASA, güney kutbunda hidrojen aramak için Nötron Spektrometresi’ni kullanacak, Avrupa Uzay Ajansı (ESA) ise yüzeydeki gaz basıncını ve kimyasal ayak izlerini değerlendirmek için EMS (Exospheric Mass Spectrometer) aracını kullanacak.Ay’ın güney kutbuna olan bu ilgi, donmuş suyun bu bölgede bulunabileceği düşüncesiyle ilgili .Bu su, gelecekte Ay’daki insan faaliyetlerinin bir enerji kaynağı olarak kullanılabilir. Bu nedenle birçok ülke Ay keşiflerine odaklanmış durumdadır. Hindistan, Chandrayaan-3 göreviyle bu bölgeye başarılı bir iniş yapmış, Rusya ise Luna-25 görevinde başarısız olmuştu. NASA, Artemis 2 göreviyle 2024’te astronotları Ay’ın etrafına göndermeyi planlamaktadır, ve Çin ise Ay’ın uzak tarafından örnekler toplamayı hedeflemekte. Bu tür Ay keşiflerinin amacı, gelecekte Ay’da sürdürülebilir insan faaliyetlerini desteklemek için gerekli bilgi ve kaynakları sağlamaktır. Kaynak:Basın Bülteni

TOMTAŞ Yıllar Sona Yeniden Hayat Buluyor

Türkiye'nin ilk uçak fabrikası TOMTAŞ, 97 yıl sonra yeniden Kayseri'de yeniden hayat buluyor. TOMTAŞ Yatırım Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ekşi, "Havacılık ve uzay teknoloji ekosisteminin can bulacağı bir merkez kuruyoruz" dedi. Türkiye Yüzyılı vizyonuna uygun bir şekilde 100 yıllık hayallerini gerçekleştireceklerini belirten TOMTAŞ Yatırım Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ekşi, "Havacılık ve uzay teknoloji ekosisteminin can bulacağı bir merkez kuruyoruz” dedi. TRUMAN DOKTRİNİ SONRASI ÜRETİMİNİ DURDURMUŞTU Ekşi, fabrikanın ilk kuruluş dönemine ilişkin de şu bilgileri paylaştı: "Tayyare ve Motor Türk Anonim Şirketi (TOMTAŞ) 1926 yılında Kayseri'de kurulan ilk uçak fabrikamızın bağlı bulunduğu şirket ve akıllarda kalan ismidir. TOMTAŞ, o dönemin önemli havacılık şirketi Alman Junkers firması ile ortak olarak kurulmuş, 100 yıl önce kendi uçaklarımızı üretmek üzere kurgulanmış, faaliyette bulunduğu dönem içerisinde 200'den fazla uçak üretse de amacına matuf olamamış, yarım kalan hüzünlü bir hikayedir. Kurulduktan bir süre sonra yabancı ortak ile yolları ayrılmış, bu dönem içerisinde birden fazla üretim lisansı bir anlamda teknoloji transferi ile üretime devam edilmiştir. Ancak Truman Doktrini ve Marshall yardımları sonrasında 1950 yılında faaliyetlerini durdurmuş, uçak bakım hizmetleri vermeye başlamış ve 2. Hava İkmal Bakım Merkezi Komutanlığı'na bağlı fabrika müdürlüğüne dönüşmüştür. " TEKRAR KAYSERİ'DE KURULDU TOMTAŞ'ın küllerinden doğarak yeniden kurulduğunu vurgulayan Ekşi, devamında şunları kaydetti: 2023 yılının Mart ayında oluşan büyük konsensus ile başta T.C. Milli Savunma Bakanlığımız ve T.C. Savunma Sanayi Başkanlığımız, Büyükşehir Belediyemiz, ortaklarımız Tusaş, Asfat ve Erciyes Teknopark olmak üzere, devlet büyüklerimiz ve bu kutlu doğumun en başından beri dualarını gayretimize harceden milletimizin desteği ile TOMTAŞ, 100 yıl sonra tekrar Kayseri'de kuruldu. 100 yıl sonra tüm zorluklara rağmen bir hayalin tekrar hayat bulabilmesindeki kuşkusuz en önemli paylardan biri, 2000'li yıllardan sonra Cumhurbaşkanımızın vizyoner liderliğiyle hayat bulan milli teknoloji hamlesi, teknolojiye ve milli olana verdiği destektir. Özellikle milli teknoloji hamlesi milli projelerimiz ve firmalar için özgüven ve ilham kaynağı olmuştur. TOMTAŞ da milli teknoloji hamlesinin Kayseri'deki yansımasıdır." Kaynak:Basın Bülteni

Türkiye'nin Uluslararası Uzay Kongresi Adaylığı 6 Ekim'de Netleşiyor

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, "Uluslararası Uzay Kongresi"ni 2026'da kendi ülkelerinde yapmak üzere yarışan Türkiye ve Polonya'nın adaylığında son durumun bu yıl 2-6 Ekim'deki Bakü'de gerçekleştirilecek kongrede netlik kazanacağını belirterek, "Dünyanın en büyük uzay etkinliğine ev sahipliği yapmak, bizim için önemli olacak. Bakü'de verilecek kararın Türkiye'nin lehine olmasını umuyoruz." dedi. Kacır, Anadolu Ajansının 9'uncu kez global iletişim ortağı olduğu, Türkiye Teknoloji Takımı Vakfı (T3 Vakfı) ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı yürütücülüğünde İzmir Çiğli Havaalanı'nda gerçekleştirilen dünyanın en büyük uzay, havacılık ve teknoloji festivali TEKNOFEST'te, 2-6 Ekim'de Azerbaycan'da gerçekleştirilecek 74. Uluslararası Uzay Kongresi'ne ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu. Uluslararası Uzay Federasyonunun dünyada pek çok ülkenin üye olduğu en büyük uzay organizasyonu olduğunu ifade eden Kacır, Uluslararası Uzay Kongresi'nin de (International Astronautical Congress- IAC) bu alanda gerçekleştirilen en büyük etkinlik olduğunu söyledi. Kacır, yakın zamanda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Uluslararası Uzay Federasyonu Genel Sekreteri Christian Feichtinger'i Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde kabul ettiğini hatırlatarak, görüşmenin ana gündeminin, "Türkiye'nin, 2026'da düzenlenecek Uluslararası Uzay Kongresi'ne Antalya ile adaylığı" olduğunu anlattı. "Cumhurbaşkanı'mızın desteği önemli" Bu görüşmenin, Erdoğan'ın, Cumhurbaşkanı olarak bu işin ciddi destekçisi konumunda bulunduğunun da göstergesi olduğunu vurgulayan Kacır, "Ülkelerin en üst düzeyde bu süreçleri himaye etmesi karar vericiler için çok değerli oluyor. Sayın Cumhurbaşkanı'mız da özellikle bilim ve teknoloji alanlarında TEKNOFEST gibi pek çok organizasyonu güçlü şekilde himaye ediyor. Bu organizasyonu da en güçlü şekilde himaye edeceğini misafiriyle paylaşmış olması, bizim için büyük bir destek oldu." diye konuştu. Kacır, bu yıl söz konusu kongrenin 74'üncüsünün Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de düzenleneceğini ve kendilerinin de TEKNOFEST Yönetim Kurulu ve T3 Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Selçuk Bayraktar ile buraya katılacaklarını bildirdi. TEKNOFEST yarışmacılarından ve girişimcilerinden de kongreye katılım olacağını dile getiren Kacır, aynı zamanda organizasyon kapsamında Türkiye'de bu alanda faaliyet gösteren pek çok kurum ve şirketi bir araya getirdikleri bir Türkiye standı açacaklarını da belirtti. Kacır, kendisinin de burada çeşitli temasları olacağına dikkati çekerek, "Yeni küresel işbirliklerinin tohumları bu organizasyon kapsamında Bakü'de atılmış olacak. Ben orada Sanayi ve Teknoloji Bakanı olarak mesajlarımı muhataplarıma en ileri düzeyde vermeye çalışacağım. Arkadaşlar da Türkiye'nin adaylık süreciyle ilgili sunumu gerçekleştirecek." diye konuştu. "İnşallah cuma günü Türkiye'ye bir müjdeyle döneceğiz" Kacır, Milli Uzay Programı ile küresel düzeyde dikkati çeken işlere imza attıklarını vurgulayarak, şu değerlendirmede bulundu: "Bunun da önümüzdeki dönemde Türkiye'nin önemli uzay etkinliklere ev sahipliği yapmasıyla taçlandırılmasını hedefliyoruz. Bursa'daki 34. Gezegen Kongresi bunlardan biriydi ama bunun çok daha büyüğü inşallah 2026'da Antalya'da gerçekleşmesiyle mümkün olabilir. Her yıl farklı ülkeler aday oluyor. Ciddi değerlendirme süreçlerinin sonunda karar veriliyor. Biz de Polonya'nın Poznan şehriyle 2026 için yarışıyoruz. Ama Antalya çok iddialı. Uluslararası büyük etkinlikleri yapmak üzere ciddi tecrübe kazanmış bir şehrimiz. Muazzam altyapılarımız var. 25 bin kişinin katılacağı, küresel düzeyde şirketlerin devlet kurumlarının üniversitelerinin bir araya geldiği dünyanın en büyük uzay etkinliğine ev sahipliği yapmak bizim için önemli olacak. Bakü'de verilecek kararın Türkiye'nin lehine olmasını umuyoruz. Bununla ilgili Bakanlık olarak Türkiye Uzay Ajansı (TUA) eliyle hazırlıklarımızı en ileri düzeyde sürdürüyoruz. İnşallah cuma günü Türkiye'ye bir müjdeyle döneceğiz. Biz her halükarda Türkiye'nin bu yolculuğunu hız kesmeden sürdürmesini sağlayacağız." Kaynak:AA

Uluslararası Uzay İstasyonu'nun mantar sorunu çözülmüş olabilir

Uluslararası Uzay İstasyonu'ndaki su geri kazanım sistemlerindeki tıkanıklıklar o kadar artmış durumda ki hortumların temizlenmesi ve yenilenmesi için Dünya’ya geri gönderilmeleri gerekmişti. Bu durum, birbirlerine ve genellikle de yüzeylere (örneğin su geri kazanım borularının iç kısımlarına) yapışan mikroorganizmaların oluşturduğu biyofilmler sayesinde meydana geliyor. Bu mantar üremeleri ISS’teki su işleme birimlerinin filtrelerini tıkayabildiği gibi astronotların hastalanmasına da neden olabilir. Ancak şimdi ise bir çözüm bulunmuş olabilir. Uzayda mikrop sorunu iyofilmler uzay giysileri, geri dönüşüm üniteleri, radyatörler ve su arıtma tesisleri de dahil olmak üzere ekipmanın bütünlüğünü tehlikeye atabildiğinden ve ekipmana zarar verebildiğinden, etkilenen malzemeleri değiştirmek uzay ajanslarına oldukça pahalıya mal olabiliyor. NASA’nın 2023 yılı için ISS’in kargo ihtiyaçlarını gidermek için yaklaşık 1,3 milyar dolar ayırdı. Bu önemli derecede yüksek bir maliyet. Öte yandan uzay görevlerinde mikrobiyal büyümenin önlenmesi, özellikle Ay ya da Mars gibi, onarım ya da hasta astronotların tedavisi için Dünya'ya hızlı bir dönüşün mümkün olmadığı yerlere yapılacak uzun mesafeli yolculuklar için kritik önem taşıyor. Colorado Üniversitesi, MIT ve NASA Ames Araştırma Merkezi'ndeki araştırmacılar arasında yapılan ortak bir çalışmada, araştırmacılar uzay istasyonundan alınan örnekleri incelediler. Bilim insanları ayrıca "katılar ile sıvılar arasındaki sürtünmeyi ortadan kaldırma" konusunda uzmanlaşmış bir şirket olan LiquiGlide'daki uzmanlarla da güçlerini birleştirdi. Multidisipliner çalışma, yüzeylerin ince bir nükleik asit tabakasıyla kaplanmasının ISS’te bakteri üremesini engellediğini ortaya koydu. Bilim insanları, bu asitlerin mikropların yüzeylere yapışmasını engelleyen hafif bir negatif elektrik yükü taşıdığını belirtti. Bilim insanları ayrıca ISS’te kullanılan ilgili parçaların yüzeyini silikon yağ ile kayganlaştırılarak biyofilmlerin yapışmakta zorlandığı kaygan bir yüzey oluşturdu. Biyofilm oluşumunu önlemek için yüzeylerin nükleik asitlerle kaplanmasına yönelik bu özel yöntemin uygulanması, karasal örneklerde mikrobiyal oluşumun yaklaşık yüzde 74 oranında azaldığını gösterdi. Şaşırtıcı bir şekilde uzay istasyonu numuneleri yaklaşık yüzde 86'lık daha yüksek bir azalma gösterdi. Çalışmaya katılan Colorado Üniversitesi'nden mikrobiyoloji uzmanı Pamela Flores yaptığı açıklamada, "Bu performansı ne kadar süreyle devam ettirebileceğini bilmiyoruz. Bu yüzden kesinlikle daha uzun bir kuluçka süresi ve mümkünse sadece son noktalarda değil, sürekli bir analiz yapılmasını öneriyoruz.” ifadelerini kullanarak daha uzun çalışmaların gerekli olduğunu belirtti.   Kaynak: Basın Bülteni

Ay'da yaşam için enerji geliştirildi

NASA’nın Artemis Programı kapsamında 2030 civarında Ay’da bir üs kurulması hedefleniyor. Galler’deki Bangor Üniversitesi’nden bilim insanları, üste yaşamı mümkün kılmak için haşhaş tohumu kadar küçük nükleer hücreler geliştirdi. Üniversitenin Rolls Royce, İngiltere Uzay Ajansı ve ABD’deki Los Alamos Ulusal Laboratuvarı ortaklığında geliştirdiği teknoloji, bütün nükleer enerji santralinin bir araba boyutunda olmasını sağlıyor. Mars’a yolculukta da bir durak olarak kullanılabilecek Ay, modern teknolojiler için gerekli pek çok kaynağa sahip. Bu kaynakların yerinde kullanımı, oradan diğer gezegenlere gitmeyi daha kolay kılabilir. Prof. Middleburgh, önümüzdeki aylarda nükleer yakıtı her yönden testlere tabi tutacaklarını söyledi. Ay’da atmosfer olmadığı için hava sıcaklığı -248 dereceye kadar düşüyor. Üniversitenin geliştirdiği ve Trisofuel adlı nükleer yakıt, Rolls Royce’un üreteceği mikro nükleer santralde kullanılacak. Prof. Middleburgh, bu santralin bir rokete yüklenerek Ay’a götürülmesinin mümkün olduğunu söyledi. Santralin uzay yolcuğundaki basınç, sarsıntı ve ivme etkilerinden nasıl etkileneceği, önümüzdeki süreçte yapılan testlerle anlaşılacak. Bangor Üniversitesi’nden başka bir ekip ise uzay roketleri için nükleer itki kaynakları geliştiriyor. Ekibin başındaki Dr. Phylis Makurunje, yeni sistemlerinin çok güçlü bir itki sağladığını ve mevcut teknolojilerle 9 aydan uzun olan Mars yolculuğunun böylece 6 aya ineceğini açıkladı.   Kaynak : Basın Bülteni

Türkiye'nin İlk Uzay Görevinde Mikroalglerle Sürdürülebilir Yaşam

Türkiye'nin ilk insanlı uzay yolculuğu, karbon dönüşümü üzerine bir dizi deneyi de beraberinde getiriyor. Türkiye Uzay Ajansı (TUA) ve TÜBİTAK Uzay Teknolojileri Araştırma Enstitüsü, Cumhuriyetin 100. yılında yapılacak bu tarihi görev kapsamında 13 farklı deney gerçekleştirmeyi planlıyor. İlk uzay yolcularımız Alper Gezeravcı ve Tuva Cihangir Atasever, "Uzay Görevleri İçin Mikroalgal Yaşam Destek Üniteleri" projesi üzerine de çalışacak. Projenin Hedefi ve Yürütücüleri Boğaziçi Üniversitesi Çevre Bilimleri Enstitüsü Doktor Öğretim Üyesi Berat Haznedaroğlu'nun liderliğinde, Türkiye'nin farklı üniversitelerinden 8 bilim insanı projede yer alıyor. Projenin temel amacı Mikroalg türlerinin karbondioksiti oksijene dönüştürme kapasitelerini ve metabolik değişikliklerini incelemek. Deneyin Aşamaları ve Süreci Deney kapsamında seçilen 5 ayrı mikroalg türü, 14 gün süreyle uzay istasyonunda incelenecek. Berat Haznedaroğlu,konuya ilişkin "Karbondioksiti oksijene dönüştürme performanslarını sensörler vasıtasıyla inceleyeceğiz. Aynı zamanda yerçekimsiz ortamda mikroalglerin metabolik değişikliklerinin moleküler analizlerini yapacağız" ifadelerini kullandı. Uzun Vadeli Hedefler ve Uygulamalar Proje, gelecekteki uzay görevlerinde sürdürülebilir yaşam destek sistemleri geliştirmeyi amaçlıyor. 20 cm³'lük deneysel küp, yörüngeye gönderilecek ve deneyin iç tasarımı için hazırlıklar tamamlanmış durumda. Haznedaroğlu, uzay görevinin sonunda, örneklerin Türkiye'ye getirileceğini ve farklı biyoteknolojik uygulamalar için kullanılacağını ifade etti. Kaynak : Basın Bülteni

Uzay Kirliliğine Nasıl Son Verilir ?

NASA'ya  göre ,yörüngedeki (LEO) kalıntıların yoğunluğu, uzay araçlarının zincirleme çarpışmaları tetikleyecek seviyeye ulaştı. Bu nedenle bir çarpışma 2009'da meydana geldi.  ABD’ye ait bir iletişim uydusu olan Iridium 33 ile Rusya’ya ait eski bir iletişim uydusu olan Cosmos 2251 arasındaki çarpışmaydı. İki uydu 10 Şubat 2009 tarihinde yaklaşık 790 km irtifada çarpıştı.Uzay kirliliği sorunu, insan yapımı ilk uydu Sputnik I’in, 1957’de fırlatılmasıyla ortaya çıkmıştır. . Ömrü tükenen uydu Dünya’nın çevresinde, yüksek bir hızla iki aydan fazla dönüp durmuştur. Sputnik'ten bugüne yaklaşık 5.000 uydu uzaya fırlatıldı. roket parçaları, ölü uydular, yakıt tankları ve uzay aracı artıklarından oluşan yığın Uzay'da kirliliğe neden olmakta ve uzay araçlarının güvenliğini tehdit etmektedir. Uzayda yaklaşık olarak 50.000’den fazla uzay çöpü olduğu tahmin ediliyor. Alçak yörüngede kullanılmayan yaklaşık 2 bin 600 tane uydu,  10 bin nesne, yaklaşık bir portakal büyüklüğünde 20 bin nesne, daha küçük 500 bin nesne ve 100 milyondan daha fazla takip edilemeyecek kadar küçük parçacık bulunduğu tahmin edilmektedir.  Uzay çöplerinin %70'inin Dünya’dan yaklaşık 2 bin km yukarıda olduğu belirtilmektedir. Avustralya galaksiler arası temizlik firması Sabre Aeronautics’in şefi Jason Held uzay kirliliğiyle ilgili;  “Havacılığın ilk günlerini düşünürseniz, hava trafik kontrolüne ihtiyacınız yoktu. Çünkü yeterince uçak yoktu. Uçak sayısı artınca birkaç kaza yaşandı ve havadaki trafiğin kontrol edilmesi gerekliliği ortaya çıktı. Aynı durum uzaydaki atıklar için de geçerli. İnsanlar şimdi uzaydaki tıkanıklığı görmeye başlıyorlar. Eğer yörüngede bir uydu varsa ve bir nedenden dolayı devre dışı kalıyorsa muhtemelen saniyede 8 kilometre hızla uçan dev bir uzay çöpü çarpmıştır varsayımını yapabiliyorlar” ifadelerini kullandı.  EKONOMİK İŞ BİRLİĞİ VE KALKINMA ÖRGÜTÜ  (OECD) UZAY KİRLİLİĞİYLE İLGİLİ UYARIYOR -İklim araştırmaları duraksayabilir -Hava tahmini ve İnternet gibi  uzay uygulamaları kaybolabilir -Astranotların yaşamı tehlike altına girebilir UZAY ÇÖPLERİ NASIL TEMİZLENİR?  Uzay çöplerinden kurtulma yöntemlerinden bir tanesinin    yörüngelerinin değiştirilerek Dünya'nın atmosferine kontrol altında girmelerinin ve böylece üst katmanlarda yanmalarının sağlanması olduğu belirtiliyor.  Diğer bir çalışma ise  devasa bir elektromıknatısın kullanılması üzerinedir. Bu mıknatıs kendine yaklaşan uzay çöplerini Dünya’nın atmosferine doğru itebilir. Ayrıca  lazer uydularla uzay çöplerinin parçalanarak yok edilebileceği belirtilmektedir.  UZAY KİRLİLİĞİNİN OLMAMASI İÇİN ÖNERİLER -Görevi biten  biten uydular uydular mezarlığına gönderilmelidir -Patlamaların önlenmesi için önlem alınmalıdır -Görevi biten uzay araçları dünyaya inecek şekilde tasarlanmalıdır -Dünya'nın alçak yörüngesindeki görevler için 25 yıllık bir yörünge oluşturulmalıdır. Kaynak:AA

SpacePharma Şirketi , Uzaya Farmakolojik Deneyler için Laboratuvar Gönderdi

Laboratuvar, NASA'nın Uluslararası Uzay İstasyonu'na ikmal görevinin bir parçası olarak, Virginia'dan fırlatılan bir ABD uzay ikmal roketine yerleştirildi. Açıklamada, deneylerin bazı kanser ve beyin ilaçlarının klinik öncesi gelişimini içereceği belirtildi.Deneyler, farmakolojik uygulamalarda daha derinlemesine çalışma olanağı sunan, düşük yerçekimine sahip 3,4 kilogram ağırlığındaki küçük laboratuvarda yapılacak. Deneylerden biri, prion proteinine bağlanarak ölümcül dejeneratif bir beyin hastalığı olan deli dana hastalığına yol açan yanlış katlanmayı önleyebilecek molekülleri tanımlamayı amaçlıyor.Deneyin uzayda yapılmasının sebebi ise maddelerin mikro yerçekimi koşulları altında düşük yoğunlukta olup yavaş kristalleşme süreci geliştirmeleri nedeniyle izlenebilir hale gelmeleri. İsrail Uzay Ajansı (ISA), testin başarılı olması durumunda, her ikisi de anormal şekilde katlanan ve beyinde nöron ölümüne neden olan proteinlerle tanımlanan Alzheimer ve Parkinson gibi diğer dejeneratif beyin hastalıkları için ilaç geliştirilmesine katkı sunulabileceğine işaret etti. Bir diğer deneyde ise yumurtalık kanseri tedavisinde kullanılan Doxil ilacının İsrail'de üretilen yeni bir versiyonu incelenecek. İlaç, yalnızca vücuttaki hedef bölgede salınmasını sağlamak üzere tasarlanmış lipozomların veya küçük lipid keseciklerin içine yerleştiriliyor. Deney, ilacın uzayda üretilebilmesi için lipozomun ve içindeki ilacın mikro yerçekimi koşullarında zaman içindeki istikrarlılığını test edecek. Kaynak:İHA

Baykar Pakistan Fuarında Yerini Aldı

Baykar'dan yapılan açıklamaya göre, Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif'in gerçekleştirdiği açılış törenine Baykar Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Bayraktar da katıldı. Açılış programının ardından Baykar ile NASTP arasında iş birliği anlaşması imza töreni gerçekleştirildi. Anlaşmayı Selçuk Bayraktar ile NASTP Komutanı Korgeneral Ghulam Abbas Ghumman imzaladı. Selçuk Bayraktar açılış töreninde Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif ile bir araya geldi. Başbakan Şahbaz Şerif, Selçuk Bayraktar, Pakistan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Syed Asim Munir Ahmad Shah, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Zaheer Ahmed Baber Sidhu ve NASTP Komutanı Korgeneral Ghulam Abbas Ghumman, Pakistan Hava Kuvvetleri envanterinde yer alan Bayraktar AKINCI TİHA önünde hatıra fotoğrafı çektirdi. Baykar tarafından kurulan "Baykar Teknoloji", Pakistan'ın uzay ve havacılık ekosistemine katkı sunacak. NASTP bünyesinde AR-GE faaliyetleri yürütecek olan Baykar Teknoloji, tarafların karşılıklı inovasyon ve yüksek teknoloji geliştirme kabiliyetlerinin büyümesi için çalışacak. Böylece Türkiye ve Pakistan'ın asırlara dayanan güçlü bağları yüksek teknoloji ile geleceğe daha da sağlam bir şekilde taşınacak. Kapsamlı iş birliğinin temeli atıldı Baykar'ın NASTP bünyesinde gerçekleştireceği AR-GE çalışmaları ile gelecekte yürütülecek kapsamlı iş birliğinin de temeli atıldı. Bu sayede Baykar, Pakistan ile geliştirdiği iş birliğini stratejik alanlarda daha da derinleştirecek. Başlangıçtan bugüne tüm projelerini öz kaynakları ile yürüten Baykar, 2003 yılında İHA AR-GE sürecinin başlangıcından itibaren tüm gelirlerinin yüzde 75'ini ihracattan elde etti. 2021 ve 2022 yıllarında Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre savunma ve havacılık sektörünün ihracat lideri oldu. 2022'de imzalanan sözleşmelerde ihracat oranı yüzde 99,3 olan Baykar, 1,18 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdi. Savunma ve havacılık sektörünün en çok ihracat gerçekleştiren firması olan Baykar'ın 2022 cirosu 1,4 milyar dolara ulaştı. Bayraktar TB2 SİHA için 30 ülkeyle, Bayraktar AKINCI TİHA için ise şimdiye kadar 7 ülkeyle ihracat anlaşması imzalandı. Kaynak:AA

