Haberler

RETT SENDROMU'NUN ARTIK TEDAVİSİ VAR

Contemporaray Clinical Trials dergisinde, Trofinetid Gizlilik Sözleşmesinin, dosyalama ve inceleme için Eylül 2022'de FDA tarafından kabul edildiği haberi yer aldı.  Buna göre FDA, Acadia Pharmaceuticals’un DAYBUE'yi iki yaş ve üzerindeki yetişkin ve pediatrik hastalarda Rett sendromunun tedavisi için onayladı. Rett sendromunun tedavisi için onaylanan ilk ve tek ilaç olan DAYBUE, Amerikan İlaç ve Gıda Dairesi FDA tarafından onaylandı.  Acadia İlaçları'nın CEO'su Steve Davis bu gelişmenin Rett topluluğu ve Acadia için önemli bir dönüm noktası olduğunu belirtti. Davis “Bugünün gerçeğe dönüşmesine katkıda bulunan tüm Rett sendromlu hastalara, bakıcılara, klinik araştırmacılara ve çalışanlarına minnettar olduğunu ve DAYBUE'yu hastalara olabildiğince çabuk ulaştırmayı dört gözle beklediklerine” dikkat çekti. NADİR HASTALIKLAR ARASINDA Rett sendromu, nadir, genetik, nörolojik bir hastalıktır. Tipik olarak X kromozomu üzerinde bulunan MECP2 geninde oluşan bir mutasyonun neden olduğu karmaşık, nadir, nörogelişimsel bir bozukluktur. Rett sendromu neredeyse sadece kızlarda (iki X kromozomu olan) görülür, çok az erkeği etkileyer. Çünkü (sadece bir X kromozomu olan) erkek bebekler genellikle hayatta kalmaz.  Bebek, 6 ila 18 aylık olana kadar normal bir gelişim dönemi ile karakterizedir, ardından edinilen iletişim becerilerinin kaybı ve amaçlı el kullanımı ile önemli bir gelişimsel gerileme gelir. Rett sendromunun semptomları ayrıca el sıkma ve alkışlama gibi el stereotipilerinin gelişimini ve yürüme anormalliklerini içerebilir. "Normale yakın" bir gelişim döneminden sonra, çocuk 1 ila 2 yaşları arasında genellikle hareketlilik, konuşma ve el kullanımı gibi temel becerilerde gerileme yaşar. Çocuk bu aşamada çok içine kapanık görünebilir ve bu genellikle otistik spektrumda olduğuna dair yanlış bir teşhise yol açar. Regresyon sonrası epilepsi, solunum bozukluğu, skolyoz, ve bağırsak problemleri gibi çoklu komorbiditeler ortaya çıkar. Bozukluk genetik olsa da, vakaların çoğunda kalıtsal değildir. Rett sendromlu kişilerde derin ve çoklu fiziksel ve öğrenme engelleri vardır. Hayatları boyunca destek için tamamen başkalarına bağımlıdırlar. Rett sendromunun ABD’de  6 ila 9 bin hastayı etkilediği, yaklaşık 4 bin 5 yüz hastada da teşhis edildiği öngörülüyor. Avrupa Birliği ülkelerinde görülme sıklıği ise 1/10000 olarak bildirilmiştir. ONAY SÜRECİ VE YAN ETKİLER DAYBUE'nin FDA onayı, 5 ila 20 yaşları arasındaki Rett sendromlu 187 kadın hastada trofinetidin plaseboya karşı etkinliğini ve güvenliğini değerlendiren önemli bir Faz III LAVENDER çalışmasının sonuçlarıyla desteklenmiştir.  Çalışmada 12’nci haftada, DAYBUE ile tedavi, Rett Sendromu Davranış Anketi (RSBQ) toplam skorunda (p=0,018) ve Clinical Global Impression (CGI-I) ölçeği puanında (p=0,003) başlangıca göre değişiklikle ölçüldü. Bunun üzerine, her iki birincil etkililik uç noktasında plaseboya kıyasla istatistiksel olarak anlamlı bir iyileşme kaydedildi. RSBQ Rett sendromunun bir dizi semptomunu değerlendiren seslendirmeler, yüz ifadeleri, bakışlar, el hareketleri (veya klişeler), tekrarlayan davranışlar, nefes alma, gece davranışları ve ruh hali dahil olmak üzere bir bakıcı değerlendirmesidir. CGI-I, bir hastanın iyileşip iyileşmediğini veya kötüleştiğini gösteren küresel bir doktor değerlendirmesidir. Çalışmada en sık görülen yan etkiler ishal (%82) ve kusma (%29) olmuş. Uluslararası Rett Sendromu Vakfı CEO'su Melissa Kennedy, "Bu gelişimin, Rett sendromu topluluğu için tarihi bir gün ve bu durum için onaylanmış bir tedavinin gelmesini sabırsızlıkla bekleyen hastalar ve bakıcılar için anlamlı bir an" olduğuna dikkat çekti. Öte yandan Trofinetid Gizlilik Sözleşmesi, dosyalama ve inceleme için Eylül 2022'de FDA tarafından kabul edildi. Şirket, DAYBUE'nin Nisan 2023'ün sonuna kadar piyasaya sunulmasını bekliyor. KAYNAKÇA: AYDINLIK GAZETESİ/ https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S1551714422000301?via%3Dihub

