Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Yeşil Enerji Evi ile Silisyum Saflaştırma Laboratuvarının açılış töreni, T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank'ın katılımıyla gerçekleştirildi. Açılış törenine T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank ile birlikte, Niğde Valisi Dr. Yılmaz Şimşek, Niğde AK Parti Milletvekilleri Yavuz Ergun ve Selim Gültekin, Niğde Belediye Başkanı Emrah Özdemir, Niğde Cumhuriyet Başsavcısı Harun Karahan, Niğde Adalet Komisyonu Başkanı Ömer Dadal, Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hasan Uslu ve protokol üyeleri, çok sayıda davetli ve öğrenci katıldı. Törende açılış konuşması yapan Rektör Prof. Dr. Hasan Uslu açılış konuşmasının ilk kısmında, T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank'ı üniversitede ağırlamanın mutluluğunu yaşadığını belirterek, "Bugün Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi olarak çok önemli bir misafiri ağırlamanın mutluluğunu yaşıyoruz. Bizleri kırmayarak davetimizi kabul eden ve açılışlarımızda yer alan değerli Bakanımız Sayın Mustafa Varank'a sizlerin huzurunda hoş geldiniz diyorum.1992 yılında kurulmuş olan ve bu yıl 30. yılını kutlayan Üniversitemiz 13 Fakülte, 6 Meslek yüksekokulu, 4 enstitü, 2 yüksekokul, 1 konservatuvar, 14 Uygulama ve Araştırma Merkezi, 23786 öğrencisi ile dev bir eğitim ve araştırma kurumu haline gelmiştir" dedi. Araştırma, geliştirme alanındaki bilgi ve birikimi, genç ve dinamik akademik kadrosu ile Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi'nin öz kaynaklarını en verimli şekilde kullanarak bulunduğu bölgenin ve ülkemizin ihtiyaçlarına karşılık vermek üzere nitelikli ve yetkin mezunlar vermeyi amaç edinmiş bir çınar olduğunu da sözlerine ekleyen Rektör Prof. Dr. Uslu, "Devletimizin bize sağladığı her türlü imkânı en iyi şekilde değerlendirerek çalışmalarını sürdüren Üniversitemiz, dün olduğu gibi bugün de yine aynı gayret ve kararlılık ile bugün açılışı yapılacak olan Silisyum Teknoloji laboratuvarımız ve Yeşil enerji evimiz gibi yerli ve milli teknoloji hamlesine değer katacak çalışmaları devam ettirecektir. Bu çalışmaları sürdürürken devlet büyüklerimizin desteğini de arkamızda hissetmek bizim için oldukça önemlidir. Bu Projelerin gerçekleşmesinde desteklerinden ötürü Başta Sayın Cumhurbaşkanımıza, Sayın Sanayi ve Teknoloji Bakanımıza ve KOP Başkanımıza Teşekkürlerimi sunarım. Bu bağlamda Sayın Bakanımızın huzurunda tekrar ifade ediyorum ki Üniversitemiz, Kahramanımız Ömer Halisdemir'in ismine layık olarak her zaman vatana ve millete hizmet etmeye devam edecektir" ifadelerini kullandı. Programda konuşma yapan Niğde Valisi Dr. Yılmaz Şimşek, AK Parti Niğde Milletvekili Selim Gültekin'den sonra kürsüye çıkan T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank ise konuşmasına; "Anadolu'nun güzel yurdu, kahramanlar şehri Niğde'de sizlerle bir arada olmaktan, sizlerle hasbihal etme fırsatı bulmaktan büyük bir memnuniyet duyuyor hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum" diyerek başladı. "Milletimizi en güzel hizmetlerle buluştururken bir yandan da kapsamlı bölgesel kalkınma politikalarıyla şehirlerimizin geleceğini şekillendirmeye çalışıyoruz" diyen Bakan Varank; "Son dönemde fiziken bir araya gelememiş olsak da Niğde'nin bizim gündemimizde her zaman çok ayrı bir yeri oldu. Ankara'da Niğde'miz için defalarca milletvekillerimizle, belediye başkanımızla, ilçe belediye başkanlarımızla, il başkanımızla toplantılar gerçekleştirdik. Bakanlığımız, Kalkınma Ajansımız ve Kop Bölge Kalkınma İdaremizle birlikte ilimizin kalkınmasına hizmet edecek nokta atış projeleri nasıl destekleyeceğiz diye gece gündüz toplantılar yaptık. İşte bugünkü ziyaretimizi de bu çalışmaların ürünü olan önemli projelerin açılışları eşliğinde gerçekleştiriyoruz ve hamdolsun çok yoğun bir gündemle sizlerin huzurlarınızdayız. Burada