Haberler

Yaşlanmayı Tersine Döndüren Bir Kokteyl Buldu

Şimdilik çalışmanın yalnızca laboratuvardaki insan hücrelerinde yapıldığını söylemekte fayda var. Tek hücre hatlarında yaşlanmayı durdurmak, canlı hayvanlarda yaşa bağlı sağlık faktörlerini iyileştirmenin mümkün olduğunu göstermek için yeterli değil. Ancak bu alandaki çalışmalar açısından sonuçlar çok önemli, aynı zamanda ilgi çekici. Sinclair ve ekip arkadaşları, yayınladıkları makalede “Bir haftadan daha kısa bir sürede, hücresel kimlikten ödün vermeden, genom boyunca genç bir transkript profilini geri kazandıran ve transkriptomik yaşı tersine çeviren altı kimyasal kokteyl belirledik. Böylece, yaşı tersine çevirerek gençleşme sadece genetik değil, aynı zamanda kimyasal yollarla da sağlanabilir” ifadelerini kullandı. Hücrelerin yaşlanması ve bilim dünyasının bunu durdurma yarışı Hücreler, canlı embriyo halindeyken sınırsız bir potansiyele sahiptir. Yaşlılıkta ise sadece belirli bir hücre tipine dönüşür ve sonunda yaşlanıp işlevselliğini yitirir. 2012 yılında Shinya Yamanaka ve Sir John B. Gurdon bu sürecin tersine çevrilebileceğini gösterdikleri için Nobel Ödülü kazanmıştı. Birkaç yıl sonra, bir araştırma ekibi farelerde yetişkin hücreleri kök hücrelere dönüştürerek, bu hayvanları daha sağlıklı hale getirmeyi başarmıştı. O zamandan beri, aynı şeyi hücreleri kanserli hale getirmeden insanlarda da uygulamak için adeta bir yarış var. Sinclair'in laboratuvarı şimdiden bu alanda umut verici erken sonuçlar elde etti ve Yamanka’nın keşfettiği genetik faktörleri kullanarak, optik sinirleri hasar görmüş farelerde ve maymunlarda görme yetisini geri kazandırmayı başardı.Ancak tüm bu çalışmalarda gen terapisi kullanılıyor, Yamanka adı verilen faktör genleri bir virüs kullanılarak veriliyor. Bu pahalı, tartışmalı ve sorunsuz olmaktan uzak bir yöntem. Buradaki zorluk, bir ilaç ya da terapiye dönüştürülebilecek kimyasallar kullanarak aynı sonuçları elde etmenin bir yolunu bulmak. Sinclair “Yakın zamana kadar yapabileceğimiz en iyi şey yaşlanmayı yavaşlatmaktı. Yeni keşifler artık bunu tersine çevirebileceğimizi gösteriyor” diyerek bunu başardıklarını açıkladı. Araştırmacılar sadece yaşlanmayla ilişkili genetik faktörlere bakmak yerine, gerçek zamanlı nükleositoplazmik protein kompartmanlaşma (NCC) oranlarına da baktı. Burada, yaşlı hücrelerin nükleer membranlarının sızdırmasından faydalandılar. Bu tarama yöntemini kullanan ekip, daha sonra altı farklı kimyasal kokteyl kullanarak yaşlanan insan hücrelerindeki NCC oranlarını tersine çevirebileceklerini ve böylece hücrelerin tekrar genç hücrelere benzeyebileceğini gösterdi. Kaynak:AA

