Haberler

Sanofi Yeni Üretim Teknolojisini Lüleburgaz’a Kuruyor

Sanofi Türkiye, yerli üretim konusunda imza attığı önemli bir yatırımı düzenlediği basın toplantısı ile duyurdu. Günümüzün kronik hastalıkları arasında sayılan iyi huylu prostat büyümesi alanında hastanın tedaviye uyumunu olumlu yönde destekleyen bir üretim teknolojisini, 3 yıl süren bir hazırlık aşamasının ardından Sanofi’nin Lüleburgaz fabrikasına ve Türkiye ilaç endüstrisine kazandırdı. 3 katmanlı tablet üretim teknolojisinin Türkiye ilaç sanayisi için bir ilk olma özelliği bulunuyor. Toplantıda konuşan Sanofi Türkiye Ülke Başkanı ve Sanofi Türkiye, Afrika ve Orta Doğu Temel Ürünler Başkanı Cem Öztürk, Sanofi'nin yaklaşık 65 yıldır Türkiye'de faaliyet gösterdiğini, Türkiye için üretmeye ekonomik değer yaratmaya, istihdam yaratmaya ve ihracat yapmaya devam edeceklerini söyledi.  "6.5 MİLYON AVROLUK İTHALATI TAMAMEN YERELLEŞTİRMİŞ DURUMDAYIZ" Fransa'dan üroloji alanında çok önemli bir ürünü Türkiye'ye getirdiğini belirten Öztürk, "Çok önemli, 3 katmanlı bir teknolojiyi Türkiye'ye getirmiş bulunuyoruz. 6.5 milyon avroluk bir ithalatı tamamen yerelleştirmiş durumdayız ve bundan da çok ciddi anlamda gurur duyuyoruz. Tüm toplama baktığımızda hemen hemen yatırımlarımızın tamamı 1 milyar avroya ulaştı. Yatırımlarımıza devam etmeyi düşünüyoruz. Sanofi'nin Türkiye ekonomisine olan katkısı yaklaşık 110 milyon avro civarında. Bu miktarın yüzde 10'unu dünyanın çeşitli ülkelerine hatta ihracatın çok zor yapıldığı Japonya, Almanya gibi ülkelere yapmaya devam ediyoruz." diye konuştu. Öztürk, ülke olarak konvansiyonel ürünlerden çıkılması gerektiğini vurgulayarak şunları kaydetti: "Teknolojik anlamda çok farklı, tüm dünyaya ihraç edilebilecek teknolojilere geçmemiz ve bunları burada üretmemiz gerekiyor. Bunun için hem insan kapasitemiz, hem teknik yeterliliğimiz var. O yüzden biz yavaş yavaş sadece konvansiyonel ürünleri değil teknolojik anlamda biyoteknolojik ürünleri de buraya getirmeye başlıyoruz. Bu adımları atmak ülkemiz için yani bizim gibi bu alanda öncü olan bir firma için çok önemli ve bu ekosistemi yaratarak buna devam etmek istiyoruz. Geliştirilen teknoloji 3 katmanlı bir teknoloji. Suda çok rahat bir şekilde eriyebilen bir teknoloji ve bunun hasta hayatında yarattığı şöyle bir güzellik var; Yaklaşık tek bir tableti aldığınızda 24 saatlik yavaş salınım yani her katman kısmen kendisi salınım yaparak devreye giriyor ve toplam 24 saat içerisinde hiçbir ilaca ihtiyaç duymadan hayatınıza devam edebiliyorsunuz” Türkiye’ye Sanofi’nin yatırımı ve teknoloji transferi sayesinde ilk kez kazandırılan Geomatrix teknolojisi 3 katmanlı tablet formunda bir ilacı mümkün kılıyor. 3 katmanlı tabletlerde, çekirdek bölümünde etkin madde yer alırken bu madde alt ve üst katmanda bulunan iki tabaka tarafından sarılıyor. Böylelikle, gün içinde birden fazla ilaç almak yerine alacağınız tek ilaç 24 saati kapsayan bir etkiye sahip oluyor. Bu özelliği ile hastalar açısından fark yaratan teknoloji, istenmeyen etkilerin de en aza indirilmesini sağlıyor. LÜLEBURGAZ’DA HAZIRLIK 3 SENE SÜRDÜ Toplantıda verilen bilgiye göre, Sanofi’nin dünyadaki 3. büyük üretim tesisi olan, Türkiye’deki her 7 kutu ilaçtan birini üreten ve ürünleri aralarında Almanya, İngiltere, Fransa, Avustralya ve Japonya’nın da bulunduğu 49 ülkeye ihraç edilen Lüleburgaz fabrikasında, bu teknoloji transferi için 3 yıllık bir hazırlık süreci yaşandı. Oluşturulan yeni ekip Fransa’nın Lyon kentindeki Tours fabrikasına giderek eğitimler aldı. Fabrikada bu üretim için özel bir alan oluşturuldu. 3 katmanlı tablet baskı teknolojisine sahip baskı makinesinin kurulumunun ardından tesis bu özelliğe sahip tablet üretebilme yetkinliği kazanmış oldu. Elde edilen verileri içeren teknik dosya hazırlanıp Sağlık Bakanlığı’na sunuldu ve Bakanlık onayı ile birlikte ticari üretimler Mart 2023’te başladı. Kaynak:AA