Ömer Halisdemir Üniversitesinde KOP Bölge İdaresinin desteği ile tamamlanan iki önemli projenin resmi açılışını gerçekleştireceğiz" dedi. Bakan Varaank açıklamalarının devamında; "İnşallah bundan sonra da Niğde'nin büyük potansiyeline odaklanarak sizlerle daha sık buluşmaya çalışacağız. Bugün zaten şehrimizin sanayisini, durumunu ve önümüzdeki çalışmalarını inşallah hep beraber istişare etme imkânı da bulacağız. Güçlü yönlerimizi, fırsatları ve ihtiyaçları hem şehrin ileri gelenleriyle hem de bizzat sanayicilerimizle birlikte değerlendireceğiz. Sizlerden alacağımız geri bildirimlerle de Niğde'nin üretim, ihracat ve istihdamını arttıracak yeni projeler başlatacağız, hep birlikte Niğde'yi hak ettiği konuma ulaştırmak için gayret edeceğiz. Ben şimdiden bu sürece katkıda bulunan herkese yürekten teşekkür ediyorum" dedi. Bakanı Varank açıklamalarını, "Niğde'nin geleceğine ve hatta Türkiye'nin geleceğine yön verecek alanlardan birisi de yenilenebilir enerji kaynaklarından biri olan güneş enerjisidir. Niğde sahip olduğu güneş enerjisi potansiyelini kullanarak önemli başarılar Türkiye'nin geleceğini etkileyecek başarılar yakalayabilir. Biz de bu sebeple KOP Bölge Kalkınma İdaresi ile birlikte bölgenin güneş enerjisi potansiyeline odaklandık ve Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi ile bir iş birliğine gittik. Buradaki Nanoteknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezinde ciddi bir bilgi birikimi ve ciddi bir alt yapı bulunuyor. Onu da kullanıp geliştirerek tüm ülke sathında etki oluşturacak yeni projeler tasarladık" diyerek noktaladı. Açılış töreninin ardından Üniversitemiz Rektörlük Senato Salonundaki programda T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank'a Üniversitemiz Yeşil Enerji Evi, Silisyum Saflaştırma Laboratuvarı ve Niğde Teknopark hakkında sunumlar yapıldı. T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank'ın üniversitedeki programı, üniversitenin Yeşil Enerji Evi, Silisyum Saflaştırma Laboratuvarı ve Nanoteknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezinin gezilmesinin ve buralarda Prof. Dr. Yüksel Kaplan ve Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Seyhan tarafından bilgilendirmelerin yapılmasının ardından sona erdi. Kaynak : Basın Bülteni
Koronavirüse karşı ilk aşıyı Pfizer ile geliştiren Alman biyoteknoloji firması BioNTech, Afrika’da mRNA tabanlı aşıların üretimi için nakliye konteynerlerinden yapılan aşı fabrikası geliştirdi. BioNTech'in Almanya'nın Marburg kentinde geliştrdiği ve Afrika’da mRNA tabanlı aşıların üretimi için gerekli olan ekipmanla donatılan “nakliye konteynerleri”nin tanıtımına Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus ile Senegal, Gana ve Ruanda devlet başkanları da katıldı. BioNTech yetkilileri, tanıtımda, toplamda 6 adet 40'lık konteynerden oluşan sistemin “BioNTainer” olarak adlandırıldığını dile getirdi. Sistemin gelecekte kolaylıkla genişletilebileceği ve kullanıma sunulduğunda Afrika'da yaygın olarak görülen sıtma veya tüberküloz gibi diğer hastalıklara karşı mRNA tabanlı aşı üretmek üzere ayarlanabileceği belirtildi. BioNTech, başlangıçta konteyner tesisleri personel sağlayarak yönetecek, daha sonra bağımsız çalışmayı temin etmek için bilgi birikimini yerel ortaklara aktaracak. Afrika’da mRNA üretim tesisi üzerindeki çalışmalara 2022'nin ortalarında başlanacak ve Alman şirketin ilk konteyner fabrika modülü Senegal ve Ruanda’ya yılın ikinci yarısında ulaştırılacak. Tesislerde üretilecek aşıların Afrika ülkelerinde kar amacı olmadan düşük fiyatla satılması bekleniyor. Yüksek kar açıklayan BioNTech, yoksul ülkelerde üretim için Covid-19 aşı patentlerini askıya almaya karşı olması nedeniyle eleştirilerin odağında bulunuyordu. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre Afrika’da nüfusun sadece yüzde11'i Covid-19’a karşı aşılanmış durumda.
