Haberler

İklimlendirme Sektörünün Gelecekteki Parlayacak Yıldızı AirPlus

Memnuniyet üreterek gelecekte de aranan olmak Stratejisini “Memnuniyet üreterek gelecekte de aranan olmak” olarak belirleyen AIRPLUS, ürün, mühendislik, işçilik ve hizmet (servis ve bakım) kalitesi, müşterileriyle olan ilişkilerinde çözüm ortaklığı anlayışına sahip olması, hızlı ve firmaların iş sürekliliğini sağlayacak şekilde çalışma prensibi, dürüstlüğü ve güleryüzlü, teknik bilgi üstünlüğüne (özel ihtiyaçlara, özel projelere göre tasarım) sahip özellikleriye öne çıkan bir firma olarak, yurtiçi ve yurtdışı pazarda satış ve servis hizmeti sağlamaktadır. İklimlendirme sektöründe 10 senedir %100 Türk Sermayesi ile üretim yapan ve hizmet veren AIRPLUS İKLİMLENDİRME TEKNOLOJİLERİ’nin ürünleri, Türkiye’nin yanısıra, Azerbaycan, Gürcistan, Türkmenistan, Kazakistan, Irak ve İran gibi farklı iklimlere sahip bir çok ülkede yıllardır kullanılıyor. AIRPLUS’ın ürün gamı HVAC projelerinin tamamını kapsayacak şekilde oldukça geniş: Klima Santrali (müşteri isteğine bağlı olarak otomatik kontrol panolu / ihtiyaca göre özel tasarım), DX Bataryalı Klima Santrali (otomatik kontrol panolu / ihtiyaca göre özel tasarım), Çatı Tipi Paket Klima Santrali (Rooftop), Hijyenik Tip Paket Klima Santrali, Gizli Döşeme Tipi Fan Coil Ünitesi, Kapalı Yüzme Havuzu Nem Alma Santrali, Davlumbaz Santrali (Elektrostatik Filtreli), Tavan Tipi Isı Pompalı Isı Geri Kazanım Cihazı, Tavan Tipi Isı Geri Kazanım Cihazı, DX Bataryalı Tavan Tipi Isı Geri Kazanım Cihazı, Hücreli Aspiratör, Vantilatör, Sıcak Hava Apareyi (Aksiyal/Radyal Fanlı), Yer Konvektörü, Şaft Damperi, Sığınak Fanı, Dikdörtgen Kanal Tipi Fan, Kanal Tipi Elektrikli Isıtıcı, HEPA Filtre Kutusu. AIRPLUS, üretimini İstanbul Çekmeköy’deki tesisinde kalifiye personeli ile yapıyor, ilk yatırım maliyeti, ekipman ve işçilik kalitesi, enerji verimliliği, projeye uygun esnek çözüm alternatifleri, uygun teslim süreleri ve özgün tasarımı ile dikkatleri üzerine çekiyor. Ar-Ge ve Ür-Ge bölümlerindeki mühendislik çalışmaları sayesinde AHU selection programımızla ve yüksek imalat kalitesiyle, standart veya müşteri taleplerine uygun özel ürünler AIRPLUS tarafından tasarlanıp yapılmaktadır. AIRPLUS tarafından, kullanım konforu sağlayan “Akıllı cihazlar”ın üretilebilmesi (son kullanıcının tek parametre (mesela ortam sıcaklığı) girerek, kalan hesaplamayı yapmak zorunda kalmamasını sağlayan touch screen panelin kullanılıyor olması firmaların AIRPLUS’ı işortağı olarak seçmesinde önemli rol oynamaktadır. Teknolojiyi ve yenilikleri takip eden AIRPLUS, müşteri memnuniyeti odaklı olarak çalışmalarına devam etmektedir. Kaynak:Airplus

Kök Hücre Üretim Uygulama ve Araştırma Merkezi (ESTEM) , Akışkan Mikroçip Teknolojisiyle Bilime Yeni bir Yaklaşım Getiriyor

Canlı Deneğe İhtiyaç Duymadan Tedavi Geliştiriyorlar Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Hücresel Tedavi ve Kök Hücre Üretim Uygulama ve Araştırma Merkezi (ESTEM), tedavi geliştirilmesinde mikro akışkan çip... Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Hücresel Tedavi ve Kök Hücre Üretim Uygulama ve Araştırma Merkezi (ESTEM), tedavi geliştirilmesinde mikro akışkan çip teknolojisiyle canlı denemesi yapmadan risk, maliyet ve süreyi düşürüyor. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Hücresel Tedavi ve Kök Hücre Üretim Uygulama ve Araştırma Merkezi (ESTEM), yeni ilaç molekülü ya da tedavi seçenekleri üzerinde çalışmalarına devam ediyor. Kök hücre ile ilgili ileri düzey bilimsel araştırmalar yapılan merkezde, insandan alınan kan damlası gibi küçük örneklerle mikro akışkan çip teknolojisi kullanılarak insan doku ve organlarını taklit edebilen organ platformları üretiliyor. Hastalık için geliştirilen ilaç ya da tedavi seçeneğinin denenmesinde ise canlı denek yerine organı taklit eden bu platformlar kullanılıyor. Böylece tedavi seçeneklerinin geliştirilmesinde maliyet, süre ve yan etki riski azaltılıyor. "Geleneksel yöntemlerle basit bir ilacın geliştirilmesi ilk başta 15 yıl sürüyor" Hastalıklara tedavi geliştirmede teknolojik sistemlere ihtiyaç duyduklarını aktaran ESTEM Mems ve Doku Mühendisliği Birimi Sorumlusu Doç. Dr. Hüseyin Avcı, "Çip üzerinde organ platformları, çip üzerinde laboratuvar platformları son zamanlarda çok popüler olan bir alan. Özellikle Covid-19 bize gösterdi ki bizim hastalıklara karşı bir tedavi geliştirmede geleneksel yöntemlerden ziyade teknolojik, insan vücudunu ve organlarını mimik eden sistemlere ihtiyacımız var. Geleneksel yöntemlere baktığımız zaman basit bir ilacın geliştirilmesi ilk başta yaklaşık 15 yıl sürüyor. İlk başta 15 bin tane bileşik ve 3 milyar dolar gibi bir yatırıma ihtiyaç duyuyor. Bu çok uzun ve masraflı bir süreç. Biz bilim insanları olarak yeni teknolojiler üzerinde çalışıyoruz" ifadelerini kullandı. "Aynen insandaymış gibi cevaplar alabiliyorsunuz" Mikro akışkan çip teknolojisi sayesinde insansız yapılan deneylerde insandaki gibi sonuçlar alınabildiğini vurgulayan Doç. Dr. Avcı, "Mikro akışkan çiplerin esas amacı insan vücudundaki hangi organı ve dokuyu hedefliyorsak, hatta birden fazla organ ve dokuyu bu çiplerle beraber üretmiş oluyorsunuz. Burada bir hayvan ya da insan denemesi yapmadan, ilaç molekülünü ya da tedavi protokolünü mikro akışkan çipler üzerinde oluşturduğunuz organ platformlarına uygulayarak aynen insandaymış gibi cevaplar alabiliyorsunuz. Doğruluğu daha yüksek olabiliyor. Hayvan deneylerine göre daha iyi sonuçlar elde ediliyor, yan etkileri görebiliyorsunuz. Bu, 15 yıllık süreyi kısaltmak ve 3 milyar dolarlık maliyeti azaltmak anlamına geliyor. Herhangi bir hastalığa karşı daha hızlı aksiyon almamızı sağlıyor" diye konuştu. "Siz ilacı almadan oluşan reaksiyonları görmek mümkün" İlaç kullanması gereken kişiden alınan örnekle geliştirilen organ platformunda yan etkiye dair test yapılabileceğini söyleyen Doç. Dr. Hüseyin Avcı, "Burada ilaç gelişiminde, toksik malzemelerin elimine edilmesinde ve kozmetik sektöründe vücutta kritik bir organ var, karaciğer. Yapılan araştırmalarda da insan vücudunda yan etkileri görebilmek ve tahmin edebilmek mümkün ancak en zoru karaciğerdir. Karaciğer vücudumuzun fabrikası ve çok kritik bir organ. Her ilaç gelişimi ve tedavi edici yaklaşımlarda karaciğer hep ön plandadır. Bu nedenle bizim başlangıç noktamız karaciğer oldu. Burada insan vücudundan biyopsiyle ya da bir küçük kan damlasıyla UPK teknolojileriyle insandan insana değişen karaciğeri benzetebiliyoruz. Siz ilacı almadan oluşan reaksiyonları görmek mümkün. Bu da çığır açan bir teknoloji" dedi. Kaynak :AA

Türkiye'nin İlk Steril İnhalasyon Tesisi Faaliyete Başladı

GSK Türkiye ve Abdi İbrahim iş birliğinde, T.C. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi’nin desteğiyle hayata geçirilen Steril İnhalasyon Tesisi’nin resmi açılışı Abdi İbrahim Esenyurt Üretim Kompleksi’nde gerçekleştirildi. İki şirketin teknoloji, bilgi birikimi ve tecrübesinin eseri olan tesis yatırımı ile ülkemizde ilaç üretiminin yerelleşmesi hedefine katkı sunulması ve 5 yıl içinde toplam değeri 2 milyar TL'yi bulan 600 milyon adet nebül üretilmesi hedefleniyor. GSK’nın liderliğinde geliştirilen ve solunum yolu hastalıklarının tedavisinde ilaç olarak kullanılan nebül teknolojisinin, Abdi İbrahim’in Esenyurt Üretim Kompleksi’nin içerisinde yer alan Steril İnhalasyon Tesisi’nde üretilecek olmasıyla, toplum sağlığı ve ülke ekonomisine önemli katkılar sağlaması amaçlanıyor.  340 milyon TL tutarında bir yatırımla kurulan uluslararası standartlardaki tesis, GSK Türkiye’nin son 10 yılda imza attığı en büyük yatırım olurken, şirketin tüm nebül portföyünün üretildiği dünyadaki tek üretim merkezi olma özelliğini de taşıyor.  GSK Türkiye Genel Müdürü Selim Giray, “Astım ve KOAH gibi solunum hastalıkları tüm dünyada ve ülkemizde önemli toplumsal sağlık sorunları arasında yer alıyor. Bugün ülkemizde yaklaşık 8 milyon kişinin bu hastalıklarla mücadele ettiğini biliyoruz. Büyük bir ekip öncülüğünde Avusturalya’daki GSK üretim tesisinden ülkemize gerçekleştirdiğimiz bu ileri teknoloji ve bilgi transferi ile global standartlardaki bir tesisi ülkemize kazandırmaktan ve ilaç üretiminin yerelleşmesine katkı sağlamaktan gurur duyuyoruz. Açılışını gerçekleştirdiğimiz Steril İnhalasyon Tesisi’ni Abdi İbrahim ile 30 yılı aşkın bir süredir devam eden güçlü iş birliğimizin en önemli yansıması olarak görüyorum. İlaç ithalatından yerel üretime geçişte önemli bir adım niteliğinde olan bu büyük yatırımı, güçlü altyapı ve eşsiz bilgi birikimi ile yalnızca sektörümüz için değil tüm ülkemiz için gurur kaynağı olan Abdi İbrahim ile hayata geçirmeyi bir ayrıcalık olarak kabul ediyorum. Tesisimizin ülkemize hayırlı olmasını ve ülkemizdeki milyonlarca hastanın şifa bulmasına vesile olmasını dilerim” dedi. Ülke ekonomisi ve ilaç sektörü için önemli bir yatırım Abdi İbrahim Genel Müdürü Dr. Süha Taşpolatoğlu da, Abdi İbrahim olarak sadece bugüne değil geleceğe de hizmet etme bilinciyle, geleceğin tedavi ihtiyaçlarını da karşılayacak yatırımlar yapma vizyonuyla hareket ettiklerini söyledi. Tesisin hem sektör hem de ülke ekonomisi için önemine işaret eden Dr. Taşpolatoğlu, şöyle dedi: “GSK ile 30 yılı aşkın süredir kıymetli bir iş ortaklığı yürütüyoruz. Yaklaşık 4 senede hayata geçen bu yatırım projesiyle, iş ortaklığımızı taçlandırmış olduk. Tesis, GSK’nın tüm nebül portföyünün üretildiği dünyadaki tek üretim merkezi konumunda. Solunum, Abdi İbrahim için stratejik bir alan ve bu alanda tüm ihtiyaca yetecek şekilde geniş bir ürün portföyü sunuyoruz. GSK’nın bu alandaki yatırımı için Abdi İbrahim’i seçmesi bizim için gurur verici. Biz ülkemize, sektörümüze, insanımıza ve ekibimize güveniyoruz. Öncü yatırımlarımızla ülkemizin ilaçta önemli bir oyuncu olma hedefine katkı sunuyoruz, sunmaya da devam edeceğiz. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi’ne bizlere verdikleri destek, iş ortağımız GSK’ya değerli iş birlikleri için bir kez daha teşekkür etmek isterim. Steril İnhalasyon Tesisimiz, sektörümüze ve Türkiye’ye hayırlı olsun.” Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı A. Burak Dağlıoğlu ise, şöyle konuştu: “Cumhurbaşkanımızın liderliğinde 2003 yılından beri ülkemizin kalkınması için birçok sektörde olduğu gibi yaşam bilimleri özelinde de Ar&Ge ve inovasyonu destekleyerek yatırımları teşvik eden ve ihracatın artmasını sağlayan pek çok reform gerçekleşti. 7 milyar dolarlık ilaç pazarı ile dünyada ilk 20’de yer alan Türkiye, küresel sağlık ekosisteminin ilgisini cezbeden bir merkez konumunda. Yatırım Ofisi olarak nitelikli yatırımları hedeflerken, Türk şirketler ile uluslararası şirketlerin başarılı ve sektörü güçlendirici iş birliklerini her zaman destekliyoruz. Solunum yolu hastalıklarında yerli ilaç tedariğimiz açısından son derece önemli olacak bu tesisin GSK’nın tüm nebül portföyünün üretildiği dünyadaki tek merkez olacak olması, bizim sıklıkla vurguladığımız ülkemizin üretim, Ar&Ge, lojistik gibi pek çok alanda merkez olma özelliğini destekleyen başarılı bir örnek. GSK ve Abdi İbrahim İlaç’a 340 milyon liralık bu yatırım için teşekkür eder, yatırımın ülkemize hayırlı olmasını temenni ederim.” Kaynak : Basın Bülteni