Yapay Zeka Kullanılarak Yeni Bir Antibiyotik Keşfedildi

Antibiyotiklerin etkisiz hale gelmeye başlamasıyla birlikte yeni ilaçlara olan ihtiyaç artıyor. Araştırmacılar, yapay zekanın ilaç keşfinde büyük bir hızlanma sağlayabileceğini belirtiyor. Yapay zekanın eğitimi için bilim insanları, kimyasal yapısı kesin olarak bilinen binlerce ilacı Acinetobacter baumannii üzerinde test ettiler. Bu veriler yapay zekanın beslenerek, sorunlu bakteriyi hedefleyebilecek ilaçların kimyasal özelliklerini öğrenmesi sağladı. Yapay zeka daha sonra etkinlikleri bilinmeyen 6.680 bileşiği ele aldı ve sadece bir buçuk saatte bir liste oluşturdu. Bu liste arasından seçilen 240 bileşik laboratuvar testlerine tabi tutuldu ve dokuz potansiyel antibiyotik belirlendi. Bunlardan biri olan abaucin, farelerde enfekte yaraları tedavi edebildiği ve hastalardan alınan A. baumannii örneklerini öldürebildiği gösterildi. Antibiyotiklerin reçete edilebilmesi 2030 senesine kadar sürebilir Ancak, Abaucin’in geliştirilmesi için daha fazla çalışma gerekiyor. Laboratuvar testlerinin ardından klinik deneyler yapılacak ve ilacın etkinliği ve güvenliği değerlendirilecek. Araştırmacılar, yapay zeka destekli antibiyotiklerin reçete edilebilir hale gelmesinin 2030 yılına kadar sürebileceğini tahmin ediyor.Bu keşif, antibiyotik direnci gösteren süper bakterilerle mücadelede yapay zekanın önemli bir rol oynayabileceğini gösteriyor. Abaucin’in diğer bakterilere etki etmemesi durumunda direnç gelişimini zorlaştırabileceğini ve yan etkilerin azaltabileceği düşünülüyor. Ayrıca, yapay zekanın milyonlarca potansiyel bileşiği tarayabilme yeteneği, manuel olarak yapılması imkansız olan bir işlemi hızlandırabilir. Bu çalışma, bilim ve tıpta yapay zekânın devrim niteliğinde bir güç olduğunu gösteren son örnekler olarak değerlendiriliyor. Araştırmacılar, yapay zeka destekli antibiyotik keşfinin prensiplerini daha önce Koli Basili (Escherichia coli) üzerinde test etmişlerdi, ancak şimdi bu bilgileri daha büyük tehditlere odaklanmak için kullandılar. Kaynak:AA

