Haberler

ChatGPT Uzay Araçlarına Geliyor

Yapay zekâ odaklı teknolojiler, son dönemlerde hayatın her yerine entegre olmaya başladı. Özellikle de ChatGPT, Mercedes-Benz ile otomobillerde dahi kullanılabiliyor. Ancak gelinen son noktada, söz konusu teknolojinin sınırlarının keşfedilmediğini doğrular nitelikte. Öyle ki yapılan açıklamalar, ChatGPT’nin çok yakında uzaya çıkacağını gözler önüne seriyor. Yeni Bir Dönem Başlatacak ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), astronotlar için ChatGPT’ye benzer bir yapay zekâ teknolojisi üzerinde çalışmaya başladığını duyurdu. NASA, bu teknolojiyi önümüzdeki yıllarda Ay’a göndereceği uzay aracına entegre edecek. NASA amacına ulaşmayı başarırsa, astronotlar için yepyeni bir dönem başlamış olacak. Yapay Zekâ Hemen Hemen Her Alanda Yardıma Koşacak Yapılan açıklamalara göre NASA’nın geliştireceği yapay zekâ, astronotların uzayda yapacağı deneylerle birlikte uzay araçlarındaki teknik aksaklıklar konusunda dahi uzman olacak. Astronotlar, bu yapay zekâ sayesinde sayfalar dolusu rehberlerle uğraşmak zorunda kalmayacaklar. Uzmanlar NASA’nın yapay zekâ teknolojisinin geleceğin teknolojisi olacağını ifade ediyor. Geliştirilecek teknoloji ile uzay ortamındaki verimsizlik, genel anlamıyla geride kalmış olacak. Ayrıca bu teknoloji ile uzay araçlarına otonom sistemler de entegre edileceği söyleniyor. NASA’nın yapacağı çalışmaların ne zaman sonuç vereceği henüz netlik kazanmadı. Kaynak: Basın Bülteni

Migros Gıda Atıklarını Hayvansal Proteine Dönüştürdü

Belediye ve Germina Tarım Teknolojileri ile 22 ayda ortaklaşa gerçekleştirilen “Siyah Asker Sineği” projesi kapsamında pilot olarak belirlenen yirmi üç Migros mağazasından toplanan gıda atıkları, biyoteknoloji aracılığıyla değerli hammadde kaynaklarına dönüştürülerek ekonomiye kazandırılıyor. Bu ileri dönüşüm sonucunda hayvansal protein, kozmetik sanayi için hammadde ve tarımsal alanlarda toprak zenginleştirici olarak kullanılan gübre elde ediliyor. Dönüştürülen atıklardan üretilen hayvansal proteinle, hem tavuk besicilerinin yem ihtiyacı karşılanıyor, hem de bakım evlerindeki hayvanlar için hipoalerjenik, besleyici, çevre dostu ve zengin protein içerikli mamalar üretilerek atıklar yeniden besin zincirine kazandırılıyor. Bu proje sayesinde bugüne kadar 74 ton gıda atığı, biyokütleye dönüştürüldü. 14 ton organik gübre ve 4 ton mama elde edildi. Üretilen mama 100 yetişkin hayvanın 70 günlük beslenmesini karşıladı. Üretimin yeni yapılacak yatırımlarla büyütülmesi hedefleniyor. Siyah Asker Sineği projesi sadece gıda atıklarının yeniden değerlendirilmesini sağlamakla da kalmıyor, aynı zamanda çevresel faydalar sunuyor. Proje sayesinde 262 ton karbondioksit emisyonu engellenerek yaklaşık 4 bin 391 ağacın bir yılda havadan temizlediği karbondioksit miktarına eşdeğer bir etki sağlandı. Ayrıca, 30 ton balık okyanuslarda korunarak insan tüketimine ayrılmış oldu. Migros Ticaret A.Ş. Kalite ve Çevre Yönetimi Direktörü Hülya Günay, “Dünyada artan nüfus ile birlikte hayvansal protein kaynaklarına olan ihtiyaç da giderek artıyor. Döngüsel ekonomiye güzel bir örnek teşkil eden, biyoteknoloji ile üretilen BSF ve yan ürünleri pazarının, Dünyada 2033 yılında 4 milyar dolarlık bir hacme ve 8 milyon tonluk bir büyüklüğe erişmesi bekleniyor. Ülkemiz için ise henüz çok yeni ve endüstriyel boyutta tesisler bulunmuyor. Ancak döngüsel ekonomiye katkı sağlayan bu proje önemli bir başlangıç yaptı. 74 ton gıda atığından 4 ton mama, rejeneratif tarımda kullanılmak üzere 14 ton organik gübre ve kozmetik sanayi için hammadde elde ettik. Proje kazanımları bununla da bitmiyor elbette. Gıda atıklarının yeniden besin zincirine kazandırılması, karbon emisyonunu azaltıyor ve temiz su tasarrufu sağlıyor” dedi. Kaynak:DHA