Abdi İbrahim İlaç , Kristal Havan Ödülleri Kapsamında 5 Kategoride Ödül Kazandı

1912 yılından bu yana hayatı iyileştirme misyonuyla hareket eden Abdi İbrahim, Ar-Ge alanında gerçekleştirdiği çalışmaları ve yatırımlarıyla 11. Uluslararası İlaç Kimyası Kongresi kapsamında verilen Kristal Havan Ödülleri’nde 5 dalda ödüle layık görüldü. Kimyagerler Derneği'nin bu yıl Antalya’da 11’incisini düzenlediği Uluslararası İlaç Kimyası Kongresi’nin açılış gününde, ilaç şirketlerinin Ar-Ge alanındaki çalışmaları 7 ayrı kategoride ödüllendirildi. Bu kapsamda Abdi İbrahim, “En Fazla Ar-Ge Yatırımı Yapan İlaç Firması” kategorisi de dahil olmak üzere 5 dalda ödülün sahibi oldu.  AR-GE YATIRIMLARINA HIZ KESMEDEN DEVAM EDİYOR Abdi İbrahim’in Türkiye’de en çok Ar-Ge yatırımı gerçekleştiren şirketlerden birisi olduğuna dikkat çeken Abdi İbrahim Ar-Ge Direktörü Udaya Dude gerçekleştirdiği konuşmada, Ar-Ge ve inovasyon çalışmalarının odağında, ulusal ve uluslararası pazarlarda Abdi İbrahim'e rekabet üstünlüğü kazandıracağını düşündükleri yüksek teknoloji gerektiren katma değeri yüksek ürünlerin yer aldığını söyledi. Tüketici sağlığı alanında rakiplerinden farklılaşan ürünler ve iş modelleri geliştirme, biyoteknoloji alanında ise kendi biyoteknolojik ilaçlarını üretmek için çalışmalarını aralıksız sürdürdüklerini dile getiren Dude, bu çalışmalarında Ar-Ge vizyonunun büyük rolü ve katkısı olduğunu söyledi. Ar-Ge merkezlerinin, ulusal ve uluslararası ilaç endüstrisinin değişen ve gelişen ihtiyaçlarına cevap verebilmek amacıyla inhalasyon teknolojisi ve nanoteknolojik yöntemlerle ilaç geliştirme yeteneği ve altyapısına sahip olduğunun altını çizen Dude, şirket içinde yürütülen projelerin yanı sıra, yurt içi ve yurt dışındaki bilimsel kuruluşlarla hayata geçirdikleri ortak projeler ile know-how transferi gerçekleştirdiklerini söyledi. Türkiye'nin ve ilaç sektörünün geleceğine yönelik yeni adımlar atma vizyonları çerçevesinde, Ar-Ge çalışmalarına hız kesmeden devam edeceklerini söyleyen Dude, bu alandaki yatırımlarının böylesi prestijli organizasyonlarda ödüllerle taçlandırılmasının kendilerini hem sevindirdiğini hem de daha iyisini yapmak için motive ettiğini de söyleyerek konuşmasını sonlandırdı.   Abdi İbrahim’in ödül kazandığı kategoriler ise şöyle:  •2021 en fazla Ar-Ge harcaması yapan ilaç firmaları •2021 Ar-Ge merkezinde en fazla proje üreten ilaç firmaları •2021 Ar-Ge merkezinde en fazla personel istihdam eden ilaç firmaları  •2021 Ar-Ge merkezinde görevli kadın personel sayısı •2021 Ar-Ge merkezinde görevli yüksek lisans ve doktoralı personel sayısı Kaynak : Basın Bülteni

BioNTech ve OncoC4, Çoklu Katı Tümör Endikasyonlarında Yeni Kontrol Noktası Antikorunu Birlikte Geliştirecek

BioNTech, anti-CTLA-4 monoklonal antikor adayı ONC-392’yi geliştirmek ve ticarileştirmek için OncoC4’ten dünya çapında özel lisans alacak. BioNTech ve OncoC4, 2023’te başlaması planlanan randomize Faz 3 denemesiyle çeşitli katı tümör endikasyonlarında monoterapi veya anti-PD1 ile kombinasyon halinde ONC-392’yi birlikte geliştirecek. BioNTech ayrıca terapötik etkiyi artırmak ve daha büyük hasta popülasyonlarının kilidini açmak amacıyla tamamlayıcı etki biçimlerini değerlendirmek için ONC-392’yi tescilli onkoloji ürünü adaylarıyla birleştirmeyi planlıyor. OncoC4, 200 milyon $’ı önceden alacak ve geliştirme, düzenleyici ve ticari dönüm noktası ödemeleri ve çift haneli kademeli telif ücretleri almaya uygun olacak.  BioNTech SE ile kendini aşağıdakilerin keşfine ve geliştirilmesine adamış bir klinik aşamalı biyofarmasötik şirketi olan OncoC4, Inc. (“OncoC4”) kanser tedavisi için yeni biyolojik ürünler, bugün OncoC4’ün yeni nesil anti-CTLA-4 monoklonal antikor adayı ONC-392’yi çeşitli kanser endikasyonlarında monoterapi veya kombinasyon tedavisi olarak geliştirmek ve ticarileştirmek için dünya çapında özel bir lisans ve işbirliği anlaşması imzaladıklarını duyurdu. . İşlemin, alışılagelmiş kapanış koşullarına ve düzenleyici izinlere tabi olarak 2023’ün ilk yarısında kapanması bekleniyor. CTLA-4, çeşitli mekanizmalar yoluyla bağışıklık hücrelerinin aktivitesini inhibe eden bir moleküldür. OncoC4’ün CTLA-4 antikor adayı ONC-392, tümör mikroçevresindeki immünosupresif T hücrelerini (düzenleyici T hücreleri, “Treg’ler”) silmeyi, ancak sağlıklı dokulardaki Treg’leri korumayı amaçlar. Potansiyel olarak farklılaştırılmış bir güvenlik profili ile ONC-392, klinikte daha etkili bir doz rejimi ve daha başarılı tümör öldürme elde edebilir. İlerlemiş katı tümörleri olan hastalarda devam eden Faz 1/2 çalışmasından ( NCT04140526 ) elde edilen veriler, 2022 ve 2021’de SITC’de sunuldu.burada ONC-392, metastazlı hastalarda, özellikle PD-1 ve CTLA-4’ü hedefleyen immünoterapilerde ilerleyen hastalarda, tek ajan olarak veya pembrolizumab ile kombinasyon halinde cesaret verici klinik aktivite gösterdi. ONC-392, immünoterapiye dirençli küçük hücreli dışı akciğer kanseri (“NSCLC”) için bir monoterapi olarak ABD Gıda ve İlaç İdaresi’nden (“FDA”) Fast Track atamasını aldı. PD-1’e dirençli NSCLC’nin monoterapisindeki veriler, ONC-392’yi bu endikasyonda mevcut bakım standardına (NCT05671510) karşı monoterapi olarak değerlendirecek olan randomize bir Faz 3 çalışmasının başlatılmasını desteklemektedir . Aday şu anda platine dirençli yumurtalık kanserinde ( NCT05446298 ) pembrolizumab ile bir kombinasyon tedavisi olarak ek bir Faz 2 çalışmasında değerlendirilmektedir . BioNTech’in CEO’su ve Kurucu Ortağı Prof. OncoC4 tarafından ONC-392 antikorları üzerinde sunulan veriler, farklılaştırılmış bir güvenlik profiline ve çeşitli tümör tiplerinde teşvik edici klinik aktiviteye işaret etmektedir. İster tek başına ister kişiselleştirilmiş immünoterapilerimizle birlikte kullanılsın, bu antikorun immüno-onkoloji portföyümüze değerli bir katkı olduğuna inanıyoruz.” OncoC4’ün Kurucu Ortağı, CEO’su ve Bilimsel Baş Sorumlusu PhD Yang Liu, “Spesifik etki mekanizması nedeniyle, ONC-392’nin CTLA-4 hedefli immünoterapinin erişimini genişletme potansiyeline sahip olduğuna inanıyoruz” dedi . “Karşılanmamış tıbbi ihtiyaçları olan kanser endikasyonları için ONC-392’yi geliştirmede BioNTech ile el ele çalışmayı dört gözle bekliyoruz.” Kaynakça:HTTPS://İNVESTORS.BİONTECH.DE