TTD - ISO 14644 Standart Serisi Egitimleri 15 -16 Mart'ta Gerçekleştirilecek

Temizoda Teknolojileri Derneği Eğitim Günleri - Crowne Plaza Asia Oteli EĞİTİM TAKVİMİ 15 Mart 2023 / Temizoda Sınıflandırma, İzleme ve Risk Tabanlı Çevresel İzleme Planı (ISO 14644-1:2015,ISO 14644-2:2015)                           Temizoda İşletme, Personel ve Temizlik (ISO 14644-5:2004 / TS EN ISO 14644-5:2006)  16 Mart 2023 / Test Metotları (Temizoda Validasyonu)(ISO 14644-3:2019)                         Temizoda Tasarım, Yapım ve Devreye Alma (ISO 14644-4:2022)  EĞİTİM DETAYLARI  Modül 1 : Temizoda Sınıflandırma, İzleme ve Risk Tabanlı Çevresel İzleme Planı (ISO 14644-1:2015,ISO 14644-2:2015) Eğitmen : Haşim SOLMAZ * ISO Teknik Komite 209 tarafından revize edilen ISO 14644-1:2015 standardının uygulamada getirdiği yenilikler, saha uygulayıcılarını bekleyen yeni uygulamalardaki pratik yaklaşımlar ve ipuçlarının ele alınacağı, teorik ve pratik bilgiler ile desteklenecek interaktif bir eğitim. İzleme başlığı altında temizodaların sürekli izlenmesi, izleme planı oluştururken dikkat edilmesi gereken hususlar ve risk tabanlı yaklaşımla ele alınan izleme planları örneklerle paylaşılacaktır. Modül 2 : Test Metotları (ISO 14644-3:2019) Eğitmenler :Dilek SUNAR - Alper SARI * Test Metotları (ISO 14644-3:2019)standardında anlatılan Test yöntemlerinin ve tavsiye edilen test cihazlarının  açıklandığı ve uygulamalardaki pratik yaklaşımlar ve ip uçlarının da  ele alınacağı, teorik ve pratik bilgiler ile desteklenecek interaktif bir eğitim. Modül 3 : Temizoda Tasarım, Yapım ve Devreye Alma (ISO 14644-4:2022) Eğitmenler : Metin KENTER - Orkun ÖZKURT * Uluslararası güncel ISO 14644-4: 2022 standardı esas alınarak; Temizoda'ların tasarımında, kurulumunda ve devreye alma sürecinde bilinmesi ve dikkat edilmesi gereken temel konular anlatılacak, alternatif yöntemlerin avantaj ve dezavantajları irdelenecektir. Yeni ve eski standart arasındaki farklar incelenecektir. Modül 4 : Temizoda İşletme, Personel ve Temizlik (ISO 14644-5:2004 / TS EN ISO 14644-5:2006 ) Eğitmen : Alper SARI * ISO 14644 Standard Serisi Eğitimleri 2020 Programı çerçevesinde, Standardın 5. Bölümündeki temel bilgiler paylaşılacak, işletme sistemleri, temizoda kişisel koruyucu donanımları, personel, materyaller, ekipmanlar ve temizoda’ların temizlenmesi konuları detaylı olarak işlenecek ve uygulamaların nasıl olması gerektiği anlatılacaktır  *Kursiyerler eğitim programı içinde her gün tek modül eğitim alabilirler. EĞİTİM SAATLERİ / 15-16 MART 2023 09:00-10:00 Kayıt - İkram 10:00-10:50  DERS 1 10:50-11:10 Ara - Çay/kahve 11:10-12.00 DERS 2 12:00-13:30 Öğle Yemeği 13:30-14:20 DERS 3 14:20-14:40 Ara - Çay/kahve 14:50-15:30 DERS 4 15:30-16:00 Network -İkram ** Bir Modül  İçin Günlük Eğitim Programıdır. Eğitimler paralel 2 salonda yapılmaktadır. EĞİTİM ÜCRETLERİ 1 Günlük eğitim / 1 Modül : 4.500 TL, TTD Üyelerine % 10 indirimli 4.100 TL 2 Günlük eğitim / 2 Modül : 7.500 TL, TTD Üyelerine % 10 indirimli 6.750 TL * Temizoda Teknolojileri Derneği; ICCCS ve CTCB-I resmi üyesidir. Eğitimler teorik verilmektedir. Eğitim öncesi kursiyerlere eğitim kitapçıkları verilir. Eğitim sırasında değerlendirme anket ve sınavları ıyapılmaktadır. Eğitim sonrası katılım sertifikası verilmektedir. Detaylı Bilgi Kaynak : TTD Basın Bülteni

Hepa Filtre için Önemli Parametreler Nelerdir ?

HEPA filtre, havadaki partikül sayısını azaltmak için temiz ve kontrollü ortamlarda kullanılan bir pileli hava filtresi türüdür. HEPA, Yüksek Verimli Partikül Hava (filtre) ifadesinin kısaltmasıdır. HEPA filtreler, insanları, ürünleri ve süreçleri hava akımında dolaşabilen en küçük partiküllerden bile korumak için temiz ve kontrollü havanın gerekli olduğu uygulamalarda kullanılır. Bir HEPA filtresinin birincil işlevi, hava akımındaki partikülleri yakalamak ve ortam içinde sağlanan havanın optimal olmasını sağlamaktır. Tüm HEPA filtreleri eşit üretilmemiştir ve bu nedenle HEPA filtreleri bir dizi temel özellik üzerinde değerlendirilmelidir. Bunların en önemlisi;                              ​Son kullanıcılar yalnızca EN1822:2019 ve ISO 29463 test standartlarını kullanarak bir HEPA filtresinin üretilip üretilmediğini anlayabilir. EN1822 standardı, 1990 yılından bu yana birçok revizyona sahiptir. Bu standardın son revizyonunda, testin küresel olarak kabul edilmesini sağlamak için ISO 29463 standardı yayınlanmıştır. HEPA filtrenin kullanım yeri nere olursa olsun bu standartlara göre ayrı ayrı sertifikalandırıldığı kontrol edilmelidir. Yüksek teknolojili test laboratuvarına sahip olan Mikropor hem EN1822:2019 hem de ISO 29493 standardına göre test yapıp sertifika vermektedir. EN1822:2019 ve ISO 29463 Arasındaki Farklar   ISO 29463 standardının temeli EN1822dir ve ISO 15E ile SIO 75U arasında değişen 13 farklı filtre sınıfı vardır.      Ekim 2011'de Uluslararası Standardizasyon Örgütü (ISO), Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa'da kullanılan çeşitli filtre standartlarının uyumlaştırılmasını hızlandırmak amacıyla ISO 29463 Bölüm 1-5'i yayınladı. ISO 29463, EN1822’de belirtildiği gibi EPA, HEPA ve ULPA filtre sınıflarını korur. Yeni ISO standardındaki değerlendirme MPPS’deki ( Most Penetrating Particle Size) yani yakalanması en zor tanecik çapındaki verimlilik değerine göre yapılır.   İki standard arasında partikül filtresi sınıflandırmasında fark vardır. İlk olarak ISO 29463, EN 1822’ye göre E11 sınıfına eşdeğer ISO 15E filtre grubu ile başlar. EPA filtre sınıfı E10’u kapsamaz. Diğer fark ise EN1822 standardına göre H14 sınıfı filtrelerin MPPS deki verimlilik değeri %99.995’ten büyük %99,9995’ten küçük olarak tanımlanır. Yani MPPS deki verimlilik değeri %99,9993 olan bir filtre EN1822 standardına göre H14 yani HEPA olarak sınıflandırılır. Fakat ISO 29463 standardına göre MPPS’deki verimlilik değeri %99,993 olan bir filtre ISO 50 U yani ULPA filtre olarak sınıflandırılır.                                        Kaynak : Mikropor Blog İçerik        

İç Hava Kalitesi Enerji Maliyetlerini Doğrudan Etkiler

Günümüzde, her geçen gün artan çevre sorunlarının başında gelen hava kirliliği, geleceğin dünyasını ciddi şekilde tehdit etmekte, ekolojik tehlikelerle karşı karşıya bırakmaktadır. Dünya nüfusunun hızla artmasına paralel olarak, artan enerji kullanımı, endüstrinin gelişimi ve şehirleşmeyle ortaya çıkan hava kirliliği insan sağlığı ve diğer canlılar üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır. Havada oluşan bu kirliliğin sonucunda küresel ısınmanın etkisi günden güne artmaktadır.  Temiz hava ve küresel ısınma güçlü şekilde birbirleri ile bağlantılıdır. Bu sebepten dolayı iç hava kalitesi her zamankinden daha önemlidir. İyi bir iç hava kalitesi ile insanların sağlığı ve performansları iyileştirilebilir, ayrıca enerji maliyetlerini azaltarak küresel ısınmaya katkı sağlanabilir. Özellikle binalarda temiz hava ve enerji maliyetleri arasında güçlü bir ilişki vardır. Yanlış ekipman kullanımından dolayı enerji maliyetlerinde ciddi artış olabilir ya da yanlış ekipman seçiminden dolayı iç ortam hava kalitesi düşebilir. Yapılacak çalışmalarla hem iç hava kalitesi iyileştirilebilir hem de enerji tasarrufu sağlanabilmektedir. Ayrıca küresel ısınma ve 0 karbon salınımına sahip binalar için düşük enerji tüketimi ile kaliteli ortam havası oluşturulabilir. Bu şartların sağlanması için en önemli parça filtredir. Dışarıdaki hava kirliliğinden koruyan ve iç ortam hava kalitesini arttıran tek ekipman hava filtresidir.                                              İç hava kalitesinin iyileştirilmesinde filtreler çok büyük rol oynamaktadır. Hava kirliliğini daha fazla filtrelemek için daha yüksek verimli filtreleri kullanmak her zaman mümkündür. Fakat iyi hava kalitesinin bir bedeli vardır. Filtreleme sınıfı daha yüksek olursa havaya karşı daha fazla direnç oluşur ve tüketilen enerji miktarı da daha yüksek olur.Verimli filtreler, akış hızı, filtrenin ortalama basınç düşüm değeri, hava akışına karşı direnci ve çalışma süresi ile orantılı ek enerji harcaması oluşturur. Yapılan araştırmalara göre hava filtreleme, bina enerji maliyetlerinin tahmini olarak %15’ini oluşturmaktadır. Bu durum doğru filtre seçiminin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Doğru filtre seçiminin yanı sıra filtre tasarımı, pile geometrisi ve filtre medyası enerji tüketim maliyetine etki etmektedir. Bu parametreler filtrenin ortalama basınç düşüm değerini ve toz tutma kapasitesini yani filtrenin ömrünü doğrudan etkilemektedir. Mikropor yüksek üretim teknolojisi ve mühendislik bilgisi sayesinde yüksek kalitede hava filtresi üreterek düşük enerji maliyeti ile ortam havasını partiküllerden ayırır ve iç hava kalitesinin artmasını sağlar. Hava filtreleri, dünyanın her yerinde geçerli olan ISO 16890 standardına göre test edilmektedir. Ayrıca bağımsız bir kuruluş olan Eurovent, filtrelerin enerji sınıflarının nasıl belirleneceğini belirten bir standart yayınlamıştır. Genel HVAC uygulamaları için hava filtreleri bağımsız olarak test edilir ve Eurovent 4/21 test protokolüne göre sınıflandırılır. Bu testler sonucunda filtrenin enerji tüketim değeri hesaplanır. Bu kuruluşa üye olan üreticiler Eurovent gerekliliklerini yerine getirerek ürünlerine enerji sınıfı etiketi yapıştırmaktadır. Bu sayede kullanıcılar filtrelerinin ne kadar enerji tükettiğini görebilmektedir. Hava filtreleri A+ ‘dan E’ ye kadar sınıflandırılmaktadır, A+ sınıfı en düşük enerji tüketimini, E sınıfı ise en yüksek enerji tüketimini temsil etmektedir. Sınıflandırma, ISO 16890 standardına dayandırılmaktadır ve tüketiciye yıllık enerji tüketimi hakkında bilgi vermektedir. Hava filtreleme ürünleri ve çözümlerinde 35 yıllık deneyime sahip olan Mikropor, tüm dünyadaki müşterilerine sağlık, performans ve konfor için temiz hava sağlanmasına katıda bulunmaktadır. Mikropor hava filtreleri, insanların minimum miktarda enerji kullanarak güvenli şekilde nefes alabilmeleri için gerekli hava kalitesini partiküllerden arındırır ve sağlığa zararlı olabilecek kirliliğe karşı koruma sağlar. Ayrıca kurulu ömürleri boyunca en düşük enerji maliyetini sunar. Doğru hava filtresini seçmek, şirketinizin enerji tasarrufu stratejisinin büyük bir parçası olur ve yükselen enerji maliyetleri karşısında tasarruf yapılmasını sağlar. Kaynak : Mikropor Blog İçerik  

Altaylar Medikal, Global Pazardaki Faaliyetleriyle 14-17 Kasım Tarihlerinde MEDICA 2022 Fuarı'na Katılıyor

Medikal sektörde yüzde 100 yerli üretim cerrahi sarf malzemeler ile  faaliyetlerini sürdüren ve Türkiye genelinde ilaç ve eczacılık kategorisinde, son beş yılda ihracat yapan ilk 100 şirket arasında yer alan  Altaylar Medikal,14-17 Kasım tarihlerinde Almanya Düseldorf'da düzenlenecek MEDICA 2022 Fuarı’nda global sektör profesyonelleriyle buluşuyor. Tüm dünyadan son medikal gelişmelerin sergileneceği organizasyonda, hall 16 stand no A44 de Altaylar Medikal kurumsal standını ziyaret edebilirsiniz. Altaylar Medikal Tibbi Malz. Ins. Teks. Gıda İth. Ihr. San. ve Tic. Şti. Sağlık sektöründe 20 yıllı aşkın tıbbi cihaz uzmanlığına sahip Altaylar Medikal, Cerrahi sarf malzemeler üzerine, 2007 yılında Türkiye’de üretimi olmayan ithalata dayalı; Genel Cerrahi, Beyin ve Sinir Cerrahi, Ürolojik Cerrahi dallarında kullanılan spesifik ürünlerin üretimi ile faaliyete başlamıştır. Üretim hayatı içerisinde, ürün grupları ile Türkiye ihtiyacının büyük bir kısmını karşılarken, sektörün farklı alanlarında ürün yelpazesini genişletip 60’a yakın ülkeye ihracat yapar hale gelmiştir. Çeşitli ürün gruplarında uluslararası şirketlerle yaptığı üretim anlaşmaları doğrultusunda birçok marka adı altında tesislerinde üretim yapmaktadır. Ürünlerinin güvenilirliği ve kalitesi nedeniyle çeşitli prestijli Ulusal/Uluslararası kalite ödüllerine sahip Altaylar Medikal, Türkiye genelinde ilaç ve eczacılık kategorisinde, son beş yılda ihracat yapan ilk 100 şirket arasında yer almaktadır. Tüm ürün gruplarının kendi tesislerinde %100 yerli olarak üretiliyor olması üretimin tüm aşamalarında dünya normlarında kalite standartlarının uygulanmasını mümkün kılmaktadır. Altaylar Medikal, ARGE faaliyetlerinde kendi içinde, konusunda uzman bir ekip oluşturmanın getirdiği inovasyon yeteneği ile TÜBİTAK gibi Türkiye’nin saygın ve modern kuruluşlarıyla yaptığı iş birlikleri neticesinde kendi alanında ilk defa geliştirilen ürün gruplarını Sağlık sektörüne kazandırma seviyesine ulaşmıştır. Altaylar Medikal’in üretim faaliyetlerinin onuncu yılındaki hedefi, ihracat yaptığı tüm ülkelerde %100 Türk sermayeli bir firma olarak marka bilinirliği sıralamasında ilk üç içerisinde yer almaktır. Kaynak : Basın Bülteni  