Ticaret Bakanlığı tarafından ilaç ve eczacılık ürünlerine yönelik hazırlanan sektör raporunda, Türkiye'nin ilaç sanayisinin, çok özel üretim teknolojisi gerektiren ürünler (biyoteknoloji vb.) dışında her türlü ürünü üretebilecek gelişkinlikte olduğunun altı çizildi. Bu kapsamda, dünyadaki gelişmelere paralel biyoteknolojik ilaçların üretimine geçilmesinin zorunlu gözüktüğü belirtildi. Türkiye'de de dünyadaki gelişmelere paralel olarak biyoteknolojik ilaçların üretimine geçilmesinin zorunlu gözüktüğünün altı çizildi. Raporda, Türkiye'nin, üretim standartları, teknolojisi ve kapasitesi itibarıyla oldukça gelişmiş bir ilaç sanayisine sahip olduğu belirtildi. İlaç sanayisinin, önemli miktar ve çeşitlilikle üretim ve ihracat imkanına sahip, katma değeri yüksek sektörlerden olduğu vurgulanan raporda, "Ülkemizde ilaç endüstrisinin önemi giderek artmakta ve Türkiye ilaç sektörü hem dünyadaki gelişmelere paralel olarak hem de sağlıkta dönüşüm planı çerçevesinde değişmektedir." değerlendirilmesinde bulunuldu. Raporda, Türkiye ilaç sanayisinin, çok özel üretim teknolojisi gerektiren ürünler (biyoteknoloji vb.) dışında her türlü ürünü üretebilecek teknolojik düzeye ulaştığına işaret edilerek, Dünya Sağlık Örgütü tarafından belirlenen ve 1984 yılından itibaren yürürlüğe giren "iyi üretim uygulamaları" çerçevesinde sektörün gerekli yatırımları yaparak teknolojik altyapısını güçlendirdiği aktarıldı. "Ülkemizde de dünyadaki gelişmelere paralel olarak biyoteknolojik ilaçların üretimine geçilmesi zorunlu gözükmektedir." ifadelerine yer verilen raporda, "Firmalarımızın ruhsatlı biyolojik referans bir ilaca benzerlik gösteren biyobenzer ürün geliştirme kapasitesi bulunmakla beraber sınırlı sermaye birikimi göz önüne alındığında yüksek riskli Ar-Ge faaliyetlerine kaynak aktarmaları güçtür. Bu nedenle dünyada olduğu gibi, bu ürünlerin kamu kaynaklı ya da flantropik fonlarla desteklenmesi gerekmektedir." denildi. Raporda, bu çerçevede TÜBİTAK tarafından çağrıya çıkan aşılar ve biyobenzer ürünlere yönelik yeni destek mekanizmalarının olumlu bir adım olduğu vurgulandı. 1,9 MİLYAR DOLARLIK İHRACAT Türkiye ilaç sektöründe 2023 yılında 78 milyar liralık satış hedeflendiği aktarılan raporda, ilaç ve eczacılık sektörünün 2021 yılı dış ticaret verileri de paylaşıldı. İlaç ve eczacılık sektörü ihracatının 2021'de bir önceki yıla göre yüzde 4 artarak 1,9 milyar dolar olarak gerçekleştiği belirtilen raporda, "2021 yılı ihracatımızda ilk sırada 1,2 milyar dolar ile tedavide/korunmada kullanılmak üzere hazırlanan ilaçlar yer almaktadır. Bu ürün grubunu insan ve hayvan kanı, serum, aşı, toksin vb. ürünler ile eczacılık eşyası ve müstahzarları takip etmektedir." ifadeleri kullanıldı. İhracatta ilk sırada Güney Kore'nin yer aldığı, bu ülkeyi Irak, Türk Cumhuriyetleri ve AB ülkelerinin izlediği kaydedildi. Kaynak :AA
Güney Afrikalı biyoteknoloji firması Afrigen, Moderna aşısını baz alan mRNA aşılarının üretimine hazırlanıyor. Cape Town merkezli Afrigen firmasından yapılan açıklamada, Moderna aşılarının halka açık dizilim bilgileri kullanılarak üretilecek aşıların klinik denemelerine kasımda başlanmasının planlandığı belirtildi. Afrigen markası altında üretilmesi planlanan aşılar, sağlık otoritelerinden kullanım onayı alması durumunda, üretimi Afrika kıtasında üretilen ilk mRNA aşıları olacak. Öte yandan Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Aşı Araştırmaları Girişimi koordinatörü Martin Friede, yaptığı açıklamada, aşıların onay almasının 12 ay ile 36 ay arasında sürebileceğini söyledi. Afrika, halihazırda dünyada en düşük aşılama oranlarına sahip kıta olma özelliği taşıyor. Kaynak :AA