İklimlendirme Sektörünün Gelecekteki Parlayacak Yıldızı AirPlus

Memnuniyet üreterek gelecekte de aranan olmak Stratejisini “Memnuniyet üreterek gelecekte de aranan olmak” olarak belirleyen AIRPLUS, ürün, mühendislik, işçilik ve hizmet (servis ve bakım) kalitesi, müşterileriyle olan ilişkilerinde çözüm ortaklığı anlayışına sahip olması, hızlı ve firmaların iş sürekliliğini sağlayacak şekilde çalışma prensibi, dürüstlüğü ve güleryüzlü, teknik bilgi üstünlüğüne (özel ihtiyaçlara, özel projelere göre tasarım) sahip özellikleriye öne çıkan bir firma olarak, yurtiçi ve yurtdışı pazarda satış ve servis hizmeti sağlamaktadır. İklimlendirme sektöründe 10 senedir %100 Türk Sermayesi ile üretim yapan ve hizmet veren AIRPLUS İKLİMLENDİRME TEKNOLOJİLERİ’nin ürünleri, Türkiye’nin yanısıra, Azerbaycan, Gürcistan, Türkmenistan, Kazakistan, Irak ve İran gibi farklı iklimlere sahip bir çok ülkede yıllardır kullanılıyor. AIRPLUS’ın ürün gamı HVAC projelerinin tamamını kapsayacak şekilde oldukça geniş: Klima Santrali (müşteri isteğine bağlı olarak otomatik kontrol panolu / ihtiyaca göre özel tasarım), DX Bataryalı Klima Santrali (otomatik kontrol panolu / ihtiyaca göre özel tasarım), Çatı Tipi Paket Klima Santrali (Rooftop), Hijyenik Tip Paket Klima Santrali, Gizli Döşeme Tipi Fan Coil Ünitesi, Kapalı Yüzme Havuzu Nem Alma Santrali, Davlumbaz Santrali (Elektrostatik Filtreli), Tavan Tipi Isı Pompalı Isı Geri Kazanım Cihazı, Tavan Tipi Isı Geri Kazanım Cihazı, DX Bataryalı Tavan Tipi Isı Geri Kazanım Cihazı, Hücreli Aspiratör, Vantilatör, Sıcak Hava Apareyi (Aksiyal/Radyal Fanlı), Yer Konvektörü, Şaft Damperi, Sığınak Fanı, Dikdörtgen Kanal Tipi Fan, Kanal Tipi Elektrikli Isıtıcı, HEPA Filtre Kutusu. AIRPLUS, üretimini İstanbul Çekmeköy’deki tesisinde kalifiye personeli ile yapıyor, ilk yatırım maliyeti, ekipman ve işçilik kalitesi, enerji verimliliği, projeye uygun esnek çözüm alternatifleri, uygun teslim süreleri ve özgün tasarımı ile dikkatleri üzerine çekiyor. Ar-Ge ve Ür-Ge bölümlerindeki mühendislik çalışmaları sayesinde AHU selection programımızla ve yüksek imalat kalitesiyle, standart veya müşteri taleplerine uygun özel ürünler AIRPLUS tarafından tasarlanıp yapılmaktadır. AIRPLUS tarafından, kullanım konforu sağlayan “Akıllı cihazlar”ın üretilebilmesi (son kullanıcının tek parametre (mesela ortam sıcaklığı) girerek, kalan hesaplamayı yapmak zorunda kalmamasını sağlayan touch screen panelin kullanılıyor olması firmaların AIRPLUS’ı işortağı olarak seçmesinde önemli rol oynamaktadır. Teknolojiyi ve yenilikleri takip eden AIRPLUS, müşteri memnuniyeti odaklı olarak çalışmalarına devam etmektedir. Kaynak:Airplus

Kök Hücre Üretim Uygulama ve Araştırma Merkezi (ESTEM) , Akışkan Mikroçip Teknolojisiyle Bilime Yeni bir Yaklaşım Getiriyor