Çip Sektöründe Kriz Derinleşiyor Çöküş Yakın

Tayvanlı şirket Perşembe günü yatırımcılara yaptığı açıklamada, TSMC'nin 2023 gelirinin üç ay önce tahmin ettiği yüzde 5'in altında değil, yüzde 10 oranında düşmesini beklediğini söyledi. Bu da yılın ikinci yarısında 2022'nin aynı dönemine kıyasla yüzde 15'lik bir gelir düşüşü anlamına geliyor. CEO CC Wei "Üç ay önce muhtemelen daha iyimserdik ama şimdi değiliz. Çin ekonomisinin toparlanması düşündüğümüzden daha zayıf, bu nedenle nihai pazar talebi beklediğimiz gibi değil" dedi ve ekledi: "Çok iyi bir yapay zeka nihai pazar talebine sahip olmamıza rağmen, bu [zayıflığı] dengelemek için yeterli değil."Uyarı, ChatGPT gibi üretken yapay zeka hizmetlerinin arkasındaki büyük dil modellerinin büyümesinin, veri merkezleri için üst düzey işlemcilere olan ihtiyacı artırdığı ve TSMC'nin yapay zeka işlemcisi işinde patlama yaşayan Nvidia için çip ürettiği bir dönemde geldi. TSMC, yapay zeka ile ilgili işlemcilere yönelik talepteki keskin artışın kapasite sıkıntısına yol açtığını söyledi. Üst düzey paketleme kapasitesini iki katına çıkararak bu sorunu çözecek olsa da, sorunun muhtemelen önümüzdeki yılın sonuna kadar devam edeceğini ekledi.Üretken yapay zekadan gelen güçlü talebin "sadece uzun vadeli büyümeye olan inancımızı güçlendirdiğini" söyleyen Wei, yapay zeka ile ilgili işlemci işinin önümüzdeki birkaç yıl içinde yıllık yüzde 50'ye yakın bir oranda büyüyeceğini ve TSMC gelirinin mevcut yüzde 6'lık payını yüzde 10'a çıkaracağını sözlerine ekledi. Ancak şirket bu yıl akıllı telefonlar, otomotiv ve endüstriyel uygulamalar için çipler gibi diğer tüm ürün segmentlerinin küçülmesini bekliyor. Aşağı yönlü görünüm, TSMC ve fason üretim sektörünün daha geniş yarı iletken endüstrisinden daha düşük performans göstereceğini gösteriyor. TSMC yönetimi, daha geniş sektörün gelir düşüş hızının sadece yarısı kadar daralmasını bekliyor. Şirket, geçmiş yılların çoğunda sektördeki büyümeyi geride bırakmıştı.İkinci çeyrekte TSMC'nin net kârı yıllık %23,4 düşüşle 181,8 milyar NT$'a (5,85 milyar ABD$) geriledi. Maliyet kontrolleri ve olumlu döviz kuru, TSMC'nin fabrikalarının çoğuna sahip olduğu Tayvan'daki düşük kapasite kullanımını ve yüksek elektrik maliyetlerini kısmen dengelediği için düşüş analistlerin beklediğinden daha az oldu. Bununla birlikte, yüksek hizmet fiyatları, en yeni süreç teknolojisinin devam eden yükselişi ve denizaşırı genişleme, yılın ilerleyen dönemlerinde karlılığı daha belirgin bir şekilde etkileyecektir. TSMC Başkanı Mark Liu, TSMC'nin Haziran çeyreğinde 2,2 puan düşen brüt kar marjının yılın ilerleyen dönemlerinde 3 ila 4 puan azalmasının beklendiğini söyledi.Şirket ayrıca ABD'deki üretim kapasitesine yaptığı 40 milyar ABD doları tutarındaki yatırımla ilgili olarak da zorluklarla karşı karşıya. Liu, TSMC'nin Arizona'da inşa etmekte olduğu fabrikada seri üretime başlanmasının 2025 yılına kadar erteleneceğini ve bunun da ABD Başkanı Joe Biden'ın yerli çip üretimini artırma ve tedarik zincirlerini daha güvenli hale getirme çabalarını engelleyeceğini söyledi.Liu, "En gelişmiş ekipmanı kullanma konusunda kritik bir aşamaya giriyoruz," dedi. "Ancak kalifiye eleman sıkıntısı nedeniyle zorluklarla karşılaşıyoruz." Şirket, ABD'li teknisyenleri eğitmek üzere Tayvan'dan daha fazla personel gönderdi. Kaynak:AA