Tübitak Sema Gözlem Etkinliği Başlıyor

Tübitak’ın Sema Gözlem Etkinliği 10-13 Ağustos’ta! Etkinliğe Endüstri ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır katılacak. Birçok değişik etkinliğin gerçekleştirileceği organizasyonda ek olarak Türkiye’nin ilk uzay yolcularıyla söyleşiler yapılacak ve Perseid göktaşı yağmuru izlenecek.TÜBİTAK tarafınca ilk kez 1998 senesinde Antalya Saklıkent’te düzenlenen Sema Gözlem Etkinliği, Endüstri ve Teknoloji Bakanlığı katkılarıyla TÜBİTAK’ın koordinasyonunda 25. kez gerçekleştiriliyor. Endüstri ve Teknoloji Bakanı Deklare etti: Kamuda suni zeka süreci başlıyor! Endüstri ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, kamu için suni zeka çözümlerinin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması için harekete geçti. Sema Gözlem Etkinliklerinin ev sahibi ortalama 2000 metre yükseklikteki Antalya Saklıkent’te astronomi meraklıları, uzmanlar eşliğinde gökyüzünü araştırma ve Türkiye’nin etken haldeki en büyük gözlemevi olan ve en donanımlı teleskoplarının bulunmuş olduğu TÜBİTAK Ulusal Gözlem Evi (TUG) Yerleşkesi’ni gezme fırsatı bulacak. Sema gözlemine en uygun bölgelerden kabul edilen Saklıkent’te astronomi tutkunlarının, 3 gün süresince teleskop ve çıplak gözle gözlem yaparak gökyüzünün tadını çıkarmanın yanında çadırlarında konaklayarak tabiat ile iç içe olma şansları olacak. Gökbilim seminerleri düzenlenecek!   Her yaş grubundan astronomi meraklılarının katılacağı etkinlik süresince, alanında uzman bilim adamları tarafınca gök bilim ile ilgili seminerler verilecek, yarışmalar ve TÜBİTAK bünyesindeki birimlerin katkılarıyla çeşitli imalathane emekleri, deneyler gerçekleştirilecek. Sema Gözlem Etkinliklerine, 2016-2018 yılları aralığında averaj 3 bin şahıs başvururken ve averaj 350 katılımcı ile gerçekleşirken, ilginin artmasıyla son 3 senedir averaj 10 bin müracaat oluyor. Bu seneki etkinliğe ise Türkiye’nin dört bir yanından 12 bin 500 şahıs başvurdu, bu başvurular arasından 1000 şahıs kurayla belirlendi. Daha ilkin meydana gelen Gözlem Etkinlikleri’nde olduğu şeklinde başvuranlar içinde gençlerimiz, öğrencilerimiz ilk sırayı aldı. Aileler, evlatlarının hevesini desteklemek için yoğun ilgi gösterdi. Perseid göktaşı yağmuru da izlenecek! 14 Temmuz – 1 Eylül tarihleri içinde Perseid (Perse) göktaşı yağmurunun en yoğun olduğu, 12-13 Ağustos tarihleri, etkinlik zamanı ile denk getirildi. Gökyüzünde saatte 60 ile 100 tane meteor izlerinin görsel şöleni ışık kirliliğinin azca olduğu yüksek rakımlı etkinlik içinde Saklıkent’te yaşanacak. Çıplak göz ile takımyıldızları sema tanıtımı, Mizar, Polaris, Antares, Vega şeklinde yıldızların, Ülker, Herkül şeklinde yıldız kümelerinin, Halka Bulutsusu şeklinde, Andromeda galaksisi şeklinde gök cisimlerinin, Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün gezegenleri ve uydumuz Ay teleskoplar ile gözlemlenecek.Ek olarak Türkiye’nin ilk uzay yolcuları Alper Gezeravcı ve Tuva Cihangir Atasever de canlı bağlantı ile etkinliğe katılarak bir söyleşi gerçekleştirecek ve soruları yanıtlayacak. Kaynak:Basın Bülteni

Aya Gönderilecek Türk Uzay Aracı Yapımına Geçiliyor

Yıldırım, Ay'a gidecek aracın TÜBİTAK UZAY tarafından hazırlandığını belirterek, "Aracın dizayn çalışmaları tamamlandı, kritik dizayn dediğimiz safhadayız, bu da bitmek üzere. Artık imalata geçilecek. Burada da her şey yolunda. İlk hedefimiz Ay'a ulaşmak İlk seferden sonra yani 2029- 2030'da yumuşak iniş planlıyoruz. Yumuşak iniş yapıldığı zaman da hedef, oraya (Ay'a) bir gezen araç indirip bilimsel veri toplamak, bunları ülkemize ulaştırarak bilim camiamızın kullanımına sunmak" dedi. Kaynak: Basın Bülteni

Türkiye ile BAE'den Uzay'da İşbirliği

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile kurmayları, geçen günlerde BAE, Katar ve Suudi Arabistan'ı ziyaret ederek ekonomi alanındaki işbirliğini konuşmuş, çeşitli anlaşmalar imzalanmıştı. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Türkiye'nin Uzay hedeflerinden bahsederken, BAE'yle işbirliği yapılabileceğinden söz etti. AA'ya konuşan Bakan Kacır, alçak yörünge uydularının önemli bir fırsat penceresi oluşturduğunu belirterek Türkiye'de birkaç özel sektör girişiminin halihazırda bu konuda gayret gösterdiğini aktardı. Kacır, hem bu girişimlerin kabiliyetlerini daha yüksek ölçeğe taşımak hem de milli bir marka ortaya çıkarabilmek adına aktif teşvik programını hayata geçirmeyi hedeflediklerini bildirdi. BAE'yle Uzay işbirliği BAE ile imzaladıkları mutabakat zabıtlarından birinin Uzay'a erişim alanında olduğuna dikkati çeken Kacır, şunları kaydetti: "Uzay'a milli imkanlarımızla erişimi de çok değerli görüyoruz. Buna yönelik bir işbirliğini üçüncü ülkede gerçekleştirme imkanını da BAE ile birlikte konuşuyoruz. Aslında önümüzdeki dönemde Türkiye, paydaşları ve ortaklarıyla birlikte hem uzaya kendi imkanlarıyla erişebilen hem de uzayda yüzlerce binlerce mikro uyduyu yine milli imkanlarıyla geliştirme ve üretme imkanına sahip ülke konumuna gelsin istiyoruz. Dünyada birkaç şirket bu konuda öncü oldu. Biz biraz çıtayı yükseltmek ve süreci hızlandırmak arzusundayız. Bu bir yarış. Biz bu öncü şirketlerin arasına en az bir Türk şirketinin girmesini amaçlıyoruz." Kaynak:DHA

Uzayda Triptofan Amino Asidi Bulundu

The Royal Astronomical Society'nin haberine göre, İspanya merkezli "Instituto de Astrofisica de Canarias"tan (IAC) Dr. Susana Iglesias-Groth, triptofanın, kızılötesi ışınları altında tayf çizgilerini belirgin şekilde göstermesi sebebiyle araştırmada kızılötesi uzay teleskobu Spitzer'i kullandı. Araştırmanın ardından, dünyadaki temel proteinlerin oluşmasında gerekli 20 amino asitten biri olan triptofan, uzaydaki Perseus Moleküler Kompleksi'nde bulundu. Triptofan, özellikle de Dünya'dan yaklaşık 1000 ışık yılı uzaklıkta bulunan ve bir yıldız oluşum bölgesi olan IC348 yıldız sisteminde yüksek miktarda tespit edildi. Triptofan ile ilişkili emisyon çizgilerinin diğer yıldız oluşum bölgelerinde de mevcut olabileceği öne sürülen araştırmada, söz konusu emisyon çizgilerinin, yıldız ve gezegenlerin oluştuğu gaz ve tozda da yaygın olduğu belirtildi. Araştırmada, yıldızların ve gezegen sistemlerinin oluştuğu bölgelerde doğal olarak var olabileceğine işaret edilen triptofanın da içinde olduğu amino asitlerin, diğer yıldızların etrafındaki gezegen sistemlerinin erken kimyasına katkıda bulunabileceği kaydedildi. Araştırmanın sonuçları "Monthly Notices of the Royal Astronomical Society" dergisinde yayımlandı. Kaynak:AA

Yer Altından Çekilen Sular Dünya'nın Eksenini Kaydırdı

Son yapılan bir araştırmaya göre, yer altından çekilen su miktarı Dünya'nın dönüş ekseninin kaymasına neden oldu.  Yeraltı suları insanlar ve çiftlik hayvanları için içme suyu sağlar ve yağmurun az olduğu zamanlarda ekinlerin sulanmasına yardımcı olur.  Yaklaşık 4,3 santimetre doğuya doğru eğildi Ancak yeni araştırma, on yıldan uzun bir süredir devam eden yeraltı suyu çıkarma işleminin gezegenimizin döndüğü ekseni kaydırdığını ve yılda yaklaşık 4,3 santimetre oranında doğuya doğru eğdiğini gösteriyor. Araştırmacılar, Geophysical Research Letters dergisinde yayınlanan çalışmada, bu kaymanın küresel deniz seviyesinin yükselmesine katkıda bulunduğu için Dünya yüzeyinde bile gözlemlenebilir olduğunu bildirdi. Güney Kore'deki Seul Ulusal Üniversitesi'nde yer bilimleri eğitimi bölümünde profesör olan çalışmanın başyazarı Ki-Weon Seo konuyla ilgili olarak, "Dünya'nın dönüş kutbu aslında çok değişiyor" dedi.  Seo, "Çalışmamız, iklimle ilgili nedenler arasında, yeraltı suyunun yeniden dağılımının aslında dönme kutbunun kayması üzerinde en büyük etkiye sahip olduğunu gösteriyor" ifadelerini kullandı. NASA, ilk Japon 'özel sektör' uzay aracının Ay yüzeyindeki enkazını tespit etti. Denizaltı aracı Titan kazası sonrası uzay turizminin denetlenmesi çağrıları arttı Seo, araştırmacıların daha sonra, eksen kaymasının ne kadarının yalnızca yeraltı suyu pompalamasından kaynaklandığını belirlemek için "modeldeki yeraltı suyu kütle değişimini kullanarak" deniz seviyesindeki değişimleri değerlendirdiklerini söyledi. Modellere göre, yeraltı suyunun yeniden dağılımı, Dünya'nın dönme eksenini yirmi yıldan kısa bir süre içinde 78,7 santimetre fazla doğuya eğdi. Dönme eksenindeki uzun vadeli değişimlerin en önemli itici gücünün, Dünya'nın kabuğu ile dış çekirdeği arasındaki katmanda erimiş kayanın hareketi olan manto akışı olduğu zaten biliniyordu. Seo, yeni modellemenin yeraltı suyu çekiminin ikinci en önemli faktör olduğunu ortaya koyduğunu kaydetti.  Dünya'nın kayan ekseni Dünya'nın dönüşünü hissedemiyor olabilirsiniz, ancak kuzey-güney ekseninde saatte yaklaşık 1.609 kilometre hızla dönüyor. NASA'nın Jet İtiş Gücü Laboratuvarı'nda araştırmacı bilim insanı olan Surendra Adhikari, mevsimsel değişimin gelgitlerinin gezegenin dönüş ekseninin açısıyla bağlantılı olduğunu ve jeolojik zaman içinde eksen kaymasının iklimi küresel ölçekte etkileyebileceğini söyledi.  Dünya'nın içi, yoğun ve sıcak bir çekirdeği çevreleyen kaya ve magma ile katmanlı. Ancak en dıştaki kayalık katmanda büyük miktarlarda su da bulunuyor. Gezegenin yüzeyinin altında, akifer olarak bilinen kayalık rezervuarların, dünyadaki tüm yüzey nehirleri ve göllerinden 1.000 kat daha fazla su içerdiği tahmin ediliyor. Kaynak: Euronews

James Webb Teleskobu Uzayda Karbon Molekülü Tespit Etti

Uluslararası bilim insanlarından oluşan bir ekibin, ilk kez James Webb uzay teleskobuyla uzayda  "Methyl Cation" olarak bilinen karbon molekülü tespit ettiğini duyurdu. UZAYDA YENİ BİR KARBON BİLEŞİĞİ TESPİT EDİLDİ NASA'dan yapılan açıklamada, bilim insanlarından oluşan uluslararası bir ekibin, ilk kez NASA'nın James Webb uzay teleskobuyla uzayda yeni bir karbon bileşiği tespit ettiği belirtildi. Açıklamada, "Methyl Cation (CH3+) olarak bilinen molekül, daha karmaşık karbon bazlı moleküllerin oluşumuna yardımcı olması nedeniyle önemlidir. Methyl Cation, Orion Nebulası'nda yaklaşık 1.350 ışık yılı uzaklıkta bulunan d203-506 olarak bilinen protogezegen diskli genç bir yıldız sisteminde saptanmıştır” denildi. Bilinen tüm yaşamın temellerini oluşturması nedeniyle hem Dünya’da yaşamın nasıl geliştiğini hem de evrenin başka bir yerinde potansiyel olarak nasıl gelişebileceğini anlamaya çalışan bilim insanları için karbon bileşiklerinin özellikle ilgi çektiği ifade edilen açıklamada, Fransa'daki Paris-Saclay Üniversitesi'nden bilim ekibinin bir üyesi olan Marie Aline Martin Drumel’in ifadelerine de yer verildi. Drumel, “Bu tespit, yalnızca Webb'in inanılmaz hassasiyetini doğrulamakla kalmıyor, aynı zamanda CH3+'nın (methyl cation) yıldızlararası kimyada varsayılan merkezi önemini de doğruluyor" dedi. Kaynak:AA

ChatGPT Uzay Araçlarına Geliyor

Yapay zekâ odaklı teknolojiler, son dönemlerde hayatın her yerine entegre olmaya başladı. Özellikle de ChatGPT, Mercedes-Benz ile otomobillerde dahi kullanılabiliyor. Ancak gelinen son noktada, söz konusu teknolojinin sınırlarının keşfedilmediğini doğrular nitelikte. Öyle ki yapılan açıklamalar, ChatGPT’nin çok yakında uzaya çıkacağını gözler önüne seriyor. Yeni Bir Dönem Başlatacak ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), astronotlar için ChatGPT’ye benzer bir yapay zekâ teknolojisi üzerinde çalışmaya başladığını duyurdu. NASA, bu teknolojiyi önümüzdeki yıllarda Ay’a göndereceği uzay aracına entegre edecek. NASA amacına ulaşmayı başarırsa, astronotlar için yepyeni bir dönem başlamış olacak. Yapay Zekâ Hemen Hemen Her Alanda Yardıma Koşacak Yapılan açıklamalara göre NASA’nın geliştireceği yapay zekâ, astronotların uzayda yapacağı deneylerle birlikte uzay araçlarındaki teknik aksaklıklar konusunda dahi uzman olacak. Astronotlar, bu yapay zekâ sayesinde sayfalar dolusu rehberlerle uğraşmak zorunda kalmayacaklar. Uzmanlar NASA’nın yapay zekâ teknolojisinin geleceğin teknolojisi olacağını ifade ediyor. Geliştirilecek teknoloji ile uzay ortamındaki verimsizlik, genel anlamıyla geride kalmış olacak. Ayrıca bu teknoloji ile uzay araçlarına otonom sistemler de entegre edileceği söyleniyor. NASA’nın yapacağı çalışmaların ne zaman sonuç vereceği henüz netlik kazanmadı. Kaynak: Basın Bülteni

NASA'nın Yeni Mürettebat Kapsülleri ve Yapay Yerçekimi

NASA, Ticari Uzay Yetenekleri için İşbirlikleri-2 (CCSC-2) girişiminin bir parçası olarak yedi ABD şirketini seçti. Uzay ajansı, bu şirketlerin alçak Dünya yörüngesi için önerdikleri fikirlerin geliştirilmesini denetleyecek. Ticari işbirliğinin ikinci turunda yer alan şirketler Blue Origin, SpaceX, Sierra Space, ThinkOrbital, Vast Space, Space Exploration Technologies ve Northrop Grumman şeklinde. Bu şirketlerin hiçbiri bu finanse edilmemiş Uzay Yasası Anlaşmaları kapsamında NASA'dan herhangi bir para almayacak, ancak uzay ajansının uzmanlığından yararlanabilecekler. Uygun fiyatlı bir ticari uzay taşımacılığı Yeni girişimin bir parçası olarak Blue Origin, mürettebatı yüksek frekanslarda alçak Dünya yörüngesine taşımak için uygun fiyatlı bir ticari uzay taşımacılığı kabiliyeti geliştirecek. Amazon milyarderi Jeff Bezos tarafından kurulan şirket, daha önce NASA tarafından ajansın ticari mürettebat programı için bir uzay aracı geliştirmek üzere finanse edilen bir anlaşma imzalamıştı. Blue Origin 2012 yılında yeni nesil uzay aracının tasarımını test etmeye başladı, ancak uzay aracı hiçbir zaman gün ışığına çıkmadı. Mürettebatlı Dragon kapsülü NASA'nın açıklamasına göre, Elon Musk'ın SpaceX şirketi, NASA'nın ulaşım için Starship roketini ve "uzayda alçak Dünya yörüngesi hedef unsuru" için mürettebatlı Dragon kapsülünü kullanacak bir "entegre alçak Dünya yörüngesi mimarisi" geliştirmeye yönelik yeni ticari girişiminde yer alan bir başka şirket. NASA Genel Merkezi Ticari Uzay Uçuşları Direktörü Phil McAlister yaptığı açıklamada, "Şirketlerin kendi sermayelerini yenilikçi ticari uzay yeteneklerine yatırdıklarını görmek harika ve bu tür ortaklıkların hem özel sektöre hem de NASA'ya nasıl fayda sağladığını gördük." dedi. Kaynak:AA

Virgin Galactic İlk Ticari Uçuşunu Temmuz Ayında Yapacak

Amerika Birleşik Devletleri merkezli uzay turizmi şirketi Virgin Galactic, uzaya ilk ticari uçuşunu bu ayın sonlarında başlatacağını doğruladı. İtalyan Hava Kuvvetleri ve İtalya Ulusal Araştırma Konseyi tarafından bilimsel araştırmalar gerçekleştirmek üzere Galactic 01 adlı ilk görev, 27-30 Haziran tarihleri arasında fırlatılacak. Bu ayın sonunda gerçekleştirilmesi planlanan ilk uçuşun başlatılmasının ardından ise şirket, Ağustos ayı başlarında yapılması planlanan Galactic 02 isimli ikinci uçuş için hazırlıklara geçecek. İkinci görevde şirket, turist uçuşlarına kayıt olan ilk yolcuların taşınacağı firmanın uzay turizmi operasyonlarının başlangıcına işaret eden aylık seferler gerçekleştirmeyi amaçlıyor.Virgin Galactic önemli bir kilometre taşını geride bırakıyor İlk ticari uçuş planı, Virgin Galactic için son derece önemli bir eşik olarak görülüyor. Zira bilindiği üzere şirket, turistleri uzaya götürmek için gereken güvenliği nihayet elde edene kadar son yirmi yıl içerisinde pek çok can sıkıcı zorlukla karşılaşmıştı. Şirket, altı yolcu ve iki pilot taşıma kapasitesine sahip bir uçak olan VSS Unity ile yörünge altı uçuşları, yani deniz seviyesinden yaklaşık 100 kilometre yükseklikte gerçekleştirecek. VSS Unity, uzay aracını belirli bir irtifaya çıkaran bir uçak gemisi olan VMS Eve tarafından taşınacak. Daha sonrasında ise serbest bırakılarak uçuşu yalnız başına tamamlayacak. VSS Unity’nin ilk insanlı test lansmanı Mayıs 2021 tarihinde, Amerika Birleşik Devletleri, New Mexico’da yer alan bir uzay limanı olan Spaceport America’da yapılmıştı.Virgin Galactic’in seyahatleri, yer çekiminin bulunmadığı maksimum yükseklikte yolculara güzel bir alan görüntüsü sağlamak üzere tasarlanmıştır. Aşırı atmosferde geçen bir sürenin ardından VSS Unity, motor kullanmadan piste iniş için Dünya’ya dönecek. Şirketin CEO koltuğunda oturan Richard Branson ile gerçekleştirilen VSS Unity test görevinde yolculuğun yaklaşık olarak 20 dakika sürdüğü biliniyor. Burada beklentiler, tüm ticari yolculukların da buna benzer bir süreye sahip olmasıydı. Öte yandan uzaya gitmenin bedeli de yine bu testlere açığa çıktı. Şirket, uzay turistlerinden kişi başı 450 bin dolar ücret talep ediyor. Bu rakamlar güncel kur oranına göre yaklaşık 10 milyon 629 bin TL’ye tekabül ediyor. Uzay yarışında işler kızışıyor Virgin Galactic CEO’su Richard Branson, 11 Temmuz 2021 tarihinde uzay turizmi adına insanlı uçuş ile uzaya giden ilk kişi oldu. Yalnızca birkaç gün sonra ise Amazon’un eski CEO’su Jeff Bezos, Blue Origin uzay aracı New Shepard ile benzer bir yolculuk gerçekleştirdi. Uzay turizmi konusunda işler gitgide kızışmaya devam ederken, Virgin Galactic’in atmış olduğu bu adım dünyanın dört bir yanından heyecan ve ilgiyle takip ediliyor. Kaynak: Basın Bülteni

Satürn'ün Uydusu Yaşam İçin En Uygun Yer Olabilir!

Satürn gezegeninin uydularından Enceladus, NASA'nın Satürn keşif aracı Cassini tarafından 2017'de toplanan verilere dayanan bir araştırma ile ilginç keşiflere sahne oldu. Araştırmanın sonuçlarına göre, Enceladus'taki okyanusta yaşam için gerekli olan fosfor elementi keşfedildi. Berlin Free Üniversitesi'nden gezegen bilimci Frank Postberg tarafından yürütülen araştırma, insanlık için önemli olan bu keşfin potansiyel olarak habercisi olabileceği potansiyel yaşamın işaretlerini de ortaya koydu. Enceladus'un buzlu kabuğunun altındaki kayalık zeminde yer alan okyanusta fosfatın varlığı tespit edildi. Fosfat bileşiğindeki fosfor elementi, DNA'nın yapısında bulunan bir elementtir. Uyduda daha önce de karbon, hidrojen, nitrojen, oksijen ve kükürt bulunmuştu. Ancak fosforun keşfi, Enceladus'un yaşam için gerekli tüm elementlere sahip olduğunu gösterdi. Bu da uydunun, Dünya dışında yaşam için en ideal yerlerden biri olabileceğine işaret etmektedir.Enceladus'ta Fosforun Varlığı ve Yaşamın Potansiyeli Fosforun bulunması, Dünya dışı okyanuslarda nadir bulunan bir element olduğundan, güneş sisteminin veya galaksinin başka yerlerinde yaşamın olamayacağı öne sürülmüştü. Ancak Enceladus'ta fosforun varlığının tespit edilmesi, güneş sistemi dışındaki uydu ve gezegenlerde potansiyel yaşamın işaretlerini de ortaya koymaktadır. Araştırmayı yürüten Frank Postberg, Enceladus'un Jüpiter'in uydusu Europa veya cüce gezegen Plüton gibi yer altı okyanusuna sahip güneş sistemi dışındaki uydu ve gezegenlerde potansiyel yaşamın işareti olabileceğini söyledi. Ancak, potansiyel yaşamın varlığının kesinleştirilmesi için daha büyük bir veri örneğinin analiz edilmesi gerekiyor. Fosfor, evrendeki en nadir biyo-esansiyel bileşenlerden biridir. İnsan kemikleri ve dişlerinin çoğunu oluşturan fosfor, aynı zamanda hücrenin ana enerji birimi ATP'nin bileşeni olarak da bilinmektedir. Protein yapımında da görev alan fosfor, bitkilerin gelişimi için de uygun miktarlarda bulunması gereken besin maddelerinden biridir. Araştırmanın sonuçları, "Nature" isimli bilim dergisinde yayımlandı. Bu keşif, insanlık için Dünya dışında yaşamın varlığına ilişkin yeni fikirler ortaya koymuş olabilir. Gelecekteki çalışmalar, gezegenimiz dışındaki yaşamın varlığına ilişkin daha fazla kanıt toplamaya ve incelemeye odaklanabilir. Kaynak:AA