Bilecik'te Akademisyenler İHA Motoru ve İnsansız Uçak Üretiyor

Makine, Metalurji ve Malzeme, Elektrik Elektronik mühendislikleri bölümlerinden akademisyenler ile lisans öğrencilerinden oluşan ekip, 2020 yılında İHA'ların maliyet ve özelliklerini inceleyerek yük taşıma kapasitesi yüksek bir motor üretebilmek amacıyla prototip hazırladı. Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresince (KOSGEB) desteklenen, AHİ Havacılık firmasının da yer aldığı ve testleri başarıyla sonuçlanan proje için patent alındı. Üniversite-sanayi iş birliğiyle Bilecik Teknokent'te teknoloji geliştirme şirketi kurularak seri üretim aşamasına geçildi. Bulut altı görevleri yapabilecek düşük irtifalı İHA motorlarının temininde yurt dışına bağımlılığı azaltmayı amaçlayan Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Bölümünden Doç. Dr. Burak Öztürk öncülüğündeki 8 kişilik ekip, insansız uçaklarda da söz sahibi olmayı hedefliyor. Doç. Dr. Öztürk, AA muhabirine, proje kapsamında ürettikleri tek silindirli 61 cc ve çift silindirli 170 cc iki İHA motorunun testleri başarıyla geçtiğini anlattı. Tek silindirli motorun her ne kadar proje başında modelcilere satış için tasarlansa da bilhassa hedef uçak ve kamikaze dronlarda kullanıldığını kaydeden Öztürk, diğer motorun ise yüksek taşıma kapasitesinden dolayı askeri ve sivil amaçlı bütün İHA'lara göre tasarlandığını, her ikisinin paramotor gibi hobi amaçlı havacılık faaliyetlerine de uygun olduğunu söyledi. Katıldıkları etkinlik ve fuarlarda sergiledikleri ürünler için savunma sanayi şirketlerinden 30 İHA motoru siparişi aldıklarını, bunları üretip teslim ettiklerini belirten Öztürk, "Bunun üzerine farklı tipte boxer, özel motor siparişleri verdiler. Savunma sanayi şirketleri bilhassa iki zamanlı ve bulut altı görevleri icra edebilen motorlarla alakalı olarak tamamen yüzde 100 yerli uçak ve motor birlikteliği sağlamak adına bize destek verdiler ve çok sayıda sipariş aldık. Şu an 150 motorun siparişi geçildi." diye konuştu. Öztürk, gösterilen ilgi dolayısıyla mevcut iki motora ilaveten yeni projeler için çalışmalara başladıklarını aktardı. Bazı yatırım şirketlerinin de projeyi desteklemek istediği bilgisini veren Öztürk, "Bu sadece benim, üniversitenin değil tamamen öğrencilerimizin başarısıdır. Proje süresince 2-3 yüksek lisans, 3-4 lisans projesi yapılmıştır. Proje kapsamında da gençlerimiz bizimle teorik bilginin yanı sıra uygulamalarda çalışmış ve başarılı yayınlar da ortaya koymuşlardır." ifadesini kullandı. Hedef uçağında ilk sipariş teslim edildi Deneme uçuşlarında birçok kez kaza kırım olayı yaşadıklarını aktaran Öztürk, AR-GE faaliyetlerinde ortaya çıkan sorunları çözme becerisi kazanırken uçak yapma bilgisi de edindiklerini dile getirdi. Öztürk, şöyle devam etti: "Önceden özel ürünler yurt dışından kopyalanırdı. Biz de dünyada en çok yaygın olan insansız hava aracının kalıbını geliştirdik ve testlerde kullanmak için kendimiz üretmeye başladık. Sonrasında fark ettik ki Çin'den bile çok yüksek rakamlarda bu uçaklar geliyor. Bu kapsamda da bir savunma sanayi şirketi hedef uçağı olarak kullanılmak üzere 3 uçak siparişi verdi. Birinin teslimatını yaptık, ikisi hazırlanıyor. Hedef uçak, kamikaze dron aynı zamanda düşük irtifa, bulut altı insansız saha aracı görevi yapabilecek uçaklarımızın da AHİ Edebali V3 ismiyle satışına başlandı. İkinci modelimizden esinlendiğimiz AHİ Edebali V5 modeli üzerinde kalıp çalışmalarımız devam etmekte ve bunların en kısa sürede tasarımda optimizasyon çalışmalarımız bittiğinde patentini alarak yurt dışına satışlarını gerçekleştireceğiz." Doç. Dr. Öztürk, son 3 yılda geliştirdikleri projelerin bütçelerinin yaklaşık 2 milyon lira olduğunu sözlerine ekledi. BŞEÜ Teknoloji Transfer Ofisi Koordinatörü Edip Avşar da üniversitenin sanayi ve teknoloji alanında önemli çalışmalara imza atmasından gurur duyduklarını belirtti. İHA motoru ve insansız uçak projelerinin üniversite-sanayi iş birliğinde ilk ürünleri, göz bebekleri olduğunu ifade eden Avşar, şöyle konuştu: "İkili ilişkilerin daha da ileriye gitmesini ve katma değerli ürünlerin daha artmasını istiyoruz. Biz, Bilecik'te AR-GE altyapısına da katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Bu insansız hava araçları ve aynı zamanda insansız hava araçlarının motorlarıyla ilgili çeşitli anlaşmalar da yapıldı. Bunların piyasaya satılmasıyla alakalı çalışmalarımızı yaptık. Siparişlerimiz geldi. Önümüzdeki günlerde de üniversitemiz sadece eğitim öğretimle değil yaptığı katma değerli ürünlerle hem şehrimizin hem de ülkemizin ses getiren bir üniversitesi olma yolunda hızla ilerliyor." Kaynak : AA

Türkiye Uzay Ajansı 2023 Görev Bütçesi Hızla Büyüyor

Ülkemizdeki havacılık ve uzay faaliyetleri için ayrılan bütçeler büyük oranda artırılıyor.Türkiye Uzay Ajansı 2023 bütçesi için kanun teklifi sunuldu. 2018 yılında kurukan Türkiye Uzay Ajansı (TUA), faaliyetlerini Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na bağlı olarak yürütüyor. Bakanlıktan bağımsız bütçeye sahip olan TUA, yeni bütçe teklifi ile gündeme geldi. Türkiye Uzay Ajansı bütçesi 2023 yılında 2 bin 500 kat artacak TUA Başkanı Serdar Hüseyin Yıldırım, Nisan 2022’de katıldığı bir toplantıda Ay’ın yüzeyine gerçekleştirilecek yolculuktan ilk Türk astronot seçimi ile ilgili bilgi aktardı. 2023’ün ilk yarısında uzaya ilk kez bir Türk astronot gönderileceğini belirten Yıldırım, kullanılacak uzay aracının tasarımının da yerli olacağının altını çizdi. TUA Ay görevinde görev yapmak için 1 asil 1 yedek olmak üzere toplam 2 astronot seçilecek. Yıldırım, geçtiğimiz haftalarda yaptığı açıklamalarda astronot seçimlerinde sona yaklaştıklarını belirtti. 2022 yılında 61 milyon 293 bin TL olan TUA bütçesi, düzenlenen kanun teklifinde 1 milyar 618 milyon 2 bin TL olarak belirlendi. Yaklaşık 2.500 kat artırılan bütçe ile gelecek yıl Ay görevi gerçekleştirilecek. TUA bütçesi için gerçekleştirilen teklif detayları ise şu şekilde: TUA Başkanlığı, Türkiye’nin uzay alanındaki faaliyetlerini düzenlemek, yönlendirmek ve geliştirmek amacıyla kuruldu. 23 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi uyarınca uzay ve havacılık bilimi ve teknolojileri alanında kendisine tanımlanan görevleri yerine getiren TUA, “Uzay ve Havacılık Alanında Bilim, Teknoloji ve Uygulamaların Geliştirilmesi” alt programı kapsamında yüksek katma değerli ürün ve hizmetleri destekleyecek nitelikte Ar-Ge ve yenilik faaliyetleri ile dışa bağımlılığın azaltılmayı hedeflemektedir. Bununla birlikte, TUA sayesinde uluslararası alanda rekabet gücünün arttırılması hususunda her türlü çalışmaların yapılarak milli  menfaatlerimize ve toplumun refahına katkı sağlanacaktır. Uzay ve havacılık sanayinde rekabetçiliğin artırılması, uzay ve havacılık teknolojilerinin kullanımının yaygınlaştırılması hedeflenerek TUA Başkanlığı tarafından ticari, bilimsel ve araştırma-geliştirme amaçlı uzay operasyonları ile insanlı veya insansız uzaya erişim ve uzayın keşfine yönelik görevler yönetilmektedir. TUA bütçesi, uzay ve havacılık teknolojileri alanında bilimsel ve teknolojik altyapıların ve insan kaynağının geliştirilmesi, kapasite ve yeteneklerin arttırılması için yeniden düzenlenmelidir. Yenilenen bütçe ile uzay faaliyetlerinin dışa bağımlı olmadan yürütülmesi, tesis ve teknolojilerin kazanılması gibi amaçlarla da faaliyetler yürütülecektir. Kaynak : Basın Bülteni

Genç Beyinler Biyoteknoloji İnovasyon Yarışması’nda Yarışacak

Bilim ve teknolojinin baş döndürücü hızına paralel olarak gelişen biyoteknoloji alanı, yaşadığımız yüzyılda tüm insanlığın ortak faydası için önemli yenilikler sunarak problemlere uygun çözümler üretiyor. Bilgiye dayalı bir sektör olarak başta yüksek nitelikli uzman insan kaynağı olmak üzere, kapsamlı kaynaklara ihtiyaç duyan biyoteknoloji alanında inovasyon sisteminin geliştirilmesi amacıyla harekete geçen TEKNOFEST, yenilikçi fikirlerin başarıyla uygulanması için önemli fırsatlar sunuyor. TEKNOFEST Biyoteknoloji İnovasyon Yarışması, Proje Kategorisi ve Fikir Kategorisi olmak üzere iki ayrı kategoride gerçekleştiriliyor. Fikir Kategorisi'nde takımlardan biyoteknoloji alanında özgün çalışmalar yapılması ve teori üzerinde sunulması bekleniyor. Proje Kategorisi'nde ise takımlardan biyoteknoloji alanında yaptıkları çalışmaları herhangi bir prototip ürüne dönüştürülmesi bekleniyor. Proje ve Fikir Kategorisi olmak üzere iki ayrı kategoride gerçekleştirilen yarışmada Fikir Kategorisinde takımlardan biyoteknoloji alanında özgün çalışmalar yaparak teori üzerinde sunması beklenirken, Proje Kategorisinde ise yaptıkları çalışmaları bir prototip ürüne dönüştürmesi bekleniyor. Lise Seviyesi ile Üniversite ve Üzeri Seviyesi olmak üzere iki seviyede değerlendirilen Fikir Kategorisinde dereceye giren öğrencileri toplamda 200 bin TL değerinde ödül bekliyor. Lisans, Yüksek Lisans ve Doktora öğrencilerinin başvurabildiği Proje Kategorisinde başarılı olan ve dereceye giren öğrenciler ise toplamda 240 bin TL’lik ödülün sahibi olacak. Cumhuriyetimizin 100. yılında TEKNOFEST coşkusu üçe katlanıyor Cumhuriyetimizin 100. yılında İzmir, Ankara ve İstanbul’da düzenlenecek TEKNOFEST coşkusunu üçe katlıyor. Her yıl bir önceki yıla göre daha fazla yarışma kategorisinin açıldığı ve Türkiye tarihinin en büyük ödüllü teknoloji yarışmaları olan TEKNOFEST teknoloji yarışmaları 2023’te 41 ana yarışma 102 alt kategoride düzenleniyor. Festival coşkusunu Türkiye’nin dört bir yanına taşıyan, ayakları yere basmayan tek festival TEKNOFEST’te yarışmalara katılmak için başvurular www.teknofest.org web sitesi üzerinden yapılacak. 13 milyon TL’nin üzerinde ödül, 30 milyon TL’nin üzerinde malzeme desteğinin verileceği TEKNOFEST 2023 teknoloji yarışmaları için son başvuru tarihi 20 Kasım 2022. Kaynak : Basın Bülteni