Canlı Deneğe İhtiyaç Duymadan Tedavi Geliştiriyorlar Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Hücresel Tedavi ve Kök Hücre Üretim Uygulama ve Araştırma Merkezi (ESTEM), tedavi geliştirilmesinde mikro akışkan çip... Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Hücresel Tedavi ve Kök Hücre Üretim Uygulama ve Araştırma Merkezi (ESTEM), tedavi geliştirilmesinde mikro akışkan çip teknolojisiyle canlı denemesi yapmadan risk, maliyet ve süreyi düşürüyor. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Hücresel Tedavi ve Kök Hücre Üretim Uygulama ve Araştırma Merkezi (ESTEM), yeni ilaç molekülü ya da tedavi seçenekleri üzerinde çalışmalarına devam ediyor. Kök hücre ile ilgili ileri düzey bilimsel araştırmalar yapılan merkezde, insandan alınan kan damlası gibi küçük örneklerle mikro akışkan çip teknolojisi kullanılarak insan doku ve organlarını taklit edebilen organ platformları üretiliyor. Hastalık için geliştirilen ilaç ya da tedavi seçeneğinin denenmesinde ise canlı denek yerine organı taklit eden bu platformlar kullanılıyor. Böylece tedavi seçeneklerinin geliştirilmesinde maliyet, süre ve yan etki riski azaltılıyor. "Geleneksel yöntemlerle basit bir ilacın geliştirilmesi ilk başta 15 yıl sürüyor" Hastalıklara tedavi geliştirmede teknolojik sistemlere ihtiyaç duyduklarını aktaran ESTEM Mems ve Doku Mühendisliği Birimi Sorumlusu Doç. Dr. Hüseyin Avcı, "Çip üzerinde organ platformları, çip üzerinde laboratuvar platformları son zamanlarda çok popüler olan bir alan. Özellikle Covid-19 bize gösterdi ki bizim hastalıklara karşı bir tedavi geliştirmede geleneksel yöntemlerden ziyade teknolojik, insan vücudunu ve organlarını mimik eden sistemlere ihtiyacımız var. Geleneksel yöntemlere baktığımız zaman basit bir ilacın geliştirilmesi ilk başta yaklaşık 15 yıl sürüyor. İlk başta 15 bin tane bileşik ve 3 milyar dolar gibi bir yatırıma ihtiyaç duyuyor. Bu çok uzun ve masraflı bir süreç. Biz bilim insanları olarak yeni teknolojiler üzerinde çalışıyoruz" ifadelerini kullandı. "Aynen insandaymış gibi cevaplar alabiliyorsunuz" Mikro akışkan çip teknolojisi sayesinde insansız yapılan deneylerde insandaki gibi sonuçlar alınabildiğini vurgulayan Doç. Dr. Avcı, "Mikro akışkan çiplerin esas amacı insan vücudundaki hangi organı ve dokuyu hedefliyorsak, hatta birden fazla organ ve dokuyu bu çiplerle beraber üretmiş oluyorsunuz. Burada bir hayvan ya da insan denemesi yapmadan, ilaç molekülünü ya da tedavi protokolünü mikro akışkan çipler üzerinde oluşturduğunuz organ platformlarına uygulayarak aynen insandaymış gibi cevaplar alabiliyorsunuz. Doğruluğu daha yüksek olabiliyor. Hayvan deneylerine göre daha iyi sonuçlar elde ediliyor, yan etkileri görebiliyorsunuz. Bu, 15 yıllık süreyi kısaltmak ve 3 milyar dolarlık maliyeti azaltmak anlamına geliyor. Herhangi bir hastalığa karşı daha hızlı aksiyon almamızı sağlıyor" diye konuştu. "Siz ilacı almadan oluşan reaksiyonları görmek mümkün" İlaç kullanması gereken kişiden alınan örnekle geliştirilen organ platformunda yan etkiye dair test yapılabileceğini söyleyen Doç. Dr. Hüseyin Avcı, "Burada ilaç gelişiminde, toksik malzemelerin elimine edilmesinde ve kozmetik sektöründe vücutta kritik bir organ var, karaciğer. Yapılan araştırmalarda da insan vücudunda yan etkileri görebilmek ve tahmin edebilmek mümkün ancak en zoru karaciğerdir. Karaciğer vücudumuzun fabrikası ve çok kritik bir organ. Her ilaç gelişimi ve tedavi edici yaklaşımlarda karaciğer hep ön plandadır. Bu nedenle bizim başlangıç noktamız karaciğer oldu. Burada insan vücudundan biyopsiyle ya da bir küçük kan damlasıyla UPK teknolojileriyle insandan insana değişen karaciğeri benzetebiliyoruz. Siz ilacı almadan oluşan reaksiyonları görmek mümkün. Bu da çığır açan bir teknoloji" dedi. Kaynak :AA