Manyetik Pompa Teknolojisi: Endüstride Devrim Yaratıyor

Manyetik pompa, sıvıların taşınması ve pompalanması için manyetik alanların kullanıldığı bir pompa türüdür. Geleneksel pompalarda kullanılan mekanik mühendislik prensiplerine göre çalışmaz. Bu pompalar, güçlü mıknatıslar ve manyetik alanlar aracılığıyla sıvının hareketini kontrol eder. Manyetik pompaların en önemli özelliği, sızdırmazlık için geleneksel conta ve salmastralara ihtiyaç duymamasıdır. Bu durum, sızıntı riskini ortadan kaldırır ve sıvıların istenmeyen bölgelere yayılmasını engeller. Manyetik pompaların tasarımında yer alan manyetik kuplajlar, iç ve dış taraftaki mıknatıslar arasında bir bağlantı sağlar. Bu sayede, pompa içerisindeki sıvı dışarıya pompalanırken, dışarıdan herhangi bir sızıntı meydana gelmez. Manyetik pompalar, endüstriyel uygulamalarda yaygın olarak kullanılır. Kimyasal, petrokimya, ilaç, gıda ve içecek, enerji ve su arıtma gibi birçok sektörde tercih edilen bir pompa çözümüdür. Bu pompaların avantajları arasında yüksek verimlilik, düşük bakım gereksinimi, uzun ömür, düşük enerji tüketimi ve çevre dostu olması bulunmaktadır. Bu özellikler, manyetik pompaların endüstriyel süreçlerde güvenilir ve etkili bir şekilde kullanılmasını sağlar. Manyetik Pompa Nerelerde Kullanılır? Manyetik pompalar, çeşitli endüstriyel sektörlerde geniş bir kullanım alanına sahiptir. En yaygın kullanıldığı bazı sektörler şunlardır: Kimya Endüstrisi: Kimyasal üretim tesislerinde, asitler, bazlar, solventler ve diğer kimyasal maddelerin taşınması için tercih edilir. Bu pompalar, kimyasal reaktörlerdeki akışkanları kontrol etmek için ideal bir çözümdür. Petrokimya Endüstrisi: Petrol rafinerileri, gaz işleme tesisleri ve petrokimya tesislerinde kullanılır. Ham petrol, petrokimyasal ürünler, gazlar ve diğer yanıcı veya tehlikeli maddelerin güvenli bir şekilde taşınması için idealdir. İlaç Endüstrisi: İlaç üretimi, enjeksiyonluk sıvıların taşınması ve farmasötik üretim süreçlerinde manyetik pompaların kullanımıyla sağlanır. Sterilite ve hassasiyet gerektiren uygulamalarda tercih edilen bir pompa çözümüdür. Gıda ve İçecek Endüstrisi: Manyetik pompalar, içecek üretimi, süt ve süt ürünleri, şeker çözeltileri, meyve suyu ve bira gibi gıda ve içecek işleme tesislerinde kullanılır. Bu sektörde hijyen, temizlik ve gıda güvenliği önemli olduğundan, manyetik pompalar tercih edilen bir seçenektir. Su Arıtma Endüstrisi: Manyetik pompalar, içme suyu arıtma tesislerinde, atık su işleme sistemlerinde ve su pompalama uygulamalarında kullanılır. Temiz su temini, filtrasyon ve suyun doğru şekilde yönlendirilmesi için etkili bir pompa çözümüdür. Manyetik pompalar, diğer endüstriyel sektörlerde de kullanılmaktadır. Bunlar arasında enerji, kağıt ve selüloz, otomotiv, denizcilik, güç üretimi ve madencilik gibi sektörler yer almaktadır. Manyetik Pompa Nasıl Çalışır? Manyetik pompalar, manyetik alanların gücünü kullanarak sıvıların taşınmasını ve pompalanmasını sağlar. Çalışma prensibi şu şekildedir: Manyetik kuplaj: Manyetik pompaların temel bileşeni, iç tarafta bulunan rotor ve dış tarafta bulunan stator olmak üzere iki parçadan oluşan manyetik kuplajdır. Rotor, mıknatıslarla donatılmış bir şaftı içerirken, stator, dış tarafta bulunan bir dizi mıknatıstan oluşur. Manyetik alanın etkisi: Manyetik pompada, dış taraftaki stator mıknatıslarının manyetik alanı, içerideki rotor mıknatıslarını etkiler. Manyetik alan, iki mıknatıs arasında bir bağlantı oluşturarak dönme hareketini aktarır. Sıvının taşınması: Manyetik kuplaj, rotorun dönmesiyle birlikte içerideki sıvının hareket etmesini sağlar. Rotorun dönmesi, manyetik alanın etkisiyle sıvıyı hareket ettirir ve pompanın içinden geçirir. Sızdırmazlık: Manyetik pompalar, sızdırmazlık için mekanik conta veya salmastra kullanmak yerine manyetik kuplajı kullanır. Bu sayede sızıntı riski en aza indirilir ve pompanın güvenliği artar. Manyetik pompaların çalışma prensibi, manyetik alanların etkileşimiyle sıvı taşıma işlemini gerçekleştirir. Bu tasarım, sızdırmazlık problemlerini ortadan kaldırır, daha güvenilir bir pompa çözümü sunar ve sıvıların doğru ve verimli bir şekilde taşınmasını sağlar. Manyetik Pompa Diğer Pompalardan Hangi Özellikleriyle Ayrılır? Manyetik pompalar, diğer pompalardan bazı önemli özellikleriyle ayrılır. Farkları şu şekilde açıklanabilir: Sızdırmazlık: Manyetik pompalar, mekanik conta veya salmastra kullanmak yerine manyetik kuplajı kullanır. Bu sayede sızıntı riski ortadan kalkar. Manyetik kuplaj, iç ve dış taraftaki mıknatıslar arasında bir bağlantı sağlar ve sıvının pompalanmasını mümkün kılar. Güvenilirlik: Manyetik pompalar, sızdırmazlık parçalarının olmaması nedeniyle daha güvenilirdir. Sızıntı olasılığı en aza indirilir ve bu da operasyonel güvenlik ve işletme güvenilirliğini artırır. Ayrıca manyetik pompalar, kontaminasyon riskini azaltır ve temizlik gereksinimlerini minimize eder. Bakım Kolaylığı: Manyetik pompalar, mekanik contaların ve salmastraların bakımını gerektirmez. Bu, bakım sürelerini ve maliyetlerini azaltır. Manyetik pompalar, temizlenmesi ve bakımı kolay olan bir tasarıma sahiptir. Verimlilik: Manyetik pompalar, verimli bir şekilde çalışır ve enerji tasarrufu sağlar. Sıvı akışı daha düzgün ve etkili bir şekilde gerçekleşir, dolayısıyla enerji kaybı en aza indirilir. Bu da işletme maliyetlerini azaltır ve enerji verimliliğini artırır. Çevre Dostu: Manyetik pompalar, sızıntı olasılığının düşük olması ve enerji tasarrufu sağlaması nedeniyle çevre dostudur. Kimyasal sızıntı riski azalır ve enerji tüketimi azalırken çevresel etkiler minimize edilir. Manyetik pompaların bu özellikleri, endüstriyel uygulamalarda tercih edilmesini sağlar. Güvenilirlik, verimlilik, sızdırmazlık ve bakım kolaylığı gibi avantajlarıyla manyetik pompalar, birçok sektörde yaygın olarak kullanılan bir pompa çözümüdür. Kaynak: AA