2025’ten itibaren Uzaya Balonla Yolculuk Etmek Mümkün

İspanya merkezli uzay turizmi şirketi Halo Space, şişirilmiş bir balona bağlı dairesel bir kapsülde sıfır emisyonlu ticari uçuşları başlatmaya hazırlanıyor. Kapsül, her seyahatte sekiz yolcu ve bir pilotu taşıyacak. Kapsül, 40 kilometrelik yüksekliğe fırlatılacak ve Dünya’nın 360 derecelik manzarasını gözler önüne seren panoramik pencerelere de sahip. İLK TEST UÇUŞU ARALIK AYINDA Halo Space, uzay kapsülünün bir prototipi aralık ayında Hindistan’ın Hyderabad şehrinde bulunan Tata Institute for Fundamental Research’te (TIFR) ilk test uçuşunu gerçekleştirecek. Prototip, dünyaya dönmeden önce yaklaşık altı saat boyunca, Dünya atmosferinin ikinci tabakası olan stratosfere doğru yaklaşık 35 kilometre uçacak. 2023’ün ilk çeyreğinde ise İspanya’da ikinci bir test uçuşu yapılması planlanıyor. 4 KITAYA UÇUŞ ÜSLERİ KURULMASI PLANLANIYOR Şirket, denemeleri başarıyla tamamladıktan sonra 2025’te ticari uçuşlarına başlamayı ve sonrasında dört kıtaya uçuş üsleri kurmayı planlıyor. 2029’dan itibaren yılda toplam 3 bin yolcuyla 400 sefer yapılacak. Biletlerin fiyatları ise 100 bin Euro ile 200 bin Euro arasında değişecek. Müşteriler, Dünya’nın eğriliğini 4-6 saat boyunca görebilecek. Şirket, bunu insanın aklını başından alan bir deneyim olarak betimliyor. UZAYI ZİYARET ETMENİN EN ÇEVRE DOSTU YOLU Halo Space’in CEO’su ve kurucusu Carlos Mira “Geçtiğimiz 12 ay boyunca önceden var olan, kendini kanıtlamış ve güvenilir teknolojiyi kullanmak için havacılık endüstrisindeki en iyi ve en tecrübeli şirketlerle çalıştık. Ekip, ilk yıl içinde başardıklarımızdan oldukça memnun. Ancak nereye doğru yol aldığımız konusunda daha da heyecanlıyız. Yolculara hayat değiştiren bir deneyim sunarak onları dünyanın 40 kilometre dışına, uzayın kenarına götüreceğiz” dedi. Halo Space, basınçlı kapsüllerinin CO2 salınımı yapmadan yükseldiğini belirtti. Böylece bu kapsüller, uzayı ziyaret etmenin en çevre dostu yolu haline geliyor. Kaynak : AA

TEKNOFEST 2023 Roket Yarışmasına Başvurular Başladı

TEKNOFEST Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivali'nden yapılan açıklamaya göre, her yıl binlerce takımın başvuruda bulunduğu Roket Yarışması, gençlere uzay teknolojileri alanında benzersiz bir deneyim fırsatı sunuyor. Festival kapsamında düzenlenen yarışmaya başvurular başladı. Tasarımdan üretime, entegrasyondan hazırlık sürecine kadar her aşamadan sorumlu olan gençlerin kendi tasarımı olan roketleri üretip, uçuşunu gerçekleştirdiği yarışma sistem mühendisliği vizyonuyla çalışıyor. Avrupa’da ilk, dünyada düzenlenen ikinci roket yarışması özelliğine sahip olan yarışma TEKNOFEST kapsamında ROKETSAN yürütücülüğünde düzenleniyor. TEKNOFEST Teknoloji Yarışmaları kapsamında ilki 2018 yılında gerçekleştirilen Roket Yarışmasına gençlerin ilgisi her geçen yıl artarak devam ediyor. Farklı alanlardaki fen ve mühendislik bilgi birikimlerini kullanan gençler, disiplinler arası düşünerek ve karmaşık işlemleri, süreçleri planlayarak roket tasarımı, üretim ve entegrasyonunu başarıyor. Roket Yarışması'nda 1 milyon 140 bin TL ödül AA'nın Global İletişim Ortağı olduğu TEKNOFEST 2023 kapsamında yine en dikkati çeken yarışmalar arasında olan Roket Yarışması bu yıl Lise (4 bin feet), Orta İrtifa (8 bin feet), Yüksek İrtifa (18 bin feet) ve Zorlu Görev (7 bin 5 yüz feet) olmak üzere dört farklı kategoride düzenleniyor. Katılımcılara eşsiz bir teknoloji serüveninin yanı sıra havacılık kariyerinde önemli bir adım, ekip ruhu ve takım olabilmenin kazanımlarını da yaşatan yarışmaya lise, ön lisans, lisans ve lisansüstü öğrenciler ile mezunlar başvurabiliyor. TEKNOFEST 2023 kapsamında ödüllerin katlandığı bu yıl Roket Yarışması'nda toplam ödül 1 milyon 140 bin TL olurken, yarışmanın son başvuru tarihi 20 Kasım 2022 olarak belirlendi. TEKNOFEST Teknoloji Yarışmaları kapsamında, 24-30 Nisan 2023'te Aksaray Tuz Gölü’nde yapılacak final etabında dereceye giren takımlar ödüllerini İstanbul Atatürk Havalimanı’nda düzenlenecek TEKNOFEST’te alacak. TEKNOFEST, Cumhuriyetin 100. yılında 3 şehirde düzenlenecek Cumhuriyetin kuruluşunun 100. yılında İzmir, Ankara ve İstanbul'da düzenlenecek TEKNOFEST, 2023'te 41 ana yarışma ve 102 alt kategoride gerçekleştirilecek. TEKNOFEST’te yarışmalara katılmak için başvurular "www.teknofest.org" adresi üzerinden yapılacak. 13 milyon TL'den fazla ödül ve 30 milyon TL'nin üzerinde malzeme desteğinin verileceği TEKNOFEST 2023'ün teknoloji yarışmalarının başvuruları da 20 Kasım'da sona erecek. Kaynak : AA

Ulkar Kimya, İlaçta Yerli Üretimin Geliştirilmesi Hedefiyle Büyüyor

Ulkar Kimya Genel Müdürü Berkant Köseoğlu, tamamen yerli sermaye ile faaliyet gösteren bir kuruluş olarak Türkiye'nin yerli ilaç üretiminin geliştirilmesi hedefiyle çalıştıklarını belirterek "Kovid-19 salgını bütün dünyada ve ülkemizde bir gerçeği hatırlattı, o da ilaçta ve gıdada kendi kendine yetebilmek. Bu yüzden Ulkar Kimya, Ulkar Holding ve hatta Türkiye ekonomisi için stratejik bir konumdadır. Son zamanlarda ürün portföyü olarak yöneldiğimiz nadir hastalıklar kategorisi ile dünya çapında ilgi odağı haline gelmiştir." ifadelerini kullandı. Şirketten yapılan açıklamaya göre, Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesinde yaklaşık 64 bin metrekare alan içinde bulunan Ulkar Kimya'nın üretim kapasite kullanımı yüzde 70'e ulaştı. Yılda 275 ton ilaç etken maddesi ve 150 ton mikropellet üretecek alt yapıya sahip olan tesiste sentez ve mikropellet üretim şeklinde 2 ayrı üretim alanı bulunuyor. Açıklamada görüşlerine yer verilen Köseoğlu, en büyük hedeflerinin, kardeş kuruluş olan Nobel İlaç'a Ar-Ge merkezi sayesinde yeni ürünler geliştirmek olduğunu aktararak, "Bu doğrultuda çalışarak hem ihtiyacı olan hastalara ulaşılabilir ve yeni ürünler kazandırıyor hem de yerli üretim ile Türkiye'nin ilaçtaki cari açığına pozitif yönde etki etmiş oluyoruz. Bu yoldaki birincil önceliğimiz ise dünyamızı korumak için çevreci politikalarla üretim yapmaktır. Enerji verimliliğine yoğunlaşarak daha çevreci üretim yapmak üzere elektrik ve doğalgaz kullanımlarının düzenlenmesini, yenilenebilir enerji sistemlerinin kurulmasını, buhar ve su kullanımında geri dönüşüm sistemleri kurulmasını önceliğimiz olarak görüyor, bu doğrultuda adımlar atıyoruz." değerlendirmesinde bulundu. Türkiye'nin yerli ilaç üretiminin geliştirilmesi hedefiyle çalıştıklarını belirten Köseoğlu, "Kovid-19 salgını bütün dünyada ve ülkemizde bir gerçeği hatırlattı, o da ilaçta ve gıdada kendi kendine yetebilmek. Bu yüzden Ulkar Kimya, Ulkar Holding ve hatta Türkiye ekonomisi için stratejik bir konumdadır. Son zamanlarda ürün portföyü olarak yöneldiğimiz nadir hastalıklar kategorisi ile dünya çapında ilgi odağı haline gelmiştir." açıklamasında bulundu. Köseoğlu, Türkiye ve Avrupa otoritelerinden GMP (Good Manufacturing Practices - İyi İmalat Uygulamaları) sertifikasına sahip olan ve ürettiği ham maddeleri hem yurt içinde hem de yurt dışına satış yapan bir firma olduklarını vurgulayarak, şunları kaydetti: "120 çalışanımız ve yalın organizasyon yapımız ile Ar-Ge'den üretime, kaliteden teknik desteğe kadar her kademede çevreye duyarlılık, sürdürülebilirlik, hijyen ve kalite bilinciyle çalışan bir üretim tesisiyiz. Ürettiğimiz ürünlerin ilaç ve ilaç etken maddesi olması nedeniyle çalışan profilimizin deneyimli ve tecrübeli olmasına dikkat ediyoruz. Bununla birlikte tecrübelerimizi aktaracağımız, kariyerlerine destek olacağımız gençlere de staj dönemlerinde ve kariyerlerinin başında istihdam sağlamaktayız. Kuruluşumuzdan beri bünyemizde olan Ar-Ge bölümümüz 2018 yılının sonunda Devlet Onaylı Ar-Ge Merkezi Sertifikası alarak ULKAR-GEM adı altında çalışmalarını sürdürmektedir. ULKAR-GEM 20 kişilik ayrı bir yapılanma ve ayrı bir yerleşim düzeni ile çalışmaktadır. Bu merkezimiz son yıllarda dünyada eşdeğeri fazla bulunmayan ham maddelerin geliştirilmesine ve ticari olarak üretime aktarılmasına odaklanmaktadır. Bu çalışmalara ek olarak alternatif üretici değerlendirmeleri, proses verimlilikleri ve teknoloji transferi ile hem farklı ürünlerin portföyümüze katılmasına hem de maliyetlerin azaltılması konusunda şirketimize büyük katkı sağlamaktadır. Bu merkezimizin geliştirdiği nadir ilaç kategorisindeki bir ham maddemiz, şu anda yerli olarak üretilmekte ve Nobel İlaç tarafından hastalara ulaştırılmaktadır." Kaynak : AA

Akdeniz Üniversitesi Bilimin Yıldızı Oluyor

AÜ Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan, Cumhurbaşkanlığı Strateji Daire Başkanlığı'nın 153 milyon liralık bütçe desteğini onayladığı Bilim Vadisi ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nın destekleriyle Aksu ilçesinde 100 dekarlık arazide kurulacak Tarım Teknokent projeleriyle ilgili gelişmeleri açıkladı. BİLİM VADİSİNDE NELER OLACAK Bilim Vadisi'nin yapay zeka, biyoteknoloji, üç boyutlu yazıcılar ve nanoteknoloji alanındaki gelişmelerle birlikte tıp alanında da yeni bir dönem başlatacağını belirten Rektör Prof. Dr. Özkan, “Rejeneratif tıp ve kök hücre araştırmaları laboratuvarı, gen ve hücre tedavi laboratuvarı, tıbbi mikrobiyal ürün üretimi, yapay zeka laboratuvarı, GMP laboratuvarları kurulacak. Ayrıca ileri cerrahi işlemlerin yapılabildiği hayvan laboratuvarı ile yapay zeka destekli ileri sağlık araştırmaları yapılabilecek" dedi. YAPAY ORGAN DERİ ÇALIŞMALARI BAŞLADI Bilim Vadisi'nin hem Antalya'nın hem de üniversitenin geleceğini değiştireceğini belirten Prof. Dr. Özkan, Bilim Vadisi içinde kanser aşısı, yapay organ, yapay zeka tabanlı ilaç üretimi hedefleri olduğunu kaydetti. Proje ihalelerinin başladığını belirten Prof. Dr. Özkan, yapay organla ilgili ön çalışmaların başlatıldığını, özellikle deri üzerine çok uğraştıklarını dile getirdi. YILDIZ ŞEKLİNDE İNŞA EDİLECEK Bilim Vadisi'nin kampus içinde kurulacağını, Kök Hücre Merkezi'nin etrafında yıldız şeklinde olacağını açıklayan Rektör Prof. Dr. Özkan, “Binanın inşası ve teçhizat çok önemli ve alımlarına başlandı. projeler masamızda, belirlendi. O projelerin gereksinimi ölçüsünde teçhizatlarımızla birlikte çalışmalarımıza hemen başlanacak. En kısa zamanda da meyvesini almayı planlıyoruz. Bu ilk adımlar çok önemliydi" diye konuştu. YURTDIŞINDAN FİRMALAR GELMEYE BAŞLADI Bu konuda hem yurt içi hem yurt dışından önemli firmaların yer alacağını anlatan Prof. Dr. Özkan, bu kapsamda Ukrayna'dan havacılık alanında çok ciddi projeleri olan büyük bir firmayla anlaşma imzaladıklarını söyledi. Yurtdışından firmaların gelmeye devam ettiğini de kaydeden Özkan, “Antalya'yı, bizim üniversitemizi ve teknokentimizi gördükten sonra daha da istekli oluyorlar ve daha çok firma çekeceğimiz görülüyor" dedi. TARIM TEKNOKENT Antalya'nın güçlü yönleri olarak tarım, turizm ve bilişimi gösteren Prof. Dr. Özkan, Aksu'da 100 dekarda kurulacak Tarım Teknokent'le ilgili şu bilgileri verdi: “Bizim teknokentimiz üniversite içinde, bu artık çok sürdürülebilir değil. İstanbul artık bilişim için çok uygun bir yer değil. Çünkü çok kalabalık, bilişim için daha relaks ortamlar gerekiyor. Biz teknokent olarak çok güçlü firmaları çektik bünyemize. Onlar Antalya'nın yaşamak için ne kadar elverişli olduğunu görünce, herkes birbirini takip ediyor elbette. Öyle olunca üniversite kampüsü içindeki bilişim teknokenti, Aksu'daki 100 dönümlük tarım arazimizin bir kısmını tarım teknokenti, bir kısmını ziraat eğitimine ayırarak devam etmeyi planlıyoruz. Tarım çok kıymetli, stratejik. Antalya'nın da çok güçlü ziraatı var. Teknokentte de tarım firmalarımız var. Bu ikisi el birliği yaparsa tarımda da Türkiye çok ciddi mesafe kat edecektir." OTOPARK VE OTEL 2023'E BİTİYOR Prof. Dr. Özlenen Özkan, hastanenin olduğu bölgede inşası devam eden otopark ve otel projelerini de anlattı. Antalya Büyükşehir Belediyesi ile ortak yapılan otoparkın muhtemelen yıl sonuna biteceğini belirten Prof. Dr. Özkan, “2023'ün başında hizmete açacakmışız gibi duruyor. O çok önemliydi bizim için, çünkü park bulmak o kadar zor ki, randevunuzu kaçırıyordunuz. Çok güzel bir işbirliği oldu, yüzde 60'a yakını bitti. Otel için bir turizm firması bize sponsor oldu, onlarla başladık. Burada iki şey var, biz sağlık turizmini çok önceliyoruz, çok önemsiyoruz. Bir kısmı VIP odalar olacak bir kısmı da Antalya'ya gelip çok uzun süre tedavi olan Türk hastalara çok uygun fiyatlı, kâr amacı gütmeyen, belki birkaç gün bedava bile olabilecek şekilde uzun zamanlı kalabilecekleri çok iyi bir imkan olacak. Otelin de otoparkla eş zamanlı bitmesini hedefliyoruz" diye konuştu. Kaynak : Basın Bülteni