Türkiye'nin İlk Steril İnhalasyon Tesisi Faaliyete Başladı

GSK Türkiye ve Abdi İbrahim iş birliğinde, T.C. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi’nin desteğiyle hayata geçirilen Steril İnhalasyon Tesisi’nin resmi açılışı Abdi İbrahim Esenyurt Üretim Kompleksi’nde gerçekleştirildi. İki şirketin teknoloji, bilgi birikimi ve tecrübesinin eseri olan tesis yatırımı ile ülkemizde ilaç üretiminin yerelleşmesi hedefine katkı sunulması ve 5 yıl içinde toplam değeri 2 milyar TL'yi bulan 600 milyon adet nebül üretilmesi hedefleniyor. GSK’nın liderliğinde geliştirilen ve solunum yolu hastalıklarının tedavisinde ilaç olarak kullanılan nebül teknolojisinin, Abdi İbrahim’in Esenyurt Üretim Kompleksi’nin içerisinde yer alan Steril İnhalasyon Tesisi’nde üretilecek olmasıyla, toplum sağlığı ve ülke ekonomisine önemli katkılar sağlaması amaçlanıyor.  340 milyon TL tutarında bir yatırımla kurulan uluslararası standartlardaki tesis, GSK Türkiye’nin son 10 yılda imza attığı en büyük yatırım olurken, şirketin tüm nebül portföyünün üretildiği dünyadaki tek üretim merkezi olma özelliğini de taşıyor.  GSK Türkiye Genel Müdürü Selim Giray, “Astım ve KOAH gibi solunum hastalıkları tüm dünyada ve ülkemizde önemli toplumsal sağlık sorunları arasında yer alıyor. Bugün ülkemizde yaklaşık 8 milyon kişinin bu hastalıklarla mücadele ettiğini biliyoruz. Büyük bir ekip öncülüğünde Avusturalya’daki GSK üretim tesisinden ülkemize gerçekleştirdiğimiz bu ileri teknoloji ve bilgi transferi ile global standartlardaki bir tesisi ülkemize kazandırmaktan ve ilaç üretiminin yerelleşmesine katkı sağlamaktan gurur duyuyoruz. Açılışını gerçekleştirdiğimiz Steril İnhalasyon Tesisi’ni Abdi İbrahim ile 30 yılı aşkın bir süredir devam eden güçlü iş birliğimizin en önemli yansıması olarak görüyorum. İlaç ithalatından yerel üretime geçişte önemli bir adım niteliğinde olan bu büyük yatırımı, güçlü altyapı ve eşsiz bilgi birikimi ile yalnızca sektörümüz için değil tüm ülkemiz için gurur kaynağı olan Abdi İbrahim ile hayata geçirmeyi bir ayrıcalık olarak kabul ediyorum. Tesisimizin ülkemize hayırlı olmasını ve ülkemizdeki milyonlarca hastanın şifa bulmasına vesile olmasını dilerim” dedi. Ülke ekonomisi ve ilaç sektörü için önemli bir yatırım Abdi İbrahim Genel Müdürü Dr. Süha Taşpolatoğlu da, Abdi İbrahim olarak sadece bugüne değil geleceğe de hizmet etme bilinciyle, geleceğin tedavi ihtiyaçlarını da karşılayacak yatırımlar yapma vizyonuyla hareket ettiklerini söyledi. Tesisin hem sektör hem de ülke ekonomisi için önemine işaret eden Dr. Taşpolatoğlu, şöyle dedi: “GSK ile 30 yılı aşkın süredir kıymetli bir iş ortaklığı yürütüyoruz. Yaklaşık 4 senede hayata geçen bu yatırım projesiyle, iş ortaklığımızı taçlandırmış olduk. Tesis, GSK’nın tüm nebül portföyünün üretildiği dünyadaki tek üretim merkezi konumunda. Solunum, Abdi İbrahim için stratejik bir alan ve bu alanda tüm ihtiyaca yetecek şekilde geniş bir ürün portföyü sunuyoruz. GSK’nın bu alandaki yatırımı için Abdi İbrahim’i seçmesi bizim için gurur verici. Biz ülkemize, sektörümüze, insanımıza ve ekibimize güveniyoruz. Öncü yatırımlarımızla ülkemizin ilaçta önemli bir oyuncu olma hedefine katkı sunuyoruz, sunmaya da devam edeceğiz. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi’ne bizlere verdikleri destek, iş ortağımız GSK’ya değerli iş birlikleri için bir kez daha teşekkür etmek isterim. Steril İnhalasyon Tesisimiz, sektörümüze ve Türkiye’ye hayırlı olsun.” Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı A. Burak Dağlıoğlu ise, şöyle konuştu: “Cumhurbaşkanımızın liderliğinde 2003 yılından beri ülkemizin kalkınması için birçok sektörde olduğu gibi yaşam bilimleri özelinde de Ar&Ge ve inovasyonu destekleyerek yatırımları teşvik eden ve ihracatın artmasını sağlayan pek çok reform gerçekleşti. 7 milyar dolarlık ilaç pazarı ile dünyada ilk 20’de yer alan Türkiye, küresel sağlık ekosisteminin ilgisini cezbeden bir merkez konumunda. Yatırım Ofisi olarak nitelikli yatırımları hedeflerken, Türk şirketler ile uluslararası şirketlerin başarılı ve sektörü güçlendirici iş birliklerini her zaman destekliyoruz. Solunum yolu hastalıklarında yerli ilaç tedariğimiz açısından son derece önemli olacak bu tesisin GSK’nın tüm nebül portföyünün üretildiği dünyadaki tek merkez olacak olması, bizim sıklıkla vurguladığımız ülkemizin üretim, Ar&Ge, lojistik gibi pek çok alanda merkez olma özelliğini destekleyen başarılı bir örnek. GSK ve Abdi İbrahim İlaç’a 340 milyon liralık bu yatırım için teşekkür eder, yatırımın ülkemize hayırlı olmasını temenni ederim.” Kaynak : Basın Bülteni

TTD - ISO 14644 Standart Serisi Egitimleri 15 -16 Mart'ta Gerçekleştirilecek

Temizoda Teknolojileri Derneği Eğitim Günleri - Crowne Plaza Asia Oteli EĞİTİM TAKVİMİ 15 Mart 2023 / Temizoda Sınıflandırma, İzleme ve Risk Tabanlı Çevresel İzleme Planı (ISO 14644-1:2015,ISO 14644-2:2015)                           Temizoda İşletme, Personel ve Temizlik (ISO 14644-5:2004 / TS EN ISO 14644-5:2006)  16 Mart 2023 / Test Metotları (Temizoda Validasyonu)(ISO 14644-3:2019)                         Temizoda Tasarım, Yapım ve Devreye Alma (ISO 14644-4:2022)  EĞİTİM DETAYLARI  Modül 1 : Temizoda Sınıflandırma, İzleme ve Risk Tabanlı Çevresel İzleme Planı (ISO 14644-1:2015,ISO 14644-2:2015) Eğitmen : Haşim SOLMAZ * ISO Teknik Komite 209 tarafından revize edilen ISO 14644-1:2015 standardının uygulamada getirdiği yenilikler, saha uygulayıcılarını bekleyen yeni uygulamalardaki pratik yaklaşımlar ve ipuçlarının ele alınacağı, teorik ve pratik bilgiler ile desteklenecek interaktif bir eğitim. İzleme başlığı altında temizodaların sürekli izlenmesi, izleme planı oluştururken dikkat edilmesi gereken hususlar ve risk tabanlı yaklaşımla ele alınan izleme planları örneklerle paylaşılacaktır. Modül 2 : Test Metotları (ISO 14644-3:2019) Eğitmenler :Dilek SUNAR - Alper SARI * Test Metotları (ISO 14644-3:2019)standardında anlatılan Test yöntemlerinin ve tavsiye edilen test cihazlarının  açıklandığı ve uygulamalardaki pratik yaklaşımlar ve ip uçlarının da  ele alınacağı, teorik ve pratik bilgiler ile desteklenecek interaktif bir eğitim. Modül 3 : Temizoda Tasarım, Yapım ve Devreye Alma (ISO 14644-4:2022) Eğitmenler : Metin KENTER - Orkun ÖZKURT * Uluslararası güncel ISO 14644-4: 2022 standardı esas alınarak; Temizoda'ların tasarımında, kurulumunda ve devreye alma sürecinde bilinmesi ve dikkat edilmesi gereken temel konular anlatılacak, alternatif yöntemlerin avantaj ve dezavantajları irdelenecektir. Yeni ve eski standart arasındaki farklar incelenecektir. Modül 4 : Temizoda İşletme, Personel ve Temizlik (ISO 14644-5:2004 / TS EN ISO 14644-5:2006 ) Eğitmen : Alper SARI * ISO 14644 Standard Serisi Eğitimleri 2020 Programı çerçevesinde, Standardın 5. Bölümündeki temel bilgiler paylaşılacak, işletme sistemleri, temizoda kişisel koruyucu donanımları, personel, materyaller, ekipmanlar ve temizoda’ların temizlenmesi konuları detaylı olarak işlenecek ve uygulamaların nasıl olması gerektiği anlatılacaktır  *Kursiyerler eğitim programı içinde her gün tek modül eğitim alabilirler. EĞİTİM SAATLERİ / 15-16 MART 2023 09:00-10:00 Kayıt - İkram 10:00-10:50  DERS 1 10:50-11:10 Ara - Çay/kahve 11:10-12.00 DERS 2 12:00-13:30 Öğle Yemeği 13:30-14:20 DERS 3 14:20-14:40 Ara - Çay/kahve 14:50-15:30 DERS 4 15:30-16:00 Network -İkram ** Bir Modül  İçin Günlük Eğitim Programıdır. Eğitimler paralel 2 salonda yapılmaktadır. EĞİTİM ÜCRETLERİ 1 Günlük eğitim / 1 Modül : 4.500 TL, TTD Üyelerine % 10 indirimli 4.100 TL 2 Günlük eğitim / 2 Modül : 7.500 TL, TTD Üyelerine % 10 indirimli 6.750 TL * Temizoda Teknolojileri Derneği; ICCCS ve CTCB-I resmi üyesidir. Eğitimler teorik verilmektedir. Eğitim öncesi kursiyerlere eğitim kitapçıkları verilir. Eğitim sırasında değerlendirme anket ve sınavları ıyapılmaktadır. Eğitim sonrası katılım sertifikası verilmektedir. Detaylı Bilgi Kaynak : TTD Basın Bülteni