Kanser Tedavisinde Haritayı Genetik Testler Belirliyor

Tümörün aklı hepimizden büyük. Çok büyük bir yapay zekâ var tümörün içinde. O da hayatta kalabilmek için çok farklı yolakları kullanarak, farklı mutasyonlar geliştiriyor. Teknoloji ve genetik ilerledikçe aslında, hastalar da fark ediyorlar ki eskiden bir yakınına uygulanan tedavi, kendisinde farklılaşmış durumda. Ya da aynı hastaya bir yıl önce uygulanan bir tedavi, bir şekilde progresyon (kötüleşme) veya düzelme nedeniyle bir yıl sonra değiştirilebiliyor. Bütün bunlar aslında bilimin ışığında, bilim dayanağı ile yapılıyor. Geçtiğimiz günlerde yukarıda bahsi geçen biyobelirteç araştırma geliştirme ve moleküler tanı konusundaki gelişmeleri paylaşmak üzere Amerikan biyoteknoloji şirketi Illumina’nın katkılarıyla, Nesiller Genetik Hastalıklar Değerlendirme Merkezi ev sahipliğinde düzenlenen “Empowering Precision Oncology Through Genomics In Türkiye” başlıklı toplantı gerçekleştirildi.Toplantıda, Heidelberg Üniversitesi Patoloji Enstitüsünden Dr. Daniel Kazdal ve Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Üyesi, Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Salı Medikal Onkoloji Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nil Molinas Mandel, kanser alanında genetik ve biyoteknolojideki gelişmelerle büyük bir devrim yaşandığını kaydederek, onkoloji dünyasının kanserleri artık türlerine göre değil, hastadaki moleküler mekanizmasına göre ele aldığını vurguladı ve önemli bilgiler verdi. Nesiller Genetik Hastalıklar Değerlendirme Merkezi Kurucusu, Genetik ve Farmakoloji Uzmanı Dr. Gülay Özgön’ün ev sahipliğinde gerçekleşen toplantıda genetik testler sayesinde kanser tedavisinde başarı oranlarında yaşanan artış hakkında bilgi paylaşımı gerçekleştirildi. Toplantı hakkında açıklamalar yapan Dr. Özgön çalışmaları için, “Genetik testler, kişinin kanser olma riskini artırabilecek olası mutasyonları veya tedavi planlamasını etkileyebilecek moleküler mekanizmaları inceler. Bu anlamda, genetik testler artık kanser tedavisinin ayrılmaz ve önemli bir parçası. Çünkü risk azaltma, tarama stratejileri, tedavi seçenekleri ve takibe rehberlik ediyorlar. Biz de merkezimizde kanser hastaları ya da kalıtsal kanser riski taşıyabilecek bireyler için aile hikayesinin çıkarılması, uygun genetik testin belirlenmesi, uygulanması ve analizinin yorumlanması ile hekimlerin tanı ve tedavi kararlarına destek oluyoruz” dedi. Toplantının moderatörlüğünü gerçekleştiren Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Üyesi, Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Medikal Onkoloji Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nil Molinas Mandel, kanser alanında genetik ve biyoteknolojideki gelişmelerle büyük bir devrim yaşandığını kaydederek, onkoloji dünyasının kanserleri artık türlerine göre değil, hastadaki moleküler mekanizmasına göre ele aldığını vurguladı. Prof. Dr. Mandel, “Kanser asrımızın en korkulu hastalığı. Ama kanserde çok fazla yenilik oldu. Asrın buluşları diyebileceğimiz, hastalığın ve hastaların genetik yapılarını, moleküler özelliklerini ve değişik aşamalarda kanda dolaşan tümör hücreleri dahil olmak üzere hastalığın seyrini takipte çok büyük aşamalar ve yeni ufuklar belirdi. ‘Eskiden bizim yaptığımız konfeksiyonmuş’ diyoruz artık kendi aramızda. Şimdi, ‘butik’ çalışıyoruz; kişiye özel tedaviler planlıyoruz ve bu kişiye özel planladığımız tedavileri hayata geçirebilmek için istiyoruz ki bunu tetikleyen bir mutasyon varsa onu gösterelim. İşte bunun için de hem kanserli dokudan alınan örnekler, o yetersiz olursa kandan alınan örneklerle moleküler testler yapıyoruz. Bu, her kanser için hemen hemen artık kaçınılmaz oldu,” dedi. Kaynak:İHA