Zürih Merkezli İlaç Firmasından Türkiye'de Üretim için İlk Adım

Haver Farma İlaç, Zürih merkezli MS Pharma’nın, Tekirdağ, Çorlu’da kurulu olan “Türkiye üretim tesisini” satın aldığını duyurdu. Haver Farma İlaç, global ilaç sektöründe jenerik ve biyoteknolojik ürünler ile faaliyet gösteren, Zürih merkezli MS Pharma'nın, Tekirdağ, Çorlu'da kurulu olan "Türkiye üretim tesisini" satın aldığını açıkladı. Şirketten yapılan açıklamaya göre Haver Farma İlaç, Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesinde 12 ülkede hizmet veren, hızlı büyüme potansiyeli ile bölgesel liderliğe sahip, jenerik ve biyoteknolojik ürünler ile global ilaç sektöründe faaliyette bulunan ve enjekte edilebilir steril ürünler üreten, Tekirdağ, Çorlu'da kurulu olan üretim tesisine ait satın alma ön sözleşmesini MS Pharma ile 5 Mayıs 2022 tarihinde imzalamıştı. Satın alma süreci, kapanış koşulları ile ilgili regülasyonların yerine getirilmesinin ardından 05 Temmuz 2022'de, MS Pharma'nın Çorlu'da kurulu üretim tesisinde düzenlenen imza töreni ile tamamlanmış oldu. Şirket satın alma imzalarını; Haver Farma İlaç adına İcra Kurulu Başkanı Dr. Can Hisarlı ve satıştan sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Okan Camcı, MS Pharma adına ise Uğur Kabalak ve Abu Abboud attılar. Haver Farma İlaç İcra Kurulu Başkanı Dr. Can Hisarlı imza töreninde; "Satın alınan yeni üretim tesisi, 05 Temmuz itibarı ile "Haver Trakya İlaç Sanayi ve Ticaret A.Ş." adı ile faaliyetlerine başlayacaktır" dedi. "YENİ TESİSİMİZ SAĞLIK İÇİN FAYDA, ÜRETME TEMEL DEĞERİMİZE GÜÇ KATACAK" Haver Farma İlaç A.Ş. İcra Kurulu Başkanı Dr. Can Hisarlı "satın alınan yeni üretim tesisi, ulusal ve global pazarlarda tercih edilen firma olma vizyonumuz doğrultusunda; üretim kapasite artışı, ürün portföyünü genişletme, ARGE aşamasındaki yeni ürünleri pazara sunma konularında kritik katkı sağlayacak" dedi ve "yeni tesisimiz sağlık için fayda üretme temel değerimize güç katacaktır." sözlerini ekledi. Kaynak : Basın Bülteni

HVAC Uygulamalarında ISO 16890 Standardına Göre Filtre Seçimi

Son yüzyılla beraber insanoğlunun yaşam süresinin artmasıyla sağlığımız konusunda daha fazla konuşur olduk. Özellikle son dönemde stresten uzak durmaya, yediklerimizin ve içtiklerimizin doğal olmasına dikkat etmeye, zinde kalmak için doğa yürüyüşleri ve egzersizler yapmaya özen gösterir olduk. Bu farkındalıklar insanlar arasında günden güne artmaya başladı. Peki zamanımızın %90’dan fazlasını geçirdiğimiz kapalı alanlarda soluduğumuz iç hava kalitesi için de aynı hassasiyette olduğumuzu söyleyebilmek mümkün müdür? Partiküllerin İnsan Sağlığına Etkisi Sanayileşmenin ve nüfusun her geçen gün artmasıyla havadan gelebilecek gaz ve partikül kirleticilerine karşı bu işin içinde aktif rol olan profesyoneller insan sağlığını ve temiz hava gereksinimini önemsemektedir. ULPATEK olarak bu konunun içinde 40 yılı aşan tecrübemiz ile aktif rol alarak daha iyi bir gelecek için yüksek kaliteli filtrasyon ilkemizle bilgi birikimimizi her platformda paylaşmayı sürdürüyoruz.Toplumda farkındalığın artması ve artan hava kirliliği ile partiküllerin insan sağlığı üzerindeki etkisi daha da kapsamlı olarak incelenmeye başlanmıştır. Sonuçlar, ince tozların solunum hastalıklarına ve kansere neden olan ciddi sağlık tehlikeleri oluşturabildiğini gün yüzüne çıkarmıştır. Atmosferde yer alan kirleticilerden partikül çapı 10 µm’dan (1 mm = 1000 μm) büyük olanlar oldukça hızlı bir şekilde çökmektedir. Filtrelemenin özellikle 10 µm çapından küçük kirleticiler için yapılmasının temel sebebi budur. 10 μm çapından büyük taneciklerin çoğu, uygun aydınlatma ve kontrast olması durumunda çıplak gözle görülebilir. Normal şartlarda gözle görülebilir en düşük partikül çapı ise 30 μm ve üzeridir.5 ila 10 μm çapı aralığındaki daha büyük tanecikler üst solunum yolları tarafından ayrılır ve tutulurlar. Ara boyutlar ise, akciğerin hava kanalları üzerine çöker, buradan hızlıca temizlenerek yutulur veya öksürükle atılır. 2,5 ila 5 μm çapı aralığındaki tanecikler, insan ciğerlerinde tutunabilme ihtimali yüksek olan tanecikler olup akciğerlerin derinliklerine inmeden üst solunum sistemine geri gönderilirler.1 ila 2,5 μm çapı aralığındaki tanecikler bronşlarda tutulmakta ve insan sağlığı açısından riskler oluşturmaktadır.1 μm ve altındaki tanecikler, alveollerin hücre zarlarından kan akışına karışabilecek kadar küçük taneciklerdir. Hava filtreleri konusunda geçmişte kullanılan EN779:2012 ve ASHRAE 52.2 standartlarının eksiklerini kapatarak yerini alan ISO 16890 standardı ile 0,3-10 µm çapı aralığındaki partikül maddelerin verimliliği değerlendirilmeye başlanmıştır. ANSI/ASHRAE Standard 62.1’de anlatılan kabul edilebilir iç hava kalitesinin sağlanması açısından işletme şartlarında maruz kaldığımız partikül büyüklüklerine dikkati çektiği için de yeni standart önemlidir. Yeni standart ile sınıflandırma 0,3-1,0 µm, 0,3-2,5 µm ve 0,3-10 µm boyut aralığındaki partikül maddelere göre (Tablo 1) yapılmaktadır. Avrupa, Orta Doğu ve Afrika (EMEA) pazarında büyük rol sahibi olan filtre üreticilerinin içinde yer aldığı Eurovent Association üyeleri, ISO 16890 standardının sınıflandırmasında göre gerekli iç hava kalitesine ulaşmak için filtre seçimi yapılması konusunda tavsiyelerini içeren “Eurovent REC 4/23” dokumanını Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) çalışmalarından faydalanarak yayınlamıştır. Yaklaşık 1600 şehir ve 91 ülkeden toplanan verilerin değerlendirildiği WHO [2005] kılavuzuna göre insan sağlığına etkisi olmayacak düzeydeki en yüksek yıllık ortalama partikül madde konsantrasyonu aşağıdaki gibidir; PM2,5 ≤ 10 µg/m3 yıllık ortalama PM10 ≤ 20 µg/m3 yıllık ortalamadır. İnsan sağlığına olumsuz etkisi konusunda son yıllarda alınan sonuçlar itibari ile büyük öneme sahip olan PM1 konsantrasyonu için tavsiye edilen bir limit değeri bu kılavuzda yer almamaktadır. İstenen iç hava kalitesine ulaşmak için dış hava partikül konsantrasyon değeri ile iç ortam kaynaklı partikül emisyon değerleri dikkate alınır. İç ortam emisyon değerleri konusunda öngörü yapmak zor olduğu için kapalı alanlar genel havalandırma ve endüstriyel açıdan kullanım alanına göre ayrı gruplandırılmıştır. İstenen iç hava kalitesine ulaşmak için tavsiye edilen verimlilikte filtreleme ile ihtiyaç duyulan besleme hava (SUP; Supply Air) kalitesi elde edilir. Bu detaylara son kullanıcılar hakim olmayabilir fakat bu işin içinde yer alan klima santrali üreticileri ve seçim yapan mühendislik firmaları hakim olmalı ve buna göre tasarımlarını yapmalıdır. Eurovent REC 4/23’te, dış ortam havası (ODA; Outdoor Air) üç gruba ayrılır. Eurovent REC 4/23’te iç ortam besleme havası (SUP) beş kategoride sınıflandırılmıştır. Tablo 3 Besleme Havası Kategorileri Dış ortam havası (ODA) ve besleme havası (SUP) kategorilerinden faydalanarak WHO kılavuzuna göre ihtiyaç duyulan verimliliği sağlayacak özellikte filtrelerin seçimi yapılır. Tablo 4 ODA ve SUP Kategorisine Bağlı Olarak Tavsiye Edilen Minimum ePMx Filtreleme Verim D *( ISO ePM1) ve ** (ISO ePM2,5) son kademedeki filtre ile ulaşılacak en düşük son kademe filtrasyon verimini ifade eder. Filtrasyon ile yapılması istenen sadece iç hava kalitesini sağlamak değildir. Aynı zamanda HVAC sistemlerinin de korunmasıdır. Bu sebeple birinci kademe filtre veriminin en az ePM10‘da %50 olmalıdır. Nemlendirme yapılan uygulamalarda, nemlendirme hücresinden çıkan hava verimi en az ePM2,5‘da %65 olmalıdır. Bir örnek verecek olursak; Dış ortam hava kalitesinin ODA 1 şartlarında olduğu Bolu/Abant’ta yer alan bir otelin iç ortam hava kalitesinde tavsiye edilen değerlere ulaşmak için besleme havamız SUP 2 kalitesinde olmalıdır. Bunun için klima santralinde kullanılması gereken filtre verimliliği yukarıdaki tablodan görüleceği üzere ePM1 %50 ‘dir. FV-F7-592x592x292 model F7 sınıfı (EN 779:2012) bir filtre Abant’ta istenen bu verimliliği sağlamaktadır. Aynı örneği ODA 2 şartlarının geçerli olduğu Eskişehir’de yer alan bir otel için ele aldığımızda ise istenen SUP 2 kalitesindeki besleme havası verimi ePM1 %70 olmalıdır. Bu verim ise aynı model F8 sınıfı filtre ile elde edilebilmektedir. Son olarak ODA 3 dış ortam hava kalitesinin olduğu İstanbul/Şişli’de yer alan benzer bir otelin ise aynı iç hava kalitesine ulaşması için kullanması gereken filtre verimliliğine baktığımızda bu değerin ePM1 %80 olduğunu görüyoruz. FV-F9-592x592x292 model F9 sınıfı filtre ile istenen bu verime ulaşılabilmektedir. Bu üç uygulamada da taze hava girişinde ön filtre kullanımı ayrıca tavsiye edilmektedir. Aşağıdaki örnek tabloda farklı Dış Ortam Havası (ODA) ve Besleme Havası (SUP) kategorilerine göre tekli ya da kademeli filtre seçimi yaparak istenen iç hava kalitesine ulaşacak şekilde filtreleme yapılabilmektedir. Tablo 5 ODA ve SUP Kategorilerine Göre Filtre Seçimi Havalandırma sistemi uygulamalarının büyük çoğunluğunda istenen temiz hava gereksinimi ePM1 verimliliği (SUP 1 ve SUP 2) ile sağlanmaktadır. Temiz hava gereksinimi uygulamaya göre azaldıkça önce ePM2,5 verimliliği (SUP 3) daha sonra da ePM10 verimliliği (SUP 4 ve SUP 5) sağlayacak özellikte filtre seçimi ile uygun iç hava kalitesi yakalanabilir. Dış ortam hava kalitesinin ODA 1 şartlarında olduğu Bolu/Abant’ta yer alan bir otelin iç ortam hava kalitesinde tavsiye edilen değerlere ulaşmak için besleme havamız SUP 2 kalitesinde olmalıdır. Bunun için klima santralinde kullanılması gereken filtre verimliliği yukarıdaki tablodan görüleceği üzere ePM1 %50 ‘dir. FV-F7-592x592x292 model F7 sınıfı (EN 779:2012) bir filtre Abant’ta istenen bu verimliliği sağlamaktadır. ODA 3 dış ortam hava kalitesinin olduğu İstanbul/Şişli’de yer alan benzer bir otelin ise aynı iç hava kalitesine ulaşması için kullanması gereken filtre verimliliği ePM1 %80 olup (FV-F9-592x592x292) karşılık geldiği filtre sınıfı F9’dur. Her iki uygulamada da taze hava girişinde ön filtre kullanımı tavsiye edilmektedir. Hastane, ilaç fabrikası, elektronik sanayi gibi temizoda havalandırması için kullanılabilecek klima santralinin besleme havasının SUP 1 kategorisinde ve ePM1 verimliliğinde olması gerekmektedir. Partikül madde konsantrasyonunun yüksek olduğu (ODA 1) Gebze, Çerkezköy yada şehir içinde yer alan böyle bir tesisin klima santralinde (ön filtre hariç) yüksek verimlilikteki tek filtre (ePM1 %90) ile çözüm sunulabileceği gibi son kademesinde daha düşük verimlilikte olan çoklu filtre (ePM2,5 %50 + ePM1 %80) ile de çözüm üretilebilmektedir. Uzun yıllardır kullandığımız EN779:2012 standardındaki filtre sınıflarının birebir karşılığı ISO 16890 standardında yer almamaktadır. Eurovent Certita Certification’ın yaptığı karşılaştırma tablosu iki standardın birbiri ile verimlilik açısından kıyaslama için kullanılabilecek gerçek test sonuçlarına dayanan özet bir çalışmadır. Tablo 6 EN 779 ve EN ISO 16890 Filtre Sınıfı Karşılaştırması İstenen hava kalitesini sağlamak için bahsedilen tüm filtre seçimi tavsiyeleri dikkate alınırken göz önünde bulundurulması gereken bir diğer önemli parametre enerji tüketim maliyetleridir. Enerji verimliliği açısından muadillerine göre aynı çalışma şartlarında daha düşük başlangıç basınçlı, daha yüksek filtrasyon alanına sahip, uzun işletme ömrü olan filtre modelleri tercih edilmelidir. Filtre üreticilerinin enerji verimliliği konusunda Eurovent REC 4/21-2018’e göre yaptığı tavsiyelerine son kullanıcılar ve işletmeciler uyarak enerji tasarrufu konusunda sistemlerinde iyileştirmeler yapabilir. EN 16798-3:2017 standardı koşulları gereğince uygun olmayan Dış Ortam Havası (ODA) koşullarında ve istenen Besleme Havası (SUP) şartlarına göre partikül filtreleri ve gaz faz filtrelerinin beraber kullanımı da tavsiye edilmektedir. ISO 16890 standardı ile prosese yönelik seçimi yapılan hava filtreleri ile tesisat ekipmanları, havalandırma kanalları, donanımlar, ürünler korunur. Özellikle binaların ısıtma, havalandırma ve klima uygulamalarında yaygın olarak kullanılan filtreler ile partikül madde konsantrasyonu azaltılarak iç hava kalitesi arttırılır ve insan sağlığını önemli ölçüde korunur. ISO16890 standardı ile ilgili daha geniş bilgiye www.ulpatek.com adresinden ulaşabilirsiniz. Detaylı Bilgi  Kaynaklar EN ISO 16890-1:2016 Genel Havalandırma Hava Filtreleri için – Bölüm 1: Parçacık Madde Verimliliğine (ePM) Dayanan Teknik Şartnameler, Gereklilikler ve Sınıflandırma Sistemi Eurovent REC 4-21 – Energy Efficiency Evaluation of Air Filters for General Ventilation Purposes – 2018 Eurovent REC 4-23 – Selection of EN ISO 16890 Rated Air Filter Classes – 2018 ULPATEK Filtre Teknolojisi – “ISO 16890 Hava Filtrelerinde Yeni Standart” Teknik Broşürü ANSI/ASHRAE Standard 62.1-2016 Ventilation for Acceptable Indoor Air Quality