Uzayda Gizemli Yapılar Keşfedildi

Bilim insanları, Samanyolu Galaksisi'nin merkezinde bulunan devasa yapıları incelemek için yıllardır çalışmalar yürütüyor. Yapılan son araştırmalarda ise beklenmedik bir keşif yapıldı: galaksinin merkezindeki karadeliğe doğru işaret eden ve birbirinden farklı açılarda uzanan iplikçikler. Northwestern Üniversitesi'nden araştırmayı yöneten Farhad Yusef-Zadeh, "Karadeliğe doğru işaret ediyor gibi görünen yapılardan oluşan yeni bir popülasyonu birdenbire bulmak sürpriz oldu" diyor. Her biri 5 ila 10 ışık yılı uzunluğunda olan bu yapıların yüzlercesinin varlığına şahit oldular.Araştırmacılar, bu iplikçiklerin görevinin, karadelikten dışarıya madde atmasına yardımcı olduğunu düşünüyor. Bu yapıların rasgele değil, belirli bir örüntü içinde sıralandığı da keşfedildi. İncelemeler sonucunda elde edilen veriler, karadeliğin dönüşü ve yığılma diskinin yönelimi hakkında daha fazla bilgi edinmelerine yardımcı olabilir. Bu iplikçikleri ortaya çıkarmak için yapılan araştırmaların ilk adımı, Profesör Yusef-Zadeh tarafından 1980'lerin başında atılmıştı. O zamanlar, Samanyolu'nun merkezindeki Sagittarius A* adlı karadelik yakınında galaksimiz boyunca salınan bir dizi devasa ve tek boyutlu iplikçik keşfedilmişti. Ancak bu yeni keşif, daha önce hiç görülmemiş kısa ve boylu boyunca uzanan iplikçiklerdi. Yusef-Zadeh, "Her zaman dikey iplikçikleri ve kökenlerini düşünüyorduk. Dikey olmalarına alışkınım. Düzlem boyunca başkalarının da olabileceğini hiç düşünmemiştim" diyor. Ayrıca, bu iplikçiklerin farklı açılarda bulunması da ilginç bir detaydır. Daha önce keşfedilen iplikçikler çok daha uzun ve sayıca çok daha fazla olmasına rağmen, bu yeni keşfedilen iplikçiklerin belirli bir düzen içinde sıralanmış olması, bilim insanlarını şaşırtmıştır. Bilim insanları, bu yapıların neden böyle bir örüntü içinde sıralandığını veya nereden geldiğini henüz tam olarak açıklayamadılar. Fakat bunların, birkaç milyon yıl önceki bazı hareketliliklerin ardından dışarı atıldıkları tahmin ediliyor. Bu keşif, galaksimizin merkezi gibi kaotik bir alanda düzeni ve örüntüyü gözlemleyebilmenin önemini vurguluyor. Ayrıca, bu yapıların incelemesi, evrenin işleyişi hakkında daha fazla bilgi edinebilmek için yapılan araştırmaların önemini de bir kez daha ortaya koyuyor.Galaksimizin Merkezindeki Yapıların Detaylı İncelemesi: Iplikçiklerin Keşfi ve Olası Sonuçları Araştırma, The Astrophysical Journal Letters'da yayımlandı ve "The Population of the Galactic Center Filaments: Position Angle Distribution Reveal a Degree-scale Collimated Outflow from Sgr A* along the Galactic Plane" (Galaktik Merkez İplikçikleri Popülasyonu: Pozisyon Açısı Dağılımı, Galaktik Düzlem Boyunca Sgr A*'dan Derece Ölçekli Koşutlanmış Dışa Akışı Ortaya Çıkarıyor) başlığı taşıyor. Bu makalede, galaksimizin merkezindeki yapıların detaylı bir şekilde incelenmesi sonucunda elde edilen verilerin nasıl yorumlandığı ve ne tür sonuçlar çıkarılabileceği anlatılıyor. Araştırma ekibi, iplikçiklerin açısını ve konumunu inceledi. Bu çalışmalar sonucunda, iplikçiklerin belirli bir örüntü içinde sıralandığı tespit edildi. İplikçiklerin belirli bir düzen içinde sıralanması, bilim insanlarına karadeliklerin işleyişinin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olabilir. Ayrıca, bu keşif, galaksimizin merkezi ile ilgili daha önce yapılan araştırmaların da yeniden değerlendirilmesine sebep oldu. Özellikle, galaksimizin merkezinde yer alan Sagittarius A* adlı karadeliğin etrafında bulunan gaz ve toz bulutları üzerinde daha detaylı çalışmalar yapılması gerektiği vurgulandı. Bu çalışmaların sonucunda, evrenin nasıl işlediği hakkında daha fazla bilgi edinilebilir. Özellikle, karadeliklerin etrafındaki gaz ve toz bulutlarının hareketleri ve davranışları hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak, evrenin genel işleyişi hakkında önemli ipuçları verebilir. Kaynak:AA

Roketsan Giderek Gelişiyor

Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. İsmail DEMİR, ASELSAN Genel Müdürü Haluk GÖRGÜN, ROKETSAN Genel Müdürü Murat İKİNCİ ve HAVELSAN Genel Müdürü Akif NACAR CNN Turk yayınında savunma sanayii projelerine dair anlatımlar gerçekleştirdi. ROKETSAN Genel Müdürü Murat İKİNCİ, “136 km irtifaya ulaştık. MUFS ile kullanılacak olan motor teknolojilerinin tamamı yerli olarak Türkiye’de üretildi. İlk hedefimiz bu senenin sonunda Sonda Roketi ile 300 km irtifaya ulaşabilmek. Daha sonra ise 450-550 km irtifa bandına kendi uydumuzu taşımayı hedefliyoruz.” dedi. Açıklamalarına devam eden İKİNCİ “Uzay önümüzdeki dönemde ülkemize çok ciddi katkı sağlayacak bir alan olacak. ROKETSAN olarak geliştirdiğimiz sıvı yakıtlı motorlarla, navigasyon ve bilgisayar sistemleriyle ve malzeme teknolojileriyle Türkiye’nin uzaya erişimini sağlamaya çalışıyoruz.” diye ekledi. UZAY ORTAMININ TANINMASI İÇİN BÜYÜK FIRSAT OLUŞTURUYOR Şimdiye kadar 4 defa 136 km sınırına ulaştıklarını ifade eden İKİNCİ, sonda roketleriyle uzay ortamını öğrendiklerini, bu süreçte pek çok alt sistemi yerlileştirme fırsatı edindiklerini belirtti. Uzay fırlatma sistemlerinin en önemli bileşenlerini oluşturan teknolojiler kullanılarak: İtki vektör kontrol özelliğine sahip katı yakıtlı roket motoru, İtki vektör kontrol ile birlikte elektromekanik kontrol tahrik sistemiyle sürülen aerodinamik hibrit kontrol, İtki vektör kontrol özelliğine sahip sıvı yakıtlı roket motoru ile uzayda çoklu ateşleme, Uzay ortamında hassas yönelim kontrolü, Milli sensörler ve milli küresel konumlama sistemi alıcısı ile ataletsel hassas navigasyon, Uzayda kapsül ayırma, Çeşitli yapısal ve kimyasal malzemeler ve ileri proses teknikleri doğrulanmış ve mevcut irtifalarında uzay tarihçeli olarak kabul edilmiştir. YAPILAN DENEMELER TECRÜBELERLE DOLU Ayrıca, söz konusu denemeler sırasında, Yıldız İzler ve Radyasyon Ölçer gibi bilimsel yükler, sonda roketlerinin faydalı yükü olarak uzay ortamına taşınmış, uzay tarihçesi kazandırılmış ve bilimsel veriler toplanmıştır. Kaynak:AA

Türk Girişimciye Uzay Desteği

Avrupa’da özel sektörün uzay sanayisindeki faaliyetlerini domine eden isim Bülent Altan. Bazılarına göre Altan, Amerika’da Elon Musk’ın şirketi SpaceX’in deneyimini Avrupa’ya taşıyan isim. Altan, SpaceX’in ‘aviyonik başkan yardımcısı’ rolündeyken 2021’de ayrılıp Almanya’da kendi şirketi Alpine Space Ventures’ı kurdu. ÖNCÜLÜK EDİYOR Avrupa medyası, Bülent Altan’ın geçtiğimiz gün Avrupa Yatırım Fonu’ndan 60 milyon Euro’luk destek almasını yazdı. Alpine Space Ventures’ın, aldığı bu destekle Avrupa’da uzay sanayisinin gelişimine katkı sağlaması bekleniyor. Avrupa Yatırım Fonu, Türk uzay girişimcisine fon sağladı. Münih merkezli Alpine Space Ventures’a “ABD’li özel uzay programları geliştiricilerin arkasında kalan Avrupa’nın özel uzay programının ve sanayisinin gelişimine yardımcı olacak şirket” gözüyle bakılıyor. Altan’a verilen görev ABD özel uzay endüstrisine rakip olacak Avrupa özel uzay endüstrisine öncülük etmek. Altan, Avrupa’daki tek SpaceX kökenli profesyonel değil, onunla birlikte 20 eski SpaceX çalışanı daha hem yatırımcı hem de deneyimleriyle bölgedeki uzay çalışmalarında aktif rollerde.Bülent Altan da bu ekibin liderlerinden biri olarak konumlandırılmış. Bir röportajında, uydu endüstrisinde trilyon dolarlık fırsat olduğuna dikkat çekerek, “Avrupa, işi bilen insanlar olmadan güçlü bir uzay ortamına sahip olamaz. SpaceX ve rakipleri binlerce uydu fırlatıyor, tüm gezegeni internete bağlayacak bir mega takımyıldızı yaratıyor” diyor. MUSK’A RAKİP Mİ Alpine Space Ventures, Altan’ın uzaya yönelik tek girişimi değil. Altan bir noktadan diğerine veri göndermek için lazer kullanan bir cihaz olan optik iletişim uzay terminalleri yapan Alman Mynaric’in de eş CEO’luğunu yürütüyor. Ayrıca Avrupa’nın en büyük uzay şirketlerinden biri olan Alman roket üreticisi Isar Aerospace’in de başkanı. Münih merkezli girişim, ilk roketini bu yılın sonların doğru uzaya göndermeyi hedefliyor. Isar, bu projesi için Avrupalı yatırımcılardan bugüne kadar beş yıldan kısa bir sürede 330 milyon Dolar topladı. Isar Aerospace, Altan başkanlığında Musk’a rakip olmaya hazırlanıyor. MYNARIC’TE EŞ CEO DA TÜRK Bülent Altan’ın Almanya’da kol kola çalıştığı ekipte Türk yöneticiler dikkat çekiyor. Bunlardan biri de Mynaric’te onunla Eş CEO olan Mustafa Veziroğlu. Mynaric’e Ağustos 2022’de başkan olarak katılan Veziroğlu, Ocak 2023’e kadar şirketin lazer iletişim ürünlerinin geliştirilmesinden, kalifikasyonundan ve seri üretiminden sorumluydu. Şubat 2023’ten bu yana şirketi Bülent Altan ile Eş CEO olarak müşterek yönetiyor. Veziroğlu, Amerika’da mühendislik okuduktan sonra 10 yılı aşkın süreyle foton ve yarı iletkenler teknolojilerinde lider roller üstlendi. Mynaric’e katılmadan önce SA Photonics COO’su olarak görev yaptı. SA Photonics’teki liderliği altında şirket, Gelişmiş Savunma Araştırma Projeleri Ajansı (DARPA) ve Uzay Geliştirme Ajansı (SDA) ile ortaklaşa Düşük Dünya Yörüngesi’nde (LEO) uzaydan uzaya optik iletişim bağlantıları projelerini yürüttü. Kaynak: Basın Bülteni

İsrail, Fas'ta Uzay ve Yapay Zeka Merkezi Kuruyor

IAI Salı günü yaptığı açıklamada, Pazartesi günü Rabat'ta imzalanan mutabakat zaptı kapsamında, iki kurumun Rabat Üniversitesi kampüsünde ortaklaşa inşa edeceği merkezin uygulamalı araştırma, ortak geliştirme ve startup kuluçka alanlarında işbirliğini ve ortaklığı güçlendirmeyi amaçladığını da sözlerine ekledi.Merkez ayrıca akademik kurumlar da dahil olmak üzere çeşitli paydaşlar arasında işbirliğini ve kolektif yapay zekayı geliştirecek.Açıklamada, merkezin Fas'ın cazip bir yetkinlik merkezi olarak konumunu güçlendirmeye ve Fas ile İsrail arasındaki stratejik ortaklığı sağlamlaştırmaya yardımcı olacağı belirtildi. Kaynak: Xinhua

NASA Evrenin Renklerini Araştırıyor

Yeni görüntüleri oluşturmak için NASA, James Webb Uzay Teleskobu ve Chandra X-ray Gözlemevi'ne başvurdu. "EVRENİN GERÇEK RENKLERİ ORTAYA ÇIKTI" NASA, "Her görüntü Chandra'nın X-ışınlarını (yüksek enerjili ışığın bir formu) daha önce yayınlanan Webb görüntülerinden elde edilen ve her ikisi de çıplak gözle görülemeyen kızılötesi verilerle birleştiriyor. Birden fazla teleskop aynı kozmik bölgeyi gözlemlediğinde, evrenin gerçek renkleri ortaya çıkıyor." açıklamasını yaptı. NASA ayrıca optik ışık kullanan Hubble Uzay Teleskobu, emekli Spitzer Uzay Teleskobu (kızılötesi), Avrupa Uzay Ajansı'nın (ESA) XMM-Newton (X-ışını) ve Avrupa Güney Gözlemevi'nin Yeni Teknoloji Teleskobu'ndan (optik) gelen verileri de görüntülere dahil etti. NGC 346, Küçük Macellan Bulutu'nda, Dünya'dan yaklaşık 200 bin ışık yılı uzaklıkta bir yıldız kümesine deniliyor. James Webb Uzay Teleskobu tarafından çekilen görüntüler, yıldızların ve gezegenlerin oluşumları sırasında kaynak malzeme olarak kullandıkları gaz ve toz bulutlarını ve yaylarını gösteriyor. Chandra’nın yakaladığı soldaki mor bulut ise büyük bir yıldızdan gelen bir süpernova patlamasının kalıntılarını oluşturuyor. NASA, "Chandra verileri ayrıca yüzeylerinden dışarıya doğru güçlü rüzgarlar gönderen genç, sıcak ve büyük yıldızları da ortaya çıkarıyor." ifadelerini kullandı.NGC 1672, NASA'nın “çubuklu” spiral olarak sınıflandırdığı galaksiye deniliyor. NASA, "Merkezlerine yakın bölgelerde, çubuklu sarmal galaksilerin kolları, çekirdeğe kadar kıvrılan kollara sahip diğer sarmalların aksine, çoğunlukla çekirdeği çevreleyen merkez boyunca düz bir yıldız şeridi halindedir." açıklamasını yaptı.   Chandra'nın verileri spiral galaksideki nötron yıldızları ve kara deliklerin yanı sıra patlamış yıldızların kalıntıları da dahil olmak üzere kompakt nesneleri ortaya çıkarıyor. Spiral kolları toz ve gazla doldurmak için Hubble ve James Webb'den gelen veriler kullanıldı.Kartal Nebulası olarak da bilinen Messier 16, genellikle “Yaratılış Sütunları” olarak da anılıyor. Bu bileşik görüntüde Webb'in verileri, henüz oluşmakta olan birkaç yeni yıldızı örten karanlık gaz ve toz sütunlarını gösteriyor. Chandra'nın verileri ise noktalar gibi görünüyor ve bol miktarda X-ışını yayan genç yıldızları gösteriyor.Son olarak, Messier 74, yaklaşık 32 milyon ışık yılı uzaklıktaki bir başka spiral galaksiye deniliyor. NASA, “Messier 74'e Hayalet Galaksi lakabı takılmıştır çünkü nispeten sönüktür ve küçük teleskoplarla Charles Messier'in 18. yüzyıldan kalma ünlü kataloğundaki diğer galaksilerden daha zor fark edilir.” dedi. Webb'in verileri kızılötesindeki gaz ve tozun ana hatlarını çizerken, Chandra'nın verileri X-ışını dalga boylarındaki yıldızlardan gelen yüksek enerjili aktiviteyi ortaya çıkarıyor. Kaynak:AA

Türk Uzay Yolcusu Genetik Araştırmalara Katkıda Bulunacak

TÜBİTAK Uzay, geçtiğimiz aylarda Türk uzay yolcusunun görevi esnasında gerçekleştirileceği deneyleri belirlemek için Bilim Misyonu çağrısında bulundu. Üniversite ve araştırma kurumlarından birçok proje başvurdu. Aralarından biri de "Mikro yer çekimi ilişkili genetik bilim misyonu" projesi oldu. Biz de o projeyi yürütücülerinden dinledik. Öncelikle projede, yerçekimsiz ortamdan etkilenen henüz işlevi keşfedilememiş genlerin tespit edilmesi ve uzay görevlerinde, bağışıklık hücrelerinden hangilerinin yer çekimi tarafından direkt olarak etkileneceğinin, CRISPR gen mühendisliği yöntemleri ile belirlenmesi hedefleniyor. “İnsanoğlu yüzyıllardır dünyanın yer çekimi altında hapsolmuş şekilde yaşıyor” İnsan vücudunda on binlerce gen var. Bunların yer çekimiyle ilişkisiyse henüz tam olarak bilinmiyor. Dr. Taştan, “İnsanoğlu yüzyıllardır dünyanın yer çekimi altında hapsolmuş bir şekilde yaşıyor. Dolayısıyla vücudumuzdaki bütün hücreler yer çekimine bağlı olarak hayatını sürdürmek zorunda. Ancak son yıllarda insanların hayali olan uzay seyahatleri, hatta hayatın tümünü uzayda geçirebilmek, vücudumuz için elverişli olmayabilir. Çünkü vücudumuzda bulunan 25 bin genden hangilerinin yer çekimiyle birebir ilişkide olduğunu, hangilerinin mikro yer çekimi altında nasıl davranacağını henüz keşfedebilmiş değiliz” diyor. Ekip yaklaşık bir yıl önce kuruldu TRGENMER’de, mikro yer çekimi ve genetik alanında çalışan MESSAGE adlı bilim ekibi yaklaşık bir yıl önce kuruldu. Merkezi ziyaret ettiğimizde MESSAGE ekibini fotoğrafta görülen “akustik levitasyon cihazı” üzerine çalışırken buluyoruz. Bu cihaz laboratuvar ortamında mikro yer çekimi oluşturmak için kullanılıyor. Projenin ön çalışmaları da bu cihazda yapılıyor. Projenin seçilmesi, ekibin çalışmalarını bir sonraki aşamaya geçirmesini sağlayacak. Dr. Taştan, “Laboratuvarda, mikro yer çekimi oluşturduğumuz ortamda, diğer taraftan Türk astronotumuzun hücrelerini uzay ortamında test edeceğimiz projemizi gerçekleştirebileceğiz” diyor. Proje nasıl gerçekleşecek? Türk uzay yolcusu görevinden önce ve görevi sırasında farklı günlerde kendisinden kan örnekleri toplayacak. Dünyaya döndüğünde bu örnekleri merkeze teslim edecek. Bu sayede hücrelerin, bilhassa bağışıklık hücrelerinin, uzayda nasıl davrandığı, kanser gibi etkenlere karşı ne derece savaşabildiği gözlemlenecek. Dr. Taştan, “Biz üç sağlıklı insan belirledik. Uzaya gidecek insanımızın ve üç sağlıklı insanımızın kanıyla genetik mühendislik teknikleri gerçekleştireceğiz. Burada 25 bin geni teker teker modifiye ederek yer çekimiyle olan ilişkisini anlamaya çalışacağız” diyor. İstenilen bulgulara ulaşılırsa ne olacak? Cevabını merak ettiğimiz diğer soruysa şu; İstenilen bulgulara ulaşılırsa ne olacak? Dr. Taştan, “Biz burada geleceğin insanlarının biyolojisini çalışmış olacağız” diyor ve şöyle anlatıyor: “Bu çalışmalarla insan genetiğinde saklı kalan genlerin yer çekiminden kurtulduğunda nasıl davranacağını keşfedebileceğiz. Uzun vadede şöyle heyecan verici bir gelişme olabilir; Eğer uzay ortamında kanser hücrelerinin daha etkin bir şekilde öldürülebileceğiyle ilgili bulgular bulabilirsek, uzay turizminin de artmasıyla, uzaya gidecek hastalar daha kısa süre içerisinde iyileşebilecek. İleride sağlık turizmiyle uzay turizminin birleşmesinden, hastaların belki de Uluslararası Uzay İstasyonu’ndaki hastanelerde tedavi edilebilmesinden bahsedeceğiz.” Kaynak: Basın Bülteni

LIMA 2023’e Savunma Sanayiinden 18 Firma Çıkarıyor

Malezya Savunma Bakanlığı ve Malezya Ulaştırma Bakanlığı tarafından desteklenen bu yıl on altıncısı düzenlenecek olan LIMA (Langkawi International Maritime and Aerospace Exhibition) Fuarı, Asya Pasifik bölgesinin en geniş çaplı savunma sanayii fuarlarından birisi olarak biliniyor. Türkiye, ilki 1991 yılında düzenlenen her iki yılda bir yapılan LIMA Langkawi Uluslararası Denizcilik ve Hava-Uzay Fuarına bu yıl ikinci kez katılacak. Bu yıl LIMA 2023’e “Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı” (SSB) ve “Türkiye Savunma ve Havacılık Sanayii İhracatçıları Birliği” (SSI) ile birlikte on sekiz Türk savunma sanayii firması ile katılım sağlanacak.Fuara katılacak Türk firmaları ise şu şekilde: ASELSAN ASFAT DEARSAN DESAN HAVELSAN KALE KALIP KOÇ DEFENCE METEKSAN MİLSOFT MKE ROKETSAN SARSILMAZ STM TAİS TEİ TUSAŞ TİMSAN TİTRA Fuar sırasında Türk savunma sanayii firmaları tarafından üretilen zıhlı araç platformları, insanlı/insansız çeşitli kara ve hava araçları, deniz sistemleri, silah sistemleri, elektronik sistemler, mühimmatlar, simülatörler, lojistik destek ürünleri ve savunma hizmetlerinin tanıtım ve sunumları yapılacak. LIMA Langkawi Uluslararası Denizcilik ve Hava-Uzay Fuarı kapsamında, fuara katılan çeşitli ülkeler ile Türk savunma sanayii firmaları arasında yeni projeler aracılığıyla işbirliği potansiyelinin geliştirilmesi ve derinleştirilmesi hedefleniyor. Türk savunma ve havacılık sanayii sektörü, son dönemde Asya’ya yönelik savunma ve havacılık platformu ihracatlarını hızlandırmış durumda. Özellikle silahlı insansız hava aracı platformları ile çeşitli çapta akıllı mühimmatlar, son dönemde Asya ülkelerine ihraç edildi. Kaynak:Basın Bülteni

Türkiye Uzay Yolculuğuna Hazırlanıyor

Türkiye Uzay Ajansı (TUA) ve Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) iş birliğinde hazırlanan 'Milli Uzay Programı' kapsamında; en az bir Türk vatandaşının bilimsel çalışmalar yapmak üzere uzaya gönderilmesi amaçlandı. Başvurularda uzaya çıkacak ilk Türk uzay yolcularının isimleri, 29 Nisan 2023'te Teknofest İstanbul'da açıklandı. Asil uzay yolcusu Hava Kuvvetleri Komutanlığı F-16 pilotu Alper Gezeravcı, yedek uzay yolcusu ise Roket Sanayii ve Ticaret A.Ş.'de çalışan sistem mühendisi Tuva Cihangir Atasever (31) oldu. Gezeravcı ve Atasever, uzay görevleri ile ilgili ABD'ye eğitime gönderildi. 'ERİŞİLMEZ HAYAL OLARAK İZLERDİK' TÜBİTAK Bilim Genç Youtube kanalında Gezeravcı ve Atasever, soruları yanıtladı. Gezeravcı, seçilme aşamasında yaşadığı hisleri paylaşarak, "Ülkemizdeki gençler olarak bizim hayalimizin limiti, gökyüzünde görebildiğimiz uçaklara erişebilmekti. Bir astronot filmini hep uzaktan erişilemez bir hayal olarak izlerdik. Ülkemizin bu noktada almış olduğu kararın en büyük etkisi, günümüzün çocuklarına, gelecek nesillere, artık hayallerinin sınırını uzaya taşıyabilecek imkanı verebiliyor olmasıdır. Bu açıdan çok değerli ve bu hayale erişme mutluluğu da hakikaten tarif edilemez" dedi. Gezeravcı, uzay görevi kapsamında ABD'de teorik eğitimlerinin sürdüğünü söyledi. Takviminin belirlendiğini belirten Gazeravcı, planlamaya göre; uzay yolculuğunun 2023'ün son çeyreğinde gerçekleştirileceğini söyledi. 'CİDDİ TARAMALARDAN GEÇTİK' Atasever, uzay yolculuğu için birçok testten geçtiklerini belirterek, "İlk başvuruyu yapmamızdan sonucun açıklanmasına kadar geçen süreç 6-7 ayık bir süreçti. İlk etapta kapsamlı bir form doldurduk. Sağlık kriterleri, eğitim geçmişi, teknik yetkinlikle alakalı oldukça kapsamlı kriterler vardı. Ön elemeyi geçen insanlar, birtakım online testlere tabi tutuldu. Analitik düşünme, zeka, kişisel eğilimler gibi birtakım online testlere maruz bırakıldık" diye konuştu. Daha sonra mülakatların başlandığını aktaran Atasever, "Çok ciddi fiziksel ve sağlık taramalarından geçtik. Sağlık Bilimleri Üniversitesi de bu konuda bize destek oldu. Belli çevresel testlerden de geçtik, alçak basınç odasına girdik. Bunların hepsinden geçtikten sonra da ABD'nin belki de en tecrübeli astronotlarından olan bir astronot gelip, bizi ek bir mülakata tabi tuttu. Ondan geçtikten sonra da 2022 yılının sonunda süreç tamamlanmış oldu" dedi. 'BİYOTEKNOLOJİK DENEYLER PLANLIYORUZ' Uzayda yapılacak çalışmalar hakkında bilgi veren Atasever, çok geniş yelpazede deneyler gerçekleştireceklerini belitti. İnsan biyolojisi konusunda deneylerin yapılacağını söyleyen Atasever, "Şu anda uzay istasyonunda 3D yazıcılarla insan dokusu çıkarma üzerine deneyler yapmış vaziyetteler. Önümüzdeki 20-25 yıl içerisinde uzayda bir böbrek, bir kalp veya ihtiyaç duyulan bir doku, print edilip yeryüzüne gönderilmiş olacak. Bu gelecekten çok uzak değiliz. Biz de bu gelişmelerden geri kalmamak adına biyoteknolojik alanında deneyler gerçekleştirmeyi planlıyoruz" diye konuştu. 'DİRAYETLE PEŞİNDEN KOŞMAMIZ GEREKİYOR' Uzay konusunda çalışmak isteyen gençlere tavsiyelerde bulunan Atasever, Türk insanının potansiyelinin yüksek olduğunu söyleyerek, "Hiçbir eksikliğimiz yok. Belki tek eksiklik olarak niteleyebileceğim şey; bizim hedef koyup, o hedefe inanç, dirayet ve umutla koşmamız gerekiyor. Planlarımızı net bir şekilde belirleyip, yoldan sapmamamız gerekiyor. Aklımıza koyup başaramayacağımız herhangi bir şey olduğunu düşünmüyorum. Hepsini yapabilecek zekaya ve mali kuvvete sahibiz. Cesur hayaller kurup, dirayetle o hayallerin peşinden koşmamız gerekiyor" diye konuştu. Atasever ayrıca yıl sonunda yapılması planlanan uzay yolculuğun yaklaşık 7 saat ile 39 saat arasında değişebildiğini aktardı. Kaynak:DHA