Türkiye ile BAE'den Uzay'da İşbirliği

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile kurmayları, geçen günlerde BAE, Katar ve Suudi Arabistan'ı ziyaret ederek ekonomi alanındaki işbirliğini konuşmuş, çeşitli anlaşmalar imzalanmıştı. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Türkiye'nin Uzay hedeflerinden bahsederken, BAE'yle işbirliği yapılabileceğinden söz etti. AA'ya konuşan Bakan Kacır, alçak yörünge uydularının önemli bir fırsat penceresi oluşturduğunu belirterek Türkiye'de birkaç özel sektör girişiminin halihazırda bu konuda gayret gösterdiğini aktardı. Kacır, hem bu girişimlerin kabiliyetlerini daha yüksek ölçeğe taşımak hem de milli bir marka ortaya çıkarabilmek adına aktif teşvik programını hayata geçirmeyi hedeflediklerini bildirdi. BAE'yle Uzay işbirliği BAE ile imzaladıkları mutabakat zabıtlarından birinin Uzay'a erişim alanında olduğuna dikkati çeken Kacır, şunları kaydetti: "Uzay'a milli imkanlarımızla erişimi de çok değerli görüyoruz. Buna yönelik bir işbirliğini üçüncü ülkede gerçekleştirme imkanını da BAE ile birlikte konuşuyoruz. Aslında önümüzdeki dönemde Türkiye, paydaşları ve ortaklarıyla birlikte hem uzaya kendi imkanlarıyla erişebilen hem de uzayda yüzlerce binlerce mikro uyduyu yine milli imkanlarıyla geliştirme ve üretme imkanına sahip ülke konumuna gelsin istiyoruz. Dünyada birkaç şirket bu konuda öncü oldu. Biz biraz çıtayı yükseltmek ve süreci hızlandırmak arzusundayız. Bu bir yarış. Biz bu öncü şirketlerin arasına en az bir Türk şirketinin girmesini amaçlıyoruz." Kaynak:DHA

Sentetik İnsan Embriyosu Üretildi

Sağlık, genetik ve hastalıkların tedavisi anlamında büyük bir ilgi uyandıran araştırma, ciddi etik tartışmaları da beraberinde getirdi. Embriyo yapıları, laboratuvarda geleneksel bir embriyodan kullanılarak elde edilen kök hücrelerden üretildi. Kök hücreler, başka hücrelere dönüşme kapasitesi olan hücrelerdir ve vücutta büyüme, onarım gibi işlevlerde bu şekilde kullanılırlar. Burada kök hücreler, sonunda yumurta sarısı kesesi, plasenta ve ardından gerçek embriyonun kendisi olacak öncü hücreler haline gelmeleri için hassas bir şekilde programlandı. Bu buluşla ilgili bir makale henüz yayınlanmadı. Bu nedenle çalışmanın metodolojisine ilişkin fazla bilgi mevcut değil. Çalışma, İngiltere'deki Cambridge Üniversitesi'nden biyolog Magdalena Żernicka-Goetz tarafından, İngiltere ve ABD'den bir grup araştırmacıyla birlikte yürütüldü. Geçen yıl Zernicka-Goetz liderliğindeki bir ekip, ilkel beyin ve kalplere sahip sentetik fare embriyolarını başarıyla büyütmeyi başarmıştı.Mevcut teknolojik olanaklar yapay yollarla insan yavruları oluşturmaktan halen çok uzak. Çalışmada elde edilenler, kalbi ya da beyni olmayan embriyo benzeri yapılar şeklinde tanımlanabilir. Bunlar daha çok, normal bir embriyonun yalnızca bazı özelliklerini taklit edebilen embriyo modelleri gibi düşünülmeli. “Amaç yeni canlılar oluşturmak değil, olanları kurtarmak” Sosyal medya hesabından çalışmasıyla ilgili bir paylaşım yapan Zernicka-Goetz, “Bunların sentetik embriyo değil, embriyo modelleri olduğunu vurgulamak önemli. Araştırmamız yeni yaşamlar oluşturmak değil, mevcut olanları kurtarmak için" ifadelerini kullandı.Araştırmadan elde edilen sonuçların potansiyel yararları Bu araştırmanın sağladığı bilgilerin faydalarından biri, birçok gebeliğin neden bu yapay embriyoların kopyalandığı aşamada neden başarısız olduğunu incelemeye olanak tanıması. Canlının oluştuğu bu erken aşamalar laboratuvarda incelendiğinde çok daha iyi anlaşılması mümkün. Ayrıca bu teknikler, yaygın genetik bozuklukların yaşamın en erken aşamalarında nasıl geliştiği hakkında daha fazla bilgi edinmek için de kullanılabilir. Bu daha iyi anlaşıldığında, tedavi ve tedbirlerin önü açılabilir… Öte yandan bu tür sentetik embriyo üretiminin risklerine ilişkin bazı endişeler de var. Bilim insanları bu tür araştırmaları kontrol etmek için güçlü yasal düzenlemelere ihtiyaç olduğunu söylüyor. Henüz bu yönde düzenlemeler mevcut değil. Henüz hakem onayından geçmeyen ve yayınlanmayan bu çalışmanın sonuçları, Uluslararası Kök Hücre Araştırma Topluluğu’nun yıllık toplantısında sunuldu.  Kaynak:DHA