Temizodalarda Tek Kullanımlık mı Yoksa Çok Kullanımlık Tulum mu Tercih Edilmeli ?

Pandemiyle birlikte tek kullanımlık sarflara olan talebin artması, fiyatlarını da doğru orantılı olarak etkiledi. Bu artıştan etkilenen ürünlerden birisi de kuşkusuz temizoda içerisinde tercih edilen tulumlar oldu. Tabi bu artışın ardından çözüm partikül yaymayan ve son dönemde üretim sahalarında popüler olmuş çok kullanımlık tulumlar oldu. Bilindiği üzere tulumlar, ürün ve proseste insan kaynaklı kirlenmelerin önüne geçmek için kullanılmaktadır. Bu kirlilik sadece gövdeden değil, baş ve ayak bölgeleri dahil pek çok yerden yayılmaktadır. Dolayısıyla kullanılan malzemenin tüm vücudu kapatıyor olması önemli bir husustur. Temizodada tercih edilen kıyafetleri ISO 14644-5' te geçtiği şekliyle 2' ye ayırabiliriz; 1.Tek kullanımlık tulumlar(nonwoven kumaş diye de geçer) (polipropilen, polietilen, polyester) Kendi içerisinde çok farklı tipleri vardır, spunbonded, melt blown, SMS, film lamine edilmiş vb. Genelde temizodalarda tercih edilen tipi spunbonded poliolefin tulumlardır. Bu tulumlar kullanılmadan önce yıkanıp steril edilerek kullanılması önerilir. Nonsteril kullanımlarda alanı ve ürünü kirletebilir. Sterilizasyon prosesi olarak radyasyon önerilmez, radyasyona maruz kalması durumunda parçalanarak kullanıldığı ortama partikül yaymaktadır. Fakat tek sefere mahsus, 50 kGy geçmeyecek şekilde steril edilerek kullanılabileceği de yine dokümanlarda yazmaktadır. 2.Yeniden kullanılabilir tulumlar(woven kumaş diye de geçer) (polietilen ve poliamid türevi malzemelerden yapılan ürünler) Tüm temizoda ve kontrollü alanlarda tercih edilebilen bir üründür. Bu ürünler tekrarlı olarak temizlenebilir ve steril edilebilir olmasıyla oldukça popülerdir. Bu kumaşlar partikül geçirmeyecek şekilde dokunmuş, elektrostatik, dayanıklı, ergonomik, kimyasal uyumlu, sıvı resistansı vb. özelliklere sahiptir.(bu özelliklerin çok detaylı test metodlarıyla kontrolleri üreticiler tarafından sağlanmaktadır) Sterilizasyon yöntemi olarak buhar, radyasyon (gamma ve ya E-beam) tercih edilmektedir. Etilen oksit sterilizasyonu bu ürünlerde kalıntı riskinden ötürü tavsiye edilmemektedir. Tekrarlı temizlik ve sterilizasyon prosesi bu malzeme üzerinde de olumsuz etkilere sebep olmaktadır. Dolayısıyla üreticilerden yapılacak tekrarlı çalışmalar sonrası test çalışmalarının talep edilmesi gerekir ve tavsiye edilen yıkama/sterilizasyon tekrar sayısı dışında kullanılmamalıdır. Yıkama prosesinin ve yıkama sonrası paketleme prosesinin de yine ISO 14644-1 gerekliliklerini karşılayan bir alanda yapılması gerekir.Kullanılan yıkama ajanının tulum üzerinde herhangi bir kalıntıya sebep olmaması da önemli bir husustur. IEST RP.CC003.4' te verilen tablo bu konuyu çok güzel özetlemektedir ve güvence altına almaktadır; Pamuk, keten ve yün gibi doğal lifler içeren kumaşlar, temizodalarda kullanıma uygun olmayan malzemelerdir. Bu ürünler doğal yapısından ötürü partikül yayacağından kesinlikle üretim alanlarında tercih edilmemelidir. Bu malzemelerin temizodalarda kullanılmaması gerektiği hem ISO 14644-5, hem de IEST RP-CC003.4' te belirtilmektedir. FDA' da imalathanelerde uygun temiz kıyafetlerin kullanılması gerektiği 21CFR211.28(a)' dayanmaktadır. https://www.accessdata.fda.gov/scripts/cdrh/cfdocs/cfcfr/CFRSearch.cfm?fr=211.28 Her üretim prosesinin kendine has kuralları vardır. Dolayısıyla kıyafet seçiminde üretim prosesini de dikkate almak gerekir. Örneğin aseptik bir proseste ISO Class 5 alanda çalışacak personelin sadece bone ve maske ile değil, aynı zamanda başlık ve gözlüğünü de takarak alanda bulunması gibi. Dolayısıyla neyin gerekli olup olmadığı, nelerin uygulamaya özel olduğuna da yine dikkat etmek gerekir. Yine yıkanabilir kıyafetlerdeki yıkama sıklığının da alan temizliği ve üretim prosesini dikkate alarak tanımlanması gerekir. Aseptik alan için örnek vermek gerekirse, her girişte yeni steril kıyafetler kulanmak gerekir. Temizodalardaki en büyük kirleticinin insan olduğunu hiçbir zaman unutmayınız. Dolayısıyla kıyafetlerin seçimi de proseste bir hayli önemli. Hatalı bir uygulamanın başta alanların kirletilmesiyle, daha sonra da ürün kontaminasyonuyla devam eden felaketler silsilesini getireceği hiç akıldan çıkmamalıdır. Kaynak : Vahit Dalagan, Valtech   

Türkiye Uzay Ajansı ve ESEN Sistem, ABD'li Sierra Space ile Anlaştı

TUA (Türkiye Uzay Ajansı) ve ESEN Sistem, ABD'nin dünyaca ünlü uzay şirketi Sierra Space ile uzun vadeli ortaklık kurdu. TUA ve ESEN Sistem, ABD’nin ünlü havacılık, uzay sistemleri ve ticari yörünge taşımacılığı şirketi Sierra Space ile İşbirliği Mutabakat Zaptı imzaladı. Bu doğrultuda LEO (Alçak Dünya yörüngesi) Ay ve astronot programları konusunda işbirliği yapılacak. TUA ve ESEN Sistem, Sierra Space ile anlaştı TUA ve ESEN sistem ile anlaşma sağlayan ve 1963 yılında kurulan Sierra Space, 1994 yılında Türk kökenli Fatih Özmen ve Eren Özmen tarafından satın alındı. Su anda ise ABD ordusundan NASA’ya kadar birçok kurumla ortak proje geliştiriyor. Son yıllarda ise astronotları yerküre alçak yörüngesine uçuracak ticari personel taşıma yeteneğini geliştirmesi için NASA tarafından seçilen 3 şirket arasında yer aldığı için tüm dünya tarafından tanınır bir hale geldi. Türkiye Uzay Ajansı ve ESEN Sistem ile imzalanan mutabakata göre ise alçak Dünya yörüngesine ve Ay’a yük gönderme başta olmak üzere uzaktan algılama, sevk sistemleri, mürettebatlı uzay sistemi ve uzay iletişimi gibi uzay teknolojileri ve uygulamaları konusunda işbirliği yapılacak. Bununla birlikte Sierra Space ve ESEN’in önümüzdeki beş yıl boyunca Dream Chaser isimli uzay uçağı ve LIFE habitatı da dahil olmak üzere birçok uzay teknolojisi ve uygulamaları üzerinde TUA ile ortaklaşa çalışacak. Ayrıca gelecekteki LEO planları da yine birlikte yapılacak. Anlaşma dahilinde bilinen 4 madde ise şu şekilde: Uzaktan algılama, sevk sistemleri, mürettebatlı uzay sistemi ve uzay iletişimi gibi alanlardaki uzay teknolojileri ve uygulamaları Sierra Space’in LIFE uzay habitat modülünün kullanımı dahil olmak üzere, LEO yörüngesinde uzay ortamı kullanımı Yükleri LEO’ya (alçak Dünya yörüngesi) ve aya gönderme Uzayla ilgili ticari girişimler, Ar-Ge, teknoloji inovasyonu ve bilim kampanyalarında Türk sanayisi ve akademisinin katılımı Sierra Space CEO’su Tom Vice tarafından konuyla ilgili yapılan açıklamada şunlar söylendi: Türk Uzay Ajansı ve ESEN ile yapılan bu anlaşma, LEO’da bir teknoloji ve iş platformu inşa ettiğimiz ve de bunu yaparken uzaya ekonomik erişim sağlayarak ticari uzay ekonomisini dünyaya açtığımız için Sierra Space için önemli bir adımdır. İnsan uygarlığını ilerletmek için yaptığımız iş hiç bu kadar önemli olmamıştı. Yeni nesil uzay taşımacılığına, destinasyonlara ve uygulama çözümlerine öncülük etmek için dünyanın dört bir yanından insanları bir araya getirmek için uzayda eşsiz bir fırsata sahibiz. TUA Başkanı Serdar Hüseyin Yıldırım tarafından konuyla ilgili yapılan açıklamada şunlar söylendi: Türk Uzay Ajansı, Dream Chaser uzay uçağı, LIFE Habitat ve bir dizi uzay uygulaması dahil olmak üzere Sierra Space’in çeşitli projelerinin ve uzay teknolojilerinin geliştirilmesine ve yürütülmesine katılmak için Sierra Space ve ESEN ile ortak olmaktan gurur duyuyor. Sierra Space’in yetenekleri ve teknolojilerinden yararlanarak endüstrilerimiz ve gelecekteki uzay projelerimiz için muazzam faydalar sağlayacağız. Ticari alan altyapısının ve ekonomisinin geleceğinde aktif katılımcılar olabileceğimiz ek fırsatları belirlemek için Sierra Space ile daha fazla işbirliği yapmayı dört gözle bekliyoruz. ESEN Genel Müdürü Cem Uğur tarafından konuyla ilgili yapılan açıklamada şunlar söylendi: Sierra Space, ticari uzay ekonomisinde bir endüstri lideridir ve şirketle birlikte Türk uzay ekonomisinin inşasına yardımcı olmak için çabalarımızı sürdürmekten mutluluk duyuyoruz. Sierra Space’in ileri teknolojilerini ve ticari uzay projelerini daha da ilerletmek için ortaklaşa çalışırken, dünyanın her yeri için ticari alan gelişimini ilerletebiliriz. Kaynak : ShiftDelete

CRISPR Teknolojisine Yeni Rakip Retronlar

CRISPR-Cas9 gen düzenleme sistemi, sentetik biyolojideki yeniliklerin gözdesi haline gelmiş olsa da bazı önemli sınırlamaları bulunuyor. CRISPR-Cas9, belirli DNA parçalarını bulmak ve kesmek için kullanılıyor. Ancak istenen mutasyonları oluşturmak için DNA'yı düzenlemek, kırılmayı onarmak için hücreyi kandırarak yeni bir DNA parçası kullanmayı gerektirir. Bu işlemin düzenlenmesi karmaşık olabilir hatta hücreler için toksik olabilir. Çünkü Cas9 genellikle istenmeyen, hedef dışı bölgeleri de keser. Bunun yerine, yeniden birleştirme adı verilen alternatif gen düzenleme teknikleri, bir hücre genomunu çoğaltırken alternatif bir DNA parçası ekleyerek ve DNA'yı bozmadan verimli bir şekilde genetik mutasyonlar yaratır. Bu yöntemler, araştırmacıların çalışması için karmaşık mutasyon havuzları oluşturmak için aynı anda birçok hücrede kullanılabilecek kadar basit. Bununla birlikte bu mutasyonların etkilerinin ne olduğunu bulmak, her bir mutantın izole edilmesini, sıralanmasını ve karakterize edilmesini gerektiriyor. Araştırmacılar, bu görevi kolaylaştıran Retron Library Recombineering (RLR) adlı yeni bir gen düzenleme aracı oluşturdular. RLR, aynı anda milyonlarca mutasyon üretir ve mutant hücreleri barkodlar. Böylece tüm havuzun bir kerede taranabilmesi, büyük miktarda verinin kolayca üretilmesini ve analiz edilmesini sağlar. Retronlar  Muammadan Mühendislik Aracına Retronlar, tek sarmallı DNA (ssDNA) parçalarını üretmek için ters transkripsiyona uğrayan bakteri DNA'sının segmentleri. Retronların varlığı on yıllardır biliniyor. Ancak ssDNA'nın işlevi, 1980'lerden bir ekibin retron ssDNA'nın bir virüsün hücreye bulaşıp bulaşmadığını tespit etmesiyle başladı. Kaynak : Gıda Hattı