Iowa Eyalet Üniversitesi bilim insanları, teosinte olarak bilinen yabani otsu bir bitkinin, dünya çapında yetiştirilen mısıra nasıl dönüştüğünü öğrenmek için, evcilleştirmenin bin yılı boyunca geçmişe nasıl bakılacağını öğreniyorlar. Araştırma, bilim insanlarının mısırdaki genleri yabani atasıyla karşılaştırmasına olanak tanıyor ve bu da bitki yetiştiricilerinin yüzyıllar boyunca teosinte’den türetilmiş olabilecek avantajlı özellikleri tanımlamasına yardımcı olabilir. Araştırmacılar bulgularını yakın zaman önce Frontiers in Plant Science akademik dergisinde yayımladılar ve ilk kez verimli transgenik teosinte bitkileri üretmek için en son teknikleri kullanan yeni bir biyoteknoloji aracını detaylandırdılar. İnsanlar, yaklaşık 10.000 yıl önce Meksika’ya özgü yabani bir ot olan teosinte’yi evcilleştirmeye başladılar. Her teosinte bitkisi, modern mısırdan daha az besin içeren ve sert olan yalnızca bir düzine çekirdek verir. Böylece insanlar daha yüksek verim için tek tek teosinte bitkilerini seçtiler ve sonunda kendi benzersiz özelliklerine sahip yeni çeşitler geliştirdiler. Ancak teosinte’den gelen orijinal genetik materyalin bir kısmı yol boyunca kayboldu. Tarım bilimi alanında yüksek lisans öğrencisi ve çalışmanın ilk yazarı Jacob Zobrist, bu genetik materyalin tanımlanmasının bugün daha iyi mısır üretilmesine yardımcı olabileceğini veya en azından mısırın genetik çeşitliliğinden nasıl daha iyi yararlanılacağı konusunda bilim insanlarına ipuçları sunabileceğini söylüyor. Zobrist, “Bu ata özellikleri hakkında ne bilmediğimizi bilmiyoruz. Modern mısır için yararlı olabilecek yabani atadaki özellikleri belirlemeyi umuyoruz. Bu özellikler, hastalık direnci ve stres direncinin yanı sıra besin içeriğini ve hatta büyüme ve çiçeklenme sürelerini iyileştirmeyi içerebilir.” diyor. Yeni çalışma, bilim insanlarının olgun tohumlardan filizlenen fidelerin whorl segmentlerini kullanarak sağlam bir koruyucu doku (callus) indüksiyonu ve rejenerasyon protokolünü nasıl keşfettiğini detaylandırıyor. Bu, araştırmacıların farklılaşmamış ve henüz varyant hücrelere dönüşmemiş kök hücrelere benzeyen koruyucu doku (callus) üretebildikleri anlamına geliyor. Bu farklılaşmamış koruyucu doku hücreleri, transgenik teknoloji yoluyla yeni DNA’nın eklenmesine uygun. Araştırmacılar, CRISPR gibi gen düzenleme teknolojisini kullanarak artık belirli teosinte genlerini hedefleyebilir ve onları kapatabilir, bu da onlara yabani bitkinin küresel bir temel ürüne nasıl evcilleştirildiğine dair yeni bir anlayış düzeyi verir. Yeni biyoteknoloji aracı, anlayışı genişletiyor Agronomide Küresel Biyoteknoloji Profesörü ve çalışmanın ilgili yazarı Kan Wang, bu uygulamanın, antik bitki yetiştiricilerinin hangi özellikleri seçtiğini görmek için zaman içinde geriye gitmek gibi bir şey olduğunu söylüyor. Wang’ın laboratuvarı 2010 yılında teosinte incelemeye başladı ve yeni yayının teosinte ve modern mısırın kökenlerini anlamada büyük bir adım olduğunu söylüyor. Şu anda Ulusal Bilim Vakfı için dönüşümlü bir program direktörü olan Wang, “Bu, temel araştırmalarla veya tarımsal uygulamalı araştırmalarla ilgilenen birçok insan için birçok olasılık açacak.” diyor. Wang, çalışmayı genel olarak başarılı kılmak için Zobrist’in katkılarına güvendi. Zobrist, Wang’ın laboratuvarına 2018 yılında, bitki bilimlerinde deneyimli öğrencilere yenilikçi veri destekli bilim ve mühendislik eğitimi sağlayan Ulusal Bilim Vakfı’nın Tahmine Dayalı Bitki Fenomic Bursu’nun desteğiyle katıldı. Zobrist’in araştırmaya katkısı, teosinte bitkilerini büyütmek için kullanılan kültür ortamını optimize ederek dönüşümü tekrarlanabilir kılmaktı. Zobrist, büyüme ortamında bitki hormonlarını içeren yeni bir doku kültürü rejimi buldu. Wang, “Aracı geliştirdik ve onsuz teosinte’yi anlamak çok zor. Bunu yapan ana oyunculardan biri Jacob’dı. Kritik işler yaptı.” diyor. Zobrist, “Araştırma ve genom düzenleme teknolojilerinin, tüm parçaları işlevsel ve tekrarlanabilir bir dönüşüm yönteminde bir araya getirmeme izin veren bir hızda ilerlediği bir zamanda yüksek lisans öğrencisi olduğum için şanslıyım.” diyor. Kaynak : Arkeofili Iowa State University. 3 Şubat 2022. Makale: Zobrist, J. D., Martin-Ortigosa, S., Lee, K., Azanu, M. K., Ji, Q., & Wang, K. (2021). Transformation of Teosinte (Zea mays ssp. parviglumis) via Biolistic Bombardment of Seedling-Derived Callus Tissues. Frontiers in plant science, 12, 773419-773419.