Uzayda Gizemli Yapılar Keşfedildi

Bilim insanları, Samanyolu Galaksisi'nin merkezinde bulunan devasa yapıları incelemek için yıllardır çalışmalar yürütüyor. Yapılan son araştırmalarda ise beklenmedik bir keşif yapıldı: galaksinin merkezindeki karadeliğe doğru işaret eden ve birbirinden farklı açılarda uzanan iplikçikler. Northwestern Üniversitesi'nden araştırmayı yöneten Farhad Yusef-Zadeh, "Karadeliğe doğru işaret ediyor gibi görünen yapılardan oluşan yeni bir popülasyonu birdenbire bulmak sürpriz oldu" diyor. Her biri 5 ila 10 ışık yılı uzunluğunda olan bu yapıların yüzlercesinin varlığına şahit oldular.Araştırmacılar, bu iplikçiklerin görevinin, karadelikten dışarıya madde atmasına yardımcı olduğunu düşünüyor. Bu yapıların rasgele değil, belirli bir örüntü içinde sıralandığı da keşfedildi. İncelemeler sonucunda elde edilen veriler, karadeliğin dönüşü ve yığılma diskinin yönelimi hakkında daha fazla bilgi edinmelerine yardımcı olabilir. Bu iplikçikleri ortaya çıkarmak için yapılan araştırmaların ilk adımı, Profesör Yusef-Zadeh tarafından 1980'lerin başında atılmıştı. O zamanlar, Samanyolu'nun merkezindeki Sagittarius A* adlı karadelik yakınında galaksimiz boyunca salınan bir dizi devasa ve tek boyutlu iplikçik keşfedilmişti. Ancak bu yeni keşif, daha önce hiç görülmemiş kısa ve boylu boyunca uzanan iplikçiklerdi. Yusef-Zadeh, "Her zaman dikey iplikçikleri ve kökenlerini düşünüyorduk. Dikey olmalarına alışkınım. Düzlem boyunca başkalarının da olabileceğini hiç düşünmemiştim" diyor. Ayrıca, bu iplikçiklerin farklı açılarda bulunması da ilginç bir detaydır. Daha önce keşfedilen iplikçikler çok daha uzun ve sayıca çok daha fazla olmasına rağmen, bu yeni keşfedilen iplikçiklerin belirli bir düzen içinde sıralanmış olması, bilim insanlarını şaşırtmıştır. Bilim insanları, bu yapıların neden böyle bir örüntü içinde sıralandığını veya nereden geldiğini henüz tam olarak açıklayamadılar. Fakat bunların, birkaç milyon yıl önceki bazı hareketliliklerin ardından dışarı atıldıkları tahmin ediliyor. Bu keşif, galaksimizin merkezi gibi kaotik bir alanda düzeni ve örüntüyü gözlemleyebilmenin önemini vurguluyor. Ayrıca, bu yapıların incelemesi, evrenin işleyişi hakkında daha fazla bilgi edinebilmek için yapılan araştırmaların önemini de bir kez daha ortaya koyuyor.Galaksimizin Merkezindeki Yapıların Detaylı İncelemesi: Iplikçiklerin Keşfi ve Olası Sonuçları Araştırma, The Astrophysical Journal Letters'da yayımlandı ve "The Population of the Galactic Center Filaments: Position Angle Distribution Reveal a Degree-scale Collimated Outflow from Sgr A* along the Galactic Plane" (Galaktik Merkez İplikçikleri Popülasyonu: Pozisyon Açısı Dağılımı, Galaktik Düzlem Boyunca Sgr A*'dan Derece Ölçekli Koşutlanmış Dışa Akışı Ortaya Çıkarıyor) başlığı taşıyor. Bu makalede, galaksimizin merkezindeki yapıların detaylı bir şekilde incelenmesi sonucunda elde edilen verilerin nasıl yorumlandığı ve ne tür sonuçlar çıkarılabileceği anlatılıyor. Araştırma ekibi, iplikçiklerin açısını ve konumunu inceledi. Bu çalışmalar sonucunda, iplikçiklerin belirli bir örüntü içinde sıralandığı tespit edildi. İplikçiklerin belirli bir düzen içinde sıralanması, bilim insanlarına karadeliklerin işleyişinin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olabilir. Ayrıca, bu keşif, galaksimizin merkezi ile ilgili daha önce yapılan araştırmaların da yeniden değerlendirilmesine sebep oldu. Özellikle, galaksimizin merkezinde yer alan Sagittarius A* adlı karadeliğin etrafında bulunan gaz ve toz bulutları üzerinde daha detaylı çalışmalar yapılması gerektiği vurgulandı. Bu çalışmaların sonucunda, evrenin nasıl işlediği hakkında daha fazla bilgi edinilebilir. Özellikle, karadeliklerin etrafındaki gaz ve toz bulutlarının hareketleri ve davranışları hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak, evrenin genel işleyişi hakkında önemli ipuçları verebilir. Kaynak:AA