Türk Ordusu için Stratejik Tıbbi Malzemeler, MSB İlaç Fabrikası'nın Üretim Bantlarından İniyor

Türk ordusunda, ilaç ve tıbbi malzeme üretimine yönelik faaliyetler, Maltepe Asker Hastanesi bünyesindeki Askeri Eczahane-i Amire'de, kullanıma hazır ilaç üretimi ise İstanbul Gülhane Asker Hastanesi Malzeme-i Sıhhiye-i Askeriye İmalathanesi'nde başladı. Birinci Dünya Savaşı sırasında ilaç ve pansuman malzemesi üretiminin yapıldığı İstanbul ve Konya'nın Sille mevkisindeki imalathanelerin 1928'de birleştirilmesiyle Ankara'nın Keçiören ilçesi Etlik semtindeki Sıhhiye Ana Depo bünyesinde İlaç Yapım Atölyesi Müdürlüğü oluşturuldu. İlaç Yapım Atölyesi Müdürlüğü, 1964'te İlaç Fabrikası Komutanlığı, 2017'de ise MSB İlaç Fabrikası Müdürlüğü adını aldı. Ankara'nın Altındağ ilçesi Dışkapı semtindeki mevcut binasında hizmet veren fabrika, kamuya ait tek ilaç fabrikası olma özelliğini taşıyor. Fabrikada, TSK'nın harekat, eğitim ve tatbikatlar ile gerginlik, seferberlik ve savaş halinde ihtiyaç duyabileceği, piyasadan tedarikinde güçlük çekilebilecek stratejik seviyedeki ilaçlar, kimyasal, biyolojik, radyoaktif, nükleer (KBRN) silahlara karşı kullanılan ilaç ve panzehirler (antidot) ile tıbbi sarf malzemeleri üretiliyor. Protokol yapılan kamu kurum ve kuruluşlarının KBRN ilaç ve antidotu ihtiyaçları da yine fabrika tarafından karşılanabiliyor. "Tablet, Kapsül Üretim ve Blister Bölümü", "Ampul Üretim Bölümü", "Sargı ve Pansuman Malzemeleri Üretim Bölümü", "Pomat ve Toz Üretim Bölümü", "Solüsyon Üretim Bölümü" olmak üzere 5 bölümden oluşan fabrikanın üretim portföyünde, KBRN antidotu, antigripal kapsül, sıtma tedavisinde kullanılan hidroksiklorokin tablet, KBRN antidotu sınıfında yer alan ampuller ve otomatik atropin enjektörü, steril gaz kompres, non-steril gaz kompres, harp paketi şeklinde bireysel ilk yardım sargısı, deri üzerinde kullanıma uygun antimikrobiyal hazır ilaç, gizleme cilt boyası, antiseptik ve dezenfektan amaçlı solüsyonlar bulunuyor. Fabrikada, üretimde kullanılan her türlü ham madde, sarf malzemesi ile kullanıma hazır ürünlerin kimyasal ve mikrobiyolojik analizleri de yapılıyor. 29 kalem ilaç, antidot, sargı ve pansuman malzemesi üretiliyor İlaç Fabrikası Müdürü Eczacı Albay Zafer Atıcı, AA muhabirine fabrika ve üretim çalışmaları hakkında bilgi verdi. Fabrikanın 6 bin metrekare kapalı alanda faaliyetlerini sürdürdüğünü belirten Atıcı, fabrikada kimyasal, biyolojik, radyolojik ve nükleer savunmada kullanılmak üzere 7, sefer ve tatbikatlarda kullanmak üzere 4, sargı ve pansuman türünde 8, Kovid-19 ile mücadele ve diğer alanlarda 10 olmak üzere toplam 29 ürünün üretildiğini söyledi. Atıcı, "Kovid-19 ile mücadele kapsamında, Dünya Sağlık Örgütünce belirlenen standartlarda el dezenfektanından bugüne kadar 772 bin litre üretilmiş ve ihtiyaç sahiplerine teslimi yapılmıştır." dedi. Yurt dışından satın alınan bazı ürünler yerli ve milli imkanlarla üretiliyor Üretimine başlanan ya da başlanacak olan yeni ürünler hakkında bilgi veren Atıcı, şu ifadeleri kullandı: "29 kalem ürüne ilave olarak farklı renklerde gizleme cilt boyası ve böcek kovucu sprey üretilmesine yönelik formülasyon, stabilite ve küçük ölçekli üretim çalışmaları tamamlanmış olup bu ürünlerin yıl içinde seri üretimine geçilmesi planlanmaktadır. Gizleme cilt boyası, askerin arazi şartlarında kamufle olmasına yönelik kullanılan önemli bir üründür. Fabrikamızda daha önce üretilen siyah renkli gizleme cilt boyasına ilave olarak gelen talep üzerine yeşil, kahverengi, sarı, gri gibi farklı renklerde geliştirilen ürünlerle bu konudaki önemli bir ihtiyaç karşılanmış olacak. 100 mililitre hacminde üretilecek böcek kovucu sprey, sinek, böcek ve kene gibi canlılarla bulaşan, halk arasında 'şark çıbanı' olarak bilinen leishmaniasis, Batı Nil virüsü ve Kırım Kongo Kanamalı Ateşi gibi hastalıklardan korunmada önemli bir rol oynayacak." Atıcı, fabrikanın en önemli özelliklerinden birinin daha önce yurt dışından satın alınan bazı ürünlerin daha uygun maliyete yerli ve milli imkanlarla üretilmesi, bir diğerinin de belirli miktarlarda bulundurulan ham madde ile acil ortaya çıkan ihtiyaçların hızlı bir şekilde karşılanabilmesi olduğunu anlattı. Günlük 3 bin litre solüsyon ürün üretiliyor Fabrikada görevli eczacı Binbaşı Ayla Tort, amirliğini yaptığı solüsyon üretim bölümünde, TSK'nın ihtiyacı olan solüsyon özellikli ürünler ürettiklerini belirterek, günlük 3 bin litre kapasiteyle üretimin sürdüğünü kaydetti. Kaynak :AA

Alerjen Ürünler Hakkında TİTCK'den Yeni Duyuru

Denetim Hizmetleri Başkan Yardımcılığı Bilindiği üzere “Alerjen Ürünlerin Ruhsatlandırılmasına İlişkin Kılavuz”  09.03.2022 tarihinde Kurumumuz web sitesinde duyurulmuştur.https://www.titck.gov.tr/mevzuat/alerjen-urunlerin-ruhsatlandirilmasina-iliskin-kilavuz-09032022173906 Alerjen ürünlerin ruhsatlandırılması aşamasında gerekli olan GMP süreçleri ile ilgili olarak; Alerjen ürünlerin yurtdışından ithal edilecek olması halinde; Yurt dışında üretilip, ülkemize ithal edilecek ürünler için GMP denetim başvuruları ile ilgili hususlar 02.07.2018 tarihli Makam Onayı ile yürürlüğe giren “Yurt Dışı Üretim Tesislerinin GMP Denetimleri İçin Yapılacak Müracaatlara Dair Kılavuz” hükümleri çerçevesinde yürütülmektedir. Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi olarak kabul edilen, Dünya genelinde kamu sağlığını tehdit eder boyuta ulaşan COVID-19 ile mücadele sürecinde ulusal ve uluslararası kısıtlamalar nedeniyle, Kurumumuzca yurt dışı üretim tesislerinde yürütülen yerinde GMP denetimleri durdurulmuştur. Bununla birlikte ilgili Kılavuz kapsamında dosya üzerinden denetimler ve risk bazlı denetimler yürütülmeye devam etmektedir. Söz konusu başvurular ile ilgili olarak yer alan 03.12.2021 tarihinde yapılan güncel duyuruya https://www.titck.gov.tr/duyuru/4114 linkinden ulaşılmaktadır. İthal ürünlere ilişkin ruhsat süreçlerine ek olarak ürünün yurt içi piyasaya verilebilmesi için Beşeri Tıbbi Ürünler İmalathaneleri Yönetmeliği 31. maddesi uyarınca seri serbest bırakma yeri izni alınmalıdır. Bunun için ithalatçı tarafından Seri Serbest Bırakma Yeri Başvuru Kılavuzu doğrultusunda Kurumumuza başvuru yapılması gerekmektedir. Ayrıca ithal edilecek alerjen ürünlerin yurt içinde depolama ve sekonder ambalajlama işlemlerinin Kurumumuz tarafından verilen sekonder ambalajlama tesisleri için düzenlenmiş Üretim Yeri İzin Belgesine sahip bir tesiste yürütülmesi gerekmektedir. https://www.titck.gov.tr/duyuru/3406 Alerjen ürünlerin yurt içinde üretilmek istenilmesi halinde; Alerjen ürünlerin yurt içinde imalat faaliyeti yürütmek isteyen gerçek veya tüzel kişilerin Kuruma başvurması, Kurum tarafından iyi imalat uygulamaları yönünden denetlenmesi ve uygun bulunması halinde faaliyete başlamaları gerekmektedir. Bunun için Beşeri Tıbbi Ürünler İmalathaneleri Yönetmeliği Ek-1 ‘de yer alan bilgi ve belgelerle açılış başvurusu yapılması gerekmektedir. https://www.titck.gov.tr/duyuru/tibbi-urun-tesisleri-basvuru-kilavuzu-10012022124900 Alerjen ürünlerin yurt içinde fason olarak ürettirilmek istenilmesi halinde Kurumumuz tarafından Üretim Yeri İzin Belgesi düzenlenmiş olan tesislerden hizmet alınması gerekmekte olup Kurumumuzdan izinli tesis listelerine https://ebs.titck.gov.tr/Ilac/anonymousapp/UreticiDagiticiFirmaSorgulama linki üzerinden erişim sağlanabilmektedir. Alerjen ürünler için yapılacak başvurulara konu olan doküman tipleri ve ücretler, Kurumumuz internet sayfası önemli listeler bölümündeki 26.04.2022 tarihli güncel fiyat listesinde yer almaktadır. https://www.titck.gov.tr/dinamikmodul/70 İlgililere önemle duyurulur. Kaynak : TİTCK Basın Bülteni

Eczacıbaşı İlaç, Gensenta'yı Satın Aldı

Eczacıbaşı, ABD’li öncü ilaç şirketi Amgen’in sahip olduğu Gensenta’nın yüzde 99.96 hissesini 135 milyon dolara satın almak için anlaşmaya vardığını açıkladı. Satın alma işlemi, Rekabet Kurulu onayının ardından tamamlanacak. Gensenta satın almasıyla sağlık alanında önemli bir yatırım yaptıklarını belirten Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, “Çağdaş, kaliteli ve sağlıklı yaşamın öncüsü olmayı ilke edinen bir kuruluş olarak hem Türkiye hem de dış pazarlarda geniş ürün yelpazesi ve farklı tedavi alanlarındaki yenilikçi ilaçlarla faaliyetlerimizi artırmayı planlıyoruz. Bu satınalma ile ilaç ve biyobenzer ilaçların üretimi, ilaç hammaddesi üretimi ve sağlık alanında ihracat yetkinliklerini portföyümüze katarak, yerli üretimin gücü ile büyümeye devam ediyoruz” dedi. Öte yandan, Amgen tarafından verilen bilgide, Gensenta’nın satışına yönelik stratejik kararın ardından Türkiye’deki faaliyetlerin süreceği ve hastalara hizmet etmeye devam edileceği belirtildi. Liyofilize flakon üreticisi ve ihracatçısı Gensenta, ilaç sektöründe Türkiye’nin en köklü şirketleri arasında yer alıyor. 1923 yılında laboratuvar olarak faaliyete başlayan, 1957’den itibaren Mustafa Nevzat İlaç olarak sektörde birçok ilki gerçekleştiren şirket, 2012 yılında dünyanın önce biyoteknoloji şirketlerinden ABD’li Amgen tarafından satın alındı. Şirketin ismi, 2020 yılında Gensenta olarak değişti. Şirkketten yapılan açıklamaya göre; farklı ülkelere ihracat yapan Gensenta, geçtiğimiz yıllarda sektörde iki kez ihracat şampiyonu oldu. 2021 sonu itibariyle gelirlerinin yüzde 47’sini ihracat ile gerçekleştiren Gensenta, Türkiye’nin ve bölgenin en önemli liyofilize flakon üreticisi ve ihracatçısı konumunda. Gensenta Hammadde Üretim Tesisleri'ndeki penisilin grubu, Etodolak ve diğer ilaç etken maddeleri üretiliyor. Kaynak : Dünya

Ünlü Çikolata Üreticisi Ferrero'nun Belçika Fabrikası Salmonella Bakterisi Nedeniyle Kapatıldı