Amasya Üniversitesinde geliştirilen hidrojel tabanlı yara örtüsü diyabetik yaralar, dolaşım bozukluğuna bağlı yaralar ve uzun süre yatan hastalarda yatmaya bağlı yaralarının tedavisinde umut oldu. Dr. Öğr. Üyesi Önder İdil, Arş. Gör. Umut Çelikoğlu, Arş. Gör. Emine Çelikoğlu ve yüksek lisans öğrencisi Canfide Merve Yemiş’ten oluşan ekip “Spirulina Sp. İçeren Fibroin Hidrojellerin Tasarlanması” başlıklı projeyi hayata geçirdi. Yaklaşık 2 yıldır proje üzerinde çalıştıklarını belirten Önder İdil, “Uzun süre yatan hastaların iyileşmeyen yaralarını veya diyabet hastalığı nedeniyle oluşan yaraların daha hızlı bir şekilde derin yaralar haline gelmeden iyileşmesini sağlayan fibroin tabanlı bir hidrojel, yara örtüsü elde ettik” dedi. Üniversite laboratuvarında geliştirilmesine devam ettikleri ürünün içerisine yara dokusunu iyileştirmek için oksijen üretme kabiliyeti olan siyanobakteri eklediklerini anlatan İdil, TÜBİTAK tarafından desteklenen çalışmanın TEKNOFEST 2021 Biyoteknoloji İnovasyon Yarışması proje kategorisinde de finale kaldığını söyledi. Dünyada 382 milyon, Türkiye’de ise 10 milyonu aşkın diyabet hastasının bulunduğuna değinen Arş. Gör. Emine Çelikoğlu da, “İpekböceği liflerinden fibroini saflaştırdık. Ortamın yara iyileştirici özelliğine katkı sağlamak amacıyla da gıda katkı maddesi olarak yaygın şekilde kullanılan spirulina mikroorganizmasını sisteme entegre ettik. Böylelikle hem biyouyumlu hem de yaraların iyileşmesi için antioksidan, antimikrobiyel özellik gösteren bir materyal geliştirmiş olduk” diye konuştu. Amasya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Süleyman Elmacı da “Çalışan, üreten, üniversitemize değer kazandıran tüm öğrencilerimizi ve akademisyenlerimizi her zaman desteklemeye devam edeceğiz” şeklinde konuştu. Kaynak : Basın Bülteni
Hastanelerde steril alanların planlanması ve iklimlendirilmesi diğer mekanlardan ayrı olarak ele alınması gereken hassas bir konudur. Ameliyathaneler, yoğun bakım üniteleri, steril izolasyon kabinleri, sterilizasyon bölümleri, labaratuarlar vs. gibi steril olması gereken alanlar için bütün yan etkenler göz önüne alınarak özel çözümler geliştirilmelidir. Bu gibi ortamların hijyenik olarak planlanmasında, esas olarak yedi harici ve zorlayıcı unsur rol oynamaktadır: 1. Enfeksiyon oranlarının yükselmesi 2. Dışarıdan gelen mikropların hassas bölgelere girmesinin engellenmesi 3. Hastane personelinden hastaya mikrop bulaşmasının engellenmesi 4. Hastadan hastaya mikrop bulaşmasının engellenmesi 5. Hastadan hastane personeline mikrop bulaşmasının engellenmesi 6. Yeni talimatname, yönerge ve standartlar 7. Yenilikçi fikirler, yeni ve bugüne kadar henüz denenmemiş, yeni yöntemlerin gereksinmesi. Steril alan oluşturma kararını almak durumunda olan bir kullanıcı, önce birçok soru ile karşı karşıya kalmaktadır: • Nereler steril alan olarak planlanmalı? • Steril alanlar nereye yerleştirilmeli? • Hangi hijyen kategorisi gerekiyor? • Bu kategorinin koşulları en iyi nasıl gerçekleştirilebilir veya hangi hava giriş sistemini seçmek gerekiyor? • Hava temini merkezi mi, yoksa desantral mı seçilmeli? • Çevreyi oluşturan yüzeyler (tavan, duvar, taban) ne şekilde oluşturulmalı? vb. Yatırımı ve maliyeti optimize edilmiş bir steril alan oluşturma hedefini göz ardı etmeden, binanın daha ön projelendirme aşamasında, entegral bir planlamaya büyük önem verilmelidir. Bu yaklaşım daha baştan itibaren işveren, kullanıcı, mimar ve steril alan mühendisi arasındaki işbirliğini öngörür. Sürekli diyalog yoluyla, hijyenik mekanın oluşturulması "basamak basamak" gerçekleştirilmelidir. Daha Detaylı Bilgi için makalenin devamını buradan okuyabilirsiniz. Yazar : H.Metin Kenter