Antarktika'dan Getirilen Mikroalgler Türkiye İçin Uzay Çalışmalarında Kullanılacak

Türkiye Uzay Ajansı (TUA) ve TÜBİTAK Uzay Teknolojileri  Araştırma Enstitüsü tarafından Cumhuriyetin 100. yılında gerçekleştirilecek Türkiye'nin insanlı ilk uzay görevinde yapılması planlanan deneyler belirlendi. Özçimen'in "ALGALSPACE" başlıklı "Uzay Koşullarında Antarktik ve Ilıman Mikroalg Yetiştiriciliğinin Karşılaştırmalı Bir Çalışması" da bu deneyler arasında yer aldı. Projenin detaylarını YTÜ Kimya-Metalurji Fakültesi Biyomühendislik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Didem Balkanlı Özçimen, çıkış noktaları olan kutup çalışmalarına 2019'da başladıklarını, Ulusal Antarktika Bilim Seferi ile Antarktika'dan getirilen örneklerden ilk kez izole edilen mikroalglerin gen bankalarına girildiğini belirtti.Özçimen, "Ülkemizin ve üniversitemizin ismi, kutup mikroalgleri konusunda bilim dünyasına duyuruldu. 2019'dan bugüne, bu alandaki çalışmalarımız devam ediyor. Son olarak 2023'te Şili ile gerçekleştirilen uluslararası işbirliği projesi kapsamında ülkemiz olanaklarıyla Ulusal Antarktika Bilim Seferi'ne katılım sağladım. Tüm bu süreçlerde her yeni bilgi ve tecrübe ışığında ufkumuz daha da fazla genişledi" diye konuştu. Dünya üzerinde, uzay koşullarına en yakın şartların Antarktika kıtasında bulunduğuna dikkati çeken Özçimen, mikroalglerin zorlu bir mikro çevre olan kutuplardaki davranışları üzerinde uzun yıllar çalışma yürüttüklerini, zorlu uzay koşullarında ve yer çekimsiz ortamdaki davranışlarını inceleme düşüncesiyle de söz konusu projenin ortaya çıktığını anlattı. UZAY MİSYONUNA KATKI SAĞLAYABİLİR Mikroalglerin, gıda, ilaç, kozmetik ve enerji gibi birçok önemli alanda kullanıldığına ve yaygınlaştığına değinen Özçimen, şunları aktardı: "Mikroalgler, ülkemizin gerçekleştireceği uzay misyonu için eşsiz bir ürün. Çünkü kolay yetiştirilebilen ve besin içeriği bakımından zengin mikroalgler, uzay yolcuları için gıda olarak kullanılabilecek olmasının yanı sıra havadaki oksijen içeriğini artırma ve hava kalitesini iyileştirme, atık arıtma gibi birçok alanda uzay misyonuna katkı sağlayabilecek potansiyelde." Ekibiyle uzay misyonu için ön veriler toplayarak uzay çalışmalarına katkı sunmayı amaçladıklarını dile getiren Özçimen, şöyle devam etti: "ALGALSPACE projemiz kapsamında, dünya literatüründe ilk kez, Ulusal Antarktika Bilim Seferi ile Antarktika'dan getirilen örneklerden tarafımızca izole edilmiş ekstrem koşullara dayanıklı mikroalglerin uzayda kullanımına yönelik bir çalışma gerçekleştiriliyor. Antarktik ve ılıman bölge mikroalglerinin uzay ortamında büyümesinin incelenmesi ve büyümeleri sırasında nasıl tepkiler verdiği gözlenecek ve büyüme verileri karşılaştırılacak." "UZAY KOŞULLARINDA GÖZLEMLENECEK" Uzay misyonu için yapacakları çalışmanın aşamaları konusunda bilgi veren Özçimen, şunları kaydetti: "Mikroalgler farklı sistemler içerisinde yetiştirilerek uzay koşullarına maruz bırakılacak ve bu süreç içerisinde meydana gelen farklılıklar gözlemlenip kaydedilecek. Uzay misyonu tamamlandıktan sonra uzaydan getirilen mikroalg örnekleri üzerinde ekibimiz tarafından YTÜ 'Algal Biyoteknoloji ve Biyoproses Laboratuvarı' altyapısında analizler gerçekleştirilecek. Bu çalışmayla Türkiye'nin Antarktika bölgesindeki istasyonundan toplanıp izole edilen mikroalgler ilk kez uzayda denenecek. Çalışma sadece Türkiye için değil tüm dünya için de bir ilk olacak." Özçimen, çalışma sonunda elde edilecek verilerin, hem literatüre hem de sonraki uzay misyonlarında geliştirilecek teknolojilere katkı sağlayacağını, sadece fizik bilimleri değil, canlı bilimleri üzerine çalışacak genç araştırmacılara da ilham kaynağı olacağını ifade etti. Önceki uzay misyonlarında ılıman koşullarda yetişen farklı mikroalglerle yapılan çalışmaların mevcut olduğunu, kendi çalışmalarında ise ilk kez kutup mikroalglerinin uzayda bir deneyde kullanılacağını kaydeden Özçimen, "Proje ayrıca kutup mikroalglerinin uzayda farklı yöntemlerle üretiminin ve dünyada gerçekleştirilecek analizlerinin, ılıman bölge mikroalgleriyle karşılaştırılması yönünden de bir ilk. Ülkemiz için uzay bilim misyonu çalışmasında Antarktika mikroalglerinin kullanılmasıyla, yine ülkemiz için stratejik alanlardan birisi olan kutup çalışmalarının birlikte yürütülmesi büyük önem taşıyor" dedi. Prof. Dr. Didem Balkanlı Özçimen, sözlerini şöyle tamamladı: "Bu çalışmada elde edilecek veriler oldukça kıymetli olup mikroalglerin ileride gerçekleştirilecek uzun süreli uzay misyonlarında, özellikle gıda, enerji, çevre ve sağlık gibi birçok alanda kullanımı noktasında önem arz edecek. Ülkemizin ilk astronotu ile yapacağı uzay yolculuğunda bilimsel çalışmaların bir parçası olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Dünyamız ve ülkemiz için çalışıp üretmek çok güzel ve değerli." Kaynak:DHA

Dünyaya 1.000 Yıl Daha Asteroid Çarpmayacak

İnternette gezinirken, her ay Dünya’nın yakınından bir göktaşı veya başka bir cismin geçeceği haberleriyle karşılaşırız. Hatta bazı komplo teorileri, bu cisimlerin Dünya'ya çarpma ihtimalinin yüksek olduğundan bahseder. Fakat bu sefer, önümüzdeki 1.000 yıl boyunca bunun gerçekleşmeyeceğini söyleyen iyi bir haberle karşı karşıyayız. NASA ve diğer gözlemevleri, Güneş Sistemi’nde keşfedilen her nesnenin yörüngesini izliyor ve özellikle “yakın Dünya nesneleri” (NEO’lar) olarak adlandırılan daha büyük boyuttaki nesneleri yakından takip ediyor. Çünkü bu nesneler, Dünya ile kesişirse yıkıcı etkilere neden olabileceği için dikkatle incelenmesi gerekiyor. Astrofizikçiler, nesnelerin gelecekteki yörüngelerini tahmin edebildikleri için, Güneş Sistemi’mizin bir bölümüne girip girmeyecekleri hakkında öngörüde de bulunabiliyor.Astronomlar, bu zamana kadar nesnelerin gelecekteki yörüngelerini yaklaşık 100 yıl ileriye kadar tahmin edebildiler. NASA’nın açıkladığına göre, önümüzdeki 100 yıl içinde Dünya’ya 140 metreden daha büyük boyutta hiçbir asteroit çarpmayacak. Daha iyi bir haber ise; Colorado Üniversitesi’nde Oscar Fuentes-Muñoz önderliğindeki bir ekipten geliyor: Önümüzdeki 1.000 yıl içinde asteroitlerin yolunun Dünya ile kesişme ihtimali yok. Daha uzun zaman ölçeklerinde bu tahmini yapmak kolay değil, çünkü yörünge belirsizlikleri sıklıkla yaşanabiliyor. Fakat ekibin aktardığına göre, bu sınırlamayı aşmak için Minimum Yörünge Kesişim Mesafesi’nin (MOID) gelişimi analiz ediliyor. MOID, bir asteroit veya kuyruklu yıldızın Dünya'nın yörüngesiyle en yakın noktada kesiştiği mesafeyi ifade ediyor. Bir cismin Dünya'ya olan potansiyel yakın geçişlerini ve çarpma riskini değerlendirmek için kullanılan önemli bir ölçüt olarak kabul ediliyor.Bu yöntemi kullanarak, ekip gelecek 1.000 yıl içinde NEO’ların çoğunun gezegenimize çarpma olasılığını yok etti. Bize çarpması en muhtemel 7482 (1994 PC1) isimli nesnenin ise sadece %0.00151 olasılığı bulunuyor. Tahminlere göre, 1 km üzerindeki nesnelerin %95’i keşfedilmiş durumda. Bu yüzden, henüz bulunamayan nesnelerden birinin doğrudan bize yöneliyor olma ihtimali de söz konusu. Ancak, büyük bir asteroidin Dünya’ya çarpma olasılığı oldukça düşük. Yine de NASA, her türlü olasılığa karşı hazırlık yapıyor. Geçtiğimiz yıl, DART görevi kapsamında bir uzay aracını asteroide çarptırarak, asteroidin yönünü değiştirmeyi başarmışlardı. Kaynak:İHA

Ahşap Uydular Uzayın Çöplerini Temizleyecek

Uzay, romantik tarafından bakmayı bırakınca epey acımasız bir yer. Haliyle oraya gönderdiğimiz tüm uzay araçlarının, uyduların dayanıklı malzemelerden üretilmesi gerekiyor. Durum buyken de kimsenin aklına malzeme olarak ahşap kullanmak gelmemiş. Ancak Japonya'da LignoSat isimli bir proje yürüten araştırma ekibi, yaratıcı bir bakış açısıyla esnek, dayanıklı ve hafif bir malzeme olarak ahşabın kullanılabileceği düşüncesi üzerine çalışmaya başlamış. Tabii ki üzerinde çalıştıkları spesifik bir ağaç var; manolya ağacı ve ondan elde edilen ahşap. Ahşap uyduların hayata geçirilmesi durumunda yörüngemizde biriken dev uzay çöplerinin de sorun olmaktan çıkabileceği düşünülüyor. Çünkü uyduların atmosfere girerek yanmaya başladığı sırada geride bıraktığı kimi parçalar yanmadan uzay boşluğunda kendi mini yörüngelerinde sıkışıp kalabiliyor ve bu da zaman içinde dev uzay çöplüğünün bir parçası olmalarına neden oluyor. Ancak tahmin edeceğiniz üzere, ahşap bir materyal için bu söz konusu değil.Yürütülen proje kapsamında Uluslararası Uzay İstasyonu'nda bir modülün etrafına numune ahşap parçaları yerleştirildi. 290 gün boyunca uzayda yüksek radyasyona maruz kalan ve test edilen parçalar, dünyaya geri getirildi ve incelendi. İncelemeler ve dayanıklılık testleri, numune ahşap parçalarında herhangi bir deformasyon, bozulma ya da hasar tespit edilmediğini ortaya koydu. Ekip, NASA ve JAXA ortaklığında 2024 yılında gerçekleştirilecek bir görevde de teste devam edecekler. Ayrıca nano ölçekte hasar olup olmadığının anlaşılması için de çeşitli incelemeler gerçekleştirilecek. Ancak şimdiye kadar elde edilen veriler, özellikle sayısı epey fazla olan küçük ve orta ölçekli uydular için ahşabın umut vadeden bir materyal olduğunu ortaya koyuyor. Kaynak:Basın Bülteni

Yerli Uydu Çalışmaları Geleceğimizi Yönlendirecek

Milli teknoloji hamlesi sayesinde dijitalleşme yolunda ciddi yol alan Türkiye, bu meseleyi bir devlet politikası olarak da ele aldı. Böylece, farklı alanlarda yerli teknoloji ürünleri birbiri ardına hayata geçirildi. Bunların başında ise uydu sistemleri ve yazılımları geliyor. Türkiye sadece haberleşme alanında değil savunma sanayiinden tarıma kadar farklı sektörleri ilgilendiren uydu yatırımlarıyla son dönemin öne çıkan ülkeleri arasında yer alıyor. Türkiye uzay teknolojileri özellikle haberleşme ve veri güvenliği alanlarında ülkemize gelecek dönemde avantaj sağlayacak. Uzun vadede ise uzay yarışı içindeki devler liginde yer almamızı sağlayacak. SAVUNMA SANAYİİ İÇİN HAYATİ ÖNEMDE TÜRKSAT 6A, Türkiye’de yerli olarak geliştirilen ve ülkemizin uzay alanındaki yeteneklerimizi daha da ileri götürmeyi amaçlayan ilk haberleşme uydusu projesi olarak öne çıkıyor. Türkiye bu proje sayesinde uzaydaki yerini alırken, özellikle savunma sanayii alanında yüzde yüz bağımsızlık alanında önemli bir adım atacak. Çünkü İHA ve SİHA’lar başta olmak üzere birçok savunma sanayii ürünü yeri uydu iletişimi ile hareket edecek ve ülkemiz istihbarat alanında da önemli kazanım sağlayacak. Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) UZAY tarafından tasarlanıp, geliştirilen Türkiye'nin ilk yerli ve milli yüksek çözünürlüklü görüntüleme uydusu İMECE’nin uzaya fırlatılması da uluslararası alanda ses getirdi. MİLLİ HABERLEŞME AĞI 1994 yılında göreve başlayan TÜRKSAT 1B ve takip eden TÜRKSAT 1C, 2A, 3A, 4A, 5A ve 5B uyduları, yurtdışı firmalardan temin edildi. Son olarak 5B uydusunu Ocak 2021’de uzaya fırlattık. TÜRKSAT 6A projesinde ise TÜBİTAK UZAY, daha önceki RASAT ve GÖKTÜRK-2 projelerinde kazanılan uzay alanındaki tecrübelerinden de faydalanarak, proje ortakları TUSAŞ, ASELSAN ve CTECH firmaları ile birlikte milli haberleşme uydu platformunu geliştirdi. 2024 BAŞINDA FIRLATILIYOR Yerli imkanlarla üretilen TÜRKSAT 6A, 2024’ün ilk aylarında fırlatılacak. Böylece ülkemiz kendi uydu teknolojisine sahip ender ülkelerden biri olacak. Yakıt dâhil, 4 tonun üzerinde bir kütleye sahip olacak olan uydu, 42 derece doğu boylamında yer sabit yörüngeye yerleştirilecek. TÜRKSAT 6A Uydusu, Türkiye’nin yanı sıra Avrupa, Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Asya kıtasının büyük bir bölümündeki son kullanıcılara hizmet edecek. Proje kapsamında, uydu üzerinde kullanılacak yeni geliştirilen birçok alt sisteme uzay ve uydu tarihçesi kazandırılacak ve söz konusu alt sistemler, milli haberleşme uydularının alt yapısını oluşturacak. Projede son aşama olan Uçuş Modeli testlerine başlanmış, uydunun uzay koşullarına uygunluğu ve işlevselliğine yönelik testlerde artık son aşamaya gelindi. UZAYDA YER KAPMA YARIŞI 1950’li yıllardan itibaren uzayda çalışma yürütmeye başlayan ülkeler, yeni keşifler yapmak, gezegenler, galaksiler ve derin uzay hakkında daha fazla bilgiye sahip olmak için kıyasıya yarışıyor. Türkiye de 2018’de Türkiye Uzay Ajansı’nı kurarak uzay ve havacılık bilimi ve teknolojilerine yönelik amaçlar doğrultusunda çalışmaya başladı. UYDULAR ARASI HABERLEŞME SİSTEMİ Türkiye’nin uydu alanındaki çalışmalarına bakıldığında, TÜRKSAT-6A Milli Haberleşme Uydu Projesi’nin gereksinimler doğrultusunda ve proje takvimine göre süren faaliyetleri, proje paydaşları ve ilgili kurumlarca yakından takip ediliyor. TÜRKSAT-6A’nın da başarıyla fırlatılması hedefleniyor. Kaynak:AA

HAVELSAN Yazılım Ar-Ge Şanlıurfa'da Çalışmalara Başladı

Harran üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tahir Güllüoğlu göreve başladığı günden bu yana çalışmalarını aralıksız bir şekilde sürdürüyor. Güllüoğlu 9. Müjdeli haberini sosyal medyadan paylaşım yaparak duyurdu. Güllüoğlu paylaşımında “Şehrime verdiğim en güzel haberlerden-9. diyerek şunları ifade etti;“Yaptığımız görüşmeler sonucunda HAVELSAN Yazılım Ar-Ge Merkezi Şanlıurfa'mızda...HAVELSAN Yazılım Ar-Ge Merkezi Şanlıurfa'mıza ve Teknokentimize çok yakıştıSavunma Sanayinin kalbi artık Şanlıurfa'da da atacak. Hayırlı olsun” dedi. Kaynak:Basın Bülteni

Türkler'in İlk Uzay Yolculuğu

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank da Gezeravcı ve Atasever’in eğitim sürecini yakından takip ediyor. ABD’de sıkı eğitimden geçen Türkiye’nin ilk uzay yolcuları, görevlerine ilişkin Houston’da eğitim gördükleri merkezde değerlendirmede bulundu. İLANI TESADÜFEN GÖRDÜ Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın resm internet sitesinde yer alan habere göre, Uluslararası Uzay İstasyonu’na gidecek Alper Gezeravcı, Hava Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde görevine devam ederken uzay görevine katıldığını söyledi. Uzay yolculuğuna başvurma sürecinin tesadüf eseri olduğunu belirten Gezeravcı, “Bir gece yarısı uçuş görevinden döndükten sonra televizyon ekranında Cumhurbaşkanı’mızın yapmış olduğu açıklamadan, ‘Türk Astronot ve Bilim Misyonu’ kapsamında uzaya gönderilecek ilk Türk’ün seçim aşamalarına yönelik halkımıza yapılan davet ve ilanından haberdar oldum. Ertesi sabah tekrar haberlerde aynı içeriğe ilişkin kesitleri gördükten sonra internet sayfasında Türkiye Uzay Ajansının detaylı kriterlerini inceledim. Kriterlere yeterlilik gösterdiğimi gördükten sonra, 2-3 hafta civarında, halihazırda bu mesleği, uzay kapsamında çalışmaları icra etmiş geçmiş yıllardaki astronotların bilgilerini inceleyince karara varıp programa başvurdum.” ifadelerini kullandı. Gezeravcı, seçim sürecinde her ne kadar her aşamayı bitirdikten sonra mutlu, gönül rahatlığıyla ayrılmış olsa da seçilmeye yönelik herhangi bir öngörüsü olmadığını dile getirdi.  ABD’deki eğitime gelmeleriyle sürece ilişkin resmi çok daha net görme imkanları olduğunu vurgulayan Gezeravcı, kendilerini bekleyen süreçler, fiziki şartlar, görevin icrası ve beklenmeyen senaryolara ilişkin de çok daha net fikir sahibi olduklarını anlattı. Gezeravcı, uzay görevinin 2023’ün son çeyreğinde gerçekleştirilmesinin planlandığına işaret ederek, net takvime ilişkin yakın zamanda bilgi edinme imkanının olacağını belirterek, “Önümüzde 6 aylık takvim var. 6 ay içi çok dolu, çok fazla eğitim içerikleriyle bezenmiş bir süreç, dolayısıyla sürecin nasıl geçtiğini dahi anlamayacağız.” dedi. EĞİTİM İÇERİKLERİ Eğitim içeriklerine de dikkati çeken Gezeravcı, “Eğitim içeriklerinde vakıf oldukça bizi şaşırtan birçok kısım var. Daha önce böyle bir sürecin içinden geçmemiş olmamız ve izlediğimiz açık kaynak bilgilerde de erişemediğimiz detaylara vakıf oldukça, şu an çok da fazla telaffuz edemeyeceğim bazı detaylar vesilesiyle eğitimin ne derece kapsamlı içerik ve detay barındırdığı konusunda şaşkınlığımızı gizlemiyoruz.” diye konuştu. UZAYDA 14 GÜN KALMASI PLANLANIYOR Gezeravcı, uzay görevi için fırlatmanın Florida’daki Kennedy Uzay Merkezi’nden gerçekleşeceğini belirterek, uzayda 14 gün kalmasının planlandığını, bu süreçte TÜBİTAK tarafından seçilen deneylerin gerçekleştirileceğini bildirdi. Uzay görevinde herhangi bir konunun kendisini özel olarak zorlayacağını düşünmediğini vurgulayan Gezeravcı,  “Bu zamana kadar zaten icra etmiş olduğum görevim, günlük yaşam şartlarının dışında, ekstrem şartlarda icra edilmesi gereken görev içeriklerini, koşullarını barındırıyordu. Bunun haricinde alışık olmadığımız yer çekimsiz ortam ya da ‘mikrogravity’ çok minimal oranda yer çekiminin olduğu ortamda, hareketin belki değişik gelebilecek dinamiğini yaşama, tecrübe etme şansı olacak ama bunların hiçbirini zorlayacak şartlar olarak görmüyorum” şeklinde konuştu. NİHAİ HEDEFİM AYA GİTMEK Tuva Cihangir Atasever de uzay yolculuğu rüyasının nasıl başladığını anlattı.Atasever, “Esasında çocukluğumdan beri ‘Astronot olacağım, uzaya gideceğim gibi bir hayalim vardı’ diyemem. Benim için uzay yolculuğu rüyası 2014 yılında ilk olarak cereyan etti. Benim nihai hedefim ve arzum Ay’a gitmek. Ay’a yolculukta da alçak dünya yörüngesinde gerçekleştirilecek bir misyonun parçası olmak rasyonel adımlardan birisiydi. İlk bu şekilde karar verdim diyebilirim.” diye konuştu. Türkiye’nin ilk insanlı uzay misyonu açıklandığı zaman çok heyecanlandığını aktaran Atasever, “Milli Uzay Programı açıklandığı, bir Türk uzay yolcusu seçileceği ilk duyurulduğu zaman kafama koymuştum zaten başvuru yapmayı. Mayıs 2022’de başvuru süreci başlayınca da başvurdum. Başvuru süreci oldukça uzundu. Son derece yoğun, zorlu testlerden, eleme aşamalarından geçtik. Hem uzaktan yapılan birtakım zeka testleri, analitik düşünce testleri, psikolojik testler, daha sonra da fiziksel olarak yapılan birtakım çevresel testler, mülakatlar gibi eleme süreçlerinden geçtik. Toplamda 10 aya yakın süren bir süreçti, sonucunda burada olmak muazzam.” ifadelerine yer verdi. Kaynak:AA

Üsküdar Üniversitesi TRGENMER'in Projesi Uzay Yolcusu Seçildi

Üniversite açıklamasına göre, Türkiye Cumhuriyeti'nin 100'üncü yılında bir Türk astronot Uluslararası Uzay İstasyonu'nda belirlenen projeler hakkında araştırmalarda bulunacak. Uzay, havacılık ve teknoloji festivali TEKNOFEST'te uzaya gidecek bir asil ve bir yedek isim ilan edildi. Buna göre Türk uzay yolcuları Gezeravcı ve Atasever (yedek), Uluslararası Uzay İstasyonu'nda yaklaşık 2 hafta boyunca üniversite ve araştırma kurumları tarafında hazırlanan 13 farklı deney gerçekleştirecek ekip arasında olacak. Uluslararası Uzay İstasyonu'nda, 14 gün boyunca 13 proje üzerine yoğunlaşacak olan Türk astronotların gerçekleştireceği deneyler arasında Üsküdar Üniversitesi TRGENMER tarafından geliştiren 'Message (Microgravity Associated Genetics) Bilim Misyonu' projesi de yer aldı. Uzaya gidecek araştırma başvuruları TÜBİTAK, TUA ve Axiom Space uzmanlarından oluşan bir komisyon tarafından değerlendirildi. Bilimsel katkı, değer, maliyet, takvim, yapılabilirlik ve Uluslararası Uzay İstasyonu altyapılarına uyumluluk gibi kriterlerin proje seçiminde etkili olduğu biliniyor. Üsküdar TRGENMER Araştırmacıları, Büşra Tekirdağlı, Özge Demir, Ebru Çam, Fatmanur Erkek, Berranur Sert ve Gamze Gülden tarafından geliştirilen proje, uzaydaki gelecek açısından önemli bir alana dikkati çekiyor. Açıklamada görüşlerine yer verilen Proje Yöneticisi Dr. Öğr. Üyesi Cihan Taştan, şu değerlendirmeyi yaptı: 'Deney ile Türk astronotumuzun genetik profilinin analizi ve mikro yerçekimi ortamı sağlayan akustik levitasyon cihazında anti-kanser, proliferasyon ve immunojenik etkilerinin araştırılmasını hedeflemekteyiz. Yerçekimsiz ortamdan etkilenen henüz işlevi keşfedilememiş genlerin tespit edilmesi ve uzay görevlerinde, bağışıklık hücrelerinden hangilerinin yer çekimi tarafından direkt olarak etkileneceğini, CRISPR gen mühendisliği yöntemleri ile araştıracağız. Kaynak:AA