Bloocell Yatırımcı Arıyor

Fonbulucu platformunda paya dayalı kitle fonlama kampanyasını başlattı. Kampanya ile şirket paylarının %10’unun arzı yoluyla yatırımcılardan toplamda 16 milyon fon talep eden girişim; hammaddeden üretime mill teknolojisi ile Amerika'da FDA sertifikasyonu tamamlayarak global düzeyde başarı hedefliyor. Tıbbi cihaz / ilaç endüstrilerinin gereksinimlerini karşılamak için yüksek standartlarda ekipman ve otomasyon sistemleri üreten Bloocell, paya dayalı kitle fonlaması turuna çıktı. Tamamlayıcı, tedavi edici ve kişiye özel anatomik formlarda üretilebilen dünyanın ilk yapay doku teknolojisini geliştiren şirketin ürünleri, ortopedi, dental, plastik cerrahi, beyin cerrahi ve kraniyofasiyal cerrahi alanlarında kullanılabiliyor. Üçüncü nesil biyomateryal olarak tanımlanan teknoloji, dokuları veya uzuvları taklit etmenin yanı sıra tedavisi hedeflenen alanda yeni dokuların oluşmasını sağlayarak vücuttan tamamen uzaklaşıyor. Fonbulucu platformunda 18 Ağustos 2023 tarihine kadar sürecek yatırım turunda şirket paylarının %10’unun arzıyla 16 milyon TL fon talep eden Bloocell, kampanyanın başlama tarihi olan 19 Haziran Pazartesi günü saat 10.00 itibari ile 20 iş günü içerisinde EFT veya kredi kartı ile yapılan yatırımlarda yatırımcılara %20 fazladan pay verecek. Yatırım turuna, fonbulucu Invest platformu üzerinden uçta uca online işlemlerle katılım sağlanabilecek.Bloocell kurucu ortaklarından Prof. Dr. Gazi Huri ve Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Pınar Yılgör Huri, Johns Hopkins Üniversitesi Tıp Fakültesi Translasyonel Doku Mühendisliği Merkezi ve Biyomedikal Mühendisliği Bölümünde yaptıkları bilimsel çalışmalar neticesinde Amerikan Ortopedi Derneği (AAOS), Ortopedi Araştırma Topluluğu (ORS) ve John Hopkins Üniversitesi’nden maddi destek ve ödül almaya hak kazanan isimler. Projenin ön kinik çalışmaları uluslararası düzeyde başarı ile sonuçlanırken biyoteknoloji sektöründe uzun yıllardır çalışan ve birçok ulusal/uluslararası projeyi başarı ile tamamlayan Kurucu Ortak Mustafa Cüneyt Çıkman yapılan çalışmaların endüstriyel iş planlaması, yasal izinlerinin alınması ve iş modelinin oluşturulması süreçlerinde yer aldı. Üretim hattının kurulması ve gerekli teknik alt yapı çalışmalarında ise ülkemizin önde gelen projelerinde yer alan sanayici Kurucu Ortak