Kanserojenleri Yiyen Mikroorganizmalar Ortaya Çıktı

TEKNOPARK İstanbul Kuluçka Merkezi’nde yerleşik Chivalric&Regulus Biyoteknoloji, gıdalardaki kanserojen maddeleri bertaraf eden probiyotik mikroorganizmalar geliştiriyor. Bu benzersiz çalışmasıyla Bayer’in, ‘Sağlık Teknolojileri Alanında Gelecek Vaat Eden Girişimciler’ listesinde ilk 20 girişim arasına giren Chivalric&Regulus; İstanbul Uluslararası Buluş Fuarı ISIF’23’te gümüş madalya kazandı. HalkBank’ın düzenlediği Harekete Geç Genç Girişimcilik Yarışması’nda ise ilk 5 girişim arasında yer aldı. POLİÜRETAN ATIK GERİ KAZANILIYOR Chivaric&Regulus’un, tekstildeki poliüretan atıkların bertarafı sürecinde ortaya çıkan maddelerin geri kazanımını yerli mikroorganizmalarla sağlamaya dönük Ar-Ge çalışması dünyada bir ilk. Bu projesi için TÜBİTAK 1707 programına başvuran firma; KOSGEB’den ileri girişimcilik ve Ar-Ge inovasyon desteği almaya hak kazandı. İstanbul Ticaret’in sorularını, Chivalric&Regulus’un kurucusu Ilgın Karacan cevapladı. Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü mezunu Karacan, Yeditepe Üniversitesi Biyoteknoloji yüksek lisansında mikroorganizmaların mikro enkapsülasyonu üzerine tez çalışmasını gerçekleştirdi. AR-GE TEKNOPARK İSTANBUL’DA  Ülkemizin yerel ve doğal kaynaklarından mikroorganizmaları izole ediyor ve bu mikroorganizmaların endüstrinin çeşitli alanlarına entegrasyonu için Ar-Ge çalışmaları gerçekleştiriyoruz. Ayrıca mikroenkapsülasyon teknolojisi ile ilaçlar için yeni taşıyıcı sistem formülasyonlarını geliştiriyor ve sektörlerin farklı mikrobiyal suş ve mikroorganizma taleplerini karşılıyoruz. YERLİ MİKROORGANİZMALAR  Doğal kaynaklardan elde ettiğimiz suşlarından; gerek tek tür, gerekse istenilen özellikte mikrobiyal karışımlar hazırlıyoruz. Çözüm ortaklarımızla birlikte mikroorganizmaların üretimini, tanımlamalarını ve analizlerini gerçekleştiriyoruz. Know-how’ımız ile Stok Kültür Bankası’ndan firmaların ihtiyaçlarına en uygun hammaddeyi seçmelerine yardımcı oluyor ve hammaddenin, ürünleriyle uygunluğunu test ediyoruz.  Ar-Ge ve Ür-Ge süreçlerinde kullanılan başlangıç mikroorganizma kültürlerinin saklandığı bankamızda; canlı ve istenildiğinde kullanılabilecek saf kültürler mevcut. Stok Kültür Bankası ile Mikroorganizma Kütüphanesi kurma yolundaki adımlarımızı sıkılaştırdık. Bu çalışmalarımızda SFA Ar-Ge’den uzman biyolog Leyla Tarhan Çelebi mentorluğumuzu yapıyor. 5 YENİ PATENT  1’i uluslararası olmak üzere 5 yeni patent başvurusu yaptık. Teknopark İstanbul’da en fazla patent başvurusu yapan 3 firma arasındayız. ‘Probiyotik Mikroorganizmaların Mikroenkapsülasyonu İçin Yeni Kaplayıcı Materyallerin Oluşturulması’ adlı uluslararası patent başvurumuz ile amacımız; gıda üretim prosesinde mikroorganizmaların canlılığının sürdürülmesini ve gıda içindeki kanserojen maddelerin bertarafını sağlamak. Ulusal patent başvurularımızı; ağız yaralarının önlenmesi, ağız sağlığının korunması, hormonal düzensizliklere bağlı olarak ortaya çıkan depresyon gibi hastalıkların önlenmesi için yeni probiyotik formülasyonlarının oluşturulması kapsamında gerçekleştirdik. POLİÜRETAN DÖNÜŞÜMÜNDE İLK AR-GE “Tekstildeki poliüretan atıkların dönüşümü esnasında ortaya çıkan ürünlerin tekrar endüstriye geri kazandırılması alanında literatürdeki ilk Ar-Ge’yi biz yapıyoruz. Poliüretan biyodegredasyonu için Stok Kültür Bankası’ndaki dünya için yeni olan yerli mikroorganizmalarla çalışıyoruz.” ZAYIFLATAN İÇERİKLER  Büyük bir bitkisel çay üreticisine, bitkisel ekstrat kombinasyo-nuna uygun probiyotik bir kombinasyon ile destek veriyoruz. Ortak patent başvurumuz olan bu ürün ile birlikte zayıflamak isteyenler için verimli sonuçlar alınan bir çay geliştirdik. Ürün, 1 ay içinde İngiltere’de satışta olacak. BAYER’İN SEÇİMİ Bayer’in, ‘Sağlık Teknolojileri Alanında Gelecek Vaat Eden Girişimciler’ listesinde 20 girişimci arasında yer aldık. Lâyık görüldüğümüz bu unvan, müşteri görüşmelerimizde çok etkili oldu.”   ISIF’23’TEN GÜMÜŞ MADALYA “ISIF’23’te; ‘Mikroorganizmaların Mikro Enkapsülasonu ile Kanserojen Maddelerin Giderilmesi’ konulu patentimiz ile gümüş madalya kazandık.” PATENTLER SİSTEMİ  “Patentlerimizin kombine şekilde kullanılması ile eşsiz bir know-how sistemi oluşturduk. Bu sistemin çıktısı olan gıdaların içindeki kanserojen maddelerin bertaraf edilmesine yarayan patentimizle yüzde 50-79 aralığında bir başarı elde ettik. Bunun kullanımı ile ilgili endüstriyel gıda üreticisi iki firma ile anlaşma aşamasındayız.” FONKSİYONEL GIDA DÖNEMİ  “Kanserojen maddelerin bertarafı ile daha sağlıklı gıdalar üretilebilecek. Böylece üreticiler pazar paylarını ciddi oranda artırabilecek. Hedefimiz, son tüketicinin bu yerli probiyotikleri gıdalarına katıp, kanserojen maddeleri bertaraf edebilmelerini sağlamak.” MİKROORGANIZMALAR HER YERDE “Arıcılıkta, büyük ve küçükbaş hayvancılıkta probiyotik beslenme formülasyonları hazırlıyoruz. Tarımda verimliliği yükselten bir gübre formülasyonu geliştirdik. Gıdalarda raf ömrünü uzatan probiyotik yöntemler, zayıflatan, depresyonu engelleyen, ağız yaralarına iyi gelen, enerji veren probiyotikler üretiyoruz.” TARIMSAL ÜRETİMİ BAKTERİLER ARTIRACAK  “Tarımsal üretimde verimliliği artırmak için etkin bir şekilde PGPR bakterilerini kullanıyoruz. Geçmiş çalışmalarımızdan elde ettiğimiz sonuçları kullanıyor, akademik destek alıyoruz.” Kaynak:DHA