Prof. Dr. Muhsin Konuk 2022'nin Bilim İnsanı Seçildi

Moleküler Biyoloji ve Genetik alanındaki çalışmalarıyla dikkat çeken Üsküdar Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Muhsin Konuk, 2022 yılının bilim insanı seçildi.İSTANBUL (İGFA) - Üsküdar Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Muhsin Konuk, Nobel Bilim ve Araştırma Merkezi Derneği Yönetim Kurulu tarafından ‘Moleküler Biyoloji ve Genetik’ alanında Yılın Bilim İnsanı Ödülü’ne layık görüldü. 2016 yılından bu yana her yıl bilimsel alanda başarılı kişi, kuruluş ve basılmış eserleri ödüllendiren Nobel Bilim ve Araştırma Merkezi Derneği, 2022 yılının ödül alanlarını ilan etti. Nobel Bilim ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu tarafından değerlendirilen ve oy birliğiyle alanının başarılı isimlerine takdim edilen ödüllerden birini ise Üsküdar Üniversitesi’nden Prof. Dr. Muhsin Konuk aldı. Dernek tarafından yapılan açıklamada, “2022 yılında Moleküler Biyoloji alanında yürütücü/araştırmacı olduğu projeleri, yetiştirdiği öğrenciler, bilimsel skorlarının yüksekliği (h-index, citation... vb), yönettiği lisansüstü tezler ve SCI indekslerine sahip dergiler ile Uluslararası Hakemli Dergilerde yayınlanan makaleleri, TV programları, üst düzey yöneticilik görevleri, uluslararası tanınmış yayın evinde yazdığı kitap/kitap bölümü dolayısıyla ‘Moleküler Biyoloji ve Genetik’ alanında Yılın Bilim İnsanı Ödülü Prof. Dr. Muhsin Konuk’a verilmiştir.” ifadelerine yer verildi.  Kaynak:İHA