Hepa Filtre için Önemli Parametreler Nelerdir ?

HEPA filtre, havadaki partikül sayısını azaltmak için temiz ve kontrollü ortamlarda kullanılan bir pileli hava filtresi türüdür. HEPA, Yüksek Verimli Partikül Hava (filtre) ifadesinin kısaltmasıdır. HEPA filtreler, insanları, ürünleri ve süreçleri hava akımında dolaşabilen en küçük partiküllerden bile korumak için temiz ve kontrollü havanın gerekli olduğu uygulamalarda kullanılır. Bir HEPA filtresinin birincil işlevi, hava akımındaki partikülleri yakalamak ve ortam içinde sağlanan havanın optimal olmasını sağlamaktır. Tüm HEPA filtreleri eşit üretilmemiştir ve bu nedenle HEPA filtreleri bir dizi temel özellik üzerinde değerlendirilmelidir. Bunların en önemlisi;                              ​Son kullanıcılar yalnızca EN1822:2019 ve ISO 29463 test standartlarını kullanarak bir HEPA filtresinin üretilip üretilmediğini anlayabilir. EN1822 standardı, 1990 yılından bu yana birçok revizyona sahiptir. Bu standardın son revizyonunda, testin küresel olarak kabul edilmesini sağlamak için ISO 29463 standardı yayınlanmıştır. HEPA filtrenin kullanım yeri nere olursa olsun bu standartlara göre ayrı ayrı sertifikalandırıldığı kontrol edilmelidir. Yüksek teknolojili test laboratuvarına sahip olan Mikropor hem EN1822:2019 hem de ISO 29493 standardına göre test yapıp sertifika vermektedir. EN1822:2019 ve ISO 29463 Arasındaki Farklar   ISO 29463 standardının temeli EN1822dir ve ISO 15E ile SIO 75U arasında değişen 13 farklı filtre sınıfı vardır.      Ekim 2011'de Uluslararası Standardizasyon Örgütü (ISO), Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa'da kullanılan çeşitli filtre standartlarının uyumlaştırılmasını hızlandırmak amacıyla ISO 29463 Bölüm 1-5'i yayınladı. ISO 29463, EN1822’de belirtildiği gibi EPA, HEPA ve ULPA filtre sınıflarını korur. Yeni ISO standardındaki değerlendirme MPPS’deki ( Most Penetrating Particle Size) yani yakalanması en zor tanecik çapındaki verimlilik değerine göre yapılır.   İki standard arasında partikül filtresi sınıflandırmasında fark vardır. İlk olarak ISO 29463, EN 1822’ye göre E11 sınıfına eşdeğer ISO 15E filtre grubu ile başlar. EPA filtre sınıfı E10’u kapsamaz. Diğer fark ise EN1822 standardına göre H14 sınıfı filtrelerin MPPS deki verimlilik değeri %99.995’ten büyük %99,9995’ten küçük olarak tanımlanır. Yani MPPS deki verimlilik değeri %99,9993 olan bir filtre EN1822 standardına göre H14 yani HEPA olarak sınıflandırılır. Fakat ISO 29463 standardına göre MPPS’deki verimlilik değeri %99,993 olan bir filtre ISO 50 U yani ULPA filtre olarak sınıflandırılır.                                        Kaynak : Mikropor Blog İçerik        