Soyu Tükenen Kelebekler Yeniden Görüldü

Siyah damarlı beyaz kelebekler, İngiltere'de 100 yıl önce soyu tükenen türler listesine eklendi. Ancak Londra'nın yakınlarındaki çayırlarda bu nadir kelebek türüne şimdilerde yeniden rastlanabiliyor. BBC'nin deneyimli güvenlik muhabiri ve aynı zamanda bir doğa gözlemcisi olan Frank Gardner, bu kelebek türünün yeniden ortaya çıkışını "gizemli bir gelişme" olarak tanımlıyor. Siyah damarlı kelebekler Londra'nın güneydoğusundaki çayırlarda ve çalılık bölgelerde, az sayıda da olsa görülmeye başlandı. Uzman olmayanlar, bu türü kolaylıkla, lahana kelebeği denen ve yaz aylarında yaygın şekilde görülen beyaz kelebek türüyle karıştırabilir.Bu tür, 1660-1685 yılları arasında hüküm süren Kral 2. Charles döneminde, İngiltere'deki türler arasında ilk kez listelendi. 1925'te ise ülkedeki varlığının resmen sona erdiği belirlendi. Son günlerde bu kelebek türü, Londra'nın hemen kıyısında, en sevdiği yaşam alanı olan alıç ve kuş eriği ağaçları çevresinde görülüyor. İsimlerinden anlaşıldığı gibi bu türün üyeleri, kanatlarında belirgin siyah damarlara sahip.İngiltere'deki kelebek türlerini ve popülasyonlarını gözlemleyen Butterfly Conservation (Kelebek Koruma) adlı vakıf, bu kelebek türünün doğaya yeniden salınmış olabileceğini belirtiyor. Ancak bunun kim tarafından ve neden yapıldığı bilinmiyor. Vakıf, türün yeniden görülebilmesinin hoş karşılandığını ancak bunun, soyu tükenen bir canlının kendiliğinden yeniden ortaya çıkması anlamına gelmediğini ekliyor. Kaynak: Basın Bülteni