Yapay Zeka Tarafından Üretilen İlk İlaç İnsanlarda Denenecek

400 milyon dolardan fazla finansmana sahip Hong Kong merkezli biyoteknoloji girişimi Insilico Medicine, kronik bir hastalık olan idiyopatik pulmoner fibrozisin (IPF) tedavisi için INS018_055 adlı ilacı yarattı. Ulusal Sağlık Enstitüleri’ne göre, son yıllarda yaygınlığı artan bu hastalık şu anda ABD’de yaklaşık 100.000 kişiyi etkiliyor ve tedavi edilmezse iki ila beş yıl içinde ölüme yol açabilir. Insilico Medicine’ın kurucusu ve CEO’su Alex Zhavoronkov, “İnsanlar üzerindeki klinik deneylere ve özellikle hastalarla yapılan Faz II denemelerine ulaşan ilk yapay zeka ilacı oldu. Denemelerde yapay zeka tarafından tasarlanmış başka ilaçlar olsa da, bizimki hem yapay zeka tarafından keşfedilen yeni bir hedefe hem de yapay zeka tarafından oluşturulan yeni bir tasarıma sahip ilk ilaç.” dedi.Zhavoronkov, yeni ilacın keşif sürecinin 2020’de başladığını ve çoğunlukla ilerlemeyi yavaşlatmaya odaklanan ve rahatsız edici yan etkilere neden olabilen hastalık için mevcut tedavilerle ilgili zorlukların üstesinden gelmek için etkili bir ilaç yaratma umuduyla başladığını söyledi. Insilico’nun, hastalığın yaşlanma üzerindeki etkileri nedeniyle IPF’e odaklanmayı seçtiğini, ancak şirketin klinik aşamada kısmen yapay zeka tarafından üretilen iki ilacı daha olduğunu ekledi. Biri, birinci aşama klinik deneylerinde olan bir Covid-19 ilacı. Diğeri ise klinik deneyleri başlatmak için yakın zamanda FDA onayı almış, özellikle “katı tümörlerin tedavisi için bir USP1 inhibitörü” olan bir kanser ilacı. Zhavoronkov, “Bu şirket piyasaya sürüldüğünde, yeni molekülleri keşfedip tasarlayabilecek teknolojiyi geliştiren algoritmalara odaklandık. O ilk günlerde, kendi yapay zeka ilaçlarımı hastalarla klinik deneylere sokacağımı hiç düşünmemiştim.” dedi. Deney Süreci IPF ilacının mevcut çalışması, Çin’de 12 hafta boyunca gerçekleştirilen plasebo kontrollü bir çalışma olarak yürütülüyor. Insilico, test popülasyonunu ABD ve Çin’deki 40 tesiste 60 deneğe uygulamayı planlıyor. Mevcut ikinci aşama çalışması başarılı olursa, daha büyük bir kohortla başka bir çalışmaya geçilecek ve daha sonra potansiyel olarak yüzlerce katılımcının yer aldığı üçüncü aşama çalışmalarına başlanacak. Zhavoronkov, “Mevcut Faz II denemesinden gelecek yıl sonuç almayı bekliyoruz,” dedi ve özellikle hastalığın nispeten nadir olması ve hastaların belirli kriterleri karşılaması gerektiğinden, gelecekteki aşamalar için kesin zamanlamayı tahmin etmenin zor olduğunu da sözlerine ekledi. “Bu ilacın piyasaya hazır olacağı ve önümüzdeki birkaç yıl içinde ondan fayda görebilecek hastalara ulaşacağı konusunda iyimseriz” diye de ekledi. Kaynak: Basın Bülteni