Oktay Topaloğlu’nun katkıları var. Devlet Malzeme Ofisi’nin tekno katalog sisteminde yer alan ilk biyoteknoloji ürünü Boğaziçi Üniversitesi Derin Teknoloji üssünde seri üretim hattı kurarak Yaşam Bilimleri ve Teknolojileri Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin sunduğu olanaklarla AR-GE ve ÜR-GE faaliyetleri çerçevesinde çalışma olanağı da bulan girişim, Haziran 2021’de projenin tüm yasal süreçlerini tamamlayarak sağlık profesyonellerinin ve hastaların hizmetine sundu. Ülkemizde 1000'den fazla hastanın tedavisinde kullanılan ürünün dünya lansmanı Almanya, Fransa, Amerika ve Dubai’de yapıldı, bunun yanı sıra kısa sürede 20’den fazla ulusal kongreye katılım sağlandı. Bilim Sanayi Bakanlığının istemi üzerine TÜBİTAK tarafından yapılan değerlendirme sonucunda teknolojik ürün sınıfında yer almaya hak kazanan Bloocell, Ticaret Bakanlığının incelemeleri neticesinde yerli malı belgesi aldı ve Devlet Malzeme Ofisi’nin tekno katalog sisteminde yer alan ilk biyoteknoloji ürünü oldu. Şu anda Türkiye'de tüm sağlık kuruluşlarına bu kanal ile rahatlıkla hizmet sağlayabiliyor. Kısa vadede 29 ülkeye açılacak Yapay doku teknolojisi ürününün Türkiye genelinde ciddi bir müşteri kitlesine erişerek kendisini ispatladığını ifade eden Bloocell Genel Müdürü Mustafa Cüneyt Çıkman, ülkemizde ürüne karşı oluşan güven duygusunu koruyacaklarını ve daha fazla yerli hastane ile sağlık merkezinde yer alarak yaygınlaşacaklarını söyledi. Yurt dışı açılımı hakkında da konuşan Mustafa Cüneyt Çıkman, “Bloocell, Amerika'da FDA sertifikasyonu tamamlayarak uluslararası arenada sahip olduğu inovatif yönler ile öne çıkacak bir biyoteknoloji şirketi. Bu bağlamda global düzlemde başarılı olacak potansiyele sahip. Önümüzdeki dönemde Almanya merkezli Avrupa ofisimizi açacağız. 29 ülkede Bloocell ürünlerinin Sağlık Bakanlığı kayıtları yapılacak. Avrupa'da şu anda üç olan distribütör sayımızı 10'a çıkartarak tüm Avrupa'a pazarına entegre olacacağız. Çin, Hindistan ve Asya Pasifik pazarı için ise izin süreçleri içerisindeyiz. Ayrıca başta Kenya olmak üzere Afrika kıtasında yaptığımız klinik çalışmalarla da öne çıkmayı planlıyoruz. Ulusal ya da uluslararası yatırım şirketleri ile ikinci tur ve Seri A yatırımları ile şirket değerlememizi artırmak da orta vadeli plnalarımız arasında” dedi. Kaynak: Basın Bülteni