İç Hava Kalitesi Enerji Maliyetlerini Doğrudan Etkiler

Günümüzde, her geçen gün artan çevre sorunlarının başında gelen hava kirliliği, geleceğin dünyasını ciddi şekilde tehdit etmekte, ekolojik tehlikelerle karşı karşıya bırakmaktadır. Dünya nüfusunun hızla artmasına paralel olarak, artan enerji kullanımı, endüstrinin gelişimi ve şehirleşmeyle ortaya çıkan hava kirliliği insan sağlığı ve diğer canlılar üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır. Havada oluşan bu kirliliğin sonucunda küresel ısınmanın etkisi günden güne artmaktadır.  Temiz hava ve küresel ısınma güçlü şekilde birbirleri ile bağlantılıdır. Bu sebepten dolayı iç hava kalitesi her zamankinden daha önemlidir. İyi bir iç hava kalitesi ile insanların sağlığı ve performansları iyileştirilebilir, ayrıca enerji maliyetlerini azaltarak küresel ısınmaya katkı sağlanabilir. Özellikle binalarda temiz hava ve enerji maliyetleri arasında güçlü bir ilişki vardır. Yanlış ekipman kullanımından dolayı enerji maliyetlerinde ciddi artış olabilir ya da yanlış ekipman seçiminden dolayı iç ortam hava kalitesi düşebilir. Yapılacak çalışmalarla hem iç hava kalitesi iyileştirilebilir hem de enerji tasarrufu sağlanabilmektedir. Ayrıca küresel ısınma ve 0 karbon salınımına sahip binalar için düşük enerji tüketimi ile kaliteli ortam havası oluşturulabilir. Bu şartların sağlanması için en önemli parça filtredir. Dışarıdaki hava kirliliğinden koruyan ve iç ortam hava kalitesini arttıran tek ekipman hava filtresidir.                                              İç hava kalitesinin iyileştirilmesinde filtreler çok büyük rol oynamaktadır. Hava kirliliğini daha fazla filtrelemek için daha yüksek verimli filtreleri kullanmak her zaman mümkündür. Fakat iyi hava kalitesinin bir bedeli vardır. Filtreleme sınıfı daha yüksek olursa havaya karşı daha fazla direnç oluşur ve tüketilen enerji miktarı da daha yüksek olur.Verimli filtreler, akış hızı, filtrenin ortalama basınç düşüm değeri, hava akışına karşı direnci ve çalışma süresi ile orantılı ek enerji harcaması oluşturur. Yapılan araştırmalara göre hava filtreleme, bina enerji maliyetlerinin tahmini olarak %15’ini oluşturmaktadır. Bu durum doğru filtre seçiminin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Doğru filtre seçiminin yanı sıra filtre tasarımı, pile geometrisi ve filtre medyası enerji tüketim maliyetine etki etmektedir. Bu parametreler filtrenin ortalama basınç düşüm değerini ve toz tutma kapasitesini yani filtrenin ömrünü doğrudan etkilemektedir. Mikropor yüksek üretim teknolojisi ve mühendislik bilgisi sayesinde yüksek kalitede hava filtresi üreterek düşük enerji maliyeti ile ortam havasını partiküllerden ayırır ve iç hava kalitesinin artmasını sağlar. Hava filtreleri, dünyanın her yerinde geçerli olan ISO 16890 standardına göre test edilmektedir. Ayrıca bağımsız bir kuruluş olan Eurovent, filtrelerin enerji sınıflarının nasıl belirleneceğini belirten bir standart yayınlamıştır. Genel HVAC uygulamaları için hava filtreleri bağımsız olarak test edilir ve Eurovent 4/21 test protokolüne göre sınıflandırılır. Bu testler sonucunda filtrenin enerji tüketim değeri hesaplanır. Bu kuruluşa üye olan üreticiler Eurovent gerekliliklerini yerine getirerek ürünlerine enerji sınıfı etiketi yapıştırmaktadır. Bu sayede kullanıcılar filtrelerinin ne kadar enerji tükettiğini görebilmektedir. Hava filtreleri A+ ‘dan E’ ye kadar sınıflandırılmaktadır, A+ sınıfı en düşük enerji tüketimini, E sınıfı ise en yüksek enerji tüketimini temsil etmektedir. Sınıflandırma, ISO 16890 standardına dayandırılmaktadır ve tüketiciye yıllık enerji tüketimi hakkında bilgi vermektedir. Hava filtreleme ürünleri ve çözümlerinde 35 yıllık deneyime sahip olan Mikropor, tüm dünyadaki müşterilerine sağlık, performans ve konfor için temiz hava sağlanmasına katıda bulunmaktadır. Mikropor hava filtreleri, insanların minimum miktarda enerji kullanarak güvenli şekilde nefes alabilmeleri için gerekli hava kalitesini partiküllerden arındırır ve sağlığa zararlı olabilecek kirliliğe karşı koruma sağlar. Ayrıca kurulu ömürleri boyunca en düşük enerji maliyetini sunar. Doğru hava filtresini seçmek, şirketinizin enerji tasarrufu stratejisinin büyük bir parçası olur ve yükselen enerji maliyetleri karşısında tasarruf yapılmasını sağlar. Kaynak : Mikropor Blog İçerik  

Altaylar Medikal, Global Pazardaki Faaliyetleriyle 14-17 Kasım Tarihlerinde MEDICA 2022 Fuarı'na Katılıyor

Medikal sektörde yüzde 100 yerli üretim cerrahi sarf malzemeler ile  faaliyetlerini sürdüren ve Türkiye genelinde ilaç ve eczacılık kategorisinde, son beş yılda ihracat yapan ilk 100 şirket arasında yer alan  Altaylar Medikal,14-17 Kasım tarihlerinde Almanya Düseldorf'da düzenlenecek MEDICA 2022 Fuarı’nda global sektör profesyonelleriyle buluşuyor. Tüm dünyadan son medikal gelişmelerin sergileneceği organizasyonda, hall 16 stand no A44 de Altaylar Medikal kurumsal standını ziyaret edebilirsiniz. Altaylar Medikal Tibbi Malz. Ins. Teks. Gıda İth. Ihr. San. ve Tic. Şti. Sağlık sektöründe 20 yıllı aşkın tıbbi cihaz uzmanlığına sahip Altaylar Medikal, Cerrahi sarf malzemeler üzerine, 2007 yılında Türkiye’de üretimi olmayan ithalata dayalı; Genel Cerrahi, Beyin ve Sinir Cerrahi, Ürolojik Cerrahi dallarında kullanılan spesifik ürünlerin üretimi ile faaliyete başlamıştır. Üretim hayatı içerisinde, ürün grupları ile Türkiye ihtiyacının büyük bir kısmını karşılarken, sektörün farklı alanlarında ürün yelpazesini genişletip 60’a yakın ülkeye ihracat yapar hale gelmiştir. Çeşitli ürün gruplarında uluslararası şirketlerle yaptığı üretim anlaşmaları doğrultusunda birçok marka adı altında tesislerinde üretim yapmaktadır. Ürünlerinin güvenilirliği ve kalitesi nedeniyle çeşitli prestijli Ulusal/Uluslararası kalite ödüllerine sahip Altaylar Medikal, Türkiye genelinde ilaç ve eczacılık kategorisinde, son beş yılda ihracat yapan ilk 100 şirket arasında yer almaktadır. Tüm ürün gruplarının kendi tesislerinde %100 yerli olarak üretiliyor olması üretimin tüm aşamalarında dünya normlarında kalite standartlarının uygulanmasını mümkün kılmaktadır. Altaylar Medikal, ARGE faaliyetlerinde kendi içinde, konusunda uzman bir ekip oluşturmanın getirdiği inovasyon yeteneği ile TÜBİTAK gibi Türkiye’nin saygın ve modern kuruluşlarıyla yaptığı iş birlikleri neticesinde kendi alanında ilk defa geliştirilen ürün gruplarını Sağlık sektörüne kazandırma seviyesine ulaşmıştır. Altaylar Medikal’in üretim faaliyetlerinin onuncu yılındaki hedefi, ihracat yaptığı tüm ülkelerde %100 Türk sermayeli bir firma olarak marka bilinirliği sıralamasında ilk üç içerisinde yer almaktır. Kaynak : Basın Bülteni  