ISO 14644'de Temizoda; “Havadan gelen partikül sayısı konsantrasyonunun kontrol edildiği ve sınıflandırıldığı, partiküllerin oda içine girişini, oda içinde oluşmasını ve tutulmasını minimize etmek için dizayn ve inşa edilen ve işletilen oda” olarak tariflenmiştir. Sadece bu şartları sağlayan bir oda hakikaten Temizoda mıdır? İNŞEL'e göre kesinlikle değildir. Temizodalarda yarı iletken, Mikro Elektro Mekanik Sistemler (MEMS), yüksek duyarlıklı lensler, sensörler, dedektörler, ilaç, aşı veya benzeri ürünler ve bunların yan sanayi ürünleri gibi genellikle ileri teknoloji ürünleri üretilmekte, araştırılmakta ve geliştirilmektedir. Bu ürünler için sadece partikül sayısının karşılanması değil aynı zamanda sıcaklık, nem oranı, sıcaklık ve nem toleransları, odalar arası basınç farklılıkları, titreşim, ultra saf su ve gazlar, proses ve personel akışı, çapraz kirlenmenin önlenmesi vb. gibi etkenlerin dolayısı ile bir Temizoda tesisini oluşturan bütün bileşenlerin güvenli ve sürekli çalışması da ciddi rol oynamaktadır. Örneğin bu ürünlerin üretimi için belirli nem oranının aşılmaması gereklidir. Bunun en büyük sebeplerinden biri yarı iletkenlerin üretimi veya araştırılması için kullanılan ve oldukça pahalı olan ekipmanların, belirlenen nem oranı aşıldıktan sonra korozyona maruz kalmasıdır. Çok dar olan sıcaklık toleransının sağlanamaması, veya titreşime maruz kalmaları hassas cihazların içindeki parçaların veya beraber montajı yapılacak ürünlerin farklı genleşmelerinden ötürü uyumsuz olmalarına, hassas ayarlarının kaymasına sebep olacaktır. Yine Temizoda şartlarında çalışılan ilaç üretiminden örnek verecek olursak; bazı ilaçların raf ömrünü uzatmak için tabletlerin blisterlenecekleri ortamların nem oranının çok düşük olması gereklidir. Proses, personel ve malzeme akışının doğru düzenlenmediği mimari tasarımlar çapraz kirlenmelere sebep olacaktır. Temizodalarda odalar arası basınçların sağlanamaması ürün, personel ve çevreyi tehlikeye sokabilecektir. Yanlış temizlik malzemesinin kullanılması ürüne partikül bulaşmasına sebep olacaktır. Bunun gibi onlarca, hatta yüzlerce örnek sıralayabiliriz. Bir Temizodada sağlanması en kolay olan şey, o ortamı tozdan arındırmaktır. İstenilen Temizoda sınıfının sağlanması işin en fazla %5'inin doğru yapıldığını göstermektedir.Geriye kalan %95'lik bölüm düzgün yapılmadıysa elde edilen “Temizoda sınıfının” hiçbir değeri yoktur. Bu gereksinimler de göz önünde bulundurularak; • Proses, ham madde, ürün, atık ve personel akışının tasarım aşamasında kirlenmeyi önleyecek şekilde düzenlendiği, • Temioda’nın tasarımında toz ve mikroorganizmaların birikiminin ve oluşmasının önlendiği malzemelerin kullanıldığı, • Havanın çok küçük toz zerreciklerinden arındırılarak ortama basıldığı, • Toz taneciklerinin dışarıdan ortama girişinin önlendiği, • Ürünlerden kaynaklanan toz taneciklerinin oluşturacağı çapraz kirlenmenin engellendiği, • Ortamdaki sıcaklık, ve nemin kontrol edildiği, • Zerreciklerin ortama girmesinin veya atmosfere çıkmasının önlenmesini sağlamak için artı ve/veya eksi basıncın oluşturulduğu ve kontrol edildiği, • Sistem ve çevreden oluşan titreşimin hassas üretime zarar vermeyeceği seviyelere indirildiği, • İçerisinde toz oluşturmayan cihazlar, aletler ve kıyafetler ile çalışılan, • Çalışma sırasında toz oluşturmayacak şekilde disiplinli hareket edilen, • Özel malzemeler ile temizliği veya dezenfeksiyon işlemlerinin yapıldığı, • Düzenli olarak ölçümlerin yapıldığı, • İstenilen şartları senenin 365 günü, günün 24 saati kesintisiz, güvenli bir şekilde ve olanaklar elverdiğince düşük enerji masrafı ile sağlayabilen çalışma ortamları İNŞEL'in bakış açısıyla TEMİZODA'dır. Daha Detaylı Bilgi için makalenin devamını buradan okuyabilirsiniz. Yazar: H.Metin Kenter