NASA'dan Şaşırtan Araştırma

Mashable internet sitesinde yer alan habere göre, 1986'da Uranüs'ün yakınlarından geçen Voyager 2 uzay aracının gönderdiği onlarca yıllık verileri inceleyen bilim insanları, söz konusu uydulardan Titania ve Oberon'da yaşamı destekleyecek sıcaklıklarda su olabileceğini tespit etti. Yeni bilgisayar modelleme tekniklerini kullanan araştırmacılar, Voyager 2'nin verilerini yeniden analiz etti ve buz devinin 27 uydusundan dördünün çekirdek ile kabukları arasında muhtemelen sıvı halde su bulunabileceği sonucuna vardı. Araştırmacıların kullandığı yeni bilgisayar modellerinde Satürn'ün uydusu Enceladus ve cüce gezegen Ceres dahil olmak üzere Güneş Sistemi'ndeki okyanus dünyalarının keşfedildiği daha önceki görevlerde elde edilen verilerden yararlanıldı. Araştırmada Ariel, Umbriel, Titania ve Oberon uydularında kilometrelerce derinlikte tuzlu su okyanuslarının bulunabileceği belirlendi. Söz konusu uydular, gün geçtikçe genişleyen Güneş Sistemi'nde bulunan okyanus dünyaları listesine dahil edildi. NASA'nın Güney Kaliforniya'daki Jet Tahrik Laboratuvarı Baş Araştırmacısı Julie Castillo-Rogez, yeni verilerin 1126 ila 1600 kilometre çapındaki uyduların sıvı okyanusları destekleyebilecek sıcaklıklara ulaşamayacağına yönelik görüşleri değiştirdiğine işaret etti. Castillo-Rogez, "Cüce gezegenler ve uydular gibi küçük gök cisimleri düşünüldüğünde gezegen bilimciler, daha önce cüce gezegenler Ceres ve Pluto ile Satürn'ün uydusu Mimas dahil olmak üzere pek çok imkansız yerde okyanus olduğuna dair kanıtlar elde etmişti yani sürekli olarak henüz anlayamadığımız olgular karşımıza çıkabiliyor." dedi. Uranüs'ün en büyük beş uydusundan sadece Miranda'nın bir okyanus için yeterli ısıyı muhafaza edemeyecek kadar küçük olduğu düşünülüyor. Araştırmacılar, ayrıca teleskoplardan alınan, muhtemelen Ariel'in buzlu volkanlarından yükselerek yüzeye doğru akan maddeleri gösteren kanıtlar tespit etti. Öte yandan bilim insanları, buz devi ve uydularındaki suların donmasını engelleyen ısının kaynağının ne olduğu da dahil olmak üzere çözülmesi gereken daha birçok konunun bulunduğunu vurguladı. Araştırmada Uranüs'ün çekim kuvvetinin bu ısıyı sağlamak için yeterli olmadığı belirlendi. Uzmanlar, buzlu Uranüs'ün en büyük uydularında muhtemelen yaygın bulunan tuz ve amonyağın antifriz görevi gördüğünü, ısı kaynağının da uyduların yer kabuğundan yükselen sıcak sıvılar olduğunu düşünüyor. NASA, bu yıl gelecekteki uzay görevleri için Uranüs ve uydularına öncelik verdi. Buna yönelik bir görevin en erken 2031 veya 2032'de başlayabileceği öngörülüyor. James Webb Uzay Teleskobu da yakın zamanda 7. gezegen Uranüs'ün etrafındaki 11 halkanın görüntüsünü yakalamıştı. NASA, gelecekteki görevlere hazırlanmak için Dünya'dan yaklaşık 3 milyar kilometre uzakta olan eğimli buz devi hakkında daha fazla bilgi edinmeye çalışıyor. Araştırmanın sonuçları, Journal of Geophysical Research dergisinde yayımlandı. Kaynak:AA

Uzaya Çıkacak İlk Türk'ün Yapacağı Deneyler

Türkiye’nin uzaya gidecek ilk yolcuları, geçtiğimiz hafta düzenlenen Teknofest İstanbul’da açıklanmıştı. Bu isimler, Hava Kuvvetleri’nde F-16 pilotu olarak görev yapan Alper Gezer Avcı ve Roketsan’da sistem mühendisi olarak çalışmış Tuva Cihangir Atasever idi. Özel uzay şirketi Axiom Space ortaklığıyla, SpaceX uzay aracıyla Uluslararası Uzay İstasyonu’na gönderilecek isimlerin burada gerçekleştireceği deneyler de açıklandı. TÜBİTAK, 13 deneyin tanımını da paylaştı. İlk Türk uzay yolcusu, Uluslararası Uzay İstasyonu’nda bu görevleri yapacak: 1. UYNA (Uzay İçin Yeni Nesil Alaşımlar) Yüksek sıcaklıklara dayanıklı, yüksek mukavemetli alaşımların üretilmesi çalışması, KIBO modülünde bulunan ELF kullanılarak gerçekleştirilecek. Ergitme ve katılaşma prosesleri sırasında termofiziksel ve kristal büyümesi gibi özellikler üzerinde yerçekimsiz ortam etkileri araştırılacak. Ülkemizin uzay, havacılık ve savunma sanayii için yeni nesil malzeme geliştirme kabiliyeti kazanmasında önemli katkısı olması hedefleniyor. 2. gMETAL (Katı Fazdaki Parçacıkların Bir Akışkan İçindeki Dinamiğine Yerçekimsiz Ortam Etkisi) Kimyasal tepkimesiz koşullarda, katı parçacıklar ile akışkan ortamı arasında homojen bir karışımın oluşturulmasına yerçekiminin etkisi araştırılacak.  Böylece uzay araçlarının itki sistemlerinin daha verimli hale getirilmesi sağlanacak. 3. UzMAn (Uzay Görevleri İçin Mikroalgal Yaşam Destek Üniteleri) Dünyada zorlu koşullara adapte olan mikroalg türlerinin yerçekimsiz koşullar altında büyüme ve dayanıklılık testlerinin gerçekleştirilmesi, metabolik değişikliklerinin incelenmesi, CO2 yakalama performanslarının ve O2 üretim kabiliyetlerinin belirlenmesi için Bilim Misyonu ortağı TÜBİTAK MAM ile birlikte yaşam destek sistemi geliştirilmesi hedefleniyor. 4. EXTRAMOPHYTE (Ekstrem Halofit olan Schrenkiella Parvula’nın Tuz Stresine Verdiği Yanıtların Uzay Ortamında Araştırılması) Uzayda ve yeryüzünde yetiştirilen ve de tuz stresine maruz bırakılan A. thaliana ve S. parvula bitkilerinde yeni nesil dizileme ile (RNA-seq) transkriptomun ortaya konulması ve mikro yerçekiminde glikofitik ve halofitik bitkilerin tuz stresine verdikleri bazı fizyolojik ve moleküler yanıtların karşılaştırması hedefleniyor. 5. METABOLOM (Uzay Görevlerinde Bulunan Astronotların Metabolom/Transkriptomlarındaki Değişimlerin Analizi ve Ulusal Omik Veri Setlerinin Oluşturulması) Uzay koşullarının insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerinin ortaya çıkarılması amaçlanıyor. Ayrıca bu olumsuz etkilerin azaltılmasına yönelik olarak, uzay görevine katılan astronotumuzun, uzay ortamı koşullarının etkisiyle gen ekspresyonlarında ve metabolizmalarında gerçekleşen fizyolojik ve biyokimyasal değişimlerin incelenmesi hedefleniyor. 6. MİYELOİD (Uzay Misyonuna Katılan Bireylerde Radyasyona Maruz Kalmanın Kanser İçin Öncül Lezyonlar Olan Periferik Kandaki Miyeloid-Kökenli Baskılayıcı Hücrelere Etkisinin İncelenmesi) Miyeloid kökenli baskılayıcı hücreler (MKBH) kanser gibi kronik inflamasyon süreçlerinde yüksek düzeyde üretilerek immün baskılama yapan, kanser progresyonunu ve metastazı destekleyen, heterojen immatür miyeloid hücre popülasyonudur. Bu çalışma ile, uzay misyonu katılımcılarının maruz kalacağı yolculuk ve uzay koşulları, kozmik radyasyon hasarının immünolojik olarak MKBH hücreleri düzeyinde ölçülmesi ve değerlendirilmesi amaçlanıyor. 7. MESSAGE (Microgravity Associated Genetics Science Mission/Mi̇kroyerçeki̇mi İli̇şki̇li̇ Genetik Bi̇lim Misyonu) Yerçekimsiz ortamdan etkilenen henüz işlevi keşfedilememiş genlerin tespit edilmesi ve uzay görevlerinde, bağışıklık hücrelerinden hangilerinin yer çekimi tarafından direkt olarak etkileneceğinin, CRISPR gen mühendisliği yöntemleri ile belirlenmesi hedefleniyor. 8. ALGALSPACE (Uzay Koşullarında Antarktika ve Ilıman Mikroalg Yetiştiriciliğinin Karşılaştırmalı Bir Çalışması) Uzayda, Antarktik ve ılıman bölge mikroalglerinin büyüme verileri karşılaştırılarak, literatürde ilk kez kutup alglerinin uzayda kullanımına yönelik bir çalışma gerçekleştirilecektir. Uzayda algler: CO2'den O2 rejenerasyonu, Ek gıda temini, Su iyileştirme, Yaşam destek alanlarında kullanılmak amaçlarıyla araştırılacaktır. 9. CRISPR - GEM (Mikro Yerçekimi Altında Bitkilerde CRISPR Gen Düzenleme Verimliliğinin Araştırılması) İnsanlığın uzaydaki geleceği için aşılması gereken en büyük engellerden bir tanesi olan, uzun süreli uzay görevlerinde sürdürülebilir bir sistemin sağlanamaması sorununu çözmek amacıyla tasarlanan biyorejeneratif yaşam destek sistemlerinin iskeleti olan bitkilerin, uzay görevi sırasında meydana gelen biyolojik ve biyolojik olmayan stresler karşısındaki savunma mekanizmalarının anlaşılması ve geliştirilmesine yönelik olarak, moleküler biyolojinin modern gen düzenleme tekniklerinden bir tanesi olan CRISPR tekniğinin mikro yerçekimi ortamda bitkiler üzerindeki etkinliğinin araştırılmasını amaçlanıyor. 10. PRANET (Propolisin Anti bakteriyel Etkisi) Propolis, çeşitli rahatsızlıkların tedavisinde yaygın olarak kullanılan, haricen kullanılmasında da herhangi bir yan etki bulunmayan bir maddedir. Bilim misyonu ile,  propolis maddesinin mikro yerçekimi ortamındaki bakteriler üzerindeki etkisi araştırılacak. Kontrol ve deney grupları oluşturularak propolisin anti bakteriyel etkisi test edilecek, sonuçların yer çekimli ortam ile benzer sonuçlar verip vermeyeceği karşılaştırılacak. 11. VOKALKORD (Uzay’da Yaşamaya Karşı Oluşan Hayati Tepkimelerin Vokal Kord Kaynaklı Değişimler İle Tespiti Ve Düşük Yerçekimsizliğin Sebep Olduğu Rahatsızlıkların Ses Frekansları İle Tanımlanması) Solunum sistemi fizyolojisi içerisinde yapay zeka desteği ile Seste meydana gelen frekans değişiminden rahatsızlıkların tespit edilmesi ve yerçekimsiz ortamın etkilerinin insan sesi üzerine etkilerinin araştırılması hedefleniyor. 12. OKSİJEN SATURASYONU (Solunum Sistemi Fizyolojisi İçerisinde Yapay Zeka Desteği İle Verilen Havanın Oksijen Seviyesini Hesaplayarak Düşük Yer Çekiminin Sebep Olduğu Rahatsızlıkların Tanımlanması) Hastalıkların tedavisinde erken teşhisin önemi hayatidir. Yapay zeka desteği ile verilen havanın oksijen seviyesini hesaplayarak düşük yer çekiminin sebep olduğu farklılıklar ve  rahatsızlıkların tanımlanması hedefleniyor. 13. MİYOKA (Mikro Yerçekimi Ortamında Kurşunsuz Lehimleme Araştırması) Mikro yerçekimi ortamında gerçekleştirilecek kurşunsuz lehimleme deneyi ile ilk Türk Uzay yolcusu UUİ’de elektronik kart üzerine kurşunsuz bileşen montajı gerçekleştirecek. Uzay görevi sonrası dünyaya getirilecek elektronik kartlar TUBİTAK UZAY tarafından ayrıntılı incelemeye tabii tutularak mikro yerçekiminin kurşunsuz lehimleme sürecine etkileri bilim dünyasının kullanımına sunulmak üzere raporlanacak. Kaynak:DHA

TUSAŞ Uzay Bilimleri ve Uydu Teknolojileri Laboratuvarı Açıldı

TUSAŞ'tan yapılan açıklamaya göre, şirket, AR-GE alanındaki işbirliklerini artırmaya devam ediyor. Erciyes Üniversitesi ile imzalanan protokol kapsamında Havacılık ve Uzay Fakültesi'nde yer alan TUSAŞ Uzay Bilimleri ve Uydu Teknolojileri Laboratuvarı, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın da katıldığı törenle açıldı. Laboratuvarda 20 araştırmacı görev yapacak ve TUSAŞ mühendislerinin geliştirdiği özgün platformlarda kullanılacak ileri AR-GE çözümlerinin akademisyen ve öğrencilerle geliştirilmesi sağlanacak. Protokol kapsamında uydularda kullanılan kompozit parçaların analizi, agresif yörünge kabiliyet analizi ve optimal yörünge elde edilmesi için algoritmalar geliştirilmesi ve açık kaynak kod yazılım geliştirilmesi gibi çok önemli projelere temel teşkil edecek çalışmalar yer alacak. Protokol, şirket için stratejik konularda çalışan lisans üstü öğrenci ve doktora sonrası araştırmacı yetiştirilmesi, lisans bitirme projelerinin geliştirilmesi ve öğrenciler için proje bursiyerliği imkanı sağlanmasını da kapsıyor. Ayrıca bu laboratuvarda yapılacak ileri AR-GE çalışmaları için TUSAŞ'ın sahip olduğu toplam 70 bin çekirdekli bilgisayar sisteminden 5 bin çekirdek tahsis edilecek. "Laboratuvarlarda AR-GE çalışmalarımızı beraber olgunlaştırıyoruz" TUSAŞ Genel Müdürü Temel Kotil, Türkiye'nin sahip olduğu genç nüfusu ile dinamik bir ülke olduğunu belirterek, "Savunma sanayi alanında üniversitelerimiz ile önemli iş birlikleri gerçekleştirerek gençlerimizden faydalanmaya çalışıyoruz. Aslında üniversitelerde açtığımız laboratuvarlarda güncel bilgilerle AR-GE çalışmalarımızı beraber olgunlaştırıyoruz. Böylece üniversitelerimiz TUSAŞ ailesinin bir parçası oluyorlar. Son imzaladığımız işbirliği protokolü ile Kayseri'de bulunan Erciyes Üniversitesi de ailemize katıldı. Bu işbirliğinde emeği geçen tüm akademisyenlere ve çalışma arkadaşlarıma teşekkür ediyorum." değerlendirmesinde bulundu. Kaynak:İHA

James Webb Teleskobu Gezegenlerin Oluşumuna Dair İpucu Verecek

Göz kamaştırıcı uzay yolculuklarına olan ilgi, James Webb Uzay Teleskobu ile daha da artıyor. Teleskobun son keşfi, genç bir yıldızın etrafındaki toz halkaları oldu. Bu bulgular, gezegenlerin nasıl oluştuğuna dair ipuçları sunabilir. Webb teleskobunun verileri, uzayın sırlarını çözmek için çıktığı bu yolculukta bilim insanlarının en büyük yardımcısı olmaya devam ediyor. James Webb Teleskobu, Fomalhaut Yıldızı Çevresindeki Toz Halkalarını KeşfediyorJames Webb Uzay Teleskobu, uzaya açıldığından bu yana birçok keşifte bulundu ve son olarak genç bir yıldız olan Fomalhaut'un etrafındaki toz halkalarını gözlemledi. Fomalhaut, Galaksi'deki en parlak yıldızlardan biri ve Güneş'ten 16 kat daha parlak. Yıldızın yaşının, sadece Güneş'in onda biri kadar olduğu düşünülüyor ve yaklaşık olarak ömrünün yarısı geride kalmış. Webb teleskobu, 1983'te keşfedilen en uzaktaki toz halkasının yanı sıra, yıldızın etrafındaki 2 farklı toz halkasını da gözlemledi. Bilim insanları, bu halkaların gezegenlerin oluşumuna dair ipuçları sağladığını ve sonunda gezegenlere dönüşebileceğini belirtiyor. Bu keşifler, gökbilim camiasını heyecanlandırıyor ve Güneş Sistemi'nin nasıl oluştuğuna dair daha derin bir anlayışa yol açabilir. Fomalhaut sistemindeki ötegezegen arayışı hayal kırıklığına yol açarken, bilim insanları ilginç bir keşif yaptı. Hubble Uzay Teleskobu tarafından keşfedilen ilk dış gezegen olan Fomalhaut b, daha sonra kayboldu ve bir toz bulutuna dönüştü. Ancak, Fomalhaut'un çevresindeki toz halkaları, gezegenlerin yerçekimi etkisi tarafından oluşturulduğunu düşündürüyor. Bilim insanları, keşiflerin devam ettiği Fomalhaut sisteminin, gezegenlerin oluşumu hakkındaki sırların çözülmesine yardımcı olabileceğini umut ediyorlar.Fomalhaut: Antik Persler tarafından 'kraliyet yıldızı' olarak kabul edilen parlak yıldız Görkemli ve parlak bir yıldız olan Fomalhaut, gökbilimciler ve amatör gözlemciler tarafından büyük ilgi görüyor. Antik çağlardan beri keşfedilen ve takdir edilen yıldız, günümüzde de astrolojide önemli bir yere sahiptir. Fomalhaut'un parlaklığı, Güneş'ten 16 kat daha fazla olması ve neredeyse 2 kat daha büyük olması nedeniyle dikkat çekicidir. Kaynak:AA

Boğaziçi’nin Mikroalg Çalışmaları Uzaya Taşınıyor

Türkiye’nin Millî Uzay Programı çerçevesinde Boğaziçi Üniversitesi yürütücülüğünde TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) ve İstanbul Medeniyet Üniversitesi (İMÜ) ortaklığında hayata geçen “Uzay Görevleri için MikroAlgal Yaşam Destek Üniteleri” (UzMAn) projesi de uzaya gidecek 13 çalışma arasında yer aldı. Ay ve Mars gibi gezegen ya da uydulara gerçekleştirilecek insanlı uzay misyonlarında mikroalglerin kullanım alan ve etkinliği, ilk Türk astronomlar Alper Gezeravcı ile Tuva Cihangir Atasever nezaretinde UUİ’de teste tabi tutulacak. Boğaziçi Üniversitesi Çevre Bilimleri Enstitüsü Dr. Öğr. Üyesi Berat Zeki Haznedaroğlu, projenin dünyada ilk olduğunu ve geliştirdikleri mikroalglerin yer çekimsiz ortamdaki kabiliyetleri ile metobolik değişikliklerinin analiz edileceğini ifade ederek; “Mikroalglerle ilgili olarak Boğaziçi Üniversitesi İstanbul Mikroyosun Biyoteknolojileri Araştırma ve Geliştirme Birimi’nde (İMBİYOTAB) kapsamlı çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Yakın zamanda Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile Avrupa Komisyonu tarafından sağlanan desteklerle Biyoekonomi Odaklı Kalkınma için Entegre Biyorafineri Konsepti (INDEPENDENT) gibi birçok öncü projeyi hayata geçirdik. Şimdi farklı paydaşlarımızın yer aldığı bu yeni projemiz bizi oldukça heyecanlandırıyor. Çünkü UzMAn projesi Türkiye’nin Millî Uzay Programı çerçevesinde uzaya taşınacak 13 öncü projesinden biri oldu. Uluslararası Uzay İstasyonu’nda mikroalg türlerinin yerçekimsiz ortamda yüksek oranda karbondioksit özümseme ve oksijene çevirme kabiliyetleri ile fotosentetik performansları ölçülecek. Deneyin son kısmında 14 gün boyunca UUİ’da mikrogravite koşullarına maruz kalan mikroalglerde oluşan metabolik değişiklikler yeni nesil RNA dizileme teknikleri kullanılarak belirlenecek ve dünyada gerçekleştirilecek kontrol deney grubu ile karşılaştırılacak.” dedi.“Mars’a insanlı yolculuk için çok değerli.” Görev kapsamında beş farklı mikroalg türünün test edileceği bilgisini paylaşan Dr. Öğr. Üyesi Haznedaroğlu, projenin ulusal ve uluslararası alanda dünyada ilk olduğunu da belirtti. Mikroalglerin Ay ve Mars’a düzenlenmesi planlanan insanlı uzay misyonlarında gıda üretim, atık su arıtım, hava iyileştirme, biyo-madencilik ve 3 boyutlu biyomalzeme üretimi gibi birçok kritik sistemde kullanılabileceğini de sözlerine ekleyen bilim insanı, “Proje, Türkiye ve dünya için öncü bir niteliğe sahip. Özellikle insanlı uzay misyonları için mikroalglerin performansını şimdiden değerlendirmemiz bizim için çok önemli veriler sağlayacak. Beslenme açısından yüksek protein içerikli, vitamin ve Omega yağ asit değerleri zengin canlılar olan mikroalgler mürettebat için gıda kaynağı olmalarının yanında, uzay istasyonlarında ortaya çıkan atık suyun arıtılması, diğer tohum ve bitki türleri için biyogübre olarak kullanılabilirken kabin içi hava iyileştirme sistemlerine de destek oluyor. Mars gibi uzun sürmesi öngörülen insanlı yolculuklarda mikroalglerin bize sağlayacağı avantajların tespiti için Uluslararası Uzay İstasyonu’nda yer çekimsiz ortamdaki bu deneyler çok değerli. Ayrıca Millî Uzay Programı kapsamında uzaya ilk Türk astronotları tarafından taşınacak 13 projeden biri olarak seçilmenin de ekip olarak haklı gururunu yaşıyoruz.” diye konuştu. Kaynak:Basın Bülteni

Türk Uzay Yolcusu Bir İlke İmza Atıyor

Türk uzay yolcuları belirlendi. Konuyla ilgili yapılan açıklamalardan uzay yolcularının isimlerini ve uzayda kaldıkları süre içinde hangi deneyleri yapacaklarını öğrendik. Türkiye'nin ilk uzay yolcuları Alper Gezeravcı (asil) ve Tuva Cihangir Atasever (yedek) oldu. Bu noktada, uzay yolcularının seçimleri kadar uzayda yapacakları deneylerin seçimleri de önem taşıyordu. Türk uzay yolcularının uzayda gerçekleştireceği deneyler için yapılan çağrıya başvurular; Türk Uzay Ajansı ve TÜBİTAK uzay uzmanlarından oluşan bir komisyon tarafından değerlendirildi. Yapılan seçimde öneriler; bilimsel katkı, değer, maliyet, takvim, yapılabilirlik ve Uluslararası Uzay İstasyonu altyapılarına uyumluluk gibi kriterler çerçevesinde değerlendirildi.Seçilen deneylerden biri de Hacettepe Üniversitesi Kanser Enstitüsü Temel Onkoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Güneş Esendağlı liderliğinde gerçekleşen "Miyeloid" deneyi oldu. Deneyi gerçekleştiren araştırma ekibi; Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gülhane Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kerim Bora Yılmaz, Etlik Şehir Hastanesi Genel Cerrahi Kliniği'nden Doç. Dr. Erhan Güven ve Hacettepe Üniversitesi Kanser Enstitüsü Temel Onkoloji Ana Bilim Dalından Uzm. Biyolog Hamdullah Yanık'tan oluşuyor. Deney kapsamında, uzay yolcularının kan dolaşımından, uzay yolculuğu sırasında vücudun maruz kaldığı stres ve radyasyon hasarına bağlı oluşabilecek bağışıklık sistemindeki değişimler izlenecek ve kanser riskini belirleyecek araştırmalar yapılacak. Bu immünolojik deneylerle uzay ortamı ve radyasyon hasarına bağlı ortaya çıkan özel bir hücre tipi olan "miyeloid kökenli baskılayıcı hücrelere" yönelik hücresel, transkriptomik ve fonksiyonel analizler gerçekleştirilecek. UZAY ORTAMININ TEHLİKESİ VAR MI? Araştırma ekibinin bu deneyi planlama amacının, uzay yolcularının sağlık durumlarının çeşitli faktörlere bağlı olarak etkilenebileceği olduğu belirtiliyor. Güneşin ultraviyole ışınları, galaktik kozmik radyasyon, yer çekimi değişiklikleri, yolculuk sırasındaki basınç farklılıkları ve uzay görevindeki bireylerin soludukları hava ve ortam nemi uzay görevindeki astronotların sağlıklarına etki edebilecek faktörler arasında bulunuyor. Güneşten gelen solar kozmik ışınlar, yüksek enerjili protonlar ile galaktik kozmik ışınlara maruz kalmanın uzun dönemde radyasyon etkisine bağlı genetik hasara, bağışıklık sistemi reaksiyonlarına ve kanser riskine kadar varabilecek değişimler ortaya çıkarabileceğine dikkat çekiliyor. "Miyeloid" deneyi sorumlusu ve proje yöneticisi Prof. Dr. Güneş Esendağlı, "Olası uzay yolculuğu sırasında değişebilecek bağışıklık sistemi özelliklerinin, radyasyon hasarının ve uzay ortamının olası risklerini 4 ana başlıkta toplayabiliriz. Atmosferin koruyucu etkisi olmadığı uzay ortamının, insanlar için tehlikeleri ve radyasyonun organizma üzerindeki etkileri aşağıdaki gibidir" diyor. 1-) Radyasyon karsinoenezi (kanser riski) 2-) Akut veya geç başlangıçlı merkezi sinir sistemi etkileri 3-) Katarakt, sindirim ve dolaşım sistemi sorunları gibi diğer dejeneratif bozukluklar (görme problemleri başta olmak üzere) 4-) Akut radyasyon hasarı (cilt yaralanmaları başta olmak üzere)DÜNYADA BİR İLK OLACAKMyeloid deneyi; uzayda aylar ve hatta yıllar geçiren astronotların kanser riskinin belirlenmesi ve erken müdahale edilmesi ile insanlığın uzaydaki geleceği açısından dünyada bir ilk olma özelliği taşıyor. Prof. Dr. Güneş Esendağlı, "Uzay istasyonunda yapılan deneylerde radyasyon ölçümlerinin yörünge irtifası ve solar sikluslara bağlı olarak değişkenlik gösterdiği ortaya konmuştur. Miyeloid kökenli baskılayıcı hücreler, kanser gibi kronik inflamasyon süreçlerinde başta kanda olmak üzere yüksek düzeyde üretilerek immün baskılama yapan, kanser ilerlemesi ve yayılımını destekleyen, heterojen immatür miyeloid hücre popülasyonudur. Kapsamlı ve detaylı bir inceleme sonucunda elemeyi geçerek yapılmasına karar verilen bu deney; uzay çalışmaları ve tıp alanında bir ilki oluşturuyor" diyor. Kaynak:AA

Uzay Teknolojileri Fuarı ABD'de Düzenlendi

Uzay sektöründeki en son yenilikler, teknolojiler ve ürünlerin sergilendiği uzay teknoloji fuarı, ABD'nin Kaliforniya eyaletindeki Long Beach'te Çarşamba ve Perşembe günleri arasında düzenlendi.Kuzey Amerika'nın önde gelen etkinliklerinden biri olan fuarda, dünya genelinden 250'den fazla katılımcı ve 3300'den fazla ziyaretçi yer aldı. Fuarda uzay araçları, uydu ve fırlatma sistemleri için uzay teknolojileri ve hizmetleri ile sivil, askeri ve ticari uzay görevlerine yönelik malzemeler sergilendi. Fuarda ayrıca, ek üretim yoluyla optimize edilmiş sistem tasarımı, malzeme geliştirme, alçak Dünya yörüngesi görevleri için yeni nesil robotlar ve gelecekteki uzay keşifleri için yeni geliştirilen teknolojiler gibi önemli endüstri konularını kapsayan çeşitli paneller ve sunumlar düzenlendi. Fuarda sergilenen yeni ürün ve teknolojiler arasında uydu takip anten sistemleri, titreşim izolasyon ürünleri, X-ray kontrol ekipmanları ve seramik paket çözümleri yer aldı.Özellikle iletişim, savunma ve tıp pazarlarına odaklanan elektronik parça ve alt sistemlerin küresel üreticisi İletişim & Güç Endüstrileri şirketi, fuarda en son uydu izleme anten sistemlerini tanıttı.Merkezi İsviçre'nin Cenevre kentinde bulunan küresel bir yarı iletken firması olan STMicroelectronics, uzay için uygun radyasyona dayanıklı ürünler portföyü de dahil olmak üzere yarı iletken ürünlerini fuarda sergiledi. Şirkete ait mikroçipler, elektrikli otomobiller ve uzaktan kumandalı anahtarlar, dev fabrika makineleri ve veri merkezleri, çamaşır makineleri, sabit diskler ve akıllı telefonlar gibi en gelişmiş yeniliklerde kullanılıyor. Kaynak:XHTV

Uzayda Yapılan Deney Gıda Güvencesini Kurtarabilir mi?