Bilecik'te Akademisyenler İHA Motoru ve İnsansız Uçak Üretiyor

Makine, Metalurji ve Malzeme, Elektrik Elektronik mühendislikleri bölümlerinden akademisyenler ile lisans öğrencilerinden oluşan ekip, 2020 yılında İHA'ların maliyet ve özelliklerini inceleyerek yük taşıma kapasitesi yüksek bir motor üretebilmek amacıyla prototip hazırladı. Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresince (KOSGEB) desteklenen, AHİ Havacılık firmasının da yer aldığı ve testleri başarıyla sonuçlanan proje için patent alındı. Üniversite-sanayi iş birliğiyle Bilecik Teknokent'te teknoloji geliştirme şirketi kurularak seri üretim aşamasına geçildi. Bulut altı görevleri yapabilecek düşük irtifalı İHA motorlarının temininde yurt dışına bağımlılığı azaltmayı amaçlayan Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Bölümünden Doç. Dr. Burak Öztürk öncülüğündeki 8 kişilik ekip, insansız uçaklarda da söz sahibi olmayı hedefliyor. Doç. Dr. Öztürk, AA muhabirine, proje kapsamında ürettikleri tek silindirli 61 cc ve çift silindirli 170 cc iki İHA motorunun testleri başarıyla geçtiğini anlattı. Tek silindirli motorun her ne kadar proje başında modelcilere satış için tasarlansa da bilhassa hedef uçak ve kamikaze dronlarda kullanıldığını kaydeden Öztürk, diğer motorun ise yüksek taşıma kapasitesinden dolayı askeri ve sivil amaçlı bütün İHA'lara göre tasarlandığını, her ikisinin paramotor gibi hobi amaçlı havacılık faaliyetlerine de uygun olduğunu söyledi. Katıldıkları etkinlik ve fuarlarda sergiledikleri ürünler için savunma sanayi şirketlerinden 30 İHA motoru siparişi aldıklarını, bunları üretip teslim ettiklerini belirten Öztürk, "Bunun üzerine farklı tipte boxer, özel motor siparişleri verdiler. Savunma sanayi şirketleri bilhassa iki zamanlı ve bulut altı görevleri icra edebilen motorlarla alakalı olarak tamamen yüzde 100 yerli uçak ve motor birlikteliği sağlamak adına bize destek verdiler ve çok sayıda sipariş aldık. Şu an 150 motorun siparişi geçildi." diye konuştu. Öztürk, gösterilen ilgi dolayısıyla mevcut iki motora ilaveten yeni projeler için çalışmalara başladıklarını aktardı. Bazı yatırım şirketlerinin de projeyi desteklemek istediği bilgisini veren Öztürk, "Bu sadece benim, üniversitenin değil tamamen öğrencilerimizin başarısıdır. Proje süresince 2-3 yüksek lisans, 3-4 lisans projesi yapılmıştır. Proje kapsamında da gençlerimiz bizimle teorik bilginin yanı sıra uygulamalarda çalışmış ve başarılı yayınlar da ortaya koymuşlardır." ifadesini kullandı. Hedef uçağında ilk sipariş teslim edildi Deneme uçuşlarında birçok kez kaza kırım olayı yaşadıklarını aktaran Öztürk, AR-GE faaliyetlerinde ortaya çıkan sorunları çözme becerisi kazanırken uçak yapma bilgisi de edindiklerini dile getirdi. Öztürk, şöyle devam etti: "Önceden özel ürünler yurt dışından kopyalanırdı. Biz de dünyada en çok yaygın olan insansız hava aracının kalıbını geliştirdik ve testlerde kullanmak için kendimiz üretmeye başladık. Sonrasında fark ettik ki Çin'den bile çok yüksek rakamlarda bu uçaklar geliyor. Bu kapsamda da bir savunma sanayi şirketi hedef uçağı olarak kullanılmak üzere 3 uçak siparişi verdi. Birinin teslimatını yaptık, ikisi hazırlanıyor. Hedef uçak, kamikaze dron aynı zamanda düşük irtifa, bulut altı insansız saha aracı görevi yapabilecek uçaklarımızın da AHİ Edebali V3 ismiyle satışına başlandı. İkinci modelimizden esinlendiğimiz AHİ Edebali V5 modeli üzerinde kalıp çalışmalarımız devam etmekte ve bunların en kısa sürede tasarımda optimizasyon çalışmalarımız bittiğinde patentini alarak yurt dışına satışlarını gerçekleştireceğiz." Doç. Dr. Öztürk, son 3 yılda geliştirdikleri projelerin bütçelerinin yaklaşık 2 milyon lira olduğunu sözlerine ekledi. BŞEÜ Teknoloji Transfer Ofisi Koordinatörü Edip Avşar da üniversitenin sanayi ve teknoloji alanında önemli çalışmalara imza atmasından gurur duyduklarını belirtti. İHA motoru ve insansız uçak projelerinin üniversite-sanayi iş birliğinde ilk ürünleri, göz bebekleri olduğunu ifade eden Avşar, şöyle konuştu: "İkili ilişkilerin daha da ileriye gitmesini ve katma değerli ürünlerin daha artmasını istiyoruz. Biz, Bilecik'te AR-GE altyapısına da katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Bu insansız hava araçları ve aynı zamanda insansız hava araçlarının motorlarıyla ilgili çeşitli anlaşmalar da yapıldı. Bunların piyasaya satılmasıyla alakalı çalışmalarımızı yaptık. Siparişlerimiz geldi. Önümüzdeki günlerde de üniversitemiz sadece eğitim öğretimle değil yaptığı katma değerli ürünlerle hem şehrimizin hem de ülkemizin ses getiren bir üniversitesi olma yolunda hızla ilerliyor." Kaynak : AA

E-bülten için aşağıdaki bilgileri doldurmanız yeterli.

Giriş Yap

Şifremi Unuttum Kayıt Ol

Kayıt Ol

Şifremi Unuttum