Savunmanın Devleri İstanbul'a Geliyor

Savunma sanayi, sivil havacılık ve uzay sektörlerinde milli sistemler geliştirmek hedefiyle kurulan SAHA İstanbul, 10- 13 Kasım 2021 tarihinde İstanbul Fuar Merkezi'nde gerçekleştireceği SAHA EXPO 2021 fuarı ile birçok ilke imza atacak. 10-13 Kasım tarihleri arasında hibrit olarak başlayacak fuar, 15 Kasım tarihinde sanal fuara dönüşecek. Savunma ve havacılık sanayisinde dünyanın ilk hibrit fuarı olacak SAHA EXPO 2021, 15 Kasım'da 3D Sanal Fuar olarak devam edecek ve 15 Şubat 2022 tarihine kadar ziyaretçileri için açık kalacak. Gerçek fuar deneyimini, sanal bir ortamda ziyaretçilerine yaşatacak olan SAHA EXPO'ya, 7/24 giriş sağlanabilecek ve gerçek bir fuarda yapılabilecek tüm hizmetlerden faydalanılabilecek.Türkiye Cumhuriyeti Millî Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı ve Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB) tarafından desteklenen fuar 40 bin metrekarelik alanda, 30 ülkeden 600'ün üzerinde firmanın katılımı ile gerçekleşecek. BAYKAR, ASELSAN, TUSAŞ (TAI & TEI), ROKETSAN, HAVELSAN, BMC, STM, KALE GROUP, FNSS, TAIS, PRATT & WHITNEY, DOWAKSA, UKRSPECEXPORT, IVCHENKO-PROGRESS ve MOTOR SICH gibi firmaların yer alacağı fuarda, başka savunma fuarlarda yer almayan; insansız silahlı ve silahsız hava aracı, helikopter, uçak, zırhlı araç, silah, roket ve mühimmat imalatı, denizaltı ve savaş gemilerinin üretimi, tank ve teçhizatları, haberleşme cihaz ve ekipmanlarının üretimi, siber güvenlik, yazılım ve donanım geliştirilmesine kadar savunma, havacılık ve uzay sektöründeki en son teknolojiler ile üretilen birçok ürün ilk defa sektöre tanıtılacak.Savunma, deniz ve havacılık sektörlerindeki en gelişmiş teknolojilerin sergileneceği fuarda, katılımcılar, uluslararası üreticiler ve küresel ölçekteki ürün ve hizmet tedarikçileri ile bir araya gelecek. Bu yıl 25 binin üzerinden ziyaretçinin beklendiği SAHA EXPO 2021, parça bileşen, alt sistem ve sistem üreten yüzlerce KOBİ'yi dünya çapında bilinen platform üreticileriyle bir araya getirmekte önemli bir rol oynayacak. Kobilerle yerli ve yabancı platform üreticileri ve delegasyonların bir arada olacağı fuarda 10 binin üzerinde B2B/B2G görüşme yapılacak. SAHA EXPO fuar alanında, dünyaca ünlü firmalar, sektörün liderleri ve sektöre yön verenler düzenlenen uluslararası panellerde bir arada olacaklar. Start-Up firmalarının sunumlarını yapabilecekleri özel alanların da olacağı fuarda, anlaşmaları yapılmış projelerin imza törenleri de gerçekleşecek. Katılımcılar en son teknolojik savunma sanayi ürünlerinin bazılarının sunum ve lansmanlarını ilk kez SAHA EXPO 2021 Hibrit fuarında yapacak. Kaynak:AA