Geçtiğimiz yıl IAEA ve FAO uzaya bazı bitki tohumları gönderdi, kısa bir süre önce ise bu tohumlar dünyaya geri döndü. Şimdi her 2 kuruluş, gezegen ısınırken yeterli gıda üretilmesine yardımcı olacak dayanıklı bitkisel ürünler geliştirmek için çalışmalara başladı. Bitkiler doğal olarak çevrelerine uyum sağlayarak hayatta kalabilecek donanıma sahiptir. Ancak bitkiler iklim değişikliğinin mevcut hızına uyum sağlamakta güçlük çekmektedir. Dünya gittikçe ısınmakta, dünya nüfusu artmakta, çiftçiler gıda talebini karşılamakta zorlanmaktadır. Kozmik bitkisel ürünler projesi! IAEA ve FAO, çiftçileri desteklemek ve küresel gıda güvencesini iyileştirmek için harekete geçti. FAO/IAEA Gıda ve Tarımda Nükleer Teknikler Ortak Merkezi vasıtasıyla, ihtiyaç duyulan bitkisel ürünlerin doğal ve genetik adaptasyonunu hızlandırma konusunda kozmik radyasyonun etkilerini keşfetmek için uzaya bitki tohumları gönderildi. Uluslararası Uzay İstasyonu’nda (ISS) 5 ay geçirdikten sonra dünyaya geri getirilen tohumlar üzerinde bilim insanları incelemelere başladı.Araştırma için, halihazırda büyük bir bilimsel veri bankası bulunması sebebiyle Arabidopsis ve Sorgum tohumları seçildi. Tohumlar çalışmanın bu aşamasında Avusturya'nın Seibersdorf kentindeki FAO/IAEA Gıda ve Tarımda Nükleer Teknikler Ortak Merkezi laboratuvarlarına gönderilecek, burada arzu edilen özellikler aranacak ve tohumlar analiz edilecek. IAEA Genel Direktörü Rafael Mariano Grossi, “Kozmik mahsuller projesi çok özel bir proje. Projenin, daha güçlü bitkisel ürünler yetiştirmemize ve daha fazla insanı beslememize yardımcı olarak, uzak olmayan bir gelecekte insanların yaşamları üzerinde gerçek bir etkiye sahip olması bekleniyor. IAEA ve FAO bilim adamları, 60 yıldır tohumların mutasyona uğramasını sağlayarak daha iyi özelliklere sahip binlerce ürün geliştiriyor. Ancak astrobiyoloji gibi heyecan verici bir alanda ilk kez deneyler yapılıyor” diye konuştu. FAO Genel Direktörü QU Dongyu da “Proje kapsamında uzaya gönderilen tohumlar Dünya'ya geri döndüğüne göre, kozmik radyasyonun, mikro yerçekiminin ve aşırı sıcaklıkların etkilerini görebilir ve bunları ortak laboratuvarlarımızda üretilenle karşılaştırabiliriz. Bu çığır açan deneyin, iklim değişikliğine uyum sağlayabilen ve küresel gıda güvenliğini artırabilen bitkisel ürünlerin geliştirilmesine yardımcı olacağını umuyoruz” diye konuştu. Kaynak:İHA

Hubble, Kaçak Şüpheli Bir Kara Deliği ve Takip Eden Yıldızları Tespit Etti

Hubble Uzay Teleskobu, milyarlarca ışık yılı uzaklıktaki isimsiz bir galaksiden uzanan ince bir çizgi içeren bir görüntü aldığında, gök bilimciler bunu bir hata olarak yazdılar. Kameraya giren kozmik ışınlar çizik gibi görünerek beklenmedik yerlerdeki çizgilerin kolayca geçersiz sayılmasını sağlayabilir. Şans eseri, Yale'den Profesör Pieter van Dokkum, yakınlardaki cüce galaksi RCP 28'in etrafındaki küresel kümeleri aradığı arşivsel Hubble görüntülerine bakıyordu ve aşağıdakine rastladı. Daha yakından incelediğinde, çizginin bilim insanlarının daha önce uzak galaksilerle ilgili tüm çalışmalarında gördükleri hiçbir şeye benzemediğini fark etti. Yeni bir makalede, van Dokkum ve ortak yazarlar, bir süper kütleli kara deliğin yüksek hızlı kaçışının sonuçlarını ortaya koyuyor.Van Dokkum'un incelediği görüntü, parlak bir şeye doğru Samanyolu galaksisinin iki katı uzunluğunda uzanan ince bir yıldız çizgisiyle uzak bir galaksiyi gösteriyor. Yıldız çizgisi, galaksiler arası bir gaz köprüsü olamayacak kadar parlak ve ince. Kaynak galaksi, Samanyolu'nun kütlesinin yüzde 1'inden daha azına sahip, ancak muhtemelen yakın zamanda gerçekleşen bir birleşme nedeniyle kabaca aynı hızda yeni yıldızlar oluşturuyor. Makale, izin yalnızca arkasında dalga etkisi yaratan çok büyük ve hızlı hareket eden bir cisim tarafından oluşturulabileceği sonucuna varıyor. Yazarlar, Güneş'in kütlesinin 20 milyon katı ve Samanyolu'nun Sagittarius A* kara deliğinin beş katı bir kütle öngörüyorlar. İz yaklaşık 39 milyon yılda oluşturuldu ve bu da yaratıcısının saniyede 1.600 km hızla hareket ettiğini gösteriyor, bu, Dünya ile Ay arasındaki boşluğu 14 dakikada geçmeye veya Güneş'e 26 saatte ulaşmaya yetecek bir hız. Van Dokkum, bir açıklamada, "Kara deliğin arkasında, gazın soğuduğu ve yıldız oluşturabildiği bir iz gördüğümüzü düşünüyoruz. Yani, kara deliği takip eden yıldız oluşumuna bakıyoruz." dedi. Yazarlar, içinden geçtiği gaz üzerindeki etkiyi, doğru atmosferik koşullar altında bir uçağın arkasında yoğunlaşan bir su buharı izine benzetiyorlar. İz, geldiği galaksinin neredeyse yarısı kadar parlak, bu da gazın çok kısa süreler için - astronomik olarak - yoğun bir şekilde parlak hale gelen çok büyük birkaç yıldıza çökmesinin bir sonucu. Ayrıca kara deliğin etrafında çok parlak bir alan var ve yazarlar bunu ya kara deliğin gelişinin şokuyla ısınan gaza ya da deliğin etrafındaki yığılma diskine atfediyorlar. Van Dokkum, "Tesadüfen bulmamız, saf şans." dedi. Eğer kozmik köprü göğün aynı bölümünde olmasaydı da incelemekte olduğu galaksiden yüzlerce kat daha uzakta olsaydı bulunamazdı. Bu kara delik, kaçak yıldızlarda olduğu gibi bir süpernova patlamasıyla dışarı atılamayacak kadar büyük. Tek makul açıklama, birleşen üç galaksinin süper kütleli kara delikleri arasındaki etkileşimler. Tıpkı üçüncü bir yıldızın ikili sistemin bir üyesini yerinden oynatabilmesi gibi, iki kara delik birbirinin yörüngesinde döndüğünde, üçüncünün gelişi sistemdeki üç kara deliğin en hafifini fırlatıp atabilir. Diğer ikisi, daha görkemli bir hızla diğer yöne doğru ilerlerken birbirlerinin etrafında yörüngede kalırlar. Kara delik çiftini bulmak teoriyi doğrulayacak ve doğrulamak için daha fazla çalışma gerektirecek bir şüpheli bulundu. Sistem o kadar büyüleyici ki, hem JWST'de hem de Chandra X-Ray gözlemevinde onu daha ayrıntılı olarak keşfetmek için değerli zaman ayrıldı. Gama ışını girişimi olarak yazılan diğer "çizikler" de, fenomenin benzersiz olup olmadığını görmek için yeniden incelenecek. Kaynak:AA

Boğaziçi'nden Teknofest Çıkarması

Boğaziçi Üniversitesi’nin Teknofest alanında sunacağı proje ve deneyler şöyle:  "Günümüzün daralan biyolojik dünya hayatına önemli bir alternatif olan yosunlar, Boğaziçi Üniversitesi’nde kurulan Entegre Biyorafineri ile, üretim ya da arz sorunu yaşanan birçok ürüne alternatif öneriler sunuyor. Ünversitede oluşturulan yosun üretim reaktörlerinden elde edilen mikro ve makro algler, fosil kaynaklara bağlı olmadan yosun tabanlı doğal kaynaklardan enerji elde edilmesini sağlıyor.Proje kapsamında yosun biyokütlesinden sürdürülebilir bir şekilde ileri düzey biyoyakıtlar (biyo-jet yakıtı, biyodizel, biyohidrojen, biyometan, biyoetanol) elde edilmesi yönünde çalışmalarda sona yaklaşıldı. THY ile ortak geliştirilen proje ile çok yakında uçuş denemeleri başlanması hedefleniyor. Proje kapsamında yapılan bir diğer çalışma ise yosundan gıda ve ilaç üretimine odaklanıyor. Tamamen yerli üretim olan, yüksek kalitede fonksiyonel gıda ürünleri üzerine Ar-Ge faaliyetleri yürütülen proje kapsamında; gıda takviyesi olarak kullanılan spirulina, Omega-3 yağ asitleri, astakzantin, beta karoten ve fikosiyanin elde ediliyor. Aynı şekilde ilaç sektöründe kullanılmak üzere biyoaktif madde taraması ve aday moleküllerin karakterizasyonu çalışmaları da gerçekleştiriliyor. Teknofest’te yosun çalışmaları kapsamında tanıtılacak diğer alanlar ise yosundan tarım sektörü için geliştirilen gübre ve hayvan yemi ile şehirler için yosunla su arıtma projeleri olacaktır. Kaynak:AA

TEKNOFEST 2023'ün En İddialı Katılımcılarından Biri ASELSAN

Türkiye'nin savunma sanayiinde önde gelen firması Askeri Elektronik Sanayi (ASELSAN), havacılık, uzay ve teknoloji festivali TEKNOFEST 2023'ün en büyük katılımcılarından birisi olmaya hazır. ASELSAN'ın en çok ilgi gösterilen paydaşlar arasında yer aldığı TEKNOFEST 2023, 27 Nisan- 1 Mayıs arasında Atatürk Havalimanı'nda düzenlenecek. ASELSAN, geleneksel hale gelen festivalde 200 metrekarelik Tekno Macera Platformu ile 200 metrekarelik sergi alanında ziyaretçilerle buluşacak. Festivalde ASELSAN'ın hayata geçirdiği sosyal sorumluluk projesi Tekno Macera da çocuklarla buluşacak. Festivalde eğlenceli teknolojik etkinliklerin yer aldığı Tekno Macera Platformu'na ayrılan alanda 9-12 yaş arası çocuklara özel olarak hazırlanan uzay temalı 5 farklı deneyim alanı oluşturulacak. 5 gün sürecek festivalde, Türkiye'nin dört bir yanından TEKNOFEST heyecanına ortak olan genç beyinler arasında kıyasıya yarışmalar düzenlenecek. GENÇLERLE BULUŞMANIN GURURUNU YAŞAYACAĞIZ ASELSAN Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Prof. Dr. Haluk Görgün, "Türkiye'nin milli gururu olan ASELSAN'ımız, gençlerin ve çocukların heyecanına ortak olmak için tüm gücüyle TEKNOFEST'te yer alacak" dedi.Prof. Dr. Haluk Görgün, binlerce ziyaretçiyi ağırlayacak olan festivalle ilgili değerlendirmesinde şunları söyledi:"Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında düzenlenecek TEKNOFEST'te geri sayım sürerken, heyecanımız da artıyor. Festival sayesinde kendini bilime ve teknolojiye adayan, geleceğimizin teminatı çocuklarımız ve gençlerimizle, daha büyük hedeflere koşacağız. Bizler de Türkiye'nin teknoloji devi ASELSAN ailesi olarak dünyanın en büyük havacılık, uzay ve teknoloji festivalinde gençlerimizle buluşmanın gururunu yaşayacağız. Türkiye'nin geleceğine hazırlanırken; gençlerimizin dünya çapında ses getirecek proje ve fikirlerinin de TEKNOFEST'ten çıkacağına inanıyoruz. Bu nedenle festivalin gençlerimizin kendilerini ispatlayacağı önemli bir platform olarak düşünüyoruz. Festivalde deneyimlerimizi aktaracağımız gençlerimizin fikirlerinden yararlanma imkanı bulacağız. Bu vesileyle tüm gençlerimizi ve çocuklarımızı yeni teknolojilerimizin sergileneceği TEKNOFEST alanındaki milli heyecana ortak olmaya davet ediyoruz. TEKNOFEST'te, ASELSAN mühendislerinin geliştirdiği sistemlerimizle hem cumhuriyetimizin 100'üncü yıldönümünün coşkusunu yaşayacağız hem de ileri teknolojimizle yarınlarımıza kapı aralayacağız. Yerli ve milli teknolojinin göz bebeği olan ASELSAN'ımız ülkemizin bağımsız savunma teknolojilerinin öncüsü olmaya devam edecek."ASELSAN, TEKNOFEST 2023'te bilime ve teknolojiye meraklı gençleri 'İnsansız Su Altı Sistemleri' ve 'Ulaşımda Yapay Zeka' yarışmaları ile buluşturacak. Bilim ve teknolojiye ilgi duyan gençlerin yoğun ilgi gösterdiği Ulaşımda Yapay Zeka Yarışması, 36 finalist takımın katılımı ile gerçekleştirilecek. 'İnsansız Su Altı Sistemleri Yarışması' da 26-29 Nisan 2023 tarihleri arasında İstanbul Teknik Üniversitesi havuzunda kırk finalist takımın katılımı ile yapılacak. Toplam 1401 başvurunun olduğu yarışmada takımlar sırası ile tasarım, kritik tasarım ve su altında görev gösterimi videosu aşamalarını geçerek finalist olmaya hak kazanacak. 'İnsansız Su Altı Sistemleri Yarışması', 2019 yılından itibaren ASELSAN öncülüğünde gerçekleştiriliyor. ASELSAN'IN YENİ SİSTEMLERİ ASELSAN standında yerli imkanlarla geliştirilen 20'ye yakın sistem sergilenecek. Gençler, ASELSAN'ın 'Aslan' insansız kara aracı, 'Ertuğrul' bomba imha robotu, 'Avcı' kaska entegre kumanda sistemi, 'İHASAVAR' anti-drone jammer ve 'Akıncı' İHA' gibi yerli ürünlerini deneyimleme imkanına sahip olacak. Kaynak:DHA

TEKNOFEST 2023 Başlıyor

TEKNOFEST açıklamasına göre, Türkiye Teknoloji Takımı Vakfı ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı yürütücülüğünde bu yıl yeniden İstanbul Atatürk Havalimanı'nda milyonlarca teknoloji tutkununu buluşturmaya hazırlanan TEKNOFEST 27 Nisan-1 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Geçen yıl Samsun merkezli olarak Karadeniz genelinde düzenlenen TEKNOFEST'i 1 milyon 250 binden fazla kişi ziyaret etti. Cumhuriyetin 100. yılında milli teknoloji hamlesi vizyonuyla geleceğe umutla bakan bir Türkiye için gençleri #sengeleceksindiye sloganıyla teknoloji yarışmalarında da bir araya getiren TEKNOFEST'te bu yıl 41 ana yarışma 102 farklı kategoride düzenleniyor. Yarışmalarda 13 milyon TL'nin üzerinde ödül, 30 milyon TL'nin üzerinde malzeme desteği veriliyor. Geçen yıl yarışmalara 81 il, 107 ülkeden 150 binin üzerinde takım, 600 binin üzerinde katılımcı başvuruda bulundu. TEKNOFEST teknoloji yarışmalarıyla 6. yılında da hayallerini gerçeğe dönüştürmek ve en iyisi olmak için mücadele eden gençlerin başarılı ve öz güvenli projelerine sahne olacak. Milli teknoloji üretme ve geliştirme konusunda gençlerin ilgisinin artırılması hedeflenerek bu alanlarda çalışan binlerce gencin projesine destek olmak için düzenlenecek 5 günlük festivalde teknoloji, bilim, havacılık-uçuş gösterileri, ödül törenleri, sergiler, zirveler, atölye çalışmaları ve etkinliklerle dolu programlar yer alacak. Kaynak.AA

Rolls Royce Uzaya Çıkıyor

Son zamanlarda bilim dünyasının üzerine bir hayli kafa yorduğu uzay evreninde özellikle Ay ve Mars konusundaki çalışmalar hızlanmaya başladı. Mars’ta yaşam olduğunu keşfeden NASA, çalışmalarını hızla sürdürürken; çalışmalarının pek çoğu Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarafından yapılıyordu. Rusya da uzay maceraları konusunda en köklü ülkelerden biri olurken, denkleme bir de Birleşik Krallık (UK) el atma kararı aldı. Bunun için Rolls-Royce devreye girdi. ROLLS-ROYCE’DA ÇALIŞMALAR BAŞLADI Airbus ve Boeing gibi uçak üreticilerine motor üretmesiyle de bilinen Rolls-Royce, bu kez yönünü uzaya döndü. Bir süredir uzay çalışmaları gerçekleştirdiği öğrenilen Rolls-Royce, 1950’den bu yana çeşitli enerji kaynakları ile ilgili çalışmalar gerçekleştirmişti. Şimdilerde nükleer enerji ile ilgilenen Rolls-Royce, Ay’da kullanılacak reaktörler üretmeyi planladığını duyurdu. Bu sayede uzayda sonsuz enerji elde etmenin mümkün olabileceğini düşünen Rolls-Royce ile UK Space Agency Ay’da koloni yaşamı kurulmasının önünü açmak için enerji üretimini ilk adıma almış gibi görünüyor. REAKTÖRLER 2029 YILINA KADAR YETİŞEBİLİR Bilindiği üzere, bir süredir tüm dünyada devam eden kuraklık sorunu, gıda konusunda endişelerinin artmasına neden olurken; iklim krizleri ve deprem gibi felaketlerin artışı da insanlığın yeni bir yaşam alanı arama çalışmalarını hızlandırdı. Bu nedenle gözünü gökyüzüne diken bilim insanları Ay ve Mars’ta koloni kurma çalışmalarına başladı. Bunun enerji sorununu temel olarak çözmeyi hedefleyen UK Space Agency ile Rolls-Royce, nükleer reaktör çalışmalarının startını verdi. Önceki çalışmalarının devamı gibi görülen nükleer reaktörlerin fotoğraflarını da yayınlayan Rolls-Royce, yeni üretimlerine “Rolls-Royce Mikro-Reaktör” adını koydu. Ayrıca, Rolls-Royce, reaktörleri 2029 yılına kadar kurulabilir hale getirmeyi planlıyor. Kaynak: Basın Bülteni

Dünyanın En Eski Bulutlarının İncelenmesi Sona Erdi

NASA'nın AIM görevi, uzayda geçirdiği 15 yılın ardından sona eriyor. Ajans, kısa bir blog gönderisinde, geçtiğimiz Perşembe günü batarya gücü arızası nedeniyle uzay aracı için operasyonel desteği sonlandırdığını resmi olarak duyurdu. NASA, AIM'in bataryasıyla ilgili sorunları ilk olarak 2019'da fark etti, ancak görev Dünya'ya hala önemli miktarda veri gönderiyordu. Batarya gücündeki son düşüşün ardından NASA, AIM'in yanıt vermemeye başladığını belirtiyor. AIM ekibi, yeniden çalışma ihtimaline karşı uzay aracını iki hafta daha izleyecek. Ancak blog gönderisinde kullanılan dile bakılırsa, NASA'nın pek umutlu olduğu söylenemez.NASA, Dünya'nın üst atmosferinde yüzlerce yıl kalabilmeleri nedeniyle fosilleşmiş bulutlar olarak da bilinen, gece parlayan bulutları incelemek için 2007 yılında AIM - Mezosferdeki Buz Aeronomisi – görevini başlattı. Uzay aracı, gezegen yüzeyinin 600 kilometre yukarısındaki gözlem noktasından topladığı verilerle bilim insanları için paha biçilmez olduğunu kanıtladı. AIM tarafından toplanan veriler, insan kaynaklı iklim değişikliğinden kaynaklanan metan emisyonlarının geceleri parlayan bulutların daha sık oluşmasına neden olduğunu tespit eden yakın tarihli bir 2018 araştırması da dahil olmak üzere 379 hakemli makalede kullanıldı. Başlangıçta bu görevin sadece iki yıl faaliyet göstermesi beklendiği düşünülürse, topladığı veri miktarının küçümsenemeyeceği rahatlıkla söylenebilir.