SABİOTEK Klinik Araştırmalar Çalıştayı İstanbul'da düzenlendi

İÜC, Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) ve Marmara Üniversitesi (MÜ) işbirliğiyle kurulan merkezin Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde düzenlediği çalıştayda 3 üniversitenin öğretim üyeleri tarafından onkoloji, immünoloji, tanı tedavi ve translasyonel tıp, biyomedikal cihaz teknolojisi temaları ele alındı. İÜC Rektörü Prof. Dr. Nuri Aydın, açılışta yaptığı konuşmada, SABİOTEK bünyesinde 3 üniversitenin benzer altyapıdaki akademisyenlerini bir araya getirip yeni çalışmalara ve ufuklara yelken açtıklarını, geçen zaman zarfında dördüncü çalıştayı gerçekleştirdiklerini söyledi. Tedavi yöntemlerinin ve ilaçların geliştirilmesinin özenle yürütülen klinik araştırmalar sayesinde mümkün olduğunu dile getiren Aydın, "Özellikle dünyada yapılan biyoteknolojik araştırmalar ve uygulamalar doğrultusunda sağlık biyoteknolojisi ve ilgili alanlarda ulusal ve uluslararası düzeyde projeler hazırlamak, hastalıkların tanı ve tedavisinde etkin ürünler geliştirmek, ülkemizin biyoteknoloji alanındaki uluslararası rekabet gücünü arttırmak ve ilgili alanlarda nitelikli insan kaynağını yetiştirmek SABİOTEK'in ana hedefleri arasında. Bu hedefler doğrultusunda insanlığa fayda sağlama görevi elbette ki biz bilim insanlarına düşmekte." dedi. Aydın, çalıştayın ana başlıklarının tıp, eczacılık, moleküler biyoloji ve genetik, mühendislik ve yaşam bilimleri gibi farklı multidisipliner araştırma alanlarını birleştiren bir özelliğe sahip olduğuna dikkati çekerek, bu alanlarda yenilikçi teknolojiler ve akılcı çözümler üretmenin ortak hedefleri olduğunu kaydetti. "SABİOTEK'in özelliği sadece bilgi transferi değil" YTÜ Rektörü Prof. Dr. Tamer Yılmaz ise üniversitelerin kendi içerisinde etkileşim kuramadığı bir ekosistem içerisinde başarılı 3 üniversitenin işbirliği içerisinde olmasını çok önemli bulduğunu belirtti.Yılmaz, SABİOTEK'in yaklaşık 2,5 yıllık bir geçmişe sahip olduğunu, ilk baştaki şüpheler artık büyük bir ekosistemin parçası olmakla ilgili motivasyona ve heyecana dönüştüğü için sevinç duyduğunu dile getirdi. Üniversitelerin ürettiği bilim ve bilgiyi transfer ettiğini dile getiren Yılmaz, "SABİOTEK'in özelliği sadece bilgi transferi değil, aynı zamanda teknoloji transferi. Aynı zamanda ticarileştirmeye de öncülük eden bir kuruluş olması. Bunun altını özellikle çiziyorum çünkü burada bulunan 3 büyük üniversitenin de güçlü kaslarından biri bu. Çok iyi teknoparkları var ve ticarileştirme ekosistemini sağlayabiliyorlar." diye konuştu.MÜ Rektör Danışmanı ve SABİOTEK Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Bülent Mertoğlu, merkezin markasının aynı zamanda üç üniversitenin bilgi birikimini, altyapısını ve insan kaynağını temsil ettiğini söyledi. Sağlık biyoteknolojileri alanında uluslararası firmaların ön planda olduğunu, bir tekel oluşturulduğu dile getiren Mertoğlu, "Şu anda ülkemizde halihazırda 98 tane teknopark bulunmaktadır. Bu 98 teknoparkın dağılımına baktığımızda maalesef yüzde 50 civarında bilgi ve iletişim alanını görmekteyiz. Sadece yüzde 4 oranında bir biyoteknolojik ağırlık hissetmekteyiz." değerlendirmesini yaptı.Sağlık Bakanlığı Türkiye Sağlık Enstitüleri (TÜSEB) Başkanı Prof. Dr. Erhan Akdoğan da sağlık endüstrilerinde yerelleşme ve yerlileşmenin önemine değindi. Çıktıların ürüne dönüşüp gerçekten bir marka olma noktasında aşılması gereken bazı engeller bulunduğuna dikkati çeken Akdoğan, "Burada TÜSEB, hocalarımızın da söylediği gibi SABİOTEK'le beraber işbirliği protokolü imzalayarak ilk afiliye merkezimiz oldu ve bu noktada biz üzerimize düşen her türlü görevi yerine getirmek için çalıştık ve çalışacağız." şeklinde konuştu. Kaynak.İHA

Roketsan Giderek Gelişiyor

Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. İsmail DEMİR, ASELSAN Genel Müdürü Haluk GÖRGÜN, ROKETSAN Genel Müdürü Murat İKİNCİ ve HAVELSAN Genel Müdürü Akif NACAR CNN Turk yayınında savunma sanayii projelerine dair anlatımlar gerçekleştirdi. ROKETSAN Genel Müdürü Murat İKİNCİ, “136 km irtifaya ulaştık. MUFS ile kullanılacak olan motor teknolojilerinin tamamı yerli olarak Türkiye’de üretildi. İlk hedefimiz bu senenin sonunda Sonda Roketi ile 300 km irtifaya ulaşabilmek. Daha sonra ise 450-550 km irtifa bandına kendi uydumuzu taşımayı hedefliyoruz.” dedi. Açıklamalarına devam eden İKİNCİ “Uzay önümüzdeki dönemde ülkemize çok ciddi katkı sağlayacak bir alan olacak. ROKETSAN olarak geliştirdiğimiz sıvı yakıtlı motorlarla, navigasyon ve bilgisayar sistemleriyle ve malzeme teknolojileriyle Türkiye’nin uzaya erişimini sağlamaya çalışıyoruz.” diye ekledi. UZAY ORTAMININ TANINMASI İÇİN BÜYÜK FIRSAT OLUŞTURUYOR Şimdiye kadar 4 defa 136 km sınırına ulaştıklarını ifade eden İKİNCİ, sonda roketleriyle uzay ortamını öğrendiklerini, bu süreçte pek çok alt sistemi yerlileştirme fırsatı edindiklerini belirtti. Uzay fırlatma sistemlerinin en önemli bileşenlerini oluşturan teknolojiler kullanılarak: İtki vektör kontrol özelliğine sahip katı yakıtlı roket motoru, İtki vektör kontrol ile birlikte elektromekanik kontrol tahrik sistemiyle sürülen aerodinamik hibrit kontrol, İtki vektör kontrol özelliğine sahip sıvı yakıtlı roket motoru ile uzayda çoklu ateşleme, Uzay ortamında hassas yönelim kontrolü, Milli sensörler ve milli küresel konumlama sistemi alıcısı ile ataletsel hassas navigasyon, Uzayda kapsül ayırma, Çeşitli yapısal ve kimyasal malzemeler ve ileri proses teknikleri doğrulanmış ve mevcut irtifalarında uzay tarihçeli olarak kabul edilmiştir. YAPILAN DENEMELER TECRÜBELERLE DOLU Ayrıca, söz konusu denemeler sırasında, Yıldız İzler ve Radyasyon Ölçer gibi bilimsel yükler, sonda roketlerinin faydalı yükü olarak uzay ortamına taşınmış, uzay tarihçesi kazandırılmış ve bilimsel veriler toplanmıştır. Kaynak:AA