Danışmanlık firması Roland Berger Volkswagen ve General Motors gibi otomobil üreticilerinin uzun yıllar devam edecek küresel çip krizine hazırlıklı olması gerektiğini söyledi Münih merkezli şirketin analistleri, çip sıkıntılarının gelecek yılın ikinci yarısında biteceğine dair tahminlerin aksine 2022 boyunca devam edeceğini öngördü. Şirket konuya ilişkin olarak yaptığı açıklamada her an yaşanabilecek sıkıntılara hazırlıklı olmak için üreticilerin çip sektörünü yakından takip etmesi gerektiğini ve otomotiv üreticilerinin elektrikli araçlara dönüşüm sürecini hızlandırması gerektiğini belirtti. Geçen yılın sonlarından bu yana devam eden çip krizi, araç üretiminin pandeminin satışlara darbe vurduğu geçen yılın da altına gerilemesine neden oldu. Volkswagen ve Daimler'in de aralarında olduğu birçok firma, önümüzdeki birkaç ayda durumun iyileşmesini beklediklerini açıklarken Stellantis gibi bazı firmalar ise çip krizinin uzayacağı görüşünde. Roland Berger'in analizlerine göre, 2022 yılında çip talebi 2021'e kıyasla %17 artış gösterecek ancak üretim kapasitesi yalnızca %6 artacak.Bu duruma ek olarak, otomotiv, mikroelektronik ve elektronik endüstrileri fazladan çip stoğu yapmak durumunda kalıyor.Kısa vadede durumun arz tarafında daha da kötüye gideceğinin sinyallerini veriyor. Kaynak : Bloomberg
Her yıl düzenlenen etkinlik,sektördeki profesyoneller için daha fazla rehberlik, uzmanlık ve güncellemelerle 2022'de geri dönüyor. Temizoda Teknolojisi Konferansı, İngiltere'nin Birmingham kentinde gerçekleşen etkinlik iki gün boyunca fiziksel ortamda profesyonelleri bir araya getiriyor. 25 Mayıs 2022'de başlayacak olan etkinlik, temizoda ve kontrollü çevre endüstrilerindeki en son standartlar, yenilikler ve teknolojiler hakkında bilgi paylaşımı ve rehberlik sağlamayı amaçlıyor. Etkinlik, temizoda ve kontaminasyon kontrol endüstrilerinde çalışanlara yönelik olup, uzmanlığınızı geliştirmek, müşteriler ve sektördeki meslektaşlarınız ile etkileşim ve gerçek zamanlı uygulamalara yönelik daha geniş ve küresel bir bakış açısı benimsemek için mükemmel bir platform sağlıyor. Profesyoneller için Son Teknoloji İçerik Çok sektörlü, uluslararası etkinlik, vaka çalışmaları ve uluslararası uzmanlardan oluşan bir panelden dersler aracılığıyla endüstrinin geniş bir alanını kapsayacak ve geçen dönemin endüstri gelişmelerine ve tüm sektörler için gelecek projeksiyonlarına ışık tutmaya hazırlanıyor. İşlenen konular arasında düzenlemeler ve standartlar, mikrobiyoloji, muhafaza, test ve devreye alma , doğrulama, sarf malzemeleri, giysi ve KKD, GMP denetimleri, sterilizasyon, temizoda tasarımı ve güvenli kullanım gibi çok yönlü bilgi içerikleri yer alıyor. Tarihleri Takviminize Kaydedin İki günlük etkinlik 25-26 Mayıs 2022'de Birmingham'daki Ulusal Konferans Merkezi'nde gerçekleştirilecek. Kayıtlar 7 Şubat 2022'de Açılıyor Biletler ,7 Şubat 2022'de, yalnızca sınırlı bir süre için geçerli olan Süper Erken Kayıt fiyatlarından başlayarak satışa sunulacak. Her bilete, iki günlük tam konferans programına, sergi salonuna, ağ oluşturma ve birinci günün sonundaki içecek resepsiyonuna erişim dahildir. Bu yılki Temizoda Teknolojisi Konferansında temizoda işinizin geleceğini güvence altına alın ve uzmanlığınızı geliştirin. Daha fazla bilgi için cleanroom@hpcimedia.com adresinden Cleanroom Technology ekibiyle iletişime geçin veya +44(0) 207 193 6654 numaralı telefonu arayın. Kaynak : Cleanroom Technology