Venüste Aktif Bir Yanardağ Bulundu

Araştırmacılar bulgularını Science dergisinde yer alan bir makalede yayınladı . Bu bulgulara göre, Venüs'ün yüzeyindeki aktif bir volkan, etrafındaki lav deliklerinden lavlar çıkararak gezegenin yüzeyini değiştirmeye devam ediyor.   Fairbanks Alaska Üniversitesi’nde Gezegen Bilimcisi olan Robert Herrick, Magellan tarafından çekilmiş sayısız radar görüntüsüne baktı.Herrick daha sonra verileri NASA’nın Jet Tahrik Laboratuvarı’nda bir radar uzmanı olan Scott Hensley’e getirdi: Görüntülerde volkanik patlama sonucu toprağın çökmesiyle oluşmuş volkanik yer şekli olan kaldera gözlendi. Değiştirilmiş kaldera volkanik aktivitenin kanıtıydı.  Volkanların Venüs’te aktif olduğu fikri daha önce öne sürülmüştü. 2020’de ayrı bir araştırma ekibi Venüs'te 37 volkanik yapı tespit etti. Gezegende, kubbeli volkanların yanı sıra, antik geçmişte gezegenin yüzeyinde lavların aktığını gösteren devasakurumuş lav kanalları var. kaynak: basın bülteni

Astronotların Gözyaşları Uzayda Ev Yapılmasını Sağlayacak

StarCrete diye adlandırılan malzeme, sıradan betonun iki katı dayanıklılığa sahip ve pahalı inşaat malzemelerini dünya dışındaki yerlere taşıma ihtiyacını ortadan kaldırıyor. Manchester Üniversitesi'ne bağlı, keşfin arkasındaki ekip daha önce Mars toprağını bağlamak için astronotların kan ve idrarını kullandıkları bir beton geliştirmiş fakat bunun büyük ölçekli projelerde pratik olmadığı görülmüştü. Yeni StarCrete'te yapay Mars tozunu bağlamak için bunların yerine (her ikisi de uzay görevlerinde yaygın bulunan) patates nişastası ve bir tutam tuz kullanılıyor. Geleceğin Biyoüretimi Araştırma Merkezi'nde araştırma görevlisi ve bu projenin baş araştırmacısı olan Dr. Aled Roberts, "Astronotlara gıda olarak nişasta üreteceğimizden bağlayıcı madde için insan kanı yerine bunu kullanmak daha mantıklı geldi. Ayrıca gelişmesi için hâlâ uzun yıllara ihtiyaç duyduğumuz mevcut yapı teknolojileri, ciddi miktarda enerji ve fazladan ağır iş makinesi gerektiriyor. Bu da bir görevin maliyet ve karmaşıklığını artırıyor" dedi. Dr. AledRoberts, "StarCrete'in bunların hiçbirine ihtiyaç duymaması, görevi basitleştirerek daha ucuz ve daha uygulanabilir hale getiriyor. Zaten astronotlar da muhtemelen yara kabuğu ve idrardan yapılmış evlerde yaşamak istemez" diye ekledi. Bir çuval patates 213 tuğla üretmeye yetecek kadar nişasta içeriyor. Bilim insanları 25 kilogram ağırlığındaki bir çuval patates cipsinin yaklaşık yarım ton StarCrete, yani kabaca 213 tuğla üretmeye yetecek kadar nişasta içerdiğini hesapladı. Malzemeyi gözyaşıyla güçlendirebilecekler. Malzemeyi güçlendirmek için gereken tuz da astronotların gözyaşlarından ya da Mars yüzeyindeki bileşiklerden elde edilebilir. StarCrete'i geliştirmeyi ve test etmeyi sürdürmek için DeakinBio adlı bir girişim kuran ekip, bu icadın normal betona çevresel açıdan daha sürdürülebilir bir alternatif sunduğunu ve Dünya'daki binalarda kullanılma potansiyeli taşıdığını iddia ediyor. Araştırma, Open Engineering adlı bilimsel dergide yayımlanan "StarCrete: a starch-based biocomposite for off-world construction" (StarCrete: Dünya dışındaki inşaatlar için nişasta bazlı bir biyokompozit) başlıklı çalışmada detaylandırıldı. Kaynak:AA

Hubble Uzay Teleskobundan Yeni Keşif

Geçtiğimiz günlerde Hubble uzay teleskobundan elde edilen görüntü, Dünya'dan görülebilen bir galaksiyi gözler önüne serdi. Paylaşılan bilgilere göre bilim insanları, Hubble uzay teleskobu ile UGCA 307 adlı galaksi gözlemledi. Hubble uzay teleskobu, UGCA 307 adlı galaksiyi görüntüledi Cüce galaksi olarak adlandırılan bir tür olduğundan, bu galakside sadece küçük bir yıldız kümesi bulunuyor. Bunlar, birkaç milyar yıldızlı galaksiler olarak tanımlanıyor. Samanyolu galaksisinde yüz milyarlarca yıldız bulunduğunu belirtmekte fayda var.UGCA 307, Samanyolu galaksisinin aksine çok fazla dala sahip değildir. Görüntülenen galakside, yeni yıldızların oluştuğu parlak kırmızı bölgeler gibi görülebilen özellikler mevcut. Yıldızlar gençken, yakındaki gazı aydınlatan ve parlak bir şekilde parlamasına neden olan ultraviyole radyasyon yayıyor. NASA, insanlık için yeni yaşam alanları arıyor! Teleskopta bulunan Hubble'ın Gelişmiş Araştırma Kamerası (ACS) cihazı, elektromanyetik spektrumun insan gözünün algılayabildiği bir teknolojiye sahip. Yetkililer, görüntünün bu teknoloji sayesinde ACS ile çekildiğini açıkladı. ACS, radyasyonun yıldız oluşum bölgelerinin etrafındaki toz bulutları üzerindeki etkisini görüntüleyebilme özelliğiyle karşımıza çıkıyor. Hubble teleskobunda çalışma yürüten bilim insanları, "Bu görüntü, gökbilimcilere galaktik mahallemiz hakkında fikir veren, bilinen tüm yakın galaksileri keşfetmeye yönelik bir Hubble projesinin parçası. Bu Hubble projesi, Hubble'ın gözlem planındaki kısa boşluklardan yararlanarak yakındaki galaksilerin kalan dörtte birini keşfetmek için yola çıktı." ifadelerine yer verdi. Kaynak: Basın Bülteni

NASA'nın Kıyafetleri Yenilendi

NASA, 2025 yılındaki Ay'a insanlı yolculuk misyonuna yetişmek üzere 2 adet kıyafet üretilmesi projesine 1 milyar dolar ayırdı. Yeni tasarım astronotların kıyafetleri, bilimsel deneylerde yardımcı olacak ve hareket kabiliyetlerini artıracak özellikler barındırıyor. Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), Ay'a yeniden yapılacak insanlı yolculuk için tasarlanan uzay kıyafetini görücüye çıkardı. Yeni tasarım astronotların Ay yüzeyinde yapacakları bilimsel deneylerde onlara yardımcı olacak ve hareket kabiliyetlerini artıracak özellikler barındırıyor. BBC News'in aktardığı habere göre NASA, prototipi tanıtılan yeni uzay kıyafetini, Artemis 3 projesi kapsamında Ay'a yeniden insanlı yolculuk yapmanın hedeflendiği 2025 yılına yetiştirmeye çalışıyor. Halen ABD'li astronotlar tarafından giyilen uzay kıyafetleri 1981 yılında yapılan tasarıma dayanıyor.228 milyon dolarlık tasarım kontratını geçen yıl Teksas merkezli Axiom Uzay şirketi kazanmıştı ve prototipi hazırlamaları 6 ay sürdü. Bu yeni kıyafetin, kadın astronotlar için de daha uygun olmasına özen gösterildi. Geçmişte kadın astronotların uzay seyahatlerinin, uygun beden kıyafet bulunmaması nedeniyle sekteye uğradığı durumlar olmuştu.Kıyafetin bedene tam olarak uygun olması, aşırı yorgunluğu ve fiziksel yaralanma riskini azaltıyor.Önceki kıyafetlerin aksine, astronotlara daha fazla esneklik sağlaması için, bu yeni tasarımın birleşme noktalarında dikiş kullanıldı. Ayrıca kaskın içinde de aydınlatma ve HD (yüksek çözünürlüklü) kamera bulunuyor. Bu sayede astronotların Ay yüzeyinde yaptıkları çalışmalar Dünya'dan yüksek çözünürlüklü şekilde izlenebilecek.Ay'da kullanılacak botlar da Ay'ın sürekli karanlık olan yüzeyindeki dondurucu soğuklara dayanabilecek şekilde tasarlandı. Yeni kıyafetler üç boyutlu yazıcı ve lazer kesiciler de dahil gelişmiş üretim metodlarıyla yapılacağı kaydedildi. KAYNAK:AA

Yıl Sonunda Fırlatılacak Olan Uydu: Einstein Probe

Uydu projesinin baş araştırmacısı, aynı zamanda Çin Bilimler Akademisi'ne bağlı Ulusal Astronomik Gözlemevleri'nde araştırmacı olan Yuan Weimin, projeyle ilgili son gelişmeyi yakın zamanda gerçekleştirilen 35. Ulusal Uzay Keşifleri Sempozyumu'nda açıkladı.Yuan, "Uydu, geliştirme sürecindeki son aşamaya girdi" dedi. Bilim insanına göre, uydunun süpernova patlamalarından gelen ilk ışığı yakalaması, yerçekimi dalgası kaynaklarının aranmasına ve detaylı yerinin belirlenmesine yardımcı olması, ayrıca evrendeki gizemli geçici fenomenleri gözlemlemesi bekleniyor. GENİŞ GÖRÜŞ ALANI VE YÜKSEK HASSASİYET İLE İZLEYECEK Yuan, "Istakoz gözü teleskop teknolojisi sayesinde, Einstein Probe misyonu, şu anda hakkında az bilgi bulunan yumuşak X-ışını bandını geniş bir görüş alanı ve yüksek hassasiyetle izleyebilecek" dediuan'a göre Einstein Probe, evrendeki yüksek enerjili geçici nesneleri izlemek için sistematik gökyüzü araştırmaları yapacak. Misyonun gizli kara delikleri keşfedip evrendeki kara deliklerin dağılımını haritalaması, oluşum ve evrimlerini incelememize yardımcı olması bekleniyor. Yuan, uydunun kütleçekimsel dalga olaylarına eşlik eden X-ışını sinyallerini aramak ve yerlerini tespit etmek için de kullanılacağını belirtti. Çin Bilimler Akademisi'nin uzay bilimi projesi kapsamında gerçekleştirilen uydu programı, Avrupa Uzay Ajansı, Almanya'daki Max Planck Dünya Dışı Fizik Enstitüsü ve Fransız uzay ajansının da katılımıyla tüm dünyada yoğun ilgi gördü. Kaynak: Basın Bülteni

Türkiye Uzay Ajansı 2023 Görev Bütçesi Hızla Büyüyor

Ülkemizdeki havacılık ve uzay faaliyetleri için ayrılan bütçeler büyük oranda artırılıyor.Türkiye Uzay Ajansı 2023 bütçesi için kanun teklifi sunuldu. 2018 yılında kurukan Türkiye Uzay Ajansı (TUA), faaliyetlerini Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na bağlı olarak yürütüyor. Bakanlıktan bağımsız bütçeye sahip olan TUA, yeni bütçe teklifi ile gündeme geldi. Türkiye Uzay Ajansı bütçesi 2023 yılında 2 bin 500 kat artacak TUA Başkanı Serdar Hüseyin Yıldırım, Nisan 2022’de katıldığı bir toplantıda Ay’ın yüzeyine gerçekleştirilecek yolculuktan ilk Türk astronot seçimi ile ilgili bilgi aktardı. 2023’ün ilk yarısında uzaya ilk kez bir Türk astronot gönderileceğini belirten Yıldırım, kullanılacak uzay aracının tasarımının da yerli olacağının altını çizdi. TUA Ay görevinde görev yapmak için 1 asil 1 yedek olmak üzere toplam 2 astronot seçilecek. Yıldırım, geçtiğimiz haftalarda yaptığı açıklamalarda astronot seçimlerinde sona yaklaştıklarını belirtti. 2022 yılında 61 milyon 293 bin TL olan TUA bütçesi, düzenlenen kanun teklifinde 1 milyar 618 milyon 2 bin TL olarak belirlendi. Yaklaşık 2.500 kat artırılan bütçe ile gelecek yıl Ay görevi gerçekleştirilecek. TUA bütçesi için gerçekleştirilen teklif detayları ise şu şekilde: TUA Başkanlığı, Türkiye’nin uzay alanındaki faaliyetlerini düzenlemek, yönlendirmek ve geliştirmek amacıyla kuruldu. 23 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi uyarınca uzay ve havacılık bilimi ve teknolojileri alanında kendisine tanımlanan görevleri yerine getiren TUA, “Uzay ve Havacılık Alanında Bilim, Teknoloji ve Uygulamaların Geliştirilmesi” alt programı kapsamında yüksek katma değerli ürün ve hizmetleri destekleyecek nitelikte Ar-Ge ve yenilik faaliyetleri ile dışa bağımlılığın azaltılmayı hedeflemektedir. Bununla birlikte, TUA sayesinde uluslararası alanda rekabet gücünün arttırılması hususunda her türlü çalışmaların yapılarak milli  menfaatlerimize ve toplumun refahına katkı sağlanacaktır. Uzay ve havacılık sanayinde rekabetçiliğin artırılması, uzay ve havacılık teknolojilerinin kullanımının yaygınlaştırılması hedeflenerek TUA Başkanlığı tarafından ticari, bilimsel ve araştırma-geliştirme amaçlı uzay operasyonları ile insanlı veya insansız uzaya erişim ve uzayın keşfine yönelik görevler yönetilmektedir. TUA bütçesi, uzay ve havacılık teknolojileri alanında bilimsel ve teknolojik altyapıların ve insan kaynağının geliştirilmesi, kapasite ve yeteneklerin arttırılması için yeniden düzenlenmelidir. Yenilenen bütçe ile uzay faaliyetlerinin dışa bağımlı olmadan yürütülmesi, tesis ve teknolojilerin kazanılması gibi amaçlarla da faaliyetler yürütülecektir. Kaynak : Basın Bülteni

2025’ten itibaren Uzaya Balonla Yolculuk Etmek Mümkün

İspanya merkezli uzay turizmi şirketi Halo Space, şişirilmiş bir balona bağlı dairesel bir kapsülde sıfır emisyonlu ticari uçuşları başlatmaya hazırlanıyor. Kapsül, her seyahatte sekiz yolcu ve bir pilotu taşıyacak. Kapsül, 40 kilometrelik yüksekliğe fırlatılacak ve Dünya’nın 360 derecelik manzarasını gözler önüne seren panoramik pencerelere de sahip. İLK TEST UÇUŞU ARALIK AYINDA Halo Space, uzay kapsülünün bir prototipi aralık ayında Hindistan’ın Hyderabad şehrinde bulunan Tata Institute for Fundamental Research’te (TIFR) ilk test uçuşunu gerçekleştirecek. Prototip, dünyaya dönmeden önce yaklaşık altı saat boyunca, Dünya atmosferinin ikinci tabakası olan stratosfere doğru yaklaşık 35 kilometre uçacak. 2023’ün ilk çeyreğinde ise İspanya’da ikinci bir test uçuşu yapılması planlanıyor. 4 KITAYA UÇUŞ ÜSLERİ KURULMASI PLANLANIYOR Şirket, denemeleri başarıyla tamamladıktan sonra 2025’te ticari uçuşlarına başlamayı ve sonrasında dört kıtaya uçuş üsleri kurmayı planlıyor. 2029’dan itibaren yılda toplam 3 bin yolcuyla 400 sefer yapılacak. Biletlerin fiyatları ise 100 bin Euro ile 200 bin Euro arasında değişecek. Müşteriler, Dünya’nın eğriliğini 4-6 saat boyunca görebilecek. Şirket, bunu insanın aklını başından alan bir deneyim olarak betimliyor. UZAYI ZİYARET ETMENİN EN ÇEVRE DOSTU YOLU Halo Space’in CEO’su ve kurucusu Carlos Mira “Geçtiğimiz 12 ay boyunca önceden var olan, kendini kanıtlamış ve güvenilir teknolojiyi kullanmak için havacılık endüstrisindeki en iyi ve en tecrübeli şirketlerle çalıştık. Ekip, ilk yıl içinde başardıklarımızdan oldukça memnun. Ancak nereye doğru yol aldığımız konusunda daha da heyecanlıyız. Yolculara hayat değiştiren bir deneyim sunarak onları dünyanın 40 kilometre dışına, uzayın kenarına götüreceğiz” dedi. Halo Space, basınçlı kapsüllerinin CO2 salınımı yapmadan yükseldiğini belirtti. Böylece bu kapsüller, uzayı ziyaret etmenin en çevre dostu yolu haline geliyor. Kaynak : AA

TEKNOFEST 2023 Roket Yarışmasına Başvurular Başladı

TEKNOFEST Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivali'nden yapılan açıklamaya göre, her yıl binlerce takımın başvuruda bulunduğu Roket Yarışması, gençlere uzay teknolojileri alanında benzersiz bir deneyim fırsatı sunuyor. Festival kapsamında düzenlenen yarışmaya başvurular başladı. Tasarımdan üretime, entegrasyondan hazırlık sürecine kadar her aşamadan sorumlu olan gençlerin kendi tasarımı olan roketleri üretip, uçuşunu gerçekleştirdiği yarışma sistem mühendisliği vizyonuyla çalışıyor. Avrupa’da ilk, dünyada düzenlenen ikinci roket yarışması özelliğine sahip olan yarışma TEKNOFEST kapsamında ROKETSAN yürütücülüğünde düzenleniyor. TEKNOFEST Teknoloji Yarışmaları kapsamında ilki 2018 yılında gerçekleştirilen Roket Yarışmasına gençlerin ilgisi her geçen yıl artarak devam ediyor. Farklı alanlardaki fen ve mühendislik bilgi birikimlerini kullanan gençler, disiplinler arası düşünerek ve karmaşık işlemleri, süreçleri planlayarak roket tasarımı, üretim ve entegrasyonunu başarıyor. Roket Yarışması'nda 1 milyon 140 bin TL ödül AA'nın Global İletişim Ortağı olduğu TEKNOFEST 2023 kapsamında yine en dikkati çeken yarışmalar arasında olan Roket Yarışması bu yıl Lise (4 bin feet), Orta İrtifa (8 bin feet), Yüksek İrtifa (18 bin feet) ve Zorlu Görev (7 bin 5 yüz feet) olmak üzere dört farklı kategoride düzenleniyor. Katılımcılara eşsiz bir teknoloji serüveninin yanı sıra havacılık kariyerinde önemli bir adım, ekip ruhu ve takım olabilmenin kazanımlarını da yaşatan yarışmaya lise, ön lisans, lisans ve lisansüstü öğrenciler ile mezunlar başvurabiliyor. TEKNOFEST 2023 kapsamında ödüllerin katlandığı bu yıl Roket Yarışması'nda toplam ödül 1 milyon 140 bin TL olurken, yarışmanın son başvuru tarihi 20 Kasım 2022 olarak belirlendi. TEKNOFEST Teknoloji Yarışmaları kapsamında, 24-30 Nisan 2023'te Aksaray Tuz Gölü’nde yapılacak final etabında dereceye giren takımlar ödüllerini İstanbul Atatürk Havalimanı’nda düzenlenecek TEKNOFEST’te alacak. TEKNOFEST, Cumhuriyetin 100. yılında 3 şehirde düzenlenecek Cumhuriyetin kuruluşunun 100. yılında İzmir, Ankara ve İstanbul'da düzenlenecek TEKNOFEST, 2023'te 41 ana yarışma ve 102 alt kategoride gerçekleştirilecek. TEKNOFEST’te yarışmalara katılmak için başvurular "www.teknofest.org" adresi üzerinden yapılacak. 13 milyon TL'den fazla ödül ve 30 milyon TL'nin üzerinde malzeme desteğinin verileceği TEKNOFEST 2023'ün teknoloji yarışmalarının başvuruları da 20 Kasım'da sona erecek. Kaynak : AA

Türkiye Uzay Ajansı ve ESEN Sistem, ABD'li Sierra Space ile Anlaştı

TUA (Türkiye Uzay Ajansı) ve ESEN Sistem, ABD'nin dünyaca ünlü uzay şirketi Sierra Space ile uzun vadeli ortaklık kurdu. TUA ve ESEN Sistem, ABD’nin ünlü havacılık, uzay sistemleri ve ticari yörünge taşımacılığı şirketi Sierra Space ile İşbirliği Mutabakat Zaptı imzaladı. Bu doğrultuda LEO (Alçak Dünya yörüngesi) Ay ve astronot programları konusunda işbirliği yapılacak. TUA ve ESEN Sistem, Sierra Space ile anlaştı TUA ve ESEN sistem ile anlaşma sağlayan ve 1963 yılında kurulan Sierra Space, 1994 yılında Türk kökenli Fatih Özmen ve Eren Özmen tarafından satın alındı. Su anda ise ABD ordusundan NASA’ya kadar birçok kurumla ortak proje geliştiriyor. Son yıllarda ise astronotları yerküre alçak yörüngesine uçuracak ticari personel taşıma yeteneğini geliştirmesi için NASA tarafından seçilen 3 şirket arasında yer aldığı için tüm dünya tarafından tanınır bir hale geldi. Türkiye Uzay Ajansı ve ESEN Sistem ile imzalanan mutabakata göre ise alçak Dünya yörüngesine ve Ay’a yük gönderme başta olmak üzere uzaktan algılama, sevk sistemleri, mürettebatlı uzay sistemi ve uzay iletişimi gibi uzay teknolojileri ve uygulamaları konusunda işbirliği yapılacak. Bununla birlikte Sierra Space ve ESEN’in önümüzdeki beş yıl boyunca Dream Chaser isimli uzay uçağı ve LIFE habitatı da dahil olmak üzere birçok uzay teknolojisi ve uygulamaları üzerinde TUA ile ortaklaşa çalışacak. Ayrıca gelecekteki LEO planları da yine birlikte yapılacak. Anlaşma dahilinde bilinen 4 madde ise şu şekilde: Uzaktan algılama, sevk sistemleri, mürettebatlı uzay sistemi ve uzay iletişimi gibi alanlardaki uzay teknolojileri ve uygulamaları Sierra Space’in LIFE uzay habitat modülünün kullanımı dahil olmak üzere, LEO yörüngesinde uzay ortamı kullanımı Yükleri LEO’ya (alçak Dünya yörüngesi) ve aya gönderme Uzayla ilgili ticari girişimler, Ar-Ge, teknoloji inovasyonu ve bilim kampanyalarında Türk sanayisi ve akademisinin katılımı Sierra Space CEO’su Tom Vice tarafından konuyla ilgili yapılan açıklamada şunlar söylendi: Türk Uzay Ajansı ve ESEN ile yapılan bu anlaşma, LEO’da bir teknoloji ve iş platformu inşa ettiğimiz ve de bunu yaparken uzaya ekonomik erişim sağlayarak ticari uzay ekonomisini dünyaya açtığımız için Sierra Space için önemli bir adımdır. İnsan uygarlığını ilerletmek için yaptığımız iş hiç bu kadar önemli olmamıştı. Yeni nesil uzay taşımacılığına, destinasyonlara ve uygulama çözümlerine öncülük etmek için dünyanın dört bir yanından insanları bir araya getirmek için uzayda eşsiz bir fırsata sahibiz. TUA Başkanı Serdar Hüseyin Yıldırım tarafından konuyla ilgili yapılan açıklamada şunlar söylendi: Türk Uzay Ajansı, Dream Chaser uzay uçağı, LIFE Habitat ve bir dizi uzay uygulaması dahil olmak üzere Sierra Space’in çeşitli projelerinin ve uzay teknolojilerinin geliştirilmesine ve yürütülmesine katılmak için Sierra Space ve ESEN ile ortak olmaktan gurur duyuyor. Sierra Space’in yetenekleri ve teknolojilerinden yararlanarak endüstrilerimiz ve gelecekteki uzay projelerimiz için muazzam faydalar sağlayacağız. Ticari alan altyapısının ve ekonomisinin geleceğinde aktif katılımcılar olabileceğimiz ek fırsatları belirlemek için Sierra Space ile daha fazla işbirliği yapmayı dört gözle bekliyoruz. ESEN Genel Müdürü Cem Uğur tarafından konuyla ilgili yapılan açıklamada şunlar söylendi: Sierra Space, ticari uzay ekonomisinde bir endüstri lideridir ve şirketle birlikte Türk uzay ekonomisinin inşasına yardımcı olmak için çabalarımızı sürdürmekten mutluluk duyuyoruz. Sierra Space’in ileri teknolojilerini ve ticari uzay projelerini daha da ilerletmek için ortaklaşa çalışırken, dünyanın her yeri için ticari alan gelişimini ilerletebiliriz. Kaynak : ShiftDelete

Uzayda Topraksız Sebze Yetiştirildi

Uluslararası Uzay İstasyonu'nda toprak kullanmadan bitki yetiştirmeyi başaran ilk astronot Jessica Watkins oldu. Uzayda yenilebilir bitkiler yetiştirmek bilim insanları için her zaman heyecan vericiyken Uluslararası Uzay İstasyonu'nda toprak kullanmadan bitki yetiştirmeyi başaran ilk astronot Jessica Watkins oldu. Watkins'in topraksız yetiştirdiği mahsul, yıldızlararası keşif çağına doğru önemli bir adım olabilir. Watkins, kozmik sebzeleri XROOTS adlı bir sistem yardımıyla yetiştirdi. XROOTS deneyi şubatta başlatıldı ve 4-6 ay içinde ilk mahsullerini verdi. Sistemde tohumların en başından hasada kadar gelişimini desteklemek için yalnızca hidroponik ve aeroponik teknikler kullanıldı. Hidroponik, bitkilerin toprak kullanılmadan su içindeki minerallerle, aeroponik ise benzer şekilde hava veya sis ortamında yetiştirilmesi anlamına geliyor. NASA yetkilileri Sierra Space adlı özel firmanın tasarladığı sistemin deneysel olduğunu vurguladı.  

ABD, Uzayda Fabrika Kurmak için Çalışıyor

Başta NASA ve SpaceX olmak üzere bazı uzay kuruluşları, gelecekte Mars gibi gezegenlerde yerleşik yaşama geçmek için şimdiden çalışmalar yürütüyor. Tahmin edebileceğiniz gibi, bu görevler oldukça maliyetli olacak. Öte yandan, uzaya göndermek için herhangi bir uydu veya başka bir cihaz üretmek oldukça zahmetli bir iş. ABD'nin uzayda fabrika kurma planları ABD yönetimi, pahalı teknolojik ekipmanların uzayda inşa edilmesi için ulusal strateji belirledi. Yetkililer, yapay zeka desteğiyle geliştirilen otonom üretim mekanizmalarının uzay fabrikalarının önünü açacağını ifade etti. Bildiğiniz gibi, uzayda eskiyen ve görev süresi dolan uydular yenileriyle değiştiriliyor. ABD'nin uzayda kurmak istediği üretim tesisi ise bu uyduları uzayda onarmak istiyor. Halihazırda Uluslararası Uzay İstasyonu’nun (UUİ) bakım ve onarım görevlerini, uzay yürüyüşüne çıkan astronotlar üstleniyor. Ancak bu görevler epey tehlikeli olabiliyor. Uzayda kurulacak tesis sayesinde, bu görevleri insanlar yerine robotlar üstlenebilir. Yetkililer bu ilk adımların ardından uzayda fabrikalar kurma aşamasına geçilebileceğine inanıyor.