Türk Girişimciye Uzay Desteği

Avrupa’da özel sektörün uzay sanayisindeki faaliyetlerini domine eden isim Bülent Altan. Bazılarına göre Altan, Amerika’da Elon Musk’ın şirketi SpaceX’in deneyimini Avrupa’ya taşıyan isim. Altan, SpaceX’in ‘aviyonik başkan yardımcısı’ rolündeyken 2021’de ayrılıp Almanya’da kendi şirketi Alpine Space Ventures’ı kurdu. ÖNCÜLÜK EDİYOR Avrupa medyası, Bülent Altan’ın geçtiğimiz gün Avrupa Yatırım Fonu’ndan 60 milyon Euro’luk destek almasını yazdı. Alpine Space Ventures’ın, aldığı bu destekle Avrupa’da uzay sanayisinin gelişimine katkı sağlaması bekleniyor. Avrupa Yatırım Fonu, Türk uzay girişimcisine fon sağladı. Münih merkezli Alpine Space Ventures’a “ABD’li özel uzay programları geliştiricilerin arkasında kalan Avrupa’nın özel uzay programının ve sanayisinin gelişimine yardımcı olacak şirket” gözüyle bakılıyor. Altan’a verilen görev ABD özel uzay endüstrisine rakip olacak Avrupa özel uzay endüstrisine öncülük etmek. Altan, Avrupa’daki tek SpaceX kökenli profesyonel değil, onunla birlikte 20 eski SpaceX çalışanı daha hem yatırımcı hem de deneyimleriyle bölgedeki uzay çalışmalarında aktif rollerde.Bülent Altan da bu ekibin liderlerinden biri olarak konumlandırılmış. Bir röportajında, uydu endüstrisinde trilyon dolarlık fırsat olduğuna dikkat çekerek, “Avrupa, işi bilen insanlar olmadan güçlü bir uzay ortamına sahip olamaz. SpaceX ve rakipleri binlerce uydu fırlatıyor, tüm gezegeni internete bağlayacak bir mega takımyıldızı yaratıyor” diyor. MUSK’A RAKİP Mİ Alpine Space Ventures, Altan’ın uzaya yönelik tek girişimi değil. Altan bir noktadan diğerine veri göndermek için lazer kullanan bir cihaz olan optik iletişim uzay terminalleri yapan Alman Mynaric’in de eş CEO’luğunu yürütüyor. Ayrıca Avrupa’nın en büyük uzay şirketlerinden biri olan Alman roket üreticisi Isar Aerospace’in de başkanı. Münih merkezli girişim, ilk roketini bu yılın sonların doğru uzaya göndermeyi hedefliyor. Isar, bu projesi için Avrupalı yatırımcılardan bugüne kadar beş yıldan kısa bir sürede 330 milyon Dolar topladı. Isar Aerospace, Altan başkanlığında Musk’a rakip olmaya hazırlanıyor. MYNARIC’TE EŞ CEO DA TÜRK Bülent Altan’ın Almanya’da kol kola çalıştığı ekipte Türk yöneticiler dikkat çekiyor. Bunlardan biri de Mynaric’te onunla Eş CEO olan Mustafa Veziroğlu. Mynaric’e Ağustos 2022’de başkan olarak katılan Veziroğlu, Ocak 2023’e kadar şirketin lazer iletişim ürünlerinin geliştirilmesinden, kalifikasyonundan ve seri üretiminden sorumluydu. Şubat 2023’ten bu yana şirketi Bülent Altan ile Eş CEO olarak müşterek yönetiyor. Veziroğlu, Amerika’da mühendislik okuduktan sonra 10 yılı aşkın süreyle foton ve yarı iletkenler teknolojilerinde lider roller üstlendi. Mynaric’e katılmadan önce SA Photonics COO’su olarak görev yaptı. SA Photonics’teki liderliği altında şirket, Gelişmiş Savunma Araştırma Projeleri Ajansı (DARPA) ve Uzay Geliştirme Ajansı (SDA) ile ortaklaşa Düşük Dünya Yörüngesi’nde (LEO) uzaydan uzaya optik iletişim bağlantıları projelerini yürüttü. Kaynak: Basın Bülteni

E-bülten için aşağıdaki bilgileri doldurmanız yeterli.

Giriş Yap

Şifremi Unuttum Kayıt Ol

Kayıt Ol

Şifremi Unuttum