Gökkuşağı Alabalığının Hastalıklara Karşı Direnci Artırılacak

Enstitüye ait Ulusal Su Ürünleri Gen Bankasındaki Moleküler Genetik Laboratuvarı'nda, "Alabalık Islah Hatları Oluşturulmasında Moleküler Genetik ve Biyoteknolojik Yöntemlerin Kullanımı" projesi kapsamında, "DNA'da ameliyat yapabilen teknoloji" olarak da anılan CRISPR-Cas9 2020 Nobel Kimya Ödülü'ne sahip sistem kullanılarak, viral hastalıklara çözüm bulmak için araştırma yapılıyor. Araştırmacılar tarafından, enstitüde yetiştirilen alabalıklara enjekte edilen virüs, bir süre sonra balıkta etkisini gösteriyor. Hastalıklara karşı bağışıklığı düşük balıklar ölürken, sağlıklı balıklar yaşamını sürdürüyor. Islah ve Genetik Bölüm Başkanı Şirin Firidin, AA muhabirine, balık türlerinin doku ve sperm bankası olarak tasarlanan, aynı zamanda üretim tesisini de bünyesinde barındıran Ulusal Su Ürünleri Gen Bankası'nın alanında Avrupa'da ikinci, Türkiye'de ise ilk olduğunu söyledi.Firidin, Türkiye'deki iç su ve denizlerden toplanan örneklerin bankada muhafaza edildiğini anlatarak, "Bu proje geleceğimiz için önemlidir. Projeyle birlikte Ulusal Su Ürünleri Gen Bankası'nda ulusal ve uluslararası düzeyde veri tabanı oluşturulmakta ve gerekli zamanlarda çeşitli platformlarda bu veri tabanı kullanılmaktadır." dedi. Envanter oluşturmak için ülke genelinde su ürünleri genetik kaynaklarından doku örnekleri temin edilerek kayıt altına alındığını belirten Firidin, biyoçeşitlilik ve ticari öneme sahip türler ile nesli tehlike altındaki türlerin verilerini muhafaza ettiklerini vurguladı. Firidin, Türkiye Yüzyılı'na yakışan bilgiyi üreten ve katma değere dönüştürmek isteyen araştırma yaklaşımlarıyla uygulanan, "Genetik Tabanlı Islah Programı ve CRISPR-Cas-9" gibi gen düzenleme yöntemleri ile balıkların ticari öneme sahip özelliklerini iyileştirerek sürdürülebilir su ürünleri yetiştiriciliğine katkı sağladıklarını aktardı. Moleküler Genetik Laboratuvarı'nda Türkiye'de moleküler biyoloji temelli AR-GE araştırmaları ve inovasyon çalışmalarına katkı sağlama ilkesi ile çalıştıklarını ifade eden Firidin, şu değerlendirmede bulundu: "Laboratuvarımızda, sucul genetik kaynakları incelemek ve popülasyon yapısı, tür tanımlaması, tür oluşumu, filogenetik ve taksonomi ile ilgili soruları yanıtlamak için çeşitli genomik teknikler kullanılmaktadır. Hem uzman ekip hem de altyapı olarak tam donanımlıdır. Sucul canlıların popülasyon genetiği, tür tanımlaması, filocoğrafik ve filogenetik çalışmalar, sanger dizileme, DNA barkodlama, gen ekspresyonu gibi standart moleküler çalışmalar ile temel ekolojik soruların çözümüne odaklanılmaktadır. "Yıllar içerisinde ıslah kapsamında sürdürülebilir bir şekilde kullanıp üreticilerimize sunmayı planlıyoruz" Uzman Moleküler Biyolog Ayşe Cebeci ise proje kapsamında laboratuvarda sektörün karşılaştığı önemli sorunları araştırdıklarını söyledi. Cebeci, gökkuşağı alabalığında viral hastalıkların sık görüldüğünü belirterek, "Çünkü balıklarda uygun bir tedavi mevcut değil ve üreticiler aşı kullanmak zorundalar, bu da çiftçiler için masraf oluşturuyor. Bu sorunlara çözüm olarak şu anda Nobel Ödülü kazandıran CRISPR sistemini kullanarak gökkuşağı alabalıklarını viral hastalıklara dirençli hale getirmeyi hedefliyoruz." diye konuştu. Proje kapsamında yetiştirdikleri alabalıklarda viral hastalıklar oluşturduklarına dikkati çeken Cebeci, "Viral hastalık sonucunda ölen veya yaşayan balıkları ayırıp, bunları dirençli ve dirençsiz balık olarak adlandırıyoruz. Daha sonra bu dirençsiz ve dirençli balıklar arasındaki genetik farklılıkları tespit ediyoruz. Bu tespit sonrasında CRISPR sisteminden faydalanarak dirençsiz balıklar üzerinde hedefli mutasyonlar gerçekleştirip onları dirençli hale getirmeyi planlıyoruz." dedi. Cebeci, çalışmalar sonucu elde edecekleri ilk yavruları kendi aralarında döllendirip, bunlardan tamamen viral hastalığa dirençli bireyler elde edeceklerini vurgulayarak, şunları kaydetti: "Yıllar içerisinde ıslah kapsamında sürdürülebilir bir şekilde kullanıp üreticilerimize sunmayı planlıyoruz. Sektördeki bu tarz sorunlara çözüm olarak alabalık ıslah projesini başlattık. Projemiz kapsamında farklı konulara çözüm bulmak amacıyla çalışmalar yürütüyoruz ve bunlardan biri de viral hastalıklara çözüm aramaktır." Kaynak:AA