Hastalığa Dirençli Pirinç Yetişitiriliyor

Nature dergisinde yayınlanan bir araştırmaya göre uluslararası bir ekip CRISPR-Cas9 gen düzenleme tekniği kullanarak birçok hastalığa dayanıklı bir pirinç bitkisi geliştirdi. Çalışma, yeni keşfedilen bir genin düzenlenmesi yoluyla oluşturulan pirinç çeşidinin çeltik yanıklık hastalığına karşı direnç yanında yüksek de verim gösterdiğini ortaya koydu. Pirinç, dünya nüfusunun yarısını besleyen temel bir gıda. Son yapılan keşif Kaliforniya Üniversitesi'nde bir laboratuvarda farklı mutasyonlara sahip 3200 pirinç türünün elde edilerek genetik yapılarının ortaya koyulması ile başladı. Çalışmanın baş yazarlarından Guotian Li lezyon taklitçisi olarak adlandırılan ve yapraklarında koyu lekeler olan bir mutanta rastladı. Bu mutant türün bakteri enfeksiyona karşı dayanıklı olduğu, ancak veriminin düşük olduğu görüldü. Mutant türler üzerinde yürütülen çalışma Çin'deki Huazhong Tarım Üniversitesi'nde devam eden çalışmada bitkideki mutasyon CRISPR-Cas9 tekniğiyle izole edildi ve yeniden düzenlendi. Bunun sonucunda hem yüksek verime sahip, hem çeltik yanıklık hastalığı dahil birçok patojene karşı dirençli bir cins elde edildi. Çeltik yanıklık hastalığının pirinç tarlalarını etkileyen ciddi bir hastalık olduğu ve pirinç üreticileri için hastalığa dayanıklı çeşitlerin geliştirilmesinin büyük önem arz ettiği belirtildi. Hastalığın yaygın olduğu tarlalarda yürütülen küçük ölçekli denemelerde yeni pirinç bitkileri kontrol bitkilerine göre beş kat daha fazla verim gösterdi.Çalışmalar buğday üzerinde de yürütülecek. Şu anda gen optimizasyonu sadece "Kitaake" adı verilen ve yaygın olarak üretilmeyen bir çeşitte gerçekleştirilmiş durumda. Araştırmacılar bu mutasyonu yaygın olarak yetiştirilen pirinç çeşitlerine aktarmayı hedefliyor, ayrıca buğdayda da bu geni hedef alarak hastalığa dayanıklı buğday çeşitleri üretmeyi planlıyor. Çalışma, direnç ve yüksek verim özelliklerine sahip lezyon taklitçisi mutasyonların kullanım potansiyelini ortaya koyuyor. Benzer mutasyonlar, düşük verimleri nedeniyle genellikle göz ardı edilse de araştırmacılar direnç ve verim arasında optimal bir dengeye ulaşmak için daha fazla araştırma yapılmasını destekliyor. Kaynak:İHA

World Medicine İlaç İhracatındaki Liderliğine Devam Ediyor

Kimya sektöründeki şirketleri ihracattaki başarılarından dolayı onurlandırmak ve teşvik etmek için İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) tarafından gerçekleştirilen İhracatın Yıldızları Ödülleri 2022 töreni 16 Haziran akşamı düzenlendi. Bu yıl sekizincisi düzenlenen törende World Medicine yine ilaç ihracatında zirvenin sahibi oldu. World Medicine Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Sohrab Mammadov, "İhracat ve Ar-Ge yatırımlarımız karşılığında birçok farklı kurum ve kuruluş tarafından ödüle layık görülmek bizim için gurur verici. Daha önce de paylaştığımız üzere aldığımız her bir ödül bizi daha çok çalışmaya sevk etti, bugün geldiğimiz nokta bunu bir kez daha kanıtladı. Zirvede kalıcı olmak ve ilaç ihracatındaki liderliğimizi korumak için üretim faaliyetlerimizi arttırmaya ve yatırımlarımızı genişletmeye devam ediyoruz, amacımız artık Türkiye'de ilaç ihracatı denildiğinde akla gelen tek marka olmak" açıklamasında bulundu. Sohrab Mammadov; "2011 yılında faaliyete başladığımız ilk günden bu yana ihracat yaptığımız ülkelerin sayısı her geçen yıl arttı ve bugün otuzbeşin üzerinde ülkeye ilaç ihracatı gerçekleştiriyoruz. Bu da demek oluyor ki; World Medicine olarak Türkiye'yi dünyada ilaç üssü konumuna getirme hedefimize her geçen gün yaklaşıyor, Türkiye ekonomisine en çok katkı yapan ilaç şirketi olma yolunda emin adımlarla yürüyoruz" dedi. Kaynak: Basın Bülteni