Çikolata üreticisi Ferrero'nun Kinder Sürpriz ve diğer ürünlerinde, Avrupa'daki 8 ayrı ülkede saptanan Salmonella bakterisine, ilk olarak 15 Aralık'ta Belçika'nın Arlon kentindeki fabrikada rastlandığı ortaya çıktı. Ferrero'dan yapılan açıklamaya göre, bakteri, çikolata ürünleri için hammadde içeren bir tank filtresinde tespit edildi. Bunun üzerine içinde bakteri bulunan filtre kaldırıldı. O sırada fabrikada bulunan malzemeler ile çikolata ürünlerinin tedariki de durduruldu. Ancak İtalya merkezli çikolata üreticisi, Avrupa'nın 8 ayrı ülkesinde çok sayıda insanın Belçika'da üretilen ürünleri yedikten sonra nasıl salmonella enfeksiyonuna yakalandığı sorusuna yanıt veremedi. Şirket, konunun hala soruşturma aşamasında olduğunu belirtti. Ferrero; İngiltere, Hollanda ve Belçika'nın da aralarında olduğu birçok ülkede, salmonella şüphesi içeren ürünleri geri çağırdı. Avrupa Hastalık Önleme ve Değerlendirme Kurumu'na (ECDC) göre, çoğunluğu küçük çocuklardan oluşan toplam 134 kişiye salmonella bakterisi bulaştığına ilişkin başvuru yapıldı. Arlon'da 15 Ocak'ta saptanan bakteriye ilişkin ilk başvuru, 7 Ocak'ta İngiltere'de yapılmıştı. Belçika Federal Gıda Güvenliği Ajansı (FAVV) kontrolleri artırdı. Ajansa göre, gıda şirketleri rutin otomatik kontroller kapsamında numune incelemesi yapmak zorunda. Ferrero, 15 Aralık'ta böyle bir iç kontrol sırasında salmonella bakterisini buldu ancak FAVV'a bu konuda bilgi vermedi. Ferrero Sözcüsü, VTM kanalına yaptığı açıklamada,"Yetkilileri bilgilendirmedik çünkü bu bir iç sorun olarak kaldı. Ne o gün ne de beş gün öncesinden üretilen tek bir ürün depolarımızdan çıkmadı" dedi. Şu ana kadar İngiltere'de 63, Fransa'da 20, İrlanda'da 10, Almanya'da 4, İsveç'te 4, Hollanda'da 2, Norveç ve Lüksemburg'da 1'er ve Belçika'da 26 olası enfeksiyon tespit edildi. Şirketin Salmonella şüphesiyle raflardan topladığı ürünler şunlar: Kinder Surprise (bütün paketler) Kinder Schokobons Kinder Schokobons WHITE Kinder Happy Moments Kinder Mix Advent Calendar Kinder Mix Peluche Kinder Surprise Maxi Kaynak: BBC Türkiye

Abdi İbrahim İlaç Uluslararası Yenilenebilir Enerji Sertifikası Aldı

110 yıllık geçmişi ve 20 yıldır devam eden sektör liderliği ile sürdürülebilirlik konusunda başarı öyküsüne sahip olan Abdi İbrahim, bu alanda önemli bir adım daha attı. Maslak Genel Müdürlük ve Esenyurt Üretim Kompleksi’nde kullanılan elektriğin; güneş, rüzgâr, hidroelektrik ve jeotermal gibi yenilenebilir enerji kaynaklarından üretildiğini uluslararası standartlarda belgeleyen I-REC sertifikasını aldı. Abdi İbrahim, bu sertifikayı alan ilk Türk ilaç şirketi oldu.  TÜRK ilaç sektörünün büyümesine ve gelişmesine 110 yıldır öncülük eden Abdi İbrahim, HEAL2030 adını verdiği ve Birleşmiş Milletler’in 17 Küresel Kalkınma İlkesi’nin dokuzuna odaklandığı sürdürülebilirlik stratejisi kapsamında kararlı adımlarla ilerlemeye devam ediyor. Daha az kaynak kullanarak tüketicileri, müşterileri, hissedarları, çalışanları ve toplum için daha fazla değer yaratmak amacıyla hayata geçirdiği projelerden biriyle I-REC sertifikası (Uluslararası Yenilenebilir Enerji Sertifikası) almaya hak kazandı. HEAL2030 sürdürülebilirlik stratejisi kapsamında Maslak Genel Müdürlük binası ve Esenyurt Üretim Kompleksi’nde kullanılan elektriğin; güneş, rüzgâr, hidroelektrik ve jeotermal gibi yenilenebilir enerji kaynaklarından üretildiğini uluslararası standartlarda belgeleyen        I-REC sertifikası aldı. Gelecek nesillere sağlıklı bir çevre ve sürdürülebilir bir dünya bırakmak adına büyük önem taşıyan bu sertifikayı alan ilk Türk ilaç şirketi Abdi İbrahim oldu. Uluslararası I-REC sertifikası, kullanılan her birim elektriğin kaynağından başlayarak takip edilmesini ve nihai kullanıcıya kadar izlenebilmesini sağlıyor. Bu sertifikayla Abdi İbrahim, ürettiği her kutu ilacın yenilenebilir enerji kullanılarak üretildiğini uluslararası standartlarda ve şeffaf biçimde ortaya koyuyor. Abdi İbrahim Kurumsal İletişim, Sürdürülebilirlik ve Kamu İlişkileri Direktörü Dr. M.Oğuzcan Bülbül, aldıkları sertifikayla ilgili şunları söyledi: “Abdi İbrahim olarak ekonomik faaliyetlerimizi sürdürürken, topluma ve içinde yaşadığımız dünyaya ‘iyi’ iz bırakmayı daima öncelik olarak görüyoruz. Aldığımız ödüller ve sertifikalar da hassasiyetimizin ve çabalarımızın bir kanıtı. Bizim çevresel ana hedefimiz 2030 yılında karbon nötr bir şirket olmak. Hedefimize yürürken hayata geçirmekte olduğumuz birçok projemiz mevcut. Bunlardan en önemlilerinden biri, Abdi İbrahim Esenyurt Üretim Kompleksi ve genel müdürlük binamızda I-REC sertifikasına sahip şekilde yenilenebilir elektrik kullanmak ve kapsam-2 emisyonlarımızı sıfıra indirmiş olmak. Tüm canlılara ihtiyaç duyduğu suyu, havayı, besini ve temiz çevreyi sağlayacak kadar uzun yıllar dünyamızı ayakta tutacak bu bilinç ışığında, ‘Geleceği İyileştiriyoruz’ mottomuz rehberliğinde projeler geliştiriyoruz, geliştirmeye devam edeceğiz.”

Türkiye Biyoteknolojik İlaç Platformu’ndan Aşı Konusunda Önemli Adım

2016 yılında kurulan ve hali hazırda biyoteknoloji alanında ülkemizde geliştirme ya da üretim faaliyeti olan veya bu faaliyetleri planlayan 24 kuruluştan oluşan Türkiye Biyoteknolojik İlaç Platformu yoluna Türkiye Biyoteknolojik İlaç ve Aşı Platformu olarak devam ediyor. Bundan böyle ülkemizdeki aşı ile ilgili çalışmalara da destek verecek olan Platform, genişleyen faaliyet alanıyla biyoteknolojik ilaç ve aşı sektörünün gelişiminde önemli adımlar atmaya hazırlanıyor.   Dünya ilaç pazarının geleceğine biyoteknolojik ilaçlar yön veriyor. Son 10 yılda dünya ilaç   endüstrisindeki biyoteknolojik yöntemler, pek çok hastalığın tedavisini mümkün hale getirdi. Bundan dolayı her ülke, biyoteknolojik ilaçları hastaların erişimine sunabilmek için yoğun olarak çalışıyor, bu alana yönelik yatırımlar artıyor. Türk ilaç endüstrisinin öncü kuruluşlarından olan İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası da biyoteknolojik ilaç alanını stratejik öncelikleri arasına alarak endüstrinin yetkinliğini ve rekabet gücünü artırmak, ülkemizde bu alanın gelişimine daha etkin katkı sağlamak amacıyla 2016 yılında Türkiye Biyoteknolojik İlaç Platformu’nu kurdu. Platform kuruluşundan itibaren hem kamuyla hem de üniversitelerle yakın iş birliği içinde farklı projeleri hayata geçirdi. Bugüne kadar gerçekleştirdiği çalışmalarla öne çıkan Platform son dönemde önemi daha da vurgulanan aşı konusunda da etkin adımlar atmak adına faaliyet alanını genişleterek yoluna Türkiye Biyoteknolojik İlaç ve Aşı Platformu olarak devam etmeye karar verdi.   Konuyla ilgili bir açıklama yapan Türkiye Biyoteknolojik İlaç ve Aşı Platformu Başkanı Murat Barlas şunları söyledi: “Türk ilaç endüstrisinin hedeflediği atılımı yapabilmesi, küresel rekabet içinde hak ettiği yere sahip olabilmesi için Ar-Ge’nin ve biyoteknolojinin rolü tartışılmaz. Bu kapsamda 5 yılı aşkın süredir Platformumuzla, ülkemizde ihtiyaç duyulan biyoteknoloji ikliminin mevzuat, anlayış ve kamu-özel sektör-üniversite iş birliği anlamında yeşermesi; sağlam temeller üzerinde yükselmesi için kararlılıkla çalışıyoruz. Faaliyetlerimizin kayda değer fark yarattığının bilinciyle artan bir hevesle ilerliyoruz. 2020 yılında tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 pandemisiyle, aşı geliştirme ve üretme yetkinliğinin ülkeler için önemini net şekilde gördük. Ülkemizde bu süreç Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız öncülüğünde oluşturulan Covid-19 Türkiye Platformu çatısı altında başarıyla yürütüldü. Ancak bu zorlu dönemde gördük ki hem içinden geçtiğimiz süreç hem de gelecekte ortaya çıkabilecek benzer salgınlarla mücadele için ülke olarak aşı geliştirmek ve üretmek zorundayız. Bu bağlamda Platformumuzun faaliyet alanını genişletmeye karar verdik. Bundan böyle Türkiye Biyoteknolojik İlaç ve Aşı Platformu olarak ülkemizde aşı konusundaki çalışmalara büyük bir gayretle destek verecek, bu alandaki koordinasyon ve iş birliğinin güçlenmesi için yoğun çaba göstereceğiz.” 

Türk Biyoteknoloji Firması 3D Bioprinter Kullanarak Yapay Damarlar Geliştiriyor

Bir Türk biyoteknoloji şirketi, ileri tetkiklerin ardından kardiyovasküler ve nörovasküler hastalarda kullanılacak yapay damarları başarıyla geliştirdi. INVAMED-RD Global yaptığı açıklamada, uzman mühendisler ve bilim adamları tarafından geliştirilen disiplinler arası araştırma ve ileri sağlık teknolojilerini kullanarak laboratuvarlarda yapay damarlar ürettiğini duyurdu. Protez damarların, biyoteknolojik altyapı ve özel 3D biyoyazıcılar sayesinde insan vücudundaki normal damarlarla neredeyse aynı esnekliğe sahip olduğu belirtildi. Nanoteknolojik biyopolimerler aracılığıyla yapay damarların üretilmesi, hastaların kan pıhtılarını önlemeye yardımcı olan ilaçlar kullanmadan yaşamasını sağladığı için kardiyovasküler ve nörovasküler hastaların tedavisinde kullanılacaktır. Açıklamada, yapay damarların yüksek sıcaklıklı teflon teknolojisi, biyopolimer ve 3 boyutlu biyoyazıcılar kullanılarak oluşturulduğu belirtilirken, protez damarların canlı dokuya tam olarak bağlanabilmesi nedeniyle organ nakli bekleyen hastalara umut veren tıp teknolojisinde önemli bir gelişme olduğu ifade edildi. Laboratuar testleri, bu damarların insan vücudundaki organik hücrelerle uyumlu olduğunu ve 3D elektrospinning, 3D yazıcılar ve lazer tarama makineleri kullanılarak hastaya özel damarların oluşturulabileceğini göstermiştir. Şirket Başkanı Raşit Dinç, laboratuvar çalışmalarının başarılı olduğunu, hayvan deneyleri ve klinik çalışmaların başarılı olması durumunda yapay damarların insanlar üzerinde kullanılacağını söyledi.

BioNTech, Medigene ile Kanser Tedavisinde İş Birliği Yapacak

BioNTech SE kanser tedavisinde TCR teknolojisini geliştirmek için Medigene isimli şirket ile anlaşma yapıldığını duyurdu. 3 yıllık anlaşma kapsamında iki şirketin birlikte çalışacağı ve BioNTech’in kanser çalışmalarını yürüteceği duyuruldu. İşbirliği, BioNTech tarafından seçilen hedeflere karşı yenilikçi TCR immünoterapilerini keşfetmek ve geliştirmek için BioNTech’in çoklu platform immünoterapi yeteneklerinden ve Medigene’nin T hücre reseptörü (TCR) keşif platformundan yararlanır BioNTech, klinik öncesi PRAME TCR’yi alacak ve Medigene’nin PD1-41BB anahtar reseptörü ve hassas eşleştirme teknolojileri için lisans alacak BioNTech, işbirliğinden doğan tüm TCR tedavileri için dünya çapında özel geliştirme ve ticarileştirme haklarına sahip olacaktır. Medigene, BioNTech’ten 26 milyon Euro’yu peşin olarak ve araştırma fonu alacak ve küresel net satışlarda telif haklarına ve kademeli ertelenmiş opsiyon ödemelerine ek olarak geliştirme, düzenleyici ve ticari dönüm noktası ödemeleri almaya hak kazanacak. BioNTech CEO’su ve Kurucu Ortağı Uğur Şahin, “Medigene ile olan bu işbirliği, hücre tedavisi portföyümüzü ve TCR keşif yeteneklerimizi genişletiyor ve hızla gelişen mühendislik hücre tedavileri alanında lider olma yeteneğimizi daha da güçlendiriyor” dedi Medigene İcra Kurulu Başkanı ve Baş Bilimsel Görevlisi Prof. Dolores Schendel: “Medigene, onkoloji için TCR-T tedavilerinin geliştirilmesinde ön saflarda yer almaktadır. BioNTech ile yapılan satış ve lisans anlaşması, son derece spesifik TCR’leri keşfetmek ve karakterize etmek ve sonuçta ortaya çıkan TCR-T hücrelerini katı tümörlerle savaşmak için güçlendirmek için tescilli teknolojilerimizin küresel lider bir biyoteknoloji şirketi tarafından önemli bir doğrulamadır şeklinde konuştu. Açıklamaya göre, BioNTech, Medigene’ye 26 milyon avro ön ödeme yapacak ve iş birliği döneminde şirkete araştırma fonu sağlayacak. İki şirket arasındaki iş birliğinin, kanser tümörleri tedavi etmek için kullanılabilecek TCR tedavilerinin geliştirilmesi için birden fazla hedef içereceği ifade edilen açıklamada, Medigene’nin her program başına başarı ödemesinin yanı sıra satışlarda telif ücreti alacağı belirtildi. TCR tedavileri, vücudun savunma sistemini kanser hücrelerini tanıyıp yok edebilecek şekilde harekete geçirmeyi amaçlayan kanser immünoterapileri arasında yer alıyor. Bu tedavide doktorlar, bağışıklık sisteminden T hücrelerini hastadan alarak, kanser hücrelerini düşman olarak tanımaları için genetik olarak değiştiriyor ve hastaya geri veriyor. Dünyanın önde gelen ilaç geliştiricileri Bayer, Novartis ve Johnson & Johnson gibi şirketler de bu alanda araştırmalar yapıyor. Kaynak : Basın Bülteni  

E-bülten için aşağıdaki bilgileri doldurmanız yeterli.

Giriş Yap

Şifremi Unuttum Kayıt Ol

Kayıt Ol

Şifremi Unuttum