Koç Üniversitesi Hastanesi ve BioNTech Kanserle Mücadele Odağında Yeni Bir İş Birliğine İmza Attı

Türkiye’nin önde gelen kanser tedavi merkezlerinden biri olan Koç Üniversitesi Hastanesi, BioNTech ile stratejik bir iş birliğine imza attı. Koç Üniversitesi Hastanesi ve BioNTech iş birliği kapsamında Türkiye ve dünya genelindeki hastaların en yeni ve özgün tedavilerden faydalanması sağlanırken, inovatif, yaratıcı ve Türkiye’nin hasta durumlarına göre hayat kurtarıcı tedavilere yönelik klinik araştırmalara dahil olma imkanı sunuluyor. Koç Üniversitesi Hastanesi’nde gerçekleşen imza törenine Koç Healthcare CEO’su Dr. Erhan Bulutcu, Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şükrü Dilege, Koç Üniversitesi Hastanesi Klinik Araştırmalar Ünitesi Direktörü Prof. Dr. İhsan Solaroğlu, BioNTech Türkiye Genel Müdürü Anıl Özkan, BioNTech Global Klinik Araştırmalar Başkanı İlhan Çelik, Pazar Erişim Direktörü Mete Şenyol ve BioNTech üst yönetimi katılım gösterdi.Klinik Araştırmalar Ünitesi ve Türkiye Tıbbi Cihaz ve İlaç Kurumu tarafından onaylanan, Türkiye’nin ilk yüksek riskli ilaç araştırma merkezi “Faz 1 Klinik Araştırma Merkezi”ne sahip olan Koç Üniversitesi Hastanesi, BioNTech ile iş birliği sayesinde kanserle mücadele odağındaki araştırma ve geliştirme çalışmalarına hız kazandıracak. Bu konuda mRNA ve immünoterapi teknolojilerinin dünya lideri geliştiricilerinden biri olan BioNTech, Koç Üniversitesi Hastanesi ile birlikte klinik çalışmalar ve sağlık hizmetleri alanındaki diğer mRNA immünoterapilerini Türkiye’deki hastalara ulaştırmayı amaçlıyor. “Araştırmaya her yıl yatırım yapmaya devam ettik” İş birliği toplantısında açıklama yapan Koç Healthcare CEO’su Dr. Erhan Bulutcu, “Vehbi Koç Vakfı Sağlık Kuruluşları çatısında yer alan Koç Üniversitesi Hastanesini kurarken araştırma ve eğitim öncelikli bir vizyonla planlama yaptık. KUTTAM yani Koç Üniversitesi Translasyonel Tıp Araştırma Merkezi’mizi, hastanemizin ana kalbine yerleştirdik. Amacımız hastanemizin avlusunda dolaşırken araştırmacıların, öğrencilerin, hastaların, hastalarımızın ve misafirlerimizin araştırma laboratuvarlarında çalışan bilim insanlarını görerek araştırmaya vermiş olduğumuz önemi vurgulamaktı. Sağlık kampusümüz yıllar içerisinde Türkiye’nin önde gelen merkezlerinden birisi olurken eğitim ve araştırmaya da her yıl yatırım yapmaya devam ettik. Bugün RMK AIMES yani İleri Düzey Eğitim Merkezi’miz Avrupa’nın sayılı OSCE, simülasyon, kadavra dahil deney modelleri üzerinde kapsamlı öğrenciden uzman düzeyinde kişiye kadar eğitim veren bir merkez haline gelmiştir. Bugün araştırma eğitim ve klinik hizmeti hibrit bir şekilde hayata geçiren VKV Sağlık Kuruluşlarını Koç Healthcare çatısı altında topladık. Koç Healthcare ve KUSOM, dünyanın yaşadığı COVID felaketinde çözüm sağlayan ve milyonlarca kişinin hayatının kurtulmasını sağlayan BioNTech ile önemli bir iş birliğine adım atıyor. BioNTech’in kanser başta olmak üzere insan sağlığını ilgilendiren moleküllerin hayata geçmesi için bu kampüste Koç Üniversitesi Hastanesi Klinik Araştırmalar Ünitesi’nde (CTU) iş birliği yapacağız. Bizim için çok önemli bir iş birliği olacak. Emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunarken bu iş birliğinin her iki tarafa hayırlı olmasını diliyorum” diye konuştu. “Kısa vadede onkoloji ve enfeksiyon hastalıklarına odaklanıyoruz” BioNTech Türkiye Genel Müdürü Anıl Özkan ise “BioNTech Türkiye, 2021’de açıldıktan sonra Koç Üniversitesi Hastanesi ile sürekli iletişim halindeydik. Bugün ilk iş ortaklığımızı imzalayacağız. Bu süreçteki hızımız, iş birliğimizin ne kadar iyi olacağının göstergesi. BioNTech yeni nesil bir immünoterapi şirketi. 4500’den fazla küresel çalışanımızla 25’ten fazla ilaç adayı üzerine çalışmaktayız. Asıl kısa vadede onkoloji ve enfeksiyon hastalıklarına odaklanıyoruz. 5 yıl içinde birden çok onkoloji ve enfeksiyon ürün hastalıklarına yönelik çalışmak istiyoruz. Uzun dönemde ise onkoloji ve enfeksiyon hastalıklarına ek olarak kardiyovasküler ve otoimmün hastalıklara odaklanmak istiyoruz” dedi. Kaynak: AA