Novozymes 25 Yıldır Türkiye'de

Danimarka merkezli biyoteknoloji şirketi Novozymes, Türkiye'deki 25'inci faaliyet yılını İstanbul'da düzenlenen bir etkinlikle kutladı. Gıda ve temizlik kategorilerinde şirketin global yöneticileri ve çözüm ortaklarının katıldığı etkinliğe Novozymes Türkiye Ülke Müdürü ve Orta Doğu Tüketici Biyolojik Çözümleri Direktörü Pınar Tunçkol ev sahipliği yaptı. Novozymes A/S'nin iştiraki olan Novozymes Türkiye, kuruluşunun 25'inci yılını kutladığı etkinlikte konuşan Pınar Tunçkol, Novozymes'in sürdürülebilirliğe odaklanarak dünyanın acil ihtiyaçlarına doğa ve bilim kaynaklı çözümler sunduğunu belirtti. İnsan sağlığına ve gezegenin geleceğine katkılarının altını çizdi: "Novozymes'ın sunduğu bilime dayalı biyoçözümler sayesinde ev temizlik ürünleri, insan sağlığı, deri ve tekstil ürünleri, biyoenerji, su ve su atıkları, gıda ve tarım gibi 40 endüstriden kaynaklanan karbon emisyonlarının azaltılmasını destekliyor, üretimin daha verimli olmasını sağlıyor, gıda israfını engelliyoruz. Gezegenimizin sürdürülebilirliği ve insan yaşamının refah çerçevesinde devam edebilmesinin mental ve fiziksel sağlık kadar çevresel etkilere de bağlı olduğu bilgisinden hareketle çalışmalarımıza yön veriyor ve bilime dayalı biyolojik çözümler ile endüstriyel süreçleri ve tüketici ürünlerini geliştirerek dünyanın sınırlı kaynaklarını daha etkin kullanılmasına olanak sağlıyoruz." GIDA İSRAFI KARBON AYAK İZİNİ ARTIRIYOR Tunçkol, "Tüm dünyada gıda israfı ve kaybının yıllık karbon ayak izinin 3,3 milyar ton olduğu düşünülüyor ve gıda atıklarının yüzde 61'i mutfaklarımızdan çıkıyor. Örneğin; insanların yüzde 20'den fazlası ekmek kuruduğunda, son kullanma tarihi gelmese dahi çöpe attıklarını ifade ediyor. İstanbul'da bulunan Teknoloji ve İnovasyon Merkezi de dahil olmak üzere Novozymes'ın ürettiği ve ekmeğin daha uzun süre taze kalmasını sağlayan enzimler sayesinde, yaklaşık 30 yılda tahminen 80 milyar somun ekmeğin çöpe atılması önlendi ve 45 milyon ton karbondioksit salınımı engellenmiş oldu. Novozymes, farklı sektörlerde ürettiği enzimler ile sağladığı üretkenlik, verimlilik ve kaynakların doğru kullanımı sayesinde üretimden, tüketimden veya israftan kaynaklanan milyonlarca ton karbondioksit salınımını engelliyor" diye konuştu. "COĞRAFYAYI ANLAYARAK VE ONA ÖZEL ÇÖZÜMLER ÜRETİYORUZ" Doğanın gücünü ve potansiyelini kullanarak dünyanın ve Türkiye'nin geleceğini şekillendirmek üzere çalıştıklarını söyleyen Tunçkol, "Türkiye'de 25 yılı aşkın bir süredir, yerel sanayiye ve ekonomiye katkıda bulunmak ve müşterilerine özel çözümlerle hizmet vermek için yeteneklerini artırıyoruz. Türkiye'deki ilk günümüzden bu yana sadece insan kaynağı olarak 9 kat büyüdük. İnovasyon ve Teknoloji Merkezi'nde fırıncılık uygulamaları ile başlayan yatırımlarına, ev bakım ürünleri, süt ve süt alternatifleri alanlarında da yetkinlikler ekleyerek devam ediyoruz. Türkiye'deyiz çünkü, ülkemizin gücüne inanıyor ve buradaki üreticilerimizin yerelden globale üretimlerini destekleyerek onların ihtiyaçlarına özel çözümler sunabilmek istiyoruz. Biz, inovasyonlarımızı, içerisinde bulunduğumuz coğrafyayı anlayarak ve ona özel çözümler üretiyoruz. Doğanın gücünü ve potansiyelini kullanarak dünyanın ve ülkemizin geleceğini şekillendirmek üzere çalışıyoruz. Çalışma felsefemizin ve çözümlerinizin ardında yatan bilim sayesinde endüstrilere ve tüketicilere yarınımızı yeniden düşünme çağrısında bulunuyoruz. Ortak geleceğimiz için ilerici adımlar atabilmek adına onları çözümlerimiz ile destekliyoruz ve cesaretlendiriyoruz" dedi. Kaynak:İHA