Arel Arsoy (Araştırma ve Geliştirme Müdürü, Üntes) kısa süre önce Eurovent Ürün Grubu 'Rooftop Units'in yeni Başkan Yardımcısı olarak seçildi. Filip Konieczny (Havalandırma ve İklimlendirme Müdürü / İhracat Teknik Uzmanı, FLOWAIR) grubun Başkanı olmaya devam ediyor. Arel Arsoy, Eurovent Ürün Grupları 'Klima Santralleri' ve 'Fan Coil Üniteleri' konusunda uzun yıllara dayanan deneyime sahiptir. Aynı zamanda Türkiye Üye Derneğimiz İSKİD'in Eurovent AHU Ayna Komitesi Başkanı'dır ve Üntes bünyesinde farklı konsept tasarım özelliklerine sahip üç yeni çatı geliştirme projesini yönetmektedir. Arsoy, “Ürün Grubu Başkan Yardımcılığına seçilmekten onur duyuyorum ve çalışma arkadaşlarımın bana duydukları güveni takdir ediyorum. Bu grubun, ilgilendiğimiz konularda olabildiğince hızlı kararlar alabilmesi ve sonuç alabilmesi için kendi içinde sinerjiye ihtiyacı var. Bu alandaki tecrübem ve bilgimle grubun teknik ve mevzuat açısından verimli bir şekilde geliştirilmesine yardımcı olmayı umuyorum.” Eurovent Ürün Grubu 'Çatı Üniteleri', bir elektrikli kompresör tarafından çalıştırılan havadan havaya klimaları ve ısı pompalarını kapsar ve hava ısıtma ürünleri için Ecodesign gerekliliklerine ilişkin Avrupa ve ulusal mevzuat, yani (AB) 2016/2281 Yönetmeliği, soğutma ürünleri, yüksek sıcaklık proses soğutma grupları ve fan coil üniteleri. Ayrıca EN, ISO ve Eurovent standartlarının geliştirilmesi ile ilgilenir ve endüstrinin genel tanıtımı ile ilgilenir. Kaynak : Basın Bülteni
Eurovent, Klima Santralleri için kontrol sistemlerine ilişkin yeni 6/17 sayılı Tavsiyesini yayımladı. Belge, Eurovent Ürün Grubu ‘Klima Santralleri’ (PG-AHU) katılımcıları tarafından ortak bir çalışmayla hazırlandı. Eurovent, Klima Santralleri için kontrol sistemlerine ilişkin yeni 6/17 sayılı Tavsiyesini yayımladı. Belge, Eurovent Ürün Grubu ‘Klima Santralleri’ (PG-AHU) katılımcıları tarafından ortak bir çalışmayla hazırlandı. Eurovent 6/17, Klima Santrallerinin kontrol sistemleri için minimum fonksiyonel gereksinimlere ilişkin tavsiyelerde bulunuyor ve enerji tüketimi, güvenlik, devreye alma ve bakım açısından kontrollerin önemine açıklık getiriyor. Ayrıca fabrika tarafından sağlanan optimize edilmiş sistemlerin avantajlarını açıklıyor ve Klima Santrali kontrollerinin yasal ve normatif çerçevesini tanımlıyor. Eurovent PG-AHU Başkanı Martin Lenz konuyla ilgili şunları söyledi: “Bir kontrol sisteminin birincil rolü, klima santralinin tüm fonksiyonlarını ve havalandırma sisteminin diğer bileşenlerini optimum iç ortam kalitesini sağlamak için yönetmektir. Havalandırma ve iklimlendirme açısından bakıldığında, sistemin çok önemli bir parçasıdır. Bu Tavsiye, tasarımcılara, yüklenicilere, tesis yöneticilerine ve son kullanıcılara bu teknolojiyle ilgili tüm temel bilgileri sağlıyor. Ayrıca, harici bir bina otomasyon yüklenicisi tarafından sahada bir defaya mahsus olarak kurulan sistemler üzerinde fabrikada takılan entegre kontrollerin bariz avantajlarını vurguluyor ve bir AHU’ya fabrikada takılan kontrollerle tedarik edilmesinin neden doğal olarak düşünülmesi gerektiğini açıklıyor.” Bu belge Eurovent Document Library’den ücretsiz olarak indirilebilir. Kaynak : Basın Bülteni