Isınan Ve Bozulan Telefonlara Son

Alınan bilgiler neticesinde Amerikan Kimya Derneği araştırmacıları, cep telefonlarında ısınma problemini çözmek için bir keşfe imza attı. Bunun ile birlikte elmas lifleri kullanılarak nanoteknoloji ile üretilen bir maddenin 4 kat etkin soğutma sağladığı da belirtilen bilgiler arasında yer alıyor.Buluş ile hem batarya ömrünün uzaması hem de donma ve kasma gibi sorunların ortadan kalkması amaçlanıyor. AMERİKAN KİMYA DERNEĞİ'NİN BULUŞU Yoğun kullanım sonrasında bilindiği üzere birçok telefon ısınma ve yavaşlama problemi ile karşı karşıya kalıyor. Bunun ile birlikte telefonlar için devrim niteliğinde bir buluş gerçekleşti ve Amerikan Kimya Derneği araştırmacıları elmas lifleri kullanarak nanoteknoloji ile üretilen bir maddenin 4 kat iyi soğutma sağlayacağını açıkladı.Bunun ile birlikte bilim insanları taşınabilir cihazların performansını sınırlayan en önemli faktörlerden birinin ısınma sorunu olduğunu da ifade etti. Bu noktada devrim niteliğinde bir buluşa imza attıklarını açıkladı. Elmas lifleri kullanılarak üretilen nano filmin mevcut sistemlerden 4 kat etkin soğutma sağladığı da ifade edilen bilgiler arasında yer alıyor. NANOTEKNOLOJİ ÇARE OLDU Bilim insanları teknikte Nano Elmas katmanlarının ısı transferini kat kat hızlandırdığını ifade etti. Bunun ile birlikte araştırmacılar bu soğutucular sayesinde geleceğin akıllı telefonlarının hem daha hızlı hem de sorunsuz çalışabileceğini de söylüyor.Ayrıca işlem gücü her geçen gün artan mobil cihazları soğutmak amacı ile şirketler şu an farklı sistemler kullanmaya da devam ediyor. Hatta ısının düşmesi ile performansın artacağına, batarya ömrünün de uzayacağına vurgu yapıldı. Kaynak:İHA

E-bülten için aşağıdaki bilgileri doldurmanız yeterli.

Giriş Yap

Şifremi Unuttum Kayıt Ol

Kayıt Ol

Şifremi Unuttum