Giresun'da Karayemiş Genetik Kaynakları Projesi Başladı

FAE Müdürü Aysun Akar, AA muhabirine, Karadeniz Bölgesi'nde fındık üretimini geliştirmek ve sorunlara çözüm bulmak amacıyla kurulan enstitünün, fındığın yanı sıra karayemiş ve kivi türlerinin de koruma altına alınması için çeşitli projeleri hayata geçirdiğini söyledi. Karayemişle ilgili 1990'dan bu yana çalışma yaptıklarını belirten Akar, farklılıkları tespit edilen 89 genotipteki karayemişin gen bahçesine aktarıldığını ifade etti.Akar, gen bahçesine aktarılan karayemiş türleri arasında şubat, eylül ve ekimde de meyve verenler olduğunu, meyve verme tarihi, şekli, rengi, meyvesinin çekirdekten ayrılma durumu ve tat burukluğu bakımından çok farklı genotiplerin ellerinde bulunduğunu dile getirdi. Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğünün yıl içinde gerçekleştirdiği değerlendirme toplantıları sonucunda, "Karayemiş Genetik Kaynakları Projesi"nin bir kez daha destekleme aldığına işaret eden Akar, bu doğrultuda çalışmalara başladıklarını kaydetti.Akar, karayemişin ılıman iklim koşullarına uygun bir meyve türü olduğuna dikkati çekerek, "Karayemiş, Türkiye'de ağırlıklı Karadeniz Bölgesi'nde bulunuyor. Bunun yanı sıra Marmara'da Bursa, Edirne ve Tekirdağ tarafında da bulunduğunu biliyoruz, yeni dönemde bu bölgede çalışmalarımızı sürdüreceğiz." dedi.Pazar değerinin artması için çalışma yapılacakKarayemişin pazar değerinin istenilen düzeyde olmadığının altını çizen Akar, aynı zamanda ürünün pazar değerini de artırma yönünde çalışma yapacakları bilgisini paylaştı.Karayemişin Giresun'da "taflan", Rize ve Trabzon'da ise "laz kirazı" ya da "Gürcü kirazı" gibi farklı isimlerle de bilindiğini belirten Akar, tat, meyve rengi, burukluk ve meyve iriliği bakımından çok farklı türleri bulunduğunu aktardı. Akar, kayıt altına alınan karayemiş türlerindeki farklılıkları şöyle anlattı:"Aynı bölgede hatta aynı ilde yetişen karayemiş türleri dahi birbirinden farklı olabiliyor. Meyvenin büyüklük açısından az iri taneliden çok iri taneliye, renk olarak sarıdan koyu kırmızı tonlara, tat olarak ise az burukluktan çok burukluğa doğru gidişat gözlemlediğimizi anlatabiliriz. 'Giresun'daki karayemişin tadı daha az buruk, Trabzon'dakinin rengi daha kırmızı' gibi bir söylemde bulunmak yanlış olur çünkü aynı il içinde bile değişiklikler olabiliyor."Karayemişin meyve olarak direkt tüketildiği gibi, farklı işlemlerden geçirilerek de sofralarda yer bulduğunu belirten Akar, "Özellikle Rize'de karayemişin kurutularak tüketildiğini biliyoruz. Yöre halkı kurutup, kış mevsiminde çerez olarak tüketebiliyor hatta çekirdekli olarak kurutuyorlar. Giresun'da ise tuzlaması ve kış mevsiminde kavrularak yapılan yemeği çok meşhurdur. Lezzetli, besin değeri yüksek bir yemektir." diye konuştu. Kaynak:AA

E-bülten için aşağıdaki bilgileri doldurmanız yeterli.

Giriş Yap

Şifremi Unuttum Kayıt Ol

Kayıt Ol

Şifremi Unuttum