Çin Yeni Bir Uzay İstasyonu Kuruyor

Çin tarafından nisan ayının sonunda kurulmaya başlanan uzay istasyonu biri 18, ikisi 14,4 metre uzunluğunda olmak üzere üç modülden oluşacak. Kısaca CSS olarak adlandırılan Çin Uzay İstasyonunun kontrol merkezi olması planlanan 18 metre uzunluğundaki modülde, bir seferde toplam üç astronot altı aya kadar çalışabilecek. Toplam kütlesi 100 ton civarında olması planlanan CSS’nin kurulumuna ilk olarak kontrol modülünden başlandı. Nisan ayının sonlarında gerçekleştirilen ilk fırlatmadan sonra kurulumun tamamlanması için en az 10 fırlatma daha yapılacak. İstasyonun kurulumunun 2022’nin sonlarına doğru tamamlanması ve bilimsel çalışmalara ev sahipliği yapmaya başlaması planlanıyor. Tamamlandığında CSS’nin büyüklüğü 15 ülkenin iş birliğiyle kurulan ISS’nin dörtte biri kadar olacak. CSS’nin kontrol modülünün üzerinde beş ayrı bağlantı noktası bulunuyor. Bu noktaların ikisine 14,4 metre uzunluğundaki yan modüller bağlanacak, ikisi istasyona astronot ve kargo taşıyan roketler tarafından kullanılacak. Bir bağlantı noktası ise gelecekte istasyona eklenmesi muhtemel yeni bir modül için ayrılmış. CSS’nin iç kısmında buzdolabı büyüklüğünde deney cihazlarının yerleştirilebileceği 14 raf bulunacak. Ayrıca istasyonun dış kısmında da uzay ortamında deneyler yapmak için tasarlanmış 50 iskele yer alacak. CSS’de uzay fizyolojisinden akışkanlar mekaniğine, malzeme biliminden genel görelilik ve kuantum mekaniğine kadar çeşitli alanlarda araştırmalar yapılması planlanıyor.

Uydu Şirketi Kurulacak

Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir, uydu teknolojilerindeki çeşitli kabiliyetlerin birleştirildiği bir uydu şirketinin yakın zamanda hayata geçirileceğini bildirdi. Demir, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi, Hukuk Fakültesi ve Gözlemevi Uygulama ve Araştırma Merkezi işbirliği ile gerçekleştirilen 1. Uzay Ekonomisi, Uzay Hukuku ve Uzay Bilimleri Sempozyumu’nda yaptığı konuşmada, Türkiye’nin Milli Uzay Programı’nın bu alandaki hedeflerin büyütüldüğünün göstergesi olduğunu söyledi. Uzayı hedefleyen teknoloji gelişiminin çok önemli olduğunu vurgulayan Demir, savunma sanayisi ekosisteminin de bu alanda ihtiyaç duyulan altyapıları geliştirdiğini ifade etti. Demir, gökbilim seviyesinde başlayan çalışmaların yayın, haberleşme, gözetleme uydularıyla devam ettiğini ve süreçte belirli bir yerlilik oranının yakalanmasına yönelik çalışmaları sürdürdüklerini belirterek, “Bugün artık uydu konusunda belirli yetkinliklerimizin olduğunu, bunun daha da geliştirileceğini söylemek yanlış olmaz. Uzaya erişim açısından itki teknolojileri çalışmaları savunma sanayisi ekosisteminde yer almakta. Çeşitli ürünlere uzay tarihçesi kazandırmak, uzayla ilgili parametreleri düşünmek bu anlamda bilimsel çalışmalar yapmak da bir süredir devam eden çalışmalar arasında yer alıyor” dedi. Kaynak : AA

ATASAM Doğu Anadolu Gözlemevi'nin İnşaatı Tamamlanıyor

Doğu Anadolu Gözlemevi (DAG) teleskobu yaklaşık 100 ton ağırlığında ve 4 metrelik aynası ile uzayı gözlemleyecek. Gözlemevi, sadece Türkiye için değil uluslararası uzay çalışması yürüten kuruluşların da iş birliği yapacağı bir tesis haline gelecek. Kasım ayının sonlarında kurulumunun tamamlanması beklenen DAG Teleskobu, ayrıca halk etkinliklerinde de hizmet verecek. Atatürk Üniversitesi Astrofizik Araştırma ve Uygulama Merkezi (ATASAM) tarafından yürütülen ve 3 bin 170 metre rakımda, Erzurum Konaklı Karakaya Tepelerine inşa edilen Doğu Anadolu Gözlemevi'nde çalışmalar devam ediyor. Türkiye'nin uzay bilimleri araştırmalarının önemli bir parçası haline gelecek olan gözlemevinin inşaat çalışmalarının büyük kısmı tamamlandı. Belçika-İtalya ortak yapımı 100 tonluk teleskop ise Mart ayının ilk haftasında 7 TIR ile Erzurum'a getirildi. Hangarda bekletilen teleskopun Haziran ayı itibariyle gözlemevi binasına yerleştirilmesi planlanıyor.                                                           Doğu Anadolu Gözlemevi, dünyada da büyük bir öneme sahip. Enlem ve boylam olarak dünyada gözlem yapabilecek tek teleskop unvanını elinde bulunduran Gözlemevi, dünyanın ileri gelen uzay araştırma kuruluşları ile de birçok ortak projeye imza atacak. ULUSLARARASI İŞ BİRLİĞİ YAPILACAK ATASAM Müdürü ve Doğu Anadolu Gözlemevi Proje Yürütücüsü Prof. Dr. Cahit Yeşilyaprak, yurt dışındaki kuruluşlarla iş birliklerinin önünün açık olduğunu söyledi. Gözlemevinin açılışı ile ilgili bilgilerde veren Yeşilyaprak; “Şu an çalışmalarımız tüm hızıyla devam ediyor. Bina ve kubbe yüzde 95 oranında tamamlandı. Çalışmalarımızı dış ortamda gerçekleştirdiğimiz için bulunduğumuz kentin doğa koşulları maalesef yılın sadece 5 ayı bizlere çalışmak için müsaade ediyor. Biz bu 5 ayda olabildiğince projemizi hızlı bir şekilde yürüttük. Doğu Anadolu Gözlemevi barındırdığı birçok teknik özellikle hem ülkemiz hem de dünyamız için önemli hizmetler gerçekleştirecek. Ülkemizin başlattığı Milli Uzay Programında önemli bir rol oynayacak'' dedi.                                                                                              İLK IŞIĞI OCAK 2022'DE ALACAK Türkiye'nin en büyük gözlem evini kurduklarını anlatan Prof. Dr. Yeşilyaprak, ‘'Kırmızı ötesi dalga boylarıyla önemli çalışmalara imza atacağız. Bu enlem ve boylam üzerinde başka teleskop yok. Bu fırsat bizlere uluslararası uzay araştırma kuruluşları ile de iş birlikleri yapma fırsatı sağlayacak. Uluslararası kurumlarla uzayın gözlemlenmesinde önemli işbirliklerinin olacağını düşünüyoruz. Ayrıca eğitim anlamında da ülkemiz için oldukça önemli bir yapıdan bahsediyoruz. Şu an Atatürk Üniversitesi olarak uzay bilimlerine yönelik çalışmalarımız var. Özellikle yurt dışında lisans eğitimi almak için bu konuda tercih edileceğimizi de biliyoruz. Kurulum sonrası hassas optik ve mekanik ayarlar yapılacak ve bundan sonra ilk ışığın alınması planlanmaktadır. En iyi ihtimalle Kasım ayının sonlarına kadar burada testler, ayarlamalar, fiziki çalışmalar ve alt yapıların tamamlanacağını ümit ediyoruz. Bir dizi kontrol aşamasından sonra 2022’nin ilk aylarında teleskobun ‘ilk ışığını' almasını öngörüyoruz” diye konuştu. “DÜNYANIN ÖNEMLİ MERKEZİ OLACAK” Doğu Anadolu Gözlemevi ile ilgili açıklamalarda bulunan Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ömer Çomaklı; “Uzay bilimine yönelik ülkemizin son yıllarda başlattığı önemli çalışmalara Atatürk Üniversitesi olarak katkı sunmaktan dolayı çok gururluyuz. Öğrencilerimiz Gözlemevinde önemli tecrübeler edinecekler. Bilim insanlarımız burada uzayın derinliklerini araştıracaklar. Buradan çok önemli bilimsel çalışmalara imza atılacağına inancım tamdır. Hali hazırda çalışmalar devam ediyor. Belçika ve İtalya ortak yapımı olan aynalar şehrimize getirildi. Hangarda bekletiliyor. Binanın durumuna göre teleskopların yerleştirilme işlemleri başlatılacak. Burada da çok hassas çalışmalar yapılıyor. Umarım tüm çalışmalar tamamlanınca Doğu Anadolu Gözlemevi hem ülkemizin hem de dünyanın önemli bir bilim merkezi haline gelecek” ifadelerini kullandı. Kaynak :Basın Bülteni

İlk Yerli Yüksek Çözünürlüklü Yer Gözlem Uydusu İMECE Gelecek Yıl Uzaya Fırlatılacak

Türkiye Uzay Ajansı Başkanı Serdar Hüseyin Yıldırım, yapımı devam eden yüksek çözünürlüklü yer gözlem uydusu İMECE'nin gelecek yıl uzaya fırlatılacağını bildirdi. Yıldırım, çeşitli programlara katılmak üzere geldiği Bursa'da AA muhabirine, Türkiye'nin uzay konusunda son yıllarda ciddi mesafe katettiğini söyledi. Uzayın zor bir alan olduğunu belirten Yıldırım, Milli Uzay Programı'nın 1,5 yıllık zamanda ortak akılla hazırlandığını anlattı. Yıldırım, devam eden projelerden "ilk yerli yüksek çözünürlüklü yer gözlem uydusu" İMECE'nin artık son safhada olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:  "İMECE'yi inşallah önümüzdeki yıl fırlatmayı planlıyoruz. İMECE bir uzaktan algılama uydusu, yakın yörüngede dolaşacak. Önemli bir görev yapacak. Metre altı çözünürlüğe sahip bir kamerası var. Bizim için çok önemli çünkü İMECE yüzde 60'a varan bir yerlilik oranıyla yapılıyor. Mühendisliğinde, tasarımında hatta bazı bileşenlerinde, alt sistemlerinde bizim mühendislerimizin, teknisyenlerimizin, tasarımcılarımızın, hepsinin emeği var." İMECE'nin artık "uçuş modeli" denilen safhada olduğunu anlatan Yıldırım, "Buna biz artık uçuş modeli diyoruz. Uzaya gönderilecek model toparlanmaya başlandı. Diğer modeller tamamlandı, testleri de yapıldı. En son artık uzaya gönderilecek modelin montajı aşamasındayız. Gelecek yıl uzaya fırlatacağız." dedi. Yıldırım, fırlatma hizmetinin dışarıdan alındığını bundan dolayı tam tarih veremediklerinin altını çizerek, "2022 ama hangi ay hangi gün belli değil. Henüz Türkiye kendi imkanlarıyla uydularını uzaya fırlatamıyor. Bu bir eksiklik ve Milli Uzay Programı'nın içinde bu hedef de var. İnşallah bunu 10 yıl sonrasında biz yapacağız ama şu anda başkalarıyla bu hizmeti alarak fırlattırdığımız için onların programı bizi belirliyor. 2022'nin sonuna gelmeden biz bu işi yapmış olacağız." ifadelerini kullandı. Kaynak : AA

NASA'dan Yeni Keşif: Ay'da Su Bulundu

ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) günler öncesinden ipuçlarını verdiği keşfi duyurdu ve tek doğal uydumuz olan Ay'da su bulunduğuna dair nihai kanıtlara ulaşıldığını açıkladı. 'Su moleküllerinin tespit edildiği' açıklaması, NASA'nın Ay'da üs kurma umutlarını da güçlendirecek. Amaç, Ay'ın doğal kaynaklarından faydalanıp bu üssün devamlılığını sağlayabilmek. Bulgular, Nature Astronomy adlı dergide yayımlandı. Daha önce Ay'ın gölgede kalan kraterlerindeki keşfedilen suyun aksine, bilim insanları Ay'ın Güneş gören yüzünde su molekülleri tespit etti. Araştırmanın yazarlarından, NASA'nın Maryland'deki Goddard Uçuş Merkezi'nde görevli bilim insanı Casey Honniball, internet ortamında düzenlediği telekonferansta keşfedilen su miktarının yaklaşık '12 ons şişe suya' denk geldiğini söyledi.Araştırmacılar Ay yüzeyinde hidroksil (OH) yerine su buzunun (H2O) olduğunu doğruladı. NASA'da görevli Jacob Bleacher da araştırmacıların su tortularının yapısının daha iyi anlaşılması için çalışmalara devam etmesi gerektiğini söyledi. Bu çalışmalar, Ay keşiflerinde suyun erişime ne kadar açık olacağının belirlenmesine yardımcı olacak. Daha önce yürütülen araştırmalar Ay'ın yüzeyinde su bulunduğuna dair işaretler olduğunu ortaya koymuştu ama yeni keşifler, su miktarının sanılandan çok daha fazla olabileceğini gösteriyor. BBC'ye konuşan Open University'nde görevli bilim insanı Hannah Sargeant, "Bu bize Ay'daki potansiyel su kaynaklarına ilişkin seçenekler sunuyor. Ay'da üssün nereye kurulacağı büyük oranda suyun nerede olduğuna bağlı" dedi. NASA, 2030'ların başında başlaması planlanan Mars'a insanlı keşif çalışmalarına hazırlık için Ay'a 2024'te bir kadın ve bir erkek astronot göndereceğini duyurdu. Dr. Sargeant, bu bulguların 'uzak keşfinin daha sürdürülebilir olması' çalışmaları açısından önemli olduğunu belirtip "Bunun bir bölümü bölgedeki yerel kaynakları kullanmak, özellikle de su kaynaklarını" dedi. Bilim insanları Ay yüzeyinde suyu nasıl buldu? Yeni keşiflerin ilk adımını Sofia adlı (Stratosfer Kızılötesi Gökbilim Gözlemevi) teleskobu attı. Değiştirilmiş bir Boeing 747 uçağına yerleştirilen bu teleskop Dünya'nın atmosferinin büyük bir kısmında dolaşıp Güneş Sistemi'ne dair engelsiz görüntüler topladı. Araştırmacılar kızılötesi teleskobu kullanarak su moleküllerine ait olan renkleri belirledi. Bilim insanları suyun 'Ay camlarında' kabarcıklar olarak bulunuyor olabileceğini veya sert çevre koşullarından korunma amaçlı toprak taneleri olarak yüzeye dağılmış olabileceğini söylüyor. Başka bir araştırmada bilim insanları Ay'ın 'soğuk tuzaklar' olarak da bilinen gölgede kalan kısımlarını inceledi. Suyun buralarda kalıcı şekilde yerleşmiş olabileceği düşünülüyordu. Araştırmacılar 'suyun (buz kütlelerinin), Ay yüzeyinin yaklaşık 40 bin kilometrekaresinde mahsur kalmış olabileceği' sonucuna vardı. Keşif ne anlama geliyor? Dr. Sargeant, "Bu, üs kurmak isteyeceğimiz yerler listesini genişletmiş oluyor" dedi. Gelecek birkaç yıl için planlanan birkaç tek seferlik Ay misyonları var. Ama uzun vadede, Ay'ın yüzeyine kalıcı üs kurma planları yapılıyor. Open University'de görevli araştırmacı Dr. Sargeant, "Bunun bazı etkileri olabilir. Bize bazı incelemeleri yapabilmemiz için zaman kazandırabilir. Ay üs fikriyle ve nereye gideceğimizle ilgili hali hazırda çalışmalarımız devam ediyor. Ama şimdi bunlar daha umut verici oldu" dedi. "Zaten Ay'a gideceğiz" diyen Dr. Sargeant, "Ama bu bize daha fazla seçenek sunuyor ve gideceğimiz yeri daha heyecanlı hale getiriyor" diye konuştu. Uzmanlar, buz ve suyun nasıl çıkarılacağı tespit edildikten sonra 'Ay ekonomisinin' de geleceğine ilişkin temellerin atılacağını söyledi. Roket yakıtını Dünya'dan göndermek yerine Ay'da üretmek, maliyeti de daha düşürecektir. Dolayısıyla Ay keşfine çıkanlar Dünya'ya dönmek istediklerinde veya başka yerlere gitmek istediklerinde suyu, uzay araçlarının enerjisi için yaygın olarak kullanılan hidrojen ve oksijene dönüştürmek için kullanabilir. Ay'da yakıt dolumu yapmak, uzay seyahatlerinin maliyetini de düşürür ve Ay'daki üssü mali açıdan daha karşılanabilir hale getirir. Kaynak :BBC

Rocket Lab, Dev Roketini Yeniden Kullanılabilirlik İlkesiyle Geri Getirdi

Uzay kesiminin son yıllarda yükselen şirketlerinden olan Rocket Lab, tekrar kullanılabilirlikte SpaceX’e farklı bir biçimde rakip olmaya hazırlanıyor. Şirket dün gerçekleştirilen bir kargo misyonunda, Electron isimli roketini yörüngeden Dünya’ya denetimli bir halde geri getirmeyi başardı. Rocket Lab’a bu kıymetli başarıyı getiren anahtar ekipman ise, ‘dev bir paraşüt’ oldu. Rocket Lab yalnızca iki yıl evvel uzay nakliyeciliğinde birinci resmi misyonuna çıkmıştı. Şirket bu iki yıllık süreçte 15 farklı misyon tamamladı ve her bir misyonunda farklı bir roket kullandı. Lakin Rocket Lab, tıpkı SpaceX üzere uzayda tekrar kullanılabilirliği savunan bir şirket. Bu manada çok farklı bir yaklaşımla da olsa roketlerini uzaydan Dünya’ya getirmeyi ve tekrar tekrar kullanmayı hedefliyor. Rocket Lab’ın itici indirme sürecinde hayli enteresan ayrıntılar var. Öncelikle roket belirli bir yükseklik düzeyine ulaştığında dev bir paraşüt açarak düşüş suratını yavaşlatıyor. Sonrasında ise, roket yavaşça yüzeye yaklaşırken, bir helikopter geliyor ve roketi havada yakalıyor. Böylelikle iticinin okyanusa çakılması engellenmiş oluyor. 19 Kasım’da gerçekleştirilen testte üstte anlattığımız sürecin helikopter kısmı yer almıyordu. Yani roket paraşütle yavaşça Dünya’ya geri döndü ve okyanusa iniş yaptı. Rocket Lab ise denemenin büsbütün planladıkları üzere gittiğini ve tekrar kullanılabilirlik gayelerinde çok değerli bir kilometre taşını geride bıraktıklarını duyurdu. Uzay kesiminin son yıllarda yükselen şirketlerinden olan Rocket Lab, tekrar kullanılabilirlikte SpaceX’e farklı bir biçimde rakip olmaya hazırlanıyor. Şirket dün gerçekleştirilen bir kargo misyonunda, Electron isimli roketini yörüngeden Dünya’ya denetimli bir halde geri getirmeyi başardı. Rocket Lab’a bu kıymetli başarıyı getiren anahtar ekipman ise, ‘dev bir paraşüt’ oldu. Rocket Lab yalnızca iki yıl evvel uzay nakliyeciliğinde birinci resmi misyonuna çıkmıştı. Şirket bu iki yıllık süreçte 15 farklı misyon tamamladı ve her bir misyonunda farklı bir roket kullandı. Lakin Rocket Lab, tıpkı SpaceX üzere uzayda tekrar kullanılabilirliği savunan bir şirket. Bu manada çok farklı bir yaklaşımla da olsa roketlerini uzaydan Dünya’ya getirmeyi ve tekrar tekrar kullanmayı hedefliyor. Rocket Lab’ın itici indirme sürecinde hayli enteresan ayrıntılar var. Öncelikle roket belirli bir yükseklik düzeyine ulaştığında dev bir paraşüt açarak düşüş suratını yavaşlatıyor. Sonrasında ise, roket yavaşça yüzeye yaklaşırken, bir helikopter geliyor ve roketi havada yakalıyor. Böylelikle iticinin okyanusa çakılması engellenmiş oluyor. 19 Kasım’da gerçekleştirilen testte üstte anlattığımız sürecin helikopter kısmı yer almıyordu. Yani roket paraşütle yavaşça Dünya’ya geri döndü ve okyanusa iniş yaptı. Rocket Lab ise denemenin büsbütün planladıkları üzere gittiğini ve tekrar kullanılabilirlik gayelerinde çok değerli bir kilometre taşını geride bıraktıklarını duyurdu. ABD merkezli Rocket Lab, uzay araştırmalarındaki yüksek fırlatma maliyetlerine bir tahlil getirmek maksadıyla 2006 yılında kurulmuştu. Şirket uzun süren geliştirme sürecinin akabinde birinci ticari roketi olan Electron’u 2017 yılında tamamladı ve birinci test uçuşlarına başladı. Daha sonra 2018’de ise Electron resmi misyonlarına start verdi. Rocket Lab’ın Electron roketi, uzay araştırmalarında birçok birincisi bünyesinde barındıran yenilikçi Rutherford motorlarından güç alıyor. Rutherford, bir yörünge roketindeki birinci elektrikli pompa ile beslenen motor olarak tarihe geçti. Lityum polimer bataryalarla çalışan Rutherford motorları sayesinde, Electron roketi yalnızca 5 milyon dolar civarında maliyetlerle uzaya kargo taşıyabiliyor. Rocket Lab’ın bu fiyatı rakip firmalarla karşılaştırıldığında yaklaşık 20 kat daha ucuz.

Türkiye’nin Bilim ve Teknoloji Kuruluşları Yapay Zeka İçin Buluştu

Türk Havacılık ve Uzay Sanayii AŞ  (Tusaş), Tübitak, Dijital Dönüşüm Ofisi ve Üniversiteler yapay zeka için bir araya  geldi. TUSAŞ, “Yapay Zeka Teknolojilerinin Havacılık Uygulamaları” temasıyla gerçekleştirdiği ilk toplantısında ODTÜ, İTÜ,  Hacettepe, Bilkent, Erciyes ve Gazi Üniversitesi ile TÜBİTAK BİLGEM ve Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi  temsilcileriyle bir araya geldi. Düzenlenen organizasyonla, yapay zeka konusunda Türkiye’nin mevcut durumunun analiz edilmesi ve yeni fırsatların ortaya  çıkarılması hedefleniyor. Türk Havacılık ve Uzay Sanayii AŞ (TUSAŞ), savunma ve havacılık sanayisinde teknolojinin yerli ve milli olması yönünde  yaptığı yatırımlara devam ediyor. TUSAŞ, yakın Dönemde TUSAŞ’ın Türkiye’nin önde gelen üniversiteleri ile yapay zeka  konularında yapmış olduğu teşvik anlaşmaları gerçekleştirilmişti. TUSAŞ Genel Müdürü Temel Kotil, konuya ilişkin geçtiğimiz yaz yaptığı açıklamada şöyle konuşmuştu: "Özellikle savunma ve güvenlik alanında gelişen teknolojilerin olmazsa olmazı yapay zekaya yönelik yaptığımız ve yapmaya devam edeceğimiz yatırımlar en başta ülkemiz için sonrasında ise şirketimiz için büyük önem taşıyor. Projelerimizin sürdürülebilirliği, tamamıyla yerli ve milli unsurlardan oluşması yapay zeka gibi üst teknoloji yatırımlarıyla tamamlanacak. Özellikle yapay zeka ile ilgili yaptığımız yatırımlara devam edeceğiz. Türkiye'nin öncü havacılık ve uzay şirketi olarak, ülkemizin gelecek yatırımlarına katkı sunmaya devam edeceğiz." Bu kapsamda düzenlenen organizasyonda üniversiteler, TÜBİTAK BİLGEM ve Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi ile TUSAŞ, bu organizasyonda paydaş, süreç, politika, insan kaynağı, teknoloji ve altyapı yatırımlarını değerlendirme fırsatı buldu. Bilim ve teknoloji alanında yapılan çalışmaların sürdürülebilirlik çerçevesinde ilerleyişi büyük önem arz ederken TUSAŞ, Tübitak, Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi ve Üniversitelerin eşgüdümlü ve birlikte çalışmaları başarılı bir şekilde devam ediyor.

ODTÜ’de Uzay Teknolojileri Test Merkezi Açıldı

Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ), Ankara'nın Kahramankazan ilçesinde yürüttüğü 'Parçacık Radyasyonu Testleri Oluşturma Laboratuvarı' projesi kapsamında, uzay teknolojilerinin testlerinin yapılacağı ODTÜ-Saçılmalı Demet Hattı sisteminin açılışını yaptı. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanı Naci Ağbal’ın da katıldığı açılış töreni, Kahramankazan'da bulunan Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) Sarayköy Nükleer Araştırma Merkezi'nde gerçekleştirildi. Açılışta bir konuşma yapan Ağbal, Türkiye'nin kalkınması, büyümesi ve rekabetçiliğinin artırılması için başta imalat sanayi olmak üzere birçok alanda önemli adımlar atıldığına dikkat çekti. Yeni test merkezinin önemine de vurgu yapan Ağbal, burada uzay teknolojileri alanında önemli çalışmalar yapılacağını belirtti. Ağbal, "Ekonomide kaydedilen tüm gelişmelerin arkasında yıllardır sürdürülen büyük bir emek ve gayret var. Özellikle Ar-Ge alanında önemli ilerlemeler kaydettik. 2002 yılında Ar-Ge harcamalarının milli gelir içindeki payı 0,52 düzeyindeyken, şimdi yüzde 1,03 ile 1,05 seviyelerinde. Bu yeterli mi, değil aslında. 2023 hedefimiz bunu yüzde 1,8'e çıkarmak. İnşallah özel sektör, üniversite ve kamunun Ar-Ge harcamalarını artıracağı önemli bir hamle dönemi olacak. 11'inci Kalkınma Planı'nda hedefimizde özel sektörün Ar-Ge harcamaları içindeki payının artmasını da önemsiyoruz." diye konuştu. ODTÜ Uzay ve Hızlandırıcı Teknolojiler Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Bilge Demirköz de, bu tesis sayesinde Türkiye'nin uydu ve uzay çalışmalarında dışa bağımlılığının azaltılmasının hedeflendiğini belirterek tesis hakkında açıklamalarda bulundu.

E-bülten için aşağıdaki bilgileri doldurmanız yeterli.

Giriş Yap

Şifremi Unuttum Kayıt Ol

Kayıt Ol

Şifremi Unuttum